Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

üç Aylar Yaklaşiyo. (1 Kullanıcı)

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
selamün aleyküm üç aylara az bi zaman kaldı istedimki üç aylarla ilgili bildiklerimizi paylaşalım.


ÜÇAYLAR

(RECEP-ŞABAN-RAMAZAN)
"Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şaban ve belliğnâ Ramazan"
"Yâ Rabbi, bize Recep ve Şaban'ı mübarek eyle ve bizi Ramazan'a ulaştır."
* Her gün bu duâya devam edilir,
* Lâ ilahe illAllâh, kelime-i tevhidi her gün biner defa söylenir.
* Bu aylar feyiz ve bereketi nâmütenâhî olan aylardır.
* Receb hürmet, Şaban hizmet, Ramazan ise nimet ayıdır.
* Recep tevbe ve inâbet ayı, Şaban muhabbet, Ramazan ise karabet (yakınlık) ayıdır.
* Receb, cefâyı terk içindir. Şaban amel ve vefa içindir. Ramazan sıdk ve safa içindir.
* Receb öyle bir aydır ki, Allâh Teâlâ onda kat kat sevâb verir.
* Şaban öyle bir aydır ki, onda keramet beklenir.
* Receb sabıkların, Şaban muktesiderin, Ramazan ise âsîlerin ayıdır.
* Receb tohum ekme, Şaban sulama, Ramazan ise hasad ayıdır.
* Yıl ağaç gibidir. Receb ayı ağacın yapraklı, Şaban meyva-
* Ramazan ise meyvasının toplanacağı zaman gibidir.
* Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve se em- buyuruyorlar:
"Receb, Allâh Teâlâ'mn, Şaban benim ve Ramazan ümmetimin ayıdır."


. Receb Ayının Fazîieti

Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallâhu anh-, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin şöyle buyurduğunu söylemiştir:
"Allah Teâlâ katında ayların sayısı on ikidir. Bu, Allah'ın kitabında gökleri ve yeri yarattığı günden beri böyledir. Bu aylardan dört tanesi haram (hürmetli) aylardır. Biri Allah'ın esam ayı denilen Receb'tir... Diğer üç tanesi peşpeşe olup, şunlardır: Zilkade, Zilhicce ve Muharrem... "
"Recep Allah'ın ayıdır, Şaban benim ayırtıdır ve Ramazan da ümmetimin ayıdır. Kim Recep ayında inanarak ve sevabını Allâh'dan bekleyerek, bir gün oruç tutarsa, Allah'ın büyük rızâsına hak kazanır. Firdevs Cenneti'nin en üst katına yerleşir. İki gün oruç tutarsa, iki kat mükâfat verilir ve her katın ağırlığı dünya dağları gibidir. Üç gün oruç tutarsa, Allah Teâlâ onunla Cehennem arasına bir hendek açar ki, uzunluğu bir senelik yoldur. Dört gün oruç tutarsa, delirmek, cüzzam ve baras hastalıkları belâlarından ve Mesîhü'd-deccâl fitnesinden de kurtulur. Beş gün oruç tutan kimse, kabir azabından emîn olur, korunur. Altı gün oruç tutarsa, kıyamet günü kabrinden kalkarken yüzü, on-dördüncü gecedeki aydan daha parlak (nurlu) olarak kalkar. Yedi gün oruç tutarsa -Cehennemin yedi kapısı vardır- Allah Teâlâ, Recebin günlerinden her birinin orucu sebebiyle Cehennemin kapılarından birini kapar. Bütün kapılar kapanmış olur. Sekiz gün oruç tutarsa -Cennet'in sekiz kapısı vardır- her günü için Ailâh Teâlâ, Cennet kapılarından birini açar. Dokuz gün oruç tutan kimse, kabrinden kalkarken "Eşhedü enlâ ilahe illallah!" diyerek kalkar ve yüzü Cennet'ten başka bir tarafa döndürülmez. On gün oruç tutarsa, Allah onun için Sırat köprüsünde her gece üzerinde istirahat edeceği bir yatak serer. Onbir gün oruç tutarsa, kıyamet günü ondan daha faziletli biri görülmez. Meğer ki, onun kadar veya daha fazla oruç tutmuş ola!.. Oniki gün oruç tutarsa, Allah Teâlâ ona kıyamet günü iki hülle giydirir. Bir hulle(nin kıymeti), dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Onüç gün oruç tutarsa, Kıyamet günü insanlar çok sıkıntıda iken Arşın gölgesinde ona bir sofra kurulur ve o, o sofradan yer. Ondört gün oruç tutarsa, Allah Teâlâ ona hiçbir gözün görmediği, kulağın duymadığı, bir beşerin kalbinden geçmeyen ihsanlarda bulunur. Bir kimse bu ayda, onbeş gün oruç tutarsa, Allah Teâlâ kıyamet gününde onu güvende olan kimselerin durduğu yerde bulundurur. Onun yanından geçen mukarreb melek veya Nebiyy-i mürsel ona şöyle der:
«-Ne mutlu sana!.. Sen emîn kimselerdensin!..»
(Bir başka rivayette, onbeş günden fazla tutan için denilmiştir ki:)
"Bir kimse Receb'den onaltı gün oruç tutsa, Allah Teâlâ'yı ilk ziyaret edenlerden olur. O'na nazır ve O'nun kelâmını ilk işitenlerden olur. Onyedi gün oruç tutarsa, Allah Teâlâ, Sırat'ın her mil mesafesinde istirahat edeceği bir yeri o kimse için hazırlatır ve o kimse orada istirahat eder. Onsekiz gün oruç tutsa, İbrahim -aleyhisselâm-'ın köşküne yakın bir köşke alınır. Keza bu ayda ondokuz gün oruç tutan kimse için Hak Teâlâ Cennette İbrahim ve Âdem -aieyhimüsselâm-'ın sarayları karşısına bir saray bina eder. O, o iki zâta selâm verir, onlar da kendisine selam verir, alırlar. Receb ayından yirmi gün oruç tutan kimseye semâdan bir seslenici:
«-Ey Allah'ın kulu, Allah Teâlâ senin geçmiş günahlarını bağışladı. Kalan ömrün için iyi ameller işlemeye bak.» diye seslenir." (Gunye 1/175-176)

b. Receb Ayında Oruç

Ali bin Ebî Tâlib -kerremallâhu vecheh- Rasûlullâh -sallâllâ-hu aleyhi ve seli em-'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Receb ayı büyük bir aydır. O ayda bir gün oruç tutan kimse için, Allah Teâlâ bin sene oruç tutmuş gibi sevap yazar. İki gün oruç tutana, iki bin sene oruç tutma sevabı yazar. Üç gün oruç tutan kimse için Allah Teâlâ üç bin sene oruç tutmuş gibi sevap yazar. Yedi gün oruç tutan kimseye Cehennem kapıları kapanır. Sekiz gün oruç tutan kimseye, Cennetin sekiz kapısı açılır, istediği kapıdan içeriye girer. Onbeş gün oruç tutan kimsenin günahları hasenata çevrilir. Semâdan bir münâdî, «Geçmiş günahların afv olunmuştur. Amelini yenile. Kalan ömrün için ibâdetlerine devam et!» diye seslenir. Her kim Recep ayında oruç tutmayı arttırır ise, Allah Teâlâ da ona ihsanını arttırır. (Gunye 1/176) Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurmuşlardır:
"Receb'den bir gün oruç tutan kimse, otuz sene oruç tutmuş gibi sevaba nail olur." (Gunye, 1 /'ne)
Mûsâ bin imrân, Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-'dan şöyle dinlediğini rivayet ediyor:
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurmuşlardır ki:
"Cennette Recep isminde bir nehir vardır. Sütten beyaz, baldan daha tatlı.. Bir kimse, Receb ayında bir gün oruç tutsa, Allah Teâlâ bu nehirden ona içirir." (Gunye 1/178)
"Receb Allah'ın ayı, Şaban benim ayım, Ramazan ümmetimin ayıdır." (Gunye 1/178)

c. Receb Ayının Birinci Gününün Orucu ve Gecesinin Önemi

Ebû Zerr -radıyallâhu anh-'ın rivayet ettiği bir hadîs-i şerîfte, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
"Bir kimse, Receb'in birinci gününü oruçlu geçirse, bir aylık oruç tutmuş gibi sevâb verilir. Yedi gün oruç tutsa, yedi Cehennemin kapıları kapanır. Sekiz gün oruç tutsa, sekiz Cennetin kapıları onun için açılır. On gün oruç tutsa, Allah Teâlâ günahlarını hasenata çevirir. On sekiz gün oruç tutsa, semâdan bir seslenici:
«-Geçmiş günahların bağışlandı. İyi amellerine devam et!..» diye seslenir." buyurmuştur. (Gunye, 1 /179)
Selame bin Kays, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Bir kimse, Receb'in ilk günü oruç tutsa, Allah Teâlâ, onun o orucunu altmış yıllık günahlarına keffâret kılar. Onbeş gün oruç tutan kimsenin Allah Teâlâ kıyamet günü hesabını kolaylaştırır. Receb ayını otuz gün oruçlu geçiren kimse için, Allah Teâlâ kendisinden razı olduğunu ve onun cezalandırılmayacağını yazar." (Gunye, 1/179)
Ömer bin Abdilazîz'in -radıyallâhu anh-, Basra valisi olan Haccâc bin Ertad'a yazdığı mektupta ;
"Senede dört geceye dikkat edip, ibâdetle geçirmen lâzımdır. Allah Teâlâ o gecelerde rahmetini bol bol saçar. Bu geceler: Receb'in birinci gecesi, Şaban'm on beşinci gecesi, Ramazan'in yirmi yedinci gecesi ve Ramazan bayramı gecesidir."
diye yazdığı bildirilmiştir. (Gunye, 1/179)
Receb Ayının İlk Üç Günü Tutulacak Orucun Fazîleti
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyorlar:
"Receb-i şerîf'in birinci gününde oruç tutmak, üç senelik; ikinci günü sâim (oruçlu) olmak iki senelik, yine şehr-i mezkûrun (bu ayın) üçüncü günü oruçlu bulunmak, bir senelik günâh-ı sağîreye (küçük günahlara) keffâret olur. Bunlardan sonra beher günü bir aylık sagîyr (küçük) günahın afv ve mağfiretine (bağışlanmasına) medar olur." (Kenzö'l-İrfan s: 27 Süyûtî'nin Câmiü's-Sağîr'inden)

d. Receb Ayında Diğer Salih Ameller

Abdullah bin Zübeyr -radıyallâhu anhümâ- şöyle demiştir:
"Bir kimse, Allah Teâlâ'nın ayı olan Receb'de bir mümin kardeşini, gam ve üzüntüden kurtarsa, Allah ona Firdevs Cennetinde gözünün görebildiği kadar büyük bir saray ihsan eder. Dikkat ediniz! Receb ayına hürmet ve ikram ediniz ki, Allah Teâlâ bin türlü kerametle size ikram ve ihsan etsin." (Gunye 1/178)
Selâme bin Kays'dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
"Bir kimse, Receb ayında sadaka verse, Allah onu, yuvasından çıkan ve ölünceye kadar havada uçan karganın, yuvasından uzaklaştığı kadar Cehennem'den uzak eder." buyurmuştur.
Bazıları, karga beş yüz yıl yaşar, demişlerdir. (Gunye, 1/178)
Recep Ayında Kılınacak 30 Rek'at Namaz
Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anh- hazretleri şöyle anlatmıştır:
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Receb ayının hilâlini görünce, Selmân-ı Fârisî-radıyallâhu anh-'e hitaben buyurdular ki:
"-Ey Selmân, erkek ve kadın müminlerden biri, Receb'de otuz rekat namaz kılsa, her rekatında bir Fatiha, üç İhlâs ve üç Kâfirûn sûrelerini okusa, Allah Teâlâ onun günahlarını siler ve °na ayın tamamında oruç tutmuş gibi sevap verir. O kimse gelecek yıla kadar namazlarını (bırakmadan) kılanlardan olur. Her gün için Bedir şehidlerinden bir şehidin ameli miktarı ameli yükseltilir. Recep ayında tuttuğu bir gün oruç için bir senelik ibâdet sevabı yazılır. Derecesi bin kat yükseltilir. Eğer Receb ayının tamamını oruçlu geçirir ve bu namazı da kılarsa, Allah onu Cehennemden kurtarır, Cennete nail eder ve orada Hakk'ın yakînından olur. Bunu bana Cebrail -aleyhisselâm- bildirdi ve şöyle dedi:
"-Yâ Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-!.. Bu namaz sizinle müşrikler ve münafıklar arasında bir alâmettir. Çünkü münafıklar bu namazı kılmazlar."
Selmân -radıyallâhu anh- der ki:
«-Yâ Rasûlâllâh! Bu namazı nasıl ve ne zaman kılayım?» dediğimde, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
-Ya Selman! Recebin başında on rekat kılarsın. Her rekatta bir Fatiha, üç İhlâs ve üç Kâfirûn sûrelerini okursun. Selâm verdiğinde ellerini kaldırıp ;
Lâ ilahe illallâhu vahdehü lâşerîkeleh. Lehülmülkü ve le-hül hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün la yemûtü, bi-yedihil hayr ve hüve alâ külli şey'in kadir.
Allâhümme lâ mania I imâ a'teyte velâ mu'tiye limâ me-na'te."der ve ellerini yüzüne sürersin.
Ayın ortasında on rekat daha kılar ve onun da her rekatında bir Fatiha, üç İhlâs ve üç Kâfirûn sûrelerini okursun. Selâm verince iki elini semâya kaldırır ve:
Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâşerîkeleh. Lehülmülkü ve le-hül hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemûtü, bi-yedihil hayr ve hüve alâ külli şey'in kadîr.
İlahen vahiden ferden sameden vitren. Ve lem yettehız sâhibeten velâ veledâ"deyip ellerini yüzüne sürersin.
Ayın sonunda da, on rekat kılar, her rekatta bir Fatiha, üç İhlâs ve üç Kâfirûn sûrelerini okur, selâm verdiğinde ellerini kaldırıp:
"L.â ilahe illallâhu vahdehû lâşerîkeleh. Lehülmülkü ve lehül hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve hayyün lâ yemûtü, bi-yedihil hayr ve hüve alâ külli şey'in kadir.
Ve sallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihittâ-hirîyne velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm." diye duâ edersin.
Bu duanın sonunda dilediğini Allah -azze ve celle-'den iste. Duan kabul edilecektir. Allah Teâlâ seninle Cehennem arasında yetmiş hendek hâsıl eder, her hendeğin arası, yer ile gök arası mesafe kadardır. Ve kıldığın bu namazın her rekatı için, bir milyon rekat sevabı yazılır. Ve Cehennemden afv beratı yazılır. Sırattan geçmene yol verilir."
Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anh-:
-Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in hadîsindeki bu ziyâdeyi işitince duygulandım, secdeye kapandım, Allah'a şükür secdesi yaptım, demiştir." (Gunye 1 /180-181)
Yusuf Demireşik
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
e. Regâib Gecesi

"Receb ayının ilk Cum'a gecesine Regâib gecesi denir. Bazı âlimlerin açıklamasına göre, Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu gece pek çok rûhânî ahvâl ve ikrama kavuşmuş olmakla, Yüce Allah'a şükür için on iki rekat namaz kılmıştır.
Peygamber Efendimizin -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu Regâib gecesinde, ana rahmine düşmüş olduğuna dâir olan bir rivayet uygun görülmemektedir. Çünkü bu gece ile Hazret-i Peygamberimizin doğumu arasındaki zaman, bu hesaba aykırı düşmektedir. Ancak Hazret-i Âmine'nin, Peygamber Efendimiz'e hâmile kaldığını bu gece anlamış olması düşünülebilir. Sebep ne olursa olsun, bu gece pek mübarek bir gecedir. Zaten Regâib, istenilen, değeri çok olan, bağış, ihsan, ikram ve nefis şeyler demektir. "Râğibe" kelimesinin çoğuludur. Bu geceyi ibâdetle geçirmenin sevabı çok büyüktür. Fakat bu gecede kılınacak namazın sünnet veya mendup olması hakkında kuvvetli bir delil bulunmamaktadır. Bu gecede toplanıp, cemâatle namaz kılınması bid'at sayılmaktadır. Zaten, Teravihten başka hiçbir nafile namazın, çağrışarak cemâatle kılınması sünnet değildir, mekruh sayılır. Ancak bir yerde bulunan, iki üç kimsenin bu gibi namazları cemâatle klimaları câİZ görülmüştür." (islâm ilmihali, Ö. Nasuhi Bilmen s: 207)
Receb'in İlk Cum'a Gecesinde Allah'ın Mağfireti
Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- buyurdular:
"Receb, Allah Teâlâ'nın ayıdır. Şaban benim ayımdır. Ramazan benim ümmetimin ayıdır."
Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e:
-Yâ RasûlâllâhL. Receb, Allah Teâlâ'nın ayıdır, ne demektir? diye sorulan suâle, Allah Rasûlü:
-Receb, Allah Teâlâ'nın ayıdır. Çünkü Receb Hakk'ın mağfiretine mahsûs bir aydır. Bu ayda insanlar kan dökmekten men' olunur. Bu ayda çarpışmaya izin yoktur. Bu ayda Allah Teâlâ, Peygamberlerin -aleyhimüsselâm- dualarını kabul etmiştir. Yine bu ayda Allah Teâlâ, evliyasını düşmanlarının elinden kurtarmıştır. Bir kimse Recep ayında oruç tutsa, Allah Teâlâ tarafından üç türlü lütuf ve inayete mazhâr olur. Bunlardan biri, Allah Teâlâ onun geçmiş günahlarının tümünü mağfiret eder. İkincisi, hayatının bundan sonraki safhalarında da onu korur. Üçüncüsü, mahşer yerinde susuzluktan emîn olur." buyurduğunda, orada bulunanlardan yaşlı, pîr-i fânî bir zât ayağa kalkıp;
-Yâ Rasûlâllâh! Ben Recep ayının hepsini tutamam, dediğinde, Râsûl-i Ekrem -sallallâhu alleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
-Sen Receb ayının birinci, onbeşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş sevabına kavuşursun. Çünkü sevaplar, on misli yazılır. Fakat sen, Receb-i şerifin ilk Cum'a gecesinde gafil olma ki, melekler o geceye Regâib gecesi demişlerdir. O gece, gecenin üçte biri geçtikten sonra göklerde ve yerde bir melek kalmaz, hepsi Kabe etrafında toplanırlar. Allah Teâlâ onların bu toplanmaları üzerine onlara hitaben:
-Ey meleklerim, dilediğinizi benden isteyiniz!., buyurur. Onlar:
-Yâ RabbiL istediğimiz, Receb ayında oruç tutanları mağfiret etmendir, deyip isteklerini arz ederler. Allah Teâlâ:
-Ben Receb ayında oruç tutanları mağfiret ettim, buyurur."
(Gunye 1 /181-182)
Yusuf Demireşik



- Regâib Gecesi Namazı

Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyorlar:
Bir kimse Receb'in ilk Perşembe günü oruç tutup da, sonra bu günün gecesinde, yani Cum'a gecesinde akşamla yatsı arası iki rekatta bir selâm vererek ve her rekatta bir Fatiha, üç Kadir (İnnâ Enzelnâ) sûresini, on iki İhlas (Kulhüvallâhü ehad) sûresini okumak suretiyle on iki rekat namaz kılıp; bitirdikten sonra da bana yetmiş defa:
"Allâhümme sallı alâ Muhammedinin Nebiyyil ümmiyyi ve alâ âlihi ve sahbihî ve sellim"diyerek salavât getirip secdeye varsa ve secdede yetmiş defa:
"Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül melâiketi verrûh."
dedikten sonra, secdeden başını kaldırıp otururken, yetmiş kere:
"Rabbiğfir verham ve tecâvez amma ta'lemü inneke en-tel eazzül ekremü"diyerek, tekrar secdeye varıp; birinci secdede olduğu gibi yetmiş kere:
"Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbül melâiketi verrûh." duasını okusa da, secdede iken Allah Teâlâ'dan dünyevî ve uhrevî hacetini istese, Hak Teâlâ onun istek ve temennîlerini
kabul eder. (Gunye, 1/182)
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- devamla buyururlar:
"Nefsim kudret elinde olan Allah Teâlâ'ya kasem ederim ki, herhangi bir erkek veya kadın tarif edilen bu namazı kılarsa, Yüce Allah bütün günahlarını bağışlar. Günahları, deniz köpüğü, kum taneleri, dağların ağırlığı ve ağaçların yaprakları kadar çok olsa bile... Kıyamet günü aile efradından yediyüz kişiye şefaat eder. Kabre konulduğu gece, bu namazın sevabı güler yüzlü, tat-11 dilli olarak gelir:
«-Ey dostum!.. Müjdeler olsun ki, sen her türlü sıkıntıdan kurtuldun...» Bunun üzerine o:
"-Sen kimsin? Vallâhî, senin yüzünden daha güzel yüzlü bir kimse görmedim. Sözünden tatlı söz söyleyen birini işitmedim. Kokundan daha hoş bir koku koklamadım." diyerek sorar. O da:
-Ey dostum, ben senin falan senenin, falan ayının, falan gününün gecesinde kıldığın namazın sevabıyım. Bu gece senin ihtiyâcını görmek, yalnızlığını giderip, sana arkadaş olmak ve senden korku ve üzüntüleri gidermek için geldim. Sûr'a üflendiğinde, kıyâmetgünü arasatta başının üstünde gölgelik edeceğim. Seni müjdelerim. Yüce Mevlâ'nın hayır ve bereketleri üzerinden ebe-diyyen eksik olmayacaktır, der. (Gunye, 1 /182)
Regâib Gecesi Duaların Kabul Olduğu Gecedir
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyorlar: "Beş gece vardır ki, o gecelerde edilen dualar geri çevrilmez:
1) Receb'in ilk Cuma gecesi (Regâib gecesi),
2) Şaban'ın onbeşinci gecesi (Beraat gecesi),
3) Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece (Cum'a gecesi),
4) Ramazan Bayramı gecesi,
5) Kurban Bayramı gecesi." (islâm ilmihali, A. Fikri Yavuz, s: 529)
Yusuf Demireşik



f. Mi'rac-ı Nebî

"Cemî nekâisten tenzîh ederim o Zât-ı Eceli ü A'lâ'yı ki, O Zât Tebâreke ve Teâlâ kendi abd-i ehassı olan Habîbini, geceleyin, Mescid-i Harâm'dan Mescîd-i Aksâ'ya gönderdi ki, biz o Mescid-i Aksâ'nın etrafında bağlar, bahçeler ve her türlü meyve ve nimetleri halk etmekle mübarek kıldık. (Dünyaca mübarek olduğu gibi, din hususunda da mübarektir.) Ve biz abd-i ehassımıza, kudretimize delâlet eden bazı âyetlerimizi göstermek için Mescîd-i Harâm'dan Mescîd-i Aksâ'ya gece götürdük. Muhakkak ki O Nebiyy-i Mükerrem, Rabbinin hitaplarını iyi işiten, gösterdiklerini en güzel görendir." (isrâ Sûresi 17/1)
Mescid-i Aksa ile murâd, Mekke-i Mükerreme'ye uzaklığı sebebiyle Bey t-i Makdis'tir.
Beyzâvi ve Hazîn'in beyânları veçhile, Mi'râc-ı Rasûlullâh, nefs-i Harem-i Şeriften vuku' bulmuştur. Bazı rivâyâtta, «Ebû Tâlib'in hemşîresi Ümmi Hânî'nin Harem dahilinde olan evine avdet etmiştir.» denilmektedir. Mi'rac-ı Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hicret-i Nebevî'den bir sene sekiz ay evvel vuku' bulmuştur. Ve rûh maa'l-cesed vâkî olmuştur. Gerçi havsala-i ak-liyyesi mahdut, zayıf olan bazı kimselerden mirac-ı Nebevî'nin ruhen veyahut rüya ile olduğu kanâatinde olanlar bulunmuş ise de, hem zayıf ve hem de çürük bir kavildir.
Mi'râcı, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sabahleyin ashabına haber verince, müşrikler tekzîbe kalkışarak birbirlerine koşuşmuşlar ve yeni müslüman olmuş, daha imânı kuvvet bulmamış bazı kimselerin tereddüt ve inkârına sebep olmuşlardı. Eğer rüya ile olmuş olsaydı, hiçbir kimsenin itirazına hedef olmazdı. Çünkü rüyada havsala-i beşerin kabul edemeyeceği ahvâl-i garîbe görülebilir. İşte mi'râc-ı Nebevî, rûh maa'l-cesed olması muhakkaktır ki, müşriklerin akılları da hayrete düştüğünden, hattâ Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'ın yanına gelmişler:
-Gördün mü, arkadaşın ne söylüyor?., demişler, Hazret-i Ebû Bekir de:
-Bundan daha ziyâdesini söylese, Rasûlullâh'ı yine tasdîk ederim! demesi üzerine "Sıddîk" unvanına mazhâr olmuştu..
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
- Cebrail ile Göğe Yolculuk

Sahih-i Buharî'deki rivayete nazaran -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri buyurdular ki:
Şakk-ı sadr tamam olduktan sonra katırdan küçük ve merkepten büyük beyaz bir binek getirildi. (Râvî Enes bin Malik -ra-dıyallâhu anh- bunun adı Burak'tır ki, adımını gözünün eriştiği yerin nihayetine atar idi, demiştir.) Ben bunun üzerine bindirildim. Cibrîl de benimle yollandı, bana refakat etti. Sonra ben Cebrail ile beraber Beyt-i Makdis'e vardım. Meleklerle birlikte namaz kıldım. "Ve bir rivayette" ervâh-ı enbiyâ da benimle birlikte namaz kıldılar.
"Ba'de'l-Mirac da Kudüs'de tekrar ervâh-ı enbiyâ ile namaz kıldığını Enes bin Malik -radıyallâhu anh- rivayet etmiştir.
Sonra âlî makamlara çıkılacak bir miraç, bir merdiven kuruldu. Cibril ile bindirildim ve onunla beraber yükseldim. Nihayet dünya semasına vardık. Cibrîl gök kapısını çaldı. Bekçi (Hazîn) melek tarafından "Kimdir o?" denildi. Cebrail -aleyhisselâm-"Cibrîlim" dedi. "Yanındaki kimdir?" diye soruldu. Cibrîl: "Muham-med -sallâllâhu aleyhi ve sellem-" diye cevab verdi.
Melek:
-Ya, O'na göğe çıkmak için mîrâç daveti gönderildi mi? diye sordu. Cibrîl: "Evet gönderildi" diye tasdik etti.
Hazin melek tarafından: "Merhaba gelen zâta. Bu gelen kişi ne güzel yolcu," denildi. Ve hemen gök kapısı açıldı. Ben birinci semaya varınca orada Adem -aleyhisseiam- ile karşılaştım.
Cibrîl bana "bu senin baban Âdem'dir. Ona selam ver." dedi. Ben de selam verdim. Âdem selamıma mukabele etti ve "Merhaba, hayırlı oğlum, salih peygamber" dedi.
Adem -aleyhisseiam- sağına bakıyor gülüyor ve soluna bakıyor ağlıyordu. Sağında cennetlik olan evladlarının ruhları ve solunda da cehennemlik olan evlatlarının ruhları var idi."
Sonra Cibrîl, benimle yukarı yükseldi. İkinci semaya geldi, kapısını çaldı. "Kimdir o?" denildi. "Cibrilim" dedi. "Yanındaki kimdir?" denildi. "Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- dedi.
Melek de: "Yâ, ona vahy ve mîraç gönderildi mi?" dedi.
Cibrîl: "Evet gönderildi." dedi.
Melek "Merhaba gelen zâta, bu gelen kişi ne güzel yolcu" denildi. Ve hemen gök kapısı açıldı.
Ben ikinci semaya varınca orada Yahya ve İsa peygamberlerle karşılaştım. Yahya ile İsa teyze oğullarıdır. Cibrîl bana "selam ver" dedi. Selam verdim. Onlar da mukabele ettiler. "Merhaba hayırlı kardeş, sâlih peygamber." dediler.
Sonra Cibrîl ile üçüncü semaya yükseldik. -Hadis-i sahîhde-birinci ve ikinci semadaki mükâleme böylece aynen devam etti. Üçüncü semada Yûsuf -aleyhisseiam-, dördüncü semada İdris -aleyhisseiam-, beşinci semada Harun -aleyhisseiam- ve semanın hâzini (meleği) ile mülakat ve selamlaştıktan sonra altıncı kat semada Mûsâ -aleyhisseiam- ile karşılaştı, ona selam verince Musa -aleyhisseiam- da mukabele etti. Sonra "salih kardeş, salih peygamber merhaba" dedi. Ben Musa'yı bırakıp geçince Mûsâ ağlamaya başladı. Musa'ya denildi ki "niye ağlıyorsun?"
-Benden sonra genç peygamberlere beyat olundu ki, onun ümmetinden cennete girenler, benim ümmetimden girenlerden çoktur da ben ona ağlıyorum." dedi.
Sonra yedinci kat semaya yükseldik. Gök kapısı açıldı. "Kim 0?" denildi. "Cibrîlim" dedi. "Yanındaki kimdir?" denildi. "Muhammed" -sallallâhu aleyhi ve sellem- dedi. "Ona miraç daveti gönderildi mi?" denildi. Cibrîl de "gönderildi" dedi. "Bu gelen zata merhaba, bu gelen kişi ne güzel misafir," denildi.
Yedinci kat gökte ibrahim aleyhisselam- bulunuyordu.
Cibrîl, "Bu gördüğün baban İbrahim'dir, ona selam ver" dedi. Ben de İbrahim'e selam verdim. O da selamıma mukabele etti de:
-Ey hayırlı oğul! Ey salih peygamber, merhaba! dedi.
Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hazretleri buyurdu ki:
Bütün bu menâzil ve manzaralardan sonra Sidre-yi münte-hâya ref olundum. Sidre-i Müntehâ sahası açıktı. Bir de gördüm ki, Sidre ağacının meyvesi Yemenin Hecir karyesinin testileri gibi idi. Cibrîl bana: "işte burası Sidre-i Müntehâdır" dedi.
Sidre-i müntehânın kökünden dört nehir akıyordu. İki nehir zahirî idi. ikisi de bâtınî idi.
"Ey Cibrîl! Bu dört nehir nedir? diye sordum.
Cibrîl:
"Bâtın nehirler cennette iki nehirdir. Zahirî olan nehirler Nil ile Fırat nehirleridir." dedi.
Sonra bana Beyt-i Mâmur keşf olundu, gösterildi. Gördüm ki, ona her gün yetmiş bin melek ziyarete geliyor.
Buyurdular ki: Sonra bana bir kâse hamrden, yani şaraptan ve bir kâse sütten ve bir kâse baldan üç bardak getirildi. Ben süt dolu bardağı aldım, yani sütü alıp içtim.
Cibrîl bana "İçtiğin süt senin ve ümmetinin fıtratı, yani hilkat-ı islamiyyesidir" dedi. Yani, "sütü alıp içtiğinize isabet ettiniz. Eğer şarabı içse idin ümmetin dalâlette kalacaklar idi." demektir.
Miracdan avdetimde Musa'ya uğradığımda, Musa bana:
"-Sana ne emrolundu?" diye sual etti.
Ben de cevaben:
"-Gece ve gündüz bana elli vakit namaz emir olundu" dedim.
Sonra Musa -aleyhisselam-:
"-Senin ümmetin elli vakit namaza takat getiremezler. Vallahi ben muhakkak olarak nâsı tecrübe eyledim ve Benî İsraili şiddetli bir sıkıya tabî tuttum. (Benî israil'in ahlâk-ı zemimelerinin izalesi için çok uğraştım.) Sen Rabbine rücû edip ümmetin için tahfif buyurmasını Allah Teala'dan niyaz eyle." dedi.
Ben de müracaatla niyaz eyledim, on vakit namaz tenzil olundu."
Böyle böyle defaatle Mûsâ -aleyhisselam-'a rücû ve o da daha tenzilini taleb etmesini çünkü ümmmetin bu namazı kılamaya-cağını ve buna tahammül edemeyeceğini söylemesi üzerine -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz tekrar Hak Sübhanehû ve Teâlâ hazretlerine rücû ve müracaat ve niyaz eyledi. Her defasında on vakit tenzil buyuruldu. Her gün on vakit namazla emrolundu.
Yine buyurulur ki: Dönüp Musa'ya geldim. Musa bana evvelki mütalaasını söyledi. Ben de Cenâb-ı Allah'a arz u niyaz eyledim de bu defa beş vakit namazla emrolundum.
Bunun üzerine Musa'ya dönüp geldim. Musa -aleyhisselam-
"Ümmetin her gün beş vakit namaza muktedir olamaz. Muhakkak ki senden evvel ben nâsı tecrübe eyledim. Rabbi'ne tekrar müracaat edip ümmetin için daha tahfîfini niyaz eyle." dedi.
Ben de cevaben: Rabbim tealaya çok niyaz eyledim. Tâ ki bir daha arz u niyaz eylemekten utanırım. Bir daha müracaat edemeyeceğim ve bu beş vakit namaza razı ve buna teslim olacağım, dedim.
Sonra ben Musa'nın bulunduğu mahalli geçtiğimde bir mü-nâdî, yani Hak Sübhanehû ve Teâlâ Azze ve Celle Hazretleri:
"Ben beş vakit namazla farîzamı imza ve irâde eyledim ve kullarımdan tahfîf eyledim" diye nida eyledi.
İşte beş vakit namazın ümmet-i Muhammed üzerine farz olmasına irade-i Sübhâniye şeref-i tealluk eyledi.
Cebrail -aleyhisselam- Sidre'de kaldı. Çünkü Sidre'den öte bir parmak ucu yaklaşmış olsaydım yanardım, demiştir. Sidre'yi, ilahi bir nûr kaplamıştı. Sidre'den ötesi tasvir ve beyâna sığmayan bir âlemdi. En-Necm sûresinde:
"Sizin Rasûlünüze o vahyi kavî ve şedîd olan Cibrîl-i Emîn ta'lim etti."
"O Cibrîl-i emîn ki kuvvet ve akılda kemal, manzarada heybet ve azamet sahibidir." (Necm, 5-6) buyurulur.
Allah'ın halkettiği hey'et-i asliyyesi üzere müstakîm ve memur olduğu işlere kuvvetle müstevlî oldu.
Cümle enbiyaya Cebrail vahiy ile benî Adem suretinde geldiği kaviyyen mervîdir. Belki Fahr-i âlem -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretlerine iki defa, biri Hira dağında vahy-i ilahi getirdiğinde ve bir de Mîrac-ı Nebîden avdetinde Sidre'de hey'et-i asliyyesi ile görünmüştür.
Cibrîl-i Emîn kavîdir. Kuvvetine delil, Lût kavminin karyelerini emr-i ilâhî ile altüst etmesidir ve Semûd kavmini bir sayha ile helak eylemesidir. (Musâhabe-3, Mahmud Sami Ramazanoğlu, 31-37)
Yusuf Demireşik

- Mi'raç Gecesi Namazı Z

Receb-i şerîf'in yirmiyedinci gecesine müsadif olan mübarek Leyle-i Mi'raçta on iki rekat nafile namaz kılınması müstah-sen görülmüştür. Her rekatta, Fâtiha-i şerîfe'den sonra başka bir sûre okuyarak iki rekatta bir selâm vermeli ve sonra yüz kere :
"Sübhânellâhi velhamdülillâhi velâ ilahe illallâhu vallâ-hü ekber" teşbihini okumalıdır.
Sonra yüz kere;
"Estağfirullâh el- Azîm" diyerek istiğfar da bulunmalı ve yüz kere de Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimize salât ü selâm göndermeli:
"Allâhümme sal I i alâ Muhammedin ve alâ âli Muham-med" demelidir.
'Gündüzünde oruçlu bulunmalıdır.
*Masıyete dâir olmaksızın yapılacak her duanın kabulü, inâ-yet-i ilâhiyyeden umulur. (Dualar ve Zikirler s: 129)
Miraç Gecesinin Gündüzünde Oruçlu Bulunmanın Fazîleti
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in şöyle buyurduğunu bildiriyor:
"Receb'in yirmiyedinci günü oruç tutan kimse için (Allah Te-âlâ) altmış ay oruç tutmuş sevabını yazar. O gün Cebrail -aley-hisselâm-'ın Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üzerine peygamberlik vazifesini indirdiği ilk gündür." (Gunye 1/182)
Yine Ebû Hüreyre ve Selmân-ı Fârisî -radıyallâhu anhümâ-Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
"Receb'de bir gün ve bir gece vardır ki, o günde oruç tutan ve o gece namaz kılıp (o geceyi ihya eden) kimse için, yüz sene oruç tutmuş ve yüz sene gece namazı kılmış (geceyi ihya etmiş) gibi sevap verilir."
"O gün Receb'in (bitmesine) üç gün kalan gündür. Yine o gün, Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimizin peygamber olarak tâyin olunduğu gündür." (Gunye 1 /183)
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
Şaban-ı Şerîf

* Mübarek üç ayların ikincisidir.
"Allâhümme bârik lenâ fî Şaban ve belliğnâ Ramazan"
duasını her gün en az bir defa okumalı.
* Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
" Şaban benim ayım, Receb Allah Teâlâ'nın ayı, Ramazan ümmetimin ayıdır." buyurmuştur.
* Rasûl-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Ramazan'dan sonra en fazla bu ayda oruç tutarlardı.
* Ashâb-ı Kiram, Şaban hilâlini görünce, kendilerini Kur'ân okumaya verirlerdi. Bu ayda manasını düşünerek, bol bol Kur'ân-ı Kerîm okumalıyız.
* Bu ayda yapılacak her hayırlı işin sevabı kat kat verilir.
* Geçmiş günahlarımıza tevbe etmeliyiz.
* Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e salât ü selâmı çoğaltmalıyız.
* Bu ayda bir yıl içinde ölecek olanların isimleri, diriler defterinden, ölüler defterine geçirilir.
* Bu ayın ortasında Beraat gecesi vardır. Gündüzünde oruçlu bulunmalı, gecesini ibâdetle ve uyanık olarak geçirmeli. Bu gecede yüz rekat namaz kılınması tavsiye edilmektedir.
* Bu ayda hayır kapıları açılır, günahlar silinir.
* Son Pazartesi günü oruçlu geçirilirse günahların bağışlanacağı hadîs-i şerîfte müjdelenmiştir.
* Müslümanların mallarının zekatlarını fakirlere, Rama-zan'da tutacakları oruca kuvvet ve destek olması bakımından, bu ayda vermeleri hayırlı ve güzel olur.
* Kısacası bu aylar, değerlendirilmesi gereken kıymetli zamanlardır.



a. Şaban Ayı ve Oruç

Âişe-i Sıddîka -radıyallâhu anhâ- Ebû Seleme'ye tahdîs edip, şöyle demiştir:
"Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hiçbir ayda Şabandakinden daha çok nafile oruç tutmazdı. Çünkü Ne-biyy-i Zişan, Şaban ayının çoğunu oruçlu geçirirdi. Ve:
«Amellerden (devam etmeye) gücünüzün yeteceği miktarı alınız. Çünkü Allah, sizlerden (amelden) bıkmadıkça (se-vâb vermekten) bıkmaz.» buyururdu.
"Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimize en sevimli namaz, az olsa bile devamlı kılınan namazdı.
Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, herhangi bir (nafile) namazı kılmaya başlayınca ona devam ederdi." (Sahîh-i Buhâri, Kitâbu's-Savm 1836)
Gunyetü't-Tâlibîyn'de Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin -kuddîse sirrûh- Şaban ayı ile ilgili olarak naklettiği hadîs-i şerifler meâlen şöyledir:
Âişe-i Sıddîka -radıyallâhu anha- şöyle demiştir:
"Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- öyle oruç tutardı ki; biz, artık orucu bırakmayacak, derdik. Peşpeşe günlerce oruç tutmadığını görünce de, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- artık oruç tutmayacak, derdik. Şaban ayında oruç tutmak, O'na daha sevgili idi. Ben:
«-Ey Allah'ın Resulü!.. Şaban'da senin (çok) oruç tuttuğunu görüyorum. (Bunun hikmeti nedir?)» diye sordum.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
-Ya ÂişeL Bir sene içinde ölecek olan kimselerin isimleri bu ayda (yaşayanların) defterinden silinip, Azrail -aley-hisselâm-'a teslîm edilir. Ben de oruçlu olduğum halde, ismimin defterden silinip, (diğer deftere kaydedilmesini) arzu ederim, buyurdu.
Ümmü Seleme -radıyallâhu anhâ- ise şöyle anlatmaktadır:
"Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ramazan'dan sonra en fazla orucu Şaban (ayın)da tutardı. Bunun sebebi, o sene içinde ölecek olanların isimlerinin, Şaban'da diriler defterinden, ölüler defterine geçirilmesidir. Bir kimse yolculuğa çıkar (halbuki onun ismi yaşayanlar defterinden çıkarılıp) o sene ölecek olanların defterine yazılır." (Gunye 1 /186-187)
Enes -radıyallâhu anh- der ki:
"Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e en faziletli oruç soruldu. Nebiyy-i Zîşân: /
« Ramazan-ı şerifi tazim için tutulan, Şaban orucudur.»
buyurdular.
Âişe -radıyallâhu anhâ- ise:
«-Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e ayların en sevgilisi, kendisini Ramazan ayına kavuşturan Şaban ayıydı.» demiştir..." (Gunye, 1 /187)
Şaban Ayının Son Pazartesi Günü Orucu
Abdullah -radıyallâhu anh-'dan nakledilen bir hadîs-i şerîfte, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmaktadır:
"Bir kimse Şaban (ayının) son Pazartesi günü oruç tutarsa, günahları bağışlanır." (Gunye, 1 /187)
Burada son Pazartesi gününden maksad, Şaban'in son günü değildir. Zira Ramazan7 karşılamak niyetiyle Ramazan'a bir iki gün kala oruç tutmak men' edilmiştir. (Gunye, 1 /187)
Seçilen Dört Şeyin En Faziletlisi
Allah Teâlâ buyuruyor:
"Rabbin dilediğini yaratır ve seçer." (Kasas sûresi 28 / 68)
Allâhü Zü'l-Celâl, her çeşit nesneden dört tanesini, onların içinden de birisini seçmiştir:
Meleklerinden; Cebrail, Mikâil, israfil ve Azrail -aleyhimüs-selâm-'i seçmiş, onlardan da Cebrail -aleyhisselâm-'ı,
Nebilerden; Hazret-i ibrahim, Hazret-i Mûsâ, Hazret-i îsâ ve Hazret-i Muhammed -aleyhimüsselâm-'ı, onlardan da Mu-hammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'i,
Sahabe -radıyallâhu anhüm-'den; Hazret-i Ebû Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman ve Hazret-i Ali'yi -radıyallâhu anhüm-, onlardan da Ebû Bekir -radıyallâhu anh-'ı,
Mescidlerden; Mescidü'l-Harâm, Mescidü'l-Aksâ, Mesci-dü'l-Medîne ve Mescid-i Tûr-i Sînâ, onlardan da Mescidü'l- Ha-râm'ı (yani Kabe'yi),
Günlerden; Ramazan bayramı, Kurban bayramı, Arefe günü, Aşure günü, onlardan da Arefe gününü seçmiştir.
Gecelerden; Beraat gecesi, Kadir gecesi, Cuma gecesi ve Bayram gecesi. Onlardan da Kadir gecesini seçmiştir.
Şehirlerden; Mekke-i Mükerreme, Medîne-i Münevvere, Beyti'i-Makdîs ve Mesâcidi'l-Aşâir, sonra onlardan da Mekke-i Mükerremeyi seçmiştir.
Dağlardan; Uhud, Sînâ, Likam ve Lübnan dağlarını, bu dağlar arasından da, Tûr-i Sînâ'yı seçmiştir.
Nehirlerden; Ceyhun, Seyhûn, Fırat ve Nil nehrini, onlardan da Fırat'ı seçmiştir.
Aylardan; Receb, Şaban, Ramazan ve Muharremi, onlardan da Şaban'ı seçmiştir. Ve Şaban ayını, Rasûluliâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in ayı kılmıştır. Nebiyy-i ZTşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, nebîlerin efdali olduğu gibi, O'nun ayı olan Şaban da ayların efdali olmuştur." (Gunye 1 /187)
"Şaban benim ayım, Receb Allah Teâlâ'nın ayı ve Ramazan ümmetimin ayıdır. Şaban günahları siler, Ramazan ise (oruç tutan müslümanları) temizler." (Gunye, 1 /187)
Başka bir hadîs-i şerîfte:
"Şaban, Receb ile Ramazan arasında bir aydır. Fakat insanlar on(un fazîletin)den gafildir. Halbuki onda kulların amelleri, Rabbü'l-Alemîn'e yükselir. Ben de oruçlu olduğum halde amelimin Allah'a yükselmesini severim." buyurulmuş tur. (Gunye, 1/187)
Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh-'ın rivayet etmiş olduğu bir hadiste Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
"Receb ayının diğer aylar üzerine fazîleti, Kur'ân-ı Kerimin diğer kitaplar'üzerine üstünlüğü gibidir. Şaban'ın diğer aylar üzerine üstünlüğü, benim diğer peygamberler üzerine fazlım gibidir. Ramazan'ın diğer aylar üzerine fazîleti, Allah Teâlâ'nın, yarattığı varlıklar üzerine fazlı gibidir." buyurmuşlardır. (Gunye, 1 /187)
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
b. Şaban Ayının Diğer Faziletleri

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:
"Nebî -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in Ashâb-ı kiramı, Şaban'ın hilalini görünce, kendilerini Kur'ân-ı Kerîm okumaya verirler, adetâ Kur'an üzerine kapanırlardı. Zengin müslümanlar, mallarının zekatlarını ayırırlardı. Zayıflar ve yoksulların Ramazan ayına hazırlanmaları için (onlara verirlerdi).
Vâlîler de mahpuslarını huzurlarına çağırır, hadd-i şer'i gerekenlere hükmü tatbîk ederler, kendisine hadd gerekmeyenleri de serbest bırakırlardı. Tüccarlar borçlarını öderler ve alacaklarını isteyip, tahsil ederlerdi. Ramazan hilâlini görünce, güzelce temizlik yaparlar, boy abdesti alırlar ve itikâfa girerlerdi." (Gunye, 1 /188)
Bu Ay, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-Efendimize Salât ü Selâm Ayı
"..Bu ay, hayır kapılarının açıldığı aydır. Bu ayda bereketler iner. Bu ayda hatalar işlenmez olur. Bu ayda günahlar silinir. Bu ayda yaratılmışların hayırlısı Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem- üzerine pek çok salât ü selâm getirilmelidir. Nitekim Allah Teâlâ yüce Kitabında:
"Gerçekten Allah ve melekleri, Peygambere salât ederler (onun şeref ve şanını yüceltirler). Ey imân edenler!.. Siz de O'na salât edin (Allâhümme salli ala Muhammed, deyin) ve gönülden teslim olun." (Ahzâb suresi 33 / 56) buyuruyor.
Sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz de:
"Bana bir defa salavât-ı şerife okuyana, Allah Teâlâ on kere salavât okur (yani, ona on defa rahmet eder)" buyurmuştur.
Hiçbir akıllı mümin, bu ayı gafletle geçirmemelidir. Bilakis günahlardan tevbe ederek, temizlenmek suretiyle Ramazan ayına hazırlanmalıdır. Allah Teala'ya Şaban ayında daha fazla yalvarıp yakarmalı ve bu ayın sahibi (şefaat sahibi) ile tevessülde bulunarak, Allah'a duâ etmelidir. Tâ ki kalbinin bozuk hâli düze-le!.. Sırrın hastalığını tedavi etmeli, tevbe ve ibâdetleri yarına bırakmamalı, te'hîr etmemelidir.
Çünkü günler üçtür:
a) Dünkü gündür; geçip gitmiştir.
b) Bugünkü gündür; hâlen işlemektedir.
c) Yarınki gündür; bu da bir ümîttir. O güne çıkılır mı, çıkılmaz mı bilinmez!
Geçen gün(den) ibret (almalı), bugünü bir ganîmet (bilmeli). Yarın muhataradır (tehlike) ki, yetişip yetişmeyeceğini bilmiyorsun.
Recep ayı geçti. Bir daha geri gelmez. (Diğeri), Ramazan ayı ise beklenmektedir. Buna da erişip erişemeyeceğimizi bilmiyoruz. (İçinde bulunduğumuz) Şaban ayına gelince, bu iki ay arasında bir vâsıtadır, onda ibâdeti bir ganîmet bilmelidir.
Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- nasihat ettiği bir adama (o adamın, Ömer bin El-Hattâb'ın oğlu Abdullah olduğu söylenmiştir.):
«Beş şey gelmeden evvel, beş şeyin kıymetini bil!..
İhtiyarlığından önce gençliğinin, hastalığından önce sağlığının, fakir olmadan önce zenginliğinin, meşguliyetinden önce boş zamanının, ölmeden önce hayâtının...» buyurmuştur. (Gunye 1 /188)

c. Beraat Gecesi e

"Hâ mim. (Helal ile haramı vesâir hükümleri) açıkça bildiren (bu) Kitâb'a yemin ederim ki, hakîkat, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Gerçek, biz (onunla kâfirlerin uğrayacakla-rı azabı) haber vericileriz.
(O, bir gecedir ki) her hikmetli iş, nezdimizde bir emir ile, o zaman ayrılır. Hakikat, biz Rabbinden bir (eser-i) rahmet (rahmet eseri) olarak (Peygamberler) gönderenleriz. Şüphe yok ki, O, hakkıyla işitenin, (her şeyi) kemâliyle bilenin tâ
kendisidir." (Duhân Sûresi 44 /1 -6)
Gunyetü't- Tâlibîn'de İbn Abbâs -radıyallâhu anh-'ın bu âyetlerin tefsiri ile ilgili olarak şu açıklamaları zikredilmektedir:
"/-/a, mim: yani, Allah Teâlâ kıyamet gününe kadar olacak şeyler hakkında hükmünü vermiştir.
el-Kitâbü'l-Mübîn, Kur'ân-ı Kerîm'dir. Mübarek geceden mu-rad, Şaban ayının ortasındaki gecedir (yani, onbeşinci gecesi-dir). O gece, Beraat gecesidir." (Gunye 1 /189)
Hasan Basri Çantay -rahimehullah-'ın Kur'ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîminin mübarek gece ile ilgili açıklaması ise şöyledir:
"Kadir gecesi, yahut Şaban ayının yarısı olan Berâet gecesi.. Celâleyn'de: "O gece Kur'ân-ı Kerîm, Levh-i mahfûz'dan, yedinci gökten, dünya göğüne inmiştir." denilmektedir.
Beydâvî ve Medârik'e göre: "Kur'ân o gece Levh-i mahfûz'dan bir bütün hâlinde dünya semâsına, sonra oradan kısım kısım Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e indirildi. O gecenin mübarek olması bundandır. Zîrâ Kur'ân'ın inmesi dinî ve dünyevî bir çok faydalara sebeptir. Yahut bu mübâreklik, o gece meleklerin inmesinden, ilâhî rahmetin coşup taşmasından, duaların kabul ve icabet bulmasından, nimetlerin taksîm ve ilâhî kaza ve takdirlerin birbirinden ayrılmasındandır."
Müfessirler bu mübarek gece hakkında ihtilâf ettiler. Ekseriyet, bunun Kadir gecesi, İkrime ile bir grup da Berâet gecesi olduğunu söylemişlerdir. Ekseriyetin dayandığı hususlar şunlardır: Cenâb-ı Hak, el-Kadr sûresinde Kur'ân'ı, Kadir gecesinde, bu âyeti de mübarek bir gecede indirdiğini beyân buyurmuştur. Eğer bu iki geceden murat tek birgece olmasaydı tenakuz lâzım gelirdi. Allah Teâlâ içinde Kur'ân indirilen ayın Ramazan ayı olduğunu diğer iki âyette de açıkça ifâde etmiştir (bkz. ei-Bakara: 185). Buna göre mübarek gecenin Şaban gecelerinden değil, Ramazan gecelerinden biri olması îcâb eder. Cenâb-ı Hak, mübarek geceyi «Onda her hikmetli iş ayrılır.» diye vasıflandırmış, Kadir gecesi hakkında da, onda melekler ve rûh, her emirden dolayı Rablerinin izniyle inmekte olduğunu beyân buyurmuştur ki, bu emir o seneden gelecek seneye kadar olan amel, rızık, hayat, ölüm gibi Allah'ın kazasıdır.
İbni Abbâs -radıyallâhu anhümâ- der ki:
"Cenâb-ı Hakk'ın bütün kazaları Şaban'ın nısf (yarı) gecesinde memur meleklere tesiîm edilir."
Bazılarına göre, Beraat gecesinde emirler Levh-i mahfuzdan istinsahına başlanır, kâtipler bu geceden gelecek senedeki aynı geceye kadar olan vak'aları yazar ve bu, Kadir gecesi bitirilir de rızıklara âit nüsha Mîkâil -aleyhisselâm-'a, harplere, zel-zelere, saikalara, çöküntülere âit nüsha Cebrail -aleyhisselâm-'a, ameller ile ilgili nüsha dünya göğünün sahibi ve büyük melek olan İsrafil -aleyhisselâm-'a, musîbetlere âit nüsha da Azrail -aleyhisselâm-'a tesiîm olunur.
Denildi ki, Berâet gecesine has, beş haslet vardır:
1- Her mühim iş o gece tefrîk edilir.
2- O geceki ibâdetin fazîleti büyüktür.
3- Rahmet-i ilâhiyye feyezan eder.
4- Mağfiret gecesidir.
5- O gece Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'e şefaat hakkının tamâmı verilmiştir.
Çünkü Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Şaban'ın 13. gecesi ümmeti hakkında şefaat istemiş, bu şefaatin üçte biri verilmiş, 14. gecesi yine istemiş, üçte biri daha verilmiş, 15. gecesi talep etmiş, bu gece şefaatin tamamı ihsan buyurulmuş. Bu şefaatten mahrum olanlar Allah'tan, devenin ürküp kaçtığı gibi kaçanlardır. Âdât-ı ilahiyyedendir ki, bu gece Zemzem kuyusunun suyu artar. Şaban'ın nısf (yarı) gecesine "Mübarek, Be-râet, Sak (berat, ferman), Rahmet" isimleri verilmiştir (Şeyhzâde, Râzî, Ebussuûd). (Kur'ân-ı Hakîm ve Meâl-i kerîm 3 / 55)
Gunyetü't-Tâlibîyn'de Kur'ân-ı Kerîm'den âyet-i kerîmelerle îzah edildiği üzere:
"Allah Teâlâ yağmura, zeytine, Hazret-i îsâ -aleyhisselâm'a, Kabe-i muazzama'ya vs. mübarek vasfını vermiştir.
Berâet gecesine de mübarek gece denmiştir. Çünkü o gecede yeryüzü sakinlerine (müslümanlara) rahmet, bereket, hayır, afv ve mağfiret iner." (Gunye 1 /189)
Ali bin Ebî Tâlib -kerremellâhu vecheh-'den rivayet edilen hadîs-i şerîfte Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
"Allah Teâlâ Hazretleri, Şaban'ın onbeşinci gecesi dünya semâsına nüzul eder, şunlardan maâdâ bütün müslüman-ların günahlarını afv eder: Müşrik veya münafık veya akrabası ile münâsebetini kesen veya zinâkâr kadın.."
Urve -radıyallâhu anh-, Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ-'dan rivayet ediyor:
"Şaban'ın onbeşinci gecesinde Nebiyy-i Zîşân -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanımdan ayrılıp gitmişti...
Ben, -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in diğer hanımlarına gittiğini sandım. Kalktım, eVde onu aramaya başladım. Ararken ellerim ayaklarına değdi. Secde hâlinde idi. Şu duayı okuyordu, hemen ezberledim:
"Yâ Rabbi!.. Sana kendimden geçerek secde ediyorum. Kalbim sana inandı. Nimetini ikrar, günahımı îtirâf ederim. Nefsime zulmettim, beni bağışla!.. Çünkü Senden başka günahları bağışlayan yoktur. Yâ Rabbi!.. Cezandan afvına, intikamından rahmetine, gadabından rızâna sığındım. Ve Senden Sana sığındım. Seni hakkı ile -Senin kendi nefsini sena ettiğin gibi- övmekten âcizim."
İşte bu suretle -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz sabaha kadar ayakta ve oturarak ibâdet ve (duasına) devam etti. Mübarek ayaklan şişip ağrımıştı. Ben bir yandan ayaklarını ovuyor, bir yandan da şöyle diyordum:
-Anam babam sana feda olsun! Allah Teâlâ senin geçmiş ve gelecek günahlarını mağfiret etmedi mi? Seni geçmişte ve gelecekte günah işlemekten muhafaza buyurmadı mı? Öyle değil mi? Öyle değil mi?
Sallâllâhu aley hi ve sellem Efendimiz şöyle buyurdular:
-Ya Âişe!.. Ben Rabbimin bunca nîmetine şükreden bir kul olmayayım mı? Hem sen bu gecede neler olduğunu biliyor musun? dedi. Ben de:
-Bu gecede ne var ki? dedim. Şöyle buyurdular:
«-Bu sene içinde doğacak ve ölecek olanlar bu gecede yazılırlar. Bu gecede canlıların azıkları tayın ve taksim olunur. Kulların amelleri yine bu gece Allah'a yükseltilir. » Ben:
-Yâ Rasûlâllâh! Allah'ın rahmeti olmadan Cennete girilmeyecek mi? dedim. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
-Allah'ın rahmeti olmadan hiçbir kimse Cennet'e giremez, buyurdular. Ben:
Sen de mi? dedim. -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
-Ben de. Allah Teâlâ beni de ancak rahmet-i ilâhiyyesine gark etmiş olarak Cennetine koyar, dedi. Ve elleri ile başını ve yüzünü mesh etti." (Gunye 1/190)
Yusuf Demireşik
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
d. Beraat Gecesi ibâdeti

-Beraat gecesinin tamamı tevbe, ibâdet, duâ ve niyazla uyanık olarak geçirilmelidir. Zîrâ bu gece müslüman için çok önemli bir gecedir.
-Beraat gecesinin gündüzünde oruçlu bulunmalı.
-Akşam namazından sonra, üç Yâsîn-i şerîf ve Beraat duası okunmalı.
-Yatsıdan sonra 100 rekatlık Salât-ı Hayr diye isimlenen namaz kılınmalı.
Şimdi bunları kısaca îzâh edelim:
Her mübarek gecenin gündüzünde oruçlu bulunmak âdetimiz olduğu gibi, Beraat gecesinin gündüzünde de oruçlu bulunmalı. Şaban'ın 14. gününü 15. gününe bağlayan gece, akşam namazından sonra üç defa (eûzü-besmele ile) Yâsîn-i şerîf okumalı.
Her Yâsîn-i şerîf okunduktan sonra aşağıdaki Beraat duası okunmalı:
Birinci okuyuşta, Cenâb-ı Hakk'tan hayırlı ve uzun ömür talep, kaza ve belâdan emîn olmak niyetiyle,
İkinci okuyuşta bol ve helâl rızık temennî niyetiyle,
Üçüncü okuyuşta son nefesinde hüsn-i hatime, yani îmân-ı kâmil ile göçmek niyetiyle okunmalıdır.
Allâhümme yâ zel menni ve lâ yümennü aleyh.. Yâ zelcelâli vel ikram. Yâ zettavli vel in'âm.
Lâ ilahe illâ erite zahrallâciîne ve cârel müstecirîne ve emânet hâiline.
Allâhümme in künte ketebtenî ındeke fî ümmil kitabi şakıyyen ev mahrûmen ev matrûden ev mukatteren aleyye firrizkı femhu.
Allâhümme bi fadlike şekâvetî ve hırmânî ve tardî ve iktâre rizkî ve esbitnî ındeke fî ümmil kitabi saîden ve merzûkan ve mu-vaffakan lilhayrâti. Fe inneke külte ve kavlükel hakku fî kitâbikel münzeli ve alâ lisânı' Nebiyyikel mürseli.
Yemhullâhü mâ yeşâü ve yüsbitü ve ındehû ümmül kitabi. İlâhî bittecelliyil a 'zam i fî leyletin nısfı min Şa 'banel mükerremi el-letî fîhâ yüfraku külli emrin hakîm.
Ve yübramü en teksife annâ minel belâi mâna'lemü vemâ lâ na'lemü vemâ ente bihî e'lem. İnneke entel eazzül ekramü.
Ve sallâllâhu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve esh-âbihî ve evlâdihî ve ezvâcihî ve selleme.
Berat Gecesi Duasının Anlamı
Ey, kullarına sayısız lütuf ve ihsanlarda bulunan onların karşılığına ihtiyacı olmayan Allah'ım!. Celal ve Kerem sahibi Rab-bim! Biz âciz kullarına sonsuz nimet ve imkanlar bahşeden Sensin! Senden başka ilah yok! Sana sığınıp yalvaranlara yardım edersin! Korkanların güvenip sığınacağı yegâne melcei yine Sensin!
Ya Rabbi, Senin nezdindeki kitabında, Levh-i Mahfûz'da şayet beni kötü, mahrum, ilâhî rahmetten kovulmuş, fakir bir insan olarak yazmış isen fazlınla bu kötü kaderimi; âsî, mahrum, ilâhî huzurdan kovulmuş, darlık içinde hayat geçirmeye mahkum bir fakir insan oluşuma ait yazgımı siliver Allahım! Beni, nezdindeki ana kitapta iyilerden, salih kullarından, rızkı bol, zengin ve hayırlı işlerde yarışan ve muvaffak olan kullarından olarak yazıver.
Allah'ım! -Senin sözün haktır- Nebiyy-i Zişan'ın lisanı üzere gönderdiğin mukaddes Kitabında şöyle buyurdun: "Allah dilediğini siler. (Dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitapların aslı Onun yanındadır" (Rad Sûresi, 39)
ilahî! "Her hikmetli iş nezdimizde bir emir ile o zaman ayrılır" (Duhan, 4) buyurduğun mükerrem Şaban ayının 14. gecesi en büyük tecellin ile; bildiğimiz bilmediğimiz, Senin bildiğin bela ve musibetleri bizlerin üzerinden kaldırmanı diliyoruz. Şüphesiz Sen, sonsuz güç ve kuvvet sahibisin! Lütuf ve ihsanı bol olan Rabbimizsin!
Allahım! Seyyidimiz, Efendimiz Hazret-i Muhammed'e, âline, ashabına, evlâdına ezvâc-ı tâhirâtına salât ü selâm eyle! Dualarımızı Habibin hürmetine kabul eyle!
Yusuf Demireşik

e. Beraat Gecesi Namazı
Abdulkâdir Geylânî hazretleri -rahimehullâh-'ın Gunyeiü't-Tâlibîyn adlı eserinin 192. sayfasında, bu gecede yüz rekatlık namaz kılınması ile ilgili olarak şunlar zikredilmektedir:
"Rivayet edildiğine göre Şaban ayının onbeşinci gecesi yüz rekat namaz kılınır.. Her rekatta Fâtihâ-i şerîfe'den sonra, on İh-lâs-ı şerîf (Kulhüvallâhu ehad...) okunarak kılınan bu namaza "Salât-ı Hayr" denir. Bu namazda pek ziyâde feyiz ve bereket vardır. Selef-i sâlihîyn bu namazı bir araya gelerek, cemâatle kılarlardı. Bu namazda pek çok fazîlet ve sevap vardır.
Hasan-ı Basrî-rahimehullâh- Rasûlullâh'ın ashabından otuz kişi bana haber verdiler ki:
«-Bir kimse, bu namazı, Beraat gecesinde kılmış olsa, Allah Teâlâ rahmet nazarı ile yetmiş defa bakar ki, her bir bakışta o kimsenin yetmiş ihtiyâcını ona ihsan eder. Bunların en aşağısı, günahlarının bağışlamasıdır..»
«Bu namazı, Receb ayının faziletleri bölümünde belirttiğimiz, ihyâsı müstehâp olan ondört gecede de kılmak, feyiz ve berekete, sevâb ve ecre nail olmak bakımından aynıdır.» (Gunye, 1 /192)
Not: Üzerinde kaza namazı borcu olanların, bu namaz yerine öncelikle kılabildiği kadar kaza namazı kılmaları tavsiye olunur. Kaza namazı borcu olmayanlar, elbette kılarlar ve va'd edilen sevaba ve ikrama ererler, inşâallâh.
Not: imam-ı Rabbânî hazretlerinin Mektûbât-ı Rabbânî adlı eserinde özellikle 288. mektupta ve kısmen 168. mektupta "nafile namazların (Teravih ve güneş tutulması namazı dışındaki) cemaatle kılınmasının mekruh olduğu" belirtilmektedir. Tesadüfen bir araya gelmiş olan iki üç kişinin dışında, dört veya daha fazla müslü-manın toplanarak, nafile namazları cemâatle kılmaları yanlış ve bid'at olarak izah edilmektedir. Bu sebeple, hem diğer gecelerdeki nafile namazların, hem de bu gecede kılınacak namazın münferid olarak edâ edilmesini daha münâsib görüyoruz.
 

Im_muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
3,194
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Selamünaleyküm emeğinize sağlık kardeşim ALLAH razı olsun.
istifade edenlerden ve bu zamanları en güzel şekilde değerlendirenlerden oluruz inşaallah...

ALLAHa emanet olunuz...
selam ve dua ile...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm Değerli ablam.
Emeğinize sağlık olsun inşallah..Allah c.c razı olsun, ecrinizi en hayırlısıyla bahşeylesin inşallah..Bilgilerimizi tekrar tazelemiş olduk ve istifadelendik bu değerli çalışmadan inşallah..Rabbimiz c.c, Ümmet-i Muhammed'e bu mübarek ayları en güzel şekilde, hakkıyla ihya edebilmeyi, feyiz ve bereketine mazhar olabilmeyi nasip eylesin inşallahü Teala..
Rabbimize emanet olunuz inşallah..Selam ve dua ile.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
Selamün Aleyküm Değerli ablam.
Emeğinize sağlık olsun inşallah..Allah c.c razı olsun, ecrinizi en hayırlısıyla bahşeylesin inşallah..Bilgilerimizi tekrar tazelemiş olduk ve istifadelendik bu değerli çalışmadan inşallah..Rabbimiz c.c, Ümmet-i Muhammed'e bu mübarek ayları en güzel şekilde, hakkıyla ihya edebilmeyi, feyiz ve bereketine mazhar olabilmeyi nasip eylesin inşallahü Teala..
Rabbimize emanet olunuz inşallah..Selam ve dua ile.


Ve Aleyküm Selam amin inşallah dua ile.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
_______selamün aleyküm
rabbim razı olsun
bu mübarek günlerin hakkını vererek geçirmeyi mevla nasip eder inşallah
selam ve dua ile_______
 

semra_06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
84
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Esselamün aleyküm
Allah(c.c) razı olsun.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
amin cümlemizden inşallah RABBİM bu mübarek aylı lağıyla geçirebilmeyi ibadetlerimizi hakkıyla güzel bi şekilde eda edebilmeyi nasip etsin inşallah.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt