Ekonomi
Gazoz üreticilerinin alkol sessizliği sürüyor
TÜBİTAK'ın, gazozların içeriğinde alkol bulunduğuna ilişkin raporuna cevap veremeyen gazoz üreticilerinin suskunluğu sürüyor.
Kamuoyunda infiale sebep olan gelişme ile ilgili basına açıklama yapmaktan çekinen firmaların nasıl bir tavır takınacağı merak ediliyor. Meşrubatçılar Derneği şirketlerin yönetmelikte belirtilen ölçülere sadık kalarak alkolsüz içecekler ürettiğini söylemekle yetindi. Açıklamada, dünyanın her yerinde gıda regülasyonlarında etanolün belirli oranlarda yer almasının doğal kabul edildiğini belirtti. Kendi markası adına başka bir şirkete üretim yaptıran Konya merkezli Adese Marketler Zinciri ise içinde karbonhidrat bulunan gıdalarda bir süre sonra doğal olarak alkol oluştuğunu kaydederek, aynı analizin ekmek, ayran, yoğurt, boza veya kefire de yapılması halinde aynı sonucun alınacağını savunuyor.
Piyasada en yaygın pazara sahip 10 gazoz markasının hepsinde litrede 0,2 ile 1,56 gram arasında değişen oranlarda alkol tespit edilmesi tüketicileri ayağa kaldırdı. Tüketicilerin kimisi, 'Biz bunca yıldır alkol mü alıyorduk?' sözleriyle isyanını dile getirirken, kimi de 'Aldatıldık, artık kime güveneceğiz' diye sitemde bulunuyor. Ancak haberin duyulmasının üzerinden 2 gün geçmesine rağmen Adese ve Ülker hariç üretici firmalardan hiç ses çıkmıyor. Analizi yapılan ürünler arasında Sensun ve Sprite gazozlarının üretimini Coca-Cola firması gerçekleştiriyor. Fruko ve Seven Up, Pepsi firmasının markaları iken, Akmina süt ve yoğurt ürünleri ile kamuoyunda bilinen Danone'ye ait. Adese, Kipa ve Tansaş ise kendi adlarına başka firmalara üretim yaptırıyor. Çamlıca, Ülker Grubu'nun ürünü iken, Uludağ Bursa merkezli ve gazoz konusunda ün yapmış bir marka.
Tüketiciler Birliği, piyasadaki 10 farklı gazoz markasına ait numuneleri TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi'nde inceletti. Analiz sonucunda bütün gazozlarda alkol tespit edildi. Gazozların içeriğinde alkole rastlanması ise dinî hassasiyeti olan tüketicileri şaşkına çevirdi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, konu hakkında inceleme başlattıklarını açıklarken, TÜBİTAK'a müracaat edeceklerini, alkolün sonradan ilave edildiğinin ortaya çıkması halinde gereğinin yapılacağını kaydetti. Gazozlarda 'alkol bulunur' ibaresinin yazılmamasını 'tüketicinin aldatılması' şeklinde yorumlayan Tüketiciler Birliği Başkanı Bülent Deniz de Batı'da olduğu gibi tüketicilerin manevî tazminat davası açabileceğini söyledi. Üreticiler ise sessizliğini korumada ısrar ediyor. Firmalar açıklama için Meşrubatçılar Derneği'ne işaret ederken, dernek önceki gün üretimin hiçbir safhasında hariçten alkol takviyesinin yapılmadığını, tespit edilen alkolün tamamen üretim sürecindeki doğal fermantasyondan kaynaklandığnı duyurmuştu.
En fazla alkol Uludağ'da
Marka - Alkol*
Uludağ - 1,56
Akmina - 1,28
Tansaş - 1,16
Çamlıca - 0,84
Fruko - 0,76
Sensun - 0,60
Sprite - 0,56
Adese - 0,48
Seven Up - 0,44
Kipa - 0,20
* Gram/litre
Abdulhamit Yıldız
14 Ekim 2006, Cumartesi
işin manidar bir başka tarafıda
Ülker'in İmdadına "Hayrettin Karaman Fetvası" Yetişti
--------------------------------------------------------------------------------
Gazozcular, üretimde alkol kullanıldığı haberleri üzerine suskunluklarını bozdu. Çamlıca ve Cola Turka üreticisi Ülker Grubu ise kendini savunma için Hayrettin Karaman'a göndermede bulundu. Konu ile ilgili Zaman Gazetesi'nin haberini yayınlıyoruz.
'Gazozda alkol var' tartışması sürerken, üretici şirketler sessizliğini bozdu. Tüketiciler Birliği'nin TÜBİTAK'a yaptırdığı araştırma sonuçlarına itiraz eden firmalardan Uludağ, kendi ürününü yeniden tahlil ettirdi. TÜBİTAK'ın Bursa şubesinde yapılan tahlilde Uludağ'ın gazozunda onbinde 2'nin altında bir değerde etil alkol tespit edildi. Bulunan oranın standart seviyenin çok altında yer aldığını ifade eden şirket, değişik ürünleri de tahlil ettirerek patateste 4,47 gr/lt, yoğurtta 2,48 gr/lt alkol olduğunun ortaya çıktığını belirtti. Ülker firması adına yapılan açıklamada da üretim aşamasında alkol ve türevlerinin kullanılmadığına dikkat çekilerek, "Ülker topluluğu olarak kalite, yasal düzenleme ve uygulamalara uygunluk en önemli prensiplerimiz arasında yer almaktadır." denildi.
Doğada bulunan birçok meyve ve sebzenin tabii yapısında değişik oranlarda etil alkol bulunduğu, etil alkol miktarının meyve ve sebzenin olgunluk derecesi ile içerdiği şeker miktarlarına göre değiştiği vurgulanan Uludağ'ın açıklamasında, "Ethanol sadece iddia edildiği gibi gazozda değil, aynı zamanda tüm gazlı içecek ve meyve sularında, birçok meyve, sebze ve temel gıda maddelerinde de vardır." ifadelerine yer verildi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın 'Alkolsüz İçecekler Tebliği'nde, alkol miktarına litrede 5 grama kadar izin vermesinin nedeninin de içeceklerde kullanılan doğal aromalardan ve meyvelerden dolayı oluşacak etil alkol miktarı olduğu savunuldu. Ülker'in açıklamasında da meyve ve sebzelerin olgunlaşmasıyla ortaya çıkan mayalanmanın bir yan ürünü olarak ethanol oluştuğuna dikkat çekilerek, "Bütün dünyada gıda üretiminde ethanolün belirli oranlarda yer alması doğal kabul edilmektedir." denildi. Ülker, Çamlıca Limon Aromalı Gazoz'un Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın ilgili izni ile Sakarya Akyazı'da Della Gıda tarafından ve Türk Gıda Kodeksi Alkolsüz İçecekler Tebliği'ne uygun şekilde üretildiğini kaydetti.
Konuyu Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde ele alan ilahiyatçı Prof. Dr. Hayrettin Karaman ise necis (dince pis) olan veya yenip içilmesi haram kılınan bir nesnenin azının da, çoğunun da haram olduğuna işaret ederken, söz konusu nesnenin, temiz olan bir başka nesneye karışması veya karıştırılması halindeyse, hükmün değişeceğini belirtti. Karaman, bu gibi durumlarda nesnenin haram ve necis olmaktan çıkacağını vurguladı. Gazoz konusunda tartışmanın 'karışma' ile ilgili olduğuna dikkat çeken Karaman, şu değerlendirmeyi yaptı: "Temiz suya karışma durumunda alkolün, o suyu (gazozu, kolayı) harama çevirmesinin şartına bakalım: Bütün fıkıhçılara göre az olan haram, belli miktarda çok olan helale katıldığında karışım haram olmaz. Gazlı içecekler büyük tanklarda yapılıyor, bunların içindeki sıvı/su, müçtehitlerin birçoğuna göre 'çok'tur. Buna göre gazlı bir içeceği elinize aldığınızda koklayınca alkol kokmuyorsa, tadınca alkol tadı vermiyorsa, bakınca alkol rengini almamış ise o içecek temizdir, helaldir. 'Çoğu sarhoş eden içeceğin azı da haramdır' kuralına göre de baktığımızda, piyasadaki gazoz ve kolaların içilebilecek çok miktarı sarhoş etmediğine göre bu bakımdan da bir sakıncası yoktur."
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Avukat Bülent Deniz, sektörde faaliyet gösteren 10 gazoz markasını TÜBİTAK'a inceleterek 9 markada belirli oranlarda etil alkol bulunduğunu açıklamıştı. Konu medyada geniş yer bulmuştu.
(Haksöz-Haber - Pazar, Ekim 22, 2006)
Ülker, Godiva, Migros:
kapitalizmin dini
GALİBA İKİ ay kadar önceydi. Koç grubunun en uygun fiyata satmaya hazırlandığı Migros için, Ülker grubunun bir beyanatını okudum bir haber kanalının altyazı çubuğunda. Ülker grubu, bir milyar doların epey üzerinde bir fiyatla satılması planlanan Migros'u alacak olan konsorsiyuma, yüzde 10 civarında bir payla katılmayı düşündüğünü açıklamıştı.
Bu haber, bana iki farklı şeyi düşündürdü.
Çıkardığım birinci ders, tamamen 'ekonomi'yle sınırlıydı. Son on yıllar içinde dünyanın ekonomik düzlemde 'sanayi' çağından yeni bir çağa doğru evriliyor olduğunu öne sürenleri haklı çıkaran bir tarafı vardı bu haberin. 'Üretim'in artık tek başına çok fazla bir anlamı olmadığını; üreten ile nihai alıcı arasındaki zincirin, üretimden de önemli hale geldiğini bir kez daha belgeleyen bir haberdi bu. Türkiye'nin, ve sanırım Orta Doğu ve Balkanların en büyük gıda firmalarından biri, bisküvi ve çikolata alanında ise herhalde bir numaralı ismi dahi, 'pazarlama'ya dayalı bir yayılma-genişleme-büyüme stratejisi izliyordu. Alışveriş, Batıdan başlayarak bütün dünyada, bu arada Türkiye'de büyük sermayeler gerektiren zincir mağazalar yoluyla gerçekleşir hale geldiğine göre, pazarda yerini koruyup bir de büyümenin yolu, 'üretim' alanında büyük olmanın yanısıra nihai üreticiye ulaşmanın en güçlü yolu olan zincir mağazalarda daha da etkin hale gelmekten geçiyordu. Migros'u alacak konsorsiyumda yer almayı düşünüyoruz duyurusu, bu gerçeğin teyidiydi.
İkincisi derste ise, birincinin aksine 'ekonomik gerçekler' güme gidiyordu. Migros, raflarında alkollü içecek; özellikle de bira, rakı ve şarap bulundurmayı bir vazgeçilmezi olarak gören zincir mağazaların en önde geleniydi; ve bu yüzden, bizim gibilerin bazı şeylerin orada daha ucuz olduğu durumlarda dahi tercih etmekten kaçındığı bir büyük markaydı. Migros ve alkollü içecek ilişkisini dikkate alarak düşündüğümde ise, Ülker grubunun Migros'a yüzde 10 hisseyle dahil olma düşüncesi, bir kova helal sütü veya suyu bir damla şarap damlatarak tastamam haram hale getirmek gibi saçma ve anlamsız bir davranış olarak gözüküyordu. Şu ana kadar kazandıkları değil yedi, yediyüz cedlerine zaten fazlasıyla yetebilir durumdaki insanlar, şu an kazandıklarını biraz daha arttırmak pahasına, 'alkollü içecek' ısrarını değiştir(e)meyecekleri bir zincir mağazaya ortak olup milyar dolarlık servetlerine rakı ve şarap damlatıp bir bakıma murdar etmiş olacaklardı.
Ticarî açıdan akıllıca görünen, dinî açıdan ne kadar da saçma; dünyevî açıdan gerekli görünen, uhrevî açıdan ne derece sakıncalıydı?
Bu haberin zihnimde uyandırdığı düşünce ve sorgulamalar bitmemişti ki, bayram öncesi milletçe yeni bir 'Ülker haberi'yle karşılaştık. Dinî hassasiyet taşıması beklenen haber sitelerinden aynı durumdaki gazetelere, her tarafta neredeyse ümmete 'bayram müjdesi' gibi sunulan bir haber: Ülker grubu, dünyanın en güçlü ve kaliteli çikolata firması Godiva'yı almıştı!
Bu haber ise, Amerikan diyarında birşey alıp yemeden önce, ufacık 'içindekiler' kısmını dikkatlice okuma mecburiyetimizi düşündürdü bana. Çikolata dediğimiz şeyde bile, şarap, şampanya vs. kullanılabildiğini, bu vesileyle öğrenmiştik. Yanlış anlaşılmasın; 'içindekiler' bilgisinde domuz, alkol vs. içermediği anlaşılan gıdalara dahi 'söylemiyorlar ama katıyorlardır' diye bakanlardan biri değilim; ama bu haberi aktardığımda eşim, bir keresinde bir misafirimizin getirdiği bu markayı taşıyan çikolatayı çok da güzel gözüktüğü halde 'içindekiler'e bakıp üretiminde alkollü içki kullanıldığını anlayarak çöpe attığımızı hatırladı.
Gelin görün ki, bu haberi 'bayram müjdesi' olarak sunan mevkutelerimizde—reklamı veren düdüğü çalar gibi bir kural olduğundan mıdır bilmiyorum—bunca yıldır 'dinde hassas'lık intibaının verdiği itimadla büyümüş firmanın bu markayı alışının 'dinî hassasiyet' açısından sorgulandığını izlediğim kadarıyla ben göremedim. Bilakis, bu mevkutelerden birinde bir ekonomi yazarının 'mass market, premium, super premium' gibi kelimeleri Türkçe karşılığını verme gibi bir çaba sergilemeden kullandığı bir yazı okudum; ve meseleye hep 'ekonomi' açısından bakılıp müthiş övgüler düzüldüğünü gördüm. Gariptir, tersinden okununca 'namaz'ı hatırlattığını hep duyduğumuz mevkutenin yazarının hiç değinmediği 'şampanyalı, likörlü çikolata' gerçeğini Radikal'de Nuray Mert'in ehl-i dinin son dönemde küresel kapitalizmle 'kanka olma' sürecini bu vesileyle bir kez daha haklı surette eleştirdiği yazısında okudum.
'Maslahat' sihirli kelime haline gelince, mü'min insanlar karar alıp verirken, birşey alıp satarken, birşeyi yorumlayıp değerlendirirken, 'ekonomik gerçekler'e kilitlenip 'ilâhî gerçekler'e pekâlâ yabancılaşabiliyor. Türkiye şartlarında 'ekonomik-politik' gerçekleri gözönüne alarak suların tersine aktığı bir zeminde 28 Şubat'taki gibi bir durumu bir daha yaşamamak üzere, İslâm adlı 'tehlikenin farkında' tek gazete Cumhuriyet'i reklamlarıyla bolca besleyen Ülker grubunun, içinde şarap damlası, likör lekesi taşıyan 'ekonomik' tercihleri, sizi bilmem ama, bana çok öğretici geliyor.
Ülker grubu, en göze çarpan örnek; başka nice örnek de belgeliyor ki, dünyalık itibarıyla yükünü almış olmak, sizi dünyadan azade kılmıyor, bilakis hırsınızı arttırıyor. Niceler gördüm ki, fakir hallerinde zengin olan kalbleri, zengin hallerinde kalb fakirliğine, hasisliğe, daha da çok mal-mülk tamahına inkılab ediveriyor.
Bediüzzaman'ın Haşir Risalesi'ndeki o nefis duasında o nefis cümle, ne kadar da anlamlı. "Burada tattırdığın leziz nimetleri orada yedir" diyordu Bediüzzaman. Burada 'tatmak'tan öte 'doyma'yı hayal edince, hem 'orası' unutuluyor, hem de 'dünyayı da yutsanız' tok olunmuyor.
Allah gözümüzü kanaatle, gönlümüzü emirlerine teslimiyetle doldursun...
© 2008 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu 29/12/2007