mustafa_xtar yazdı:
Veli, Allahu Tealânın dostu demektir. Bir müminin, Ben Allahın dostlarını sevmiyorum. demesi mümkün değildir. Derse küfre düşer. Velileri ölçüsüz yücelten ise şirke girer. Böylece, birisi inkâr etmekle, diğeri de aşırıya gitmekle tehlikeye düşer. Demek ki, doğrudan imanımızı ilgilendiren bu konuda ölçüyü bilmemiz gerekiyor.
Hiç şüphesiz, mutlak sevgiye layık olan Allahu Tealâ’dır. Sevgiyi ve sevdiklerimizi yaratan Odur. Sevgi, Allahu Tealânın bir sırrı ve insanlığa en güzel hediyesidir. Onu Allah için yerinde kullanmak gerekir
Bir şahsı veya bir şeyi Allahı sever gibi sevmekle, Allah için sevmek arasında fark vardır. Allah için sevmek, Allahu Tealânın: Bu benim sevdiğimdir; onu siz de seviniz. dediği şeyleri ve şahısları Allah’ın rızasına ulaşmak için sevmektir.
Allah sevgisini tatmanın ve ispat etmenin tek yolu Yüce Allah’ın sevdiklerini sevmektir. Herkes kalbindeki Allah sevgisini kendisi ölçebilir. Bunun yolu, Allahu Tealânın sevdiği şeyleri ne kadar sevdiğimize ve onlara ne derece değer verdiğimize bakmaktır. Mesela Allahın sevgilisi Hz. Peygamber (A.S.), kendisini anne-baba, evlat ve bütün insanlardan daha fazla sevmeyen müminin gerçek imana ve Allah’ın dostluğuna ulaşamayacığını belirtmiştir. (Buharî, Müslim)
Allah için sevilecek kimselerin başında, peygamberlerden sonra Ashab-ı Kiram gelir. Sonra kâmil mürşidler ve diğer bütün müminler gelir.
Her devirde Allah için sevilmeye layık, canını ve malını Allah yoluna adamış öyle kâmil veliler bulunur ki, onlar ilahi aşk için bir merkez durumundadır. Allahu Tealâ yeryüzünde en büyük sermaye olan ilahi aşkı onların kalbine emanet etmiştir. İlahi aşk ve edeb onların her şeyine yansımıştır. Onlar Allah’ın boyası ile boyanmıştır. Onların kalbine bağlanan kalpler, nasip, niyet, samimiyet ve kabiliyetlerine göre o aşktan nasiplenirler. Bu sevgi kalbi saflaştırır, insanı olgunlaştırır.
m_muaz yazdı:
şimdi bende butun kitabı yazayımmı.kardeşim sevıyorum senı devam inş.B)
elzem yazdı:
mustafa_xtar yazdı:
Veli, Allahu Tealânın dostu demektir. Bir müminin, Ben Allahın dostlarını sevmiyorum. demesi mümkün değildir. Derse küfre düşer. Velileri ölçüsüz yücelten ise şirke girer. Böylece, birisi inkâr etmekle, diğeri de aşırıya gitmekle tehlikeye düşer. Demek ki, doğrudan imanımızı ilgilendiren bu konuda ölçüyü bilmemiz gerekiyor.
Hiç şüphesiz, mutlak sevgiye layık olan Allahu Tealâ’dır. Sevgiyi ve sevdiklerimizi yaratan Odur. Sevgi, Allahu Tealânın bir sırrı ve insanlığa en güzel hediyesidir. Onu Allah için yerinde kullanmak gerekir
Bir şahsı veya bir şeyi Allahı sever gibi sevmekle, Allah için sevmek arasında fark vardır. Allah için sevmek, Allahu Tealânın: Bu benim sevdiğimdir; onu siz de seviniz. dediği şeyleri ve şahısları Allah’ın rızasına ulaşmak için sevmektir.
Allah sevgisini tatmanın ve ispat etmenin tek yolu Yüce Allah’ın sevdiklerini sevmektir. Herkes kalbindeki Allah sevgisini kendisi ölçebilir. Bunun yolu, Allahu Tealânın sevdiği şeyleri ne kadar sevdiğimize ve onlara ne derece değer verdiğimize bakmaktır. Mesela Allahın sevgilisi Hz. Peygamber (A.S.), kendisini anne-baba, evlat ve bütün insanlardan daha fazla sevmeyen müminin gerçek imana ve Allah’ın dostluğuna ulaşamayacığını belirtmiştir. (Buharî, Müslim)
Allah için sevilecek kimselerin başında, peygamberlerden sonra Ashab-ı Kiram gelir. Sonra kâmil mürşidler ve diğer bütün müminler gelir.
Her devirde Allah için sevilmeye layık, canını ve malını Allah yoluna adamış öyle kâmil veliler bulunur ki, onlar ilahi aşk için bir merkez durumundadır. Allahu Tealâ yeryüzünde en büyük sermaye olan ilahi aşkı onların kalbine emanet etmiştir. İlahi aşk ve edeb onların her şeyine yansımıştır. Onlar Allah’ın boyası ile boyanmıştır. Onların kalbine bağlanan kalpler, nasip, niyet, samimiyet ve kabiliyetlerine göre o aşktan nasiplenirler. Bu sevgi kalbi saflaştırır, insanı olgunlaştırır.
herşey YÜCE RABBİMİN rızası için.RABBİM bizi sevdiği kullarından eylesin
tebessumd yazdı:
MUSTAFA KARDEŞİM ELLERİNE SAĞLIK.RABBİM EMEKLERİNİN KARŞILIĞINI ZAYİ ETMEZ İNŞALLAH KARDEŞİM. .ALLAH CC RAZI OLSUN.
sa kardeşim.buraya yazmak istedim çünkü bu konunu açıldığını görmemiştim.hiç sıkılmadan okudum.okumayan kardeşlerimiz vardır düşüncesiyle formu tekrar öne almak gerekir diye düşündüm.allah razı olsun.Bazıları, tevhidi koruma niyetiyle takvasıyla meşhur velilere, özellikle de kâmil mürşidlere hürmet, tazim ve edepten kaçmakta ve aynı zamanda halkı da bundan sakındırmaktadırlar. Bu kimseler, bilerek veya bilmeyerek imanî bir tehlike içine ve ilâhî tehdit altına girmektedirler.
Oysa tereddüde ne gerek var. Bu ümmetin salihleri ve irşadla meşgul kâmilleri, hiçbir zaman yahudi ve hıristiyanların alimleri gibi ilâhî sınırları ve edebi çiğnemediler ki tehlike arzetsinler. Kâmil velilere Allah için hürmet gösteren sadık talipler de onları kulluk vasfından ve mükellefiyet bağından çıkarmadılar ki şirke ve zarara girsinler. Herkes herşeyini Kuran ve Sünnet edebine göre yaptıktan sonra sonuç rahmet ve cennettir. Bu hürmeti putlara yapılan tazime, zalimlerin önünde baş eğmeye veya mevki sahiplerine yağ çekmeye benzetenler, belli ki ilâhî edeb ve hürmeti bilmiyor; hak ile batılı, nur ile ateşi birbirine karıştırıyorlar.
Bilinmelidir ki, kâmil mürşidin müridinden, üstadın talebesinden, imamın cemaatinden istediği edeb, kendi adına ve nefsi hesabına değildir. Kâmil mürşid ve rabbanî alimler, talebelerini ilâhî edeble edeblendirmek ve onları Cenab-ı Hakk'ın huzurunda kabul görecek şerefli bir kul haline getirmek için uğraşırlar.
İmam Şa'rani (K.S.) der ki: Mürid, mürşidi tarafına ayağını uzatmama edebine bile dikkat etmeli, en küçük adapsızlığı basit görmemeli, huzurunda ve gıyabında edebe dikkat etmelidir. Bu edebi elde eden mürid, nihayet Allahu Teâlâya karşı edebli olma haline yükselir. Çünkü mürşid mürid için manen yükselme sebebi, marifet ve edeb mektebidir. (el-Envaru'l-Kudsiyye)
Kâmil mürşid, alim, arif ve salihtir. Allahın dostu, Peygamberimizin vârisidir. Terbiyemizle uğraşan manevi bir babadır. O bütün vasıflarıyla hürmet ve saygıya layıktır. İçeri girince ayağa kalkmak, ziyaret ederken elini öpmek, huzurda edeb için boyun büküp sessizce oturmak, devamlı yüzüne bakmaktan sakınmak hürmetin zahirî şeklidir.
Ölçüsüz yüceltmenin tehlikesi
Rasulullah (A.S.) Efendimiz’in şu uyarısı pek çok tehlikenin önünü kesmektedir:
Ey insanlar! Sözünüzü dikkatli söyleyin. Sakın şeytan sizi basit ve boş şeylere sevketmesin. Ben, Abdullah'ın oğlu Muhammed ve Allahın Rasulüyüm. Vallahi, sizin beni Allah'ın yücelttiğinden daha yükseğe çıkarmanızı sevmem. (Ahmed, İbnu Kesir)
Bu uyarı, ümmetin önünde bulunan bütün imam ve mürşidlerin, cemaat ve müridlerin temel anlayışı olmalıdır. Herhangi bir mürid, önündeki mürşidi övme ve yüceltme adına esasen anlamadığı, bizatihi tecrübe ve müşahede etmediği hal ve makamları, yetki ve tasarrufları ona ait göstermekle uğraşmamalıdır. Buna gerek olmadığı gibi, bu tip yakıştırmaları ispat etme imkanı da yoktur.
Bir şeyhin, Allahu Teâlâ gibi herşeyi bildiğini söylemek küfürdür. Onun bütün alemi elinde tuttuğunu iddia etmek haramdır. Mürşidi adına keşif ve kerametler uydurmak, böyle hikayelerle onu insanların nazarında yücelteceğini sanmak, koyu bir cehalettir. İlmi, edebi, takvayı, taatı, hizmet ve cihadı hafife alıp, gördüğü rüyalar ve hülyalar ile şeyhini tanıtmaya, tasavvufu anlatmaya çalışmak; mürşid adına bir cinayet, temiz tasavvuf yoluna ihanettir. Görünen hallerden ve yaşanan fiillerden birşey anlamayıp rüyalarda hikmetler aramak, feraset değil gaflettir. Asıl hürmet ve edeb mürşidin huzurunda değil, onun bulunmadığı yerlerde muhafaza edilmelidir.
Şu örneği iyi düşünelim:
Rasulullah Efendimiz (A.S.) abdest aldığında, Ashab-ı Kiram Rasulullah'ın abdest suyunu kapıp, yüzlerine ve vücutlarına sürüyorlardı. Rasulullah (A.S.):
Niçin böyle yapıyorsunuz? diye sordu. Dediler ki:
Bereketlenmek ve sevap kazanmak için! Bunun üzerine Efendimiz:
Kim Allah ve Rasulü’nün kendisini sevmesini istiyorsa (böyle şeyler yerine), konuştuğunda doğru söylesin, emanete ihanet etmesin ve komşusuna eziyet etmesin. buyurdu. (Heysemî, Kurtubî)
Demek ki müridin mürşidine olan saygı ve sevgisi, sırf şekilde kalan hareketlerle, el öpüp yerlere serilmelerle değil; kalpteki samimiyet, haldeki istikamet, ve insanlara Allah için hizmetle ispat edilebilir
DR. Dilaver SELVİ
emeğinize sağlık..ben bu tarz şeylere pek itibar ettiğimi söyleyemem..sonuçta insanların dini manada öğrendikleri ilim, yine onların yararınadır.bundan dolayı herhangi bir cemaate üye olmak, ya da onların yönlendirmeleri istikametinde dini yaşantıma yön vermek benim pek olumlu bakmadığım şeyler...bununla ilgili birçok makale okumuştum...peygamberimizden başka kimsenin yüceltilmemesi gerekiyor, özellikle bu tarz kişilere körü körüne bağlanıp her şeyi Allah rızasından önce, bu kişiler istediği için yapanlara diyorum..burada yüceltilen kişi tevazu göstermeli ve şirk boyutuna vardırmamalıdır bazı şeyleri..yazdığınız gibi ölçüsünde yapılmalıdır bazı şeyler...paylaştığınız için teşekkürler..selam ve dua ile