Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Zahir (r.a) hakkında Efendimiz (s.a.v): "Zahir bizim çölümüzdür, bizse onun şehriyiz" (1 Kullanıcı)

_AYDIN_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Eyl 2009
Mesajlar
1,485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Zahir (r.a) hakkında Efendimiz (s.a.v): "Zahir bizim çölümüzdür, bizse onun şehriyiz"

Zahir (r.a) hakkında Efendimiz (s.a.v): "Zahir bizim çölümüzdür, bizse onun şehriyiz" buyururken neyi iltifat yapmaktadır?


Peygamber Efendimiz (a.s.m.), engelli sahabelere iltifatta ve ikramda bulunmuş, onlarla şakalaşmış, onların sosyal hayata katılımlarını sağlayan kolaylıklar getirmiş, meslekî anlamda ve istihdam boyutuyla yeni imkânlar sağlamıştır.

Mesela; Hz. Abdullah’a hem müezzinlik hem de yöneticilik görevi vermiştir. Bacağından sakat olan Hz. Muaz bin Cebel, bizzat Peygamberimiz (asv) tarafından Yemen valisi olarak tayin edilmiştir.

Peygamberimiz (asv)’in, toplum içinde hiçbir sosyal statüye sahip olmayan ve horlanan engellileri, şefkatli bir yaklaşım ile bu durumdan kurtarmıştır.

Bunlardan biri de Hz. Zahir’dir.

Zahir bin Harun adlı bu zat, çölden hediyelerle birlikte Resûlullah (asv)’a gelirdi. Resûlullah da ayrılacağı zaman Zahir’in ihtiyaçlarını tedarik ederdi. Resûlullah: “Zahir bizim çölümüzdür, biz de onun şehriyiz” buyururdu. Sert yapılı ve biraz da yakışıklı olmayan bir adam olmasına rağmen onu severdi. Bu ifade, “Zahir, bizim çölde yaşayanımızı temsil eder, biz de onun şehirde yaşayanını temsil ederiz” anlamına gelir.

Bu iltifatı şu noktalardan anlamak mümkündür:

Hz. Peygamber (a.s.m) -o anda orada bulunan insanlara- o yaşlı, bedevî adamla karşılıklı hediyeleştiklerini ilan ediyor. Bu ise, o kimseye büyük bir onur kazandırıyor. İşte bu bir iltifattır.

Hz. Peygamber (a.s.m) bu çok küçük çaptaki -karşılıklı- hediyeleşmeyi anlatırken, onu öyle güzel bir üslupla anlatıyor ki, kendisini onunla aynı kefeye koyuyor. “O bizim çölümüz” derken, o şahsın -kendileri için- çölde yetişen yiyeceklerin bir ambarı gibi gösteriyor, ona olan ihtiyacını ima ediyor ve böylece onun getirdiği şeylere değer veriyor. “Biz de onun şehriyiz” demekle de, kendisinin de şehirde bulunan eşyayı ona hediye ettiğini vurgulamakla, aralarında bulunan dostluğa işaret etmiştir. Bundan daha büyük bir iltifat olabilir mi?

Bir gün Resûlullah (asv), ürünlerini sattığı sırada Zahir’e yaklaşmış ve arkadan ona sarılmıştı; Zahir arkasına dönemiyor, kim olduğunu göremiyordu. “Bırak gideyim, kimsin sen?” dedi. Fakat arkasına döndüğünde Resûlullah (asv)’ı görünce sırtını Resûlullah’ın göğsüne yasladı. Resûlullah: “Kim bir köle satın alacak?” dedi. Zahir; “Ey Allah’ın Resulü! Allah için, işe yaramaz bu mal!” deyince, Resûlullah (asv) şöyle cevap vermişti: “Hayır; Allah indinde, senin değerin yüksektir.”

 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
43
Selamün Aleyküm.
Ellerinize sağlık Aydın kardşimiz.
Allah celle celalüh sizlerden razı olsun
Ne kadar güzel bir paylaşım. Ne kadar şey bilmiyormuşuz.
Öğrenmemiz gereken ne kadar da çok Hadir ve sünnet varmış.
Bizler şimdiki zamanı sorgularken toplumsal felaketleri sıralarken eksiklerin nerden kaynaklandığını asıl kaybettiğimiz noktayı bilmiyor görmüyoruz.
Tek çözüm Kuran ı Kerim Hadis ve Sünnet tir.
Allah celle celallüh bizleri anlıyan uygulayıp örnek olanlardan eylesin..amin.

selam ve dua ile
 
H

hado77

selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

ALLAH teala kalplere bakar ondan geçene ve onun taleplerine. bu taleplerdeki güzellikleri yansıtır. ancak bir gün onun verdiği cihazatı kötüye kullananların üstünlüğü gibi addedilen bir devirle karşılaşılırsa bir iftira veya zan nevinden iki meleğe atılan iftiranın aksü lameli görülür. ALLAH teala hikaye edeilen olayda iki meleğin bir kadın tarafından yoldan çıkarıldığı ve o iki meleğe ceza nevinden bir kuyuda başaşağı ayaklarından bağlanarak bekleme cezası verildiği söylenir. bu bir hakktı vemeleklerin hakkı imanın şartlarından bir cüz olduğu için düzeltilmesi de aynı anlayışa sahip olanların aynı cezaya müstahak hale getirilmesi ile neticeleniyordu.

ALLAH tealanın böyle bir denemesi yoktu ama buna inana veya duyanların amelini düzeltmek denen hal bakımından kadın veya güzellik haletini ALLAH tealaya olan bağlılığını bildirmeksizin nefsi tutmuyla hayra değerlendireceğini iddia eden her kişiye verilen bir ders veya ceza nevinden her türlü meselyi tepe üstü seyretme hali bir takım kullara hak olmuştu.

ALLAH tealanın mahreme karşı bakışı kesinlikle bu hususn zu istimal edilmemesi yönündeydi. eğer bir suistimal olursa bu neviden bir anlayış ile görüntüleri ve anlayışı retinaya düştüğü halde bırakacak ve zahiren güzel görünen şeyler şerre kalbedebilecekti. zira mahrem demek haram-i şerifte başlayan bir put yıkımının başlangıç noktasıdır. burdaki putları misafir eden ALLAH teala hal lisanı bakımından insanlardaki esas zinakarlıkların varlığından haber veriyordu.

kul zahiren güzel gösterilse de mahrem anlayışında sabit kalırsa o zaman da meselenin tamamı yani retinadaki görüntünün beyin tarafından işlenmiş hali anlam bakımından değer kazanıyordu.

bu nedenle özellikle mahrem anlayışa dikkat katımızdan esenlik verilenler sınıfına dahil olmayı gerektirir. ALLAH teala zahiri güzelliklerin ifsadıyla çirkin arkadaşlıklar onlara olan saygıyla da daha güzeli olan ehl-i beyte yakınlaşma fırsatı tanır.

evini ve gönlünü nefis putundan temizleyen latı uzzayı menatı bir kez daha alt eder ve onları temizleyen insanlar radıyallahu teala anh ile münasebattar olabilir. daha ileri seviyede bir beyti mamur eden de artık ehl-i beyt künyesine doğru yol alır.

ALLAH TEALA Bizlerden razı olsun.
 

_AYDIN_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Eyl 2009
Mesajlar
1,485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Selamün Aleyküm.
Ellerinize sağlık Aydın kardşimiz.
Allah celle celalüh sizlerden razı olsun
Ne kadar güzel bir paylaşım. Ne kadar şey bilmiyormuşuz.
Öğrenmemiz gereken ne kadar da çok Hadir ve sünnet varmış.
Bizler şimdiki zamanı sorgularken toplumsal felaketleri sıralarken eksiklerin nerden kaynaklandığını asıl kaybettiğimiz noktayı bilmiyor görmüyoruz.
Tek çözüm Kuran ı Kerim Hadis ve Sünnet tir.
Allah celle celallüh bizleri anlıyan uygulayıp örnek olanlardan eylesin..amin.

selam ve dua ile


ve aleyküm selam kardeşim...
amin inşaALLAH...
beğenmene sevindim kardeşim,bi abimiz sohpette anlatmıştı hz.zahir(r.a) bende bi araştırma yaptım hakkındaki bilgileri fanal öğrenmek istedim,karşıma bunlar çıktı bende kardeşlerimle paylaşmak istedim:eek:
malesef bilmediğimiz çok şey var kardeşim...
selam ve dua'ile,RABBİME emanet ol...
 

_AYDIN_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Eyl 2009
Mesajlar
1,485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

ALLAH teala kalplere bakar ondan geçene ve onun taleplerine. bu taleplerdeki güzellikleri yansıtır. ancak bir gün onun verdiği cihazatı kötüye kullananların üstünlüğü gibi addedilen bir devirle karşılaşılırsa bir iftira veya zan nevinden iki meleğe atılan iftiranın aksü lameli görülür. ALLAH teala hikaye edeilen olayda iki meleğin bir kadın tarafından yoldan çıkarıldığı ve o iki meleğe ceza nevinden bir kuyuda başaşağı ayaklarından bağlanarak bekleme cezası verildiği söylenir. bu bir hakktı vemeleklerin hakkı imanın şartlarından bir cüz olduğu için düzeltilmesi de aynı anlayışa sahip olanların aynı cezaya müstahak hale getirilmesi ile neticeleniyordu.

ALLAH tealanın böyle bir denemesi yoktu ama buna inana veya duyanların amelini düzeltmek denen hal bakımından kadın veya güzellik haletini ALLAH tealaya olan bağlılığını bildirmeksizin nefsi tutmuyla hayra değerlendireceğini iddia eden her kişiye verilen bir ders veya ceza nevinden her türlü meselyi tepe üstü seyretme hali bir takım kullara hak olmuştu.

ALLAH tealanın mahreme karşı bakışı kesinlikle bu hususn zu istimal edilmemesi yönündeydi. eğer bir suistimal olursa bu neviden bir anlayış ile görüntüleri ve anlayışı retinaya düştüğü halde bırakacak ve zahiren güzel görünen şeyler şerre kalbedebilecekti. zira mahrem demek haram-i şerifte başlayan bir put yıkımının başlangıç noktasıdır. burdaki putları misafir eden ALLAH teala hal lisanı bakımından insanlardaki esas zinakarlıkların varlığından haber veriyordu.

kul zahiren güzel gösterilse de mahrem anlayışında sabit kalırsa o zaman da meselenin tamamı yani retinadaki görüntünün beyin tarafından işlenmiş hali anlam bakımından değer kazanıyordu.

bu nedenle özellikle mahrem anlayışa dikkat katımızdan esenlik verilenler sınıfına dahil olmayı gerektirir. ALLAH teala zahiri güzelliklerin ifsadıyla çirkin arkadaşlıklar onlara olan saygıyla da daha güzeli olan ehl-i beyte yakınlaşma fırsatı tanır.

evini ve gönlünü nefis putundan temizleyen latı uzzayı menatı bir kez daha alt eder ve onları temizleyen insanlar radıyallahu teala anh ile münasebattar olabilir. daha ileri seviyede bir beyti mamur eden de artık ehl-i beyt künyesine doğru yol alır.

ALLAH TEALA Bizlerden razı olsun.


ve aleyküm selam kardeşim...
katkıların için sağol...
ellerine sağlık...
selam ve dua'ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt