“Haberiniz olsun ki Allah’ın velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar iman edip, takvaya ermiş olanlardır. Dünya hayatında da ahirette de onlar için müjdeler var. Allah’ın kelimelerinde asla bir değişme söz konusu değildir, işte bu, en büyük saadetin ta kendisidir." (Yunus, 62-64).
Ebu Hureyre’ den rivayet edilen şu hadis de buna işaret etmektedir: «Allah Teâlâ der ki: “Benim bir veli kuluma düşmanlık eden bir kimseye savaş ilan ederim. Kulumun kendisine farz kıldığımı yerine getirmekle bana yakınlaşması bana her şeyden daha sevimli gelir. Kulum sürekli nafile ibadetlerle bana yaklaşırsa Öyle bir dereceye gelmiş olur ki, onu severim. Onu sevdiğimde, dinleyen kulağı, gören gözü, çalışan eli ve yürüyen ayağı ben olurum.» (Buharî)
İbn Abbas’tan rivayet edilen şu hadistir:
«Ey Allah’ın Resulü! Allah’ın velileri kimlerdir?» diye sorulduğunda Hz. Peygamber (s.a); «Allah’ın velileri o kimselerdir ki, görüldükleri zaman insanın hatırına Allah gelir.» (İbn Mübarek, Tirmizi, «Nevadır’ul-Usûl», Ebu Şeyh, İbn Merduveyh). Yani onların güzel yüzleri, güzel ibadet ve davranışları olduğundan dolayı, görenler hemen Allah’ı hatırlarlar.
Ebu Musa el-Eş’arî’den rivayet edilmiştir. Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
«Kuşkusuz ki Allah’ın bazı kulları vardır ki onlar peygamber değillerdir, şehid de değillerdir. Ancak peygamberler de, şehidler de onların meclislerinden ve Allah’a yakın olmalarından dolayı onlara gıpta ederler».
Bir bedevi «Ey Allah’ın Resulü! Onların özelliklerini bize tanıt» deyince Hz. Peygamber (s.a).şöyle dedi:
«Onlar insanların, dünya mertebesi yönünden düşük kabilelerinden ayrılmış, aralarında yakın bir sıla-i rahim olmayan, sadece Allah için seven, Allah için dost olan kimselerdir. Onlar için kıyamet gününde nurdan tahtlar konulacak ve onlar da o tahtlar üzerinde oturacaklardır. O gün insanlar korku içindeyken, onlar korkmazlar. İşte onlar Allah’ın veli kullandır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.» (İmam Ahmed, İbn Ebi Hatim, Beyhakî)
“Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik takdir edilmiş olanlar, işte onlar oradan ‘yani cehennemden’ uzaklaştırılmışlardır.. En büyük korku onları kederlendirmez.” (el-Enbiya)
Said b. Cübeyr’in rivayetine göre de Resulullah (sav)'a: Allah’ın velileri kimlerdir? diye sorulmuş, o da: “Görüldüklerinde Allah’ın hatırlandığı kimselerdir” diye cevap vermiştir.
Bu ayet-i kerime hakkında Ömer bin el-Hattab da şöyle demektedir:
Ben, Resulullah (sav)’ı şöyle buyururken dinledim: “Allah’ın kullan arasında Öyle kimseler vardır ki onlar ne peygamberdir, ne de şehiddirler. Fakat peygamberler de, şehidler de kıyamet gününde yüce Allah’ın nezdindeki üstün mevkileri dolayısıyla onlara gıpta ederler.” “Ey Allah’ın Resulü! Bize onların kim olduklarını ve amellerinin ne olduğunu bildir”, denildi. “Belki böylelikle onları severiz.”
Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Bunlar, aralarındaki akrabalık bağları ve alış veriş ettikleri mallar olmamakla birlikte Allah için bir birbirlerini seven kimselerdir. Allah’a yemin ederim, onların yüzleri bir nurdur. Ve şüphesiz onlar nurdan minberler üzerinde olacaklardır. İnsanlar korktuklarında onlar korkmayacak, insanlar kederlendiklerinde onlar kederlenmeyeceklerdir.” Daha sonra Hz. Peygamber: “Haberiniz olsun ki, Allah’ın velilerine hiç bir korku yoktur, onlar kederlenecek de değillerdir” ayetini okudu.
Ali b. Ebi Talib (r.a) da dedi ki:
“Allah’ın velileri, uykusuzluktan yüzleri sararmış, ibret almaktan gözleri kamaşmış, açlıktan karınları nerdeyse sırtlarına yapışmış, susuzluktan da dudakları kırışmış kimselerdir.
“Onlar İçin hiç bir korku yoktur” buyruğundan kasıt, geriye bıraktıkları zürriyetleri hususunda (korkmayacaklarıdır). Çünkü yüce Allah onlara riayet eder. “Onlar kederlenecek de değillerdir.” Yüce Allah, gerek dünyalarında, gerekse ahiretlerinde onlara dünyalıklarının karşılığını vereceğinden dolayı kederlenmezler. Çünkü onların gerçek dostları ve yardımcıları O’dur.”
“Onlar için dünya hayatında da... müjde vardır” buyruğu ile ilgili olarak Ebu’d-Derdâ’dan şöyle dediği nakledilmektedir:
Resulullah (sav)’a bu buyruk hakkında sordum, şöyle buyurdu: “İndirildiğinden bu yana buna dair senden başka bana soru soran olmadı. Buradaki “müjde”den kasıt, Müslümanın gördüğü yahut ona gösterilen salih (gerçek çıkan) rüyadır.” Bu hadisi Tirmizî, Câmi’i’nde rivayet edilmiştir.
ez-Zührî, Ata ve Katade de şöyle derler:
“Buradaki müjdeden kasıt, meleklerin Ölüm esnasında dünyada iken Mü’mine verdikleri müjdedir.”
Muhammed b. Ka’b el-Kurazî’den de şöyle dediği nakledilmektedir:
“Mü’min kulun canının çıkmasına yakın bir zamanda ölüm meleği gelir ve şöyle der: “Ey Allah’ın velisi, sana selam olsun, Allah sana selam gönderdi” der, sonra da Muhammed b. Ka’b, şu: “Onlar ki, melekler hoş ve temiz olarak ruhlarını alırken: Selam size... derler” (Nahl, 16/32) ayetini okudu. Bunu, İbnü’l-Mübarek zikretmektedir.
Katade ve ed-Dahhak da derler ki: “Bu müjdeden kasıt, ölmeden önce nereye gideceğini bilmesidir.”
el-Hasen ise şöyle der: “Bu, yüce Allah’ın, Kitab-ı Keriminde kendilerine cennetine ve bol mükâfatına dair vermiş olduğu müjdedir. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Rableri, onları, katından bir rahmet, hoşnutluk... ile müjdeler” (et-Tevbe, 9/21); ‘İman edip Salih amel işleyenlere de şunu müjdele; gerçekten onlar için... cennetler vardır” (.el-Bakara, 2/25); “Ve size vaadolunan cennet müjdesiyle sevinin...” (Fussilet, 41/30)
İşte bundan dolayı: “Allah’ın sözlerinde asla değişiklik olmaz” diye buyrulmaktadır ki “vaadinden caymaz” demektir. Çünkü O, vaadlerini sözleriyle dile getirir.
Ebu İshak es-Sa’lebî nakleder: Ben, Ebu Bekr Muhammed b. Abdullah el-Cevzakî’yi şöyle derken dinledim:
“Hafız Ebu Abdullah’ı, rüyamda üzerinde Taylasandan bir kaftan ve sarık sarınmış olduğu halde bir katıra binmiş olarak gördüm. Ona selam verip: "Hoş geldin dedim. Bizler hâlâ seni anmaya, senin güzelliklerini zikretmeye devam edip duruyoruz." O da: "Biz de hâlâ seni anmaya, senin güzelliklerini zikretmeye devam edip duruyoruz", dedi Yüce Allah: “Onlar için dünya hayatında da âhirette de müjde vardır” diye buyurmaktadır. Buradaki müjdeden kasıt, güzel şekilde övülerek kendisinden söz edilmesidir, deyip eliyle işarette bulundu: “Allah’ın sözlerinde asla değişiklik olmaz” yani, O’nun vaadinden cayma olmaz.
“Haberlerinde değiştirme olmaz”, anlamına geldiği de söylenmiştir. Yani, “verdiği haberleri herhangi bir şey ile nesh etmez ve O’nun haberleri ancak haber verdiği şekilde gerçekleşir.”
“İşte bu, en büyük kurtuluşun ta kendisidir.” Yani, Allah’ın velilerinin, gerçek dostlarının vardığı sonuç, büyük kurtuluşun ta kendisidir
Hz. Ömer (r.a), Hz. Peygamber (s.a.s)’in: ‘‘Onlar, aralarında bir akrabalık ve alıp-verecekleri bir mal olmadığı halde, birbirlerini Allah için seven kimselerdir. Allah’a yemin olsun ki onların yüzleri nurdur ve insanlar korkup hüzünlendikleri zaman, onlar korkup hüzünlenmezler” dediğini ve bu ayeti okuduğunu rivayet etmiştir.
Yine, Hz. Peygamber (s.a.s)’in: “Onlar öyle insanlardır ki onları görenler, Allah’ı hatırlarlar” buyurduğu rivayet edilmiştir. Muhakkik âlimler şöyle derler: “Bunun sebebi şudur: Onlarda görülen, huşu ve huzû alâmetlerinden ötürü, bir de Hak Teâlâ onlar hakkında, “Secde izinden nişanlan yüzlerindedir” (Fetih, 29) buyurduğu için, onların bütün bakıp müşahede edişleri, ahireti hatırlamaya yöneliktir.
Muhakkik âlimlerin çoğu “Kıyamet meydanında, mükâfat ehli için bir korku söz konusu değildir” demişler ve görüşlerine hem “Haberiniz olsun ki Allah'ın velileri için hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir” ayetini, hem de “O en büyük korku bunları asla tasaya düşürmez..” (Enbiya. 103) ayetini delil getirmişlerdir.
Ebu Zerr (r.a)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Ya Resulullah, bir kimse Allah için amel ediyor ve insanlar da o kimseyi seviyorsa (onun hakkında) ne buyurursunuz?” dedim, Hz. Peygamber(s.a.s) de: “İşte bu, müminin büşrasının (müjdesinin) peşin olarak verilmesidir” buyurdu.”
el-Büşra (müjde), onlar ölürken tahakkuk eden müjde, iyi haber demektir. Nitekim Cenâb-ı Hak, “Onların üzerlerine, “Korkmayın, tasalanmayın, vaad olunduğunuz cennetle sevinin” diye melekler inecektir” (Fussilet, 30) buyurmuştur.
İbni Mes'ûd (r.a.) rivayet ediyor:
“İnsanların öyleleri vardır ki Allah'ı hatırlamanın anahtarıdır. Onlar görüldükleri anda Allah hatırlanır.”
(Taberâni’nin Kebir’inden)
Mersed el-Ganavî'den rivayetle:
“Eğer namazınızın kabul edilmesini istiyorsanız, âlimleriniz size imam olsun. Çünkü onlar sizinle Rabbiniz arasında elçilerinizdir”
(Taberâni'nin Kebirinden)
Enes (r.a.) rivayet ediyor:
“Allah'ın öyle kulları vardır ki ‘Şu şöyle olacak’ diye yemin etse, Allah onu yalancı çıkarmaz.”
(Buhari, Sulh: 8; Cihad: 12; Müslim, Kasame: 24; Tirmizi, Cehennem: 13.)