Kardeşler!.. Ey Filistin davasına gönül verenler!.. Ey Gazze ve Halil’e kalkan olanlar!
Elbette direnişin her dönemde ve aşamada desteğe ihtiyacı vardır. Zulüm arttığı ve acımasız ambargo koşulları gün geçtikçe dayanılmaz hale geldiği, işgalci düşmanın mücahid ve direnişçi yiğit evlatlarımıza karşı kendi içimizden birilerini satın alarak pozisyonunu güçlendirmeye kalkıştığı kritik zamanlarda kendimize yakınlarımızın, bizden bildiklerimizin zulme kayıtsız kalmaları insana her şeyden daha acı vermektedir. İşte böylesine zorlu bir süreçte direnişe destek olmak ancak, direnişin dayanaklarına bağlı kalarak, haklarımızdan asla ödün vermeden yorgun düşmüş bedenlerimizi ayağa kaldırarak, şeytanın vesveseleri ve ikiyüzlü münafıkların yıldırmalarına karşı her seferinde azmimizi bileyerek direnişi bir sonraki aşamalara taşıma kararlılığını göstererek mümkündür.
Şehit İmam Hasan El-Benna sebat etmek noktasında şunları söylemektedir: “Ne kadar zaman sürerse sürsün, yıllar, seneler ne kadar uzarsa uzasın davetçi rabbine kavuşuncaya kadar çizgisine kararlılıkla bağlı kalmalıdır. Eninde sonunda davetçi iki şeyden birini başarmış olacaktır. Ya hedefine ulaşacak ya da şehadete kavuşacaktır. “Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzap: 33/23) Evet, zaman her şeyi gösterecektir. Yolumuz, engebeleri ve zorlu süreçleri olan uzun bir yol olmasına karşın bizleri maksadımıza kesinkes ulaştıracak ve büyük mükafatların ve çok hoş, benzersiz güzelliklerin yer aldığı cennete götürecek tek yoldur.”
Evet Ey Filistinli Kardeşlerim! Şimdi bütün dünya şu hakikati sizlerden dinlesin:
Ne Annapolis ne de BM kararları, ne rutin barış görüşmeleri, ne bir türlü yerine getirilmeyen yalancı vaatler, ne de ardı gelmeyen kınamalar bunların hiç biri hakları iade etmeyecek ve işgali sona erdirmeyecektir.
Bizler işgalci düşmanın taleplerimize kulak vermelerini, ülkemizden ve bölgemizden çıkmalarını ya da dürüstçe haklarımızı tanıyacakları bir antlaşma masasına oturmalarını ancak ve ancak direnerek, sürekli olarak onlarla cihad ederek, sebatla/vizyonumuza bağlı kalarak, birliğimizi koruyarak, direniş ruhunu, fedakarlık duygularını canlandırarak, şehadet özlemini ve ölümden korkmama düşüncelerini geliştirerek temin edebiliriz.
Ey İslami Direniş Hareketi Hamas’ın mücahitleri!
Sizler direniş yolunda cihad sancağını sizden öncekilerden devraldınız ve “şehadet ve direniş sancağını” dalgalandırdınız. Bu uğurda bölük bölük şehitler armağan ettiniz. Hedeflerinizi gerçekleştirmek ve soylu mücadelenize destek olmak uğrunda binlerce tutuklu, engelli, yaralı ve binlerce öksüz ve yetim vermek noktasında asla cimri davranmadınız. Bu direniş yolunda sizden öncekilerin üzerine yılgınlık ve zafiyet çöktüğünde işgalci ve sömürgecilerin hayalleri üzerine bir dağ gibi çöken sizlerdiniz. Sizlerin şanlı Gazze, mücahid Batı Şeria ve diğer Filistin topraklarında 20 yıldır süren eylemleriniz insanların direniş fedaileri ile birlikte intifadaya katılmaları ve direnişi omuzlamaları noktasında ilham kaynağı olmuştur. Herkesin cihad sancağı altında toplanmalarını ve Filistin cephesini parçalamaya kastetmiş olan iğrenç ve alçak düşmanın karşısında saf tutmalarını sağladınız. Ancak bu iğrenç düşman üzülerek söylememiz gerekiyor ki kısmen de olsa başarılı olmuştur. Bütün dünyada bağımsız kaynaklar Filistin halkının ortaya koyduğu yiğitliği hayret ve heyecanla izlerken Filistinli liderler içinden direnişi boş bir uğraşı olarak değerlendiren, cihadı düşmanın bile ağzına alamayacağı biçimde en yakışıksız ifadelerle nitelendiren liderler çıkmıştır.
Evet, düşman Filistin davasının sembolü olan “Arafat”ı kendisine yakın olan bir takım kişiler eliyle zehirleyerek Filistin savunmasını delmeyi başarmıştır. Böylece meydan düşmanların istediği bir tek grubun eline kalacaktı. İşgalcilerin politikalarını onaylayacak bu grup üzerinde bir yığın kumpas, tehdit ve şantaj yöntemleri uyguladılar. Sonunda meydanda olması istenen o bir tek grubun işbirliğiyle acımasız ambargo uygulamaya koyuldu. Böylece Filistin kendi içinden zehirlenirken, halkının çocuklarına dayanılmaz acılar yaşatılıyor, bir millet toptan cezalandırılıyordu.
Ey Hamaslı Mücahitler!
Kuşkusuz çok zorlu, gerilimli günler geçirdiniz. Buna rağmen çelikten bir iradeyle çizginizi korudunuz. Sizlerin direnişi ve yerkürenin hemen hemen her bölgesinde direnişçi ve mücahidlerle birlikte işgallere karşı ayaklanmanız Amerikan ve dünya tarihinde acılı bir dönemin sonunu getirmede en büyük paya sahiptir. Bu süreç Amerikan ve uluslar arası siyaseti yöneten işgalci ve haddini bilmez bu grubun başarısızlığa, hüsrana uğramasıyla sonuçlanmıştır. ABD başkanı Bush oğlu Bush’un yönetimindeki bu siyasetin çok rezil ve utanç verici son perdesi böylece kapanmıştır. Şimdilerde bu haddini bilmez grubun insanlık onuru ve haklarına karşı işledikleri cürümleri çarşaf çarşaf ortaya koyan araştırma merkezlerinin raporları arda arda açıklanmaktadır.
Evet, Amerikan halkı seçimlerde bu siyaseti mahkum etti. Peki, uluslar arası düzeyde tanınmış bir mahkemede bebeklerin bile saçlarını ağartacak insanlık suçlarını bir daha işlememeleri için, bu cürümleri işleyenleri yargılayacak bir otorite var mı?
Böyle bir otorite olsa da, milyonlarca ölü ve yaralı, her insaf sahibinin yüreği yaralayan işkenceler, hiç kimsenin bilmediği gizli hapishanelerde kayıp esirler, ayrıca işgallerin yol açtığı yüz milyarlarca dolar zarar, sanayi ve ticari alanda bu güne kadar verilmiş emeklerin boşa gitmesi ve dünya çapında buharlaşmış olan yer altı ve yer üstü kaynakları geri getirebilecek mi?
Evet insanlık tarihinde “Reagan” ile başlayan kötü, sancılı dönem böylece sona ermiş oldu. Ancak dünya şimdi yeni bir döneme hazırlanıyor. Bu yeni dönemde Müslümanların önemli pozisyon almaları ve kritik roller üslenmeleri gerekir. Ancak bu bağlamda başlangıç noktası olarak kendi içimizde bir takım değişiklikler yapmak, özgürlüklerimizi ve haklarımızı tekrar geri almak, Allah’ın ve İslam şeriatının emirlerinin dışında bütün kayıtlardan sıyrılarak mutlak özgür bir iradeye sahip olmamız gerekmektedir.
Ey Beyti Makdis'de (Kudüs'te) ve Beyti Makdis'in (Kudüs'ün) çevresindeki bölgelerde nöbet bekleyenler!
Sizler sadece kendi yurdunuz ve kutsallarınız için savunma hattında durmuyorsunuz. Sizler Arap ve Müslüman ümmetin bütününün onurunu, Hıristiyan ve Müslümanların mukaddeslerini müdafa ediyorsunuz. Evet, bununda ötesinde sizler hürriyet, insanlık onuru, eşitlik gibi bütün insanlığın değerlerini müdafa ediyorsunuz. Geçen yüzyılımızda laik felsefeden türemiş olan Siyonizm, nazizm, sekülerizm, ateizm, kominizm ve ırkçılık tohumlarını coğrafyalarımıza ekerek ürettiği düşmanlık, ayrımcılık ve ötekileştirmeye karşı direnişi sembolize ediyorsunuz. Şimdi Faşizm, Nazizm, Kominizm bütün bu beşeri tükendi ve tarih oldular. Bizlerde önce yüce rabbimizin izni sonra onurlu ve özgürlüğüne tutkun halklarımızın desteğiyle bütün dünyada Siyonist, ırkçı, koyu materyalist ve sekularist/insan merkezci düşünceleri tarihin çöp sepetine atacağız.
Kuşkusuz İslam insanlar arasında hiçbir ayrımcılık yapmayan ve herkesin sancağını taşıyabileceği, gölgesine sığınabileceği hoşgörü ve eşitliği gözeten büyük bir değerler sistemidir. O ırkçılığı asla kabul etmez. Allah rasulü (s.a.v.) veda hutbesinde şöyle buyurmuştur. “Hepiniz Âdemdensiniz. Âdem ise topraktandır.”
Arap ve diğer Müslüman halklara haykırıyorum..
Kimliklerini ve kalemlerini şeytana satmış, her seferinde ümmetin düşmanlarının safında yer alan taraflı medya yayınları ve propagandaları asla sizleri aldatmasın. Siyonist entrikalara ve düşmanlarının isteklerine boyun eğmeleri için kuşatılmış olan soydaşlarınız, insanlıkta ve dinde kardeşlerinize haklı davalarında destek olma noktasında sessiz kalmayı sindiremeyen vicdanınızın çığlığına kulak verin.
Ey Arap yöneticileri ve liderleri!
Bağımsız, özgün ve sadık bir duruş göstermenin; geçmiş dönemlerdeki siyasetinizi sorgulamanın ve ümmetimizin şeref ve onurlarını korumak adına halklarınızla birlikte yepyeni bir sayfa açmanın zamanı henüz gelmedi mi?
Sizlere sadece Filistin’in bağımsızlığı uğrunda bir savaşa girmeniz için ve Filistin davasına destek olmanız çağrısında bulunmuyorum.. Filistin meselesinin tasfiye edilmesi ve acımasız ambargoya katılmamanız uyarısında bulunuyorum. Biliniz ki bu mesele ölüm kalım meselesidir. Ve hak sahibine verilinceye kadar bu mesele bitmeyecektir. Ancak sizlere gelince, tarih sizler hakkındaki hükmünü verecektir. Ve eninde sonunda her şeyden haberdar olan ve her şeyi bilen adil bir mahkeme önünde, ilahi divanda duracaksınız. O, yaptıklarınızdan, açığa vurduğunuz ve halklarınızdan gizledikleriniz konusunda sizleri yargılayacaktır.
Sizlere gelince ey mücahitler.. şehitler taburu meydanını, intifada merkezi Gazze’yi.. işgal edilmiş.. özgür.. mubarek.. ve şanlı Gazze cephesini hınca hınç dolduran insanlar!
Yüce rabbinize, onun yardımı ve desteğine güveniniz ve yalnız o’na halis bir niyetle yöneliniz. Biliniz ki yardım ancak sabretmekle mümkündür. Ve Allah’ın yardımının gerçekleşmesi için Filistin saflarının birleşmesi zorunludur. Birbirinizle dayanışma içine giriniz. Kendi evlatlarınızla beraber zorlukları göğüsleyiniz ve silahlarınızı sadece düşmana, işgalci siyonizmin böğrüne çeviriniz.
Obama’nın Amerika’sından nede Sarkozy’nin Avrupa’sından nede BM’den bir şey beklemeyin. Arap liderlerinin göstermelik girişimlerinden medet ummayın. İşgalciler düşmanlık politikalarını sürdürdükleri müddetçe bütün bu girişimler başarısızlığa mahkum olacaktır. Çünkü bunların hiçbirisi Filistin’in haklarını en asgari düzeyde dahi temin etmeyeceği gibi hiçbir şekilde vazgeçilmesi imkânsız olan başlangıçtaki topraklara dönüş hakkının gündemden düşmesine yol açacaktır.
Horoz dövüşü siyasetini bırakın. Bugüne kadar olduğu gibi şimdide kararlarınızın bağımsız olması ve davanızın başarıyla sonuca ulaşması için bütün gücünüzle samimi bir şekilde birbirinize destek olun.
Şu ilahi çağrıya kulak verin “Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Ali-İmran: 3/200)
Allah büyüktür. Bütün övgüler onun içindir. Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, ailesi ve sahebesinin üzerine olsun. Hamd âlemlerin rabbi Allah içindir.
İhvan-ı Müslimin Gelen Mürşidi Muhammed Mehdi Akif'in 18.12.2008 tarihli bu makalesi, Abdurrahim Şen tarafından İsra Haber için tercüme edilmiştir.