selamun aleykum
ALlah CC Razı ayşegül kardeşim ...
selam ve dua ile ...
aleykum selam..
aminenurcum yorumun için cok teşekkürler
Allaha emanet ol =)
selamun aleykum
ALlah CC Razı ayşegül kardeşim ...
selam ve dua ile ...
amin kardeşim.Allah razı olsun.GAFLETİ YOK ETMEK VE
KOVMAK
Hani anlatılır: Adamın bir tanesi ölüm döşeğinde iken "Demeti beş lira! Demeti beş lira!" diye sayıklayarak ölmüş. Son nefesini niye böyle vermiş? Eee adam ömrünü pazarda "Demeti beş lira!" diye bağırarak geçirince, son nefesini de böyle veriyor. Peki, böyle demese miydi? Desin elbette, ama "Allah" da desin, "Lâ ilâhe illallâh" da desin. Böylece ağız zikre alışsın ki, son anda diline o gelsin. Zira Efendimiz "Yaşadığınız gibi öleceksiniz." buyuruyor
Bu arada şunu da belirtelim ki; zikrin pek çok çeşidi vardır. Zikir, Allahu Teâlâ'yı sadece lisanla anmak değildir.
Tüm uzuvlarımızı Allah'ın emir ve yasaklarına uygun şekilde kullanmak da zikirdir. Zikrin iki kanadı olduğunu kabul edersek, bu kanatlardan biri Allah'ın emirlerine uymak,
diğer kanat ise, haramlarından kaçmaktır.
Lisanıyla Allah'ı zikredip, harama helâle dikkat etmeyen, insanların hakkına hukukuna tecavüz edip, haramlarla meşgul olan kimsenin, lisanı ile hâli tezat teşkil eder. Zira zikirden maksat, Allah'ı bilmek ve O'nun emirlerine tâbi olmaktır. Yoksa zikir, sadece tesbih dolaştırmak değildir.
Zikrin çeşitleriyle alâkalı olarak Üstadımız Hacı Ali Haydar Efendi Kuddise Sirruhu Hazretleri, "Mevlâ Teâlâ anılarak, kast ve yâd edilerek işlenen her iş, söz, sükut ve hareket Mevlâ'yı zikir sayılır. Herhangi bir uzvu hak için kullanmak, o uzvun zikridir.
İşte bu vechile zikrin kaynağı, çeşitleri ve mertebeleri pek çoktur ve Mevlâ tarafından emir buyrulan zikri kesir (çok zikretmek) bu şekilde meydana gelir." buyurmuştur.
Yine bununla alâkalı olarak İmam Rabbânî Hazretleri şöyle buyuruyor: "Hangi şekille olursa olsun zikirden gaye, "gafleti yok etmek ve kovmak" tan ibarettir.
Yoksa zikir, zannedildiği gibi sadece "Lâ ilâhe illallâh" veya "Allah" kelimelerini tekrardan ibaret değildir
Öyleyse Allah'ın emrini yerine getirmeyi, yasaklarından kaçınmayı ifade eden her şey zikrin şümulü içindedir."
Rabbim bizleri, fuzûlî ve malayâni lakırdılar ederek vakit geçirenlerden değil, dilleri Allah'ın zikriyle ıslak kalan salih kullarından eylesin... Fî Emanillah!
HER ŞEY O'NU ZİKREDİYOR
Bir şeyh Efendi, müridlerini imtihan kastıyla onlara "Çiçek getirin." diye emretti. Müridlerin hepsi dağıldılar ve bir müddet sonra ellerinde birer çiçekle şeyhlerinin huzuruna çıktılar.
Fakat onlardan bir tanesi elinde sapı kırık bir çiçekle geldi. Bu mürid şeyhin en çok sevdiği, diğer müridlerin ise, çok kıskandıkları biriydi. Bu durumu gören diğer müridler "Şuna bak! Şeyhimize sapı kırık bir çiçeği lâyık görmüş." diyerek onu kınadılar. Şeyh Efendi, müridlerinden çiçekleri kabul ederken sıra o müridine gelince, "Niçin sapı kırık çiçek getirdin evladım?" diye sordu. O mürid, "Efendi Hazretleri, hangi çiçeğe vardıysam Allah'ı zikrederken buldum, yalnızca bu zikretmiyordu; onun için bunu getirdim." diye cevap verdi.
Çiçek dalında olduğu müddetçe Allah'ı zikrediyor.
Evimizdeki kapılar, pencereler, tavanlar, lambalar, halılara varıncaya kadar hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. "Peki, biz bu zikirleri niçin duymuyoruz?" dersen, tüm bunlar kendi lisanı hâliyle Mevlâ'yı zikrederler. Nitekim âyeti kerimenin sonunda "siz onların tesbihini anlamazsınız." buyrulmuştur.
Ekâbirden bazı zatlar, "Eğer insanlar evlerinde bulunan eşyaların tesbihlerini duysalardı, kendilerinden geçerlerdi." demişlerdir.
Bir başka âyeti kerimede ise Rabbimiz, "Siz beni zikredin, ben de sizi zikredeyim..."(4) buyurmuştur. Tabi-î bizim Allah'ı zikretmemiz ile, Allah'ın bizi zikretmesi, aynı değildir.
Bunun pek çok mânaları vardır. Bunlardan birkaçını zikredecek olursak:
"İtaat etmek sûretiyle beni zikredin ki, ben de yardımımla sizi zikredeyim."
"Dua etmekle beni zikredin ki, ben de icabet ve ihsanla, (istediğinizi vermekle) sizi zikredeyim.""İstiğfarla beni zikredin ki, ben de mağfiretle (af ederek) sizi zikredeyim."
Bu âyeti kerimede geçen "Siz beni anın, ben de sizi anayım." ifadesi aslında "Siz beni sevin, ben de sizi seveyim." demektir. Yani Mevlâ'yı ne kadar çok zikredersek, O'na olan sevgimiz de o kadar çok demektir. Zira Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm, "Kim bir şeyi severse, onu çok anar." buyurmuştur.(5)
Bir başka ifadeyle Allahu Teâlâ'nın bir kulunu sevdiğinin alâmeti, o kulun Allah'ın zikriyle meşgul olmasıdır
Zikirde önce kul, sonra Mevlâ; muhabbette ise, önce Mevlâ, sonra kul gelir. Yani kul önce Mevlâ'sını zikredecek ki, Mevlâ da onun kalbine muhabbetini koysun; böylece o da Rabbisini sevebilsin.
Çünkü muhabbet, Allah vergisidir, onu kalbine koyacak olan Allah'tır. İşte bu da senin zikrine bağlanmıştır.
Yani Mevlâ'yı ne kadar zikreder ve anarsan, o kadar O'na yakın ve sevgili olursun. O hâlde zikir, Allah'ı sevmenin yolu, sevdiğini yâd etmenin usûlüdür.
amin kardeşim.Allah razı olsun.
selamunaleykum kardeşim emeğıne sağlık
her daım RABBIMIZI zıkredelım inşaallah
allaha emanet olun
selam ve dua ıle