Kadın doğmuş olsak da kadın olmak için çok zor şartlardan geçmemiz gerekiyor. Maalesef biz kadınlar asırlardır süregelen gelenek, görenek ve adetlerden dolayı hep ikinci, hatta bazı toplumlarda üçüncü plana atılmışızdır.
Duygu Asena’nın dediği gibi kadının bir zamanlar adı yoktu. Kadının kendine bir kimlik arama, ad koyma çabaları ise son on-on beş yıldır göze çarpan bir nitelik kazandı. Ancak beraberinde büyük savaşlar da getirdi.
Erkeklerin egemen olduğu bir dünyada yavaş yavaş kadınların da boy göstermesi önceleri erkekleri rahatsız etmezken, kadınların birden bire fark atmaları erkekleri bir panik ortamına sürükledi. Bu panik sonraları erkeklerin kendi kabukları içine çekilmişliklerine merhem gibi geldi. Yani bizim beyler iş hayatında hep tektiler tek olmasına ama kadına yabancı, kadından uzak bir hayat sürüyorlardı. Tabi kadınların da iş yaşamına dahil olmasıyla, çalışma ortamındaki yakınlaşmalar erkeklerin çok hoşuna gitmeye başladı. İş hayatındaki gelişmeler kadın personel sayısında bir artışa sebebiyet verince de değmeyin bizim erkeklerimizin keyfine…
İşte böylelikle çapkınlıklar, aldatmalar ve son zamanlardaki aile huzursuzlukları başlamış oldu. Maalesef iş hayatındaki bu yeni ortamın içinde kadın kimliğinizi koruyarak bir yerlere gelebilmeniz için çok daha fazla çaba sarf etmeniz gerekiyor. Çalışkansanız, aktif ve atikseniz, pasifler sizi hazmedemez duruma geliyorlar. Cana yakın, sempatik ve sevimliyseniz gene çekemez, türlü şeyler yakıştırırlar size. Hele bir de güzelseniz, yandınız. Etrafınızdaki tüm erkeklerde hemen yakınlaşma çalışmalarının başladığını görürsünüz. Ulaşamazlarsa da mundar derler arkanızdan…
İşte tüm bu özelliklerin hepsine veya bir kaçına sahipseniz ne kadar başarılı olursanız olun işiniz başarısızlardan daha zordur. Yolunuza taş koyanlar arasında da kadınlar çoğunluktadır.
Kendileri sizin kadar başarılı olmayan kadınlar yapabilecekleri başka bir şey olmadığı için sizi türlü şekillerde kötüleme yoluna giderler. Çamur at da izi kalsın misali…
Ben hep hayret etmişimdir. On yıldır ölesiye çalışıyorum; kendime ancak bir ev alabildim ve çok şükür iyi bir hayat standardı yakalayabildim. On yıl bu, dile kolay. Ama bazı tiplere baktığımda ben de hayretler içinde kalıyorum. Daha iş hayatına gireli üç-beş sene olmuş. Nereden başladığını ve nerelere gelebileceğini tahmin edeceğimiz kişiler birden ev, araba, yazlık sahibi oluveriyorlar.
Bu kadar badire içinde gene de bir yerlere gelmek için inatçı davranırsanız ve çalışırsanız hakkıyla yer edinebiliyorsunuz. Bu gün geriye dönüp şöyle bir baktığımda kendi adıma ne kadar savaşlar verdiğimi görüyorum. Ancak bu savaşlarda verdiğim kayıpların bilançosuna göz atınca da aslında benim için ne kadar büyük bir kazanç olduklarını da görebiliyorum.
Evet, her savaş kayıp verir; verilen kayıplar ne kadar küçük de olsa insanı üzer. Bazı kayıplar ise üzerimizde derin birer yara bırakırlar. Ama kadın olmak adına verdiğiniz savaştan galip çıkmak istiyorsanız şayet, bir gözünüzü ve bir kulağınızı tamamen kapatacak, diğer gözünüzü ve kulağınızı da bazen açıp bazen kapatacaksınız. Başka yolu yok! Yoksa ‘o ne demiş, bu bunu demiş’lerle vaktinizi harcar ve ilerlemek adına hiç bir şey yapamazsınız.
Yani sonuç olarak kadın doğsak da kadın olarak varlığını sürdürmek inanın çok zor. Başarının sonu yok; hep daha iyisini yapmak istersiniz ve elde ettiğiniz her başarı bir zaferiniz olur. İnsanlık adına verdiğiniz hizmetler, kendi adınıza verdiğiniz hizmetler ve her şeyden önemlisi her türlü cefaya ve sıkıntıya rağmen ayakta durmak ve ayakta kalmak adına verdiğiniz mücadeleler sizi adam eder. İşte o zaman ben kadın olmuşum, diyebilirsiniz.
Her şeyde olduğu gibi erkeklerin işi gerek iş hayatında, gerekse sosyal yaşantıda çok kolay. Erkeğin kurduğu arkadaşlıkları normaldir; kadınınkiler abes. Erkeğin elinin kiri olan, kadının namusudur. Erkeğin yanındaki her kadın sadece arkadaşıdır da nedense hep yanlış anlaşılır; ama kadının yanındaki her erkek osudur busudur.
Namus kavramı sadece erkeklerin egemenliği altındadır; kuralları onlar koyar. Ya biz zavallı kadınlar? O kurallarla yargılanırız ve bazı zamanlarda da yargısız infaz ediliriz. Oooo aman efendim, bir de bir yerlere gelmişseniz, kimse başarılarınızı taktir etmez de altında başka şeyler arar.
En başından beri saydığım bu olumsuzluklara göğüs germek, onları görmezlikten gelmek ve her şeye rağmen çalışmanın hazzıyla yoluna devam etmek her baba yiğidin harcı değildir.
Ne demiştik? Yaşadıklarınızın, gördüklerinizin, duyduklarınızın, ithamların yarısını hiç görmeyeceksiniz, duymayacaksınız. Kalan yarısını da bazen görecek ve duyacaksınız. Bu yolda elinizdeki tek silahınız da çalışmak olacak.
Ablamın kayınvalidesi Saniye Hanım Teyze, hani Doğan Cüceloğlu’nun ‘bilge adam’ diye tabir ettiği kişiler var ya, işte onlardandır. Bir gün birlikte otururken çok çalışmaktan söz açıldı. Herkes duruma kendince bir yorum getirirken Saniye Hanım Teyze şunları söyledi:
“Bırakın çok ama çok çalışsınlar. Çok çalışandan iyi iki tane adam olmaz ama çok iyi bir adam olur.
Fazla söze ne hacet, diyerek bayanlara hitaben şunları söyleyerek veda etmek istiyorum:
Kim ne derse desin, ne yakıştırırsa yakıştırsın, boş verin. Çok çalışın ve çok iyi bir adam olun.
Çok iyi bir adam olduğunuzda etrafınızdaki çoğu erkek belki adamlığı sizde görür ve kadın olduğunuzu fark eder.
Yorumlar