Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Aşkın ve Aşıklığın divanından Aşkın Sesi (3 Kullanıcı)

  • Konuyu başlatan kodoo
  • Başlangıç tarihi
K

kodoo

hala oradasın, kalkıp bazı islami mekteplerin ve kişiliklerin farklı ekollerin felsefesini izlediğini söylüyorsun ama mesele önce de açıkladığım gibi..
tetabuktur.. mevzu edilen mektepler, İlahi Dinlerden faydalanmıştırlar.. Dolayısıyla ne kadar değiştirilmişlerse de doğru kalmış birkaç fikir ve uygulamaları vardır..
Ama, Hz Peygamber'in bi'setiyle.. Hak din İslam iblağ olmuş.. Dolayısıyla onlar da "Ortak kelime"ye davet edilmiştir..
Yani, şimdi kimse, kalkıp yoga yapın demiyor.. Namaz kılın, dua edin diyor..
Aaaa! Yahudilerde de secde var? Hıristiyanlarda da Dua..
O zaman secde yapmayacak, dua etmeyecek miyiz??
Değil mi, her zaman İslam'ın hükmü geçerlidir (dolayısıyla eski şeriatlerle İslam şeriatinin tetabuk ettiği/uyuştuğu mevzularda da İslamın hükmü uygulanır..)

Peygamberler aşk peşinden koşmamışlar demişsiniz! Heyhat!
Anladığınız, aşkı tarif eder misiniz?
Bence az önce dediğiniz gibi "amaç Allah rızasıdır".. (tarif etse de tam yeterli değildir..)
Peygamberlerin hususan Efendimizin ve Ehl-i Beytinin (aleyhimüsselam) amacı Allah rızası ve aşkıdır..
Ama, bu aşk fikri, zikri ve ameli Allah için olmayı gerektirir.. Çünkü seven sevdiğinin (c.c.) buyruğuna itaat eder..
Hz Peygamberin de "Deki: Namazım, orucum, hac ibadetim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun hiçbir ortağı yoktur." ayetinde olduğu gibi amacı Allah rızası (aşk ve kurbiyet) dir.
Dolayısıyla, efendimizin namazı, orucu, haccı ve hatta savaşları da Allah aşkı sebebiyledir...
Siz, sanırım Allah aşkının tezahürünün SADECE oturup tesbih çekmek olduğunu düşündüğünüzden böyle aşk kelimesine rahatsızlık duyuyorsunuz.. İlgili olmadığı halde onca şey yazıyorsunuz..
(Eğer, böyle düşünüyorsak bilmeliyiz ki) Allah aşkının tezahürü, oturup tesbih çekmek, zikir etmektir.. ("Fezkuruni ezkurkum, veşkuru li vela tekfurun") ama bu yeterli değildir..
İnsan-ı Kamil İmam Ali hazretlerini örnek alalım.. Allah aşkıyla yanıp kavrulan hazret.. Hayber'de Hz Peygamberin "Allah'ı ve Resulünü seven. Allah ve Resulünün de onu sevdiği.." övgüsüne layık olan hazret.. Yani aşk erlerinin İmamı/Öncüsü..
İmam-ı Ali için "Hem Merd-i Mescid, hem Merd-i Meydan" denir.. Mescid ve Meydan adamı..
Yani, bu aşkın tezahürü SADECE Mescid değildir.. Meydandır aynı zamanda..
Hazret, hem geceleri, tüm gözler uyurken "Allah..! Allah..!" diye zikretmekte.. (Hazretin müslümanlara öğrettiği Kumeyl duası en güzel tezahürüdür..) hem de cenkte Zülfikarını düşmanlara çalarken "Allah..! Allah..!" demektedir.. ve hakeza...
Umarım, böylece bu yanlış anlaşılma halledilmiştir.. Selam ve dua ile..
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
hala oradasın, kalkıp bazı islami mekteplerin ve kişiliklerin farklı ekollerin felsefesini izlediğini söylüyorsun ama mesele önce de açıkladığım gibi..
tetabuktur.. mevzu edilen mektepler, İlahi Dinlerden faydalanmıştırlar.. Dolayısıyla ne kadar değiştirilmişlerse de doğru kalmış birkaç fikir ve uygulamaları vardır..
Ama, Hz Peygamber'in bi'setiyle.. Hak din İslam iblağ olmuş.. Dolayısıyla onlar da "Ortak kelime"ye davet edilmiştir..
Yani, şimdi kimse, kalkıp yoga yapın demiyor.. Namaz kılın, dua edin diyor..
Aaaa! Yahudilerde de secde var? Hıristiyanlarda da Dua..
O zaman secde yapmayacak, dua etmeyecek miyiz??
Değil mi, her zaman İslam'ın hükmü geçerlidir (dolayısıyla eski şeriatlerle İslam şeriatinin tetabuk ettiği/uyuştuğu mevzularda da İslamın hükmü uygulanır..)

Peygamberler aşk peşinden koşmamışlar demişsiniz! Heyhat!
Anladığınız, aşkı tarif eder misiniz?
Bence az önce dediğiniz gibi "amaç Allah rızasıdır".. (tarif etse de tam yeterli değildir..)
Peygamberlerin hususan Efendimizin ve Ehl-i Beytinin (aleyhimüsselam) amacı Allah rızası ve aşkıdır..
Ama, bu aşk fikri, zikri ve ameli Allah için olmayı gerektirir.. Çünkü seven sevdiğinin (c.c.) buyruğuna itaat eder..
Hz Peygamberin de "Deki: Namazım, orucum, hac ibadetim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun hiçbir ortağı yoktur." ayetinde olduğu gibi amacı Allah rızası (aşk ve kurbiyet) dir.
Dolayısıyla, efendimizin namazı, orucu, haccı ve hatta savaşları da Allah aşkı sebebiyledir...
Siz, sanırım Allah aşkının tezahürünün SADECE oturup tesbih çekmek olduğunu düşündüğünüzden böyle aşk kelimesine rahatsızlık duyuyorsunuz.. İlgili olmadığı halde onca şey yazıyorsunuz..
(Eğer, böyle düşünüyorsak bilmeliyiz ki) Allah aşkının tezahürü, oturup tesbih çekmek, zikir etmektir.. ("Fezkuruni ezkurkum, veşkuru li vela tekfurun") ama bu yeterli değildir..
İnsan-ı Kamil İmam Ali hazretlerini örnek alalım.. Allah aşkıyla yanıp kavrulan hazret.. Hayber'de Hz Peygamberin "Allah'ı ve Resulünü seven. Allah ve Resulünün de onu sevdiği.." övgüsüne layık olan hazret.. Yani aşk erlerinin İmamı/Öncüsü..
İmam-ı Ali için "Hem Merd-i Mescid, hem Merd-i Meydan" denir.. Mescid ve Meydan adamı..
Yani, bu aşkın tezahürü SADECE Mescid değildir.. Meydandır aynı zamanda..
Hazret, hem geceleri, tüm gözler uyurken "Allah..! Allah..!" diye zikretmekte.. (Hazretin müslümanlara öğrettiği Kumeyl duası en güzel tezahürüdür..) hem de cenkte Zülfikarını düşmanlara çalarken "Allah..! Allah..!" demektedir.. ve hakeza...
Umarım, böylece bu yanlış anlaşılma halledilmiştir.. Selam ve dua ile..

1. ortak kelimeye davet edilmişler dir evet, o ortak kelime ortak inanışı ,,ortak ritüelleri,ortak hayatı zorunlu kılmaktadır.
2.Resulün as. allah aşkından yandığını, semalar yaptığını, insanlara böyle sözler söylediğini idea edemezsiniz herhalde? kelimelerle oynamak bize bir şey kazandırmaz. DİYELİMKİ evet onun as. amacı aşk tı... Kardeş bu bizim sünnette olmayan amellere sarılmamızı gerektirmezki.O as. aşk sarhoşu olup,kendini kaybetmedi(haşa)
3. o ömründe bir defa olsun tesbih çekmemiştir:Tesbih budist rahiplerinden bizim tasavvuf erbabına geçmiştir.. ama o as. rabbini tesbih etmiş,bizede nasıl tesbih edeceğimizi öğretmiştir. Budistleri taklit etmemize gerek yoktur.
4.Aşk kelimesi: tutkuyla bağlanmaksa aşk, işte size sünnet nebi, aşkın tezahürü,sünnete uyduğun ölçüde aşıksın... gerisi hikaye....
5.Tarihte bu aşk erbabını inceyin bakın ne kadar dinde sapma varsa hepsi bunlardan neşet etmiştir. İşi firavun gibi ben Allahım demeye hatta (haşa) allahla kadın gibi sevişmeye kadar götürmüşlerdir
6. Nebi as. bir defa olsun tesbih aleti çekmemiş ama bunlar ellerinden tesbihi düşürmemişlerdir. Nerden çıktı bu tesbih aleti?: Bakmışlar budist rahipler tesbih aleti ile birşeyler söyleyip şeytani maslahatlara kavuşuyorelar.. ee biz ne duruyoruz ... hadi bizde taklit edelim...
 
K

kodoo

1. ortak kelimeye davet edilmişler dir evet, o ortak kelime ortak inanışı ,,ortak ritüelleri,ortak hayatı zorunlu kılmaktadır.
2.Resulün as. allah aşkından yandığını, semalar yaptığını, insanlara böyle sözler söylediğini idea edemezsiniz herhalde? kelimelerle oynamak bize bir şey kazandırmaz. DİYELİMKİ evet onun as. amacı aşk tı... Kardeş bu bizim sünnette olmayan amellere sarılmamızı gerektirmezki.O as. aşk sarhoşu olup,kendini kaybetmedi(haşa)
3. o ömründe bir defa olsun tesbih çekmemiştir: Tesbih budist rahiplerinden bizim tasavvuf erbabına geçmiştir.. ama o as. rabbini tesbih etmiş,bizede nasıl tesbih edeceğimizi öğretmiştir. Budistleri taklit etmemize gerek yoktur.
4.Aşk kelimesi: tutkuyla bağlanmaksa aşk, işte size sünnet nebi, aşkın tezahürü,sünnete uyduğun ölçüde aşıksın... gerisi hikaye....
5.Tarihte bu aşk erbabını inceyin bakın ne kadar dinde sapma varsa hepsi bunlardan neşet etmiştir. İşi firavun gibi ben Allahım demeye hatta (haşa) allahla kadın gibi sevişmeye kadar götürmüşlerdir
6. Nebi as. bir defa olsun tesbih aleti çekmemiş ama bunlar ellerinden tesbihi düşürmemişlerdir. Nerden çıktı bu tesbih aleti?: Bakmışlar budist rahipler tesbih aleti ile birşeyler söyleyip şeytani maslahatlara kavuşuyorelar.. ee biz ne duruyoruz ... hadi bizde taklit edelim...

1. ve 4. tamamen katılıyorum (ama Sünneti ne kadar tanıyoruz. ayrı mevzudur)
2. Hz Peygamberin de Mevlananın da sema yaptığını söylemedim.. Yazı da sema ile ilgili değildi.. Bu tür konuları gündeme getirmen neden acaba?
3. Hazret sürekli zikir ve tesbih etmiş ve İslam ümmeti de "O halde. Anın (Zikredin) beni, anayım sizi.." ayetinde emrolunduğu bu vecibeyi ifasıyla Kur'an'da övülmüştür: "Onlar, Allah'ı ayaktayken, otururken ve yan üstü yatarken anarlar." Bu yüzden kasdınız, üzerinde 100 adet habbe bulunan tesbihtir (ve tesbihin çekiliş tarzıdır) sanırım ki, Hz Peygamber döneminde olmayışı onu haram kılmaz.. (Teknoloji vs. mevzularına girmeyelim.) Peygamber-i Ekrem (s.a.a), Hz Fatıma'tuz-Zehra'ya (s.a) özel bir tesbihat da öğretmiştir ki, günde "33 defa Subhanallah, 33 defa Elhamdulillah, 34 defa Allah-u Ekber" demektir. İslam ümmeti de Hz Fatıma'nın (dolayısıyla Resulullah'ın) bu sünnetine sarılmış "Zehra Tesbihi"ni vird'ü zebanları kılmışlardır.. Bunun gibi nice tesbihatlar vardır.. O zaman ceziret'ül-arab'da tesbih taşı yoktu diye bu onun haram olacağı anlamına gelmez.. Siz, pekala parmaklarınızla bu yüz (ve diğer) tesbihi sayın ama tesbih taneleriyle sayana da ilişmeyin inşallah.. Çünkü, İslam ümmetinin başına ne geldiyse bu sözde bidat savaşı (sözde diyorum çünkü, mesnetsiz, gereksiz ve en mühimmi taraflı ve bu yüzden mezhepçi, tefrikacı mücadele halini almıştır) yüzünden geldi..
5. Enel'Hakk mevzuu hakkında konuşmayacak yalnız şu ihtar-ı ilahiye dikkat çekeceğim: "..Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle istihza edip (onları küçümsemesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; kadınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerinden daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi kendinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi 'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim tevbe etmezse, işte onlar, zalim olanların ta kendileridir..."
6. 3. meselede sormuştunuz ve tavzih edildi zaten..
Selametle kalın
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
mademki 1 ve 4 e katılıyorsun,
o zaman ; resulün ashabın yaptığı ameller bize yeter. Öyle değil mi?
onlar,
sema,rabıta,hatme,tevecüh, letaif zikri, nefy ıspat zikri yapmadılar, biz niye yapıyoruz? Onlardan daha mı iyi biliyoruz bu dini?
Onlardan sora dinde çıkan şeyler bidat olmuyor mu? Ashabı,tabiini, allah rızasına götürdüğünü düşündüğümüz,inandığımız ,itikad ve ameller bize niye yetmiyorda, zamlı bir din yaşamaya kalkıyoruz?

"""Hz Peygamberin de Mevlananın da sema yaptığını söylemedim.. Yazı da sema ile ilgili değildi.. Bu tür konuları gündeme getirmen neden acaba?""" diyorsunuz ,,, dini semaya,aşka,elde tesbih zikre ve mürşide indirgemenin sünete muhalif olduğunu anlatabilmek için....
 
K

kodoo

Hz Resulullah ve Ehl-i Beyt'i (aleyhimüsselam) dinin aslı/usûlidir.. Din onların uygulamaları ve emirlerinden başkası değildir.. Yalnız, dediğim gibi Peygamber ve Ehl-i Beyti'nin sünnetini ne kadar biliyoruz?
Zikir tamamen Hz Peygamber ve Ehl-i Beytince, rabıta kısmen ashabca uygulanmıştır..
ve, İslam Hz Peygamber'den sonra yeni gündeme gelen konularda Ehl-i Beyti'nin ve müctehidlerin uygulamalarıyla daha da belirgin olmuştur..
Ehl-i Sünnet için konuyu açarsak kapısı kapanmamış bir ictihad mevzuu vardır..
İslam'da Hz. Peygamber döneminde çok gündeme gelmemiş belki de karşılaşılmamış mevzuular vardır ki o konularda, Kur'an ve Sünnete dayanarak ictihad eylemişlerdir..
Diğer müçtehidlerin de ictihadları reddedilmez (çünkü Ehl-i Sünnetçe içtihatta hata da olsa sevap vardır.) Konu uzundur, her ne ise..
Söylediğiniz gibi değil.. İslam bu ictihadlarla indirgenmemiş.. Aksine inkişaf etmiştir..
Yalnız, (ictihad kapısının kapandığını iddia eden ve Ehl-i Sünnet, Şia, Sufi, İrfani vs. İslami Tüm Mezhepleri hedef alan) bazı vahhabilerin saldırısı ile (bir yanda redci, mutaassıp, ruhsuz ve sloganik.. diğer yanda tamamen manevi ama atıl.. iki farklı) kutuplaşma oluşturup indirgenmek istenmektedir.. Ki, İnşaAllah VAHDET çalışmalarıyla bunların uğraşları sonuç vermeyecektir..
Bu yüzden, önceden dediğim gibi, bilinmeli ki, İrfan ve Tasavvuf, İSLAMÎ MANEVİYAT üzerine bina edilen bir ekoldür ki, vird, zikir, tesbih, mevlid, rabıta.. vardır.. Ama bundan ibaret değildir..
Geçen asrın en büyük arifi ve en büyük mücahidi İmam Humeyni (r.a) buyuruyorlar: "Hareketsiz maneviyat atalete sebep verir. Maneviyatsız hareket ise zulme yol açar."
Dolayısıyla İslam'da hem maneviyat (irfan ve tasavvuf) hem de hareket (cihad) vardır.. ve İmam Humeyni (r.a) bunun geçen asırdaki en büyük isbatçısıdır.. Onun "Kırk Hadis Şerhi" ve "Hamd" eserleri kadar Manevi/İrfanî kitaplar yazılmamış.. "İslam'da Devlet" kitabı gibi siyasi/inkılabi bir eser de tarihte görülmemiştir..
Bu iki yön birikte olmadıkça İslam eksik kalır.. Ki, İnşallah İslami itikadların bir araya gelişi (vahdeti) ile her mektep fazla olan yönünü paylaşacak, eksiklerini tamamlayacaktır..
Ama, bu iş.. Saldırılarla (örneğin İslamî mektepleri İslam dışı ekollerle karşılaştırma vs..) değil.. Yapıcı, bilgilerle olur inşaAllah.. Selam ile..
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
1.....rabıta kısmen ashabca uygulanmıştır.. DİYORSUNUZ ... Bu ashaba bir iftiradır. bu bilgiyi ya düzeltin yada kaynaklarını söyleyin.
Ashabın uyguladı dediğiniz rabıtayı bir tarif edin, bu gün alnından nur çıkan şeyhe yapılan rabıtayla neyi karıştırıyor ,tahrif ediyorsunuz bir bakalım.
2.....Zikir tamamen Hz Peygamber ve Ehl-i Beytince, rabıta kısmen ashabca uygulanmıştır....DİYORSUNUZ... Lütfen peygamberin 5 binden 25 bine kadar Allah diye içinden kalp zikri,
25 binden 101 bine kadar letaifler üzerinde tesbihle Allah zikri
101 binden sonrada nefesi tutup özel uygulaması olan lailaeillallah zikri çektiğini anlatan kaynağı yazın. EĞER BU KAYNAKLARI YAZMAZSANIZ PEYGAMBERE İFTİRA ETTİĞİNİZİ BİLİN. peygambere as. yapmadığı bir şeyi isnad etmek, söylemediği bir şeyi söyledi demek , hadislerde cehennemle müjdelenmiştir. SİZ NE DEDİĞİNİZİN FARKINDAMISINIZ.... lütfen cahilce taklitten vazgeçip sünneti öğrenin... kendinize gelin....
3....Ehl-i Sünnet için konuyu açarsak kapısı kapanmamış bir ictihad mevzuu vardır..
İslam'da Hz. Peygamber döneminde çok gündeme gelmemiş belki de karşılaşılmamış mevzuular vardır ki o konularda, Kur'an ve Sünnete dayanarak ictihad eylemişlerdir..
Diğer müçtehidlerin de ictihadları reddedilmez (çünkü Ehl-i Sünnetçe içtihatta hata da olsa sevap vardır.) Konu uzundur, her ne ise..
Söylediğiniz gibi değil.. İslam bu ictihadlarla indirgenmemiş.. Aksine inkişaf etmiştir... DİYORSUNUZ...
"""5 binden 25 bine kadar Allah diye içinden kalp zikri,
25 binden 101 bine kadar letaifler üzerinde tesbihle Allah zikri
101 binden sonrada nefesi tutup özel uygulaması olan lailaeillallah zikri """"HANGİ MEZHEP İMAMININ İÇTİHADINDA VAR, BİR YAZIN O İÇTİHADIN KAYNAĞINI. SİZ HANGİ MEZHEPDENSİNİZ .BİR ÖĞRENELİM...
 
K

kodoo

hürmetli olun.. sonra cevaplar isteyin..
"cahilce" de ne demek? kendinize gelin efendi..!!!
Şu sünnette yoktur, bu yoktur diyorsunuz.. Peki bu tür hitaplar da Hz. Peygamberin sünneti mi?
saygılı davranmadıkca benimle muhatab olmayınız..

aklında bu tür sualler olan tüm kardeşlerimiz için;
Zikir konusunda rakamlar en meşhur zikirlerden olan Hz Peygamber'in (s.a.a) "Zehra Tesbihi"ni uygulatışında sözkonusudur..
ve Resul-i Ekrem'in (s.a.a) nice zikir ve tesbihi kaydedilmiştir..

Kur’an ve Hadis Kaynaklarında Evrâd

Kur’an-ı Kerim’de günün değişik zamanlarında Allah’ı zikir ve tesbih emredilmekle beraber vird kelimesi bu anlamda kullanılmamıştır. Hz. Peygamber farklı zaman ve mekânlarda zikir ve dua ile meşgul olmuş ve bunu Müslümanlara tavsiye etmiştir. Bu da İslam’ın ilk asırlarında özellikle hadisçiler arasında “amelü’l-yevm ve’l-leyle” adı verilen bir kitap türünün meydana gelmesine sebep olmuştur. Hz. Peygamberin günlük dua ve zikirlerini ve bununla ilgili tavsiyelerini ihtiva eden bu eserler Hasan b. Ali el-Ma’merî (ö.295/908) ile başlamış¸ Nesâî¸ İbnü’s-Sünnî¸ Ebu Ömer Talemenkî¸ Ebu Nuaym el-Isfahanî¸ Münzirî¸ Cemaleddin Ahmed b. Musa b. Cafer ve Suyûtî ile devam etmiştir.2 Başta Buhârî ve Müslim olmak üzere belli başlı hadis kitapları da dua ve zikir konusuna birer bölüm ayırmışlardır. Ashab-ı kiramın okuduğu rivayet edilen dua ve tesbihler de ezkâr ve evrâd kitaplarının vazgeçilmez bölümlerini meydana getirmiştir.3

Hadis kitaplarında Hz. Peygamber’in bizzat kendisinin¸ günde yetmiş veya yüz defa tevbe ve istiğfar ile meşgul bulunduğunu gösteren” rivayetler bulunduğu gibi¸ önce fakir sahâbilere özel olarak¸ daha sonra diğer sahâbilere ve bütün ümmete öğretip benimsettiği tesbîhat vardır.

kaynak: » Konya Mevlevi » EVRÂDI OLMAYANIN VARİDATI DA OLMAZ

zikirde sayıların yükselmesi (bine veya onbine vs.... çıkması) fertlerin NEVAFİL'idir.. Ki, bu konuda kısıtlama yoktur..
Allah'ın "Fezkurunî.." (Bakara: 152) ayeti zikre bir sınır koymamıştır.. Dolayısıyla..
"Subhanallah", "Elhamdulillah", "Allah-u Ekber", "La ilahe illallah" gibi zikirler.. (bakınız; "Zehra Tesbihi")
"Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed", gibi salavatlar.. farz ve vaciptirler
(bakınız; salavat ayeti (Ahzab: 56) ve hadisi..: Peygamberimiz eksik salavatı yasaklamıştır.. "Allahumme salli ala muhammed deyip durmayın" buyurmuşlardır.. Salavat okurken âl-i Muhammed'e (Ehl-i Beyt'e) de salavat getirmemizi emretmişlerdir..)
bu farz ve vacip zikir ve duaların üzerine her fert istediği sayıda NEVAFİL (nafile) zikirler de ekleyebilir.. Bunda hiçbir sakınca yoktur..

Rabıta ve Tevessülü ashab yapmıştır demiştim.. Evet, Ömer bin Hatab Hz Abbas'ı vesile kılıp rabıta etmiştir..
dediğim gibi.. rabıta hususunda düşüncem alıntıyla tam aynı olmasa da uzun uzadıya yazmamak için link sunuyorum
http://www.rahiask.com/rabita-hakkindaki-deliller

ve şahiner.. kardeşim.. bu kısım senin için..
sitede hiçbir yazımda kimseye özellikle Hz Peygamber ve Ehl-i Beytine ithamda bulunmadım..
Bu konuda dikkatliyim inşallah.. Sizden de bunu istiyorum..
Bir daha
ithamlar ??? olmasın inş..
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
hürmetli olun.. sonra cevaplar isteyin..
"cahilce" de ne demek? kendinize gelin efendi..!!!
Şu sünnette yoktur, bu yoktur diyorsunuz.. Peki bu tür hitaplar da Hz. Peygamberin sünneti mi?
saygılı davranmadıkca benimle muhatab olmayınız..

aklında bu tür sualler olan tüm kardeşlerimiz için;
Zikir konusunda rakamlar en meşhur zikirlerden olan Hz Peygamber'in (s.a.a) "Zehra Tesbihi"ni uygulatışında sözkonusudur..
ve Resul-i Ekrem'in (s.a.a) nice zikir ve tesbihi kaydedilmiştir..



zikirde sayıların yükselmesi (bine veya onbine vs.... çıkması) fertlerin NEVAFİL'idir.. Ki, bu konuda kısıtlama yoktur..
Allah'ın "Fezkurunî.." (Bakara: 152) ayeti zikre bir sınır koymamıştır.. Dolayısıyla..
"Subhanallah", "Elhamdulillah", "Allah-u Ekber", "La ilahe illallah" gibi zikirler.. (bakınız; "Zehra Tesbihi")
"Allahumme salli ala Muhammed ve âl-i Muhammed", gibi salavatlar.. farz ve vaciptirler
(bakınız; salavat ayeti (Ahzab: 56) ve hadisi..: Peygamberimiz eksik salavatı yasaklamıştır.. "Allahumme salli ala muhammed deyip durmayın" buyurmuşlardır.. Salavat okurken âl-i Muhammed'e (Ehl-i Beyt'e) de salavat getirmemizi emretmişlerdir..)
bu farz ve vacip zikir ve duaların üzerine her fert istediği sayıda NEVAFİL (nafile) zikirler de ekleyebilir.. Bunda hiçbir sakınca yoktur..

Rabıta ve Tevessülü ashab yapmıştır demiştim.. Evet, Ömer bin Hatab Hz Abbas'ı vesile kılıp rabıta etmiştir..
dediğim gibi.. rabıta hususunda düşüncem alıntıyla tam aynı olmasa da uzun uzadıya yazmamak için link sunuyorum
http://www.rahiask.com/rabita-hakkindaki-deliller

ve şahiner.. kardeşim.. bu kısım senin için..
sitede hiçbir yazımda kimseye özellikle Hz Peygamber ve Ehl-i Beytine ithamda bulunmadım..
Bu konuda dikkatliyim inşallah.. Sizden de bunu istiyorum..
Bir daha ithamlar ??? olmasın inş..

öncelikle kastı aşan ifadeler için özür,,,
1. bu letaif zikrini(çakra zikri) ilk önce kim çıkarmış? Hangi sahabiye tarif etmiş allah resulü as.?2. Bu şu demek olmazmı , sünnetin getirdiği zikirler ve zikir çeştleri bize yetmez, birde böyle zikir çekelim?
3. nebi as. ve sahabe nefes tutulup çekilen nefy ıspat zikrini hiç çekmişlermi?
4. Zikrde sayı meselesine gelince; Tarikatlar da zikrin sayısını,artırılma zamanı ve artırma sayısını mürşit belirler. Nebi as. sahabelerin tek tek zikirlerini mi artırmış? Hz. ömer, ebu bekr, ali osman, ne kadar zikir çekermiş kaynaklarda hiç yok? nebi as. bu kişilerin zikrini nası arttırırmış hiç bir kayıt yok? tasavvufun bu kadr önem verdiği zikir artırma ve çekme işi niçin sahabebnin hayatında yok?

öyle ya """virdi olmayanın varidatı olmaz""" diyorsunuz şimdi sahabeninde varidatı yok o zaman...

kısaca dostum.. bu yol çıkmaz sokak, dönün ve nebevi işaret ve işaretçilere uyun.... slm ve dua ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt