Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Üstazımız.Silsile-i sadaat ın 33. halkası... (1 Kullanıcı)

erva42

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Bir teveccüh etsen yıkılır dağlar
Sohbetinde feyiz ırmağı çağlar
Mürşidin hakiki müridi arar
Derdimin dermanı sensin ÜSTAZIM.....


ÜSTAZIMIZIN TAVSİYESİ
"Evlatlarım insanların içindeki kötülüğü çıkarıp atması farz-ı ayındır.fakat bu ne zikir ile ne de ibadet ile olur.O ancak "RABITA" ile maydana gelen bir eserdir."
 

şafakvakti

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2009
Mesajlar
121
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Bir teveccüh etsen yıkılır dağlar
Sohbetinde feyiz ırmağı çağlar
Mürşidin hakiki müridi arar
Derdimin dermanı sensin ÜSTAZIM.....


ÜSTAZIMIZIN TAVSİYESİ
"Evlatlarım insanların içindeki kötülüğü çıkarıp atması farz-ı ayındır.fakat bu ne zikir ile ne de ibadet ile olur.O ancak "RABITA" ile maydana gelen bir eserdir."

değerli kardeşim hasan arıkan abi bugün burda yani trabzonda senin bu sözünü nakletti tevafuk olmuş Ancak bu rabıta terimini buralarda kullanmak ne kadar doğru bilemiyorum çünkü rasulullah efendimiz İNSANLARA AKILLARI MİKTARINCA KONUŞUN buyuruyor malum her doğru her yerde söylenmez ama yinede sen bilirsin belki bu sayede bazılarının hidayetine sebep olursun allaha emanet olun
 

erva42

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
saol kardeşim ama belki de dediğin gibi bazı kişilerin hidayetine vesile oluruz hem yolumuzu anlatmak zorunda oldugumuzu düşünüyorum ve biz her dogrumuzu anlatırsak ancak bazı akıl sahiplerini gafletten uyandırabiliriz kardeşim
 

şafakvakti

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2009
Mesajlar
121
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
saol kardeşim ama belki de dediğin gibi bazı kişilerin hidayetine vesile oluruz hem yolumuzu anlatmak zorunda oldugumuzu düşünüyorum ve biz her dogrumuzu anlatırsak ancak bazı akıl sahiplerini gafletten uyandırabiliriz kardeşim

siz ne dediğini bilen biriye benziyorsunuz onun için içinizden geldiği gibi hareket edin bir kişiyi dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir ayeti kerimesinin sırrına mazhar olursunuz inşaallah.
 

erva42

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
allah razı olsun allahı bilipte ne dediğini bilmeyen biri oldugunu zannetmiyorum zaten allahım sizede nasip etsin inşaallah bildiklerinizi her şekilde öğretmeyi...
 

YaralıGönül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 May 2009
Mesajlar
1,053
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
hoca efendiyi resimlerde bir kaç kez görmüştüm ama hayatı hakkında bir bilgim yoktu. ismail arkadaşım sayesinde az çok öğrenmiş oldum.
Mevlam razı olsun inşallah.
selametle....
 

erva42

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 May 2009
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Bir üniversite talebesine nasihatleri

Adapazarılı bir zat olan Osman Eslek, Ziraat Fakültesi'ne devam ettiği yıllarda, Süleyman Efendi Hazretleri'nin yanında ve himayesinde bulunuyordu. Süleyman Efendi'nin, akrabalarından olan bu genç talebeye, beş maddelik bir nasihati vardır ki, bütün üniversite talebelerinin hatta tüm Müslümanların dikkatle öğrenmesi ve uyması gereken düsturları ihtiva etmektedir.

Süleyman Efendi Hazretleri, nasihatleri sıralamadan önce de "Evladım, bu beş hususa riayet edersen, hem cemiyette itibarın hem de âhirette yerin iyi olur." buyurmuşlardır. Beş maddede toplanan bu güzel nasihatler, şöyledir:


1) Allah yolunda ol, dosdoğru ol, verdiğin sözün eri ol. Evladım, ağzın laf ediyorsa, dilinle doğru ol, sözünle doğru ol. Sana inanan kişilere karşı sözünden cayma. Eğer sözünü tutarsan "söz" olur ve seni cennete götürür, tutmazsan "köz" olur. Elinle doğru ol. Kolunu, muzırda değil; yardım işinde kullan. Tartıyla iş yapıyorsan terazinde, ölçüyle iş yapıyorsan metrende ve litrende doğru ol. Doğrunun doğruluğu bütün sülâlesine akseder, hepsini hayra götürür.


2) İnsanları sev ve kimseyi kendinden alçak görme. Tevazu sahibi ol, zira en hâlis ziynet alçak gönüllülüktür. Mütevazı olan kimse, en güzel ziyneti takınmıştır. Kimseyi kendinden aşağı görme. Hayatta haset etmeden say, kıskanmadan sev. Bazı insanlar, başkasındakini istemez. Öyle olma. Gıpta et; fakat haset etme. Zira Allah'ın huzuruna fesatla çıkılmaz. Memur olduğun zaman sana gelen vatandaşlara sakın yüksekten bakma, yanına geleni ayakta bekletme. Yanında, daima bir sandalye bulundur ve oturtuver. Biraz dinlendirdikten sonra hâlini sor, işini hallet. Sakın ha, "Bugün git yarın gel." deme! İşini, o gün bitir. Eğer öyle yapmazsan on parmağım yakanda olacaktır. Eğer memursan ve başında müdürün varsa, haset etmeden say, kıskanmadan sev. İnsanlar muhteliftir. Bazısı daha kabiliyetli, bazısı daha yakışıklıdır. "Ben niye onun yerinde olmayayım" deme, elindekinden de olursun. "Allah bana bir verirse, arkadaşıma, komşuma iki versin" diye düşünürsen, seninki üç olur. Eğer arkadaşın veya komşun böyle düşünmüyorsa, onunki ikide kalır. Senden daha iyi hizmet edecek olan varsa, makamını ona ver. İşte vatanperverlik budur.


3) Çalışkan ol, üretici ol. Zira Peygamber Efendimiz "Çalışmak ibadettir" buyuruyor. Evladım, alın teri olmadan hiçbir şeyin kıymeti bilinmez. Tarlanı ek, mahsulünü al, komşuna ver, ağaç dik... Sadaka–i cariye, iyi evlat yetiştirmek, ilmî eser bırakmak ve ağaç dikmektir ki, ağaç dikmek en efdalidir. Bunun için biz, heykel dikmeyeceğiz, yeşil ağaç, yeşil abide dikeceğiz. Canlı ağaçlar yetiştireceğiz.


4) Bildiğini öğret, temiz ol ve temizliğinle örnek ol. Münevver kişi, münevvir kişi demektir. Öyleleri var ki, üç fakülte bitirir de, hasedinden, kıskançlığından (dolayı) hiçbir şey öğretmez. Gerçek münevver, bildiğini yapan ve öğreten kişidir. Temizlik ibadettir ve imanın yarısıdır. Eğer sokakta birisi hata yapmışsa (yola pislik atmışsa), sen onu ayağının ucu ile örtüver...


5) Günde en az bir kişiye iyilik et, gönlünü al. Çünkü cennetin yolu, gönül almaktan geçer. Gönül almak, cennetin Firdevs kapısını açmaktır. Bu beş maddenin en kolayı, fakat en "içten geleni" de budur. Bir gönül kazanmak, 40 vakit namaza bedeldir. Bir gönül kırmak ise, 40 vakit namazın sevabını kaybettirir. Ben sabahları kalkarken, "Ey Allah'ım, bana, bugün bir kişiye iyilik yapmak nasip eyle" diye dua ederim. Evden çıktığında veya eve dönerken karşından gelen ilk kişiye selâm ver. Onun vermesini beklersen olmaz, evvela sen ver. İşte o zaman, o da sana karşılığını verecektir. Veren el, alan elden, sunan gönül, alan gönülden azizdir...
 

gizli-modeste

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2009
Mesajlar
177
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Web Sitesi
www.sorularlaislamiyet.com
Rabbim cümlemizden razı olsun. Bu yolda daim eylesin. Rabbim bizleri nefsimizle baş başa bırakmasın. Sıratı müstakimde daim eylesin.
 

ILZAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ara 2009
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Gördün mü?
Küçük kardeş misaller pek çoktur.
Dünyada insanın vasıtasız işi yoktur.
Ulaşırsan matluba ulaşırsın.
Mahbubu bulacaksın bu zatı büyüyünce ileride
Sana bir ipucu vereyim mi?
MAKAMI KARACA AHMET


Selam feyiz almış gönüllere
Selam ilim deryasından içenlere
Selam sabır edip kendinden gecenlere
Selam bu davanın her derdine tahammül edenlere.....Selamatle arkadaşlar....

Bir teveccüh etsen yıkılır dağlar
Sohbetinde feyiz ırmağı çağlar
Mürşidin hakiki müridi arar
Derdimin dermanı sensin ÜSTAZIM.....


ÜSTAZIMIZIN TAVSİYESİ
"Evlatlarım insanların içindeki kötülüğü çıkarıp atması farz-ı ayındır.fakat bu ne zikir ile ne de ibadet ile olur.O ancak "RABITA" ile maydana gelen bir eserdir."


Canım kardeşim güzel yazıların için öncelikle çok teşekkür ediyorum. Ben aranıza yeni katıldım. Aslında islamiyet sitesini uzun zamandır üye olmadan takip edenlerden birisiyim. Üye olmakta açıkçası hiç aklıma gelmemişti ama üstazımız ile ilgili yazıları görünce geri dönmek istemedim. Rabbim şefaatlerine nail olabilmemizi nasip etsin. Erva kardeşim sakıncası yoksa bişey sormak istiyorum. Üstazımızın bu 5 nasihatini nerden buldunuz acaba?
 

selimoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Ara 2006
Mesajlar
504
Tepki puanı
0
Puanları
0



Süleyman Hilmi Tunahan
Son devir din âlim ve velîlerinden.

Adı Süleymân Hilmi, soyadı Tunahan'dır.

Babası zamânın müderrislerinden Hâfız Osman Efendidir. Soyu Fâtih Sultan Mehmed Hanın "Tuna Hanı" olarak tâyin ettiği ve kendi kız kardeşi ile evlendirdiği İdris Beye dayanmaktadır. 1888 (H.1306) senesinde Silistre'nin Ferhatlar köyünde doğdu. 1959 (H.1379) senesinde İstanbul'da vefât etti. Karacaahmed Kabristanındadır.

Babası Osman Efendi tahsîlini İstanbul'da tamamladıktan sonra Silistre'ye giderek meşhûr Satırlı Medresesinde yıllarca müderrislik yaptı.

İlim ehli ve fazîlet sâhibi bir âileden dünyâya gelen SüleymânHilmi Tunahan, ilk tahsîlini Silistre Rüşdiyesinde ve Silistre Satırlı Medresesinde yaptı. Bilâhare tahsîlini tamamlamak için İstanbul'a gelerek Sahn-ı Semân (Fâtih) Medresesine kaydoldu. Fâtih dersiâmlarından ve o devrin meşhûr âlimlerinden Bafralı Ahmed Hamdi Efendi (BüyükHamdi Efendi)nin ders halkasına devâm etti. Zamânın usûlüne göre aklî ve naklî ilimleri tahsîl ettikten sonra 1916 senesinde Ahmed Hamdi Efendiden birincilikle icâzet, diploma aldı. Daha sonra o zamanki tâbiri ile dersiâm (profesör) olarak yetişmek üzere Süleymâniye Câmii medreselerinden Medresetü'l-Mütehassısînin tefsîr ve hadîs kısmına devâm etti.

Son derece parlak bir zekâya sâhib olan Süleymân Hilmi Tunahan, 1919 senesinde Medresetü'l-Mütehassısîn'den birincilikle mezûn oldu. Aynı yıllarda Medresetü'l-Kuzâtı (Hukuk Fakültesini) da üstün bir derece ile bitirdi. Böylece bir taraftan dersiâm diğer taraftan da kâdılık rütbelerine ulaşarak devrinin zâhirî ilimlerini tamamladı. Mezûniyetini müteâkip İstanbul'da dersiâm olarak vazîfeye başlayan Süleymân Hilmi Tunahan bir müddet sonra medreselerin kapatılması üzerine vâizliğe tâyin edildi. Uzun müddet İstanbul'un Sultanahmet, Süleymâniye, Yeni Câmi, Şehzâdebaşı ve Piyâle Paşa gibi büyük câmilerinde halka vâz ederek insanlara İslâmiyetin emir ve yasaklarını anlattı.
Tasavvuf yolunda Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn Efendinin sohbetlerine devâm ederek yetişti. Süleymân Hilmi Tunahan'ın tasavvufî yönüyle ilgili olarak, dâmâdı ve bağlısı Kemâl Kaçar tarafından Necip Fâzıl Kısakürek'e verdiği notlardan bir bölümü şöyledir:

"Süleymân Efendinin bâtın ilmine yâni tasavvuftaki mânevî cephesine gelince, şüphesiz bu husus ehline mâlumdur.Zâhirî akıl ve zekâ ile idraki mümkün olamaz. Öyle ki, bir insan müslüman olabilir, tahsilli ve akıllı olabilir. Hattâ iç hayâtı münkir olamaz da yine tasavvuf ve irşâda ehil bir zât ile karşılaştığı halde, o zât ilâhî irâdeyle kendisini ona bildirmezse, dünyâlar bir araya gelse onun feyzlerinden haberdâr olamazlar. Bizim ise kendisinin mânevî cephesi üzerinde zerrece tereddüdümüz yoktur. Biz bu noktayı ilmelyakîn biliyoruz. Kendisinin tasarrufunu ve rûh melekeleri üzerindeki tesirini öz rûhumuzda ve vücûdumuzda hissetmiş, enfüsî ve kevnî kerâmetlerinin üstün irşâd hârikalarını fiil hâlinde ve hakkıyla müşâhede etmiş bulunuyoruz. Allah'ın bu husustaki inâyet ve lütfuna mazhar olduğumuza, kendilerinin kâmil ve mükemmel mürşid olduğuna Silsile-i sâdâd=Büyükler zinciri kolundan otuz ikinci ferdi Selâhüddîn ibni Mevlânâ Sirâcüddîn hazretlerinin cismânî nisbet, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin de rûhânî nisbetle vârisleri bulunduğuna îmânımız tamdır. Kendisinin bu cephesini anlamayanların, hiç olmazsa aksini iddiâ etmemelerini ve kendisinde bir mürşid hâli görmediklerini söylemekten çekinmelerini, dünyâ ve âhiret yıkımına uğramamaları bakımından tavsiye ederiz."

Zâhirî ve bâtınî yönden yüksek derece sâhibi olan SüleymânHilmi Tunahan, îtikâdda Ehl-i sünnet, amelde Hanefî mezhebine, tasavvufta Nakşibendiyye yoluna mensûb idi. Ehl-i sünnet vel-cemâate son derece bağlıydı. Kendisinden feyz alan talebeleri ile vâz ve sohbetlerine devâm eden kimselere en büyük tavsiyesi; "Ehl-i sünnet vel-cemâat" akîdesine ihlâs ve samîmiyetle bağlı olmalarıydı.

Yetmiş iki senelik ömrü boyunca İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğrenmek, öğretmek ve insanlara anlatarak onların dünyâ ve âhiret saâdetine kavuşmalarına vesîle olan Süleymân Hilmi Tunahan 16 Eylül 1959 senesinde İstanbul'da Kısıklı'daki evinde vefât etti. Karacaahmet Kabristanlığına defnedildi.

Dua ile...

Allah razı olsun....Güncelleme
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt