Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ziyaretçimisiniz? (1 Kullanıcı)

nuri sezer

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
daha çakal deniyor ya hu bu ne terbiyesizliktir.....
21. lem'a yı ezberlemişsiniz ama nafile...dudağnızdan aşağı inmemiş.
tanımadığınız insana çakal demek ne cürret...
biraz haddinizi biliniz.
hakaret acizlerin işidir ama bir de bayansınız...
artık sizinle hiçbir tatışmaya girmek istemiyorum
bayansınız bayanların fıtratına münasib hareket neyse sizi ona uygun davranmaya davet ediyorum...........
ilginç ilginç açıklamalarınız bir yana serdettiğiniz davranış degil nur talebesi müslümana yakışmayan davranış....
ben bu seviyede olan insanları kaale alamam .
kusura bakmayınız..............
 

nuri sezer

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir.

Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.

Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip, sa’ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.

İşte, ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.

Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakikî sırr-ı ihlâs ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört 0-binden geçtiğine, pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ediyor.
GERÇİ SİZİN EZBERİNİZDE AMA EZBERDEN DEĞİL ANLAYARK OKUMAYA ÇALIŞIN
 

nuri sezer

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ağu 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
...............................................
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,188
Tepki puanı
7,536
Puanları
163
Yaş
52
Konum
Alanya
Selamünaleykum...

Selamünaleykum...

Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir.

Çünkü nasıl insanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazifesine muavenet eder. Yoksa o vücud-u insanın hayatı söner, ruhu kaçar, cismi de dağılır.

Hem nasıl ki bir fabrikanın çarkları birbiriyle rekabetkârâne uğraşmaz, birbirinin önüne tekaddüm edip tahakküm etmez, birbirinin kusurunu görerek tenkit edip, sa’ye şevkini kırıp atâlete uğratmaz. Belki bütün istidatlarıyla birbirinin hareketini umumî maksada tevcih etmek için yardım ederler; hakikî bir tesanüd, bir ittifakla gaye-i hilkatlerine yürürler. Eğer zerre miktar bir taarruz, bir tahakküm karışsa, o fabrikayı karıştıracak, neticesiz, akîm bırakacak. Fabrika sahibi de o fabrikayı bütün bütün kırıp dağıtacak.

İşte, ey Risale-i nur şakirtleri ve Kur’ân’ın hizmetkârları! Sizler ve bizler öyle bir insan-ı kâmil ismine lâyık bir şahs-ı mânevînin âzâlarıyız. Ve hayat-ı ebediye içindeki saadet-i ebediyeyi netice veren bir fabrikanın çarkları hükmündeyiz. Ve sahil-i selâmet olan Dârüsselâma ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) çıkaran bir sefine-i Rabbâniyede çalışan hademeleriz. Elbette, dört fertten bin yüz on bir kuvvet-i mâneviyeyi temin eden sırr-ı ihlâsı kazanmakla tesanüd ve ittihad-ı hakikîye muhtacız ve mecburuz.

Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakikî sırr-ı ihlâs ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört 0-binden geçtiğine, pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ediyor.

Kardeşlerim...
BİR Olalım...
Aramızda Ayrılık Olmasın...
Birbirimizle münakaşa edeceğimize...
Bizlerden hizmet bekleyen, imanını kurtarmak isteyenler çok dışarıda...​
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Kardeşlerim...
BİR Olalım...
Aramızda Ayrılık Olmasın...
Birbirimizle münakaşa edeceğimize...

Bizlerden hizmet bekleyen, imanını kurtarmak isteyenler çok dışarıda...


evet abi haklısınız.. neler olmuş burda hepsini okuyamadım okusamda anlamam kesin :)bilmiyorum ama...

bu duruma çok sevinenler vardır ;) onu biliyorum....

**HER DOGRU HER YERDE SÖYLENMEZ***
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
Site üyelerine konumlandirma...

Site üyelerine konumlandirma...

.........................................................................

ihlasın kırıldığı nokta bellidir...
şahsımın hakkına değil Bediüzzaman ..değil Efendimiz sas...ALLAH CC DAHİ KARIŞMAZ...


İHLAS BAHSİNİ TEKRAR ETTİK...

Neşreden arkadaşlara teşekkür eder, Rabbim'den ecirlerini katbekat niyaz ederiz...

..............

bazen kelam küfür görünür...

fakat sahibi kafir olmaz....S.nursi...


...............................................................................

“Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirene -fakat hakikat olmak şartıyla- minnettar oluruz, Allah razı olsun deriz.” (Emirdağ Lahikası) .................................................................................
 

Hakendiş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
112
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Şengül tarzın ve üslubun çok yanlış maalesef. Va esefaa... Senin hakkındaki bütün iyi niyetimi boşa çıkardın. Hiç yakışmadı. Benim yazdığım ikinci mesajı lütfen iyice mütalaa et. Bütün sorularının cevabı orada. Birkaç alıntı yapıcam ve artık bitiricem.

1930'larda Latince risale basımına izin vermeyen Üstadın 1950'lerde izin vermesi...

Muazzez Üstadımız basılan eserleri gördüğünde, dikkatle ve keyif ile bakar, okur ve bugün benim bayramımdır diye sevinirdi. Üstadımız vefatına kadar dikkatle, Latin harfleriyle basılan ve bugün bize kadar ulaşan külliyata bizzat kendileri tashih ederek son şeklini vermiştir..



Üstadımızın sağlığında bütün büyük risaleler basıldı, bizzat biz bastık Allah’ın inâyeti ile. Hepsi Üstad’ın tashihinden ve tasvibinden geçer, çok duâ eder ve memnun olurdu. Küçük Risalelerin bazıları büyük risalelerin arasında basılırdı. “Küçük Sözler, Gençlik Rehberi, Zühret-ün Nur..” gibi.. onlar da giderdi Üstad’ın tashihine. Üstad matbaa parasını verir, takdir ve tasvip ederdi, öyle yeni Türkçeye rızası olmasa hiç para verir mi, dua eder mi?

1959 da bütün büyük kitapların basımı bitti(Said Özdemir)


Halbuki Bediüzzaman Hazretleri hayatta iken, bizlerin Latince hazırladığımız risaleleri kendisi okutuyor, huzurunda ders yaptırıyordu. Memnuniyetle karşılıyordu. Muhterem Hüsrev Abi bunu nazara almadı.
(Mehmet Fırıncı)


HÜSREVİN MÜNASİP GRMEDİĞİ ŞEYİ HİÇ BİR NURCU KABUL EDEMEZ..

ALEYHİNDE BULUNMAK İSTEYEN VARSA ...BEKLİYORUZ...(şengül)

Elbetteki aleyhindeyim. Üstadımızın münasip görmediği şeyi hiçbir nurcu kabul edemez. Hüsrevin değil... Önce bu eserlerin sahibi olan, asrın imamı, müceddid-i azam, Bedizüzzaman Hz.(r.a.)nin münasip görüp görmediğidir. Hüsrev üstadlarının münasip görmediği şeyi, yazıcılar kabul edemez. Bütün nurcular değil. İşte siz de burada aynı vartaya düşüyorsunuz maalesef. Daha yazılacak şeyler var da gereği yok. Lütfen bu konuyu kaldır. Aynı içerikli(ilk sayfadaki) başka bir konu aç biz de destekliyelim. İnsanlara daha güzel bir şekilde tanıtalım.

Nuri kardeşim devam ettirme lütfen. Şeytanın işi mi yok işte... burada daha güzel şeyler paylaşacakken nelerle uğraşıyoruz.
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
şengül tarzın ve üslubun çok yanlış maalesef(FAKAT HAKİKAT OLMAK ŞARTIYLA MİNNETTAR OLURUZ S.NURSİ). Va esefaa... Senin hakkındaki bütün iyi niyetimi boşa çıkardın. Hiç yakışmadı. Benim yazdığım ikinci mesajı lütfen iyice mütalaa et. Bütün sorularının cevabı orada. Birkaç alıntı yapıcam ve artık bitiricem.

1930'larda latince risale basımına izin vermeyen üstadın 1950'lerde izin vermesi...

muazzez üstadımız basılan eserleri gördüğünde, dikkatle ve keyif ile bakar, okur ve bugün benim bayramımdır diye sevinirdi. üstadımız vefatına kadar dikkatle, latin harfleriyle basılan ve bugün bize kadar ulaşan külliyata bizzat kendileri tashih ederek son şeklini vermiştir..



üstadımızın sağlığında bütün büyük risaleler basıldı, bizzat biz bastık allah’ın inâyeti ile. Hepsi üstad’ın tashihinden ve tasvibinden geçer, çok duâ eder ve memnun olurdu. Küçük risalelerin bazıları büyük risalelerin arasında basılırdı. “küçük sözler, gençlik rehberi, zühret-ün nur..” gibi.. Onlar da giderdi üstad’ın tashihine. üstad matbaa parasını verir, takdir ve tasvip ederdi, öyle yeni türkçeye rızası olmasa hiç para verir mi, dua eder mi?

1959 da bütün büyük kitapların basımı bitti(said özdemir)


halbuki bediüzzaman hazretleri hayatta iken, bizlerin latince hazırladığımız risaleleri kendisi okutuyor, huzurunda ders yaptırıyordu. Memnuniyetle karşılıyordu. Muhterem hüsrev abi bunu nazara almadı.
(mehmet fırıncı)


hüsrevin münasip grmediği şeyi hiç bir nurcu kabul edemez..

Aleyhinde bulunmak isteyen varsa ...bekliyoruz...(şengül)

elbetteki aleyhindeyim. üstadımızın münasip görmediği şeyi hiçbir nurcu kabul edemez. Hüsrevin değil... önce bu eserlerin sahibi olan, asrın imamı, müceddid-i azam, bedizüzzaman hz.(r.a.)nin münasip görüp görmediğidir. Hüsrev üstadlarının münasip görmediği şeyi, yazıcılar kabul edemez. Bütün nurcular değil. Işte siz de burada aynı vartaya düşüyorsunuz maalesef. Daha yazılacak şeyler var da gereği yok. Lütfen bu konuyu kaldır. Aynı içerikli(ilk sayfadaki) başka bir konu aç biz de destekliyelim. Insanlara daha güzel bir şekilde tanıtalım.

Nuri kardeşim devam ettirme lütfen. şeytanın işi mi yok işte... Burada daha güzel şeyler paylaşacakken nelerle uğraşıyoruz.

üstadimizin münasip görmediği şeyi hiçbir nurcu kabul edemez diyeceksin..

Ve hüsrEv hakkkinda onun aleyhinde bulunmak benim ve risale-i nurun aleyhinde bulunmak sözünü hüsreve münasip gördüğünü unutacaksin...

Hakendiş yapma yahu..
Bak üstad bunu münasip görmüyor..
Görmediği halde ...

Sen yazicilar kabul etmez bütün nurcular değil diyeceksin..

Tek söz bu sözü ispat et..

Hemen hemen...

Bekliyorum..
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
elbetteki aleyhindeyim. üstadımızın münasip görmediği şeyi hiçbir nurcu kabul edemez. Hüsrevin değil...
.



gizli düşmanlarimiz iki plan takip ediyorlar. Birisi beni ihanetlerle çürütmek,
ikincisi mabeynimizde bir soğukluk vermektir. Başda hüsrev aleyhinde bir tenkit ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayirmaktir. Ben size i’lan ederimki ; hüsrevin bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarim.. çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak doğrudan doğruya risale_i nurun aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azim hiyanettir


S.NURSİ...


.............................................................................
BU KONU KALKMIYOR...

NEDEN KALKSIN....

BUNU BAZEN OKUYUP KARDEŞLİĞİMİZİ PEKİŞTİRİRİZ...

..................................................................................
ZİYARETÇİMİSİNİZ?

......................................................................................
 

Hakendiş

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Nis 2008
Mesajlar
112
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Neyse sükut lazım Nuri kardeşim...
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
site üyelerine konumlandırma...

site üyelerine konumlandırma...

BİSMİLLAH...
ya hayır konuşunuz ya susunuz..hadisi şerif..

bir kaç sayfalık mütaalamızda...

gördükki...gizli düşmanlarımızın fitneleri ve bu fitneye karşı üstadımızın anlamlı ve yerinde tespiti bizleri mes'ur etti...

şahsım adına kimsenin hizmetini tenkitetmediğimizin söyleyerek altını üstünü sağığı solunu çizer....sayfadaki hizmetimize faziletfuruşluk yaparak (geri hizmet dediğini) hafızalarımızdan atamamakla birlikte..hem bir dairede yazan kardeşlerimizin dualarına hissedar olmaları RİSALE-İ NURUN cilvelerinden olduğunu tekrar gördüğümüzü hatırlatır...

HATTI KURANI MUHAFAZANIN BİR VAZİFE OLDUĞU HER BİR AĞIZDAN ZİKREDİLMİŞTİR...

Bu zikrin sabit olması bizleri binyüz onbir kuvvetinde pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ettiğini gördük...

ayrıldığımız görüş..risale-i nurun latince hizmeti ve yazan kardeşlerin vazifelerinin ehemniyyetidir...

risale-i nurun latince neşrine ruhsat vardır.. ancak hattı Kuranı muhafaza vazifesi düşünüldüğünden.. tam iznin hiçbir risalede olmadığı defalarca araştırılmış,

bu araştırmaya takiben sitede RİSALE-İ NURDAN BİR BÖLÜM TARAFIMIZCA YAYINLANMIŞ...yayınlanan bölümde 2 sebepten tam neşrine izin verilmediği görülmüştür...

TAM RUHSAT HAKKI RİSALE-İ NURDAN YAYINLANMAK ŞARTIYLA AÇIKTIR...

BİR BÖLÜM RUHSATIN MAKSUD OLMADIĞI...
ANCAK HATTI KURANI MUHAFAZANIN AZİMET OLDUĞU AÇIKTIR...

BİR BÖLÜM YENİ VEYA ŞİMDİKİ LATİNCE RİSALELERDE BU İFADE VARSA...
OSMANLICA RİSALELERDE DE BU BÖLÜM

Risale-i Nur'a intisap eden zâtın en ehemmiyetli vazifesi, onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan veya yazdıran, "Risale-i Nur talebesi" ünvanını alır...

VARSA...

BU VAZİFE DEVAM EDİYOR DEMEKTİR...
ÖYLEYESE VAZİFENİZİ YAPINIZ...

YOK LATİNCE HURUFTA BU SÖZLERİ OKUMADIYSANIZ...

O ZAMAN ÜSTAD KONTROL ETTİĞİNDEN (ÇIKARMIŞ) DİYEREK AMEL EDİNİZ...


AZİMETE UYUNUZ...
VAZİFELERİNİZİ YAPINIZ...

EN EHEMNİYETLİ VAZİFE onu yazmak ve yazdırmaktır ve intişarına yardım etmektir...EĞER BU VAZİFENİZİ YAPIYORSANIZ...

RİSALE-İ NUR TALEBESİ ÜNVANINI ALIRSINIZ...

YOK YAPMIYORSANIZ...

YAZI YAZANLARA BARİ DİL UZATMAYINIZ......
UZATMAYINIZ Kİ...

RİSALE-İ NURA İNTİSABINIZDAN ŞÜPHE ETMEYELİM..

YANİ...


ya hayır konuşunuz ya susunuz..hadisi şerif..



VESSELAM...
 

MyKaBuS

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Nis 2008
Mesajlar
1,131
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
36
Selamun Aleyküm Kardeşim

Allah Razı Olsun Çok Teşekkür Ederim Sağolun
Okudum..

Selametle
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
selamun aleykum şengülüm ..
bayramınız mübarek olsun güzel kardeşim hayırlara vesile olsun inşaALLAH...
güzel paylaşım içinde rabbim razı olsun okudum inşaALLAH

muhabbetle baki selamlar :)
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
usulen cevabtır..

usulen cevabtır..

selamun aleykum şengülüm ..
bayramınız mübarek olsun güzel kardeşim hayırlara vesile olsun inşaALLAH...
güzel paylaşım içinde rabbim razı olsun okudum inşaALLAH

muhabbetle baki selamlar :)

Ve ALeykum Selam...

Aminenur'um has kardeşim temenni ve dileklerin için çok teşekkür ederim...

Paylaşım aynen kopyala yapıştırdır usulüdür..

binler selam...
hayır yanınızda şer uzağınızda olsun...

BAKİ OLAN ALLAHTIR..

...................................................................

SUAL: BİZE DİYORLARKİ...PEKİ KARDEŞİM HEM LATİNCE HARFLERE KARŞISIN HEM LATİNCE HARFLERİ KULLANIYORSUN...

ELCEVAP: KARDEŞİM KURAN HATTINA HÜCUM EDİYORLAR ELİME NE GEÇİYORSA MÜDAFA EDİYORUM İŞTE...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
risale-i nurun latince neşrine ruhsat vardır.. ancak hattı Kuranı muhafaza vazifesi düşünüldüğünden.. tam iznin hiçbir risalede olmadığı defalarca araştırılmış,

Selamün Aleyküm
Şengül kardeşim öğrenmek için soruyorum
Dediğiniz risaleler hangileridir lütfen yazarmısınız
selametle




.
 

Kenz-i mahfî

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2008
Mesajlar
29
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Nur talebelerinin büyük bir çoğunluğu Latince risalelerin basılmasının uygun olduğunu üstadlarının izniyle ittifak ederek onayladıkları halde, hem de büyük çoğunluğun yine hizmeti meydanda iken, bu tür bir tartışmaya girmeye ne gerek var. Kimse demiyor ki Eski yazı olmasın. Herkes bilir ki Nur talebesinin vazifesi Osmanlıcayı öğrenmektir. Fakat asıl vazifesi değildir. Maksat ile vasıtayı karıştırmamak lazımdır. Hem bu kadar bu meselede yazılanlar var. Dikkat edilirse, kimse başka bir meşrebin yazdığına "Allah razı olsun muhterem kardeşim, siz de güzel hizmet ediyorsunuz, sizin yazdığınız da doğru... " şeklinde bir Nur Talebesine yakışır muamelede bulunmamış. Bu tarz yazışmalar ancak birbirimize zarar verir. Unutmamak gerekir ki Hüsrev abi hakkındaki meseleler aynen bütün nur talebeleri için geçerlidir. Yani Hüsrev abinin aleyhinde bulunmak ile bir nur talebesinin aleyhinde bulunmak benim risalelerden anladığıma göre aynıdır. Onun için meslek ve meşrep bencilliği yerine, her birimiz diğerimize ihlasta, fedakarlıkta, uhuvvette yardım etmeliyiz. Böyle basit meseleler yüzünden mühim vazifelerimize halel getirmemeliyiz.

Mesleğim haktır ve güzeldir, sadece benimkisi güzel değildir. İnşaallah bu yazdıklarım herkes için hareket noktası olsun. Ayrıca uhuvvet ve ihlas düsturları başkalarını vurmak için değil, kendi nefsimizi ıslah için yazılmıştır. Onun için birbirimizi ihlassızlık ve uhuvvetsizlik ile ittiham etmeyelim. Çünkü muhatap öncelikle nefsimizde. Eğer nefsimizdeki kusuru görebiliyorsak o zaman güzeldir. Yoksa başkasının kusurunu herkes görür. Yani bu marifet değildir. Bu hizmet-i Nuriyede herkese ihtiyaç var, küçük büyük hizmet eden her meşrep ehline ihtiyaç vardır. Herkes bu nur davasına bir şeylerini katıyor. Birisi yazıyor, ne güzel... birisi okuyor ne hoş... birisi geniş alemde neşrediyor, ne manidar... birisi başka, birisi başka.... vs. herkes bu davaya bir şekilde dahil olmuş, çalışıyor. Kimse kimsenin kusurunu görmeye çalışmasın. Eğer bir kusur varsa ancak nefsimizdedir.
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
Bismillah..

Kimse bu gibi meselelere basit mesele diyemez..
derse ahmaklık yapmış olur...bizim meselemize basit diyen basittir...

bence..falan yok...

daha sağlam verilerle sayfaya uğrayınız...

Elhamdülillah..
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
İSTANBUL
risale-i nurun latince neşrine ruhsat vardır.. ancak hattı Kuranı muhafaza vazifesi düşünüldüğünden.. tam iznin hiçbir risalede olmadığı defalarca araştırılmış,

Selamün Aleyküm
Şengül kardeşim öğrenmek için soruyorum
Dediğiniz risaleler hangileridir lütfen yazarmısınız
selametle




.


Ve aleykum Selam..
öğretmek için yazıyoruz..
daha önceki sayfalarda neşredilmiştir..
(hususen)TAM SERBESTİYETİN GEÇTİĞİ YERİ BİZDE BEKLEMEKTEYİZ ANCAK BAZI ARKADAŞLAR BU BEKLENTİMİZİ GÖRMEMEZLİKTAN GELİRLER..

TAM RUHSAT HAKKI RİSALE-İ NURDAN YAYINLANMAK ŞARTIYLA AÇIKTIR...

Selametle..
 

Kenz-i mahfî

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2008
Mesajlar
29
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ve aleykum Selam..
öğretmek için yazıyoruz..
daha önceki sayfalarda neşredilmiştir..
(hususen)TAM SERBESTİYETİN GEÇTİĞİ YERİ BİZDE BEKLEMEKTEYİZ ANCAK BAZI ARKADAŞLAR BU BEKLENTİMİZİ GÖRMEMEZLİKTAN GELİRLER..

TAM RUHSAT HAKKI RİSALE-İ NURDAN YAYINLANMAK ŞARTIYLA AÇIKTIR...

Selametle..

Üstadın halis talebelerinden Said Özdemir abiden bizzat bu Latince neşriyatı dinledim ve üstadın buna izin verdiğini bizzat kendisi söyledi. Çünkü üstaddan kendisi bizzat duymuş ve çok mahrem bir sırrı da söyledi. Onu buraya yazmak münasip değil. Bu mahrem sırrı üstadımız bir kağıda yazarak talebesine yani Ceylan Çalışkan’a vermiştir. Hem anlamıyorum ki bu mesele imanın erkanından olmadığı halde bu kadar meselenin üzerine gitmenin manası nedir? Hem müslümanlar arasında ihtilaf çıkarmanın manası nedir? Her meslek ve meşrep sahibi kendi meslek ve meşrebini en iyi görür fakat başkalarını kötülemez. Madem ki böyle bir düstur var, demek ki meslek ve meşrepler arasında ihtilaf olacaktır. Eğer böyle olmasaydı, bu düsturun ne manası kalırdı? Demek ki ihtilaflar olacaktır. Belki yüzde yüz isabet edemeyecektir. Fakat umum hasenata bakıp ona göre muamele etmek gerekir. Fakat maalesef ihlas sırrını tam anlamayanlar ileri gidip ömrünü hizmette tüketmiş olanlara "kafir" diyebilecek seviyeye geliyorlar. Bir kişiye kafir diyebilmek için imanın erkanından olan bir meseleyi açık olarak inkar etmesi gerekir. Halbuki üstadımız böyle yapan kişiyi dahi tevil etmemiz gerektiğini risalelerde beyan etmiştir. Hatta bu zümreden bir talebenin başka bir forumda aynen bana da buna benzer bir tabiri kullandığını üzülerek beyan ediyorum. Kardeşlerim bırakalım bu lüzumsuz kavgayı... Hepimiz mesleğimizde ileri gidelim. Kimimiz okuyalım, kimimiz yazalım, kimimiz anlatalım... Herkes kendi vazifesinde ileri gitsin. Zaten bu meseledeki ayrılığın en büyük hikmeti budur. Madem kader bu ayrılığa müsaade etmiş ve kader adalet eder. Öyle ise kaderin bu meseledeki cilvesini okuyabilmek lazımdır. Bir kere düşünürsek, Peygamber Efendimiz (ASM)'in vefatından 30 sene sonra sahabeler birbirlerine girmişler ve müthiş savaşlar olmuştur. Fakat üstadımız bunun hikmetini beyan ettiği yerde ne kadar mühim bir noktaya temas ediyor. Üstad bu meselelerin hikmetini boş yere beyan etmiyor. Demek ki bu mesele İslam aleminde yine tekerrür edecektir. Yani görünüşteki çirkin yüzüne değil, kader-i ilahideki güzel yüzüne bakıyor.

Ben şöyle düşünüyorum ki üstadımızın risaledeki beyan ettiği alem-i İslam hakkındaki hadiselerin hemen hemen hepsini Nur Cemaati içinde tatbik etmek mümkündür. İsterseniz şöyle bir düşünün ve bu düşüncemin ne kadar mantıklı olduğunu göreceksiniz.

Bakın yazan kardeşlerimiz ne güzel yazıyorlar, yazı hizmetini muhafaza ediyorlar. Onlara bu noktada mühim vazife düşüyor. Okuyanlar da ne güzel okuyorlar. Okumakla feyz alıyorlar. Onların vazifesi de âlîdir. Biz bir vücudun azaları gibiyiz. Elimiz, gözümüzü, kulağımız, beynimizi tenkit etse, vücudumuz iş görebilir mi? Her bir azanın vücutta vazifesi var. Ehemmiyeti var. Hepsine ihtiyaç var. Beynin vazifesi ayrı, gözün, kulağın, elin vazifesi ayrıdır. Üstad bu düsturları sadece okuyasınız diye koymuyor. Nur Cemaati içinde bu düsturları tatbik edesiniz diye koyuyor. Okuyan birisi olarak ben de Osmanlıca’yı gayet iyi biliyorum Elhamdülillah… Hem de yazmayı da biliyorum. Zaten Risaleye ciddi müteveccih olan birisi Eskimeyen Yazıyı da öğrenir ve öğrenmelidir. Bana bu yazıyı öğreten şüphesiz Risaleler olmuştur.
Öyle ise kardeşlerim bırakalım birbirimizle uğraşmayı, yazıktır… “Delil getir, delili nerede?” diyerek ekseriyetin ittifak ettiği bir meselede ihtilaf çıkarmayalım. Elbette ki delili var, hücceti bellidir. Eğer öyle olmasaydı bu kadar müdakkik nur talebeleri neden bu meselede ittifak etsin? Belki bu hüccet üstada ve risalelere sebat ve sadakat derecesiyle anlaşılabilir. Eğer her şey apaçık olsaydı o zaman imtihan sırrı olmazdı. En basitinden siyaset meselesinde o kadar kesin cümleler kullanıldığı halde bir kısmı siyaseti meşru görüyor ve bunu yapanlar da Risaleleri kaynatıp kaynatıp içenlerdir. Ömrünü hizmete sarfedenlerdir. Fakat biz bu şekilde hareket edenlere düşmanlık edemeyiz, hor göremeyiz. Belki onlar da bu şekilde hizmet ederler. Bu da imtihanın bir parçasıdır. Kardeşimizin kusuruna karşı acaba bizim muamelemiz nasıl olacak diye Rabbimizin bir imtihanıdır değil mi? Her şey mükemmel olsaydı, her kes güzel güzel yaşasaydı, her kes bizim istediğimiz gibi bize muamele etseydi, dünya gül gülistan olsaydı o zaman ne ile imtihan olacaktık? Bu ve bu gibi noktalardan bakıldığında aslında zahiren bir ayrılıkmış gibi görünen meselenin kader-i ilahi noktasında ne kadar hikmetli olduğunu müdakkik bir nur talebesi anlamalıdır. Bu hadiseleri beğenmemezlik edip Cenab-ı Hakk’ın hikmetine karşı itiraz etmemelidir. Mühim hikmetlerle yoğrulan bu hadiseler bize yine nur düsturlarını yaşatmayı öğretmelidir.
İnsan her zaman kendisini kusurlu görmelidir. Kimin daha ihlaslı olduğunu biz bilemeyiz. Bakarsınız ki kendimizden aşağı gördüğümüz insan ihlasıyla pek çok sevaba mazhar olur da bizler ihlassızlığımızla amelimizi yakarız. İhlas Risalesinde ikinci düsturda üstadımız “Kardeşlerimizi tenkit etmemek ve onların üzerinde faziletfüruşluk etmemekten” bahsediyor. Demek ki bu da ihlasa manidir. İkinci sırada olması ise ehemmiyetindendir. Demek ki tenkit etmek meselesi öyle mühim bir meseledir ki ihlasa mani olabilecek seviyededir. Hem Nur Cemaatinde bu tenkit yüzünden pek çok ihtilaflar olacağına işaret etmekle bizleri ikaz etmektir. Yani “kardeşlerinizi tenkit etmeyiniz” diye ihtarına kulak vermeliyiz. Hadiselerin zahir yüzüne değil, kader-i ilahiye ayine olan parlak yüzüne bakmalıyız. İhlas olmazsa batmanlarla amel hiç değerindedir. Batmanlarla bilgi de öyledir…. Sabah akşam ibadet etseniz, ihlasa muvaffak olamazsanız boştur.
 

Kenz-i mahfî

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2008
Mesajlar
29
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
risale-i nurun latince neşrine ruhsat vardır.. ancak hattı Kuranı muhafaza vazifesi düşünüldüğünden.. tam iznin hiçbir risalede olmadığı defalarca araştırılmış,

Selamün Aleyküm
Şengül kardeşim öğrenmek için soruyorum
Dediğiniz risaleler hangileridir lütfen yazarmısınız
selametle




.


Fakat ilginçtir ki bu düşüncede de ittifak yoktur. Yani umum nur talebeleri ve bunlar içinde hizmetin önde gelen erkanları Latince neşriyatın olmasında ittifak etmişler ve Eskimeyen Yazının da devamında karar kılmışlar. Bu zevattan hayatta olanlar vardır. Hem bunu defalarca söylediğimiz halde yine tekrar ediyoruz. Umum nur risaleleri latince olarak ÜSTADIN HAYATINDA neşredilmiştir. Eğer üstad buna müsaade etmesiydi, elbette ki izin vermezdi. Madem menetmemiştir, öyle ise izin vermiştir. Eğer umum Risalelerin latince neşredilmesine müsaade etmeseydi talebelerine mutlak surette bunu yasak ederdi. Halbuki görüyoruz ki yakınında ve yanında bulunan talebeleri ve neşir hizmetiyle vazifelendirdiği talebeleri aynen bu kaideyi uygulamışlardır. Hem medar-ı dikkattir ki üstadımız bazı kısımları Latince olarak neşredilmesine izin vermemiştir. Bunlardan bir kısmı İşarat-ül İ'caz'da ve bir kısmı Mektubat'ta ve pek büyük bir kısmı da Lem'alar Mecmuasında ve bilhassa mahrem risalelerdedir. İttifak olan bir meselede ihtilaf çıkarmayalım... Şöyle bir düstur vardır. "Hak'ta ittifak, ehakta ihtilaf vardır. Bazen hak, ehaktan ehakk olur. Hem bazen hasen, ahsenden ahsen olur." Peki bu ne zaman olur. Ekseriyetin ittifak ettiği meselede ihtilaf çıkarıldığı zaman olur. Acaba üstad bu düsturları niye yazmış, hiç düşündük mü? Sadece okumamız için mi? Yoksa hadiselere tatbik etmemiz için mi? Evet, buyurun tatbik edelim. İttifak olan bir meselede ihtilaf çıkarmayalım.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt