Her şeyden önce sabah namazına kalkmak için belirli bir saatiniz olmalıdır. Genelde anne ve babalar, nasıl olsa çocuğum geç kalkıyor, diye güneşin doğmasına bir saat kala seslenmeye başlarlar. Gençler de, henüz daha erken diye işi yavaştan alırlar. Oysa büyükler her gün belirli bir saatte kaldırsa, gençler de kalkmaya kararlı olsalar sorun çözülür.
Sabah namazına kimileri saatlerce önce kalkar, teheccüt namazı kılar, Kur’an ve dua okur, ibadet ederler. Kimileri de beş on dakika önce kalkar. Makul olan en geç vakit, güneşin doğmasına yarım saat kaladır. 20 dakika içinde ihtiyacı gidermek, abdest almak ve namaz kılmak gerekir. Namaz kıldıktan sonra 10 dakika zaman kalmalıdır. Çünkü, bir aksilik durumunda tekrar abdest almak ve namaz kılmak için ihtiyatlı olmalısınız.
Gençler yarım saat kala büyüklerinin sesini duyduklarında hemen yataktan fırlamalıdır. Çünkü, zaten yarım saat kalmış. Beş on dakika fazla uyusanız, bir şey kazanmaz, az uyusanız bir şey kaybetmezsiniz. Yatmadan önce bu hususta sizi namaza kaldıracak kimseyle uzlaşmanız ve kararlı olmanız gerekir.
Eğer sizi namaza kaldıracak kişi, anne ve babanızın dışında bir kişiyse, fazla nazlanamazsınız. Ancak bu durumda da kimi inatlaşmalar, kırgınlıklar olabilmektedir. Bazı öğrenciler birkaç arkadaşıyla aynı evi paylaşırlar. Ortak bir kaderi yaşadıkları için daha hoşgörülü, daha anlayışlı olmaları gerekirken, aralarında pürüzler, anlaşmazlıklar olur. Bunlar sabah namazına kaldırmaya kadar yansır. Bazı gençlerin, “Aslında namaza kalkacağım ama, arkadaşımın kaldırış biçimine kızdığım için kalkmıyorum” dediklerini duydum. Ne kadar gereksiz ve anlamsız bir tepki.
Sizi namaza kaldıran kişi, gereken nezaket ve yumuşaklıktan uzak bile davransa, ona karşı yapmanız gereken namaza kalkmayarak tepki vermek değil, sorunu diyalogla çözmektir. Gündüz o kişiyle görüşür, namaza kaldırırken daha nazik davranmasını isteyebilirsiniz. İkili ilişkilerin sağlıklı gelişmesi için en güzel yöntem doğru iletişimdir. Siz meramınızı anlatın, ama buna rağmen o kişi kaba davranırsa, siz namazınızı bırakmayın.
Uyuyan insan, ışığın birden yanmasından, yüksek sesle bağrılmasından rahatsız olur. Nefsin rahatsızlığını, başkasına yıkmamak gerekir. Sorumluluk sizdedir, başkasına atmayın.
Namaza kaldırmak için başkasına haber vermeniz, her zaman anlattığımız durumlardaki gibi düzenli olmaz. Bazen de bütün imkânlardan mahrum olursunuz. Bu durumda bir başka kişiye, sizi bizzat veya telefonla uyarması için haber vermeniz gerekir.
d- Nöbetleşe beklemek
Öyle olumsuz bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz ki, namaza kaldıracak her şeyden mahrum olabilirsiniz. Lisede öğrenciyken beş kişi aynı evde kalıyorduk. Evimizde telefonumuz yoktu. Saatimiz bozulmuştu. Tamamen çözümsüzdük. Bu durumda her birimiz birer saat uyanık kalarak nöbet tutmaya karar verdik. Herkes bir saat uyanık kalıyor, kitap okuyor, sıradaki kişiyi kaldırıp yatıyordu. En son kişi ise, hepimizi namaza kaldırdı. Böylece namazımızı tehlikeye atmaktan kurtulmuş olduk. Biraz zahmet çekmiş, uykusuz kalmıştık. Ama sabah namazını zamanında kılmanın doyumsuz huzurunu tatmıştık. Cenab-ı Hak, hiç kimseye sabah namazına kalkamamak veya namazı kazaya bırakmak gibi bir acı yaşatmasın.
Nitekim ünlü şairlerimizden Yahya Kemal Beyatlı, “Ezansız Semtler” isimli yazısında, bir bayram namazı hatırası anlatır. “Büyükada’da oturuyordum. Bayramda bayram namazına gitmeye niyetlendim. Fakat frenk hayatının gecesinde sabah namazına kalkılır mı? Sabah erken uyanamamak korkusuyla o gece hiç uyumadım. Vakit gelince abdest aldım” diyen Beyatlı, bu ilginç formülü hatırlatır bize.
Belki ömrünüzde bir kez uygulayacaksınız, belki de hiç gerek duymayacaksınız bu yönteme. Ama aklınızın bir köşesinde bulunsun. Belki bir gün lâzım olur. Sık sık tekrar ettiğimiz gibi, bir vakit namaz bile dünyalara değer.
4. Sabah namazına nasıl kaldırılır?
Sabah namazına kalkmak kadar kaldırmak da çok önemlidir ve beceri ister. Eğer siz bulunduğunuz yerde sabah namazına herkesten önce kalkıp başkalarını da kaldıran birisi iseniz, bilin ki, yaptığınız iş çok mühim, hassas ve değerlidir. Bunun şuurunda olun.
Sabah namazına kaldıracağınız kişiye uygun bir şekilde hareket etmelisiniz. O kişi, anneniz, babanız, eşiniz, çocuklarınız veya arkadaşlarınız olabilir.
Öncelikle kimi kaldırıyor olursanız olun, tatlı, yumuşak, içten ve şefkatli bir dil kullanın. Kimileri, eliyle uyuyanı veya yatağı sarsarak, bağıra bağıra, kişiyi inciterek seslenir.
Uyuyan kişinin yattığı odanın kapısını sertçe açıp, hışımla içeri girip, hemen lâmbayı yakıp bağırmaya başlamak yanlıştır. Uyuyan insanın psikolojisini anlamak, tam bir sessizlik içinde ve karanlıkta iken mışıl mışıl uyuyan birisinin, gürültüyle birlikte gözünü acıtan ışığa nasıl tepki vereceğini tahmin etmek gerekir.
Evet, niyetiniz çok güzel ve samimîsiniz. Bir mü’mini sabah namazı gibi en mühim ve en vazgeçilmez bir göreve çağırıyorsunuz. Ancak olumsuz davranışlar, sizin arzunuzun tam tersi bir sonuç almanıza sebep olabilir.
Nitekim bazı kimselerin sabah namazına kaldırış biçimi; yeni, tecrübesiz ve imanı zayıf kimseleri ibadetten soğutabilir. Bu konuda inatlaşmaya gerek yoktur. Özellikle kaldıracağınız kişi sizden büyük ise, mutlaka daha anlayışlı ve yumuşak olmalısınız.
Zaten namaz gönül işidir. Kişi kendi isteğiyle, yürekten arzu ederek kılmalıdır. Namaz zorla, ite kaka kılınmaz. Rabbimiz isteseydi, hepimize huzurunda boyun eğdirirdi. Ama O, zor ve baskıyla değil, gönülden arzulayarak namaz kılmamızı istiyor.
Eğer namaza kaldıracağınız kişi eşiniz ise, biraz daha teşvikkâr olmalısınız. Çünkü, eşlerin birbirine karşı hem nazları geçer, hem de karşılıklı yaptırımları vardır.
Eğer sabah namazına kaldıracağınız kişiler çocuklarınız ise, küçükken aşırı teşvik edici ve özendirici, büyüdüklerinde biraz tatlı sert olun. Ama asla baskıcı ve cezalandırıcı olmayın. Sizin göreviniz, namazı sevdirmek, nefret ettirmek değil.
Siz namazı öyle güzel anlatın ve bazı hediyelerle çekici hâle getirin ki, onlar sabah namazına kaldırmanız için yalvarsınlar. Siz de, “Madem çok istiyorsunuz, peki kaldırayım” diyerek sorumluluğu onların üzerine yıkın.
Mümkün mertebe namaz kılmadığı için ceza vermek yerine, kılarsa ödül vermeyi tercih edin. Çünkü, ödüllendirmek her zaman daha etkilidir.
Bazı anne ve babalar, çocuklarına güya şefkat ettikleri için namaza kaldırmıyorlar. “Aman çocuğum üşümesin, aman uykusuz kalmasın” diye düşünüyorlar. Daha sonra da, “Neden çocuğum namaz kılmıyor” diye yakınıyorlar.
Hiç şikâyet etmeyin. Çünkü, bunu siz istediniz. Cehennemin ateşini düşünmeden çocuğunuza acıdınız. Oysa namaz kılmamanın nasıl bir azaba yol açacağını düşünerek çocuğunuzu namaza kaldırmalıydınız. Her şey küçükten öğrenilir.
Rabbimizin şu anlamdaki emri, tüm anne babaları düşündürmelidir:
“Ailene namazı emret; sen de namaza sabır ve sebatla devam et.” (Taha:132)
Anne ve babanın çocuklarına karşı en büyük görevlerinden birisi, namazı sevdirerek ve teşvik ederek kıldırmasıdır.
1. Tâhâ Sûresi, 130.
2. Riyazü's-Sâlihîn, 2:411.
Cemil Tokpınar