Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Türkiyenin En çok Okunan Siyer-i üzerine Derinlikli Bir Söyleşi (1 Kullanıcı)

GizliOzne

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Şub 2008
Mesajlar
395
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
Karanlığın Sustuğu Yerden
171.jpg
171.jpg

TÜRKİYENİN EN ÇOK OKUNAN SİYER-İ ÜZERİNE DERİNLİKLİ BİR SÖYLEŞİ

12 yılı aşkın bir süre devam etmiş titiz bir çalışma ile peygambere, hayatına ve alınması gereken örnekliğine dair bir hayli kıymetli bilgiyi bir araya getirerek, sahasında farklı bir eser ortaya koyan kıymetli yazarımız Celaleddin Vatandaş ile kitabı üzerine derinlikli bir söyleşi gerçekleştirdik, ilgiyle okuyacağınıza inanıyoruz.

--------------------------------------------------------------------------------

Siyer çalışmasına ne zaman başladınız? Çalışmanızı ne kadar sürede tamamladınız?

Bilgilenme amacıyla okumalarımı dâhil edersem süreyi iki katına çıkarmam mümkündür. Mevcut bilgilerimle bir siyer kitabı çalışmasına başlamaya 1992 yılında karar verdim. Hemen o senenin Aralık ayında da yazmaya başladım. Siyer kitabı yazmaya yönelik çalışmam -ki buna okuma ve yazma birlikte eşlik etmiştir- 12 yılı aşkın bir süre devam etti. Allah’ın yardımıyla 11 Şubat 2005 tarihinde de mevcut metni bitirdim.


Çalışmanıza ilham kaynağı olan şey nedir, neden yeni bir siyer kitabı yazma ihtiyacı duydunuz?


Bugün piyasada Türkçe telif edilmiş veya Türkçe’ye tercüme edilmiş birçok siyer var. Bunların içerisindeki olumsuz olanları yani yanlış bir peygamber tasavvurunu dile getirenleri bir yana bırakarak söylemek gerekirse, mevcut siyerlerin içerisinde birçok bakımdan yararlı olanlar var. Bu açıdan da yeni bir siyer çalışması yapma sebebini dile getiren sorunuz anlamlı ve önemli bir sorudur. Ancak kabul etmek gerekir ki Allah resulünün hayatını yazmak şerefli bir iştir. Bu şereften kim bir pay almak istemez ki! Esasen bu bile yeni bir siyer çalışması yapmak için başlı başına yeterli bir gerekçedir. Dolayısıyla bu şereften bir pay almayı elbette ki ben de isterim ve istedim de. Ama yine kabul etmek gerekir ki, Allah resulünün hayatını yazmak şerefli olduğu kadar zor, ağır sorumluluk gerektiren son derece ciddi bir iştir. Zira hata kabul etmez bir iştir. Örneğin, yapılacak itikadî bir yanlış bütün hayırları siler süpürür. Ama buna rağmen, sorumluluğumun bilincinden uzaklaşmadan böylesi bir işe giriştim. Niçin? Dediğim gibi birçok konusu Resulüllah’ın hayatı olan kitaplar var. Fakat bunların hepsinin aynı düzeyde başarılı, güzel ve en önemlisi de doğru olduğunu söylemek mümkün değil. Olumlu değerlendirilebilecek olanların bile birbirine oranla birçok bakımdan artı veya eksileri var. Burada dikkate alınması gereken öncelikli husus, bir siyerde bulunması gereken en önemli özelliğin ne olduğudur. Bunun doğru bilgiye dayanma özelliği olduğu ise kolaylıkla söylenebilir. Ama esasen sıkıntı da buradan başlıyor. Öncelikle hangi açıdan doğru bilgiden bahsedildiğine belirlemek gerekmektedir. Eğer bir çok klasik kaynakta ve özellikle de güvenilir kabul edilenlerde nakledilen bilgilere uygun olmak doğruluk için yeterli sayılacaksa yeni bir siyer yazmak tamamen değilse bile büyük oranda bilinenleri tekrar etmekten başka bir anlama gelmez. Esasen doğru bilgiye dayanma özelliği bir siyer için sadece tarihi değeri bulunan kitapları referans almak anlamına gelmemektedir. Bir siyer her şeyden önce Kur’an’la, Kur’an’ın sunduğu ebedi hakikatle çatışmamalıdır. Bir siyeri doğru yapacak asıl özellik budur ve bu özellik aynı zamanda tarihi açıdan gerçek doğruluğu da kapsamaktadır. Bu açıdan da mevcut siyerlerin bir çoğuna bir çok eleştiri yöneltmek mümkündür. Siyer çalışmalarında Kur’an’ın gerektiği şekliyle veya yeteri kadar dikkate alınmaması veya daha doğru bir söyleyişle öncelikli bir ölçü olarak dikkate alınmaması birçok yanlışa neden olmuş ve olmaya da devam etmektedir. Fakat tüm bunları derken bir haksızlığa da neden olmaktan titizlikle kaçınmam gerekiyor. Yani ismi ‘Siyer’ veya ‘Hz Muhammed’in hayatı’ olan kitapların tamamını elbette ki aynı kategoride değerlendirmek mümkün değildir. Örneklendirecek olursam bugün Türkçede her biri önemli ve titiz çalışmanın ürünü olan birçok siyer var ve Hamidullah’ın, Muhammed Heykel’in, Zekai Konrapa’nın, Mevdudi’nin, Derveze’nin ve Nedvi’nin kitapları sadece tarihi kıymetleriyle değil, aynı zamanda Kur’an’la çatışmama şartına da büyük oranda riayet etmeleriyle isimleri anılmaya değer kitaplardır. Ben ise mevcut çalışmamla tarihi gerçeklere ve hepsinden de önemlisi Kur’an’i ölçülere uymaya daha bir özen gösterme gayreti içerisinde oldum. En azından gayretimin en önemli kısmı bu yöndeydi. İnşallah başarılı olmuşumdur.

