Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

BÜYÜK FARZ CİHAD (4 Kullanıcı)

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
BÜYÜK FARZ CİHAD



Allah-u Teala El- Saf suresi’nin 10. , 11. , 12. ve 13. ayetlerinde; “Acı ve büyük azaptan kurtaran yolun Allah’a ve Resulüne iman ederek, mallar ve canlarla Allah yolunda cihad etmek olduğunu, bunun çok hayırlı bir amel olduğunu; bunu yapanların günahlarını bağışlayacağını ve altından ırmaklar akan Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyacağını; en büyük kurtuluşun bu olduğunu bildiriyor ve sevinilecek bir başka şeyin de Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih olacağını” haber veriyor.

Cihad iki kısımdır:

1. İslam düşmanlarına karşı silahla yapılan cihad.
2. Dil ile yapılan cihad.

Peygamber Efendimiz savaş izni gelmeden önce on dört yıl boyunca dil ile cihad etmiştir. Savaş izni geldikten sonra Peygamber Efendimiz, vefat edinceye kadar hem dil ile hem de silahla cihad etmiş ve on yedi savaşta bulunmuştur.


CİHADDA NİYET
Kur’an-ı Kerim’de cihad emrinden bahsedilmiş, gerektiğinde Allah rızası için savaşmamız ve dini müdafaa etmemiz emredilmiştir. Aynı şekilde yapılması emredilen amellerde de ihlaslı olmamız emredilmiştir. Mücahidin amelinde ihlas farzdır. İnsanlar onu övüp, onun hakkında “ne kadar cesaretliymiş; savaşlarda ne kadar mertçe savaşıyormuş” desinler diye savaşmamalıdır. Amelin Allah indinde makbul olması için niyet sadece Allah rızası için olmalıdır.

Üzerinde ittifak edilen İmam Buhari ve İmam Müslüm’in rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimize; “Bir adam cesaret için, biri gösteriş için ve biri de akrabaları için savaşıyor. Hangisi Allah’ın yolundadır?” diye sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Allah’ın dini üstün olsun diye savaşan Allah yolundadır. Her kim bu dini savunmak için savaşırsa Allah yolunda olan mücahidlerdendir. Cihad esnasında öldürülürse; Allah’ın izni ile şehittir.
Şehidin cesedi kabirde çürümez ve kıyamet gününde yaralarından misk kokusu çıkar.


CİHADIN FAZİLETİ HAKKINDAKİ HADİSLER

İmam Buhari’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz, Allah’ın adına yemin ederek mealen şöyle buyurmuştur: “Kim Allah yolunda yaralanırsa, Allah kimin O’nun yolunda yaralanacağını bilir. Muhakkak ki yaralanan kişi kıyamet gününde kanının rengi aynı olacak ve kanından misk kokusu çıkacak bir şekilde haşrolunacaktır.
Yine İmam Buhari’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz mealen şöyle buyuruyor; “Ümmetime ağır gelmeseydi, sürekli savaşırdık. Allah yolunda öldürülmeyi, tekrar dirilmeyi; tekrar öldürülmeyi, tekrar dirilmeyi; tekrar öldürülmeyi temenni ederdim.”
Yine İmam Buhari’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz, Allah’ın adına yemin ederek mealen şöyle buyurmuştur; “Cennette, bir kırbacın kapladığı alan kadar yer dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Allah yolunda bir savaş, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır”.
İmam Buhari ve İmam Müslim’in, Cabir’den rivayet ettiklerine göre; Uhud Savaşı’nda bir adam Peygamber Efendimize şöyle dedi: “Ben bu savaşta ölürsem nerede olacağım?” Peygamber Efendimiz; “Cennette.” dedi. Adam elindeki hurmaları atarak savaşa katıldı ve öldürülünceye kadar savaştı.







Ey Müslüman Kardeşim!

Bil ki Allah yolunda cihad, İslam’ın sancağı ve Allah’ın dini en yücede ve İslam düşmanlarının kelimesi en aşağıda olsun diye, malı ve canı bu uğurda harcamakla olur. İslam düşmanları çoktur. Bunlar kudurmuş bir şekilde bize karşı, gizli ve açık hilelerle kuyular kazmaya çalışıyorlar. Bu düşmanların en tehlikelisi Allah’ın lanet ettiği yahudilerdir ki halen Müslümanları vurmaya, Müslümanların yurtlarını gasp etmeye, mallarını çalmaya ve birliklerini bozmaya uğraşmaktadırlar.Onlara karşı, Allah rızası için, mal ve canla cihad etmek dururken gaflet içinde boğulanlardan olma sakın!
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
RE: BÜYÜK FARZ CİHAD

selamün aleyküm ablam.

ben ''cihad'' ile ilgili her yazıyı severek ve beğenerek okuyorum.. bu da çok güzel bir yazıydı.. insana görev ve sorumluluklarını, yükümlülüklerini çok güzel bir şekilde açıklıyor.. bizim üzerimize de cihad farzdır, hatta kuranı kerimde namazdan bile daha çok geçmektedir cihad ayetleri... müslüman da bedenen olmuyorsa malıyla, onunla da olmuyorsa en azından yazıyla veya sözle cihad yapmalıdır hayatında..

ve zaman müslüman için ''cihat'' zamanıdır..

Allah razı olsun bu güzel paylaşım için. selam ve dua ile.
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
RE: BÜYÜK FARZ CİHAD

VE ALEYKÜM SELAM ALİYE EVET BENDE CİHADI İLK DEFA OKUL ZAMANI VAKIF SOHBETLERİNDE DUYDUM VE NAMAZDAN ÇOK DAHA FAZLA ZİKREDİLDİĞİNİ SANIRIM 578 KERE TAM BİLMİYORUM...

AMA MALESEF İNSANLAR BUNU FARKLI ŞEKİLLERDE ALGILIYOLAR.KAVRAMLARI DEĞİŞTİRİYOLAR...VE BU YÜZDENDİRKİ BİZLERE DAHA ÇOK GÖREV DÜŞÜYOR.....

AMİN HERKESTEN RAZI OLUR İNŞ.
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
Ey Müslüman Kardeşim!


Bil ki Allah yolunda cihad, İslam’ın sancağı ve Allah’ın dini en yücede ve İslam düşmanlarının kelimesi en aşağıda olsun diye, malı ve canı bu uğurda harcamakla olur. İslam düşmanları çoktur. Bunlar kudurmuş bir şekilde bize karşı, gizli ve açık hilelerle kuyular kazmaya çalışıyorlar. Bu düşmanların en tehlikelisi Allah’ın lanet ettiği yahudilerdir ki halen Müslümanları vurmaya, Müslümanların yurtlarını gasp etmeye, mallarını çalmaya ve birliklerini bozmaya uğraşmaktadırlar.Onlara karşı, Allah rızası için, mal ve canla cihad etmek dururken gaflet içinde boğulanlardan olma sakın!
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
maide%2035.jpg

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Cihâdın gayesi, yeryüzünden fitneyi kaldırmak ve hakkı yüceltmektir. İslâm'da savaş, intikam, öldürme yağma, baskı ve zulüm yapmak için değil: bunları ortadan kaldırmak için yapılır. Müslüman olmayanları zorla İslâm'a sokmak yoktur. Cihad'dan maksat, insanları baskılardan kurtarmak, İslâm'ın yüce gerçeklerini onlara duyurmak ve kendi rızalarıyla müslüman olabilecekleri onamları hazırlamaktır.

İslâm'ın gayesi toprak ele geçirmek değildir. O yalnız bir bölge ve kıta ile yetinmez. İslâm bütün dünyanın saadet ve refahını düşünür. Bütün insanlığa, kendisinin beşeri sistemlerden ve diğer dinlerden daha üstün âlemşumül bir din olduğunu göstermek ister. Bu yüce maksadı gerçekleştirmek için müslümanların bütün güçlerini seferber eder. İşte bu bitmeyen cehd ve uğraşmaya, büyük bir enerji ile çalışma işine ve meşrû bütün yollara başvurma gayretine cihad denir. Yeryüzünde zorbalar, batılın ve fitnenin devamını isteyenler, şirk ve müşrikler ile küfür sistemleri var oldukça, onların yeryüzünde yayacakları kötülüklerine karşı bir emniyet olan cihad da devam edecektir. Bu bakımdan cihadın İslâm'da önemli bir yeri vardır. Hz. Peygamber'e, hangi amelin daha faziletli olduğu sorulduğunda, "İman ve Allah yolunda cihad'dır." (Tecrîd-î Sarîh Tercümesi, VII, 445), buyurarak cihadın imandan hemen sonra geldiğine, imanın cihadla varlığını sürdüreceğine işaret etmişlerdir. Ayrıca Allah yolunda savaşanları, gazilik ve şehitlik rütbesine erenleri öven ve onlar için büyük nimetler ve dereceler bulunduğunu haber veren birçok ayet ve hadis vardır.

Müslümanlar savaşı istemezler. Ama savaş vukû bulunca sabır ve metanetle savaşırlar. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.): "Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz. Fakat düşmanla karşı karşıya gelirseniz sabrediniz, direniniz. " (Buharî, Cihad, 112, 156, Müslim, Cihad 19, 20; Ebû Davud, Cihad, 89) buyurmuştur. Müslümanlar savaş anında Allah'a güvenir ve Allah'ın kendileriyle beraber olduğunu bilirler. Onun şu buyruğunu hiç akıllarından çıkarmazlar. "Ey peygamber; sana da sana tâbi olan müminlere de Allah yeter. " (el-Enfâl, 8/64)

İslâmiyet'e göre cihad, bize harp açanlara (el-Bakara, 2/190) verdikleri sözü tutmayıp tekrar dinimize saldıranlara (et-Tevbe, 9/12-13), Allah'a ve ahiret gününe inanmayarak, Allah ve Peygamberin haram kıldığı şeyleri haram kabul etmeyenlere karşı (et-Tevbe, 9/29), yeryüzünde fitneyi söküp atmak ve Allah'ın dinini hâkim kılmak (el-Bakara 2/19) gayesi ile meşrû kılınmıştır.

Müslümanlar savaş için düşman memleketine girip bir şehri veya bir kaleyi muhasara ettikleri zaman, önce onları İslâm'a davet ederler. Kabul ederlerse kendileriyle savaşmazlar. Şayet İslâm'ı kabul etmezlerse İslâm devletine cizye vergisi vermesini isterler. Verirlerse mal ve can güvenliğini elde ederler. Bunu da kabul etmezlerse geriye savaşmak kalır.

Bu durumda cihad için şu şartlar gerekir:

a- Düşman, İslam'a girmeleri için yapılan çağrıyı yahut cizye vermeyi reddetmiş olmalıdır.

b- Müslümanlarla düşman arasında herhangi bir anlaşma sözkonusu olmamaktır.

c- Müslümanlarda cihad için gerekli askerî güç siyasî otorite bulunmalıdır.

Bütün bu hususlar bir araya geldiğinde cihadın farziyeti gerçekleşir. O zaman düşmanla yapılacak savaşta şehirler yakılabilir, insanlar öldürülebilir ve düşmanın savaş gücü her şekilde zayıflatılmaya çalışılır. Yalnız kadın, çocuk, kötürüm, yaşlı ve körler öldürülmez. Barış, İslam devleti için uygun olduğu zaman yapılabilir. Düşmana hiç bir şekilde silâh vb. savunma vasıtası satılamaz. Bir müslüman topluluğu kâfirlere emân verirse, bunlarla, yeryüzünde fesat çıkarma ve İslâm'a saldırma durumu hariç, savaşılmaz. Cihad, bizzat sıcak bir savaş olacağı gibi normal şartlarda mal, dil ve kalple de yapılabilir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: Müminler Allah ve Rasûlüne iman ederler, sonra da şüpheye düşmezler. Hak yolunda malları ve canları ile cihad ederler. İşte sadakat sahibi kimseler bunlardır" (el-Hucûrât, 49/15)

Hz. Peygamber (s.a.s.) ise: "Müşriklerle mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad ediniz" Allah benden evvel hiç bir ümmete bir nebi göndermemiştir ki, ümmet içinde kendisine yardımcı olan havârîlere, yerleştirdiği geleneklere göre hareket eden arkadaşlara ve emirlerine itaat eden dostlara sahip olmamış olsun. Sonra bunları bir nesil takip eder. Onlar yapmadıklarını söyler, emredilmeyen işleri yaparlar. Bunlarla eli ile fiilen mücadele eden mümindir, dili ile mücadele eden mümindir kalbi ile mücahede eden mümindir. Bunun dışında kalanların hardal tanesi kadar da olsa imanları yoktur" (Müslim, İman 20); "Şüphesiz ki mümin kılıcı ve dili ile cihad eder" (İbn Hanbel, VI, 387), buyurmuşlardır.

İslâmiyet'in ilk devrelerinde müminlere İslâm düşmanlarına karşı yumuşak davranmaları, eziyetlerine katlanmaları müdafaa kasdıyla da olsa karşılık vermemeleri; sadece öğüt vererek İslâm'a davet yolunu takip etmeleri emredilmiştir. Bir ayet-i kerimede, "Siz, şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoş görün. Şüphesiz ki Allah her şeye kâdirdir" (el-Bakara, 2/109) buyurulmuştur. Çünkü o zaman müslümanlar sayı ve imkân bakımından son derece zayıftı. Düşmana karşı koyacak güçleri yoktu. Müslümanların adedi ve kuvveti biraz daha çoğalınca kendilerine ve akidelerine karşı direnenlerle savaşmalarına izin verildi. Müslümanlar büsbütün güçlenip düşmanları mağlup edecek seviyeye gelince de cihad müsaadesi verildi. " Artık saldırıya uğrayan müminlere zulme uğratıldıkları için cihad etme izni verildi... " (el-Hacc, 22/39). Bu izin Medine döneminde olmuştur.

Ayrıca Allah Teâlâ'nın " Allah uğrunda gereği gibi cihad edin" (el-Hacc, 22/79), buyruğuyla, müslümanların nasıl davranması gerektiği belirlenmiştir. " Müminler ancak Allah'a ve Peygamberine iman eden, sonra şüpheye düşmeyen; Allah uğrunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır. " (el Hucurât, 49/15) ayetinden de cihadın mal ve canla yapılacağını öğreniyoruz.


ALINTI
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
Müslümanlar savaş için düşman memleketine girip bir şehri veya bir kaleyi muhasara ettikleri zaman, önce onları İslâm'a davet ederler. Kabul ederlerse kendileriyle savaşmazlar. Şayet İslâm'ı kabul etmezlerse İslâm devletine cizye vergisi vermesini isterler. Verirlerse mal ve can güvenliğini elde ederler. Bunu da kabul etmezlerse geriye savaşmak kalır.

ÇOK TEŞEKKÜRLER CANIM ALİYECİĞİM.ALLAH RAZI OLSUN;KATKIN İÇİN,DUYARLILIĞIN İÇİN
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
sağol delete kardeşim allah razı olsun.selamun selamB)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Hamas... Zafere Kadar Yola Devam


Müslüman kardeşler!

Yüce rabbimiz şöyle buyurmaktadır. Allah, "Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphe yok ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” (Mücadele: 58/21) Bir başka ayeti kerimede yüce rabbimiz “Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” (Mümin: 40/51) buyurmaktadır. Allah rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden bir grup sürekli hak üzere hareket edecek, düşmanlarına üstün geleceklerdir. Allah'ın emri gelinceye kadar (onların bu cihadları devam eder), kendilerine muhalefet edenlerin muhalefetleri onlara bir zarar vermez." "Onlar nerededirler ey Resulullah?" diye soruldu. O da şöyle buyurdu: "Beyti Makdis'de (Kudüs'te) ve Beyti Makdis'in (Kudüs'ün) çevresindeki bölgelerde."

Kardeşler!.. Ey Filistin davasına gönül verenler!.. Ey Gazze ve Halil’e kalkan olanlar!

Elbette direnişin her dönemde ve aşamada desteğe ihtiyacı vardır. Zulüm arttığı ve acımasız ambargo koşulları gün geçtikçe dayanılmaz hale geldiği, işgalci düşmanın mücahid ve direnişçi yiğit evlatlarımıza karşı kendi içimizden birilerini satın alarak pozisyonunu güçlendirmeye kalkıştığı kritik zamanlarda kendimize yakınlarımızın, bizden bildiklerimizin zulme kayıtsız kalmaları insana her şeyden daha acı vermektedir. İşte böylesine zorlu bir süreçte direnişe destek olmak ancak, direnişin dayanaklarına bağlı kalarak, haklarımızdan asla ödün vermeden yorgun düşmüş bedenlerimizi ayağa kaldırarak, şeytanın vesveseleri ve ikiyüzlü münafıkların yıldırmalarına karşı her seferinde azmimizi bileyerek direnişi bir sonraki aşamalara taşıma kararlılığını göstererek mümkündür.

Şehit İmam Hasan El-Benna sebat etmek noktasında şunları söylemektedir: “Ne kadar zaman sürerse sürsün, yıllar, seneler ne kadar uzarsa uzasın davetçi rabbine kavuşuncaya kadar çizgisine kararlılıkla bağlı kalmalıdır. Eninde sonunda davetçi iki şeyden birini başarmış olacaktır. Ya hedefine ulaşacak ya da şehadete kavuşacaktır. “Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzap: 33/23) Evet, zaman her şeyi gösterecektir. Yolumuz, engebeleri ve zorlu süreçleri olan uzun bir yol olmasına karşın bizleri maksadımıza kesinkes ulaştıracak ve büyük mükafatların ve çok hoş, benzersiz güzelliklerin yer aldığı cennete götürecek tek yoldur.”

Evet Ey Filistinli Kardeşlerim! Şimdi bütün dünya şu hakikati sizlerden dinlesin:

Ne Annapolis ne de BM kararları, ne rutin barış görüşmeleri, ne bir türlü yerine getirilmeyen yalancı vaatler, ne de ardı gelmeyen kınamalar bunların hiç biri hakları iade etmeyecek ve işgali sona erdirmeyecektir.

Bizler işgalci düşmanın taleplerimize kulak vermelerini, ülkemizden ve bölgemizden çıkmalarını ya da dürüstçe haklarımızı tanıyacakları bir antlaşma masasına oturmalarını ancak ve ancak direnerek, sürekli olarak onlarla cihad ederek, sebatla/vizyonumuza bağlı kalarak, birliğimizi koruyarak, direniş ruhunu, fedakarlık duygularını canlandırarak, şehadet özlemini ve ölümden korkmama düşüncelerini geliştirerek temin edebiliriz.

Ey İslami Direniş Hareketi Hamas’ın mücahitleri!

Sizler direniş yolunda cihad sancağını sizden öncekilerden devraldınız ve “şehadet ve direniş sancağını” dalgalandırdınız. Bu uğurda bölük bölük şehitler armağan ettiniz. Hedeflerinizi gerçekleştirmek ve soylu mücadelenize destek olmak uğrunda binlerce tutuklu, engelli, yaralı ve binlerce öksüz ve yetim vermek noktasında asla cimri davranmadınız. Bu direniş yolunda sizden öncekilerin üzerine yılgınlık ve zafiyet çöktüğünde işgalci ve sömürgecilerin hayalleri üzerine bir dağ gibi çöken sizlerdiniz. Sizlerin şanlı Gazze, mücahid Batı Şeria ve diğer Filistin topraklarında 20 yıldır süren eylemleriniz insanların direniş fedaileri ile birlikte intifadaya katılmaları ve direnişi omuzlamaları noktasında ilham kaynağı olmuştur. Herkesin cihad sancağı altında toplanmalarını ve Filistin cephesini parçalamaya kastetmiş olan iğrenç ve alçak düşmanın karşısında saf tutmalarını sağladınız. Ancak bu iğrenç düşman üzülerek söylememiz gerekiyor ki kısmen de olsa başarılı olmuştur. Bütün dünyada bağımsız kaynaklar Filistin halkının ortaya koyduğu yiğitliği hayret ve heyecanla izlerken Filistinli liderler içinden direnişi boş bir uğraşı olarak değerlendiren, cihadı düşmanın bile ağzına alamayacağı biçimde en yakışıksız ifadelerle nitelendiren liderler çıkmıştır.

Evet, düşman Filistin davasının sembolü olan “Arafat”ı kendisine yakın olan bir takım kişiler eliyle zehirleyerek Filistin savunmasını delmeyi başarmıştır. Böylece meydan düşmanların istediği bir tek grubun eline kalacaktı. İşgalcilerin politikalarını onaylayacak bu grup üzerinde bir yığın kumpas, tehdit ve şantaj yöntemleri uyguladılar. Sonunda meydanda olması istenen o bir tek grubun işbirliğiyle acımasız ambargo uygulamaya koyuldu. Böylece Filistin kendi içinden zehirlenirken, halkının çocuklarına dayanılmaz acılar yaşatılıyor, bir millet toptan cezalandırılıyordu.

Ey Hamaslı Mücahitler!

Kuşkusuz çok zorlu, gerilimli günler geçirdiniz. Buna rağmen çelikten bir iradeyle çizginizi korudunuz. Sizlerin direnişi ve yerkürenin hemen hemen her bölgesinde direnişçi ve mücahidlerle birlikte işgallere karşı ayaklanmanız Amerikan ve dünya tarihinde acılı bir dönemin sonunu getirmede en büyük paya sahiptir. Bu süreç Amerikan ve uluslar arası siyaseti yöneten işgalci ve haddini bilmez bu grubun başarısızlığa, hüsrana uğramasıyla sonuçlanmıştır. ABD başkanı Bush oğlu Bush’un yönetimindeki bu siyasetin çok rezil ve utanç verici son perdesi böylece kapanmıştır. Şimdilerde bu haddini bilmez grubun insanlık onuru ve haklarına karşı işledikleri cürümleri çarşaf çarşaf ortaya koyan araştırma merkezlerinin raporları arda arda açıklanmaktadır.

Evet, Amerikan halkı seçimlerde bu siyaseti mahkum etti. Peki, uluslar arası düzeyde tanınmış bir mahkemede bebeklerin bile saçlarını ağartacak insanlık suçlarını bir daha işlememeleri için, bu cürümleri işleyenleri yargılayacak bir otorite var mı?

Böyle bir otorite olsa da, milyonlarca ölü ve yaralı, her insaf sahibinin yüreği yaralayan işkenceler, hiç kimsenin bilmediği gizli hapishanelerde kayıp esirler, ayrıca işgallerin yol açtığı yüz milyarlarca dolar zarar, sanayi ve ticari alanda bu güne kadar verilmiş emeklerin boşa gitmesi ve dünya çapında buharlaşmış olan yer altı ve yer üstü kaynakları geri getirebilecek mi?

Evet insanlık tarihinde “Reagan” ile başlayan kötü, sancılı dönem böylece sona ermiş oldu. Ancak dünya şimdi yeni bir döneme hazırlanıyor. Bu yeni dönemde Müslümanların önemli pozisyon almaları ve kritik roller üslenmeleri gerekir. Ancak bu bağlamda başlangıç noktası olarak kendi içimizde bir takım değişiklikler yapmak, özgürlüklerimizi ve haklarımızı tekrar geri almak, Allah’ın ve İslam şeriatının emirlerinin dışında bütün kayıtlardan sıyrılarak mutlak özgür bir iradeye sahip olmamız gerekmektedir.

Ey Beyti Makdis'de (Kudüs'te) ve Beyti Makdis'in (Kudüs'ün) çevresindeki bölgelerde nöbet bekleyenler!

Sizler sadece kendi yurdunuz ve kutsallarınız için savunma hattında durmuyorsunuz. Sizler Arap ve Müslüman ümmetin bütününün onurunu, Hıristiyan ve Müslümanların mukaddeslerini müdafa ediyorsunuz. Evet, bununda ötesinde sizler hürriyet, insanlık onuru, eşitlik gibi bütün insanlığın değerlerini müdafa ediyorsunuz. Geçen yüzyılımızda laik felsefeden türemiş olan Siyonizm, nazizm, sekülerizm, ateizm, kominizm ve ırkçılık tohumlarını coğrafyalarımıza ekerek ürettiği düşmanlık, ayrımcılık ve ötekileştirmeye karşı direnişi sembolize ediyorsunuz. Şimdi Faşizm, Nazizm, Kominizm bütün bu beşeri tükendi ve tarih oldular. Bizlerde önce yüce rabbimizin izni sonra onurlu ve özgürlüğüne tutkun halklarımızın desteğiyle bütün dünyada Siyonist, ırkçı, koyu materyalist ve sekularist/insan merkezci düşünceleri tarihin çöp sepetine atacağız.

Kuşkusuz İslam insanlar arasında hiçbir ayrımcılık yapmayan ve herkesin sancağını taşıyabileceği, gölgesine sığınabileceği hoşgörü ve eşitliği gözeten büyük bir değerler sistemidir. O ırkçılığı asla kabul etmez. Allah rasulü (s.a.v.) veda hutbesinde şöyle buyurmuştur. “Hepiniz Âdemdensiniz. Âdem ise topraktandır.”

Arap ve diğer Müslüman halklara haykırıyorum..

Kimliklerini ve kalemlerini şeytana satmış, her seferinde ümmetin düşmanlarının safında yer alan taraflı medya yayınları ve propagandaları asla sizleri aldatmasın. Siyonist entrikalara ve düşmanlarının isteklerine boyun eğmeleri için kuşatılmış olan soydaşlarınız, insanlıkta ve dinde kardeşlerinize haklı davalarında destek olma noktasında sessiz kalmayı sindiremeyen vicdanınızın çığlığına kulak verin.

Ey Arap yöneticileri ve liderleri!

Bağımsız, özgün ve sadık bir duruş göstermenin; geçmiş dönemlerdeki siyasetinizi sorgulamanın ve ümmetimizin şeref ve onurlarını korumak adına halklarınızla birlikte yepyeni bir sayfa açmanın zamanı henüz gelmedi mi?

Sizlere sadece Filistin’in bağımsızlığı uğrunda bir savaşa girmeniz için ve Filistin davasına destek olmanız çağrısında bulunmuyorum.. Filistin meselesinin tasfiye edilmesi ve acımasız ambargoya katılmamanız uyarısında bulunuyorum. Biliniz ki bu mesele ölüm kalım meselesidir. Ve hak sahibine verilinceye kadar bu mesele bitmeyecektir. Ancak sizlere gelince, tarih sizler hakkındaki hükmünü verecektir. Ve eninde sonunda her şeyden haberdar olan ve her şeyi bilen adil bir mahkeme önünde, ilahi divanda duracaksınız. O, yaptıklarınızdan, açığa vurduğunuz ve halklarınızdan gizledikleriniz konusunda sizleri yargılayacaktır.

Sizlere gelince ey mücahitler.. şehitler taburu meydanını, intifada merkezi Gazze’yi.. işgal edilmiş.. özgür.. mubarek.. ve şanlı Gazze cephesini hınca hınç dolduran insanlar!

Yüce rabbinize, onun yardımı ve desteğine güveniniz ve yalnız o’na halis bir niyetle yöneliniz. Biliniz ki yardım ancak sabretmekle mümkündür. Ve Allah’ın yardımının gerçekleşmesi için Filistin saflarının birleşmesi zorunludur. Birbirinizle dayanışma içine giriniz. Kendi evlatlarınızla beraber zorlukları göğüsleyiniz ve silahlarınızı sadece düşmana, işgalci siyonizmin böğrüne çeviriniz.

Obama’nın Amerika’sından nede Sarkozy’nin Avrupa’sından nede BM’den bir şey beklemeyin. Arap liderlerinin göstermelik girişimlerinden medet ummayın. İşgalciler düşmanlık politikalarını sürdürdükleri müddetçe bütün bu girişimler başarısızlığa mahkum olacaktır. Çünkü bunların hiçbirisi Filistin’in haklarını en asgari düzeyde dahi temin etmeyeceği gibi hiçbir şekilde vazgeçilmesi imkânsız olan başlangıçtaki topraklara dönüş hakkının gündemden düşmesine yol açacaktır.

Horoz dövüşü siyasetini bırakın. Bugüne kadar olduğu gibi şimdide kararlarınızın bağımsız olması ve davanızın başarıyla sonuca ulaşması için bütün gücünüzle samimi bir şekilde birbirinize destek olun.

Şu ilahi çağrıya kulak verin “Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Ali-İmran: 3/200)

Allah büyüktür. Bütün övgüler onun içindir. Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, ailesi ve sahebesinin üzerine olsun. Hamd âlemlerin rabbi Allah içindir.

İhvan-ı Müslimin Gelen Mürşidi Muhammed Mehdi Akif'in 18.12.2008 tarihli bu makalesi, Abdurrahim Şen tarafından İsra Haber için tercüme edilmiştir.

 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Bakara suresi ayet 190
Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez.

Yani, "Sizi Allah yolundan alıkoyan, hayatı Allah'ın hidayeti üzere düzenlemeye çalıştığınız için size düşman olan ve görevinizi yapmamanız için ellerinden geleni yapanlarla savaşın."
Bundan önce, müslümanlar zayıf ve dağınık iken, onlara, İslâm'ı tebliğ etmeleri ve bütün zulümlere sabırla dayanmaları emredilmişti. Fakat müslümanlar Medine'de küçük bir devlet kurduklarında, ilk kez, İslâm'a karşı çıkanlarla savaşmalarına izin veriliyor. Bedir ve onu izleyen bir dizi savaş bu emirden sonra vukû bulmuştur.

Müslümanlar, savaşmalarının sebebinin şahsî çıkar, maddî kazanç veya intikam olmaması gerektiği konusunda uyarılıyorlar. Bu nedenle müslümanlar, kendilerine saldırmayan ve işlerini engellemeyenlerle savaşmamalıdırlar. Bundan Allah Hz. Peygamber'e (s.a) savaşın insanî boyutlarda sürdürülmesi için gerekli birçok talimatlar da vermiştir. Savaşta barbarca metodlar kullanmaktan sakınılmasını istemiş, kadın, çocuk, yaşlıların ve yaralıların öldürülmesini yasaklamıştır. Bunların yanısıra cesetlerin hırpalanmasını, tarlaların, ağaçların ve hayvanların tahrip edilmesini ve buna benzer her tür barbarlık ve vahşiliği yasaklamıştır. Müslümanların, sadece kaçınılmaz durumda ve gerekli olduğu kadar kaba kuvvet kullanmalarına izin verilmiştir.

ALLAH YOLU'NDA CİHAD, EN ÜSTÜN İŞTİR

Bize Muhammed b. Kesîr, el-Evzâî'den, (O) Yahya b. Ebî Kesîr'den, (O) Ebû Seleme'den, (O da) Abdullah b. Selâm1 dan (naklen) haber verdi ki, O şöyle dedi: Biz, Rasûlullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ashabından bir topluluk (olarak) oturup aramızda konuştuk ve "işlerin hangisinin yüce Allah'a daha sevimli olduğunu bilsek onu yaparız" dedik. Bunun üzerine yüce Allah, sonuna varıncaya kadar şu Ayetleri indirdi: 'Göklerde olan şeyler de, yerde olan şeyler de Allah'ı teşbih etmişlerdir. O Azizdir, Hakimdir. Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylersiniz? (Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında) büyük gazaba sebep olur,.."

Abdullah, sözüne devamla şöyle dedi: Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de bunları bize sonuna varıncaya kadar okudu. Ebû Seleme de şöyle dedi: İbn Selâm da bunları bize okudu. Yahya dedi ki: Ebû Seleme de bunları bize okudu. (El-Evzâî dedi ki): Yahya da bunları bize okudu. (Muhammed dedi ki): El-Evzâi de bunları bize okudu. (Dârimî dedi ki): Muhammed de bunları bize okudu.

SÜNEN-İ DARİMİ
Cihad bölümü
Bölüm 1 Hadis no 2395
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Bakara suresi ayet 191
Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa; siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.

Bu ayette kullanıldığı şekliyle, Arapça "fitne" kelimesinin tam karşılığı "Şiddete başvurarak bir fikri bastırmak ve ortadan kaldırmak"tır. Bu ayette, o gün yaygın olanlara ters düşen inanç ve teorileri savunan kişi veya grupları baskı ve şiddetle cezalandırmanın çok kötü bir hareket olduğu ve toplumdaki durumu düzeltmeye yarayan fikir ve teorileri yayan ve savunan kimseleri işkence ve kaba kuvvetle bundan vazgeçirmeye çalışmanın zulüm olduğu anlatılmak istenmektedir. Kan dökmek çok kötü bir şey olmasına rağmen insanları kendi inanç ve ilkelerine bağlayan kimseleri bastırıp ezmek ve onları baskı gruplarının inançlarını benimsemeye zorlamak bundan da kötüdür. Bu nedenle tartışıp anlaşma yerine, vahşi gücü seçen bu insanlara karşı zor kullanmak helâldir ve haklı bir sebebe dayanmaktadır.
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
Hamas... Zafere Kadar Yola Devam




Müslüman kardeşler!

Yüce rabbimiz şöyle buyurmaktadır. Allah, "Şüphesiz ben ve peygamberlerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphe yok ki Allah çok kuvvetlidir, mutlak güç sahibidir.” (Mücadele: 58/21) Bir başka ayeti kerimede yüce rabbimiz “Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” (Mümin: 40/51) buyurmaktadır. Allah rasulü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden bir grup sürekli hak üzere hareket edecek, düşmanlarına üstün geleceklerdir. Allah'ın emri gelinceye kadar (onların bu cihadları devam eder), kendilerine muhalefet edenlerin muhalefetleri onlara bir zarar vermez." "Onlar nerededirler ey Resulullah?" diye soruldu. O da şöyle buyurdu: "Beyti Makdis'de (Kudüs'te) ve Beyti Makdis'in (Kudüs'ün) çevresindeki bölgelerde."


Kardeşler!.. Ey Filistin davasına gönül verenler!.. Ey Gazze ve Halil’e kalkan olanlar!

Elbette direnişin her dönemde ve aşamada desteğe ihtiyacı vardır. Zulüm arttığı ve acımasız ambargo koşulları gün geçtikçe dayanılmaz hale geldiği, işgalci düşmanın mücahid ve direnişçi yiğit evlatlarımıza karşı kendi içimizden birilerini satın alarak pozisyonunu güçlendirmeye kalkıştığı kritik zamanlarda kendimize yakınlarımızın, bizden bildiklerimizin zulme kayıtsız kalmaları insana her şeyden daha acı vermektedir. İşte böylesine zorlu bir süreçte direnişe destek olmak ancak, direnişin dayanaklarına bağlı kalarak, haklarımızdan asla ödün vermeden yorgun düşmüş bedenlerimizi ayağa kaldırarak, şeytanın vesveseleri ve ikiyüzlü münafıkların yıldırmalarına karşı her seferinde azmimizi bileyerek direnişi bir sonraki aşamalara taşıma kararlılığını göstererek mümkündür.

Şehit İmam Hasan El-Benna sebat etmek noktasında şunları söylemektedir: “Ne kadar zaman sürerse sürsün, yıllar, seneler ne kadar uzarsa uzasın davetçi rabbine kavuşuncaya kadar çizgisine kararlılıkla bağlı kalmalıdır. Eninde sonunda davetçi iki şeyden birini başarmış olacaktır. Ya hedefine ulaşacak ya da şehadete kavuşacaktır. “Mü'minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzap: 33/23) Evet, zaman her şeyi gösterecektir. Yolumuz, engebeleri ve zorlu süreçleri olan uzun bir yol olmasına karşın bizleri maksadımıza kesinkes ulaştıracak ve büyük mükafatların ve çok hoş, benzersiz güzelliklerin yer aldığı cennete götürecek tek yoldur.”

Evet Ey Filistinli Kardeşlerim! Şimdi bütün dünya şu hakikati sizlerden dinlesin:

Ne Annapolis ne de BM kararları, ne rutin barış görüşmeleri, ne bir türlü yerine getirilmeyen yalancı vaatler, ne de ardı gelmeyen kınamalar bunların hiç biri hakları iade etmeyecek ve işgali sona erdirmeyecektir.

Bizler işgalci düşmanın taleplerimize kulak vermelerini, ülkemizden ve bölgemizden çıkmalarını ya da dürüstçe haklarımızı tanıyacakları bir antlaşma masasına oturmalarını ancak ve ancak direnerek, sürekli olarak onlarla cihad ederek, sebatla/vizyonumuza bağlı kalarak, birliğimizi koruyarak, direniş ruhunu, fedakarlık duygularını canlandırarak, şehadet özlemini ve ölümden korkmama düşüncelerini geliştirerek temin edebiliriz.

Ey İslami Direniş Hareketi Hamas’ın mücahitleri!

Sizler direniş yolunda cihad sancağını sizden öncekilerden devraldınız ve “şehadet ve direniş sancağını” dalgalandırdınız. Bu uğurda bölük bölük şehitler armağan ettiniz. Hedeflerinizi gerçekleştirmek ve soylu mücadelenize destek olmak uğrunda binlerce tutuklu, engelli, yaralı ve binlerce öksüz ve yetim vermek noktasında asla cimri davranmadınız. Bu direniş yolunda sizden öncekilerin üzerine yılgınlık ve zafiyet çöktüğünde işgalci ve sömürgecilerin hayalleri üzerine bir dağ gibi çöken sizlerdiniz. Sizlerin şanlı Gazze, mücahid Batı Şeria ve diğer Filistin topraklarında 20 yıldır süren eylemleriniz insanların direniş fedaileri ile birlikte intifadaya katılmaları ve direnişi omuzlamaları noktasında ilham kaynağı olmuştur. Herkesin cihad sancağı altında toplanmalarını ve Filistin cephesini parçalamaya kastetmiş olan iğrenç ve alçak düşmanın karşısında saf tutmalarını sağladınız. Ancak bu iğrenç düşman üzülerek söylememiz gerekiyor ki kısmen de olsa başarılı olmuştur. Bütün dünyada bağımsız kaynaklar Filistin halkının ortaya koyduğu yiğitliği hayret ve heyecanla izlerken Filistinli liderler içinden direnişi boş bir uğraşı olarak değerlendiren, cihadı düşmanın bile ağzına alamayacağı biçimde en yakışıksız ifadelerle nitelendiren liderler çıkmıştır.

Evet, düşman Filistin davasının sembolü olan “Arafat”ı kendisine yakın olan bir takım kişiler eliyle zehirleyerek Filistin savunmasını delmeyi başarmıştır. Böylece meydan düşmanların istediği bir tek grubun eline kalacaktı. İşgalcilerin politikalarını onaylayacak bu grup üzerinde bir yığın kumpas, tehdit ve şantaj yöntemleri uyguladılar. Sonunda meydanda olması istenen o bir tek grubun işbirliğiyle acımasız ambargo uygulamaya koyuldu. Böylece Filistin kendi içinden zehirlenirken, halkının çocuklarına dayanılmaz acılar yaşatılıyor, bir millet toptan cezalandırılıyordu.

Ey Hamaslı Mücahitler!

Kuşkusuz çok zorlu, gerilimli günler geçirdiniz. Buna rağmen çelikten bir iradeyle çizginizi korudunuz. Sizlerin direnişi ve yerkürenin hemen hemen her bölgesinde direnişçi ve mücahidlerle birlikte işgallere karşı ayaklanmanız Amerikan ve dünya tarihinde acılı bir dönemin sonunu getirmede en büyük paya sahiptir. Bu süreç Amerikan ve uluslar arası siyaseti yöneten işgalci ve haddini bilmez bu grubun başarısızlığa, hüsrana uğramasıyla sonuçlanmıştır. ABD başkanı Bush oğlu Bush’un yönetimindeki bu siyasetin çok rezil ve utanç verici son perdesi böylece kapanmıştır. Şimdilerde bu haddini bilmez grubun insanlık onuru ve haklarına karşı işledikleri cürümleri çarşaf çarşaf ortaya koyan araştırma merkezlerinin raporları arda arda açıklanmaktadır.

Evet, Amerikan halkı seçimlerde bu siyaseti mahkum etti. Peki, uluslar arası düzeyde tanınmış bir mahkemede bebeklerin bile saçlarını ağartacak insanlık suçlarını bir daha işlememeleri için, bu cürümleri işleyenleri yargılayacak bir otorite var mı?

Böyle bir otorite olsa da, milyonlarca ölü ve yaralı, her insaf sahibinin yüreği yaralayan işkenceler, hiç kimsenin bilmediği gizli hapishanelerde kayıp esirler, ayrıca işgallerin yol açtığı yüz milyarlarca dolar zarar, sanayi ve ticari alanda bu güne kadar verilmiş emeklerin boşa gitmesi ve dünya çapında buharlaşmış olan yer altı ve yer üstü kaynakları geri getirebilecek mi?

Evet insanlık tarihinde “Reagan” ile başlayan kötü, sancılı dönem böylece sona ermiş oldu. Ancak dünya şimdi yeni bir döneme hazırlanıyor. Bu yeni dönemde Müslümanların önemli pozisyon almaları ve kritik roller üslenmeleri gerekir. Ancak bu bağlamda başlangıç noktası olarak kendi içimizde bir takım değişiklikler yapmak, özgürlüklerimizi ve haklarımızı tekrar geri almak, Allah’ın ve İslam şeriatının emirlerinin dışında bütün kayıtlardan sıyrılarak mutlak özgür bir iradeye sahip olmamız gerekmektedir.

Ey Beyti Makdis'de (Kudüs'te) ve Beyti Makdis'in (Kudüs'ün) çevresindeki bölgelerde nöbet bekleyenler!

Sizler sadece kendi yurdunuz ve kutsallarınız için savunma hattında durmuyorsunuz. Sizler Arap ve Müslüman ümmetin bütününün onurunu, Hıristiyan ve Müslümanların mukaddeslerini müdafa ediyorsunuz. Evet, bununda ötesinde sizler hürriyet, insanlık onuru, eşitlik gibi bütün insanlığın değerlerini müdafa ediyorsunuz. Geçen yüzyılımızda laik felsefeden türemiş olan Siyonizm, nazizm, sekülerizm, ateizm, kominizm ve ırkçılık tohumlarını coğrafyalarımıza ekerek ürettiği düşmanlık, ayrımcılık ve ötekileştirmeye karşı direnişi sembolize ediyorsunuz. Şimdi Faşizm, Nazizm, Kominizm bütün bu beşeri tükendi ve tarih oldular. Bizlerde önce yüce rabbimizin izni sonra onurlu ve özgürlüğüne tutkun halklarımızın desteğiyle bütün dünyada Siyonist, ırkçı, koyu materyalist ve sekularist/insan merkezci düşünceleri tarihin çöp sepetine atacağız.

Kuşkusuz İslam insanlar arasında hiçbir ayrımcılık yapmayan ve herkesin sancağını taşıyabileceği, gölgesine sığınabileceği hoşgörü ve eşitliği gözeten büyük bir değerler sistemidir. O ırkçılığı asla kabul etmez. Allah rasulü (s.a.v.) veda hutbesinde şöyle buyurmuştur. “Hepiniz Âdemdensiniz. Âdem ise topraktandır.”

Arap ve diğer Müslüman halklara haykırıyorum..

Kimliklerini ve kalemlerini şeytana satmış, her seferinde ümmetin düşmanlarının safında yer alan taraflı medya yayınları ve propagandaları asla sizleri aldatmasın. Siyonist entrikalara ve düşmanlarının isteklerine boyun eğmeleri için kuşatılmış olan soydaşlarınız, insanlıkta ve dinde kardeşlerinize haklı davalarında destek olma noktasında sessiz kalmayı sindiremeyen vicdanınızın çığlığına kulak verin.

Ey Arap yöneticileri ve liderleri!

Bağımsız, özgün ve sadık bir duruş göstermenin; geçmiş dönemlerdeki siyasetinizi sorgulamanın ve ümmetimizin şeref ve onurlarını korumak adına halklarınızla birlikte yepyeni bir sayfa açmanın zamanı henüz gelmedi mi?

Sizlere sadece Filistin’in bağımsızlığı uğrunda bir savaşa girmeniz için ve Filistin davasına destek olmanız çağrısında bulunmuyorum.. Filistin meselesinin tasfiye edilmesi ve acımasız ambargoya katılmamanız uyarısında bulunuyorum. Biliniz ki bu mesele ölüm kalım meselesidir. Ve hak sahibine verilinceye kadar bu mesele bitmeyecektir. Ancak sizlere gelince, tarih sizler hakkındaki hükmünü verecektir. Ve eninde sonunda her şeyden haberdar olan ve her şeyi bilen adil bir mahkeme önünde, ilahi divanda duracaksınız. O, yaptıklarınızdan, açığa vurduğunuz ve halklarınızdan gizledikleriniz konusunda sizleri yargılayacaktır.

Sizlere gelince ey mücahitler.. şehitler taburu meydanını, intifada merkezi Gazze’yi.. işgal edilmiş.. özgür.. mubarek.. ve şanlı Gazze cephesini hınca hınç dolduran insanlar!

Yüce rabbinize, onun yardımı ve desteğine güveniniz ve yalnız o’na halis bir niyetle yöneliniz. Biliniz ki yardım ancak sabretmekle mümkündür. Ve Allah’ın yardımının gerçekleşmesi için Filistin saflarının birleşmesi zorunludur. Birbirinizle dayanışma içine giriniz. Kendi evlatlarınızla beraber zorlukları göğüsleyiniz ve silahlarınızı sadece düşmana, işgalci siyonizmin böğrüne çeviriniz.

Obama’nın Amerika’sından nede Sarkozy’nin Avrupa’sından nede BM’den bir şey beklemeyin. Arap liderlerinin göstermelik girişimlerinden medet ummayın. İşgalciler düşmanlık politikalarını sürdürdükleri müddetçe bütün bu girişimler başarısızlığa mahkum olacaktır. Çünkü bunların hiçbirisi Filistin’in haklarını en asgari düzeyde dahi temin etmeyeceği gibi hiçbir şekilde vazgeçilmesi imkânsız olan başlangıçtaki topraklara dönüş hakkının gündemden düşmesine yol açacaktır.

Horoz dövüşü siyasetini bırakın. Bugüne kadar olduğu gibi şimdide kararlarınızın bağımsız olması ve davanızın başarıyla sonuca ulaşması için bütün gücünüzle samimi bir şekilde birbirinize destek olun.

Şu ilahi çağrıya kulak verin “Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah'a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.” (Ali-İmran: 3/200)

Allah büyüktür. Bütün övgüler onun içindir. Salât ve selam Hz. Muhammed (s.a.v.)’in, ailesi ve sahebesinin üzerine olsun. Hamd âlemlerin rabbi Allah içindir.

İhvan-ı Müslimin Gelen Mürşidi Muhammed Mehdi Akif'in 18.12.2008 tarihli bu makalesi, Abdurrahim Şen tarafından İsra Haber için tercüme edilmiştir.

Geçen yüzyılımızda laik felsefeden türemiş olan Siyonizm, nazizm, sekülerizm, ateizm, kominizm ve ırkçılık tohumlarını coğrafyalarımıza ekerek ürettiği düşmanlık, ayrımcılık ve ötekileştirmeye karşı direnişi sembolize ediyorsunuz. Şimdi Faşizm, Nazizm, Kominizm bütün bu beşeri tükendi ve tarih oldular. Bizlerde önce yüce rabbimizin izni sonra onurlu ve özgürlüğüne tutkun halklarımızın desteğiyle bütün dünyada Siyonist, ırkçı, koyu materyalist ve sekularist/insan merkezci düşünceleri tarihin çöp sepetine atacağız

selamun aleykum aliyeciğim

beğenerek okudum çok güzeldi rahman razı olsun.selamun selamB)
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
Bakara suresi ayet 191
Onları, bulduğunuz yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, öldürmekten beterdir. Onlar, size karşı savaşıncaya kadar siz, Mescid-i Haram yanında onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa; siz de onlarla savaşın. Kafirlerin cezası işte böyledir.

Bu ayette kullanıldığı şekliyle, Arapça "fitne" kelimesinin tam karşılığı "Şiddete başvurarak bir fikri bastırmak ve ortadan kaldırmak"tır. Bu ayette, o gün yaygın olanlara ters düşen inanç ve teorileri savunan kişi veya grupları baskı ve şiddetle cezalandırmanın çok kötü bir hareket olduğu ve toplumdaki durumu düzeltmeye yarayan fikir ve teorileri yayan ve savunan kimseleri işkence ve kaba kuvvetle bundan vazgeçirmeye çalışmanın zulüm olduğu anlatılmak istenmektedir. Kan dökmek çok kötü bir şey olmasına rağmen insanları kendi inanç ve ilkelerine bağlayan kimseleri bastırıp ezmek ve onları baskı gruplarının inançlarını benimsemeye zorlamak bundan da kötüdür. Bu nedenle tartışıp anlaşma yerine, vahşi gücü seçen bu insanlara karşı zor kullanmak helâldir ve haklı bir sebebe dayanmaktadır.
Varsayın ki yanınızdayım demekle olmuyor biliyorum…
Nisa-75’i hatırlatma n’olur!

“Hem size ne oluyor ki, Allah yolunda: «Ey Rabbimiz! Bizleri bu halkı zâlim olan memleketten çıkar, tarafından bizi iyi idare edecek bir sahip ve bize katından bir kurtarıcı gönder» diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların kurtarılması uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz”? (Nisa – 75)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Geçen yüzyılımızda laik felsefeden türemiş olan Siyonizm, nazizm, sekülerizm, ateizm, kominizm ve ırkçılık tohumlarını coğrafyalarımıza ekerek ürettiği düşmanlık, ayrımcılık ve ötekileştirmeye karşı direnişi sembolize ediyorsunuz. Şimdi Faşizm, Nazizm, Kominizm bütün bu beşeri tükendi ve tarih oldular. Bizlerde önce yüce rabbimizin izni sonra onurlu ve özgürlüğüne tutkun halklarımızın desteğiyle bütün dünyada Siyonist, ırkçı, koyu materyalist ve sekularist/insan merkezci düşünceleri tarihin çöp sepetine atacağız

selamun aleykum aliyeciğim

beğenerek okudum çok güzeldi rahman razı olsun.selamun selamB)


Ve aleyküm Selam Değerli Nevin Ablacım..
Rabbimiz c.c sizden de ebeden razı olsun, duyarlılığınızın ecrini katbekat lütfeylesin inşallah.. Önemli olan şimdi değil, bundan sonrasında da unutmamak inşallah..Müsadeniz olursa bu güzel konunuza her gün katkıda bulunmak istiyorum ablacım.. Rabbimiz c.c'nin yardım ve inayeti mazlum ve cehd eden kullarının üzerine olsun, onları iki cihanda da izzetli ve üstün kılsın.. Amin, amin..
Baki Selam ve Dua ile, Rabbimize emanetsiniz..B)
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
rabbim öncelikle sen ve senin gibilerinden razı olsun.tabii kardeşim yeni yazılar ekleyebilirsin.bizde nasipleriniz inşallah.allaha emanet olasın..
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
selamun aleykum nevin abla ellerine yüreğine saglık rabbim razı olsun inşallah
rabbimize emanetsini nşallah
selam ve dua ile
<<B)>>
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
El Aksa Ebabiline


gazze kudüs'ün emaneti
gazze el-aksa ebabili

gazze yarımız..yaramız
sevdamın bağrında kanayan çıbanımız!
ufacıktı ilk önce
şirpençeye dönüştü..unutup gidince

ne özgürlük-müş meğer
ne kara sevdaymış
bir halk bu kadar mı dayanırmış

hangi destan yazsın seni söyle
hangi mısra anlatsın
hangi cihad marşı haykırsın seni

seni sokaklarından daha iyi
ve Rabbimizden daha iyi
kim bilebilir ki?

adını söyle sende nefes almanın
"ölümü nefes nefes solumanın"
üst-baş, yer ve arş kana bulanmanın

sevdamıydı söyle gazze
aşk mıydı
özgürlük mü
yoksa şehadet mi

onu da gördüm gaztelerde
ufacık çocukların sinesinde
ölümü gördüm sende
ve insanlar..ve masumlar
ölüm yağdı üstlerine

nasıl bir şey seni sevmek söylesene
ölmek mi daha bilmeden hayatı
ve sevmek mi seni adı intifada mı??

söyle gazze'm söyle..
sustuk biz sen söyle
durduk biz sen söyle
ne gelirse aklına söyle

de ki: utanmadınız mı beni unuturken
de ki: sızlamız mı sineniz ben yaralanırken

ne desen haklısın bilirim..ne söylense o dur
ve durulmaz artık sende bilirsin
ölüme koşamam caddelerinde
katil bir siyonist bekler beni
sana uzattığım her elde

söylese ne Gazze
ben siyonistlerle yaşıyorum diye
bombaladılar desene
size giden tüm tünelleri

haklısın gazze
haklısın ve güçlüsün bu gün
bilir misin sevdiğim artık yağmur yağmaz belki sana
o kadar rahmet yağdıki kaldırımlara
belki kan dan sonra düşmez yağmur toprağına

o kadar incittik ki
kızamadım sana attılar diye bombaları
çünkü söyledi aylardan beni
ben gazze nizi alıyorum diye
ben ambargo yapıyorum diye diye!!

nerdesiniz diye sordun mu bizi gazze
aradı değil mi gözlerin bizi
haklısın Gazze...haklısın sevdiğim

sen ey şehrim..sen ey sevdam
bakma ümmetin haline
sana yağınca gülleler
kana çanağı olur sineler

gazze'm kızma bize
sen sakın darılma bize
çünkü ebabilsin sen...mücahitsen sen
sokak sokak özgürlüksün
karış karış şehadetsin
ey Gazze'm...el-aksa ya ebabilsin
ebrehenin üstüne yağana taşlar
senin toprağından kalkar!!
ey sevdam..bilirim dayanırsın
bilirim kan kokarsın..
bilirim durmazsın
biz dursakta..sussakta
sen susmazsın!! sen durmazsın

o yüzden adın filistin..
ve gazze...adın ebabil
ve sende emanettir
el aksa..
gazze için..ve sevdam için bin kez kanım aksa
benimde kanım damlasa bağrına
ve şahit olsam aşkına
adın gazze bilirm
ve sevda kokar üstün
ve umuttur ekmeğin
gazze'm ebabillere selam söyle
de ki az kalmış..
ümmet ayaklanmış
adı sevdaysa
bu başlar fedaymış!

 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
allah razı olsun kardeşim şiirdede dillendirildiği gibi aylardır aç susuz elektriksiz yaşıyor gazze...Ama kimse yeteri kadar tepki göstermedi ozamanlar.İlla tepki göstermek için onlarca insanın ölmesimi gerekiyordu..Gerçi hep aynı laflar.Diğer islam ümmetlerinin ve papanın aynı dille konuşması ne acı:Ne diyor papa.İsrail savaşı durdursun..!!!
Ben filistine askeri yardım gönderme taraftarıyım...allaha emanet olunuz
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt