Varlıkta İmtihan Daha Zordur
Allahü teâlânın ezeldeki takdirine ve taksimine inanan bir kimse, cenab-ı Hakkın rızasından başka bir şey düşünmez. Böyle olan bir kimse, nafakası olmadığı zaman, sabır ve kanaat eder ve Allahü teâlânın kendisi için takdir ettiğinden razı olur. Allahü teâlâ emrettiği için rızık kazanmaya çalışır ve çalışırken, ibadetlerini terk etmez, haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını sarf ederken de, İslamiyet’e uyar. Böyle kimseye, zenginlik de, fakirlik de faydalı olur. Dünya ve ahiret saadetine kavuşmasına sebep olur. Fakat, nefsine uyarak, sabır ve kanaat etmeyen kimse, Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı olmaz. Fakir olunca, az verdin diye, itiraz eder. Zengin olursa, doymaz, daha ister. Kazandığını haramlara sarf eder. Zenginliği de, fakirliği de, dünyada ve ahirette felaketine sebep olur.
Dinimizde, çalışıp kazanmak ibadettir ve zengin olmak günah değildir. Zira Allahü teâlâ, şükreden zenginleri sever. Ancak zenginlik, güzellik, gençlik, makam ve şöhret sahibi olmak, iki tarafı keskin bıçak gibidir. İnsanı aziz ettiği gibi, zelil de edebilir. Kişiyi, Allahü teâlâya yaklaştırdığı gibi, uzaklaştırabilir de...
Enfal suresinin yirmi sekiz ve Tegabün suresinin on beşinci âyetlerinde mealen; (Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizi imtihan etmek için verildi. Allahü teâlâ, iyiliklerinize karşılık, size çok büyük ecir verecektir) buyurulmaktadır.
Varlıkta imtihan yani Allahü Teâlâya ibadet edebilmek, emirleri yapıp, haramlardan sakınabilmek daha zordur. Çünkü varlıkta, nefsin bütün arzuları ayaktadır, mevcuttur. Yoklukta ise, nefsin arzularını yerine getirecek imkanlar zaten yoktur. Ama elde imkanlar varken, nefsi frenlemek daha zor olmaktadır. Dolayısıyla insan, eline geçen imkanlar sebebiyle ne oldum delisi olmamalı, insanların takdirlerine kulak asmamalı ve aslını unutmamalıdır. İnsanın aslı, bir avuç topraktır. Cenab-ı Hak, insana, bir kullanma yetkisi, imkanı vermiştir. İnsan da, verilen bu imkanı, ya hayırda veya şerde kullanacaktır. Bunun içindir ki, verilen bu imkanları, hayırda kullanmalı ve hayırlı sonuçlar almalıdır. Şerde kullanan, şerle karşılaşır ki, bu da gâyet tabiidir.
Ahirette, Cennet ve Cehennemden başka yer olmadığını da unutmamalıdır...
Allahü teâlânın ezeldeki takdirine ve taksimine inanan bir kimse, cenab-ı Hakkın rızasından başka bir şey düşünmez. Böyle olan bir kimse, nafakası olmadığı zaman, sabır ve kanaat eder ve Allahü teâlânın kendisi için takdir ettiğinden razı olur. Allahü teâlâ emrettiği için rızık kazanmaya çalışır ve çalışırken, ibadetlerini terk etmez, haram işlemez. Kazanırken de, kazandığını sarf ederken de, İslamiyet’e uyar. Böyle kimseye, zenginlik de, fakirlik de faydalı olur. Dünya ve ahiret saadetine kavuşmasına sebep olur. Fakat, nefsine uyarak, sabır ve kanaat etmeyen kimse, Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı olmaz. Fakir olunca, az verdin diye, itiraz eder. Zengin olursa, doymaz, daha ister. Kazandığını haramlara sarf eder. Zenginliği de, fakirliği de, dünyada ve ahirette felaketine sebep olur.
Dinimizde, çalışıp kazanmak ibadettir ve zengin olmak günah değildir. Zira Allahü teâlâ, şükreden zenginleri sever. Ancak zenginlik, güzellik, gençlik, makam ve şöhret sahibi olmak, iki tarafı keskin bıçak gibidir. İnsanı aziz ettiği gibi, zelil de edebilir. Kişiyi, Allahü teâlâya yaklaştırdığı gibi, uzaklaştırabilir de...
Enfal suresinin yirmi sekiz ve Tegabün suresinin on beşinci âyetlerinde mealen; (Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız sizi imtihan etmek için verildi. Allahü teâlâ, iyiliklerinize karşılık, size çok büyük ecir verecektir) buyurulmaktadır.
Varlıkta imtihan yani Allahü Teâlâya ibadet edebilmek, emirleri yapıp, haramlardan sakınabilmek daha zordur. Çünkü varlıkta, nefsin bütün arzuları ayaktadır, mevcuttur. Yoklukta ise, nefsin arzularını yerine getirecek imkanlar zaten yoktur. Ama elde imkanlar varken, nefsi frenlemek daha zor olmaktadır. Dolayısıyla insan, eline geçen imkanlar sebebiyle ne oldum delisi olmamalı, insanların takdirlerine kulak asmamalı ve aslını unutmamalıdır. İnsanın aslı, bir avuç topraktır. Cenab-ı Hak, insana, bir kullanma yetkisi, imkanı vermiştir. İnsan da, verilen bu imkanı, ya hayırda veya şerde kullanacaktır. Bunun içindir ki, verilen bu imkanları, hayırda kullanmalı ve hayırlı sonuçlar almalıdır. Şerde kullanan, şerle karşılaşır ki, bu da gâyet tabiidir.
Ahirette, Cennet ve Cehennemden başka yer olmadığını da unutmamalıdır...