selamünaleyküm
selamünaleyküm
Okuyun ve tekbîr getirin
17.11.2006 - 01:21:55
Kur’ân, öyle bir mucizeler menbaı ve sırlar sandukçası ki, göz görse mâşâallah, akıl anlasa bârekâllah diyecek... Beşer tâkatinin üstünde bir hârikulâdelikteki Kur’ân, mânâ olarak mucize olduğu gibi lâfız olarak da mucize. Yani, harflerinin, kelimelerinin, cümlelerinin dizilişi ve ses özellikleri cihetinden de fevkalade. Başımızı lûtfedip de gözümüzün önündeki, elimizin altındaki Kitâb’ımıza bir çevirebilsek, onunla olan râbıtamıza bir kuvvet verebilsek her geçen gün bizim için yepyeni mucizelerle tanışıp hayretlerle tekbirler getirdiğimiz bir gün olacak…
Mükemmel nakışlı ve tezyînatlı bir sarayda, çok farklı nakışların düğümü hükmündeki bir taşı, bütün nakışlara bakacak bir yere yerleştirmek, bütün o duvarı ve nakışları bilmeye bağlıdır. İnsanın başındaki gözbebeğini yerine yerleştirmek, bütün vücûdun münasebetlerini ve harika vazifelerini ve gözün o vazifelere karşı mevkisini bilmekle olur. İşte Kur’ân’ın çok münasebetler gözetilerek yerleştirilen âyet, cümle, kelime ve harfleri geniş ve ilim ve ihâta ister. Çünkü Kur’ân’ın harflerinin dahi hem yer ve dizimlerinin mükemmelliği bakımından hem de ses âhengi ve uyumu bakımından öyle hayret verici bir intizamı vardır ki insanoğlunun eli yetişemez, taklidini yapamaz.
Kur’ân, 23 senede hem de farklı sebeplerle nâzil olması, 114 sûre ve 6666 âyet olmasına rağmen mânâlarındaki uyumu itibariyle sanki bir anda ve bir tek sebep için inmiş gibidir. Bununla berber, cümlelerinin, kelimelerinin ve harflerinin dizilişlerindeki intizamın favkaladeliği düşünülürse, Kur’ân, içindeki bir harfin dahi çıkarılamayacağı ‘tek bir kelime’ gibidir.
Bediüzzaman Hazretleri Rumuzât-ı Semâniye, İşârâtu’l-İcâz, 25.Söz isimli eserlerinde Kur’ân’ın lâfzındaki mucizevî özelliği geniş bir şekilde izah etmiştir.
Kur’ân’ın lâfzındaki sırlar nâzil oluşundan bugüne kadar zihinleri hep meşgul etmiş ve ‘harf ilmi’ diye bir ilim dalı da doğmuştur. Harflerin bütün Kur’ân’la uyumu, işâret ettiği mânâlar, akıcılık kazandıran ses âhengi ilm-i hurûf âlimlerinin alâkalarını celp etmiştir.
Geçen asrın meşhur müfessirlerinden Seyyid Kutup, her ne kadar meseleyi tüm yünleriyle ele almasa da, Kur’ân harflerinin mucizevi yönüne, kolayca anlaşılabilecek bir misalle şöyle dikkat çeker: “Kur’ân bir konuyu el alırken nağmeleri ile de mânâya kuvet verip ifade bütünlüğü sağlar. Meselâ; şeytanın fısıltı ve vesvesesinden bahseden Nâs sûresinde ‘sin’ harfi o kadar çok tekrarlanmıştır ki, insan kendini tamamen bir vesvese ve fısıltı atmosferi içinde hisseder.”
Yine meşhur Mısırlı edebiyatçı Mustafa Sadık er-Rafii de Kur’ân’ın lâfzındaki üstün özellikleriyle benzersiz oluşuna şöyle işâret ediyor: “Kelimedeki harflerin seslerine ve mahreçlerine göre tertip edilmesine, harflerin çeşitlerime göre birbiriyle uyumuna, kelime ve harflerin tabii tenasübüne edebiyatta misal göstermek mümkün değildir.”
Kur’ân’ın Allah kelâmı olduğunu ve hiçbir harfinin tesadüfî olmadığını gösteren bu ifâde ve tespitleri çoğaltmak mümkün. Ancak bu okuduğunuz asrın en büyük bid’ası olan latin harfleriyle ve bu köşenin hacmi içinde bu mevzuyu derinlemesine işlemek imkânsız. Biz ancak meselenin mütehassıslarının adreslerini vermekle iktifâ ediyoruz.
Kur’ân 114 sûresi, 6666 âyeti, 76400 kelimesi ve 300620 harfi ile bir mucizeler ve sırlar denizidir. Bu denizden herkes istifade edebilir ama herkes çok derine dalamayabilir; derinlerden inci gibi incecik mucize özelliklerini çıkarıp bizlere takdim eden Kur’ân mütehassıslarına talebe olmak ise imkân dâiresinde. Dikkatinizi çekmiştir; yukarıdaki paragrafta Kur’an’ın kelime ve harflerinin sayısını verdim. Son devrin Kur’ân kürsüsü başkanı Bediüzzaman Hazretleri tüm Kur’ân’ın kelime ve harf sayıları ile beraber, her sûrenin kelime, harf, lâfza-i Celâl, lâfz-ı Rab adetlerini de kaydetmiş… Niçin mi? Tabii ki O yüce Kitabın sırlarına nüfûz etmek için. Peki, sırlarını açıklamış mı? Hem de Kur’ân’ın 40 yönden mucize olduğunu iki kere iki dört eder kesinliğinde ispat etmiş; kör gözlere dahi göstermiş. Bu sahadaki en mühim risalesi olan 25.Söz’ü dâhil ettiği eserine de Zülfikar nâmını vermiş. İddia ediyorum: İnsafla bu risâleyi okuyan îmânı yoksa îmâna gelir; îmânı varsa îmânı çelik gibi olur. Bu risâleyi bu zamanda okumayanın Kur’ân’a îmânı taklidden öteye geçmez! Okuyun ve tekbîr getirin!..
muhsin meriç
Allahuekber