Yetmiş surede ve 256 ayette geçen ‘zikir’ kavramı Kur’an-ı Kerim’de şu anlamlara gelmektedir:
1. Kur’an-ı Kerim. Şu ayet zikrin Kur’an-ı Kerim anlamında kullanıldığını göstermektedir: “Şüphesiz ki zikri (Kur’an-ı Kerim’i) biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.” İslam âlimlerinin beyanına göre en faziletli zikir Kur’an-ı Kerim okumaktır.
2. Hz. Muhammed. Şu ayette Resulullah zikir olarak tanıtılmıştır: “Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ey iman etmiş sağduyu sahipleri! Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak onun koruması altına girin. Allah size zikir (Hz. Muhammed’i) gönderdi.” Müfessirlerin birçoğu bu ayetteki zikri Hz. Muhammed (s.) olarak açıklamışlardır.
3. Namaz. “Şeytan onları kuşatmış ve onlara Allah’ı zikretmeyi (namazı) unutturmuştur.” ayetinde zikir, namaz olarak belirtilmiştir. Birçok âlim, namazı mutlak zikrin anlam alanı içerisinde saymıştır.
4. Cuma namazı ve hutbesi. Şu ayet cuma namazı ve hutbesinin zikir anlamına geldiğini göstermektedir: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah’ı zikre koşun (cuma namazını kılmaya ve hutbeyi dinlemeye). Alış verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” Hz. Peygamber de (s.) bir hadislerinde hutbeyi zikir olarak ifade etmiştir ki hutbe makamında hiçbir kimse Allah’tan başkasını zikretmesin: “İmam (minbere çıktığında melekler de zikri (hutbe) dinlemek için hazır olurlar.”
5. İlim ehli; âlim. “Biz, senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (âlimlere) sorunuz.”
6. Anmak ve hatırlamak. “(Ey Musa!) Sen ve kardeşin, ayetlerimi (Firavun’a ve İsrailoğullarına) götürün, beni zikretmekte (anmakta) gevşeklik göstermeyin.”
7. Dini ve ilahi emirler. “Kim, benim zikrimden (göndermiş olduğum emirlerimden) yüz çevirirse, onun için dar bir geçim vardır. Kıyamet günü onu kör olarak haşredeceğiz.” ayetindeki zikir, ilahi emirler anlamında kullanılmıştır.
8. Uyarı. “(Müşrikler) kendilerine Rablerinden gelen her yeni zikri (uyarıyı) mutlaka eğlenerek dinlerler.”
9. Öğüt. “Andolsun biz, Musa’ya ve Harun’a hak ile batılı ayırt eden ve muttakiler için bir nur ve zikir (öğüt) olan Kitab’ı verdik.”
10. Şan, şeref, izzet. “Şüphesiz ki biz, size, içinde zikriniz (şerefiniz, şanınız) bulunan bir Kitap indirdik. Aklınızı kullanmayacak mısınız?” Hz. Peygamber de (s.) şu hadislerinde zikri, şan ve şeref anlamlarında kullanmıştır: “Size Allah’ı zikretmeyi ve Kur’an-ı Kerim okumayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizin için yeryüzünde nur ve semada da zikir(şeref)dir.” Yüce Allah, zikredenleri meleklere över. Bu övüş onların şerefini arttırır.
11. Tevrat. “Şüphesiz ki zikirden (Tevrat) sonra Zebur’da da: ‘Yeryüzüne mutlaka iyi kullarım vâris olacak’ diye yazdık(karar verdik).”
12. Ehli Kitabın istikamet üzerine olan ve hakikati gizlemeyen âlimleri. “Biz, senden önce yalnız kendilerine vahyedilen erkeklerden başkasına peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (Ehli Kitabın istikamet üzerine olan ve hakikati gizlemeyen âlimleri) sorunuz.”
13. Tevhidin delilleri. “Derler ki: ‘Senin şanın çok yücedir, senden başka veliler edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onları ve atalarını nimet verip yaşattın (bolluk içinde dünyaya daldılar da zikrini (senin varlığının ve birliğinin delillerini) unuttular ve helaki hak eden bir topluluk oldular.”
14. Hatırlatmak. “Ama yine de zikret (hatırlat), çünkü senin zikrin inananlara fayda verir.”
Zikre, Kur’an-ı Kerim’de geçen anlamlarından soyutlayarak tekil bir anlam vermek metodoloji eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu eksikliğin olmadığı kâmil mürşidler zikri, Kur’an-ı Kerim ve sünnetteki anlamlarına uygun olarak en geniş biçimde kullanmışlardır. Zikre, tekil anlamı daha çok seyru sülukunu tamamlamamış kişiler vermektedirler. İlim eksikliğinden kaynaklanan onlardaki bu yanlış tutumu Ömer b. Abdülaziz (r.) şöyle dile getirmektedir: “Kim ki, ilimsiz olarak amelde bulunursa onun ifsat ettiği (bozduğu) ıslah ettiğinden daha çok olur.”
İnsan nefsinin heva ve heves ile meşguliyete meyli bulunduğundan bu esnada “Hâlık”ı düşünerek; fısktan, batıldan, dalâletten korunmak amacıyla insana zikir emrolunmuştur. Emrolunan “zikir”, salih amel gurubuna girdiği için, salih amellerin kabulünün alt yapısını oluşturan “tevhid”in sağlam olması esastır. İman olmadan yapılan zikir ve tezekkürle müspet bir adım atılamaz. Bir çok sûfinin ifade ettiği gibi, tasavvufun amacı tevhiddir. Müminlere ihsan (Allah’ı görüyormuşçasına ibadet) makamında bir imanı kazandırmayı amaçlar. Yüce Allah’a davet eden kimseler davet ve eğitimlerinde buna dikkat etmeli; Allah’a (c.) iman ve Allah’ı (c.) çokça anma konusu üzerinde özellikle durmalıdırlar.
Zikrin tevhidî boyutuyla ilgili şunları söylemek mümkündür: Zikir; “Misak”ı hatırlama ve hatırlatmadır. Çünkü Allahuteala, kendisiyle kulları arasında bir sözleşme yapmıştır. Kur’an-ı Kerim bize bu sözleşmeyi şöyle haber vermiştir: “Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye onları kendilerine şahit tutmuştu. “Evet (buna) şahidiz,” dediler. (Yüce Allah) kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” dememeniz için bu misakı yaptı.” Anlama yeteneğine sahip olan ruh, “Rabb” kavramının manasını bilerek bu anlaşmayı kabul etmiştir. Fıtratını korudukça anlaşmaya sadık kalan insan; nefis, şeytan, kötü sosyal ortamda bozuldukça anlaşmanın mahiyetinden uzaklaştı. Kendi özgür iradesiyle “Emanet ve Zikir’den” koptu. İşte zikir, fıtratından sapan insana, yeniden Allahuteala’nın yaratıcı, emredici, besleyici, büyütücü, hükmedici, yönetici ve rızıklandırıcı olduğunu hatırlatmadır. Bu hatırlatmayı içten dışa doğru yapmak zorundayız. Kendimize ve ailemize günahlardan uzaklaştıracak şeyleri öğretmeliyiz. Bu açıdan zikir meclisleri; tevhidi şuurun elde edilip yakini bir imana kavuşmak için gayretlerin sarf edildiği mektepler hâline getirilmelidir. “Zikir meclisleri, ilim meclisleri olmalıdır. Öyle ki orada tefsir müzakere edilmeli; Allah Resulünün sünneti ve fıkıh öğretilmelidir. Bu meclisler mücerred olarak tesbih, tahmid ve Allahuteala’nın isimlerinin okunduğu yerler olarak özelleştirilmemelidir. Bilakis bu meclisler, Allah’ın emirlerinin, yasaklarının, helalin, haramın, onun sevdiklerinin ve razı olduklarının içerisinde anıldığı her yeri kapsar.”
Kütüb-i Tisa’yı ve musannefleri taradığımızda Hz. Peygamberin (s.) zikir konusuyla ilgili buyruklarını şu başlıklar altında toplamayı uygun gördük:
1. Hz. Peygamber (s.) sürekli zikir hâlinde yaşamıştır.
2. Hz. Peygamber (s.), müminlerin her yerde zikir yapmalarını emretmiştir.
3. Hz. Peygamber (s.), Allah’ı zikretmenin dışında çok konuşmanın insan kalbine kasvet (katılık) vereceğini belirtmiştir.
4. Resulullah (s.), kul, Allah’ı (c.) zikrettikçe, Allah’ın da kuluyla beraber olduğunu söylemiştir.
5. Resulullah (s.), Yüce Allah’ın (c.) sekiz sınıf insanı arşın gölgesinde himaye edeceğini bunlardan birisinin de tenhalarda Allah’ı zikredip gözyaşı döken müminler olduğunu belirtmiştir.
6. Resulullah (s.), Allah’ı (c.) zikirle başlamayan her söz ve işin bereketsiz olduğunu vurgulamıştır.
7. Hz. Peygamber (s.), kelime-i tevhidi okuyarak zikretmeyi imanı yenilemek olarak değerlendirmiştir ve sahabiler de Hz. Peygamberin (s.) bu isteğini aralarında oldukça canlı tutmuşlardır.
8. Hz. Peygamber (s.), Âdemoğlunun iyiliği emredip kötülüğü yasaklama ve Allah’ı (c.) zikretmenin dışında tüm sözlerinin ahirette aleyhine olabileceğini söylemiştir.
9. Resulullah (s.), Allah’ı (c.) tesbih, tekbir, tehlil ve tahmidi en önemli zikir duaları olarak açıklamıştır.
10. Resulullah (s.), Cuma namazı ve Cuma hutbesinin de zikir olduğunu söylemiştir.
11. Resulullah (s.), ‘Sübhanallahi ve bihamdihi” duasının Allah’ın kendisi için seçtiği en önemli zikirlerden olduğunu belirtmiştir.
12. Resulullah (s.), esmayıhüsna zikri öğrenilip onun anlamına göre yaşandığında insanın cennete girmesini vesile olacağını buyurmuştur.
13. Hz. Peygamber (s.), mümin Allah’ı (c.) zikrettiğinde Allahuteala’nın da mümin kulunu zikredeceğinin müjdesini vermiştir.
14. Hz. Peygamber (s.), Yüce Allah’ı çok zikreden kullarının Allah’ın (c.) dostları ve velileri olduğunu açıklamıştır.
15. Hz. Peygamber (s.), insan sürekli zikir hâlinde olursa meleklerin bile bu insanlarla görüşüp musafaha edebileceğini müjdelemiştir.
16. Hz. Peygamber (s.), sabah namazından sonra güneşin doğmasına kadar ve ikindi namazından sonra Allah’ı zikretmeyi teşvik etmiştir.
17. Hz. Peygamber (s.), geceden gerekli virdini ve zikrini okumayan müminlerin sabah namazıyla öğle namazı arasında, geceden yapamadıkları virdlerini ve Kur’an-ı Kerim okumalarını tamamlamalarını söylemiştir.
18. Hz. Peygamber (s.), Allah yolunda cihad edenin de, oruç tutanın da, namaz kılanın da, sadaka verenin de en üstününün Allah’ı (c.) en çok zikredenler olduğunu söylemiştir.
19. Hz. Peygamber (s.), insanoğlunu cehennemden kurtaracak olan en faziletli amelin zikir olduğunu müjdelemiştir.
20. Resulullah (s.), Allah rızası için zikir meclislerinde bir araya gelen müminlerin bu meclislerden affolmuş bir şekilde dağılacaklarının müjdesini vermiştir.
21. Resulullah (s.), zikir meclislerinde bulunanları ve buralarda zikreden Müslümanları meleklerin kuşatacağını ve Allah’ın rahmetinin kapsayacağını belirtmiştir.
22. Resulullah (s.), bir yerde otururken ve yatağa yatarken Allah’ı (c.) zikretmemeyi büyük bir eksiklik olarak değerlendirmiştir.
23. Resulullah (s.), namazdan sonra diğer namazı beklemeyi ve zikir meclislerine devam etmeyi rıbat (Müslümanların sınırlarını korumak) gibi büyük sevap kazandıran amel olarak belirtmiştir.
24. Resulullah (s.), bir mecliste oturup da Allah’ı zikretmemeyi ilahi azabı celbedebilecek bir davranış saymıştır.
25. Resulullah (s.), mescitlerdeki zikir meclislerini en şerefli zikir halkaları kabul etmiştir.
26. Hz. Peygamber (s.), zikir meclislerinin ganimetinin cennet olduğunun müjdesini vermiştir.
27. Hz. Peygamber (s.), zikir meclislerini müminlerin girip faydalanması gereken cennet bahçeleri diye tanıtmıştır.
28. Hz. Peygamber (s.), en hayırlı zikrin gizli yapılan zikir olduğunu haber vermiştir.
29. Hz. Peygamber (s.), mümin abdestli bir şekilde yatar, geceden kalkıp Allah’ı zikreder ve dileklerde bulunursa Yüce Allah’ın bu kulun dualarını kabul edeceğini müjdelemiştir.
30. Hz. Peygamber (s.), Allah’ı zikretmeyi cihad etmek, Allah yolunda altın ve gümüş harcamak gibi önemli bir ibadet saymıştır.
31. Hz. Peygamber (s.), Allah’ı çok zikredenlerin amel bakımından daha çok sevap kazanacaklarını müjdelemiştir.
32. Resulullah (s.), müminleri taharetli (abdestli) bir şekilde zikretmeye teşvik etmiş ve temizlik üzere yapılan zikri övmüştür.
33. Resulullah (s.), kelime-i tevhid zikrinin günahların bağışlanmasına neden olacağını müjdelemiştir.
34. Resulullah (s.), Kur’an-ı Kerim okumayı en önemli zikirlerden saymıştır.
35. Resulullah (s.), şükreden kalbin, zikreden dilin ve insanın dinine ve dünyasına yardım eden saliha bir eşin kişilerin rağbet ettiği her şeyden daha üstün olduğunu söylemiştir.
36. Resulullah (s.), Kâbe’yi tavaf etmeyi, Safa ile Merve arasındaki sa’yı ve şeytan taşlamayı zikirden saymıştır.
37. Resulullah (s.), Allah’ı zikretmek ve namaz kılmak için mescitler ve kurumlar oluşturmanın karşılığının cennet olduğunu müjdelemiştir.
38. Resulullah (s.), Müslümanların kapalı mekanlarda nafile ibadetleri çokça yapıp bireysel zevk almadan öte kötülüklere karşı tepki duymalarının ve tavır koymalarının daha faziletli olduğunu haber vermiştir.
39. Resulullah (s.), dilin sürekli Allah’ı zikretmekle ıslak olmasının Yüce Allah’a en sevimli gelen amellerden olduğunu söylemiştir.
40. Resulullah (s.), zikir esnasında Hz. Peygambere (s.) salatüselam okumanın gereğine vurgu yapmıştır.
41. Resulullah (s.), günde yüzlerce istiğfar okuyarak zikir yapmıştır. İstiğfar etmek çok önemli bir zikirdir.
42. Resulullah (s.), çokça istiğfar okuyarak zikir yapan kişiyi Yüce Allah’ın her türlü darlıktan kurtaracağının müjdesini vermiştir.
43. Hz. Peygamber (s.), günah ve hatalar ne kadar çok olursa olsun insanın mutlaka tevbe ve istiğfar etmesinin gereğine vurgu yapmıştır.
44. Resulullah (s.), müminlerin seherleri mutlaka ihya edip ibadetle geçirmelerini öğütlemiştir.
45. Resulullah (s.), çocukların sabah namazı dâhil en büyük zikir olan namaza alıştırılmasını istemiştir.
46. Resulullah (s.), müminlerin gece namazlarına alışkanlık kazanmalarını belirtip bu durumun insanların günahlarına kefaret olduğunun müjdesini vermiştir.
47. Resulullah (s.), gece namazına kalkan kişinin aile fertlerini de kaldırmalarını tavsiye etmiştir.
48. Hz. Peygamberin (s.) sahabileri, Resulullah’ın sohbetlerinde eşyanın zikrini bile duymuşlardır.
49. Hz. Peygamber (s.), zikirsiz geçen bir anı olsa (tuvalete girme gibi) bundan dolayı Yüce Allah’tan bağışlanma dilemiştir.
50. Hz. Peygamber (s.), insanı Allah’ı zikretmekten alıkoyan eğlenceleri onaylamamıştır.
1. Kur’an-ı Kerim. Şu ayet zikrin Kur’an-ı Kerim anlamında kullanıldığını göstermektedir: “Şüphesiz ki zikri (Kur’an-ı Kerim’i) biz indirdik ve onun koruyucusu da elbette biziz.” İslam âlimlerinin beyanına göre en faziletli zikir Kur’an-ı Kerim okumaktır.
2. Hz. Muhammed. Şu ayette Resulullah zikir olarak tanıtılmıştır: “Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ey iman etmiş sağduyu sahipleri! Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak onun koruması altına girin. Allah size zikir (Hz. Muhammed’i) gönderdi.” Müfessirlerin birçoğu bu ayetteki zikri Hz. Muhammed (s.) olarak açıklamışlardır.
3. Namaz. “Şeytan onları kuşatmış ve onlara Allah’ı zikretmeyi (namazı) unutturmuştur.” ayetinde zikir, namaz olarak belirtilmiştir. Birçok âlim, namazı mutlak zikrin anlam alanı içerisinde saymıştır.
4. Cuma namazı ve hutbesi. Şu ayet cuma namazı ve hutbesinin zikir anlamına geldiğini göstermektedir: “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah’ı zikre koşun (cuma namazını kılmaya ve hutbeyi dinlemeye). Alış verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” Hz. Peygamber de (s.) bir hadislerinde hutbeyi zikir olarak ifade etmiştir ki hutbe makamında hiçbir kimse Allah’tan başkasını zikretmesin: “İmam (minbere çıktığında melekler de zikri (hutbe) dinlemek için hazır olurlar.”
5. İlim ehli; âlim. “Biz, senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (âlimlere) sorunuz.”
6. Anmak ve hatırlamak. “(Ey Musa!) Sen ve kardeşin, ayetlerimi (Firavun’a ve İsrailoğullarına) götürün, beni zikretmekte (anmakta) gevşeklik göstermeyin.”
7. Dini ve ilahi emirler. “Kim, benim zikrimden (göndermiş olduğum emirlerimden) yüz çevirirse, onun için dar bir geçim vardır. Kıyamet günü onu kör olarak haşredeceğiz.” ayetindeki zikir, ilahi emirler anlamında kullanılmıştır.
8. Uyarı. “(Müşrikler) kendilerine Rablerinden gelen her yeni zikri (uyarıyı) mutlaka eğlenerek dinlerler.”
9. Öğüt. “Andolsun biz, Musa’ya ve Harun’a hak ile batılı ayırt eden ve muttakiler için bir nur ve zikir (öğüt) olan Kitab’ı verdik.”
10. Şan, şeref, izzet. “Şüphesiz ki biz, size, içinde zikriniz (şerefiniz, şanınız) bulunan bir Kitap indirdik. Aklınızı kullanmayacak mısınız?” Hz. Peygamber de (s.) şu hadislerinde zikri, şan ve şeref anlamlarında kullanmıştır: “Size Allah’ı zikretmeyi ve Kur’an-ı Kerim okumayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizin için yeryüzünde nur ve semada da zikir(şeref)dir.” Yüce Allah, zikredenleri meleklere över. Bu övüş onların şerefini arttırır.
11. Tevrat. “Şüphesiz ki zikirden (Tevrat) sonra Zebur’da da: ‘Yeryüzüne mutlaka iyi kullarım vâris olacak’ diye yazdık(karar verdik).”
12. Ehli Kitabın istikamet üzerine olan ve hakikati gizlemeyen âlimleri. “Biz, senden önce yalnız kendilerine vahyedilen erkeklerden başkasına peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız zikir ehline (Ehli Kitabın istikamet üzerine olan ve hakikati gizlemeyen âlimleri) sorunuz.”
13. Tevhidin delilleri. “Derler ki: ‘Senin şanın çok yücedir, senden başka veliler edinmek bize yaraşmaz. Fakat sen onları ve atalarını nimet verip yaşattın (bolluk içinde dünyaya daldılar da zikrini (senin varlığının ve birliğinin delillerini) unuttular ve helaki hak eden bir topluluk oldular.”
14. Hatırlatmak. “Ama yine de zikret (hatırlat), çünkü senin zikrin inananlara fayda verir.”
Zikre, Kur’an-ı Kerim’de geçen anlamlarından soyutlayarak tekil bir anlam vermek metodoloji eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Bu eksikliğin olmadığı kâmil mürşidler zikri, Kur’an-ı Kerim ve sünnetteki anlamlarına uygun olarak en geniş biçimde kullanmışlardır. Zikre, tekil anlamı daha çok seyru sülukunu tamamlamamış kişiler vermektedirler. İlim eksikliğinden kaynaklanan onlardaki bu yanlış tutumu Ömer b. Abdülaziz (r.) şöyle dile getirmektedir: “Kim ki, ilimsiz olarak amelde bulunursa onun ifsat ettiği (bozduğu) ıslah ettiğinden daha çok olur.”
İnsan nefsinin heva ve heves ile meşguliyete meyli bulunduğundan bu esnada “Hâlık”ı düşünerek; fısktan, batıldan, dalâletten korunmak amacıyla insana zikir emrolunmuştur. Emrolunan “zikir”, salih amel gurubuna girdiği için, salih amellerin kabulünün alt yapısını oluşturan “tevhid”in sağlam olması esastır. İman olmadan yapılan zikir ve tezekkürle müspet bir adım atılamaz. Bir çok sûfinin ifade ettiği gibi, tasavvufun amacı tevhiddir. Müminlere ihsan (Allah’ı görüyormuşçasına ibadet) makamında bir imanı kazandırmayı amaçlar. Yüce Allah’a davet eden kimseler davet ve eğitimlerinde buna dikkat etmeli; Allah’a (c.) iman ve Allah’ı (c.) çokça anma konusu üzerinde özellikle durmalıdırlar.
Zikrin tevhidî boyutuyla ilgili şunları söylemek mümkündür: Zikir; “Misak”ı hatırlama ve hatırlatmadır. Çünkü Allahuteala, kendisiyle kulları arasında bir sözleşme yapmıştır. Kur’an-ı Kerim bize bu sözleşmeyi şöyle haber vermiştir: “Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye onları kendilerine şahit tutmuştu. “Evet (buna) şahidiz,” dediler. (Yüce Allah) kıyamet günü, “biz bundan habersizdik” dememeniz için bu misakı yaptı.” Anlama yeteneğine sahip olan ruh, “Rabb” kavramının manasını bilerek bu anlaşmayı kabul etmiştir. Fıtratını korudukça anlaşmaya sadık kalan insan; nefis, şeytan, kötü sosyal ortamda bozuldukça anlaşmanın mahiyetinden uzaklaştı. Kendi özgür iradesiyle “Emanet ve Zikir’den” koptu. İşte zikir, fıtratından sapan insana, yeniden Allahuteala’nın yaratıcı, emredici, besleyici, büyütücü, hükmedici, yönetici ve rızıklandırıcı olduğunu hatırlatmadır. Bu hatırlatmayı içten dışa doğru yapmak zorundayız. Kendimize ve ailemize günahlardan uzaklaştıracak şeyleri öğretmeliyiz. Bu açıdan zikir meclisleri; tevhidi şuurun elde edilip yakini bir imana kavuşmak için gayretlerin sarf edildiği mektepler hâline getirilmelidir. “Zikir meclisleri, ilim meclisleri olmalıdır. Öyle ki orada tefsir müzakere edilmeli; Allah Resulünün sünneti ve fıkıh öğretilmelidir. Bu meclisler mücerred olarak tesbih, tahmid ve Allahuteala’nın isimlerinin okunduğu yerler olarak özelleştirilmemelidir. Bilakis bu meclisler, Allah’ın emirlerinin, yasaklarının, helalin, haramın, onun sevdiklerinin ve razı olduklarının içerisinde anıldığı her yeri kapsar.”
Kütüb-i Tisa’yı ve musannefleri taradığımızda Hz. Peygamberin (s.) zikir konusuyla ilgili buyruklarını şu başlıklar altında toplamayı uygun gördük:
1. Hz. Peygamber (s.) sürekli zikir hâlinde yaşamıştır.
2. Hz. Peygamber (s.), müminlerin her yerde zikir yapmalarını emretmiştir.
3. Hz. Peygamber (s.), Allah’ı zikretmenin dışında çok konuşmanın insan kalbine kasvet (katılık) vereceğini belirtmiştir.
4. Resulullah (s.), kul, Allah’ı (c.) zikrettikçe, Allah’ın da kuluyla beraber olduğunu söylemiştir.
5. Resulullah (s.), Yüce Allah’ın (c.) sekiz sınıf insanı arşın gölgesinde himaye edeceğini bunlardan birisinin de tenhalarda Allah’ı zikredip gözyaşı döken müminler olduğunu belirtmiştir.
6. Resulullah (s.), Allah’ı (c.) zikirle başlamayan her söz ve işin bereketsiz olduğunu vurgulamıştır.
7. Hz. Peygamber (s.), kelime-i tevhidi okuyarak zikretmeyi imanı yenilemek olarak değerlendirmiştir ve sahabiler de Hz. Peygamberin (s.) bu isteğini aralarında oldukça canlı tutmuşlardır.
8. Hz. Peygamber (s.), Âdemoğlunun iyiliği emredip kötülüğü yasaklama ve Allah’ı (c.) zikretmenin dışında tüm sözlerinin ahirette aleyhine olabileceğini söylemiştir.
9. Resulullah (s.), Allah’ı (c.) tesbih, tekbir, tehlil ve tahmidi en önemli zikir duaları olarak açıklamıştır.
10. Resulullah (s.), Cuma namazı ve Cuma hutbesinin de zikir olduğunu söylemiştir.
11. Resulullah (s.), ‘Sübhanallahi ve bihamdihi” duasının Allah’ın kendisi için seçtiği en önemli zikirlerden olduğunu belirtmiştir.
12. Resulullah (s.), esmayıhüsna zikri öğrenilip onun anlamına göre yaşandığında insanın cennete girmesini vesile olacağını buyurmuştur.
13. Hz. Peygamber (s.), mümin Allah’ı (c.) zikrettiğinde Allahuteala’nın da mümin kulunu zikredeceğinin müjdesini vermiştir.
14. Hz. Peygamber (s.), Yüce Allah’ı çok zikreden kullarının Allah’ın (c.) dostları ve velileri olduğunu açıklamıştır.
15. Hz. Peygamber (s.), insan sürekli zikir hâlinde olursa meleklerin bile bu insanlarla görüşüp musafaha edebileceğini müjdelemiştir.
16. Hz. Peygamber (s.), sabah namazından sonra güneşin doğmasına kadar ve ikindi namazından sonra Allah’ı zikretmeyi teşvik etmiştir.
17. Hz. Peygamber (s.), geceden gerekli virdini ve zikrini okumayan müminlerin sabah namazıyla öğle namazı arasında, geceden yapamadıkları virdlerini ve Kur’an-ı Kerim okumalarını tamamlamalarını söylemiştir.
18. Hz. Peygamber (s.), Allah yolunda cihad edenin de, oruç tutanın da, namaz kılanın da, sadaka verenin de en üstününün Allah’ı (c.) en çok zikredenler olduğunu söylemiştir.
19. Hz. Peygamber (s.), insanoğlunu cehennemden kurtaracak olan en faziletli amelin zikir olduğunu müjdelemiştir.
20. Resulullah (s.), Allah rızası için zikir meclislerinde bir araya gelen müminlerin bu meclislerden affolmuş bir şekilde dağılacaklarının müjdesini vermiştir.
21. Resulullah (s.), zikir meclislerinde bulunanları ve buralarda zikreden Müslümanları meleklerin kuşatacağını ve Allah’ın rahmetinin kapsayacağını belirtmiştir.
22. Resulullah (s.), bir yerde otururken ve yatağa yatarken Allah’ı (c.) zikretmemeyi büyük bir eksiklik olarak değerlendirmiştir.
23. Resulullah (s.), namazdan sonra diğer namazı beklemeyi ve zikir meclislerine devam etmeyi rıbat (Müslümanların sınırlarını korumak) gibi büyük sevap kazandıran amel olarak belirtmiştir.
24. Resulullah (s.), bir mecliste oturup da Allah’ı zikretmemeyi ilahi azabı celbedebilecek bir davranış saymıştır.
25. Resulullah (s.), mescitlerdeki zikir meclislerini en şerefli zikir halkaları kabul etmiştir.
26. Hz. Peygamber (s.), zikir meclislerinin ganimetinin cennet olduğunun müjdesini vermiştir.
27. Hz. Peygamber (s.), zikir meclislerini müminlerin girip faydalanması gereken cennet bahçeleri diye tanıtmıştır.
28. Hz. Peygamber (s.), en hayırlı zikrin gizli yapılan zikir olduğunu haber vermiştir.
29. Hz. Peygamber (s.), mümin abdestli bir şekilde yatar, geceden kalkıp Allah’ı zikreder ve dileklerde bulunursa Yüce Allah’ın bu kulun dualarını kabul edeceğini müjdelemiştir.
30. Hz. Peygamber (s.), Allah’ı zikretmeyi cihad etmek, Allah yolunda altın ve gümüş harcamak gibi önemli bir ibadet saymıştır.
31. Hz. Peygamber (s.), Allah’ı çok zikredenlerin amel bakımından daha çok sevap kazanacaklarını müjdelemiştir.
32. Resulullah (s.), müminleri taharetli (abdestli) bir şekilde zikretmeye teşvik etmiş ve temizlik üzere yapılan zikri övmüştür.
33. Resulullah (s.), kelime-i tevhid zikrinin günahların bağışlanmasına neden olacağını müjdelemiştir.
34. Resulullah (s.), Kur’an-ı Kerim okumayı en önemli zikirlerden saymıştır.
35. Resulullah (s.), şükreden kalbin, zikreden dilin ve insanın dinine ve dünyasına yardım eden saliha bir eşin kişilerin rağbet ettiği her şeyden daha üstün olduğunu söylemiştir.
36. Resulullah (s.), Kâbe’yi tavaf etmeyi, Safa ile Merve arasındaki sa’yı ve şeytan taşlamayı zikirden saymıştır.
37. Resulullah (s.), Allah’ı zikretmek ve namaz kılmak için mescitler ve kurumlar oluşturmanın karşılığının cennet olduğunu müjdelemiştir.
38. Resulullah (s.), Müslümanların kapalı mekanlarda nafile ibadetleri çokça yapıp bireysel zevk almadan öte kötülüklere karşı tepki duymalarının ve tavır koymalarının daha faziletli olduğunu haber vermiştir.
39. Resulullah (s.), dilin sürekli Allah’ı zikretmekle ıslak olmasının Yüce Allah’a en sevimli gelen amellerden olduğunu söylemiştir.
40. Resulullah (s.), zikir esnasında Hz. Peygambere (s.) salatüselam okumanın gereğine vurgu yapmıştır.
41. Resulullah (s.), günde yüzlerce istiğfar okuyarak zikir yapmıştır. İstiğfar etmek çok önemli bir zikirdir.
42. Resulullah (s.), çokça istiğfar okuyarak zikir yapan kişiyi Yüce Allah’ın her türlü darlıktan kurtaracağının müjdesini vermiştir.
43. Hz. Peygamber (s.), günah ve hatalar ne kadar çok olursa olsun insanın mutlaka tevbe ve istiğfar etmesinin gereğine vurgu yapmıştır.
44. Resulullah (s.), müminlerin seherleri mutlaka ihya edip ibadetle geçirmelerini öğütlemiştir.
45. Resulullah (s.), çocukların sabah namazı dâhil en büyük zikir olan namaza alıştırılmasını istemiştir.
46. Resulullah (s.), müminlerin gece namazlarına alışkanlık kazanmalarını belirtip bu durumun insanların günahlarına kefaret olduğunun müjdesini vermiştir.
47. Resulullah (s.), gece namazına kalkan kişinin aile fertlerini de kaldırmalarını tavsiye etmiştir.
48. Hz. Peygamberin (s.) sahabileri, Resulullah’ın sohbetlerinde eşyanın zikrini bile duymuşlardır.
49. Hz. Peygamber (s.), zikirsiz geçen bir anı olsa (tuvalete girme gibi) bundan dolayı Yüce Allah’tan bağışlanma dilemiştir.
50. Hz. Peygamber (s.), insanı Allah’ı zikretmekten alıkoyan eğlenceleri onaylamamıştır.