Çalışmanızı, mevcut siyer kitaplarından ayıran temel özelliklerin eğer varsa neler olduğunu soracaktım. Ancak bunu sormama gerek kalmadan siz açıklamada bulundunuz. Bu aşamada şunu sormak istiyorum: Anlaşıldığı kadarıyla doğru bir peygamber tasavvuru inşa etme amacına sahipsiniz. Doğru bir peygamber tasavvuru ile anlaşılması gereken nedir?

Kabul etmek gerekir ki bu, oldukça kapsamlı cevabı gerektiren bir sorudur. Kısa cevap konunun en azından eksik anlaşılmasına neden olacaktır. Ancak buna rağmen mümkün olduğunca en kısa biçimiyle sorunuzu cevaplamaya çalışayım. Konuyla ilgili ve duyarlı olanların dikkatlerinden kaçmayan bir süreç yaşıyoruz. Son yıllarda, özellikle de ‘kutlu doğum’ etkinlikleri kapsamında olmak üzere yaygın ve yoğun bir şekilde adeta pompalanan peygamber tasavvuru büyük yanlışlara sahiptir. Bu tasavvurun ne tür bir yanlışlığa sahip olduğunu anlamak için iman kapısının anahtarı konumundaki kelime-i tevhidi dikkate almak yeterlidir. Her Müslüman bilir ki kelime-i tevhidin yarısını peygamberin durumu ve duruşunun açıklanması oluşturur. Çünkü iman gömleğinin ilk düğmesi peygamber tasavvuruyla ilgilidir. O bir kez yanlış anlaşıldı mı, yanlış bir konuma oturtuldu mu gerisi hep yanlış gelir. Bu nedenle de doğru peygamber tasavvuru imanın anahtarı olan kelime-i tevhitte Allah’ın ilah olarak bir olduğu gerçeğiyle birlikte ifade edilmiştir. Doğru peygamber tasavvurunun en kısa ifadesi ise, O’nun bir kul ve elçi olduğu gerçeğidir. Buna göre O bir kuldur ama herhangi bir kul değil, insanlar arasından seçilip ilahi bir görevle sorumlu kılınmış elçi olan bir kuldur; O bir elçidir ama ilahi bir varlık değil, kul olan bir elçidir. Yine her Müslüman bilir veya bilmek zorundadır ki, hiç kimse kelime-i tevhidin bu yarısına iman etmeden, bu kısa ifadede dile getirilen hakikati kuşkusuz bir şekilde aynıyla kabullenmeden ebedi esenliğe uzanan yolun yolcusu olamaz.


Tespit edebildiğim kadarıyla kitabınızda dikkat çeken önemli özelliklerden birisi de Peygamberî örnekliğe ısrarlı vurgularınız. Peygamberin insanlar için örnek oluşuyla ilgili olmak üzere neler söylemek istersiniz?


Hz Aişe annemizden nakledilen önemli bir rivayet var. Birkaç Müslüman bir gün Hz Aişe’nin yanına gelirler. Rivayetten anlaşıldığına göre bunlar Resulüllah’la karşılaşmamış, muhtemelen Resulüllah’ın vefatından sonra Müslüman olmuş kimselerdir. Bunlar görmedikleri veya gördülerse bile yakından tanıma fırsatı bulamadıkları Resulüllah’ın nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu, nasıl yaşadığını öğrenmek arzusundadırlar. Tüm bunları ifade edecek şekilde Hz Aişe’ye ‘Bize Resulüllah’tan bahset onun ahlâkı nasıldı?’ diye sorarlar. Bu son derece kapsamlı ve dolayısıyla üzerinde çokça konuşmayı gerektiren soruya Hz Aişe oldukça kısa bir cevap verir. Der ki, ‘Siz Kur’an okumuyor musunuz? Onun ahlâkı Kur’an idi’. Bu kısa cevap iki açıdan büyük öneme sahiptir. Birincisi, Kur’an’ı bilen Resulüllah’ı bilir. Çünkü O, Kur’an’ın belirlediğinin ve istediğinin dışında veya ötesinde bir kimse değildi. İkincisi, Resulüllah hayat tarzıyla, ahlâkıyla, tutum ve tavırlarıyla, kimlik ve kişiliğiyle Kur’an’ın tanımladığı mümin tipinin en mükemmel örneğidir; Kur’an’ın belirlediği dosdoğru hayatın dosdoğru ölçülerini kendi şahsında uygulamaya aktarmış bir şahsiyetti. Veya bir başka söyleyişle yaşamış Kur’an’dır. İşte bu Resulüllah’ın örnekliğinin kaynağını da, niteliğini de ortaya koyan bir bilgidir. Dolayısıyla O, çoğu zaman açıkça dile getirilmemesine karşılık yaygın olarak düşünüldüğü üzere, ebedi hakikati insanlığa bilgi olarak sunan ama hayat tarzını, ahlâkını, kimlik ve kişiliğini kendince inşa eden nev-î şahsına münhasır bir kişi değildi. Bilmeli ve unutmamalıyız ki, Kur’an insanlara sadece kendileri için lâzım olan ve beşeri imkânlarla elde etmeleri mümkün olmayan hakikatleri sunan bir bilgi kaynağı değil, aynı zamanda hayata müdahale eden ve olması gereken hayat tarzını, ahlâkı, kimlik ve kişiliği öncelikle bizzat resulünü inşa ederek müşahhas bir şekilde ortaya koyan bir kitaptır. Kur’an aşama aşama, adım adım 23 yıl devam eden nüzul döneminde önce elçisini eğitmiş ve buna ilaveten de O’nun çevresindeki müminleri eğitmiştir. İşte bu açıdan O biz Müslümanların ebedi örneğidir. Her çağda ve toplumda, ahlâkının veya hayat tarzının bir yerlerinde bir şeyleri eksik veya yanlış bulan veya hissedenler bunu neyle değiştireceğinin veya neyle tamamlayacağının doğru bilgisini ve örnekliğini Resulüllah’tan öğrenebilir ve görebilir. Bu ise Resulüllah’ı konu edinen kitap veya makalelerin göz ardı edemeyecekleri önemli bir husustur. O’nu sadece tarihin en önemli şahsiyetlerinden birisi veya birincisi olarak anlayan ve anlatanların, O’nu insanlığın sadece zirve şahsiyeti olarak takdim edenlerin O’nu tam anladıklarını söylemek mümkün değildir. Önemli olan O’nu önemli ve zirve kılan referansı ve süreci doğru ve mümkün olduğunca tam anlayarak örnekliğini ön plana çıkarmaktır. İsmi anıldığında gözyaşlarının akıtılmasına neden olan, yaşadığı zorluk ve sıkıntılar hatırlandığında kalpleri hüzünlendiren ama muhatabının gidişatına herhangi bir katkıda bulunmayan; muhatabının gidişatındaki yanlışları ortaya koymayan veya onları doğrularla, güzel ahlâkla değiştirmeyen yaklaşımların kayda değer bir kıymetinden bahsetmek mümkün değildir. Veya söylem olarak ‘senin için ölürüz’ yaklaşımının da salt bu biçimiyle bir kıymetinden bahsedilemez. Elbette ki O’nu sevmek, O’nun yaşadığı zorluk ve sıkıntılar nedeniyle hüzünlenmek, O’nun ismi işitildiğinde kalplerde bir şeyler hissetmek önemsiz şeyler değildir. Ama asıl önemli olanlar da değildir. Önemli olan O’nun elçiliğini yaptığı şeyden dünyayı ve ahireti esenlik yurdu kılacak bilgi ve ölçüleri bulup öğrenmek ve bunların doğru uygulamalarını ise bizzat ve sadece O’nun örnekliğinde gerçekleştirmektir. Zira O, Allah’ın insanlar için örnek olarak takdim ettiği, ahlâkının güzelliğine şahitlik yaptığı insanların sonuncusudur.

Kitabınız hacimli olmasına rağmen bir yıl içerisinde 3. baskısını yaptı. Bu kabul gördüğünün önemli bir göstergesi. Buna rağmen sormak istiyorum; eleştiri aldınız mı, aldıysanız ne tür eleştiri aldınız?

Kitabımı tamamlanmış bir çalışma olarak düşünmüyorum. Muhtemel yanlışlık ve eksiklerin düzeltilmesiyle tamamlanma süreci devam edecektir. Bu açıdan duyarlı okuyuculara sorumluluk düşmektedir. Duyarlı okuyucular tespit ettikleri yanlış veya eksikleri bildirirlerse hayırlı bir işe ortak olmuş, güzel bir davranış sergilemiş olurlar. Bu nedenle kitapta bir elektronik posta adresi vererek eleştirilerin bildirilmesini rica ettim. Şimdiye kadar sadece 5 kişiden mektup aldım. Bunlardan birisi bazı kelime veya cümle yanlışlarını tespit etmiş. Diğerleri ise takdirlerinin yanı sıra çok önemli olmayan bazı küçük eleştirilerde bulunmuşlar. Bu dostlara teşekkür borçluyum. Kitabın genel bir kabul gördüğünü söyleyebilirim. Elbetteki bu benim için sevindirici bir durum. Bir çok yerde kitabım üzerinden siyer çalışmaları yapıldığını duyuyorum. Bu da benim için oldukça sevindirici, onurlandırıcı bir durumdur.

Hocam söyleşi için çok teşekkür ederiz.

Ben teşekkür ederim.


****
Celalettin hocamla aynı mekanda nefes alıyoruz gerçekten hocamın 1 ciltini okudum çok güzel bir siyer eğer siyer okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt