İnsanı iyiliğe, güzel ahlâka, ibadete ve her türlü hayra sevk eden en önemli âmil muhabbetullahtır (Allah sevgisi). Muhabbetullah hakkında bazı ayetler şu şekildedir:
“Allah onları, onlar da Allah’ı severler” (Maide: 56).
“İman edenlerin Allah’a sevgisi ise sağlamdır” (Bakara: 165).
Allah sevgisi, imanın kemal derecesidir. Peygamberimiz “Allah ve Resulü, kişiye başkalarından daha sevimli olmadıkça, iman etmiş olmaz” (Buharî–Müslîm) buyurmuştur.
Muhabbetullah yoluyla kul, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanır ve güzel vasıflarla donanır. İbadet bu gibi insanlar için bir vazife değil, zevk ve huzur vesilesidir. Sabır, şükür, kanaat, merhamet, tevazu, tevekkül, rıza vb. bütün ahlâkî faziletler bu kimselerin hâli olur. Çile ve meşakkatlere sabreder ve Allah’ın hükmüne rıza gösterir.
Kaza ve kadere rıza göstermek Allah sevgisinin en bâriz işaretlerindendir. Bu kimseler hakkında Cenab–ı Hak, “Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdırlar” (Beyyine: 8) buyurmuştur.
Allah sevgisinin diğer bir işareti de O’nun Resulü Hz. Muhammed’i (sav) sevmek ve O’na muhabbet beslemektir.
Bedevî’nin biri Resul–i Ekrem’e gelerek kıyametin ne zaman kopacağını sorduğunda Resulûllah, “Kıyamet için ne hazırladın?” diye sorar. Bedevî, “Öyle fazla namaz kılmış ve oruç tutmuş değilim ancak Allah ve Resulü’nü severim” der. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Kişi sevdiği ile beraberdir” (Buharî–Müslîm) buyurmuştur.
Yine bu mânâdaki bir hadis–i şerif şu şekildedir:
“Allah–ü Teala’nın size verdiği sayısız nimetler için O’nu seviniz. Beni de Allah sevdiği için seviniz” (Tirmîzî).
Allah’ın Resulü, sevgilisi ve dostu olduğu için Resulûllah (sav)’i sevmek de bir ibadettir; muhabbetullahın bir gereğidir.
Kulun Allah sevgisine ulaşmasının ve muhabbetullahı hâl edinmesinin yolu farzları yerine getirmek ve nafile ibadetlere devam etmektir. Nitekim bir Hadis–i Kudsî’de Allah (cc):
“Kulum nafile ibadetlerle durmadan bana yaklaşır. Ve Ben de onu severim. Onu sevdiğim zaman, işiten kulağı, gören gözü ve konuşan dili olurum” buyurmuştur (Buharî).
Bu itibarla ibadetler, kulu Allah’a taşıyan birer Burak hükmündedir. Allah’ın kulunu, kulun da Allah’ı sevmesinin, insanın muhabbeti hâl edinebilmesinin ve ömrünü bu şekilde geçirmesinin yegâne yolu bilhassa nafile ibadetlere devam etmekten geçer.
“Allah onları, onlar da Allah’ı severler” (Maide: 56).
“İman edenlerin Allah’a sevgisi ise sağlamdır” (Bakara: 165).
Allah sevgisi, imanın kemal derecesidir. Peygamberimiz “Allah ve Resulü, kişiye başkalarından daha sevimli olmadıkça, iman etmiş olmaz” (Buharî–Müslîm) buyurmuştur.
Muhabbetullah yoluyla kul, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanır ve güzel vasıflarla donanır. İbadet bu gibi insanlar için bir vazife değil, zevk ve huzur vesilesidir. Sabır, şükür, kanaat, merhamet, tevazu, tevekkül, rıza vb. bütün ahlâkî faziletler bu kimselerin hâli olur. Çile ve meşakkatlere sabreder ve Allah’ın hükmüne rıza gösterir.
Kaza ve kadere rıza göstermek Allah sevgisinin en bâriz işaretlerindendir. Bu kimseler hakkında Cenab–ı Hak, “Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdırlar” (Beyyine: 8) buyurmuştur.
Allah sevgisinin diğer bir işareti de O’nun Resulü Hz. Muhammed’i (sav) sevmek ve O’na muhabbet beslemektir.
Bedevî’nin biri Resul–i Ekrem’e gelerek kıyametin ne zaman kopacağını sorduğunda Resulûllah, “Kıyamet için ne hazırladın?” diye sorar. Bedevî, “Öyle fazla namaz kılmış ve oruç tutmuş değilim ancak Allah ve Resulü’nü severim” der. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Kişi sevdiği ile beraberdir” (Buharî–Müslîm) buyurmuştur.
Yine bu mânâdaki bir hadis–i şerif şu şekildedir:
“Allah–ü Teala’nın size verdiği sayısız nimetler için O’nu seviniz. Beni de Allah sevdiği için seviniz” (Tirmîzî).
Allah’ın Resulü, sevgilisi ve dostu olduğu için Resulûllah (sav)’i sevmek de bir ibadettir; muhabbetullahın bir gereğidir.
Kulun Allah sevgisine ulaşmasının ve muhabbetullahı hâl edinmesinin yolu farzları yerine getirmek ve nafile ibadetlere devam etmektir. Nitekim bir Hadis–i Kudsî’de Allah (cc):
“Kulum nafile ibadetlerle durmadan bana yaklaşır. Ve Ben de onu severim. Onu sevdiğim zaman, işiten kulağı, gören gözü ve konuşan dili olurum” buyurmuştur (Buharî).
Bu itibarla ibadetler, kulu Allah’a taşıyan birer Burak hükmündedir. Allah’ın kulunu, kulun da Allah’ı sevmesinin, insanın muhabbeti hâl edinebilmesinin ve ömrünü bu şekilde geçirmesinin yegâne yolu bilhassa nafile ibadetlere devam etmekten geçer.