Gülen gibi sözleri ve hayatı şüpheli şahışları, Bediüzzaman Hazretleriyle, aynı cümleler içinde kullanarak, Bediüzzaman üzerinden bu şahışların savunmasını yapmayın,hakla batılın birbirinden ayrıldığı gün bunun altından kalkamazsınız, Allah muhaza..
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.
yazdıklarımı yanlış anlamayın kimseyi kırmak amacım değil sadece derin bir üzüntü ile şunu sormak istiyorum siz yada başka biri bu yazdıklarınızdan nasıl emin olabilirsiniz hiç yüreğinizi sorguladınızmı bu cesareti gönlünüze nasıl nakşettiniz.HOCA EFENDİ yada başka biri düşündüklerinden yada hissettiklerinden YARADANLA MUHABBETİNDEN nasıl şüpheye düşersiniz SONUÇDA SİZLERDE CEMAAT İÇİNDESİNİZ çok büyük bir vebal ALLAH için hepinizi çok seviyorum savunma değil benimkisi HAKTIR HELLALİK VAR BUNUN İÇİN O CEMAAT İÇİNDEKİ ŞAHISLARLA YADA HOCA EFENDİ İLE NASIL HELALLEŞECEKSİNİZ..(
Allah razı olsun kardeşim, beni sizin gibi olmasada sert dille eleştiren kardeşlerimdende Allah razı olsun.Tıpkı sizin dediğiniz gibi emin olun, bana kızanıda, kızmayanıda, bütün Ümmeti Muhammedi ve bilhassa Risalei Nur talebelerini Allah rızası için bende çok seviyorum,o Nurun Aziz Talebelerine benim gibi binler feda ve heba olsun.Amma benim gülen denilen şahışla, şahsi nefsi hiç bir meselem yok,Hoşgörü ve Dialog İklimi ve Küresel Barışa Doğru, işte bütün son söylemleri, buyrun sizde tassubu bir kenara bırakıp inceleyin, bakalım bunlar ne anlama geliyormuş, bir muhakeme yapın, ben bu muhakemeleri yaptım, bir kaç sene önce belki kendisi için hayatımı göz kırpmadan verebileceğim, bir şahsa Hakkın hatırını, ali tutarak gözümdeki çok zor olan, taasub perdesini kaldırarak, birşeyler yolunda gitmiyor, bu işi Kurana, Hadise, Risalelere hele bir vuralım, meselenin aslı ne olacak diyerekden ,bir kaç sene önce, göz kapaklarımı kıpırdatmaya başladım ve bugün vardığım hakikate ve sonuca ulaştım.Bunları yeri geldiğinde ve gerektiği kadar sizlerle İnşaallah paylaşıcağım.
Birilerine veya ehli kitaba La İlahe İllallahtan, Muhammedün Resulullahı çıkartarak,La ilahe İllallah diyen ehli kitap cennete gider diyerek, Kuranın ayetlerini, Allah indikdeki hak din İslamdırı, bir kenara atarak, ehli kitap tarafından, dünyanın dört bir yanında, müslümanlar katledilirken, Kuranı Kerimde ehli kitap için belirtilen ayetler, o güne bakar, bugüne değil diyerek, Kelimei Tevhidin hakiki manasının, Kainatın şecere semeresinin, anlamını inkar ederek, tevhid olmaz.Böyle bir şeyinde farazi olabilmesi dahi ancak ve ancak Allahın yeryüzüne yeni bir peygamber ve din göndermesiyle mümkündür.Acaba yoksa bizim bilmediğimiz geldiğini iddia edenlermi var.Hepimizde biliyoruz ki; Allah sözünden asla dönmez. sözünden dönen bir şahsın sözüyle Allahın vaadindinden, sözünden, Kuranındaki ayetinden, döndüğü zannınamı kapılıcağız yoksa... nasıl böyle bir zanna kapılabiliriz haşa ve kella...Eğer Allahın dinini, yaymak için Allahın dininden ,kitabından ve Resulündan taviz vermeyi, Allah eğer kullarına böyle bir ruhsat verseydi ,şüphesiz bunu en başta ,bütün dünyaya ve küfre karşı tek başına, onlarla mücadele etmek için gelen Allahın Resulu Muhammed asm.a vermesi gerekmezmiydi. ahir zamanda tam küfrün orta yerinde gelip ,tek başını mücadele eden Bediüzzaman hazretlerinin hayatını size ben anlatmayayım isterseniz, tek bir lahzada tek bir taviz vermediler.Peki bu zatlar ve mertebelerde, verilemeyen ruhsatlar ve tavizler,her zaman üstüne basarak belirttiğim gibi, nasıl oluyorda Risalei Nurlardan tek bir satır arası yorumu bile yapmadan ,Risalei Nur cemaatinin abisi ,hamisi ve alimi zan olunan, okyanus ötesinde yaşayan bir şahsa verilebiliyor.Bunu lütfen insafın düsturları ve vicdanın ,nefsin ve şeytanın bile hile karıştırabilmekten aciz kaldığı, ali terazilerinin kefelerinde tartarak, düşünün ve cevap verin.Aynı fikirlerde olamasakda, kıyamete kadar, okuduğunuz o nurlu kitaplarla ,davanızda, sizlerde aziz olun ve kıyamete kadar hep var olun.içinizdeki muhlasların, İnşaallah gerçek alimlerin onlar olduğunu ve olacağını ve ihlas düsturlarına uymayan, kalıplar,fiilleri bulunanların, muhlas ve gerçek alimler, asfiyalar, dalıp dalıp inci mercan çıkaran, gavvaslar olamıyacağını, İnşaallah bu ümmetin selameti için anlamamış olan kardeşlerimin tez zamanda anlamalarını ,Cenabı Allahtan niyaz ederim.29 mektubun bu meseledeki kerameti ve tevafukuna binaen dinden taviz veren İslamda bu furuattır bu teferruattır zihniyetleri ,tekrar o kutsi mektuba havale edeceğim ve sonra 26. Mektup 4. Mebhas 5. Mesele bu bahis cevap verecek, konu ile ilgili olan diğer, Ayet ve Hadisleri sizlerin bilgisine sunacağım, fakat dediğim gibi bunları okumak yalnız ve yalnızca taasub tesiri altındaki, göz kapaklarımızı serbest bırakmakla mümkündür.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.
İKİNCİ İŞARET
Şeâir-i İslâmiyeyi tağyir eden ehl-i bid'a, evvelâ ulemâü's-sû'dan fetvâ istediler. Sabıkan beş vecihle hususî olduğunu gösterdiğimiz fetvâyı gösterdiler.
Saniyen, ehl-i bid'a, ecnebî inkılâpçılarından böyle meş'um bir fikir aldılar ki: Avrupa, Katolik mezhebini beğenmeyerek, başta ihtilâlciler, inkılâpçılar ve filozoflar olarak, Katolik mezhebine göre ehl-i bid'a ve Mutezile telâkki edilen Protestanlık mezhebini iltizam edip, Fransızların İhtilâl-i Kebîrinden istifade ederek, Katolik mezhebini kısmen tahrip edip Protestanlığı ilân ettiler. İşte, körü körüne taklitçiliğe alışan buradaki hamiyetfüruşlar diyorlar ki: "Madem Hıristiyan dininde böyle bir inkılâp oldu; bidâyette inkılâpçılara mürted denildi, sonra Hıristiyan olarak yine kabul edildi. Öyleyse, İslâmiyette de böyle dinî bir inkılâp olabilir."
Elcevap: Bu kıyasın, Birinci İşaretteki kıyastan daha ziyade farkı zâhirdir. Çünkü, din-i İsevîde, yalnız esâsât-ı diniye Hazret-i İsâ Aleyhisselâmdan alındı. Hayat-ı içtimaiyeye ve füruat-ı şer'iyeye dair ekser ahkâmlar, Havariyun ve sair rüesa-yı ruhaniye tarafından teşkil edildi. Kısm-ı âzamı kütüb-ü sabıka-i mukaddeseden alındı. Hazret-i İsâ Aleyhisselâm dünyaca hâkim ve sultan olmadığından ve kavânin-i umumiye-i içtimaiyeye merci olmadığından, esâsât-ı diniyesi, hariçten bir libas giydirilmiş gibi şeriat-ı Hıristiyaniye namına örfî kanunlar, medenî düsturlar alınmış, başka bir suret verilmiş. Bu suret tebdil edilse, o libas değiştirilse, yine Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın esas dini bâki kalabilir, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı inkâr ve tekzip çıkmaz.
Halbuki, din ve şeriat-ı İslâmiyenin sahibi olan Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm iki cihanın sultanı, şark ve garp ve Endülüs ve Hind birer taht-ı saltanatı olduğundan, din-i İslâmın esâsâtını bizzat kendisi gösterdiği gibi, o dinin teferruatını ve sair ahkâmını, hattâ en cüz'î âdâbını dahi bizzat o getiriyor, o haber veriyor, o emir veriyor. Demek, füruat-ı İslâmiye, değişmeye kabil bir libas hükmünde değil ki, onlar tebdil edilse esas din bâki kalabilsin. Belki, esas-ı dine bir cesettir, lâakal bir cilttir. Onunla imtizaç ve iltiham etmiş; kabil-i tefrik değildir. Onları tebdil etmek, doğrudan doğruya Sahib-i Şeriati inkâr ve tekzip etmek çıkar.
Mezâhibin ihtilâfı ise, Sahib-i Şeriatin gösterdiği nazarî düsturların tarz-ı tefehhümünden ileri gelmiştir. "Zaruriyât-ı diniye" denilen ve kabil-i tevil olmayan ve "muhkemat" denilen düsturları ise, hiçbir cihette kabil-i tebdil değildir ve medar-ı içtihad olamaz. Onları tebdil eden, başını dinden çıkarıyor,
kaidesine dahil oluyor.
29.İşaratı seb'a
BEŞİNCİ MESELE
Saniyen:Mektubunuzda“Mücerredلاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ kâfi midir? Yani,
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ demezse ehl-i necat olabilir mi?” diye, diğer bir maksadı soruyorsunuz. Bunun cevabı uzundur. Yalnız şimdi bu kadar deriz ki:
1- Allahım! “Benim ve benden evvelki peygamberlerin sözleri içinde en faziletlisi Lâ ilâhe illâllah’tır” buyuran zâta ve âl ve ashabına salât ve selâm et. [Muvatta’, Kur’ân: 32; Hac: 246; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:153; el-Elbânî, Sahihu’l-Câmii’s-Sağîr, no. 1113]
2- Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur.
3-Hazret-i Muhammed (a.s.m.) Allah’ın resulüdür.
Kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirinden ayrılmaz, birbirini ispat eder, birbirini tazammun eder, biri birisiz olmaz. Madem Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm Hâtemü’l-Enbiyadır, bütün enbiyanın vârisidir. Elbette bütün vusul yollarının başındadır. Onun cadde-i kübrâsından hariç hakikat ve necat yolu olamaz. Umum ehl-i marifetin ve tahkikin imamları, Sadi-i Şirazî gibi derler:
مُحَالَسْتِ سَعْدِى بَرَاهِ نَجَاتْ - ظَفَرْ بُرْدَنْ جُزْ دَرْ پَىَ مُصْطَفٰى
Hem كُلُّ الطُّرُقِ مَسْدُودٌ اِلاَّ الْمِنْهَاجَ الْمُحَمَّدِىَّ demişler.
Fakat bazan oluyor ki, cadde-i Ahmediyede (a.s.m.) gittikleri halde, bilmiyorlar ki cadde-i Ahmediyedir ve cadde-i Ahmediye dahilindedir.
Hem bazan oluyor ki, Peygamberi bilmiyorlar; fakat gittikleri yol, cadde-i Ahmediyenin eczasındandır.
Hem bazan oluyor ki, bir keyfiyet-i meczubâne veya bir hâlet-i istiğrakkârâne veya bir vaziyet-i münzeviyâne ve bedeviyâne suretinde, cadde-i Muhammediyeyi düşünmeyerek, yalnız لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ onlara kâfi geliyor.
Fakat bununla beraber, en mühim bir cihet budur ki: Adem-i kabul başkadır, kabul-ü adem başkadır. Bu çeşit ehl-i cezbe ve ehl-i uzlet veya işitmeyen veya bilmeyen adamlar, Peygamberi bilmiyorlar veya düşünmüyorlar ki kabul etsinler. O noktada cahil kalıyorlar. Marifet-i İlâhiyeye karşı yalnız
لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ biliyorlar. Bunlar ehl-i necat olabilirler.
1-Ey Sâdî! Mustafa’nın (a.s.m.) izinde gitmeden, kurtuluş yolunda zafer kazanmak muhaldir.
2- Hz. Muhammed’in (a.s.m.) yolundan başka bütün yollar kapalıdır.
Fakat Peygamberi işiten ve dâvâsını bilen adamlar onu tasdik etmezse, Cenâb ı Hakkı tanımaz. Onun hakkında yalnız لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ kelâmı, sebeb-i necat olan tevhidi ifade edemez. Çünkü o hal, bir derece medar-ı özür olan cahilâne adem-i kabul değil; belki o kabul-ü ademdir ve o inkârdır. Mu’cizâtıyla, âsârıyla kâinatın medar-ı fahri ve nev-i beşerin medar-ı şerefi olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmı inkâr eden adam, elbette hiçbir cihette hiçbir nura mazhar olamaz ve Allah’ı tanımaz. Her ne ise, şimdilik bu kadar yeter.
Hadis: Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben, insanlar Allah`tan başka ilahın olmadığına, Muhammed`in de Allah`ın elçisi olduğuna şehadet edinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Bunları yaptılar mı, kanlarını, mallarını bana karşı korumuş (emniyet altına almış) olurlar. İslam`ın hakkı hariç. Artık (samimi olup olmadıklarına dair) durumları Allah`a kalmıştır" (Müslim`deki rivayette "İslam`ın hakkı hariç" ibaresi mevcut değildir.)HadisNo:37
29 - Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir. Fetih Suresi
81 - Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".
82 - Artık bundan sonra her kim dönerse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.
83 - Onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi, ister istemez O'na boyun eğmiştir ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir.
84 - De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız".
85 - Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.
86 - İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.
87 - İşte onların cezaları, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onların üzerlerindedir.
88 - Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.
89 - Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler başka. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.
90 - Şüphesiz imanlarının arkasından küfreden, sonra da küfrünü artırmış olanların tevbeleri asla kabul olunmaz. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. Ali imran