İnsanın kendi iç aleminde, kendi iç tabiatında, perdeleri aşması, onu yaratan Rabb’ının varlığını kendi iç tabiatında duyması, bir başka ifadeyle onu yaşaması lazımdır. Bunu yaşadığımız zaman işte imanın hakikati da buradadır.
Bizim bir hocamız vardı. Ona: "Hocam! Namaz kılmak istiyoruz, ama kılamıyoruz" deyince şöyle cevap verirdi: "Doğru! Çünkü sizin gönül dünyanızda henüz ezan okunmadı." Çok enteresan bir tespittir bu. Yani insanın ezanını okuması lazım. Ezan, namaza hazırlıktır. Namaza insanın durabilmesi için evvela, o ruhun, o arzunun, o isteğin iç tabiatımızda, kalbimizde, gönlümüzde yaşaması, yeşermesi gerekiyor.
Namaz kılıyoruz. O hâl olmadan, o sorumluluk, o sevgi, o muhabbet olmayınca başlıyoruz işi mantıkla halletmeye. İşin zevk boyutu, maneviyat boyutu, aşk boyutu kaybolmuş. Zannım o ki, günümüz insanının en büyük problemi, ibadette aşkı kaybetmiş olmasıdır. Bu olmayınca, akıl yoluyla; "Bu olsa böyle olur. Şu olsa şöyle olmaz" gibi, yapılması gerekeni yapmak yerine işi lafla halletmeye çalışıyor.
Kulluk; daha çok bir takım arzuların gemlenmesi ile ilgilidir. Çünkü, bir şeyin doğru olduğuna inanmak onu yaşamaya yapmaya, yetmiyor. Daha çok hisler devreye girdiği için bunu yaşamaya engel oluyor.
Tabii siz çok şeyin doğru, faydalı olduğunu bilirsiniz. Ama uygulamaya geçiremezsiniz. Çok şeyin de yanlış olduğunu görürsünüz, aklen bunu bilirsiniz, ama o yanlışı yaparsınız. Mümkün mü ki bir insan işlediği bir suçun vebalini, zararını anlamasın. Mümkün değil, biliyor. Ama bildiği halde niçin bunu yapıyor? Onu, ona sürükleyen bir duygu var. İnsan bir duygu seli içinde. O duygu selini müspete tebdil etmesinin adı dindarlıktır.
Yani insan o duygu selini ahlak–ı zemimeden kurtarıp ahlak–ı hamideye tebdil edecek, o duygular içerisinde aklını değerlendirecek, kullanacak. O zaman o insan, hakikaten akl–ı selim sahibi insan olur. Aklını kullanan insan olur. Gönlünü aklına hakim kılan, gönül ile akıl arasında ciddi bir irtibat kuran, o ahlak–ı zemimeyi ortadan çıkartıp ahlak–ı hamide ile aklına güzellikler gösteren insan olur. İşte erdemli, olgun insan olmak budur. Bugün hepimizin ihtiyacı bu modele, bu olgunluğa, bu kemaledir.
Toplumun ihtiyacı, çevrenin ihtiyacı, cemiyetin ihtiyacı, hatta bütün dünyanın ihtiyacı bunadır. Bu erdemli insan, bu olgun insanın olmadığı yerlerde siz, asayişi hiç bir zaman bulamazsınız. Huzuru da bulamazsınız. Saadeti de bulamazsınız. Adaleti de bulamazsınız.