Kardeşim Allah razı olsun, samimiyetin her haliyle belli oluyor. Bediüzzamana buğz ettiğini bende düşünmüyorum.Şuurununun Aklından cevabını sorduğu ve beklediği samimi sorgulamaların var, bunlarda sizin gibi müdakkik bir mümin için çok doğal ve böyle olmasıda hakikatlara bizi en doğru ve samimi bir şekilde varmamızı sağlamaya yarayan hali ve kali bir duadır.Konuyu burda uzatmama ve yazınızın sonunda yaptığınız dulara amin diyerek katılıyorum.Diğer bir köşede bazı şahıslara, Bediüzzamana sayenizde masonda,münafıkda dedirttiniz sözüm, sizin bahsinizin dışında umumi bir hitap, buna şüpheli meselerin ve kişilerin peşinden giden, giderkende meseleye Bediüzzamanı ve Risalei Nurları katmaya çalışanların, hepsi bu site dahili ve haricinde ve bu zamandandanda öte, sizin dile getirmiş olduklarınızı, bu tür hareketlerle ta başından beri tetiklemiş olanlara hitabım.Kısacası bu tür iddialar uzun yıllardır var. Ve bunun son 20 senedeki en büyük mesulleri, kendini Nur talebesi görüp, bu şekilde hareket eden şahıslar ve zümreler kastım ve ikazım,bu bahsini ettiklerim.Bu sizin yazınız sadece küçük bir misal ve bu ikazın yapılmasınadada büyük bir vesiledir. Diğer tarafta bu şahıslara yaptığım ikazın, sizin şahsınızla tarafınızdan ilişkilendirilip, umarım yanlış anlaşılmama sebebiyet vermemiştir.Mustafa Kemal hakkındaki meseleye gelince, bana kafi gelen bir kaç vurguya değinerek,daha fazla enaniyet karışmaması için, Bediüzzaman ve kürt tali cemiyeti hakkında, bir kardeşimizin çok öz ve hoş yapılmış olan gayet tatminkar bir yazısını alıntı olarak istifade edebilmeniz temennisiyle yazımın sonunda sunacağım.Evet Mustafa Kemalle ilgili meseleyi biraz açarsak, birinci dünya savaşına, siyonizmin 1789 fransız ulusalcı ihtilalinden, bu yana aşamalı ve kademeli olarak uzun taktik ve stratejilerle ,nihayetindeki ordaki ulusalcılık maskesiyle ulaştığı, laisizm adı altındaki sekülarizmi, Osmanlıyıda bölüp parçalayarak İsrail ve kenan diyarı diye adlandırdıkları kutsal toprakların, bir sonraki aşama olarak, 2. dünya savaşını netice vericek olan, aşamalı ve kademeli işgaline giden yolda, Osmanlıdan koparılıp serbest bırakılması ve Osmanlının sekülerleştirilmesine giden ve bunun için en uygun yöntem olan laisizm temelini atmak için yolların açılımasını ve engellellerin ortadan kaldırılıp temizlenmesi,amacı ve hesaplarının aşamalı doğal bir sonucudur bu savaş... tabiri caizisse bir taşla iki kuş vurmak amacı ile yapıldığını düşünen ve gören bir şahıs için; Mustafa Kemalin, bütünüyle abluka altında ve en çok kontrol edilecek noktalar olan limanlar, koylar, deniz trafiği ve şehrin tüm irtibat noktasındaki çıkışlar ,olmasına rağmen sen fırtınada bandırma adında eski bir gemiyle samsuna varacaksın, hadi vardın.Herşeyide yaptın bu işgal devletleri nereye gitti ,hele o ingilizler yunanlıları kendileri için savaşmak için bırakıp, onlar ve bütün devletler bir anda ortadan toz oluyor.Ve nihayetinde bir kaç yöre çatışması haricinde, kurtuluş savaşı yunanlılara karşı yapılıp zafer kazanılıyor.Kardeşim tabi benim tespitlerim çok daha uzun ve çok daha farklı ben burda sadece kısaca püf noktalarını vererek, sizin aklınıza soru işaretleriyle o koridorların nihayetinde büyük geniş caddelere çıkan, ufak kapılar açmaya,aralamaya çalışıyorum.Manaları kısaltmak ve küçültmek adına anlaşılırlığım zorlaşıyorsa hakkını helal et.Ve nihayetinde devrim adı altında kültür, geçmiş, miras, ilim ve fen, zaman ve örf, ahlak, namusu katleden iki büyük cinayet ve tahribat.Harf ve kılık kıyafet devrimi...Evet bunlar tabi benim baktığım noktadaki birikim ve muhakemenin perspektifi...İnşaallah Allah yanılmadan eşyaya hakikat noktai nazarından baktırdıklarından eylesin ve hidayet üzere kılsın.Yani kardeşim bunlar benim inancım beni bağlar, Hz.Ömerin dahi emin olamadığından, ben kimimki emin olayım, bazı densizler gibi...Bu ümmet haruradaki kavminde, şah ismailinde, Şeyh bedreddininde,muhammed bin Abdulvehhabında, paris sorbon üniversitesi mezunlarının ve onların yolu üzere devlet kuranlarında,elijah muhammedinde ve bugünkü dini tahrib eden neo bidat ehlininde hep hak diye, doğru yoldayım diye, gitmedimi ve halada gitmiyorlarmı,peşlerinden,.. İnşaallah akla kapı açma noktasında teferruat olarak istifadeye sebeb olmasını temenni ederim.Ve kürt teali cemiyeti ve Bediüzzaman hakkında istifade ediceğini ümit ettiğim, alıntıyı veriyorum.Şunuda ifade edeyim, ben msn kullanmıyorum fakat bütün diğer gelişmiş programlarda hesabım var.Ve ben hep her yerde aynı adla nete bağlanıyorum, fakat o sistemleri şu sıralar açmıyorum ve kullanmıyorum.Çünkü hem vakit sorunum, hemde kendime göre mazeretlerim var.Belki 1-2 ay içinde müsait olurum, eğer o sistemlerden bir mesaj alırsam, belirttiğim süre içinde müsait olduğumda, o mesajlara dönerim.Şu anda anca forumlara vakit yetirebiliyorum.Benimde bu forumda meseleyi fazla uzatmamak ve benlik karışmaması adına size bu son cevabım olacak.Yazınızın sonunda belirtmiş olduğunuz samimi hidayet dualarına tekrar ile ve son olarak amin diye iştirak ederek, sözlerime son noktayı koyuyorum.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.
Sözün Bittiği Yer
Taha Kurutlu
Bediüzzaman istismarı ve Kürt Teali Cemiyeti
Geçen hafta yayınlanan; “Hem Kürt hem İslamcı sistem bunu kaldırmaz” adlı yazımız hakkında görüş beyan eden birçok arkadaşımız Bediüzzaman’ın, birinci cihan harbinde kurulan “Kürt Teali” cemiyetinden olduğunu, ırkçı davrandığını söylerken; bir kısmı ise Kürt kardeşlerimize yüklendiğimizi düşünmüş olacak ki ilginç ve bir o kadar komik yorumlar yazmışlar. Öncelikle Bediüzzaman Said Nursi Hz.’leri, birinci cihan harbinde kurulan “Kürt Teali” cemiyetinde yer almamış ancak kısa bir dönem “İttihat ve Terakki” cemiyetinde yer almıştır. Bu iddiayı öne süren arkadaşları tarih okumaya davet ediyorum.
Ancak Resmi tarihte bazı yanlı tarihçiler onu bu gruba mensup ilan etmişlerdir. O dönemin canlı kaynağı ile orijinal ağızdan şöyledir. Kürt Teali cemiyetinin lideri Seyyid Abdülkadir’den gelen teklife Bediüzzaman: “Allah-u Zülcelal Hazretleri Kur’ân-ı Ke*rimde, ‘Öyle bir kavim getireceğim ki, onlar Allah’ı severler, Allah da onları sever’ buyurmuştur. Ben de bu beyan-ı İlahî karşı*sında düşündüm. Bu kavmin, bin yıldan beri âlem-i İslâm’ın bay*raktarlığını yapan Türk milleti olduğunu anladım. Bu kah*raman millete hizmet yerine ve 450 milyon (o zaman ki İslâm âleminin nüfusu) kardeş bedeline, birkaç akılsız kavmi*yetçi (bir kısım Kürtçü) kimsenin peşinden gitmem.” diyerek cevap vermiştir.
Gelelim Bediüzzaman’ın İttihat ve Terakki’ci yanına. Said Nursi Hz.’nin o dönemde, bu cemiyette bir dönem bulunmuş olması kesinlikle onun bölücü olduğu anlamına gelmez. Tarih dönemin şartlarına göre incelenmelidir. Eğer tarihi içinde bulunduğumuz zamana göre değerlendirirsek söylemlerimiz, “asla ispatlanamayacak bir teori”den ibaret kalır. Unutulmamalıdır ki o dönemde başta istiklal şairi Mehmet Akif olmak üzere birçok âlim kişi İttihat ve Terakki bünyesinde yer almıştı. Ancak bu cemiyetin amacını idrak ettikleri anda cemiyeti terk etmişlerdi. Nitekim bu şahısların cemiyete giriş aşamalarında “Sadece Emr-i Bil Maruf’a yemin ederiz” dedikleri meşhurdur.
Öncelikle Bediüzzaman ırkçıydı diyenlere söylüyorum: Bir Bediüzzaman düşünün ki; “ Irkçılık bütün bütün tehlike-i azimdir. Ve bizi yutmak için ortaya atılmış bir Frenk illetidir.”desin ve aynı zamanda ırkçılık yapsın. Bu iddiaya çocuklar bile güler. Birinci cihan harbinde Bitlis’te, Van’da nice talebesini şehit verip Ruslara esir düşen bir üstadı böyle bir illetle itham etmenin İslam’daki yeri nedir, vebali nedir?
Bunu söyleyen kişiler kendi yaptıkları ırkçılığın farkında mıdır? Haçlıları Kudüs’ten atarak Anadolu’yu rahatlatan İslam kumandanı Selahattin Eyyübi’de Kürt değil mi idi? Bir laf vardır hani “ Mesele İslam’sa gerisi teferruattır.” Bu şuuru içinde barındıran bir insanın, hele de bir Müslüman’ın ırkçılık yapması mümkün değildir.
Kürt Teali cemiyetine gelince; Birinci cihan harbinde Anadolu’da “Vilayat-ı Sitte” adı ile “Büyük Ermenistan”ı (Great Armenia) kurmak isteyen Avrupalıların bu fitnesine karşıt olarak kurulmuş bir cemiyetti. Esasında Anadolu’da bir ermeni ve Kürt devletini, bugünkü AB’nin dedeleri zaten kâğıt üzerinde kurmuşlardı. Ancak Ermeniler bu oyuna gelip sahte soykırım naraları atarken, Kürt Teali cemiyetinin kuruluş amacı esasen büyük ermeni planına karşı bir cemiyet olarak inkişaf etmekle beraber, Wilson ilkeleri gereği çoğunlukta oldukları yerde bağımsız olmak istemeleri de olmuştu. İstanbul'daki Amerikan Yüksek Komiseri Amiral Bristol 30 Eylül 1919 tarihinde Washington'a telgrafla şunları bildirmişti: “İngilizler Kürtleri kullanarak milliyetçi akımı¹ boğmak istiyorlar. Türklerin de Ermenilere karşı bir hareketi olduğu yolundaki haberler de bir İngiliz propagandasıdır. Amiral Bristol, Amerikan Yüksek Komiseri, İstanbul, 30 Eylül 1919”. Yani Kürtler O dönem birileri tarafından kışkırtılmıştı. Ancak Kürt Teali cemiyetine mensup birçok doğu aşiretinin daha sonra bu istekten vazgeçip milli mücadele içinde yer aldığı kayıtlarda vardır. Ayrıca o dönem Kürt Teali cemiyetinde olmak ne kadar doğru idi derseniz dönemin şartları ve dış mihrakların kışkırtmalarını göz önünde bulundurmak gerekir. Hatırlayın ki Erzurum ve Sivas kongrelerinde de birçok aydın, milli mücadele insanı, kurtuluşun Amerikan mandasında olduğunu savunmamış mıydı? Şimdi Biz bu aydınlara ve milli mücadelenin ön saflarında yer alan bu kişilere “Vatan Hainleri” damgasını mı vurmalıyız? 1. TBMM’de görüşleri ne olursa olsun, tüm vekiller vatanın salahiyeti için oybirliği içinde olmuşlardır.
Elbette Kürt Teali Cemiyeti milli mücadeleyi bir süre sekmeye uğratmıştır. Ancak dönemin şartları, İngiliz’in Anadolu’daki faaliyetleri, Wilson’un ortaya koyduğu ilkeler göz önüne alındığında o dönemde “Kandırılarak” milli varlığa zarar verenler olmuştur. Ancak şu aşamada kimse kimsenin günahını yüklenmez ayetine binaen o neslin torunlarını toptan itham edemeyiz. Her milletin iyisi de vardır anarşisti de vardır. Ben halis Türk’üm ispata da hazırım ancak Türk olup vatana hıyanet edenleri de biliyorum. Bizim işimiz iyilerle kötüleri ayırmaktır. Yoksa batının gözünde de tüm Müslümanlar teröristtir, nasıl ki bu alçak tabiri kabul edemiyorsak diğer benzer yaklaşımları benimsememeliyiz.