Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah’a İbadette Samimiyet (2 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38



Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, cennetlerde ve ırmakların başındadırlar (Onlara) "Selametle, güven içinde girin!" denilir " (Hicr; 45-46)

Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Ne yerde, ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli) kalmaz. Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü de hariç olmamak üzere (hepsi) muhakkak apaçık bir kitapta (yazılı) dır " (Sebe; 3)

Dünyada ister günah olsun, isterse sevap olsun her ne yapmışsak, kıyamet gününde zerre kadar kaybolmamak şartıyla karşımıza çıkacaktır. Peki kıyamet gününde Allah-u Zülcelal tarafından kendisine: "Selametle, güven içinde (cennete) girin!" denilmesini kim iste mez? Herkes ister, Ama sadece istemek doğru değildir, Onunda bazı şartları vardır.

Nasıl dünyadaki bazı nimetleri elde etmek için istemek yeterli gelmeyip, çaba göstermek gerekiyorsa; ahiretin nimetlerini kazanmak içinde yalnızca istemekle kalmayıp, biraz çaba göstermek lazımdır.

Bizden önceki insanlarda Allah-u Zülcelal'in kuluydular, Allah-u Zülcelal'in yanındaki nimetlere öyle meraklıydılar ki, gece gündüz hiç akıllarından çıkmıyordu.

"Neden evlenmiyorsun?"

Anlatıldığına göre, bir gün birkaç alim, Rabia-i Adeviyye'nin yanına gitti ve ona: "Neden evlenmiyorsun?" diye sordular Rabia-i Adeviyye onlara şöyle dedi:

"Benim üç büyük derdim var Bunların sıkıntısından kolayca kurtulmamı garanti ederseniz, o zaman evlenirim Birincisi: "Acaba ben son nefesimde imanımı kurtarabilecek miyim?" O kimseler:

"Biz bu sualin cevabını söylemekten aciziz " dediler Rabia-i Adeviyye tekrar:
"Kıyamet gününde amel defterimi sağ tarafımdan mı, yoksa sol tarafımdan mı verecekler?" diye sordu O kimseler bu soruya da:
"Biz bu sualin cevabını söylemekten aciziz " dediler Rabia-i Adeviyye tekrar:

"Herkesin hesabı görüldükten sonra bir grup cehenneme ve bir grup cennete giderken, acaba ben hangi grupta bulunacağım?" diye sordu O kimseler şaşırarak:

"Biz bu sualin cevabını da söylemekten aciziz " dediler Bunun üzerine Rabia-i Adeviyye onlara şöyle dedi:
"O halde önümde böyle dehşetli günler varken ve bu günlere hazırlanmak elbette lazım iken, evlenmeyi nasıl düşünebilirim!"

İşte herkes böyle olmalıdır. Rabia-i Adeviyye'nin bu hali herkes için büyük bir derstir. Eğer bunları dünyada biraz olsun düşünmeyip, önümüze her geleni yaparsak, kıyamet gününde perişan oluruz. O gün pişmanlık günüdür. O gün herkes pişman olacak ama o gün pişmanlık da fayda vermez.
 

denizhkn

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Mar 2009
Mesajlar
421
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Rabbim razı olsun çok güzel bir paylaşım...
 

sınan_06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
466
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
rabbim kıyamet günü amel defterini sag elden alanlardan eylesin bizleri paylasım güzeldi krdsim allaha emanet ol cennette bulusmak ümidiyle...
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
rabbim kıyamet günü amel defterini sag elden alanlardan eylesin bizleri paylasım güzeldi krdsim allaha emanet ol cennette bulusmak ümidiyle...


Duanıza canı gönülden Amin kardeşim,
Allah razı olsun. Selam ve baki dualarım ile....
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Yüce Rabbimiz kendisine layık kul, Habibine layık ümmet eylesin cümlemizi.
Kur'an ahlakıyla giyinenlerden olalım İnşaallah.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Mü’minlerin emîri Ebû Hafs Ömer ibn Hattâb (ra), Resûlullah (sav)’i şöyle buyururken dinledim, dedi: “Yapılan işler niyetlere göre değerlenir Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır Kimin niyeti Allah’a ve Resûlü’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline geçecek sevap da Allah’a ve Resûlü’ne hicret sevabıdır Kim de elde edeceği bir dünyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak için yola çıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye göre değerlenir ”

Gerçek şu ki, ihlâslı olan kimseler Allah Teâlâ’nın yardımına mahzar olurlar.

Kur’an-ı Kerim’de bildirildiğine göre şeytan ihlâslı kişilere zarar veremeyecektir.
Bu sebepledir ki Kur’an’da ihlâs peygamberlerin niteliklerinden biri sayılmıştır.

İnsanlar, iyilik yapabilecekleri gibi kötülük de yapabilirler.
İyilik yapanlar bunun karşılığında mükâfât elde ederler; kötülük yapanlar ise günah işlemiş olurlar.
Dolayısıyla kişi Kur'an-ı Kerim'de buyurulduğu gibi zerre miktarı hayır işlerse veya zerre miktarı kötülük işlerse kıyamette onları görecektir..

Ne mutlu amellerine şirk ve riya gibi habaseti karıştırmayanlara.
 

Malik_13

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Nis 2009
Mesajlar
16
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Allah razı olsun , Allah ibadetlerinde bütün kullara samimi olmayı nasip etsin inşallah (amin)
 

KalemdarSilahşör

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
214
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh.
Sizden de ALLAH razı olsun kardeşim,
ALLAH’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Hata işlemek, günah işlemek; kul olan herkesin başına gelebilecek davranışlardır. Esas olan, hatada günahta ısrar etmemek, yanlıştan dönerek tevbe etmektir. Zaten bizleri yoktan var eden yüce Allah da bizden günahlarımızın bağışlanması için Ona yönelmemizi istemektedir.

“...Allah’tan günahının bağışlanmasını iste.” (Muhammed: 47/19)
“Allah’tan bağışlanma iste, çünkü Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” (Nisa: 4/106)

Peki günahlarımızdan kurtulmak için Rabbimizden bağışlanmak isteyeceğiz istemesine ama bu bağışlanma isteği öyle basit bir işlemden ziyade, bazı kurallara bağlılığı ve bazı yapılması gereken şeyleri de beraberinde getirecektir.
Tevbenin kabul olması için tevbe makamına ciddi bir yöneliş ciddi bir gönül hazırlığı gerekmektedir…

Suç işleyen insan, suçunun sabit olduğu ispat edildiği zaman; bağışlanmak için nasıl bir eziklik, pişmanlık, mahzunluk içerisinde yakarır ise, kulun da Allah’tan af dilerken, hüsnü edep içerisinde olması lazımdır.

Ceza makamından, ciddi bir şekilde korku halini yaşaması lazımdır.
Beşeri mahkemelerde bile suçlunun iyi hali nasıl dikkate alınırsa, Hakk’ın mahkemesinde de suçlunun pişmanlıktaki edep ve ısrarı dikkate alınacaktır.
Suçlunun affa layık olması için Rabbine mutlak manada yönelmesi, O’nu sevmesi, övmesi gerektiği de yine bize Kur’an-ı Kerimde haber verilmiştir;
“Hemen Rabbine yönel, O’nu eksiksiz övgülerle överek tesbih et ve kendisini her türlü yakıştırmalardan uzak ve mukaddes bil, onun şanını yücelt. Ondan bağışlanmanı ve affedilmeni iste. Çünkü gerçekten o kendisine tevbe ile yönelenleri her zaman bağışlayıp affedendir.” (Nasr: 110/3)

İnsanoğlunun işlediği günahlar yüzünden kalbi perdelenir.
İşlediği günahları sayesinde, kalbin duyarlılığı kaybolur, tabiri caizse kalbi bozulur. Bunun tamiri için sürekli tevbe ile meşgul olması lazımdır.
Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed (sav) Efendimiz bize bu durumda da örnek olmuş ve tavsiyede bulunmuştur;
“Bazan kalbimin perdelendiği olur. Ama ben Allah’a günde yüz defa istiğfâr ediyorum.” (Müslim, Zikir 41. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vitir 26.)
Kişi ne kadar günahkâr olursa olsun, Yüce Rabbimizin, tevbe edildiği taktirde onu da af edeceğini yine Resullullah Efendimiz haber vermiştir;
Enes radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinledim dedi:

“Allah Teâlâ şöyle buyurdu:
Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.
Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim.
Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım” (Tirmizî, Daavât 98. Ayrıca bk. Ahmed İbni Hanbel, Müsned, V, 172.)

Yüce Allah’ın bize lütfünden verdiği bu tevbe müjdelerinden sonra yapılacak iş; ne kadar günah işlemiş olsak da; günahların çokluğuna yada azlığına bakmadan, O na hüsnü edeple ve bir daha işlememek kaydıyla tevbe edip günahlarımızdan kurtulmalıyız.

Yoksa huzuru mahşerde rezil, rüsva olmaktan ve azaba çarptırılmaktan kurtulamayız…
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
İtaatten, ibadetten kaçan insan için, hakikaten kulluk bir azaptır. Ama o zevk–i maneviyeyi tadan için ibadet bir sevdadır.


Kitaptan okuyarak Allah tanınmaz. Mesela, alırsın eline kitabı, “Allah’ın Zati sıfatları, Subuti sıfatları nedir? Basar nedir? Kelam nedir? Beka nedir? Semi’ nedir?” Bunları okursun. Aklını bilgilendirirsin. Allah’ı tanıma, bilme işi akıl işi değildir. Bu okuduklarınla sen, sadece mukayese yoluyla ancak Allah’ın ne olmadığını anlayabilirsin. Allah’ın ne olduğunu anlaman için maddenin ötesine seni taşıyacak bir gözün olması lazım. Bir kulağın olması lazım. O da ibadettir. Nereyi açıyor ibadet? Kalb gözünü açıyor. Kalb kulağını açıyor. Maddenin ötesine, aklın verasına, fizik ötesine, yani metafizik dediğimiz dünyaya taşınıyorsun. O zaman diyorsun ki hakikaten “sen bir ömre bedelsin.”
Aksi taktirde kulluk sana ne gelir? Bir azap gelir. İtaatten, ibadetten kaçan insan için, hakikaten kulluk bir azaptır. Ama o zevk–i maneviyeyi tadan için ibadet bir sevdadır. Beklersin, “bir defa gelse de O’nunla bir görüşsek, bir buluşsak” diye.

Bazı kardeşlerimiz her sene hacca gider. Bazı arkadaşlarımız da sanki muhasebe memurudur, başlar hesabını tutmaya. “Şu kadar para verdi” de, “şunu yaptı” da. Onun aldığı manevi hazzı sen hiç tattın mı? Tatmadın. Bir tatsan, değil servetini, canını verirsin. Arafat’ta vakfede Rabb’in sana bir tecelli edecek, bu hazzı bir an olsun yaşayacaksın, sonra da; “niye Hacca gidiyorsun?” diyeceksin. İnsan bu hazzı yaşamak için aleme gelmiş. O tadı bulmak için. Beytullah’ı tavaf ederken, Arafat’ta, Müzdelife’de vakfe yaparken, Mina’da şeytanı taşlarken... Bu manevî hazzı tadan ne diyor biliyor musun? “Bu çilelere, bu meşakkatlere rağmen her an hac mevsimi olsa da gelsem.”
 

AY-YA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ara 2008
Mesajlar
2,370
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
yaptığın iyilikleri Rabbinin rızası ile yap....insanlara şirin gözükmek için değil nekadar doğru...Rabbime layık kullar olmak umuduyla selam ve dua ile..
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
yaptığın iyilikleri Rabbinin rızası ile yap....insanlara şirin gözükmek için değil nekadar doğru...Rabbime layık kullar olmak umuduyla selam ve dua ile..


Duanıza amin kardeşim, Allah razı olsun,

Mümin olmanın insana kazandırdığı bazı güzellikler var. Allah’a samimi olarak iman ettikten sonra her zaman kazançtayız. Başımıza güzel bir olay gelse şükretme vesilesi olduğu için kazançtayız. Allah (cc) “Şükrederseniz nimetlerimi arttırırım” buyuruyor. Başımıza hoşlanmadığımız bir olay gelse, canımız sıkılsa bu da günahlarımıza kefaret oluyor. Kısacası her halükarda kazançlıyız.

Peygamber Efendimiz (sav), “Asıl hayat ahiret hayatıdır” buyuruyor. Şimdi buralarda bir imtihanlar silsilesinin içindeyiz, önemli olan ahiretimiz için güzel bir şeyler yapabilmek, ahiretimizi kazanmak. Peygamber efendimiz (sav)‘in müminlere şefaati haktır. Bu dünyada umduklarımıza eremesek hatta sıkıntılarla dolu bir ömür geçirsek bile, belki de bizleri çok güzel bir ahiret hayatı bekliyor. Hem de sonsuz. Üzülmemizi gerektirecek bir durum yok açıkçası. Yeter ki biz olgun bir imana erişmek için çaba sarfedelim. Kamil müminler olmak için içimizde istek duyalım.

Mümin olmanın güzel taraflarından biri de her zaman ümitli olmamız. Tevbe kapıları biz ölünceye dek açık, her zaman her şeyin çok daha güzele gideceğine dair bir umut var içimizde. Çünkü dualarımız var, dua etme isteği içimizde oldukça bizim için umut var.
Merhaba sevgili okuyucular, mümin olmak bizlere bahşedilmiş bir şereftir. Mümin olmak güzel, Rabbimizin kulu olmak, kulluğu her yönüyle öğreniyor olmak, inanmak,umut etmek şükretmek güzel.

İnsan olmanın sancılarını yaşamak, olgunluğa erişmek için zorluklardan geçmek, zorluklardan geçerken bilmediklerimizi öğrenmek, kısacası seyrimizde ilerlemek de güzel.
İnsan olgunlaştıkça Rabbini daha çok anar, andıkça bazı tecellilere mazhar olur. Bu tecelliler bir bilgi edinme, ilmi arttırma yoludur. Gerçek mümin her zaman ilmini arttırmaya çalışır.

Allah (cc) bizi hakikilerden eylesin. Allah (cc) bize müminliğimizi en kamil anlamda yaşamayı nasib etsin.
Ulaşabildiğimiz her yere gönülden selam olsun. Selam ve dua ile kalın , Selamun Aleyküm kardeşim,


 

Gök Kubbe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ara 2008
Mesajlar
3,422
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
29
Allah’a İbadette Samimiyet



Yüce Allah Kuran’da şöyle beyan eder; “Kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse salih amel işlesin ve Rabbine (yaptığı) ibadete hiç kimseyi ortak etmesin!” (Kehf/110).

Hasan Basrî’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
Allah’ın kendisine ilim verdiği kişiye Allah Teâlâ sorar:
- Öğrendiğinle ne yaptın?
-Yâ Rab! Onunla gece gündüz sana ibadet ettim.
- Yalan söylüyorsun!
Melekler de “Yalan söylüyorsun! Bilakis sen onunla ‘Filan adam âlimdir’ dedirtmek istedin. Zaten öyle de denildi!” derler.
Allah’ın, kendisine mal verdiği kişi... Allah Teâlâ ona da sorar:
- Sana nimet verdim. Onu nasıl kullandın?
- Yâ Rab! O mal ile gece-gündüz sadaka verdim.
- Yalan söylüyorsun!
Melekler de “Yalan söyledin! Bilakis sen onunla ‘Filan adam cömerttir’ dedirtmek istiyordun. Nitekim öyle de denildi” derler.
Allah yolunda öldürülen kişi... Allah Teâlâ ona sorar:
- Sen ne yaptın?
- Yâ Rab! Cihad ile emrolundum ve savaşırken de öldürüldüm!
- Yalan söylüyorsun!
Melekler de “Yalan söylüyorsun; zira senin gayen ‘Filan adam kahramandır’ dedirtmekti. Nitekim dünyada iken böyle denildi” derler. (Müslim, İmam Ahmed, Nesâî).

Hadîsi rivâyet eden Ebu Hüreyre şöyle diyor:
"Sonra Hz. Peygamber baldırlarımın üzerine bir çizgi çekerek şöyle buyurdu:
“Ey Ebu Hüreyre! Bunlar kıyamet gününde kendileriyle cehennem ateşinin ilk tutuşturulacağı mahluklardır” (İhya-ı Ulumuddin)

selamun aleyküm biraz ürktüm ama çok güzel bir paylaşımdı...:)
hayırlı akşamlar..:)
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Dua edile, söylene dillerde, gönüllerde... “Ya Hay, Ya Kayyum! Dirilt bizi, sükûtumuza, rızamıza ve gayretimize bereket ver... Sana ve sevdiklerine karşı hassasiyetimizi artır, bizi Senden, Seni bizden hoşnud eyle... Senin için hiçbir şeyde zorluk yoktur... Bizi mahrum olanlardan ırak tut ve Seni incitmekten vareste kıl... Sen bizim yegane Mevlamızsın... “
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Dua edile, söylene dillerde, gönüllerde... “Ya Hay, Ya Kayyum! Dirilt bizi, sükûtumuza, rızamıza ve gayretimize bereket ver... Sana ve sevdiklerine karşı hassasiyetimizi artır, bizi Senden, Seni bizden hoşnud eyle... Senin için hiçbir şeyde zorluk yoktur... Bizi mahrum olanlardan ırak tut ve Seni incitmekten vareste kıl... Sen bizim yegane Mevlamızsın... “

Amin
Allahu Teala razi olsun
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt