Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

uzun ama harika bir dua, istifade etmeniz dileklerimle... (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
70
Konum
BURSA
Kumeyl Duası

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allah’ım! Sen’den isterim;.. Her şeyi
kaplayan rahmetinden: O’nunla her şeyi kahrettiğin kuvvetinden; önünde her şeyin
boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelîl olduğu ve kendisiyle her şeyi alt üst
ettiğin kurtulunmaz ceberûtundan; ve karşısında hiçbir şeyin duramadığı
izzetinden; ve her şeyi çevreleyen azâmetinden; ve her şeyin üzerinde (hakim
olan) saltanatından; ve her şey yok olduktan sonra da bâkî kalan vechinden; her
şeyi ihâtâ eden ilminden; ve.. her şeyi aydınlatan vechinin nurundan;..
(isterim!..).
Ya Nur! Ya Kudüs! Ya Evvel’el-evvelîn! Ve Ya Ahire’l-ahirin!
(olan) Allah’ım! İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet!.. Allah’ım!
Bedbahtlıkların işine sebep olan günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım ni’metleri
değiştiren günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım! Duaların kabülünü engelleyen
günahlarımı affet!.. Allah’ım! Belalar getiren günahlarımı affet!.. Allah’ım!
İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet! (Hepsini
bağışla!)!..
Allah'ım! Senin zikrinle sana yaklaşırım ve senin zâtınla senden
şefaat diliyorum; ve cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum; ve
bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni... (diliyorum...)!..
Allah'ım!
Ben Sen'den 'huzu', 'hâl-i tezellül', 'hûşu' ve bana müsâmaha etmeni ve
merhamette bulunmanı, bana verdiğine (beni) razı kılmanı ve kanaatkâr etmeni ve
her durumda mütevâzi kılmanı 'istek(ler) olarak' istiyorum!..
Allah’ım!
Senden, ihtiyacı şiddetli olan ve hâcetini zorluklar anında kapına getiren ve
senin katında istediğinde rağbeti olan kimsenin istedikleri(ni ve onun gibi)
istiyorum!..
Allah’ım Senden, ‘sultanlığın’ Azim’dir (uludur) ve mekânın
Yüce’dir ve tedbirin de hâfi’dir. Ve emrin zahir’dir; kahrın ğaibdir; kudretin
ise yaptırıcıdır. Ve Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır!..
Allah’ım!..
Senden başka günahlarımı bağışlayıcı, suçlarımı setr edici ve kötü amel(ler)imi
iyiye çevirici (hiçbir güç, asla) bulamam! Sen’den başka asla ilâh yoktur, ancak
sen varsın! Tesbih de sana, hamd de Sana’dır! Kendime zulm ettim ve
câhilliğimden dolayı itâât etmedim! Beni eskiden beri unutmadığından ve bana
olan lütfundan dolayı kalbim rahat etti!..
Allah’ım! Sen benim Mevlâmsın, her
kötülüğümü örtersin; başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın! Ne
(çok) günah belalarından beni korur ve ne (kadar) çirkin işleri benden
giderirsin! Lâyık olmadığım halde, ne güzel övgüler yağdırdın
üzerime!..
Allah’ım! Belâm büyük, kötü halim haddi aşmış ve amelim de elimi
kısaltmıştır. Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her faydadan
alıkoydu; dünya gururuyla, nefsim de cinayetleriyle ve kayıtsızlığıyla beni
(büsbütün) aldattı!..
Ya Seyidim! Senin İzzetinden; kötü amelimin ve
işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim! Sakladığım, ama
senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme! Ve gizlice işlediğim kötü
amellerimden, günahlarımdan, devam eden aşırılılarımdan, cahilliğimden,
şehvetlerimin çokluğundan ve gafletimden dolayı beni cezalandırmada acele
etme!..
Allah’ım! İzzetin (hakkı) için bana karşı her durumda acıyıp,
bağışlayıcı; ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı ol!.. Ya İlahi! Ya Rabbi!
Kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim senden başka benim kimim var?..
Ya İlahi! Ve Ya Mevlâ! Benim için hüküm koydun, ama ben nefsime uydum;
düşmanımın süslü vesveselerinden (ihtiraslarından) ona sarılmadım; hevâm beni bu
işte aldattı ve buna kaza da yardım etti! İşte, bu gibi sebeplerle koyduğun bazı
(İlâhî) sınırları aştım ve birtakım emirlerine karşı geldim!..
Bununla
beraber, bütün durumlarda sana hamdetmek üzerime borçtur. Senin kazan’la bana
her ne ki gelirse, onlara karşı (itiraz edecek) benim için hiçbir hüccet yoktur.
(Çünkü) vereceğin hükmü ve belayı ben hak ettim! (İşte) bu kadar günahımdan ve
aşırılıklarımdan sonra, sana geldim Ya İlâhî!.. (Allah’ım!) Özür dilerim,
pişmanım, perişanım, müstakilim (kopuk durumdayım); beni yarlığanmış kıl! Sana
dönüyorum, kendi günahımı ikrar ve i’tiraf ediyorum!.. Ve yaptığım günahlarda
(Rahmetinden başka) sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda (her zaman) sana
sığınmak istiyorum ve özrümün kabulü için af diliyorum ve benin sonsuz rahmetine
dahîl et! (diyorum!)!..
Allah’ım! Zorluklarımda bana Rahmet et ve özrümü
kabul et! Ve beni zorluklardan kurtar!.. Ya Rabbi! Bedenim zayıf ve derisi ince
olduğundan dolayı; ve kemiklerimde ince (zayıf-güçsüz) olduğu için bana rahmet
et! Ey Beni ilk başta yaratan ve rızk, iyilik, terbiyet ve zikrini edâ eden!
(Allah’ım!) Şimdi beni, ilk baştaki kerâmetin (ikramın) ve geçmiş iyiliğin
(bağışın) (hürmeti) için affet!.. (Senin Afv-ü Mağfiretin sonsuzdur!)!!...
Ya
İlahi! Ya Seyidim! Ve Ya Rabbim! Senin “Tevhidine” kâi olduktan (ve
vahdaniyetine inandıktan) sonra, beni “nâr” ile azab edici olarak seni görür
müyüm? (Haşa); daha sonra, senin (ilâhî) ma’rifetinden kalbim üzerine “intâvâ”
geliyor! (Yüreğim kat kat, büklüm büklüm olup burkuluyor!) Ve senin zikrinden
dolayı da lisanım açılıyor! Ve zamirim (içim derinden derine) senin muhabbetine
(sevgine) inanıyor! Ve yaptığım i’tiraf(lar)ım ve dua(ları)m doğrulandıktan
sonra, senin “Rububiyyetin” için “Huzu” ediyorum!...
(Ya İlahî!) Sen, kendi
gözettiğini mahvetmezsin! Böyle bir muamele, senden çok uzaktır! Sen, her şeyden
büyüksün; ve yaklaştırdığını uzaklaştırmaz ve koruduğunu da asla kovmazsın!..
Sen, kifayet ettiğin ve rahmet ettiğin kimseyi asla belaya
düşürmezsin!..
Eyvah! Ya Seyidim! Ve Ya İlahî! Keşke bilseydim ki acaba senin
azametinin kapısında sana “secde” edene ateşi musallat eder misin? Ve senin
tevhidini konuşan sadık dillerin dediklerini ve sana “şükür”(ler)le (edilen)
medihleri (hiç) kabul etmez misin? (Sen ki; Rahman ve Rahim’sin, nasıl kabul
etmezsin?)…
(Allah’ım!) Kalpler; kesin, tahkik etmiş olarak senin (tek) ilah
olduğunu i’tiraf ediyorlar! Ve zamirlerinde (kalplerin derinliklerinde) senin
ilmin ile sana (olan sonsuz muhabbetten dolayı) “huşu” çığlıkları yükseliyor!..
(Ve Ya İlahi!) Sana ibadet için azalar senin emrinde çalışır; ve (kişi kendi
günahına) işaret ederek, ancak senden af bekliyor!.. (İlâhî) Senin bu kadar
afv-ü mağfiret edici olduğunu (maalesef) zannetmemiştik. Ve bu kadar (geniş ve
sonsuz) fazlından habersizdik! (ki, bu hususlarda cahil kalmıştık!)…
Ya
Kerim! Ya Rabbi! Sen, benim dünya belalarından ve onun ukubatından gelecek olan
(bela)lara karşı zayıflığımı ve direncimin azlığını biliyorsun! Görünmez
belalar, ehli (ve layık) olana oradan gelir! Gerçi bu (dünyevî) belâ kötü’dür
(Ama, yine de) etrafı az’dır; (Onun için de, ne de olsa) O’na tahammül etmek
kolaydır; (Çünkü) süresi gayet kısadır!... Fakat, ahiretteki belalara ve orada
vuku bulacak fenalıklara (ve kötü akibete) nasıl tahammül edebilirim?... Zira; o
öyle bir beladır ki, müddeti çok uzundur ve etrafı da daimî’dir. (O belalar)
ehil olanlardan asla hafifletilmez; onlara ancak senin ğazabın, intikamın ve
hışmın vardır. Ve bu (azabları)na gökler ve yer (dahi) dayanamaz.
Ya Seyidim!
Bu nasıl olur benim için? Ben ki; senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve
ni’metine muhtaç bir kulunum! (ve biçare kölenim!)
Ya İlahî! Ve Ya Rabbi! Ve
Ya Seyidim! Ve Ey Yüce Mevlam! (bilemiyorum, acaba) hangi işimden dolayı
(nefsimi) sana şikâyet edeyim? Ve O’nun hangisinden dolayı (daha fazla)
korkayım? Ve hangisinin elîm ve şiddetli azabından dolayı ağlayıp sızlayayım?...
Acaba belanın uzunluğuna ve müddetinin çokluğuna mı? (daha çok ağlayım
sızlayayım?)… (Ya Rabbi!) Eğer, beni düşmanlarınla beraber ukubatın’ (mahalli
olan Nâr)a döndürsen (o zaman) benimle ‘bela ehli’nin arasını cem’etmiş olursun!
Ve (böylece) kendi sevdiklerinle ve dostlarınla (dolayısıyla rahmetinle) benim
aramı ayırmış olursun! (Ki, belanın ve musibetin en büyüğü de işte
budur!)…
Beni bağışla, Ya Seyidim! Ve Ya Mevlam! Ve Ya Rabbim! (Diyeyim ki)
senin azabına sabrettim… Ama, senin (ve dostlarının) ayrılığına (asla)
sabredemem… Bağışla beni (Ya İlahî!) Farzedeyim ki, senin ateşinin sıcaklığına
dayandım… Peki, senin nazarından ve kerametinden ayrı kalmağa sabredebilir
miyim?... Senin affını reca ettiğim (ve umduğum) halde, ateşi mesken olarak
seçebilir miyim?..
Ya Seyidim! Ve Ya Mevlâm! İzzet ve hürmetin için gerçekten
yemin ediyorum ki; eğer konuşmama izin verirsen, senin kapına doğru her an
(büyük ümidlerle) coşarım!... Aynen; Cehennem ehli olanlardan, ümid-var
olanların coştuğu gibi… Ve sana ‘feryad’ edenlerin ‘feryadı’ gibi kapında feryad
ederim!.. (Tüm varlığını) kaybedenlerin ağlaması gibi kapında (feryad-ü figan
ederek) ağlarım!...
Ey Mü’minlerin velisi! Sen neredesin? Diye, seni
çağırıyorum!... Ey ariflerin emellerinin gayesi! Ey feryad edenlerin feryadına
yetişen!.. Ey sadık olan kalblerinin sevgilisi. Ve Ey Alemin İlahı! (olan
Allah’ım)… Sen, kendini görüyor musun? (Ki) sen sübhan’sın! (her türlü
eksikliklerden münezzehsin!)… Ya İlahî! Hamdolsun sana ki, ondaki muhalefetten
dolayı (Cehennemde) hapis olan, bir müslümanın sesini duyuyorsun! (Ki, o
müslüman) günahı karşılığında azabın tadını tadıyor! Ve cürmü ile cinayetinden
dolayı (Cehennem hapishanesinin) tabakaları arasında hapistir. Affolunacağı
emelini taşıyarak senin kapına, rahmet için koşmaktadır!... Ve o, seni ehl-i
tevhidin dili ile çağırıyor; ve sana, senin ‘Rububiyyetin’ ile tevessül
ediyor!... Ya Mevlam! (Bu asî, ama nâdim olan) o (müslüman) nasıl azabda bâkî
kalabilir? O, senin affedeceğinden emin’dir, ümitli’dir. Hem senin rahmetini ve
faziletini arzuladığı halde, ateş onu nasıl yakabilir? (Sen, ona izin verir
misin?...) (Ya İlahî ve Ya Rabbî!) Ateşin harareti onu nasıl da yakıyor! Ve sen
yananın sesini duyuyorsun ve yerini de görüyorsun! O ateşin zefiri (nefesi ve
ısısı) nasıl da onu bürüyerek kaplıyor! Ve sen, o’nun zayıflığını biliyorsun; (o
aciz ve zaif kulun) ateş katları (ve tabakaları) arasında nasıl durabilir? Ve
sen o’nun sıdkını (nâdim ve tâib olduğunu) biliyorsun; o halde, ateşin sıcaklığı
ona nasıl zarar verebilir? Ve o, sana “Ey o’nun Rabbi!” (benim Rabbim!) diye
nida etmektedir! Serbest olduğu zaman, onda senin fazlının (nice) izleri olduğu
halde, O’nu nasıl olur da ateşe terk edebilirsin?...
Hayır, asla sen bunları
yapmazsın! (Çünkü) senin fazlın ma’ruftur! Muvahhidine ihsanın ve iyiliğin ne
güzel bir tutumdur!... Kesinlikle inanıyorum ki, sen böyle (afv-ü mağfiret
sahibi)sin! Seni inkar edenlere ise elbette azab edersin!... Sana karşı inad
edenleri, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın!... Hiç kimseye
orada, sığınacak veya duracak hiçbir yer yoktur!.. (İşte, Cehennem bu derece
kötü ve dehşetli bir yerdir…)
(İlâhî! Ya Rabbi…) senin isimlerin mukaddestir,
lâkin! Sen ki; cin’den ve ins’den kâfir olanların hepsini Cehennem’e doldurmaya
kasem etmişsin! Ve o muânnid (kafir)leriorada tutmaktasın! Ve sen onlara, sonsuz
ve sürekli ni’metlerinin ve ikramlarının vesilesiyle ‘senâ’ edilmenin yüceliğini
(anlatıp) söyledin! (Ki, nankörlük edip ‘küfre’ sapmayalar, diye!...) Hiç (sana
iman ve itaat üzere bulunup da) iman eden kimse, (senin emirlerine karşı isyan
içerisinde bulunarak) fasık kimse gibi olur mu? Bunlar, elbette musâvî
olamazlar!...
İlahi! Ve (ya) seyidim! Senin takdir ettiğin (iyilikler)i,
senin yüce kudretin ise (senden) taleb ediyorum! Ve (bu), senin mutlak-kesin
kazân ve hükmün iledir! (ki ben ona muhtâcım)… Yarattığını ğalibiyete ulaştıran
(ve her nevi murâdına erdiren) sensin! (Lütf-u Kereminle) beni bu gece ve bu
sââdete affet! Her türlü ‘cürüm’ ki, ben, o cürümleri işlemişim ve her türlü
günâh ve hata ki, ben, onlara bulaşmışım!... Gizlice yaptığım her çirkin iş,
işlediğim ve gizlediğim câhillik! (ki, onları) ya apaçık yapmışım veya gizlemiş
açığa vurmuşum!... Bütün bu günâhların (yazılıp) isbâtlanmasını da ‘kirâmen
kâtibin’ (denen melekler)e emretmişsin! (bu iş için) sorumluluk verip vekil
kıldıkların, yaptıklarımı (kütüklere) yazıp saklamaktadır. Ve onları,
uzuvlarımın amelleriyle beraber benim üzerime şâhid olarak tuttun! Onlardan
başka, ayrıca sen de, üzerime mürâkib (denetleyici ve gözetleyici) olarak,
yaptıklarımın tümüne mutlak bir şahid’sin! Ve onlara gizli olan günâhlarımı
sonsuz rahmetinle gizledin; ve fazlınla onları setr ettin! (kapattın)! (İlahi!)
(Günahlarımı afv-ü setr ettiğin gibi) gönderdiğin bütün hayırlarla da yolumu
daha fazla iyiliğe yönelt!.. (Allah’ım!) sen, ya ihsânını faziletli kıldın; veya
iyiliği yaydıkça yaydın; yahut da, rızkı genişlettikçe genişlettin! (Sen
bunların tümünü de yaptın!)… (Ya Rabbi!) sen, hem her günâhı bağışlayansın; hem
de her hatayı (örtüp) setr edensin!... (Onun için; günâhlarımızı affet;
hatalarımızı da dâima setr et! Bizi, dünya ve ahrette perişân edip rezil
etme!...)
Ya Rabbim! Ya Rabbim! Ya Rabbim!.. (ya) Seyidim! ve (ya) Mevlâm!...
Ve ey benim mâlikim!... Ey nâsiyemi (perçemimi) elinde tutan (Allah’ım!)! Ey
zorluklar-zararlar içerisinde olduğumu ve miskinliğimi bilen, ‘Alim’ olan
(Allah’ım!)!.. Ey fâkirliğimden ve içerisinde bulunduğum bütün güçlüklerimden
haberdâr (habir) olan! (Allah’ım!)!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!...
Senin hakkın ve kudsîyetinin hürmetine senden (bütün hâcâtımı) diliyorum!
Sıf’atının ve isimlerinin büyüklüğü hürmetine, gece ve gündüzün bütün
vakitlerinde seni (lâyıkı veçhiyle) zikretmeme yardım et! Senin ilahî hizmetinde
olayım ki, bütün amellerim huzurunda kabul olunsun! Amellerimin ve (zikr)
virdlerimin tümü, yalnız senin için’dir! Ve bu (kulluk) hâlim, senin ilâhî
hizmetinde dâimi olacaktır!... (Böyle olabilmem için, dâima senin İlâhî
yardımına ve Rahmetine muhtâcım!..).
Ya Seyidim!... Ey güven (ve yardım)
kaynağı olan! Ey ahvâlimi şikâyet ettiğim (yegâne merci’) olan! (Allah’ım!...
Her sıkışık durumumda ancak sana koşarım!...)…
Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya
Rabbi!... Uzuzvlarımın sana hizmeti için kuvvet ver! Elimle ve ayaklarımla,
kapına geldiğimde onlara (güç ve) şiddet ver! Bana ciddiyet ver ki, (huzur-u
ilâhiyetten de) dâimâ senin haşyetinde bulunayım; ve hizmetinde, devamlı olarak
fasılasız bulunayım!.. Tâ ki; senin İlâhi haşmetinin huzurunda önde sâf
bağlayanlardan ve bütün isteyenlerle birlikte, koşarak geleyim ve senin
yakınlığına ‘iştiyâk’ duyan ‘müştaklarınla’ beraber olayım!.. Ve; muhlisîlerin
etrâfına sana ‘yakın’ olayım! ve ‘iykân’ ehlinin, (imanlarına yakîn sahibi
olanların) korktuğu gibi sen’den korkayım ve mü’minlerle beraber, senin
civârında toplanayım!!!...
Ey Allah’ım! Bana kötülük edene kötülük ver! Ve
bana tuzak kurana da sen tuzak kur! (Onun tuzağını başına geçirip boşa çıkar!)!
Ve beni, huzurunda nâsibi güzel olan kullarından kıl! Ve yine beni, kapına en
yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl!! Senin fazlın olmadan hiç kimse
bu sââdete erişemez! (İlâhî!) Bu sââdeti sen bana lutfeyle! Mecdinle-Kereminle,
sen bu fazileti bana nasib eyle! Ve; rahmetinle beni muhafaza et!... ve lisânımı
senin zikrine hâzır kıl!...
(İlâhî! Ya Rabbî!) Benim (aciz) kalbim, senin
muhabbetinin ağırlığını kaldıramaz! Bana, icâbet etmenle (İlâhi’ Bu âcizi)
minnettâ et! (nankör etme!) ve hatalarımı da affet! Ve zelle(leri)mi de mağfiret
et!.. (Allah’ım!) şüphesiz sen, kullarına ibâdet etmelerini kazâ ettin!
(hükmettin!) ve sana duâda bulunmalarını emir buyurdun! Ve yapılacak duâlara
icâbet edeceğini de garanti ettin!.. (duâ edin ki, kabul edeyim!;
dedin!...)
Ya Rabbî!... (senin bu va’dinden cesâret alarak; büyük bir ümidle)
yüzümü senin yönüne doğru çevirdim; ve bana yardım etmen için elimi senin
tarafına uzattım! İzzetin hakkı için, benim duâmı kabul etmen ve isteklerime
kavuşturman hususunda (lütfunla) ve fazlınla beni ‘recasız’ (ve ümitsiz)
bırakma! Ve cin’den ve ins’den olan bütün düşmanlarımdan beni koru!... (Ve) ey
rızâ’sı çabuk olan (Allah’ım!.)! Benim duâ’dan başka hiçbir yardımcım yoktur!
(Onun için beni) affet! Sen dilediğin her şeyi yapabilirsin!...
Ey ismi her
derde derman olan; ey ismi her hastaya şifâ olan! (Yüce Allah’ım!)! Yalnız sana
kul olmak (bizim için) yeterlidir! Silâhı ağlamak ve sermâyesi ‘ümid’ olanlara
rahmet et! Ey ni’metleri tamamlayan! Ey zahmetleri def’eden! Ey korkanların
ışığı, ey öğretmensiz alim! (olan Allah’ım!)!... (Habibin) Muhammed’e ve o’nun
(temiz) evlâdına salât (-ü selâm) et; ve bana da, sana yakışan-yaraşan (Rahmet,
afv-ü mağfiret, lütuf ve fazlın)la muâmele yap!...
Allah-u Teala’nın (sonsuz
rahmeti ve) sâlâvâtı (şânı yüce) Resulüne ve O’nun pâk evlâdından olan imamlara
olsun!. ve onlara (yine) selâm olsun; çok (çok) selâm olsun!!!... (Amin…)!
 

umuteden

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 May 2009
Mesajlar
429
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bende bu duanın aynısı ama biraz daha değişiği vardı. İznin olmadan ekliyorum hakkını helal et.

KUMEYL DUASI
(Hz.Ali a.s’ın öğrettiğ bir duadır,özellikle perşembe akşamları okunması tavsiye edilen bir duadır,
Allah'ım senden isterim her şeyi kaplayan rahmetinden.
Kendisiyle her şeyi kahrettiğin kuvvetinden.
Önünde her şeyin boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelil olduğu.
Kendisiyle her şeyi alt üst ettiğin kurtulunmaz gücünden. Karşısında hiçbir şeyin duramadığı izzetinden.
Her şeyi kaplayan azametinden. Her şeyin üstünde olan saltanatından.
Her şey yok olduktan sonra da baki kalan vechinden. Her yeri dolduran isimlerinden.
Her şeyi kuşatan ilminden. Her şeyi aydınlatan vechinin nurundan.
Ey Nur, ey Guddus, ey ilklerin ilki ve ey sonların sonu.
Allah'ım ismet perdesini yırtan günahlarımı affet.
Allah'ım, bedbahtlıkların inişine sebep olan günahlarımı bağışla.
Allah'ım, nimetlerini değiştiren günahlarımı affet.
Allah'ım, duaların kabulünü engelleyen günahlarımı affet.
Allah'ım, belalar getiren günahlarımı affet.
Allah'ım işlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet.
Allah'ım zikrinle sana yaklaşırım ve kendi hürmetine senden şefaat diliyorum.
Cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum.
Bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni.
Allah'ım senden huzu, tevazu ve huşu diliyorum.
Ve bana müsahama etmeni, bana merhamet etmeni ve bana verdiğin razı ve kanaatkar kılmanı.
Her durumda mütevazi kılmanı. Allah'ım senden istiyorum isteyeni, ihtiyacı şiddetli olanın.
Hacetini zorluklar anında kapına getirenin. Senin katında isteğinde rağbeti büyük olanın.
Allah'ım senin saltanatın uludur, makamın yücedir, tedbirin gizlidir.
Fermanın aşikardır, kahrın galiptir ve kudretin yaptırıcıdır.
Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır.
Allah'ım bulamam günahlarımı bağışlayıcı ve suçlarımı örtücü.
Kötü amelimi iyiye çevirici, senden başka.
İlah yoktur senden başka, ancak sen varsın, tesbih sana, hamd sana.
Kendime zulmettim ve cahilliğimden emrine itaat etmedim.
Beni eskiden beri unutmadığından ve bana olan lütfundan kalbim rahat etti..
Allah'ım sen benim mevlamsın, her kötülüğümü örtersin.
Başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın.
Ne günah belalarından korursun beni ve ne çirkin işleri giderirsin benden.
Ve ne güzel övgüler yağdırdın üzerime, layık olmadığım halde.
Allah'ım belam büyük, kötü amelim haddi aşmış ve amelim elimi kısaltmış.
Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her yarardan alıkoydu.
Dünya beni aldattı gururuyla ve nefsim cinayetleri ve kayıtsızlığıyla.
Ey Mevlam, kötü amelimin ve işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim izzetinden.
Sakladığım ama senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme.
Ve beni cezalandırmada acele gizlice işlediğim.
Kötü amellerim, günahlarım, devam eden aşırılıklarım, cahilliğim, şehvetlerimin çokluğu ve gafletimden dolayı.
Ol Allah'ım izzetin için bana karşı her durumda acıyıp, bağışlayıcı.
Ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı, Ya ilahi, ya Rabbi benim kimim var senden başka, kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim?
İlahi ve ya Mevla, benim için kural koydun, ama ben nefsime uydum; düşmanımın süslü vesveselerinden ona sarılmadım.
Hevam beni bu işte aldattı ve ona kaza yardım etti; işte bu gibi nedenlerle koyduğun bazı sınırları aştım.
Bir takım emirlerine karşı geldim, her durumda yine hamd etmeliyim sana.
Senin takdirin ve hükmün olan başıma gelen her şeye karşı hiçbir sözüm yoktur. Vereceğin hükmü ve ce-zayı ben hak ettim.
Bu kadar günahımdan ve aşırılıklarımdan sonra sana geldim ya ilahi.
Allah'ım özür dilerim, pişman ve perişanım, beni affet. Sana dönüyorum, kendi günahımı itiraf ediyorum.
Ve yaptığım günahlarda sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda yalnız sana sığınmak istiyor, belki özrümün kabulü için af diliyorum.
Ve beni sonsuz rahmetine dahil et. Allah'ım, zorluklarımda bana rahmet ve özrümü kabul et.
Ve beni zorluklardan kurtar.
Ey Allah'ım, bedenim zayıf ve derisi ince, kemiklerimde ince olduğu için bana rahmet et.
Allah'ım, yaradılışımda rızk, iyiylik ve terbiyet ve zikrini eda ettin. Şimdi beni ilk kerametin ve geçmiş bağışın hürmetine affet.
Ey Allah'ım, ey Seyyidim ve Rabbim, senin vahdaniyetine inandıktan sonra beni yakacağına inanayım mı?
Ve daha sonra, senin marifetinden yüreğim taş olarak. Ve seni yad etmek dilimi açıyor.
İtirafım ve duam doğrulandıktan sonra, Senin Rabbani makamını huzu ederim.
Kendi gözettiğini mahvetmezsin, bu uzaktır senden, sen her şeyden büyüksün.
Kendin çağrını hatırlarsın ve koruduğunu kovmazsın.
Ve sen yettiğin ve rahmettiğini belaya düşürmezsin.
Eyvah, keşke bilseydim ey Seyyidim ve ey Allah'ım.
Acaba senin kapında secde edene ateşi musallat eder misin?
Ve senin birliğine sığınan doğru dilleri.
Ve sana şükür eden duaları kabul etmez misin?
Sen Rahman ve Rahimsin.
Ve senin Allah'lığını itiraf eden gerçekleri mi?
Ve sevdiklerin, hatırın için senin ilminin ışığında sana huşu duymaktadır.
Ve sana ibadet için açılan azalar, senin emrinde açılır.
Kendi günahını itiraf ettiği halde, yine af bekliyor senden.
Allah'ım, sana böylece inanamamıştık ve senin fazlından habersizdik.
Ey Kerim, ey Rahim sen benim dünya ve ondan gelecek belalara karşı direncimin azlığını biliyorsun.
Görünmez belalar kendi ehline oradan gelir.
Gerçi bu bela kötüdür, onun etrafı azdır, ona tahammül etmek kolay ve süresi kısadır.
Nasıl tahammül edeyim ahiretin belasına, kötülüğün bugününe ve ahiretin kötülüğüne?
Halbuki o öyle bir beladır ki, müddeti uzundur ve etrafı daimdir.
Kendi elinden hafiflemez, senin gazabından, intikamından ve hışmından uzak olmayanlar.
Ve o belanın şiddetine yer ve gök dayanamaz.
Ey seyyidim bu nasıl olur bana, ben senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve nimetine muhtaç bir köleyim.
Ey ilahi, ey rabbim hangi işimden ötürü sana şikayet edeyim?
Ve onun korkusundan, zorluğundan hangisi için ağlayıp sızlayayım? Acaba belanın uzunluğunu veya müd-detini mi?
Eğer beni düşmanların safında ateşin yanına döndürürsen.
Bela ehli ve benim aramda toplarsın.
Ve kendi dostlarınla aramda fark koyarsın.
Beni affet ey seyyidim, ey mevlam ve rabbim gazabına sabrettim. Ama senin ayrılığına sabredemem.
Affet beni ey rabbim farzedeyim senin ateşinin sıcaklığına dayandım.
Senin kerametinden ayrısına sabredebilir miyim?
Ümidim affetmene bağlı olduğuna göre ateşi mesken seçebilir miyim?
Ey seyyidim ve mevlam, izzet ve hürmetine gerçekten yemin ediyorum ki, eğer konuşmama izin verirsen.
Senin kapına doğru her an coşarım, cehennem ehlilerinden ümitlilerin coşması gibi. Feryat isteyenlerin feryadı gibi kapında feryat ederim.
Kaybedenlerin ağlaması gibi kapında ağlarım. Neredesin çağırıyorum ey müminlerin dostu?
Ey ariflerin gayesinin sonucu, feryatsızların feryadına yetişen.
Ey dost yüreklerin dostu (sadık yüreklerin) ve ey cihanların Allah'ı.
Görüyor musun kendini, sen tertemizsin sana hamd olsun ki muhalefet ettiğin için hapsolan cehennemde bir müslümanın sesiyle. Günahı karşılığında azabın tadını tadıyor.
Cinayeti, suçu ve intikamı arasında tutukludur. Dileyenler gibi kapına, rahmetin için koşmaktadır.
Seni tevhid ehlinin diliyle çağırıyor ve senin Allah'lığına bağlılık gösteriyor.
Ey mevlam o nasıl azapta kalabilir?
O senin affedeceğinden emindir, ümitlidir.
Senin rahmet ve faziletini arzuladığı halde ateş onu nasıl yakabilir?
Ateşin harareti onu nasıl yaktı. Ve sen yananın sesini, yerini görensin.
O ateşin ısısı onu nasıl yakar? Onun güçsüzlüğünü biliyorsun, ateş katları arasında nasıl durabilir?
Sen onun doğru yolda olduğunu bilirsen ateşin sıcaklığı nasıl ona zarar verebilir?
O seni Allah'ım diye çağırmaktadır.
Özgürlüğünde onun senin faziletinin izi varken onu nasıl ateşe atabilirsin?
Hayır asla sen bunları yapamazsın.
Senin faziletin meşhurdur. Kullarına ihsanın ve iyiliğin ne güzel bir tutumdur.
Kesinlikle inanıyorum ki sen böylesin, seni inkar edenlere azap edersin.
Kendi düşmanlarını, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın.
Kimse için orada sığınacak veya duracak yer yoktur. Senin isimlerin mukaddestir
İnsan ve cin kafirlerinin hepsini cehenneme doldurmaya yemin etmişsin. Ve cehennemde düşmanlarını tutmaktasın.
İlk önce şükrünün büyüklüğünü anlattım. Nimet ve ikram yoluyla.
Acaba iman eden etmeyen gibi midir? Hayır elbette beraber değildirler. Allah'ım ve ey seyyidim senin güçlü kaderini istemekteyim.
Ve senin mutlak kazan ve hükmüne muhtacım. Yarattığını zafere ulaştıransın.
Beni bu gece ve bu saatte affet. Her günahı ki işlemiş ve her günaha ki bulaşmışım.
Gizlice yaptığım her çirkin iş, işlediğim ve gizlediğim cahillik. Ya apaçık yapmışım veya gizlemiş açığa vurmuşum.
Buyurduğun günahların yazılması için en iyi yazarlar gerek. Sorumluluk verdiklerin, yaptıklarımı kaybedip saklamaktadır.
Ve onları şahit tuttun uzuvlarımın amellerine. Ve kendinde onların ardında izliyordun beni.
Sen şahitsin, onlara gizli olanı rahmet yoluyla gizledin. Faziletin adına sakladın, gönderdiğin tüm hayırlar-la, yolumu daha fazla iyiliğe yönelt.
Allah'ım; ya ihsanı faziletli ettin veya her iyiliği yaydın ya da sofradaki nimetleri bizlere verdin. Allah'ım her günahı bağışlayan ve her hatanın üstünü örtensin.
Ya rabbim, Ya rabbim, Ya rabbim ve seyyidim vemevlam.
Ey benim yaratıcım, ey o yaratıcı ki davranışlarımı elinde tutan ve zor, çaresiz durumlarımda Alim olan Allah'ım.
Ey Allah'ım sen benim fakirliğimden ve güçlüklerimden haberdarsın. Ya rabbim, Ya rabbim, Ya rabbim hakkın ve kutsiyetin adına senden dilerim.
Sıfatını ve isminin, temizliğinin büyüklüğü adına, gece ve gündüz seni anmama yardım et.
Senin hizmetinde olayım ki bütün amellerim huzurunda kabul olunsun.
Dua ve amellerimin kabul olması senin için. Ve kulluğum kapında süreklidir.
Ey seyyidim, güvendiğim O Allah'tır, şikayetimde ve her halimde O'na koşarım.
Ya rabbim, ya rabbim, ya rabbim organlarımın sana hizmeti için kuvvet ver, el ve ayaklarımla kapına gel-diğimde kuvvet ver.
Yüce makamından korkarken uğrunda sürekli çalışmama yardım et. Huzurunda değişmez olayım.
Ve senin efendiliğinin huzurunda önde saf bağlayanlardan.
Dileyenlerle birlikte hızla geleyim senin yanına ve kapında isteyenlerle beraber olayım.
İhlaslı insanların etrafında sana yakın olayım inanların korktuğu gibi korkayım senden
Mü'minlerle toplanayım etrafına. Allahım bana kötülük edene kötülük tuzak hazırlayana tuzak ver.
Huzurunda nasibi güzel olan kullarından kıl beni. Kapına en yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl beni.
Kimse bu saadete erişemez fazlın, kerimin hürmetine secde etmeyi nasip eyle bana.
Büyüklüğünün hatırına bana lütfet ve rahmetin hürmetine koru beni. Ve dilimi seni anmak için hazır kıl.
Yüreğim dostluğunu kalduramaz. Emirlerine itaat ettğim için benim minnettar et ve hatalarımı affet.
Kısacası günahlarımı affet, Değil mi ki kullarına bu hükmü verdin.
Seni çağırmalarını buyurdun, duaları kabul edeceğine güvence verdin. Ey rabbim senin yönüne yüzümü çevirdim.
Ve senin tarafına uzattım yardım için elimi. İzzetine yemin ederim duamı kabul etmen ve dileklerime ulaş-tırman için beni.
Ve fazlınla ümidimi kesme! Ve beni cinlerden, insanlardan düşmanlarımdan koru.
Ey çabuk razı olan Allah, duadan başka yardımcım yoktur affet. Sen her dilediğini yapabilirsin.
Ey ismi her derde derman olan, ey ismi hastaya şifa olan. Yalnız sana kul olmak yeterlidir. Silahı ağlamak ve sermayesi ümid olanlara rahmet et.
Ey nimetleri tamamlayan ey zahmetleri defeden, ey korkanların ışığı, ey öğretmensiz alim.
Muhammede ve onun pak evladına selam gönder ve sana yakışanı yap bana. Allah'ın rahmeti peygambere ve onun pak evladından olan İmamlara ve onlara selam olsun, çok selam olsun...
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
70
Konum
BURSA
umuteden Allahım senden razı olsun bununda çıktısını alırım inşaallah
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
56
Konum
istanbul
Hayırlı günler diliyorum.
Dost tv.dinlemiştim .
çok hoşuma gitmişti.
Okuyan abimizde okadar güzel okudu ki ..
Anlatmak çok zor.
Sizinde emeğinize yüreğinize sağlık,
okuyacağım.
Allahın izniyle...
Selametle kal.
 

SHAHADAT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ocak 2012
Mesajlar
148
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web Sitesi
www.shahadat.net


Allah’ım!..
Senden başka günahlarımı bağışlayıcı, suçlarımı setr edici ve kötü amel(ler)imi
iyiye çevirici (hiçbir güç, asla) bulamam! Sen’den başka asla ilâh yoktur, ancak
sen varsın! Tesbih de sana, hamd de Sana’dır!
 

_ZÜMRA_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
9,962
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
46
amin amin amin Allahım günahlarımızı affetsin
 

SHAHADAT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Ocak 2012
Mesajlar
148
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Web Sitesi
www.shahadat.net


Beni bağışla, Ya Seyidim! Ve Ya Mevlam! Ve Ya Rabbim! (Diyeyim ki)
senin azabına sabrettim… Ama, senin (ve dostlarının) ayrılığına (asla)
sabredemem… Bağışla beni (Ya İlahî!)
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
70
Konum
BURSA
Hayırlı günler diliyorum.
Dost tv.dinlemiştim .
çok hoşuma gitmişti.
Okuyan abimizde okadar güzel okudu ki ..
Anlatmak çok zor.
Sizinde emeğinize yüreğinize sağlık,
okuyacağım.
Allahın izniyle...
Selametle kal.

bende bunu radyo dolunayda her akşam akşam namazından sonra dinlemiştim evet okuyan o kadar içli okumuştu ki her dinlediğimde ağlıyordum yalnız bende işaretlediğim yerler kırmızı olanlar hatta burayada yazmıştım bulamadım
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kumeyl Duası

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allah’ım! Sen’den isterim;.. Her şeyi
kaplayan rahmetinden: O’nunla her şeyi kahrettiğin kuvvetinden; önünde her şeyin
boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelîl olduğu ve kendisiyle her şeyi alt üst
ettiğin kurtulunmaz ceberûtundan; ve karşısında hiçbir şeyin duramadığı
izzetinden; ve her şeyi çevreleyen azâmetinden; ve her şeyin üzerinde (hakim
olan) saltanatından; ve her şey yok olduktan sonra da bâkî kalan vechinden; her
şeyi ihâtâ eden ilminden; ve.. her şeyi aydınlatan vechinin nurundan;..
(isterim!..).
Ya Nur! Ya Kudüs! Ya Evvel’el-evvelîn! Ve Ya Ahire’l-ahirin!
(olan) Allah’ım! İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet!.. Allah’ım!
Bedbahtlıkların işine sebep olan günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım ni’metleri
değiştiren günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım! Duaların kabülünü engelleyen
günahlarımı affet!.. Allah’ım! Belalar getiren günahlarımı affet!.. Allah’ım!
İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet! (Hepsini
bağışla!)!..
Allah'ım! Senin zikrinle sana yaklaşırım ve senin zâtınla senden
şefaat diliyorum; ve cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum; ve
bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni... (diliyorum...)!..
Allah'ım!
Ben Sen'den 'huzu', 'hâl-i tezellül', 'hûşu' ve bana müsâmaha etmeni ve
merhamette bulunmanı, bana verdiğine (beni) razı kılmanı ve kanaatkâr etmeni ve
her durumda mütevâzi kılmanı 'istek(ler) olarak' istiyorum!..
Allah’ım!
Senden, ihtiyacı şiddetli olan ve hâcetini zorluklar anında kapına getiren ve
senin katında istediğinde rağbeti olan kimsenin istedikleri(ni ve onun gibi)
istiyorum!..
Allah’ım Senden, ‘sultanlığın’ Azim’dir (uludur) ve mekânın
Yüce’dir ve tedbirin de hâfi’dir. Ve emrin zahir’dir; kahrın ğaibdir; kudretin
ise yaptırıcıdır. Ve Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır!..
Allah’ım!..
Senden başka günahlarımı bağışlayıcı, suçlarımı setr edici ve kötü amel(ler)imi
iyiye çevirici (hiçbir güç, asla) bulamam! Sen’den başka asla ilâh yoktur, ancak
sen varsın! Tesbih de sana, hamd de Sana’dır! Kendime zulm ettim ve
câhilliğimden dolayı itâât etmedim! Beni eskiden beri unutmadığından ve bana
olan lütfundan dolayı kalbim rahat etti!..
Allah’ım! Sen benim Mevlâmsın, her
kötülüğümü örtersin; başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın! Ne
(çok) günah belalarından beni korur ve ne (kadar) çirkin işleri benden
giderirsin! Lâyık olmadığım halde, ne güzel övgüler yağdırdın
üzerime!..
Allah’ım! Belâm büyük, kötü halim haddi aşmış ve amelim de elimi
kısaltmıştır. Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her faydadan
alıkoydu; dünya gururuyla, nefsim de cinayetleriyle ve kayıtsızlığıyla beni
(büsbütün) aldattı!..
Ya Seyidim! Senin İzzetinden; kötü amelimin ve
işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim! Sakladığım, ama
senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme! Ve gizlice işlediğim kötü
amellerimden, günahlarımdan, devam eden aşırılılarımdan, cahilliğimden,
şehvetlerimin çokluğundan ve gafletimden dolayı beni cezalandırmada acele
etme!..
Allah’ım! İzzetin (hakkı) için bana karşı her durumda acıyıp,
bağışlayıcı; ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı ol!.. Ya İlahi! Ya Rabbi!
Kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim senden başka benim kimim var?..
Ya İlahi! Ve Ya Mevlâ! Benim için hüküm koydun, ama ben nefsime uydum;
düşmanımın süslü vesveselerinden (ihtiraslarından) ona sarılmadım; hevâm beni bu
işte aldattı ve buna kaza da yardım etti! İşte, bu gibi sebeplerle koyduğun bazı
(İlâhî) sınırları aştım ve birtakım emirlerine karşı geldim!..
Bununla
beraber, bütün durumlarda sana hamdetmek üzerime borçtur. Senin kazan’la bana
her ne ki gelirse, onlara karşı (itiraz edecek) benim için hiçbir hüccet yoktur.
(Çünkü) vereceğin hükmü ve belayı ben hak ettim! (İşte) bu kadar günahımdan ve
aşırılıklarımdan sonra, sana geldim Ya İlâhî!.. (Allah’ım!) Özür dilerim,
pişmanım, perişanım, müstakilim (kopuk durumdayım); beni yarlığanmış kıl! Sana
dönüyorum, kendi günahımı ikrar ve i’tiraf ediyorum!.. Ve yaptığım günahlarda
(Rahmetinden başka) sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda (her zaman) sana
sığınmak istiyorum ve özrümün kabulü için af diliyorum ve benin sonsuz rahmetine
dahîl et! (diyorum!)!..
Allah’ım! Zorluklarımda bana Rahmet et ve özrümü
kabul et! Ve beni zorluklardan kurtar!.. Ya Rabbi! Bedenim zayıf ve derisi ince
olduğundan dolayı; ve kemiklerimde ince (zayıf-güçsüz) olduğu için bana rahmet
et! Ey Beni ilk başta yaratan ve rızk, iyilik, terbiyet ve zikrini edâ eden!
(Allah’ım!) Şimdi beni, ilk baştaki kerâmetin (ikramın) ve geçmiş iyiliğin
(bağışın) (hürmeti) için affet!.. (Senin Afv-ü Mağfiretin sonsuzdur!)!!...
Ya
İlahi! Ya Seyidim! Ve Ya Rabbim! Senin “Tevhidine” kâi olduktan (ve
vahdaniyetine inandıktan) sonra, beni “nâr” ile azab edici olarak seni görür
müyüm? (Haşa); daha sonra, senin (ilâhî) ma’rifetinden kalbim üzerine “intâvâ”
geliyor! (Yüreğim kat kat, büklüm büklüm olup burkuluyor!) Ve senin zikrinden
dolayı da lisanım açılıyor! Ve zamirim (içim derinden derine) senin muhabbetine
(sevgine) inanıyor! Ve yaptığım i’tiraf(lar)ım ve dua(ları)m doğrulandıktan
sonra, senin “Rububiyyetin” için “Huzu” ediyorum!...
(Ya İlahî!) Sen, kendi
gözettiğini mahvetmezsin! Böyle bir muamele, senden çok uzaktır! Sen, her şeyden
büyüksün; ve yaklaştırdığını uzaklaştırmaz ve koruduğunu da asla kovmazsın!..
Sen, kifayet ettiğin ve rahmet ettiğin kimseyi asla belaya
düşürmezsin!..
Eyvah! Ya Seyidim! Ve Ya İlahî! Keşke bilseydim ki acaba senin
azametinin kapısında sana “secde” edene ateşi musallat eder misin? Ve senin
tevhidini konuşan sadık dillerin dediklerini ve sana “şükür”(ler)le (edilen)
medihleri (hiç) kabul etmez misin? (Sen ki; Rahman ve Rahim’sin, nasıl kabul
etmezsin?)…
(Allah’ım!) Kalpler; kesin, tahkik etmiş olarak senin (tek) ilah
olduğunu i’tiraf ediyorlar! Ve zamirlerinde (kalplerin derinliklerinde) senin
ilmin ile sana (olan sonsuz muhabbetten dolayı) “huşu” çığlıkları yükseliyor!..
(Ve Ya İlahi!) Sana ibadet için azalar senin emrinde çalışır; ve (kişi kendi
günahına) işaret ederek, ancak senden af bekliyor!.. (İlâhî) Senin bu kadar
afv-ü mağfiret edici olduğunu (maalesef) zannetmemiştik. Ve bu kadar (geniş ve
sonsuz) fazlından habersizdik! (ki, bu hususlarda cahil kalmıştık!)…
Ya
Kerim! Ya Rabbi! Sen, benim dünya belalarından ve onun ukubatından gelecek olan
(bela)lara karşı zayıflığımı ve direncimin azlığını biliyorsun! Görünmez
belalar, ehli (ve layık) olana oradan gelir! Gerçi bu (dünyevî) belâ kötü’dür
(Ama, yine de) etrafı az’dır; (Onun için de, ne de olsa) O’na tahammül etmek
kolaydır; (Çünkü) süresi gayet kısadır!... Fakat, ahiretteki belalara ve orada
vuku bulacak fenalıklara (ve kötü akibete) nasıl tahammül edebilirim?... Zira; o
öyle bir beladır ki, müddeti çok uzundur ve etrafı da daimî’dir. (O belalar)
ehil olanlardan asla hafifletilmez; onlara ancak senin ğazabın, intikamın ve
hışmın vardır. Ve bu (azabları)na gökler ve yer (dahi) dayanamaz.
Ya Seyidim!
Bu nasıl olur benim için? Ben ki; senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve
ni’metine muhtaç bir kulunum! (ve biçare kölenim!)
Ya İlahî! Ve Ya Rabbi! Ve
Ya Seyidim! Ve Ey Yüce Mevlam! (bilemiyorum, acaba) hangi işimden dolayı
(nefsimi) sana şikâyet edeyim? Ve O’nun hangisinden dolayı (daha fazla)
korkayım? Ve hangisinin elîm ve şiddetli azabından dolayı ağlayıp sızlayayım?...
Acaba belanın uzunluğuna ve müddetinin çokluğuna mı? (daha çok ağlayım
sızlayayım?)… (Ya Rabbi!) Eğer, beni düşmanlarınla beraber ukubatın’ (mahalli
olan Nâr)a döndürsen (o zaman) benimle ‘bela ehli’nin arasını cem’etmiş olursun!
Ve (böylece) kendi sevdiklerinle ve dostlarınla (dolayısıyla rahmetinle) benim
aramı ayırmış olursun! (Ki, belanın ve musibetin en büyüğü de işte
budur!)…
Beni bağışla, Ya Seyidim! Ve Ya Mevlam! Ve Ya Rabbim! (Diyeyim ki)
senin azabına sabrettim… Ama, senin (ve dostlarının) ayrılığına (asla)
sabredemem… Bağışla beni (Ya İlahî!) Farzedeyim ki, senin ateşinin sıcaklığına
dayandım… Peki, senin nazarından ve kerametinden ayrı kalmağa sabredebilir
miyim?... Senin affını reca ettiğim (ve umduğum) halde, ateşi mesken olarak
seçebilir miyim?..
Ya Seyidim! Ve Ya Mevlâm! İzzet ve hürmetin için gerçekten
yemin ediyorum ki; eğer konuşmama izin verirsen, senin kapına doğru her an
(büyük ümidlerle) coşarım!... Aynen; Cehennem ehli olanlardan, ümid-var
olanların coştuğu gibi… Ve sana ‘feryad’ edenlerin ‘feryadı’ gibi kapında feryad
ederim!.. (Tüm varlığını) kaybedenlerin ağlaması gibi kapında (feryad-ü figan
ederek) ağlarım!...
Ey Mü’minlerin velisi! Sen neredesin? Diye, seni
çağırıyorum!... Ey ariflerin emellerinin gayesi! Ey feryad edenlerin feryadına
yetişen!.. Ey sadık olan kalblerinin sevgilisi. Ve Ey Alemin İlahı! (olan
Allah’ım)… Sen, kendini görüyor musun? (Ki) sen sübhan’sın! (her türlü
eksikliklerden münezzehsin!)… Ya İlahî! Hamdolsun sana ki, ondaki muhalefetten
dolayı (Cehennemde) hapis olan, bir müslümanın sesini duyuyorsun! (Ki, o
müslüman) günahı karşılığında azabın tadını tadıyor! Ve cürmü ile cinayetinden
dolayı (Cehennem hapishanesinin) tabakaları arasında hapistir. Affolunacağı
emelini taşıyarak senin kapına, rahmet için koşmaktadır!... Ve o, seni ehl-i
tevhidin dili ile çağırıyor; ve sana, senin ‘Rububiyyetin’ ile tevessül
ediyor!... Ya Mevlam! (Bu asî, ama nâdim olan) o (müslüman) nasıl azabda bâkî
kalabilir? O, senin affedeceğinden emin’dir, ümitli’dir. Hem senin rahmetini ve
faziletini arzuladığı halde, ateş onu nasıl yakabilir? (Sen, ona izin verir
misin?...) (Ya İlahî ve Ya Rabbî!) Ateşin harareti onu nasıl da yakıyor! Ve sen
yananın sesini duyuyorsun ve yerini de görüyorsun! O ateşin zefiri (nefesi ve
ısısı) nasıl da onu bürüyerek kaplıyor! Ve sen, o’nun zayıflığını biliyorsun; (o
aciz ve zaif kulun) ateş katları (ve tabakaları) arasında nasıl durabilir? Ve
sen o’nun sıdkını (nâdim ve tâib olduğunu) biliyorsun; o halde, ateşin sıcaklığı
ona nasıl zarar verebilir? Ve o, sana “Ey o’nun Rabbi!” (benim Rabbim!) diye
nida etmektedir! Serbest olduğu zaman, onda senin fazlının (nice) izleri olduğu
halde, O’nu nasıl olur da ateşe terk edebilirsin?...
Hayır, asla sen bunları
yapmazsın! (Çünkü) senin fazlın ma’ruftur! Muvahhidine ihsanın ve iyiliğin ne
güzel bir tutumdur!... Kesinlikle inanıyorum ki, sen böyle (afv-ü mağfiret
sahibi)sin! Seni inkar edenlere ise elbette azab edersin!... Sana karşı inad
edenleri, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın!... Hiç kimseye
orada, sığınacak veya duracak hiçbir yer yoktur!.. (İşte, Cehennem bu derece
kötü ve dehşetli bir yerdir…)
(İlâhî! Ya Rabbi…) senin isimlerin mukaddestir,
lâkin! Sen ki; cin’den ve ins’den kâfir olanların hepsini Cehennem’e doldurmaya
kasem etmişsin! Ve o muânnid (kafir)leriorada tutmaktasın! Ve sen onlara, sonsuz
ve sürekli ni’metlerinin ve ikramlarının vesilesiyle ‘senâ’ edilmenin yüceliğini
(anlatıp) söyledin! (Ki, nankörlük edip ‘küfre’ sapmayalar, diye!...) Hiç (sana
iman ve itaat üzere bulunup da) iman eden kimse, (senin emirlerine karşı isyan
içerisinde bulunarak) fasık kimse gibi olur mu? Bunlar, elbette musâvî
olamazlar!...
İlahi! Ve (ya) seyidim! Senin takdir ettiğin (iyilikler)i,
senin yüce kudretin ise (senden) taleb ediyorum! Ve (bu), senin mutlak-kesin
kazân ve hükmün iledir! (ki ben ona muhtâcım)… Yarattığını ğalibiyete ulaştıran
(ve her nevi murâdına erdiren) sensin! (Lütf-u Kereminle) beni bu gece ve bu
sââdete affet! Her türlü ‘cürüm’ ki, ben, o cürümleri işlemişim ve her türlü
günâh ve hata ki, ben, onlara bulaşmışım!... Gizlice yaptığım her çirkin iş,
işlediğim ve gizlediğim câhillik! (ki, onları) ya apaçık yapmışım veya gizlemiş
açığa vurmuşum!... Bütün bu günâhların (yazılıp) isbâtlanmasını da ‘kirâmen
kâtibin’ (denen melekler)e emretmişsin! (bu iş için) sorumluluk verip vekil
kıldıkların, yaptıklarımı (kütüklere) yazıp saklamaktadır. Ve onları,
uzuvlarımın amelleriyle beraber benim üzerime şâhid olarak tuttun! Onlardan
başka, ayrıca sen de, üzerime mürâkib (denetleyici ve gözetleyici) olarak,
yaptıklarımın tümüne mutlak bir şahid’sin! Ve onlara gizli olan günâhlarımı
sonsuz rahmetinle gizledin; ve fazlınla onları setr ettin! (kapattın)! (İlahi!)
(Günahlarımı afv-ü setr ettiğin gibi) gönderdiğin bütün hayırlarla da yolumu
daha fazla iyiliğe yönelt!.. (Allah’ım!) sen, ya ihsânını faziletli kıldın; veya
iyiliği yaydıkça yaydın; yahut da, rızkı genişlettikçe genişlettin! (Sen
bunların tümünü de yaptın!)… (Ya Rabbi!) sen, hem her günâhı bağışlayansın; hem
de her hatayı (örtüp) setr edensin!... (Onun için; günâhlarımızı affet;
hatalarımızı da dâima setr et! Bizi, dünya ve ahrette perişân edip rezil
etme!...)
Ya Rabbim! Ya Rabbim! Ya Rabbim!.. (ya) Seyidim! ve (ya) Mevlâm!...
Ve ey benim mâlikim!... Ey nâsiyemi (perçemimi) elinde tutan (Allah’ım!)! Ey
zorluklar-zararlar içerisinde olduğumu ve miskinliğimi bilen, ‘Alim’ olan
(Allah’ım!)!.. Ey fâkirliğimden ve içerisinde bulunduğum bütün güçlüklerimden
haberdâr (habir) olan! (Allah’ım!)!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!...
Senin hakkın ve kudsîyetinin hürmetine senden (bütün hâcâtımı) diliyorum!
Sıf’atının ve isimlerinin büyüklüğü hürmetine, gece ve gündüzün bütün
vakitlerinde seni (lâyıkı veçhiyle) zikretmeme yardım et! Senin ilahî hizmetinde
olayım ki, bütün amellerim huzurunda kabul olunsun! Amellerimin ve (zikr)
virdlerimin tümü, yalnız senin için’dir! Ve bu (kulluk) hâlim, senin ilâhî
hizmetinde dâimi olacaktır!... (Böyle olabilmem için, dâima senin İlâhî
yardımına ve Rahmetine muhtâcım!..).
Ya Seyidim!... Ey güven (ve yardım)
kaynağı olan! Ey ahvâlimi şikâyet ettiğim (yegâne merci’) olan! (Allah’ım!...
Her sıkışık durumumda ancak sana koşarım!...)…
Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya
Rabbi!... Uzuzvlarımın sana hizmeti için kuvvet ver! Elimle ve ayaklarımla,
kapına geldiğimde onlara (güç ve) şiddet ver! Bana ciddiyet ver ki, (huzur-u
ilâhiyetten de) dâimâ senin haşyetinde bulunayım; ve hizmetinde, devamlı olarak
fasılasız bulunayım!.. Tâ ki; senin İlâhi haşmetinin huzurunda önde sâf
bağlayanlardan ve bütün isteyenlerle birlikte, koşarak geleyim ve senin
yakınlığına ‘iştiyâk’ duyan ‘müştaklarınla’ beraber olayım!.. Ve; muhlisîlerin
etrâfına sana ‘yakın’ olayım! ve ‘iykân’ ehlinin, (imanlarına yakîn sahibi
olanların) korktuğu gibi sen’den korkayım ve mü’minlerle beraber, senin
civârında toplanayım!!!...
Ey Allah’ım! Bana kötülük edene kötülük ver! Ve
bana tuzak kurana da sen tuzak kur! (Onun tuzağını başına geçirip boşa çıkar!)!
Ve beni, huzurunda nâsibi güzel olan kullarından kıl! Ve yine beni, kapına en
yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl!! Senin fazlın olmadan hiç kimse
bu sââdete erişemez! (İlâhî!) Bu sââdeti sen bana lutfeyle! Mecdinle-Kereminle,
sen bu fazileti bana nasib eyle! Ve; rahmetinle beni muhafaza et!... ve lisânımı
senin zikrine hâzır kıl!...
(İlâhî! Ya Rabbî!) Benim (aciz) kalbim, senin
muhabbetinin ağırlığını kaldıramaz! Bana, icâbet etmenle (İlâhi’ Bu âcizi)
minnettâ et! (nankör etme!) ve hatalarımı da affet! Ve zelle(leri)mi de mağfiret
et!.. (Allah’ım!) şüphesiz sen, kullarına ibâdet etmelerini kazâ ettin!
(hükmettin!) ve sana duâda bulunmalarını emir buyurdun! Ve yapılacak duâlara
icâbet edeceğini de garanti ettin!.. (duâ edin ki, kabul edeyim!;
dedin!...)
Ya Rabbî!... (senin bu va’dinden cesâret alarak; büyük bir ümidle)
yüzümü senin yönüne doğru çevirdim; ve bana yardım etmen için elimi senin
tarafına uzattım! İzzetin hakkı için, benim duâmı kabul etmen ve isteklerime
kavuşturman hususunda (lütfunla) ve fazlınla beni ‘recasız’ (ve ümitsiz)
bırakma! Ve cin’den ve ins’den olan bütün düşmanlarımdan beni koru!... (Ve) ey
rızâ’sı çabuk olan (Allah’ım!.)! Benim duâ’dan başka hiçbir yardımcım yoktur!
(Onun için beni) affet! Sen dilediğin her şeyi yapabilirsin!...
Ey ismi her
derde derman olan; ey ismi her hastaya şifâ olan! (Yüce Allah’ım!)! Yalnız sana
kul olmak (bizim için) yeterlidir! Silâhı ağlamak ve sermâyesi ‘ümid’ olanlara
rahmet et! Ey ni’metleri tamamlayan! Ey zahmetleri def’eden! Ey korkanların
ışığı, ey öğretmensiz alim! (olan Allah’ım!)!... (Habibin) Muhammed’e ve o’nun
(temiz) evlâdına salât (-ü selâm) et; ve bana da, sana yakışan-yaraşan (Rahmet,
afv-ü mağfiret, lütuf ve fazlın)la muâmele yap!...
Allah-u Teala’nın (sonsuz
rahmeti ve) sâlâvâtı (şânı yüce) Resulüne ve O’nun pâk evlâdından olan imamlara
olsun!. ve onlara (yine) selâm olsun; çok (çok) selâm olsun!!!... (Amin…)!
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
KUMEYL DUASI
(Hz.Ali a.s’ın öğrettiğ bir duadır,özellikle perşembe akşamları okunması tavsiye edilen bir duadır,
Allah'ım senden isterim her şeyi kaplayan rahmetinden.
Kendisiyle her şeyi kahrettiğin kuvvetinden.
Önünde her şeyin boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelil olduğu.
Kendisiyle her şeyi alt üst ettiğin kurtulunmaz gücünden. Karşısında hiçbir şeyin duramadığı izzetinden.
Her şeyi kaplayan azametinden. Her şeyin üstünde olan saltanatından.
Her şey yok olduktan sonra da baki kalan vechinden. Her yeri dolduran isimlerinden.
Her şeyi kuşatan ilminden. Her şeyi aydınlatan vechinin nurundan.
Ey Nur, ey Guddus, ey ilklerin ilki ve ey sonların sonu.
Allah'ım ismet perdesini yırtan günahlarımı affet.
Allah'ım, bedbahtlıkların inişine sebep olan günahlarımı bağışla.
Allah'ım, nimetlerini değiştiren günahlarımı affet.
Allah'ım, duaların kabulünü engelleyen günahlarımı affet.
Allah'ım, belalar getiren günahlarımı affet.
Allah'ım işlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet.
Allah'ım zikrinle sana yaklaşırım ve kendi hürmetine senden şefaat diliyorum.
Cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum.
Bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni.
Allah'ım senden huzu, tevazu ve huşu diliyorum.
Ve bana müsahama etmeni, bana merhamet etmeni ve bana verdiğin razı ve kanaatkar kılmanı.
Her durumda mütevazi kılmanı. Allah'ım senden istiyorum isteyeni, ihtiyacı şiddetli olanın.
Hacetini zorluklar anında kapına getirenin. Senin katında isteğinde rağbeti büyük olanın.
Allah'ım senin saltanatın uludur, makamın yücedir, tedbirin gizlidir.
Fermanın aşikardır, kahrın galiptir ve kudretin yaptırıcıdır.
Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır.
Allah'ım bulamam günahlarımı bağışlayıcı ve suçlarımı örtücü.
Kötü amelimi iyiye çevirici, senden başka.
İlah yoktur senden başka, ancak sen varsın, tesbih sana, hamd sana.
Kendime zulmettim ve cahilliğimden emrine itaat etmedim.
Beni eskiden beri unutmadığından ve bana olan lütfundan kalbim rahat etti..
Allah'ım sen benim mevlamsın, her kötülüğümü örtersin.
Başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın.
Ne günah belalarından korursun beni ve ne çirkin işleri giderirsin benden.
Ve ne güzel övgüler yağdırdın üzerime, layık olmadığım halde.
Allah'ım belam büyük, kötü amelim haddi aşmış ve amelim elimi kısaltmış.
Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her yarardan alıkoydu.
Dünya beni aldattı gururuyla ve nefsim cinayetleri ve kayıtsızlığıyla.
Ey Mevlam, kötü amelimin ve işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim izzetinden.
Sakladığım ama senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme.
Ve beni cezalandırmada acele gizlice işlediğim.
Kötü amellerim, günahlarım, devam eden aşırılıklarım, cahilliğim, şehvetlerimin çokluğu ve gafletimden dolayı.
Ol Allah'ım izzetin için bana karşı her durumda acıyıp, bağışlayıcı.
Ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı, Ya ilahi, ya Rabbi benim kimim var senden başka, kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim?
İlahi ve ya Mevla, benim için kural koydun, ama ben nefsime uydum; düşmanımın süslü vesveselerinden ona sarılmadım.
Hevam beni bu işte aldattı ve ona kaza yardım etti; işte bu gibi nedenlerle koyduğun bazı sınırları aştım.
Bir takım emirlerine karşı geldim, her durumda yine hamd etmeliyim sana.
Senin takdirin ve hükmün olan başıma gelen her şeye karşı hiçbir sözüm yoktur. Vereceğin hükmü ve ce-zayı ben hak ettim.
Bu kadar günahımdan ve aşırılıklarımdan sonra sana geldim ya ilahi.
Allah'ım özür dilerim, pişman ve perişanım, beni affet. Sana dönüyorum, kendi günahımı itiraf ediyorum.
Ve yaptığım günahlarda sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda yalnız sana sığınmak istiyor, belki özrümün kabulü için af diliyorum.
Ve beni sonsuz rahmetine dahil et. Allah'ım, zorluklarımda bana rahmet ve özrümü kabul et.
Ve beni zorluklardan kurtar.
Ey Allah'ım, bedenim zayıf ve derisi ince, kemiklerimde ince olduğu için bana rahmet et.
Allah'ım, yaradılışımda rızk, iyiylik ve terbiyet ve zikrini eda ettin. Şimdi beni ilk kerametin ve geçmiş bağışın hürmetine affet.
Ey Allah'ım, ey Seyyidim ve Rabbim, senin vahdaniyetine inandıktan sonra beni yakacağına inanayım mı?
Ve daha sonra, senin marifetinden yüreğim taş olarak. Ve seni yad etmek dilimi açıyor.
İtirafım ve duam doğrulandıktan sonra, Senin Rabbani makamını huzu ederim.
Kendi gözettiğini mahvetmezsin, bu uzaktır senden, sen her şeyden büyüksün.
Kendin çağrını hatırlarsın ve koruduğunu kovmazsın.
Ve sen yettiğin ve rahmettiğini belaya düşürmezsin.
Eyvah, keşke bilseydim ey Seyyidim ve ey Allah'ım.
Acaba senin kapında secde edene ateşi musallat eder misin?
Ve senin birliğine sığınan doğru dilleri.
Ve sana şükür eden duaları kabul etmez misin?
Sen Rahman ve Rahimsin.
Ve senin Allah'lığını itiraf eden gerçekleri mi?
Ve sevdiklerin, hatırın için senin ilminin ışığında sana huşu duymaktadır.
Ve sana ibadet için açılan azalar, senin emrinde açılır.
Kendi günahını itiraf ettiği halde, yine af bekliyor senden.
Allah'ım, sana böylece inanamamıştık ve senin fazlından habersizdik.
Ey Kerim, ey Rahim sen benim dünya ve ondan gelecek belalara karşı direncimin azlığını biliyorsun.
Görünmez belalar kendi ehline oradan gelir.
Gerçi bu bela kötüdür, onun etrafı azdır, ona tahammül etmek kolay ve süresi kısadır.
Nasıl tahammül edeyim ahiretin belasına, kötülüğün bugününe ve ahiretin kötülüğüne?
Halbuki o öyle bir beladır ki, müddeti uzundur ve etrafı daimdir.
Kendi elinden hafiflemez, senin gazabından, intikamından ve hışmından uzak olmayanlar.
Ve o belanın şiddetine yer ve gök dayanamaz.
Ey seyyidim bu nasıl olur bana, ben senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve nimetine muhtaç bir köleyim.
Ey ilahi, ey rabbim hangi işimden ötürü sana şikayet edeyim?
Ve onun korkusundan, zorluğundan hangisi için ağlayıp sızlayayım? Acaba belanın uzunluğunu veya müd-detini mi?
Eğer beni düşmanların safında ateşin yanına döndürürsen.
Bela ehli ve benim aramda toplarsın.
Ve kendi dostlarınla aramda fark koyarsın.
Beni affet ey seyyidim, ey mevlam ve rabbim gazabına sabrettim. Ama senin ayrılığına sabredemem.
Affet beni ey rabbim farzedeyim senin ateşinin sıcaklığına dayandım.
Senin kerametinden ayrısına sabredebilir miyim?
Ümidim affetmene bağlı olduğuna göre ateşi mesken seçebilir miyim?
Ey seyyidim ve mevlam, izzet ve hürmetine gerçekten yemin ediyorum ki, eğer konuşmama izin verirsen.
Senin kapına doğru her an coşarım, cehennem ehlilerinden ümitlilerin coşması gibi. Feryat isteyenlerin feryadı gibi kapında feryat ederim.
Kaybedenlerin ağlaması gibi kapında ağlarım. Neredesin çağırıyorum ey müminlerin dostu?
Ey ariflerin gayesinin sonucu, feryatsızların feryadına yetişen.
Ey dost yüreklerin dostu (sadık yüreklerin) ve ey cihanların Allah'ı.
Görüyor musun kendini, sen tertemizsin sana hamd olsun ki muhalefet ettiğin için hapsolan cehennemde bir müslümanın sesiyle. Günahı karşılığında azabın tadını tadıyor.
Cinayeti, suçu ve intikamı arasında tutukludur. Dileyenler gibi kapına, rahmetin için koşmaktadır.
Seni tevhid ehlinin diliyle çağırıyor ve senin Allah'lığına bağlılık gösteriyor.
Ey mevlam o nasıl azapta kalabilir?
O senin affedeceğinden emindir, ümitlidir.
Senin rahmet ve faziletini arzuladığı halde ateş onu nasıl yakabilir?
Ateşin harareti onu nasıl yaktı. Ve sen yananın sesini, yerini görensin.
O ateşin ısısı onu nasıl yakar? Onun güçsüzlüğünü biliyorsun, ateş katları arasında nasıl durabilir?
Sen onun doğru yolda olduğunu bilirsen ateşin sıcaklığı nasıl ona zarar verebilir?
O seni Allah'ım diye çağırmaktadır.
Özgürlüğünde onun senin faziletinin izi varken onu nasıl ateşe atabilirsin?
Hayır asla sen bunları yapamazsın.
Senin faziletin meşhurdur. Kullarına ihsanın ve iyiliğin ne güzel bir tutumdur.
Kesinlikle inanıyorum ki sen böylesin, seni inkar edenlere azap edersin.
Kendi düşmanlarını, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın.
Kimse için orada sığınacak veya duracak yer yoktur. Senin isimlerin mukaddestir
İnsan ve cin kafirlerinin hepsini cehenneme doldurmaya yemin etmişsin. Ve cehennemde düşmanlarını tutmaktasın.
İlk önce şükrünün büyüklüğünü anlattım. Nimet ve ikram yoluyla.
Acaba iman eden etmeyen gibi midir? Hayır elbette beraber değildirler. Allah'ım ve ey seyyidim senin güçlü kaderini istemekteyim.
Ve senin mutlak kazan ve hükmüne muhtacım. Yarattığını zafere ulaştıransın.
Beni bu gece ve bu saatte affet. Her günahı ki işlemiş ve her günaha ki bulaşmışım.
Gizlice yaptığım her çirkin iş, işlediğim ve gizlediğim cahillik. Ya apaçık yapmışım veya gizlemiş açığa vurmuşum.
Buyurduğun günahların yazılması için en iyi yazarlar gerek. Sorumluluk verdiklerin, yaptıklarımı kaybedip saklamaktadır.
Ve onları şahit tuttun uzuvlarımın amellerine. Ve kendinde onların ardında izliyordun beni.
Sen şahitsin, onlara gizli olanı rahmet yoluyla gizledin. Faziletin adına sakladın, gönderdiğin tüm hayırlar-la, yolumu daha fazla iyiliğe yönelt.
Allah'ım; ya ihsanı faziletli ettin veya her iyiliği yaydın ya da sofradaki nimetleri bizlere verdin. Allah'ım her günahı bağışlayan ve her hatanın üstünü örtensin.
Ya rabbim, Ya rabbim, Ya rabbim ve seyyidim vemevlam.
Ey benim yaratıcım, ey o yaratıcı ki davranışlarımı elinde tutan ve zor, çaresiz durumlarımda Alim olan Allah'ım.
Ey Allah'ım sen benim fakirliğimden ve güçlüklerimden haberdarsın. Ya rabbim, Ya rabbim, Ya rabbim hakkın ve kutsiyetin adına senden dilerim.
Sıfatını ve isminin, temizliğinin büyüklüğü adına, gece ve gündüz seni anmama yardım et.
Senin hizmetinde olayım ki bütün amellerim huzurunda kabul olunsun.
Dua ve amellerimin kabul olması senin için. Ve kulluğum kapında süreklidir.
Ey seyyidim, güvendiğim O Allah'tır, şikayetimde ve her halimde O'na koşarım.
Ya rabbim, ya rabbim, ya rabbim organlarımın sana hizmeti için kuvvet ver, el ve ayaklarımla kapına gel-diğimde kuvvet ver.
Yüce makamından korkarken uğrunda sürekli çalışmama yardım et. Huzurunda değişmez olayım.
Ve senin efendiliğinin huzurunda önde saf bağlayanlardan.
Dileyenlerle birlikte hızla geleyim senin yanına ve kapında isteyenlerle beraber olayım.
İhlaslı insanların etrafında sana yakın olayım inanların korktuğu gibi korkayım senden
Mü'minlerle toplanayım etrafına. Allahım bana kötülük edene kötülük tuzak hazırlayana tuzak ver.
Huzurunda nasibi güzel olan kullarından kıl beni. Kapına en yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl beni.
Kimse bu saadete erişemez fazlın, kerimin hürmetine secde etmeyi nasip eyle bana.
Büyüklüğünün hatırına bana lütfet ve rahmetin hürmetine koru beni. Ve dilimi seni anmak için hazır kıl.
Yüreğim dostluğunu kalduramaz. Emirlerine itaat ettğim için benim minnettar et ve hatalarımı affet.
Kısacası günahlarımı affet, Değil mi ki kullarına bu hükmü verdin.
Seni çağırmalarını buyurdun, duaları kabul edeceğine güvence verdin. Ey rabbim senin yönüne yüzümü çevirdim.
Ve senin tarafına uzattım yardım için elimi. İzzetine yemin ederim duamı kabul etmen ve dileklerime ulaş-tırman için beni.
Ve fazlınla ümidimi kesme! Ve beni cinlerden, insanlardan düşmanlarımdan koru.
Ey çabuk razı olan Allah, duadan başka yardımcım yoktur affet. Sen her dilediğini yapabilirsin.
Ey ismi her derde derman olan, ey ismi hastaya şifa olan. Yalnız sana kul olmak yeterlidir. Silahı ağlamak ve sermayesi ümid olanlara rahmet et.
Ey nimetleri tamamlayan ey zahmetleri defeden, ey korkanların ışığı, ey öğretmensiz alim.
Muhammede ve onun pak evladına selam gönder ve sana yakışanı yap bana. Allah'ın rahmeti peygambere ve onun pak evladından olan İmamlara ve onlara selam olsun, çok selam olsun...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kumeyl Duası

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allah’ım! Sen’den isterim;.. Her şeyi
kaplayan rahmetinden: O’nunla her şeyi kahrettiğin kuvvetinden; önünde her şeyin
boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelîl olduğu ve kendisiyle her şeyi alt üst
ettiğin kurtulunmaz ceberûtundan; ve karşısında hiçbir şeyin duramadığı
izzetinden; ve her şeyi çevreleyen azâmetinden; ve her şeyin üzerinde (hakim
olan) saltanatından; ve her şey yok olduktan sonra da bâkî kalan vechinden; her
şeyi ihâtâ eden ilminden; ve.. her şeyi aydınlatan vechinin nurundan;..
(isterim!..).
Ya Nur! Ya Kudüs! Ya Evvel’el-evvelîn! Ve Ya Ahire’l-ahirin!
(olan) Allah’ım! İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet!.. Allah’ım!
Bedbahtlıkların işine sebep olan günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım ni’metleri
değiştiren günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım! Duaların kabülünü engelleyen
günahlarımı affet!.. Allah’ım! Belalar getiren günahlarımı affet!.. Allah’ım!
İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet! (Hepsini
bağışla!)!..
Allah'ım! Senin zikrinle sana yaklaşırım ve senin zâtınla senden
şefaat diliyorum; ve cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum; ve
bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni... (diliyorum...)!..
Allah'ım!
Ben Sen'den 'huzu', 'hâl-i tezellül', 'hûşu' ve bana müsâmaha etmeni ve
merhamette bulunmanı, bana verdiğine (beni) razı kılmanı ve kanaatkâr etmeni ve
her durumda mütevâzi kılmanı 'istek(ler) olarak' istiyorum!..
Allah’ım!
Senden, ihtiyacı şiddetli olan ve hâcetini zorluklar anında kapına getiren ve
senin katında istediğinde rağbeti olan kimsenin istedikleri(ni ve onun gibi)
istiyorum!..
Allah’ım Senden, ‘sultanlığın’ Azim’dir (uludur) ve mekânın
Yüce’dir ve tedbirin de hâfi’dir. Ve emrin zahir’dir; kahrın ğaibdir; kudretin
ise yaptırıcıdır. Ve Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır!..
Allah’ım!..
Senden başka günahlarımı bağışlayıcı, suçlarımı setr edici ve kötü amel(ler)imi
iyiye çevirici (hiçbir güç, asla) bulamam! Sen’den başka asla ilâh yoktur, ancak
sen varsın! Tesbih de sana, hamd de Sana’dır! Kendime zulm ettim ve
câhilliğimden dolayı itâât etmedim! Beni eskiden beri unutmadığından ve bana
olan lütfundan dolayı kalbim rahat etti!..
Allah’ım! Sen benim Mevlâmsın, her
kötülüğümü örtersin; başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın! Ne
(çok) günah belalarından beni korur ve ne (kadar) çirkin işleri benden
giderirsin! Lâyık olmadığım halde, ne güzel övgüler yağdırdın
üzerime!..
Allah’ım! Belâm büyük, kötü halim haddi aşmış ve amelim de elimi
kısaltmıştır. Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her faydadan
alıkoydu; dünya gururuyla, nefsim de cinayetleriyle ve kayıtsızlığıyla beni
(büsbütün) aldattı!..
Ya Seyidim! Senin İzzetinden; kötü amelimin ve
işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim! Sakladığım, ama
senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme! Ve gizlice işlediğim kötü
amellerimden, günahlarımdan, devam eden aşırılılarımdan, cahilliğimden,
şehvetlerimin çokluğundan ve gafletimden dolayı beni cezalandırmada acele
etme!..
Allah’ım! İzzetin (hakkı) için bana karşı her durumda acıyıp,
bağışlayıcı; ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı ol!.. Ya İlahi! Ya Rabbi!
Kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim senden başka benim kimim var?..
Ya İlahi! Ve Ya Mevlâ! Benim için hüküm koydun, ama ben nefsime uydum;
düşmanımın süslü vesveselerinden (ihtiraslarından) ona sarılmadım; hevâm beni bu
işte aldattı ve buna kaza da yardım etti! İşte, bu gibi sebeplerle koyduğun bazı
(İlâhî) sınırları aştım ve birtakım emirlerine karşı geldim!..
Bununla
beraber, bütün durumlarda sana hamdetmek üzerime borçtur. Senin kazan’la bana
her ne ki gelirse, onlara karşı (itiraz edecek) benim için hiçbir hüccet yoktur.
(Çünkü) vereceğin hükmü ve belayı ben hak ettim! (İşte) bu kadar günahımdan ve
aşırılıklarımdan sonra, sana geldim Ya İlâhî!.. (Allah’ım!) Özür dilerim,
pişmanım, perişanım, müstakilim (kopuk durumdayım); beni yarlığanmış kıl! Sana
dönüyorum, kendi günahımı ikrar ve i’tiraf ediyorum!.. Ve yaptığım günahlarda
(Rahmetinden başka) sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda (her zaman) sana
sığınmak istiyorum ve özrümün kabulü için af diliyorum ve benin sonsuz rahmetine
dahîl et! (diyorum!)!..
Allah’ım! Zorluklarımda bana Rahmet et ve özrümü
kabul et! Ve beni zorluklardan kurtar!.. Ya Rabbi! Bedenim zayıf ve derisi ince
olduğundan dolayı; ve kemiklerimde ince (zayıf-güçsüz) olduğu için bana rahmet
et! Ey Beni ilk başta yaratan ve rızk, iyilik, terbiyet ve zikrini edâ eden!
(Allah’ım!) Şimdi beni, ilk baştaki kerâmetin (ikramın) ve geçmiş iyiliğin
(bağışın) (hürmeti) için affet!.. (Senin Afv-ü Mağfiretin sonsuzdur!)!!...
Ya
İlahi! Ya Seyidim! Ve Ya Rabbim! Senin “Tevhidine” kâi olduktan (ve
vahdaniyetine inandıktan) sonra, beni “nâr” ile azab edici olarak seni görür
müyüm? (Haşa); daha sonra, senin (ilâhî) ma’rifetinden kalbim üzerine “intâvâ”
geliyor! (Yüreğim kat kat, büklüm büklüm olup burkuluyor!) Ve senin zikrinden
dolayı da lisanım açılıyor! Ve zamirim (içim derinden derine) senin muhabbetine
(sevgine) inanıyor! Ve yaptığım i’tiraf(lar)ım ve dua(ları)m doğrulandıktan
sonra, senin “Rububiyyetin” için “Huzu” ediyorum!...
(Ya İlahî!) Sen, kendi
gözettiğini mahvetmezsin! Böyle bir muamele, senden çok uzaktır! Sen, her şeyden
büyüksün; ve yaklaştırdığını uzaklaştırmaz ve koruduğunu da asla kovmazsın!..
Sen, kifayet ettiğin ve rahmet ettiğin kimseyi asla belaya
düşürmezsin!..
Eyvah! Ya Seyidim! Ve Ya İlahî! Keşke bilseydim ki acaba senin
azametinin kapısında sana “secde” edene ateşi musallat eder misin? Ve senin
tevhidini konuşan sadık dillerin dediklerini ve sana “şükür”(ler)le (edilen)
medihleri (hiç) kabul etmez misin? (Sen ki; Rahman ve Rahim’sin, nasıl kabul
etmezsin?)…
(Allah’ım!) Kalpler; kesin, tahkik etmiş olarak senin (tek) ilah
olduğunu i’tiraf ediyorlar! Ve zamirlerinde (kalplerin derinliklerinde) senin
ilmin ile sana (olan sonsuz muhabbetten dolayı) “huşu” çığlıkları yükseliyor!..
(Ve Ya İlahi!) Sana ibadet için azalar senin emrinde çalışır; ve (kişi kendi
günahına) işaret ederek, ancak senden af bekliyor!.. (İlâhî) Senin bu kadar
afv-ü mağfiret edici olduğunu (maalesef) zannetmemiştik. Ve bu kadar (geniş ve
sonsuz) fazlından habersizdik! (ki, bu hususlarda cahil kalmıştık!)…
Ya
Kerim! Ya Rabbi! Sen, benim dünya belalarından ve onun ukubatından gelecek olan
(bela)lara karşı zayıflığımı ve direncimin azlığını biliyorsun! Görünmez
belalar, ehli (ve layık) olana oradan gelir! Gerçi bu (dünyevî) belâ kötü’dür
(Ama, yine de) etrafı az’dır; (Onun için de, ne de olsa) O’na tahammül etmek
kolaydır; (Çünkü) süresi gayet kısadır!... Fakat, ahiretteki belalara ve orada
vuku bulacak fenalıklara (ve kötü akibete) nasıl tahammül edebilirim?... Zira; o
öyle bir beladır ki, müddeti çok uzundur ve etrafı da daimî’dir. (O belalar)
ehil olanlardan asla hafifletilmez; onlara ancak senin ğazabın, intikamın ve
hışmın vardır. Ve bu (azabları)na gökler ve yer (dahi) dayanamaz.
Ya Seyidim!
Bu nasıl olur benim için? Ben ki; senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve
ni’metine muhtaç bir kulunum! (ve biçare kölenim!)
Ya İlahî! Ve Ya Rabbi! Ve
Ya Seyidim! Ve Ey Yüce Mevlam! (bilemiyorum, acaba) hangi işimden dolayı
(nefsimi) sana şikâyet edeyim? Ve O’nun hangisinden dolayı (daha fazla)
korkayım? Ve hangisinin elîm ve şiddetli azabından dolayı ağlayıp sızlayayım?...
Acaba belanın uzunluğuna ve müddetinin çokluğuna mı? (daha çok ağlayım
sızlayayım?)… (Ya Rabbi!) Eğer, beni düşmanlarınla beraber ukubatın’ (mahalli
olan Nâr)a döndürsen (o zaman) benimle ‘bela ehli’nin arasını cem’etmiş olursun!
Ve (böylece) kendi sevdiklerinle ve dostlarınla (dolayısıyla rahmetinle) benim
aramı ayırmış olursun! (Ki, belanın ve musibetin en büyüğü de işte
budur!)…
Beni bağışla, Ya Seyidim! Ve Ya Mevlam! Ve Ya Rabbim! (Diyeyim ki)
senin azabına sabrettim… Ama, senin (ve dostlarının) ayrılığına (asla)
sabredemem… Bağışla beni (Ya İlahî!) Farzedeyim ki, senin ateşinin sıcaklığına
dayandım… Peki, senin nazarından ve kerametinden ayrı kalmağa sabredebilir
miyim?... Senin affını reca ettiğim (ve umduğum) halde, ateşi mesken olarak
seçebilir miyim?..
Ya Seyidim! Ve Ya Mevlâm! İzzet ve hürmetin için gerçekten
yemin ediyorum ki; eğer konuşmama izin verirsen, senin kapına doğru her an
(büyük ümidlerle) coşarım!... Aynen; Cehennem ehli olanlardan, ümid-var
olanların coştuğu gibi… Ve sana ‘feryad’ edenlerin ‘feryadı’ gibi kapında feryad
ederim!.. (Tüm varlığını) kaybedenlerin ağlaması gibi kapında (feryad-ü figan
ederek) ağlarım!...
Ey Mü’minlerin velisi! Sen neredesin? Diye, seni
çağırıyorum!... Ey ariflerin emellerinin gayesi! Ey feryad edenlerin feryadına
yetişen!.. Ey sadık olan kalblerinin sevgilisi. Ve Ey Alemin İlahı! (olan
Allah’ım)… Sen, kendini görüyor musun? (Ki) sen sübhan’sın! (her türlü
eksikliklerden münezzehsin!)… Ya İlahî! Hamdolsun sana ki, ondaki muhalefetten
dolayı (Cehennemde) hapis olan, bir müslümanın sesini duyuyorsun! (Ki, o
müslüman) günahı karşılığında azabın tadını tadıyor! Ve cürmü ile cinayetinden
dolayı (Cehennem hapishanesinin) tabakaları arasında hapistir. Affolunacağı
emelini taşıyarak senin kapına, rahmet için koşmaktadır!... Ve o, seni ehl-i
tevhidin dili ile çağırıyor; ve sana, senin ‘Rububiyyetin’ ile tevessül
ediyor!... Ya Mevlam! (Bu asî, ama nâdim olan) o (müslüman) nasıl azabda bâkî
kalabilir? O, senin affedeceğinden emin’dir, ümitli’dir. Hem senin rahmetini ve
faziletini arzuladığı halde, ateş onu nasıl yakabilir? (Sen, ona izin verir
misin?...) (Ya İlahî ve Ya Rabbî!) Ateşin harareti onu nasıl da yakıyor! Ve sen
yananın sesini duyuyorsun ve yerini de görüyorsun! O ateşin zefiri (nefesi ve
ısısı) nasıl da onu bürüyerek kaplıyor! Ve sen, o’nun zayıflığını biliyorsun; (o
aciz ve zaif kulun) ateş katları (ve tabakaları) arasında nasıl durabilir? Ve
sen o’nun sıdkını (nâdim ve tâib olduğunu) biliyorsun; o halde, ateşin sıcaklığı
ona nasıl zarar verebilir? Ve o, sana “Ey o’nun Rabbi!” (benim Rabbim!) diye
nida etmektedir! Serbest olduğu zaman, onda senin fazlının (nice) izleri olduğu
halde, O’nu nasıl olur da ateşe terk edebilirsin?...
Hayır, asla sen bunları
yapmazsın! (Çünkü) senin fazlın ma’ruftur! Muvahhidine ihsanın ve iyiliğin ne
güzel bir tutumdur!... Kesinlikle inanıyorum ki, sen böyle (afv-ü mağfiret
sahibi)sin! Seni inkar edenlere ise elbette azab edersin!... Sana karşı inad
edenleri, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın!... Hiç kimseye
orada, sığınacak veya duracak hiçbir yer yoktur!.. (İşte, Cehennem bu derece
kötü ve dehşetli bir yerdir…)
(İlâhî! Ya Rabbi…) senin isimlerin mukaddestir,
lâkin! Sen ki; cin’den ve ins’den kâfir olanların hepsini Cehennem’e doldurmaya
kasem etmişsin! Ve o muânnid (kafir)leriorada tutmaktasın! Ve sen onlara, sonsuz
ve sürekli ni’metlerinin ve ikramlarının vesilesiyle ‘senâ’ edilmenin yüceliğini
(anlatıp) söyledin! (Ki, nankörlük edip ‘küfre’ sapmayalar, diye!...) Hiç (sana
iman ve itaat üzere bulunup da) iman eden kimse, (senin emirlerine karşı isyan
içerisinde bulunarak) fasık kimse gibi olur mu? Bunlar, elbette musâvî
olamazlar!...
İlahi! Ve (ya) seyidim! Senin takdir ettiğin (iyilikler)i,
senin yüce kudretin ise (senden) taleb ediyorum! Ve (bu), senin mutlak-kesin
kazân ve hükmün iledir! (ki ben ona muhtâcım)… Yarattığını ğalibiyete ulaştıran
(ve her nevi murâdına erdiren) sensin! (Lütf-u Kereminle) beni bu gece ve bu
sââdete affet! Her türlü ‘cürüm’ ki, ben, o cürümleri işlemişim ve her türlü
günâh ve hata ki, ben, onlara bulaşmışım!... Gizlice yaptığım her çirkin iş,
işlediğim ve gizlediğim câhillik! (ki, onları) ya apaçık yapmışım veya gizlemiş
açığa vurmuşum!... Bütün bu günâhların (yazılıp) isbâtlanmasını da ‘kirâmen
kâtibin’ (denen melekler)e emretmişsin! (bu iş için) sorumluluk verip vekil
kıldıkların, yaptıklarımı (kütüklere) yazıp saklamaktadır. Ve onları,
uzuvlarımın amelleriyle beraber benim üzerime şâhid olarak tuttun! Onlardan
başka, ayrıca sen de, üzerime mürâkib (denetleyici ve gözetleyici) olarak,
yaptıklarımın tümüne mutlak bir şahid’sin! Ve onlara gizli olan günâhlarımı
sonsuz rahmetinle gizledin; ve fazlınla onları setr ettin! (kapattın)! (İlahi!)
(Günahlarımı afv-ü setr ettiğin gibi) gönderdiğin bütün hayırlarla da yolumu
daha fazla iyiliğe yönelt!.. (Allah’ım!) sen, ya ihsânını faziletli kıldın; veya
iyiliği yaydıkça yaydın; yahut da, rızkı genişlettikçe genişlettin! (Sen
bunların tümünü de yaptın!)… (Ya Rabbi!) sen, hem her günâhı bağışlayansın; hem
de her hatayı (örtüp) setr edensin!... (Onun için; günâhlarımızı affet;
hatalarımızı da dâima setr et! Bizi, dünya ve ahrette perişân edip rezil
etme!...)
Ya Rabbim! Ya Rabbim! Ya Rabbim!.. (ya) Seyidim! ve (ya) Mevlâm!...
Ve ey benim mâlikim!... Ey nâsiyemi (perçemimi) elinde tutan (Allah’ım!)! Ey
zorluklar-zararlar içerisinde olduğumu ve miskinliğimi bilen, ‘Alim’ olan
(Allah’ım!)!.. Ey fâkirliğimden ve içerisinde bulunduğum bütün güçlüklerimden
haberdâr (habir) olan! (Allah’ım!)!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!...
Senin hakkın ve kudsîyetinin hürmetine senden (bütün hâcâtımı) diliyorum!
Sıf’atının ve isimlerinin büyüklüğü hürmetine, gece ve gündüzün bütün
vakitlerinde seni (lâyıkı veçhiyle) zikretmeme yardım et! Senin ilahî hizmetinde
olayım ki, bütün amellerim huzurunda kabul olunsun! Amellerimin ve (zikr)
virdlerimin tümü, yalnız senin için’dir! Ve bu (kulluk) hâlim, senin ilâhî
hizmetinde dâimi olacaktır!... (Böyle olabilmem için, dâima senin İlâhî
yardımına ve Rahmetine muhtâcım!..).
Ya Seyidim!... Ey güven (ve yardım)
kaynağı olan! Ey ahvâlimi şikâyet ettiğim (yegâne merci’) olan! (Allah’ım!...
Her sıkışık durumumda ancak sana koşarım!...)…
Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya
Rabbi!... Uzuzvlarımın sana hizmeti için kuvvet ver! Elimle ve ayaklarımla,
kapına geldiğimde onlara (güç ve) şiddet ver! Bana ciddiyet ver ki, (huzur-u
ilâhiyetten de) dâimâ senin haşyetinde bulunayım; ve hizmetinde, devamlı olarak
fasılasız bulunayım!.. Tâ ki; senin İlâhi haşmetinin huzurunda önde sâf
bağlayanlardan ve bütün isteyenlerle birlikte, koşarak geleyim ve senin
yakınlığına ‘iştiyâk’ duyan ‘müştaklarınla’ beraber olayım!.. Ve; muhlisîlerin
etrâfına sana ‘yakın’ olayım! ve ‘iykân’ ehlinin, (imanlarına yakîn sahibi
olanların) korktuğu gibi sen’den korkayım ve mü’minlerle beraber, senin
civârında toplanayım!!!...
Ey Allah’ım! Bana kötülük edene kötülük ver! Ve
bana tuzak kurana da sen tuzak kur! (Onun tuzağını başına geçirip boşa çıkar!)!
Ve beni, huzurunda nâsibi güzel olan kullarından kıl! Ve yine beni, kapına en
yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl!! Senin fazlın olmadan hiç kimse
bu sââdete erişemez! (İlâhî!) Bu sââdeti sen bana lutfeyle! Mecdinle-Kereminle,
sen bu fazileti bana nasib eyle! Ve; rahmetinle beni muhafaza et!... ve lisânımı
senin zikrine hâzır kıl!...
(İlâhî! Ya Rabbî!) Benim (aciz) kalbim, senin
muhabbetinin ağırlığını kaldıramaz! Bana, icâbet etmenle (İlâhi’ Bu âcizi)
minnettâ et! (nankör etme!) ve hatalarımı da affet! Ve zelle(leri)mi de mağfiret
et!.. (Allah’ım!) şüphesiz sen, kullarına ibâdet etmelerini kazâ ettin!
(hükmettin!) ve sana duâda bulunmalarını emir buyurdun! Ve yapılacak duâlara
icâbet edeceğini de garanti ettin!.. (duâ edin ki, kabul edeyim!;
dedin!...)
Ya Rabbî!... (senin bu va’dinden cesâret alarak; büyük bir ümidle)
yüzümü senin yönüne doğru çevirdim; ve bana yardım etmen için elimi senin
tarafına uzattım! İzzetin hakkı için, benim duâmı kabul etmen ve isteklerime
kavuşturman hususunda (lütfunla) ve fazlınla beni ‘recasız’ (ve ümitsiz)
bırakma! Ve cin’den ve ins’den olan bütün düşmanlarımdan beni koru!... (Ve) ey
rızâ’sı çabuk olan (Allah’ım!.)! Benim duâ’dan başka hiçbir yardımcım yoktur!
(Onun için beni) affet! Sen dilediğin her şeyi yapabilirsin!...
Ey ismi her
derde derman olan; ey ismi her hastaya şifâ olan! (Yüce Allah’ım!)! Yalnız sana
kul olmak (bizim için) yeterlidir! Silâhı ağlamak ve sermâyesi ‘ümid’ olanlara
rahmet et! Ey ni’metleri tamamlayan! Ey zahmetleri def’eden! Ey korkanların
ışığı, ey öğretmensiz alim! (olan Allah’ım!)!... (Habibin) Muhammed’e ve o’nun
(temiz) evlâdına salât (-ü selâm) et; ve bana da, sana yakışan-yaraşan (Rahmet,
afv-ü mağfiret, lütuf ve fazlın)la muâmele yap!...
Allah-u Teala’nın (sonsuz
rahmeti ve) sâlâvâtı (şânı yüce) Resulüne ve O’nun pâk evlâdından olan imamlara
olsun!. ve onlara (yine) selâm olsun; çok (çok) selâm olsun!!!... (Amin…)!
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
70
Konum
BURSA
Gül berracım çok teşekkür ederim Allah senden razı olsun dinledim amin dedim :a35:
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kumeyl Duası

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allah’ım! Sen’den isterim;.. Her şeyi
kaplayan rahmetinden: O’nunla her şeyi kahrettiğin kuvvetinden; önünde her şeyin
boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelîl olduğu ve kendisiyle her şeyi alt üst
ettiğin kurtulunmaz ceberûtundan; ve karşısında hiçbir şeyin duramadığı
izzetinden; ve her şeyi çevreleyen azâmetinden; ve her şeyin üzerinde (hakim
olan) saltanatından; ve her şey yok olduktan sonra da bâkî kalan vechinden; her
şeyi ihâtâ eden ilminden; ve.. her şeyi aydınlatan vechinin nurundan;..
(isterim!..).
Ya Nur! Ya Kudüs! Ya Evvel’el-evvelîn! Ve Ya Ahire’l-ahirin!
(olan) Allah’ım! İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet!.. Allah’ım!
Bedbahtlıkların işine sebep olan günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım ni’metleri
değiştiren günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım! Duaların kabülünü engelleyen
günahlarımı affet!.. Allah’ım! Belalar getiren günahlarımı affet!.. Allah’ım!
İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet! (Hepsini
bağışla!)!..
Allah'ım! Senin zikrinle sana yaklaşırım ve senin zâtınla senden
şefaat diliyorum; ve cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum; ve
bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni... (diliyorum...)!..
Allah'ım!
Ben Sen'den 'huzu', 'hâl-i tezellül', 'hûşu' ve bana müsâmaha etmeni ve
merhamette bulunmanı, bana verdiğine (beni) razı kılmanı ve kanaatkâr etmeni ve
her durumda mütevâzi kılmanı 'istek(ler) olarak' istiyorum!..
Allah’ım!
Senden, ihtiyacı şiddetli olan ve hâcetini zorluklar anında kapına getiren ve
senin katında istediğinde rağbeti olan kimsenin istedikleri(ni ve onun gibi)
istiyorum!..
Allah’ım Senden, ‘sultanlığın’ Azim’dir (uludur) ve mekânın
Yüce’dir ve tedbirin de hâfi’dir. Ve emrin zahir’dir; kahrın ğaibdir; kudretin
ise yaptırıcıdır. Ve Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır!..
Allah’ım!..
Senden başka günahlarımı bağışlayıcı, suçlarımı setr edici ve kötü amel(ler)imi
iyiye çevirici (hiçbir güç, asla) bulamam! Sen’den başka asla ilâh yoktur, ancak
sen varsın! Tesbih de sana, hamd de Sana’dır! Kendime zulm ettim ve
câhilliğimden dolayı itâât etmedim! Beni eskiden beri unutmadığından ve bana
olan lütfundan dolayı kalbim rahat etti!..
Allah’ım! Sen benim Mevlâmsın, her
kötülüğümü örtersin; başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın! Ne
(çok) günah belalarından beni korur ve ne (kadar) çirkin işleri benden
giderirsin! Lâyık olmadığım halde, ne güzel övgüler yağdırdın
üzerime!..
Allah’ım! Belâm büyük, kötü halim haddi aşmış ve amelim de elimi
kısaltmıştır. Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her faydadan
alıkoydu; dünya gururuyla, nefsim de cinayetleriyle ve kayıtsızlığıyla beni
(büsbütün) aldattı!..
Ya Seyidim! Senin İzzetinden; kötü amelimin ve
işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim! Sakladığım, ama
senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme! Ve gizlice işlediğim kötü
amellerimden, günahlarımdan, devam eden aşırılılarımdan, cahilliğimden,
şehvetlerimin çokluğundan ve gafletimden dolayı beni cezalandırmada acele
etme!..
Allah’ım! İzzetin (hakkı) için bana karşı her durumda acıyıp,
bağışlayıcı; ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı ol!.. Ya İlahi! Ya Rabbi!
Kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim senden başka benim kimim var?..
Ya İlahi! Ve Ya Mevlâ! Benim için hüküm koydun, ama ben nefsime uydum;
düşmanımın süslü vesveselerinden (ihtiraslarından) ona sarılmadım; hevâm beni bu
işte aldattı ve buna kaza da yardım etti! İşte, bu gibi sebeplerle koyduğun bazı
(İlâhî) sınırları aştım ve birtakım emirlerine karşı geldim!..
Bununla
beraber, bütün durumlarda sana hamdetmek üzerime borçtur. Senin kazan’la bana
her ne ki gelirse, onlara karşı (itiraz edecek) benim için hiçbir hüccet yoktur.
(Çünkü) vereceğin hükmü ve belayı ben hak ettim! (İşte) bu kadar günahımdan ve
aşırılıklarımdan sonra, sana geldim Ya İlâhî!.. (Allah’ım!) Özür dilerim,
pişmanım, perişanım, müstakilim (kopuk durumdayım); beni yarlığanmış kıl! Sana
dönüyorum, kendi günahımı ikrar ve i’tiraf ediyorum!.. Ve yaptığım günahlarda
(Rahmetinden başka) sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda (her zaman) sana
sığınmak istiyorum ve özrümün kabulü için af diliyorum ve benin sonsuz rahmetine
dahîl et! (diyorum!)!..
Allah’ım! Zorluklarımda bana Rahmet et ve özrümü
kabul et! Ve beni zorluklardan kurtar!.. Ya Rabbi! Bedenim zayıf ve derisi ince
olduğundan dolayı; ve kemiklerimde ince (zayıf-güçsüz) olduğu için bana rahmet
et! Ey Beni ilk başta yaratan ve rızk, iyilik, terbiyet ve zikrini edâ eden!
(Allah’ım!) Şimdi beni, ilk baştaki kerâmetin (ikramın) ve geçmiş iyiliğin
(bağışın) (hürmeti) için affet!.. (Senin Afv-ü Mağfiretin sonsuzdur!)!!...
Ya
İlahi! Ya Seyidim! Ve Ya Rabbim! Senin “Tevhidine” kâi olduktan (ve
vahdaniyetine inandıktan) sonra, beni “nâr” ile azab edici olarak seni görür
müyüm? (Haşa); daha sonra, senin (ilâhî) ma’rifetinden kalbim üzerine “intâvâ”
geliyor! (Yüreğim kat kat, büklüm büklüm olup burkuluyor!) Ve senin zikrinden
dolayı da lisanım açılıyor! Ve zamirim (içim derinden derine) senin muhabbetine
(sevgine) inanıyor! Ve yaptığım i’tiraf(lar)ım ve dua(ları)m doğrulandıktan
sonra, senin “Rububiyyetin” için “Huzu” ediyorum!...
(Ya İlahî!) Sen, kendi
gözettiğini mahvetmezsin! Böyle bir muamele, senden çok uzaktır! Sen, her şeyden
büyüksün; ve yaklaştırdığını uzaklaştırmaz ve koruduğunu da asla kovmazsın!..
Sen, kifayet ettiğin ve rahmet ettiğin kimseyi asla belaya
düşürmezsin!..
Eyvah! Ya Seyidim! Ve Ya İlahî! Keşke bilseydim ki acaba senin
azametinin kapısında sana “secde” edene ateşi musallat eder misin? Ve senin
tevhidini konuşan sadık dillerin dediklerini ve sana “şükür”(ler)le (edilen)
medihleri (hiç) kabul etmez misin? (Sen ki; Rahman ve Rahim’sin, nasıl kabul
etmezsin?)…
(Allah’ım!) Kalpler; kesin, tahkik etmiş olarak senin (tek) ilah
olduğunu i’tiraf ediyorlar! Ve zamirlerinde (kalplerin derinliklerinde) senin
ilmin ile sana (olan sonsuz muhabbetten dolayı) “huşu” çığlıkları yükseliyor!..
(Ve Ya İlahi!) Sana ibadet için azalar senin emrinde çalışır; ve (kişi kendi
günahına) işaret ederek, ancak senden af bekliyor!.. (İlâhî) Senin bu kadar
afv-ü mağfiret edici olduğunu (maalesef) zannetmemiştik. Ve bu kadar (geniş ve
sonsuz) fazlından habersizdik! (ki, bu hususlarda cahil kalmıştık!)…
Ya
Kerim! Ya Rabbi! Sen, benim dünya belalarından ve onun ukubatından gelecek olan
(bela)lara karşı zayıflığımı ve direncimin azlığını biliyorsun! Görünmez
belalar, ehli (ve layık) olana oradan gelir! Gerçi bu (dünyevî) belâ kötü’dür
(Ama, yine de) etrafı az’dır; (Onun için de, ne de olsa) O’na tahammül etmek
kolaydır; (Çünkü) süresi gayet kısadır!... Fakat, ahiretteki belalara ve orada
vuku bulacak fenalıklara (ve kötü akibete) nasıl tahammül edebilirim?... Zira; o
öyle bir beladır ki, müddeti çok uzundur ve etrafı da daimî’dir. (O belalar)
ehil olanlardan asla hafifletilmez; onlara ancak senin ğazabın, intikamın ve
hışmın vardır. Ve bu (azabları)na gökler ve yer (dahi) dayanamaz.
Ya Seyidim!
Bu nasıl olur benim için? Ben ki; senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve
ni’metine muhtaç bir kulunum! (ve biçare kölenim!)
Ya İlahî! Ve Ya Rabbi! Ve
Ya Seyidim! Ve Ey Yüce Mevlam! (bilemiyorum, acaba) hangi işimden dolayı
(nefsimi) sana şikâyet edeyim? Ve O’nun hangisinden dolayı (daha fazla)
korkayım? Ve hangisinin elîm ve şiddetli azabından dolayı ağlayıp sızlayayım?...
Acaba belanın uzunluğuna ve müddetinin çokluğuna mı? (daha çok ağlayım
sızlayayım?)… (Ya Rabbi!) Eğer, beni düşmanlarınla beraber ukubatın’ (mahalli
olan Nâr)a döndürsen (o zaman) benimle ‘bela ehli’nin arasını cem’etmiş olursun!
Ve (böylece) kendi sevdiklerinle ve dostlarınla (dolayısıyla rahmetinle) benim
aramı ayırmış olursun! (Ki, belanın ve musibetin en büyüğü de işte
budur!)…
Beni bağışla, Ya Seyidim! Ve Ya Mevlam! Ve Ya Rabbim! (Diyeyim ki)
senin azabına sabrettim… Ama, senin (ve dostlarının) ayrılığına (asla)
sabredemem… Bağışla beni (Ya İlahî!) Farzedeyim ki, senin ateşinin sıcaklığına
dayandım… Peki, senin nazarından ve kerametinden ayrı kalmağa sabredebilir
miyim?... Senin affını reca ettiğim (ve umduğum) halde, ateşi mesken olarak
seçebilir miyim?..
Ya Seyidim! Ve Ya Mevlâm! İzzet ve hürmetin için gerçekten
yemin ediyorum ki; eğer konuşmama izin verirsen, senin kapına doğru her an
(büyük ümidlerle) coşarım!... Aynen; Cehennem ehli olanlardan, ümid-var
olanların coştuğu gibi… Ve sana ‘feryad’ edenlerin ‘feryadı’ gibi kapında feryad
ederim!.. (Tüm varlığını) kaybedenlerin ağlaması gibi kapında (feryad-ü figan
ederek) ağlarım!...
Ey Mü’minlerin velisi! Sen neredesin? Diye, seni
çağırıyorum!... Ey ariflerin emellerinin gayesi! Ey feryad edenlerin feryadına
yetişen!.. Ey sadık olan kalblerinin sevgilisi. Ve Ey Alemin İlahı! (olan
Allah’ım)… Sen, kendini görüyor musun? (Ki) sen sübhan’sın! (her türlü
eksikliklerden münezzehsin!)… Ya İlahî! Hamdolsun sana ki, ondaki muhalefetten
dolayı (Cehennemde) hapis olan, bir müslümanın sesini duyuyorsun! (Ki, o
müslüman) günahı karşılığında azabın tadını tadıyor! Ve cürmü ile cinayetinden
dolayı (Cehennem hapishanesinin) tabakaları arasında hapistir. Affolunacağı
emelini taşıyarak senin kapına, rahmet için koşmaktadır!... Ve o, seni ehl-i
tevhidin dili ile çağırıyor; ve sana, senin ‘Rububiyyetin’ ile tevessül
ediyor!... Ya Mevlam! (Bu asî, ama nâdim olan) o (müslüman) nasıl azabda bâkî
kalabilir? O, senin affedeceğinden emin’dir, ümitli’dir. Hem senin rahmetini ve
faziletini arzuladığı halde, ateş onu nasıl yakabilir? (Sen, ona izin verir
misin?...) (Ya İlahî ve Ya Rabbî!) Ateşin harareti onu nasıl da yakıyor! Ve sen
yananın sesini duyuyorsun ve yerini de görüyorsun! O ateşin zefiri (nefesi ve
ısısı) nasıl da onu bürüyerek kaplıyor! Ve sen, o’nun zayıflığını biliyorsun; (o
aciz ve zaif kulun) ateş katları (ve tabakaları) arasında nasıl durabilir? Ve
sen o’nun sıdkını (nâdim ve tâib olduğunu) biliyorsun; o halde, ateşin sıcaklığı
ona nasıl zarar verebilir? Ve o, sana “Ey o’nun Rabbi!” (benim Rabbim!) diye
nida etmektedir! Serbest olduğu zaman, onda senin fazlının (nice) izleri olduğu
halde, O’nu nasıl olur da ateşe terk edebilirsin?...
Hayır, asla sen bunları
yapmazsın! (Çünkü) senin fazlın ma’ruftur! Muvahhidine ihsanın ve iyiliğin ne
güzel bir tutumdur!... Kesinlikle inanıyorum ki, sen böyle (afv-ü mağfiret
sahibi)sin! Seni inkar edenlere ise elbette azab edersin!... Sana karşı inad
edenleri, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın!... Hiç kimseye
orada, sığınacak veya duracak hiçbir yer yoktur!.. (İşte, Cehennem bu derece
kötü ve dehşetli bir yerdir…)
(İlâhî! Ya Rabbi…) senin isimlerin mukaddestir,
lâkin! Sen ki; cin’den ve ins’den kâfir olanların hepsini Cehennem’e doldurmaya
kasem etmişsin! Ve o muânnid (kafir)leriorada tutmaktasın! Ve sen onlara, sonsuz
ve sürekli ni’metlerinin ve ikramlarının vesilesiyle ‘senâ’ edilmenin yüceliğini
(anlatıp) söyledin! (Ki, nankörlük edip ‘küfre’ sapmayalar, diye!...) Hiç (sana
iman ve itaat üzere bulunup da) iman eden kimse, (senin emirlerine karşı isyan
içerisinde bulunarak) fasık kimse gibi olur mu? Bunlar, elbette musâvî
olamazlar!...
İlahi! Ve (ya) seyidim! Senin takdir ettiğin (iyilikler)i,
senin yüce kudretin ise (senden) taleb ediyorum! Ve (bu), senin mutlak-kesin
kazân ve hükmün iledir! (ki ben ona muhtâcım)… Yarattığını ğalibiyete ulaştıran
(ve her nevi murâdına erdiren) sensin! (Lütf-u Kereminle) beni bu gece ve bu
sââdete affet! Her türlü ‘cürüm’ ki, ben, o cürümleri işlemişim ve her türlü
günâh ve hata ki, ben, onlara bulaşmışım!... Gizlice yaptığım her çirkin iş,
işlediğim ve gizlediğim câhillik! (ki, onları) ya apaçık yapmışım veya gizlemiş
açığa vurmuşum!... Bütün bu günâhların (yazılıp) isbâtlanmasını da ‘kirâmen
kâtibin’ (denen melekler)e emretmişsin! (bu iş için) sorumluluk verip vekil
kıldıkların, yaptıklarımı (kütüklere) yazıp saklamaktadır. Ve onları,
uzuvlarımın amelleriyle beraber benim üzerime şâhid olarak tuttun! Onlardan
başka, ayrıca sen de, üzerime mürâkib (denetleyici ve gözetleyici) olarak,
yaptıklarımın tümüne mutlak bir şahid’sin! Ve onlara gizli olan günâhlarımı
sonsuz rahmetinle gizledin; ve fazlınla onları setr ettin! (kapattın)! (İlahi!)
(Günahlarımı afv-ü setr ettiğin gibi) gönderdiğin bütün hayırlarla da yolumu
daha fazla iyiliğe yönelt!.. (Allah’ım!) sen, ya ihsânını faziletli kıldın; veya
iyiliği yaydıkça yaydın; yahut da, rızkı genişlettikçe genişlettin! (Sen
bunların tümünü de yaptın!)… (Ya Rabbi!) sen, hem her günâhı bağışlayansın; hem
de her hatayı (örtüp) setr edensin!... (Onun için; günâhlarımızı affet;
hatalarımızı da dâima setr et! Bizi, dünya ve ahrette perişân edip rezil
etme!...)
Ya Rabbim! Ya Rabbim! Ya Rabbim!.. (ya) Seyidim! ve (ya) Mevlâm!...
Ve ey benim mâlikim!... Ey nâsiyemi (perçemimi) elinde tutan (Allah’ım!)! Ey
zorluklar-zararlar içerisinde olduğumu ve miskinliğimi bilen, ‘Alim’ olan
(Allah’ım!)!.. Ey fâkirliğimden ve içerisinde bulunduğum bütün güçlüklerimden
haberdâr (habir) olan! (Allah’ım!)!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!...
Senin hakkın ve kudsîyetinin hürmetine senden (bütün hâcâtımı) diliyorum!
Sıf’atının ve isimlerinin büyüklüğü hürmetine, gece ve gündüzün bütün
vakitlerinde seni (lâyıkı veçhiyle) zikretmeme yardım et! Senin ilahî hizmetinde
olayım ki, bütün amellerim huzurunda kabul olunsun! Amellerimin ve (zikr)
virdlerimin tümü, yalnız senin için’dir! Ve bu (kulluk) hâlim, senin ilâhî
hizmetinde dâimi olacaktır!... (Böyle olabilmem için, dâima senin İlâhî
yardımına ve Rahmetine muhtâcım!..).
Ya Seyidim!... Ey güven (ve yardım)
kaynağı olan! Ey ahvâlimi şikâyet ettiğim (yegâne merci’) olan! (Allah’ım!...
Her sıkışık durumumda ancak sana koşarım!...)…
Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya
Rabbi!... Uzuzvlarımın sana hizmeti için kuvvet ver! Elimle ve ayaklarımla,
kapına geldiğimde onlara (güç ve) şiddet ver! Bana ciddiyet ver ki, (huzur-u
ilâhiyetten de) dâimâ senin haşyetinde bulunayım; ve hizmetinde, devamlı olarak
fasılasız bulunayım!.. Tâ ki; senin İlâhi haşmetinin huzurunda önde sâf
bağlayanlardan ve bütün isteyenlerle birlikte, koşarak geleyim ve senin
yakınlığına ‘iştiyâk’ duyan ‘müştaklarınla’ beraber olayım!.. Ve; muhlisîlerin
etrâfına sana ‘yakın’ olayım! ve ‘iykân’ ehlinin, (imanlarına yakîn sahibi
olanların) korktuğu gibi sen’den korkayım ve mü’minlerle beraber, senin
civârında toplanayım!!!...
Ey Allah’ım! Bana kötülük edene kötülük ver! Ve
bana tuzak kurana da sen tuzak kur! (Onun tuzağını başına geçirip boşa çıkar!)!
Ve beni, huzurunda nâsibi güzel olan kullarından kıl! Ve yine beni, kapına en
yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl!! Senin fazlın olmadan hiç kimse
bu sââdete erişemez! (İlâhî!) Bu sââdeti sen bana lutfeyle! Mecdinle-Kereminle,
sen bu fazileti bana nasib eyle! Ve; rahmetinle beni muhafaza et!... ve lisânımı
senin zikrine hâzır kıl!...
(İlâhî! Ya Rabbî!) Benim (aciz) kalbim, senin
muhabbetinin ağırlığını kaldıramaz! Bana, icâbet etmenle (İlâhi’ Bu âcizi)
minnettâ et! (nankör etme!) ve hatalarımı da affet! Ve zelle(leri)mi de mağfiret
et!.. (Allah’ım!) şüphesiz sen, kullarına ibâdet etmelerini kazâ ettin!
(hükmettin!) ve sana duâda bulunmalarını emir buyurdun! Ve yapılacak duâlara
icâbet edeceğini de garanti ettin!.. (duâ edin ki, kabul edeyim!;
dedin!...)
Ya Rabbî!... (senin bu va’dinden cesâret alarak; büyük bir ümidle)
yüzümü senin yönüne doğru çevirdim; ve bana yardım etmen için elimi senin
tarafına uzattım! İzzetin hakkı için, benim duâmı kabul etmen ve isteklerime
kavuşturman hususunda (lütfunla) ve fazlınla beni ‘recasız’ (ve ümitsiz)
bırakma! Ve cin’den ve ins’den olan bütün düşmanlarımdan beni koru!... (Ve) ey
rızâ’sı çabuk olan (Allah’ım!.)! Benim duâ’dan başka hiçbir yardımcım yoktur!
(Onun için beni) affet! Sen dilediğin her şeyi yapabilirsin!...
Ey ismi her
derde derman olan; ey ismi her hastaya şifâ olan! (Yüce Allah’ım!)! Yalnız sana
kul olmak (bizim için) yeterlidir! Silâhı ağlamak ve sermâyesi ‘ümid’ olanlara
rahmet et! Ey ni’metleri tamamlayan! Ey zahmetleri def’eden! Ey korkanların
ışığı, ey öğretmensiz alim! (olan Allah’ım!)!... (Habibin) Muhammed’e ve o’nun
(temiz) evlâdına salât (-ü selâm) et; ve bana da, sana yakışan-yaraşan (Rahmet,
afv-ü mağfiret, lütuf ve fazlın)la muâmele yap!...
Allah-u Teala’nın (sonsuz
rahmeti ve) sâlâvâtı (şânı yüce) Resulüne ve O’nun pâk evlâdından olan imamlara
olsun!. ve onlara (yine) selâm olsun; çok (çok) selâm olsun!!!... (Amin…)!
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kumeyl Duası

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
Allah’ım! Sen’den isterim;.. Her şeyi
kaplayan rahmetinden: O’nunla her şeyi kahrettiğin kuvvetinden; önünde her şeyin
boyun eğdiği ve önünde her şeyin zelîl olduğu ve kendisiyle her şeyi alt üst
ettiğin kurtulunmaz ceberûtundan; ve karşısında hiçbir şeyin duramadığı
izzetinden; ve her şeyi çevreleyen azâmetinden; ve her şeyin üzerinde (hakim
olan) saltanatından; ve her şey yok olduktan sonra da bâkî kalan vechinden; her
şeyi ihâtâ eden ilminden; ve.. her şeyi aydınlatan vechinin nurundan;..
(isterim!..).

Ya Nur! Ya Kudüs! Ya Evvel’el-evvelîn! Ve Ya Ahire’l-ahirin!
(olan) Allah’ım! İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet!.. Allah’ım!
Bedbahtlıkların işine sebep olan günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım ni’metleri
değiştiren günahlarımı mağfiret et!.. Allah’ım! Duaların kabülünü engelleyen
günahlarımı affet!.. Allah’ım! Belalar getiren günahlarımı affet!.. Allah’ım!
İşlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet! (Hepsini
bağışla!)!..

Allah'ım! Senin zikrinle sana yaklaşırım ve senin zâtınla senden
şefaat diliyorum; ve cömertliğinden beni kendine yaklaştırmanı diliyorum; ve
bana şükrünü öğretmeni ve zikrini ilham etmeni... (diliyorum...)!..

Allah'ım!
Ben Sen'den 'huzu', 'hâl-i tezellül', 'hûşu' ve bana müsâmaha etmeni ve
merhamette bulunmanı, bana verdiğine (beni) razı kılmanı ve kanaatkâr etmeni ve
her durumda mütevâzi kılmanı 'istek(ler) olarak' istiyorum!..
Allah’ım!

Senden, ihtiyacı şiddetli olan ve hâcetini zorluklar anında kapına getiren ve
senin katında istediğinde rağbeti olan kimsenin istedikleri(ni ve onun gibi)
istiyorum!..

Allah’ım Senden, ‘sultanlığın’ Azim’dir (uludur) ve mekânın
Yüce’dir ve tedbirin de hâfi’dir. Ve emrin zahir’dir; kahrın ğaibdir; kudretin
ise yaptırıcıdır. Ve Senin hükümranlığından kaçmak imkansızdır!..
Allah’ım!..

Senden başka günahlarımı bağışlayıcı, suçlarımı setr edici ve kötü amel(ler)imi
iyiye çevirici (hiçbir güç, asla) bulamam! Sen’den başka asla ilâh yoktur, ancak
sen varsın! Tesbih de sana, hamd de Sana’dır! Kendime zulm ettim ve
câhilliğimden dolayı itâât etmedim! Beni eskiden beri unutmadığından ve bana
olan lütfundan dolayı kalbim rahat etti!..
Allah’ım! Sen benim Mevlâmsın, her
kötülüğümü örtersin; başıma gelen her ağır belayı hafifletir, azaltırsın! Ne
(çok) günah belalarından beni korur ve ne (kadar) çirkin işleri benden
giderirsin! Lâyık olmadığım halde, ne güzel övgüler yağdırdın
üzerime!..

Allah’ım! Belâm büyük, kötü halim haddi aşmış ve amelim de elimi
kısaltmıştır. Zincirlerim beni çökertti, emelimin uzunluğu beni her faydadan
alıkoydu; dünya gururuyla, nefsim de cinayetleriyle ve kayıtsızlığıyla beni
(büsbütün) aldattı!..

Ya Seyidim! Senin İzzetinden; kötü amelimin ve
işlerimin, dualarımın sana ulaşmasına engel olmamasını dilerim! Sakladığım, ama
senin bildiğin gizliliklerimle beni rezil etme! Ve gizlice işlediğim kötü
amellerimden, günahlarımdan, devam eden aşırılılarımdan, cahilliğimden,
şehvetlerimin çokluğundan ve gafletimden dolayı beni cezalandırmada acele
etme!..

Allah’ım! İzzetin (hakkı) için bana karşı her durumda acıyıp,
bağışlayıcı; ve her işimde yardımcı ve kolaylaştırıcı ol!.. Ya İlahi! Ya Rabbi!
Kötü halimi düzeltmesini ve işlerimi isteyeceğim senden başka benim kimim var?..
Ya İlahi! Ve Ya Mevlâ! Benim için hüküm koydun, ama ben nefsime uydum;
düşmanımın süslü vesveselerinden (ihtiraslarından) ona sarılmadım; hevâm beni bu
işte aldattı ve buna kaza da yardım etti! İşte, bu gibi sebeplerle koyduğun bazı
(İlâhî) sınırları aştım ve birtakım emirlerine karşı geldim!..

Bununla
beraber, bütün durumlarda sana hamdetmek üzerime borçtur. Senin kazan’la bana
her ne ki gelirse, onlara karşı (itiraz edecek) benim için hiçbir hüccet yoktur.
(Çünkü) vereceğin hükmü ve belayı ben hak ettim! (İşte) bu kadar günahımdan ve
aşırılıklarımdan sonra, sana geldim Ya İlâhî!.. (Allah’ım!) Özür dilerim,
pişmanım, perişanım, müstakilim (kopuk durumdayım); beni yarlığanmış kıl! Sana
dönüyorum, kendi günahımı ikrar ve i’tiraf ediyorum!.. Ve yaptığım günahlarda
(Rahmetinden başka) sığınacak bir yer bulamıyorum. Zorluklarda (her zaman) sana
sığınmak istiyorum ve özrümün kabulü için af diliyorum ve benin sonsuz rahmetine
dahîl et! (diyorum!)!..

Allah’ım! Zorluklarımda bana Rahmet et ve özrümü
kabul et! Ve beni zorluklardan kurtar!.. Ya Rabbi! Bedenim zayıf ve derisi ince
olduğundan dolayı; ve kemiklerimde ince (zayıf-güçsüz) olduğu için bana rahmet
et! Ey Beni ilk başta yaratan ve rızk, iyilik, terbiyet ve zikrini edâ eden!
(Allah’ım!) Şimdi beni, ilk baştaki kerâmetin (ikramın) ve geçmiş iyiliğin
(bağışın) (hürmeti) için affet!.. (Senin Afv-ü Mağfiretin sonsuzdur!)!!...

Ya
İlahi! Ya Seyidim! Ve Ya Rabbim! Senin “Tevhidine” kâi olduktan (ve
vahdaniyetine inandıktan) sonra, beni “nâr” ile azab edici olarak seni görür
müyüm? (Haşa); daha sonra, senin (ilâhî) ma’rifetinden kalbim üzerine “intâvâ”
geliyor! (Yüreğim kat kat, büklüm büklüm olup burkuluyor!) Ve senin zikrinden
dolayı da lisanım açılıyor! Ve zamirim (içim derinden derine) senin muhabbetine
(sevgine) inanıyor! Ve yaptığım i’tiraf(lar)ım ve dua(ları)m doğrulandıktan
sonra, senin “Rububiyyetin” için “Huzu” ediyorum!...

(Ya İlahî!) Sen, kendi
gözettiğini mahvetmezsin! Böyle bir muamele, senden çok uzaktır! Sen, her şeyden
büyüksün; ve yaklaştırdığını uzaklaştırmaz ve koruduğunu da asla kovmazsın!..
Sen, kifayet ettiğin ve rahmet ettiğin kimseyi asla belaya
düşürmezsin!..

Eyvah! Ya Seyidim! Ve Ya İlahî! Keşke bilseydim ki acaba senin
azametinin kapısında sana “secde” edene ateşi musallat eder misin? Ve senin
tevhidini konuşan sadık dillerin dediklerini ve sana “şükür”(ler)le (edilen)
medihleri (hiç) kabul etmez misin? (Sen ki; Rahman ve Rahim’sin, nasıl kabul
etmezsin?)…

(Allah’ım!) Kalpler; kesin, tahkik etmiş olarak senin (tek) ilah
olduğunu i’tiraf ediyorlar! Ve zamirlerinde (kalplerin derinliklerinde) senin
ilmin ile sana (olan sonsuz muhabbetten dolayı) “huşu” çığlıkları yükseliyor!..
(Ve Ya İlahi!) Sana ibadet için azalar senin emrinde çalışır; ve (kişi kendi
günahına) işaret ederek, ancak senden af bekliyor!.. (İlâhî) Senin bu kadar
afv-ü mağfiret edici olduğunu (maalesef) zannetmemiştik. Ve bu kadar (geniş ve
sonsuz) fazlından habersizdik! (ki, bu hususlarda cahil kalmıştık!)…

Ya
Kerim! Ya Rabbi! Sen, benim dünya belalarından ve onun ukubatından gelecek olan
(bela)lara karşı zayıflığımı ve direncimin azlığını biliyorsun! Görünmez
belalar, ehli (ve layık) olana oradan gelir! Gerçi bu (dünyevî) belâ kötü’dür
(Ama, yine de) etrafı az’dır; (Onun için de, ne de olsa) O’na tahammül etmek
kolaydır; (Çünkü) süresi gayet kısadır!... Fakat, ahiretteki belalara ve orada
vuku bulacak fenalıklara (ve kötü akibete) nasıl tahammül edebilirim?... Zira; o
öyle bir beladır ki, müddeti çok uzundur ve etrafı da daimî’dir. (O belalar)
ehil olanlardan asla hafifletilmez; onlara ancak senin ğazabın, intikamın ve
hışmın vardır. Ve bu (azabları)na gökler ve yer (dahi) dayanamaz.

Ya Seyidim!
Bu nasıl olur benim için? Ben ki; senin kudretsiz, zelil, küçümsenecek ve
ni’metine muhtaç bir kulunum! (ve biçare kölenim!)

Ya İlahî! Ve Ya Rabbi! Ve
Ya Seyidim! Ve Ey Yüce Mevlam! (bilemiyorum, acaba) hangi işimden dolayı
(nefsimi) sana şikâyet edeyim? Ve O’nun hangisinden dolayı (daha fazla)
korkayım? Ve hangisinin elîm ve şiddetli azabından dolayı ağlayıp sızlayayım?...
Acaba belanın uzunluğuna ve müddetinin çokluğuna mı? (daha çok ağlayım
sızlayayım?)… (Ya Rabbi!) Eğer, beni düşmanlarınla beraber ukubatın’ (mahalli
olan Nâr)a döndürsen (o zaman) benimle ‘bela ehli’nin arasını cem’etmiş olursun!
Ve (böylece) kendi sevdiklerinle ve dostlarınla (dolayısıyla rahmetinle) benim
aramı ayırmış olursun! (Ki, belanın ve musibetin en büyüğü de işte
budur!)…

Beni bağışla, Ya Seyidim! Ve Ya Mevlam! Ve Ya Rabbim! (Diyeyim ki)
senin azabına sabrettim… Ama, senin (ve dostlarının) ayrılığına (asla)
sabredemem… Bağışla beni (Ya İlahî!) Farzedeyim ki, senin ateşinin sıcaklığına
dayandım… Peki, senin nazarından ve kerametinden ayrı kalmağa sabredebilir
miyim?... Senin affını reca ettiğim (ve umduğum) halde, ateşi mesken olarak
seçebilir miyim?..

Ya Seyidim! Ve Ya Mevlâm! İzzet ve hürmetin için gerçekten
yemin ediyorum ki; eğer konuşmama izin verirsen, senin kapına doğru her an
(büyük ümidlerle) coşarım!... Aynen; Cehennem ehli olanlardan, ümid-var
olanların coştuğu gibi… Ve sana ‘feryad’ edenlerin ‘feryadı’ gibi kapında feryad
ederim!.. (Tüm varlığını) kaybedenlerin ağlaması gibi kapında (feryad-ü figan
ederek) ağlarım!...

Ey Mü’minlerin velisi! Sen neredesin? Diye, seni
çağırıyorum!... Ey ariflerin emellerinin gayesi! Ey feryad edenlerin feryadına
yetişen!.. Ey sadık olan kalblerinin sevgilisi. Ve Ey Alemin İlahı! (olan
Allah’ım)… Sen, kendini görüyor musun? (Ki) sen sübhan’sın! (her türlü
eksikliklerden münezzehsin!)… Ya İlahî! Hamdolsun sana ki, ondaki muhalefetten
dolayı (Cehennemde) hapis olan, bir müslümanın sesini duyuyorsun! (Ki, o
müslüman) günahı karşılığında azabın tadını tadıyor! Ve cürmü ile cinayetinden
dolayı (Cehennem hapishanesinin) tabakaları arasında hapistir. Affolunacağı
emelini taşıyarak senin kapına, rahmet için koşmaktadır!... Ve o, seni ehl-i
tevhidin dili ile çağırıyor; ve sana, senin ‘Rububiyyetin’ ile tevessül
ediyor!... Ya Mevlam! (Bu asî, ama nâdim olan) o (müslüman) nasıl azabda bâkî
kalabilir? O, senin affedeceğinden emin’dir, ümitli’dir. Hem senin rahmetini ve
faziletini arzuladığı halde, ateş onu nasıl yakabilir? (Sen, ona izin verir
misin?...) (Ya İlahî ve Ya Rabbî!) Ateşin harareti onu nasıl da yakıyor! Ve sen
yananın sesini duyuyorsun ve yerini de görüyorsun! O ateşin zefiri (nefesi ve
ısısı) nasıl da onu bürüyerek kaplıyor! Ve sen, o’nun zayıflığını biliyorsun; (o
aciz ve zaif kulun) ateş katları (ve tabakaları) arasında nasıl durabilir? Ve
sen o’nun sıdkını (nâdim ve tâib olduğunu) biliyorsun; o halde, ateşin sıcaklığı
ona nasıl zarar verebilir? Ve o, sana “Ey o’nun Rabbi!” (benim Rabbim!) diye
nida etmektedir! Serbest olduğu zaman, onda senin fazlının (nice) izleri olduğu
halde, O’nu nasıl olur da ateşe terk edebilirsin?...

Hayır, asla sen bunları
yapmazsın! (Çünkü) senin fazlın ma’ruftur! Muvahhidine ihsanın ve iyiliğin ne
güzel bir tutumdur!... Kesinlikle inanıyorum ki, sen böyle (afv-ü mağfiret
sahibi)sin! Seni inkar edenlere ise elbette azab edersin!... Sana karşı inad
edenleri, her zaman soğuk ateşe atmak için öncelikle sakladın!... Hiç kimseye
orada, sığınacak veya duracak hiçbir yer yoktur!.. (İşte, Cehennem bu derece
kötü ve dehşetli bir yerdir…)

(İlâhî! Ya Rabbi…) senin isimlerin mukaddestir,
lâkin! Sen ki; cin’den ve ins’den kâfir olanların hepsini Cehennem’e doldurmaya
kasem etmişsin! Ve o muânnid (kafir)leriorada tutmaktasın! Ve sen onlara, sonsuz
ve sürekli ni’metlerinin ve ikramlarının vesilesiyle ‘senâ’ edilmenin yüceliğini
(anlatıp) söyledin! (Ki, nankörlük edip ‘küfre’ sapmayalar, diye!...) Hiç (sana
iman ve itaat üzere bulunup da) iman eden kimse, (senin emirlerine karşı isyan
içerisinde bulunarak) fasık kimse gibi olur mu? Bunlar, elbette musâvî
olamazlar!...

İlahi! Ve (ya) seyidim! Senin takdir ettiğin (iyilikler)i,
senin yüce kudretin ise (senden) taleb ediyorum! Ve (bu), senin mutlak-kesin
kazân ve hükmün iledir! (ki ben ona muhtâcım)… Yarattığını ğalibiyete ulaştıran
(ve her nevi murâdına erdiren) sensin! (Lütf-u Kereminle) beni bu gece ve bu
sââdete affet! Her türlü ‘cürüm’ ki, ben, o cürümleri işlemişim ve her türlü
günâh ve hata ki, ben, onlara bulaşmışım!... Gizlice yaptığım her çirkin iş,
işlediğim ve gizlediğim câhillik! (ki, onları) ya apaçık yapmışım veya gizlemiş
açığa vurmuşum!... Bütün bu günâhların (yazılıp) isbâtlanmasını da ‘kirâmen
kâtibin’ (denen melekler)e emretmişsin! (bu iş için) sorumluluk verip vekil
kıldıkların, yaptıklarımı (kütüklere) yazıp saklamaktadır. Ve onları,
uzuvlarımın amelleriyle beraber benim üzerime şâhid olarak tuttun! Onlardan
başka, ayrıca sen de, üzerime mürâkib (denetleyici ve gözetleyici) olarak,
yaptıklarımın tümüne mutlak bir şahid’sin! Ve onlara gizli olan günâhlarımı
sonsuz rahmetinle gizledin; ve fazlınla onları setr ettin! (kapattın)! (İlahi!)
(Günahlarımı afv-ü setr ettiğin gibi) gönderdiğin bütün hayırlarla da yolumu
daha fazla iyiliğe yönelt!.. (Allah’ım!) sen, ya ihsânını faziletli kıldın; veya
iyiliği yaydıkça yaydın; yahut da, rızkı genişlettikçe genişlettin! (Sen
bunların tümünü de yaptın!)… (Ya Rabbi!) sen, hem her günâhı bağışlayansın; hem
de her hatayı (örtüp) setr edensin!... (Onun için; günâhlarımızı affet;
hatalarımızı da dâima setr et! Bizi, dünya ve ahrette perişân edip rezil
etme!...)

Ya Rabbim! Ya Rabbim! Ya Rabbim!.. (ya) Seyidim! ve (ya) Mevlâm!...
Ve ey benim mâlikim!... Ey nâsiyemi (perçemimi) elinde tutan (Allah’ım!)! Ey
zorluklar-zararlar içerisinde olduğumu ve miskinliğimi bilen, ‘Alim’ olan
(Allah’ım!)!.. Ey fâkirliğimden ve içerisinde bulunduğum bütün güçlüklerimden
haberdâr (habir) olan! (Allah’ım!)!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!... Ya Rabbi!...
Senin hakkın ve kudsîyetinin hürmetine senden (bütün hâcâtımı) diliyorum!
Sıf’atının ve isimlerinin büyüklüğü hürmetine, gece ve gündüzün bütün
vakitlerinde seni (lâyıkı veçhiyle) zikretmeme yardım et! Senin ilahî hizmetinde
olayım ki, bütün amellerim huzurunda kabul olunsun! Amellerimin ve (zikr)
virdlerimin tümü, yalnız senin için’dir! Ve bu (kulluk) hâlim, senin ilâhî
hizmetinde dâimi olacaktır!... (Böyle olabilmem için, dâima senin İlâhî
yardımına ve Rahmetine muhtâcım!..).
Ya Seyidim!... Ey güven (ve yardım)
kaynağı olan! Ey ahvâlimi şikâyet ettiğim (yegâne merci’) olan! (Allah’ım!...
Her sıkışık durumumda ancak sana koşarım!...)…

Ya Rabbi! Ya Rabbi! Ya
Rabbi!... Uzuzvlarımın sana hizmeti için kuvvet ver! Elimle ve ayaklarımla,
kapına geldiğimde onlara (güç ve) şiddet ver! Bana ciddiyet ver ki, (huzur-u
ilâhiyetten de) dâimâ senin haşyetinde bulunayım; ve hizmetinde, devamlı olarak
fasılasız bulunayım!.. Tâ ki; senin İlâhi haşmetinin huzurunda önde sâf
bağlayanlardan ve bütün isteyenlerle birlikte, koşarak geleyim ve senin
yakınlığına ‘iştiyâk’ duyan ‘müştaklarınla’ beraber olayım!.. Ve; muhlisîlerin
etrâfına sana ‘yakın’ olayım! ve ‘iykân’ ehlinin, (imanlarına yakîn sahibi
olanların) korktuğu gibi sen’den korkayım ve mü’minlerle beraber, senin
civârında toplanayım!!!...

Ey Allah’ım! Bana kötülük edene kötülük ver! Ve
bana tuzak kurana da sen tuzak kur! (Onun tuzağını başına geçirip boşa çıkar!)!
Ve beni, huzurunda nâsibi güzel olan kullarından kıl! Ve yine beni, kapına en
yakınlardan ve huzuruna en yakın olanlardan kıl!! Senin fazlın olmadan hiç kimse
bu sââdete erişemez! (İlâhî!) Bu sââdeti sen bana lutfeyle! Mecdinle-Kereminle,
sen bu fazileti bana nasib eyle! Ve; rahmetinle beni muhafaza et!... ve lisânımı
senin zikrine hâzır kıl!...
(İlâhî! Ya Rabbî!) Benim (aciz) kalbim, senin
muhabbetinin ağırlığını kaldıramaz! Bana, icâbet etmenle (İlâhi’ Bu âcizi)
minnettâ et! (nankör etme!) ve hatalarımı da affet! Ve zelle(leri)mi de mağfiret
et!.. (Allah’ım!) şüphesiz sen, kullarına ibâdet etmelerini kazâ ettin!
(hükmettin!) ve sana duâda bulunmalarını emir buyurdun! Ve yapılacak duâlara
icâbet edeceğini de garanti ettin!.. (duâ edin ki, kabul edeyim!;
dedin!...)

Ya Rabbî!... (senin bu va’dinden cesâret alarak; büyük bir ümidle)
yüzümü senin yönüne doğru çevirdim; ve bana yardım etmen için elimi senin
tarafına uzattım! İzzetin hakkı için, benim duâmı kabul etmen ve isteklerime
kavuşturman hususunda (lütfunla) ve fazlınla beni ‘recasız’ (ve ümitsiz)
bırakma! Ve cin’den ve ins’den olan bütün düşmanlarımdan beni koru!... (Ve) ey
rızâ’sı çabuk olan (Allah’ım!.)! Benim duâ’dan başka hiçbir yardımcım yoktur!
(Onun için beni) affet! Sen dilediğin her şeyi yapabilirsin!...

Ey ismi her
derde derman olan; ey ismi her hastaya şifâ olan! (Yüce Allah’ım!)! Yalnız sana
kul olmak (bizim için) yeterlidir! Silâhı ağlamak ve sermâyesi ‘ümid’ olanlara
rahmet et! Ey ni’metleri tamamlayan! Ey zahmetleri def’eden! Ey korkanların
ışığı, ey öğretmensiz alim! (olan Allah’ım!)!... (Habibin) Muhammed’e ve o’nun
(temiz) evlâdına salât (-ü selâm) et; ve bana da, sana yakışan-yaraşan (Rahmet,
afv-ü mağfiret, lütuf ve fazlın)la muâmele yap!...

Allah-u Teala’nın (sonsuz
rahmeti ve) sâlâvâtı (şânı yüce) Resulüne ve O’nun pâk evlâdından olan imamlara
olsun!. ve onlara (yine) selâm olsun; çok (çok) selâm olsun!!!... (Amin…)!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt