Ferat MAVİYILDIR
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 23 Tem 2009
- Mesajlar
- 72
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 34
-İNSANLARI DİNİMİZE DAVET EDERKEN DİKKAT EDELİM-
Değerli Kardeşlerim
Bir kişiyi dinimize davet ederken çok dikkatli davranmamız gerekmektedir.O kişiye dinimizi en güzel lütuflar ile en güzel sözcükler ile,yavaş yavaş karşımızdakinin anlayacağı bir üslupta anlatmak gerekmektedir.O kişi yanlış cümleler kurar isek yanlış ifade edersek onu soğuta biliriz ve bundanda Yüce ALLAH hoşnut olmaz..
Aynı şekilde dinleyen kişi için geçerlidir.Anlatan kişiyi sessizce doğru bir üslupta dinlememiz,doğru yerde doğru sorular yöneleltmemiz gerekmektedir.
Yüce ALLAH Kuranı Kerimde Peygamber Efendimiz(s.a.v) şu şekilde Hhitap edilmektedir, (Abese Süresi);
1-Surat astı ve döndü.
2- Yanına âma(kör) geldi diye.
3- Ne bileceksin sen belki o arınacak?
4- Yahut öğüt alacak da bu öğüt, kendisine fayda verecek.
5- Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince.
6- Sen onunla ilgileniyorsun!
7- Onun arınmamasından sana ne?
8- Fakat koşarak sana gelene;
9- ALLAH'tan sakınarak gelmişken.
10- Sen onunla ilgilenmiyorsun!
11- Asla olmaz böyle şey! Kur'an ayetleri birer hatırlatmadır öğüttür.
12- Dileyen onu düşünüp öğüt Alır.
13- Sahifeler içindedirler, değerli, şanslı.
14- Yükseltilen ve tertemiz tutulan (sahifeler)
15- Taşıyıcıların ellerindedirler.
16- (ALLAH'a göre) değerli ve çok iyi (yazıcı ve taşıyıcıların).
Değerli Kardeşlerim;
Hz. Peygamber Rabbinden böyle bir direktif almaya ulaşması için bu konuda uyarılmaya ihtiyaç duymasını kavradığımızda bu işin önemini ve zorluğunu daha iyi anlayabiliriz ki yüce ALLAH O'nu sadece uyarmakla kalmamış O'nu sert bir şekilde azarlamıştır. Bu da O'nun yaptığı işin gerçekten Hayret edilecek, akılalmaz bir iş olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu işin veya herhangi bir işin önemini tasvir etmek için şöyle denmesi yeterlidir. Bizzat Hz. Peygamberin kendiside bu noktaya ulaşması için uyarıya ve yönlendirmeye ihtiyaç duymuştur.
Peygamber Efendimize (s.a.v) bu âyetlerin İnme sebebi ise aşağıdaki olaydan ibarettir;
Fakir ve âma(kör) bir adam olan ibni Ümmü Mektum Hz. Peygambere geliyor. Bu arada Peygamber Kureyş'in ileri gelenlerinden bir toplulukla meşguldür. Onları islama çağırmaktadır. Onların Müslüman olması ile islamın Mekke'de karşılaştığı zorluk ve sıkıntının hafifleyeceğini bunların islama yararlı olacaklarını ummaktadır. Çünkü Rebia'nın iki oğlu olan Utbe ve Şeybe başka bir adı Ebu Cehil olan Amr ibni Hişam, Ummeye ibni Halef ve Velid ibni Muğire'den oluşan bu büyükler ile peygamberin yolunda duruyor. insanları ondan uzaklaştırıyor ve ona birtakım çetin tuzaklar kurarak açıkça onu Mekke'de dondurmak istiyorlardı. Bu toplulukla beraber Abdülmuttalib'in oğlu Abbas da Peygamberi dinlemeye gelmişti. Kabileye herşeyin üstünde bir değer ve saygınlık kazandıran ve kabileye dayalı cahili bir ortamda, bir insana kendisine en yakın çevresi ve ona en çok bağlı olanları saygı göstermez çağrısını kabul etmezse dışındaki insanların bu davayı kabul etmeleri daha da zorlaşacaktı.
Hz. Peygamber İşte bu kadar önemli olan bu toplulukla uğraşırken fakir ve âma adam geliyor. Burada peygamber kendisi ve çıkarı için değil, islam ve islamın çıkarı için uğraşıyor. Eğer bu topluluk Müslüman olursa Mekke'deki davanın önündeki, yolundaki zorlu engeller, sivri dikenler temizlenmiş olacak ve bundan sonra islam Mekke çevresine yayılacaktı. Ama bu ileri gelen büyüklerin Müslüman olmasından sonra tabi.
İşte bu adanı geliyor ve Hz. Peygambere diyor ki: "Ey ALLAH'ın elçisi, bana da oku, bana da öğret, ALLAH'ın sana öğrettiklerinden." Rasulullah'ın içinde bulunduğu şartları ve kiminle uğraştığını bile bile bu sözlerini tekrar ediyor. Hz. Peygamber ikide bir sözünün ve çabasının kesilmesinden rahatsız oluyor ve adamın görmediği yüzünde hoşnutsuzluk ifadeleri beliriyor. Yüzünü ekşitiyor ve onunla ilgilenmiyor. Fakir ve kimsesiz olan ve kendisini bu büyük işten alıkoyan adama aldırmıyor. Çünkü uğraştığı şeyin ardında davası ve dini için büyük umutlar besliyor. Aslında o bunlarla uğraşırken dininin zafere ulaşmasını arzu etmektedir. Çağrısına karşı samimiyetini, islamın çıkarına bağlılığını ve onun yayılması için aşırı isteğini ortaya koyuyor.
İşte tam bu sırada gök meseleye el koyuyor. Meseleye el koyuyor ki bu konudaki kesin hükmünü belirlesin. Yolun tüm işaretlerini ortaya koysun. Değerlerin kendisi ile ölçüldüğü kriterleri belirlesin. Şartları ve değerlerin tümünü bir kenara itsin. isterse bu şartlar ve değerlendirmeler insanların ölçüleri ile belirlenen ve davanın çıkarını gözeten ölçüler olsun. isterse bu ölçüler; insanlığın efendisi Hz. Muhammed belirlemiş olsun.
Bu arada yücelerin yücesi ALLAH'tan onurlandırılmış eşsiz bir ahlak sahibi olan Peygamberine sert bir üslup içinde azarlama geliyor. Bu bütün bir Kur'an içinde yakın ve sevgili dost peygambere karşı "kella-hayır!" kelimesinin kullanıldığı tek yerdir. "Kella" kavramı hitapta azarlama ve sitem anlamına gelir. Çünkü bu bütün bir dinin kendisine dayandığı çok önemli bir meseledir..
Saygılarımla
Ferat MAVİYILDIRIM