Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allahı billme akıl işi değildir (2 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsen,
Ya nice okumaktır?

Okumanın manası,
Kişi Hakk'ı bilmektir,
Çün okudun bilmezsin,
Ha bir kuru emektir.

Okudum bildim deme,
Çok tâat kıldım deme,
Eğer Hakkı bilmezsen,
Boş yere okumaktır.

Dört kitabın manası
Tamamdır bir Elifte,
Sen Elif dersin hoca,
Manâsı ne demektir?

Yunus Emre der hoca,
İstersen bin var bin hacca,
Hepisinden eyice
Bir gönüle girmektir...

Yunus Emre
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Cenabı Hakk ayeti kerimede ne buyuruyordu ? : “ Beni zikret ki Ben de seni ziredeyim” (bakara 2/152) .Allahı bilme yolu okumak da değildir. Bir insan ne kadar okursa okusun arif olamaz. Arif demek , Allahı bilmektir. Çobansınız , ama zirullah ile ,Allahın güzel isimlerini anmakla ,Kuran ayetlerini okumakla, kalbe tecelli eden Zat-ı Barinin, gerek sıfatından , gerek esmasından, gerek ef’alinden Onu tanırsınız. Bir hoş olursunuz. Rab böyle tanınır. İnsan Allahı kalbi boyutta tanır. Onu ne kadar fazla tanırsa , huzuru mutluluğu o derece fazla olur. Peki böyle bir insanın hiç sıkıntısı olmaz mı? Maddi alemde onu cendereye sokarsın ,preslersin, ama onun kalbi çok geniştir. Neden ? çünkü “ bunların hepsi Ondandır” der.

Cana cefâ kıl ya vefâ,
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş,
Ya derd gönder ya devâ,
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Hoştur bana senden gelen:
Ya hil’at ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken...
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Gelse celâlinden cefâ,
Yahut cemâlinden vefâ,
İkiside cana safa:
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Ger buğ u ger bostan ola,
Ger bendü ger zindan ola,
Ger vasl ü ger hicrân ola,
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Ey Padişah-ı Lemyezel!
Zat-ı ebed, hayy-ı ezel!
Ey lûtfu bol kahrı güzel!
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Ağlatırsın zâri zâri,
Verirsen cennet ü hûri,
Lâyık görür isen nâri,
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Gerek ağlat, gerek güldür,
Gerek dirgür, gerek öldür,
Bu Âşık hem sana kuldur,
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.

İbrahim Tennuri
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Maddi alemde yaşadığın sıkıntılar ne olursa olsun, Ondan geldiğini bildiğin için huzurlu oluyorsun. "Hoştur bana Senden gelen" diyorsun. Sabrediyorsun. kanaat ediyorsun. Tevekkül ediyorsun, tefekkür ediyorsun. İz'an sahibi ,iman sahibi, merhamet sahibi oluyorsun. Onunla ne kadar irtibat kurarsan ,o kadar Onun ahlakına bürünüyorsun. Yani ne kadar fazla Allahı itaatle, ibadetle anıp ,köprüleri geliştirirsen feyiz huzmeleri senin kalb dünyanı, gönül dünyanı o ölçüde ihata ediyor, kuşatıyor. İşte o tanıma bir hastalık gibi, bir sevinç gibi ,fevkalade bir tutku gibi seni sarar. O zaman herşeyde Rabbini görürsün. İmam Ali Efendimizin buyurduğu gibi ,"görmediğim Allaha inanmam" dersin.

"Hikmetin Sırları" kitabından alıntılar.
Pr.Dr.Haydar Baş
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Aklı yönlendiren ahlaktır

Aklı yönlendiren ahlaktır

Bizim “terbiye” diye bir tabirimiz vardır. İnsanın ahlakı hamideye sahip olması, ancak terbiye ile mümküdür. Terbiyeli insanın aklını kullanmadaki ölçüsü farklıdır. Onun zıddı olan insanın ölçüsü çok daha farklıdır. Aynı aklı ikisi dekullanır. Ama birisi Şarka gider, birisi Garpa gider. Birisi Küzeye gider, birisi Güneye gider. Akıl, aynı akıldır.Oraya niye gitmiştir? Ahlakı farklı olduğu için. Bir defa aklı yönlendiren ahlaktır. Değer hükümlerini ona gösteren ahlaktır. Daha doğrusu ahlak aklın şöförüdür .Sen, ne verdin buna ,nasıl yetiştirdin ki, teslim ediyorsun aklı o şöföre, o da onu alıyor, uçurumdan aşağı atıyor. Binayenaleyh bu çok yanlıştır. Dolayısıyla çok ciddi bir terbiye ile mürebbilerimizin gençliği ele alıp ahlaklı ve milli ve manevi değerler sahibi yapması lazım.Ülkeyi sevdirmesi lazım.Ülkenin birliğine, beraberliğine o genci duyguları ile beraber Vatan kavramı, millet kavramı, devlet kavramı, bir oluş içinde, çocuğun yetiştirme tarzında olması lazım. Ailenin, okulun, milletin bunu vermesi lazım. Bunların olmsı lazım. Maalesef bunlar, yeteri kadar yok. Şu andaki aksaklıkların temelinde bu ölçü noksanlığı yatıyor.

"Hikmetin sırları" kitabından.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
İnsanın kendi iç aleminde, kendi iç tabiatında, perdeleri aşması, onu yaratan Rabb’ının varlığını kendi iç tabiatında duyması, bir başka ifadeyle onu yaşaması lazımdır. Bunu yaşadığımız zaman işte imanın hakikati da buradadır.

Bizim bir hocamız vardı. Ona: "Hocam! Namaz kılmak istiyoruz, ama kılamıyoruz" deyince şöyle cevap verirdi: "Doğru! Çünkü sizin gönül dünyanızda henüz ezan okunmadı." Çok enteresan bir tespittir bu. Yani insanın ezanını okuması lazım. Ezan, namaza hazırlıktır. Namaza insanın durabilmesi için evvela, o ruhun, o arzunun, o isteğin iç tabiatımızda, kalbimizde, gönlümüzde yaşaması, yeşermesi gerekiyor.
Namaz kılıyoruz. O hâl olmadan, o sorumluluk, o sevgi, o muhabbet olmayınca başlıyoruz işi mantıkla halletmeye. İşin zevk boyutu, maneviyat boyutu, aşk boyutu kaybolmuş. Zannım o ki, günümüz insanının en büyük problemi, ibadette aşkı kaybetmiş olmasıdır. Bu olmayınca, akıl yoluyla; "Bu olsa böyle olur. Şu olsa şöyle olmaz" gibi, yapılması gerekeni yapmak yerine işi lafla halletmeye çalışıyor.
Kulluk; daha çok bir takım arzuların gemlenmesi ile ilgilidir. Çünkü, bir şeyin doğru olduğuna inanmak onu yaşamaya yapmaya, yetmiyor. Daha çok hisler devreye girdiği için bunu yaşamaya engel oluyor.
Tabii siz çok şeyin doğru, faydalı olduğunu bilirsiniz. Ama uygulamaya geçiremezsiniz. Çok şeyin de yanlış olduğunu görürsünüz, aklen bunu bilirsiniz, ama o yanlışı yaparsınız. Mümkün mü ki bir insan işlediği bir suçun vebalini, zararını anlamasın. Mümkün değil, biliyor. Ama bildiği halde niçin bunu yapıyor? Onu, ona sürükleyen bir duygu var. İnsan bir duygu seli içinde. O duygu selini müspete tebdil etmesinin adı dindarlıktır.
Yani insan o duygu selini ahlak–ı zemimeden kurtarıp ahlak–ı hamideye tebdil edecek, o duygular içerisinde aklını değerlendirecek, kullanacak. O zaman o insan, hakikaten akl–ı selim sahibi insan olur. Aklını kullanan insan olur. Gönlünü aklına hakim kılan, gönül ile akıl arasında ciddi bir irtibat kuran, o ahlak–ı zemimeyi ortadan çıkartıp ahlak–ı hamide ile aklına güzellikler gösteren insan olur. İşte erdemli, olgun insan olmak budur. Bugün hepimizin ihtiyacı bu modele, bu olgunluğa, bu kemaledir.
Toplumun ihtiyacı, çevrenin ihtiyacı, cemiyetin ihtiyacı, hatta bütün dünyanın ihtiyacı bunadır. Bu erdemli insan, bu olgun insanın olmadığı yerlerde siz, asayişi hiç bir zaman bulamazsınız. Huzuru da bulamazsınız. Saadeti de bulamazsınız. Adaleti de bulamazsınız.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Allah katında yüce mertebe

Allah katında yüce mertebe

Peygamber efendimiz müslümanı tarif ederken elinden ve dilinden kimsenin zarar görmediği kimsedir diye buyurmaktadır. Ahlakı hamidinin temel unsurlarından biride yumuşak huyluluktur. Her mümin ahlakı zemimenin hallerinden Allah’a sığınıp ahlaki hamidenin güzel hallerine sahip olmak için gayret gösterip, bunu kendine gaye edinmelidir.
Nitekim peygamber s.a.v. efendimiz ilim öğrenmek zorluk çekmekle, ahlakı güzelleştirmek hususunda gayret sarfetmekle mümkündür. Hayrı tercih edene hayır verilmediği gibi, kötülükten de sakınan korunur buyurmuştur. Peygamberimizin bize çok açık bir şekilde ikazda bulunmasına rağmen hiç bir müslüman ahlakını güzelleştirmek için gayret sarfetmemiz yada yeterli önemi göstermez.
Her insan bu hadisin aksine insanlarla olan ilişkilerine son derece ciddi mesafeler koyarak acaba daha ne kadar bana saygı göstermesini sağlarım diye hesap yapmaktadır. Ama şunu unutmamalıyızki Allah’a saygı göstermeyene hiç kimse saygı göstermez. Herkez kendini kandırır ve başkalarıda seni kandırır.
Yani emre itaat etmedikçe çevrendekilerle oyun oynanıp durursun. Bu dünyaya kulluk için geldiğimize inanıyorsak hakkıyla yerine getirmek için büyük mücadele etmemiz gerektiğini unutmamalıyız. Allah’ın elçisi birgün “Allah katında yüksek dereceler arayın buyurdu. Bu nasıl olur diye sormaları üzerine Rasulullah (s.a.v.) Gelmeyene gitmen, vermeyene vermen ve sana karşı cahilane davranmana da yumuşak davranmanla” buyurdu.
Ayeti kerimeler müminlerin vasıflarından bahsederken hilmide öne çıkarırlar. Furkan 25/63 cahiller kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel söz söylerler. Peygamberlerimiz son derece yumuşak huylu hatta kendisine düşmanlık edenleri bile affeden ve onlara merhamet eden bir karakteri vardı.
Bir keresinde kapısına, babasının öldüğünü ve babasını kefenlemek için onları gömleğini isteyen adama gömleğini verdikten sonra babanın cenazesi hazırlanınca bana haber verde gelip namazını kılayım dedi.
Abdullahın oğlu kendisine haber salması üzerine kalkıp gitmek isteyince Ömer r.a. eteğinden çekerek Cenabı Allah seni münafıkların namazını kılmaktan menetmemiş midir dedi .
Peygamberimiz Ömerin bu davranışı karşısında soğuk kanlılık gösterek ben bunda muhayyer kılınmışımdır. Zira Cenab-ı Allah onlar için istersen mağfiret iste, istersen mağfiret isteme buyurmuştur. Tevbe süresi ayet 80. gidip Abdullah’ın namazını kıldı. Bunun üzerine onlardan ölen herhangi bir kimse üzerine namaz kılma, kabrinin başında da durma, çünkü onlar Allah ile elçisini inkar eden ve kafir olarak ölen kimselerdir mealindeki ayeti kerime indi tevbe süresi ayet 84., görüldüğü gibi peygamberimiz hiç bir zaman nefsiyle davranmamış ben peygamberim beni kabul etmeyin cenazesin de ne işim var dememiştir.
Onun merhametini bizim gibi insanların algılaması hayli zordur. Sonsuz merhamet olduğundan cenabı hak onu ayetleriyle ikaz etmiştir. Nitekim Cenabı hak bir ayette o hevesinden konuşmaz onun söylediğini kendisine vahyedilenden başka birşey değildir diyerek Allah’ın iradesiyle hareket ettiğini bize bildirmiştir. Yine bir hadisinde üç şey vardır ki bunlardan biri kendisinde bulunmayan adamın hiçbirşeyine itibar etmeyiniz kendisini isyandan koruyacak takva adi kimselerden kendini koruyacak hilm ve insanlarla geçinecek güzel ahlaktır. Ya Aişe hilm ve yumuşaklıktan nasip alan, dünya ve ahiret hayırlarından nasibini almıştır. Rıfk ve yumuşaklıktan da mahrum olan da dünya ve ahiret iyiliklerinden mahrum kalmıştır.. yumuşaklıklık bereket, sertlik ise uğursuzluktur. Ya Aişe yumuşak davran, Allah’ü Teala bir ev halkının iyiliğini murat ettiği zaman onlara yumuşaklık yollarını gösterir.
Peygamber efendimizin şahsına hakaret ettiklerinde yumuşak huyluluğu ile o insanları alttan alır, fakat konu Allah’ın emirlerine yani İslam dinine hakaret olursa bütün celaliyle ve adaletiyle gereken tavrı koyardı. Bir gün huneyn savaşı ganimetlerini rivayet Ebu – Said – el Hudri dağıtırken ashaptan kimilerini diğerlerinden üstün tuttu ve bu meyanda Akra b. habise yüz deve ve ufeyne 'ye yüz deve verdi bunun üzerine adamın biri vallahi bu dağıtımda Allah Rızası aranmamıştır, dedi. Bende vallahi ben peygamber efendimize söyleyeceğim dedim ve gidip söyledim Peygamber Efendimiz Allah Musa’ya rahmet eylesin Musa benden daha çok incitildiği halde sabretmiştir buyurdu. Elbette bizler peygamberimiz gibi davranıp bize hakaret edenlere karşı sabredemeyiz ama o güzel ahlaka sahip olmayı gayret gösterebiliriz. İnanın bu gayret cevapsız kalmaz. Allah cc bize bunun karşılığını verir. Çünkü o kuluna kararlı olanlara bütün rahmet kapılarını açıyor.
Peygamberimizin bir hadisine daha kulak verelim. Allah’m o günü bana göstermesin öğle bir zaman gelecekki alimlere uyulmayacak hilm ve vakar sahibi insanlardan utanılmayacak onlara saygı gösterilmeyecektir. Dilleri Arap dili fakat gönülleri acem gönlü olacaktır. Bizler Peygamber Efendimizin hadisinde işaret ettiği ozamanı yaşıyoruz. Tıpkı Arapların cahiliye devrini, artık ahlaksız insanlar ön planda, alimler, arifler, şerefli insanlara gereken önem verilmiyor. Ve hatta geriliyor. Haya artık gericilik olarak nitelendiriliyor. Böyle bir zamanda insanın ahlakını düzeltmesi hayli zordur. Onun içindir ki bu ahlaka sahip olanlar Allah katında yüce mertebe alıyorlar. Cenabı Hak bizleri o mertebede olan kullarından eylesin.
Amin...

Hariye Bektaş
Yeni Mesaj gazetesi.
 

fidanras

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
126
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
http://forum.islamiyet.gen.tr/dini-sohbetler/57129-cok-evlilige-bakis-aciniz-buyrun-5.html#post639469

Ben hala anlayamıyorum.

Ya burada bir kopukluk var ya da gercekten ben OL'duramıyorum.

Pekala şu suali sormak isterim ;

Madem akıl rol oynamıyor?

O halde ;

Hz.İbrahim as. için Allah'ı arayışını ve arayışındaki akıl yürütmesini (yanlışlamaları/doğrulamayı) bu kabulle hangi kategoriye koyacağız?

hoşgeldiniz..:)
bildiğim kadarıyla mekanizmayı anlatmaya çalışacam.
iman kalbde başlar. iman bir duygudur. kalb duygular merkezidir.
nur kalbe girer . sonra akla da yansıyor. aklı kullanmıyor değiliz. ama "vucüdta bir et parçası vardır ki o sıhhatli olura bütün vucüd sıhhatlidir, o bozuksa bütün vucüd bozulur, dikkat edin o kalbdir"....önce kalbi selim sonra aklı selim ortaya çıkar, iman işi akla bağlı olsaydı çoğu inanlardan olacaktı, öyle değilmi? ama öyleleri var ki "gökten bir pencere" açılsa dahi "biz büyülenmiş kavimiz" derler ve inanmazlar..."kör olan gözleri değil, bağrındaki kalbleri idi"

bu forumun adı "Allahı bilme akıl işi deildir" akıl kavrama ve kapsama ,kıyas yolu ile neyin ne olduğunu anlar. 5 duyu oraganları ile algılar.
Akıl Allahın ne olmadığını anlayabilir ancak ...

arayış ise bir duygu sonucudur, hasret yalnızlık ,boşluk gibi duygulardan ortaya çıkar..
 

fidanras

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
126
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
s.a

:)

"Akıl Allahın ne olmadığını anlayabilir ancak ...

arayış ise bir duygu sonucudur, hasret,vuslat"

Bazen "nedir?,nasıldır?" diye sormamız kendimizi O'ndan ayırdığımızın,ayrı tuttuğumuzun itirafı deil mi?Allah ve Ben...

Ne zaman "Ve Ben" ' den kurtulunacak?

Başka varlık mı var ki?

Benden razı olur mu acaba Allah?
Kavuşmayı ister mi Bana?

Hala kendimi ayırarak konuşuyorum.Ne tuhaf değil mi?
O var.Bir de yanında 'Ben' diyorum.Aslında "Ben" dediğimde hiç yakışıyor mu yanyana?

Hiç yakışıyor mu "VE" terazisinde O'nun karşısına oturmak?


Allah Ve ?
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
s.a

:)

"Akıl Allahın ne olmadığını anlayabilir ancak ...

arayış ise bir duygu sonucudur, hasret,vuslat"

Bazen "nedir?,nasıldır?" diye sormamız kendimizi O'ndan ayırdığımızın,ayrı tuttuğumuzun itirafı deil mi?Allah ve Ben...

Ne zaman "Ve Ben" ' den kurtulunacak?

Başka varlık mı var ki?

Benden razı olur mu acaba Allah?
Kavuşmayı ister mi Bana?

Hala kendimi ayırarak konuşuyorum.Ne tuhaf değil mi?
O var.Bir de yanında 'Ben' diyorum.Aslında "Ben" dediğimde hiç yakışıyor mu yanyana?

Hiç yakışıyor mu "VE" terazisinde O'nun karşısına oturmak?

İmamı rabbani der ki tefekkür ruhun kuvvetindendir...
insanda öyle bir alem varki, maddenin ötesinde..kalıbı bakımından insan bir karıncadır bu evrende, ama gönlü bakımından bir evrendir..

yazdığınız sorular aklımızı o duygudan sonra gelir, o soruların sebebi dugudur.
"ben " bir gölgeliktir...Allahtan başka herşey bir gölgeliktir..yalnız bu benlikten kurtulmak da kolay bişey değildir...en büyük engeldir benlik..Onun için İslamda benlik için değil Allah için sevmek vardır, böylece benliği de tarafa itmiş oluruz.
Allahü Teala bir hadisi kudisde şöyle buyurur :"Kullarım Bana kavuşmayı diler, Ben onlara kavuşmayı daha çok arzu ederim"...
Allaha kul olmak için bu ben denen iradeyi ram etmek gerekiyor...
İslam Allaha boyun eğmek demektir...ihsan Onu görmezsen bile Onu görüyor gibi ibadet etmektir...bunun tek bir yolu vardır o da zikir ve ibadetu taat yoludur.."her insanın kalbinde Allaha giden yol vardır"...bu yolda "Bana bir adım yaklaşana on adım yaklaşırım" .."Allah ile zikir arasında perde yoktur"...İslamın şartları ,farzları, sünnetleri yerine getirmekle kulluğumuzu eda etmiş oluyoruz, bu yolda yürümüş oluyoruz... .badetin özünde ihlas/ muhabetullah/ Allah korkusu vardır.

Durmaz lisanım,
der Allah Allah
Cismimde canım
der Allah Allah

Çeşmim kulağım,
destim ayağım
Yüzüm yanağım,
der Allah Allah,

İsmi zattır Hu,
gıyli galü ko
Külli şey ya hu
der Allah Allah

Etme Kuddusi
gayrıyle ünsi
Allah enisi
der Allah Allah


Ruh Neyi Ariyor? - Islamiyet.gen.tr

nefse en ağır gelen ve en etkili zikir de "la ilahe illallah" tır..Allahtan başka ilah yoktur..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41



İNSAN TERBİYESİ VE ZİKİR

Cenab-ı Hak âlemde her dem tecelli halindedir. Kulun Rabbini zikretmesi, kendisinin de zikredilmesine vesiledir. Bu karşılıklı diyalog, kulu Rabbinin tecellilerine mazhar kılar. celbeder.

İNSAN TERBİYESİNDE ZİKRİN FONKSİYONU

Cenab-ı Hak âlemde her dem tecelli halindedir, her an varlığa, insana ve kainata tasarruf etmektedir. Dolayısıyla insan, Cenab-ı Hak ile aktif diyalog halindedir. Kulun Rabbini zikretmesi, kendisinin de zikredilmesine vesiledir. Bu karşılıklı diyalog, kulu Rabbinin tecellilerine mazhar kılar. Böylece kul Cenab-ı Hakk’ın esması ile O’nun tecellilerini celbeder.

Allah (cc) kuluna çok ama çok yakındır. Hatta Cenab-ı Hakk’ın kendi beyanıyla, “kuluna şah damarından daha da yakındır”. Burada asıl nükte, kulun, Allah’a yakın olması için, Rabbinin bu yakınlığını bilmesi, O’na inanması, O’na göre yaşamasıdır. Bu yakınlığının en bariz ifadesi ise zikrullahtır. Nitekim kulun Rabbine en yakın olduğu secde hali dahil, bütün ibadetlerde zikrullah ve tespih hakimdir. Kul bu zikir lafızlarıyla Cenab-ı Hakk’ın tecellilerini celbeder. Umumî ve hususî mânâda nefis tezkiyesi ve insan terbiyesi de bu zikir ve tesbihatın lafızlarıyla Allah’ın cemal yahut celal tecellilerini celbetmek suretiyle mümkün olur. Dolayısıyla her zikir ve tespih lafzının ilahî bir tecellisi sözkonusudur. Nitekim insanlığı tezkiye ve irşada memur peygamber ve mürşidler , fertlerin seviyesine, nefsî ve ruhî durumlarına göre genel ibadetlerin yanısıra özel mânâda zikir ve virdler tarif ederler . Kulun Rabbi ile olan dinamik bağı bu virdlerle daha da güçlenir ve kul arınmaya başlar. Vuslata seyreder. “Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim.” âyetinin sırrı tecelli etmeye başlar. İleriki bahislerde bu konuyu genişçe ele alacağız.

İslam’ın temel karakterini ortaya koyan ve kulun Rabbi ile olan temel diyalogunu belirleyen bu zikir ve tecelli metodu, aynı zamanda İslam’ı diğer akide ve anlayışlardan ayıran en belirgin vasıflardan biridir. Özellikle Aristo sisteminin ilah anlayışına teslim olan Hristiyan Batı dünyasının Allah’tan uzak kalması, “âlemi yarattıktan sonra tasını-tarağını toplayıp bir kenara çekilen ve artık hiçbir işe karışmayan ilah” anlayışı sebebiyledir. Batı’nın çıkmazı; varlıktan el-etek çekmiş ve hatıra gelmeyen ilah anlayışına esir olması, Allah’ı unutmasıdır. Kısaca zikri unutmaları ve unutturmaları onları helake süreklemiştir. Bununla da kalmayıp aynı helakı İslam dünyası için de istemekte, varlık ve insandan Allah’ın ismini ve zikrini kaldırmaya, unutturmaya çalışmaktadırlar. Nitekim İslam dünyasında zikre ve zikir ekollerine karşı tavırlar, yeni yeni gün yüzüne çıkmaya başlamıştır.

Bu bakımdan genel ve özel mânâda zikir ve evradın şekillerine ve tecellilerine değinmekte fayda mülahaza etmekteyiz.

İNSAN TERBİYESİ VE ZİKİR / Giresun Postası
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü.
Allah razı olsun kardeşim,
Yazılarınız istifadeli idi,
Selam ve baki dua ile kalın.

 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü.
Allah razı olsun kardeşim,
Yazılarınız istifadeli idi,
Selam ve baki dua ile kalın.


ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatuhu
sizden de Allah razı olsun , teşekkür ederim...


( acizane )
 

islamcı2

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Şub 2009
Mesajlar
195
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
allah razı olsun kardeş emegine sağlık
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt