Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tıraş Olmak Günah mıdır? (1 Kullanıcı)

mehdixx

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2012
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
Jiletle Tıraş Olmak Günah mıdır?
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Sakalı kazımak haramdır kardeş evet günahtır.
 

coco1903

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Eki 2011
Mesajlar
82
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Ben sakalı sünnet diye biliyorum hani olmasada olur ama olması daha makbuldur günah kelimesi uçuk olmadı mı ?
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,042
Puanları
113
Yaş
42
Ben sakalı sünnet diye biliyorum hani olmasada olur ama olması daha makbuldur günah kelimesi uçuk olmadı mı ?

Peygamber efendimiz sakalını kısaltmıştır fakat hiç kesmemiştir.
Hiç terkedilmeyen sünnette müekked hükmündedir.
Müekked sünneti terketmekte harama yakındır.
Sünnet diyen olmakla birlikte mesheplerde sakal vacip hükmündedir.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,552
Tepki puanı
902
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Tıraş olmak günah mıdır?

Peygamber Efendimizin (a.s.m.) getirdiği esas, kaide ve prensipler hayatın bütün safhalarını içine alır. İbadetten muamelâta, ahlâktan insanın şahsî yaşayışına ve cemiyetin bütün unsurlarına kadarPeygamberimizin yaşayışı en güzel bir örnek ve mü'minler için en açık bir misaldir. Bu hususu Rabbimiz Kur'ân-ı Kerimde şöyle belirtir : «Gerçekten Allah'ı, âhiret gününü arzulayanlar ve Allah'ı çok zikredenler için, size Allah'ın Resulünde (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.» 1

Peygamberimizin birtakımleri vardır ki, bunlar, onun fıtrî muameleleri şeklindedir. Giyinip kuşanması, yeyip içmesi, vücudunun bakımı ve temizliği bu kabildendir. Bunların birçoğu muaşeret kaideleri sınıfına girmektedir. Mü'minler ise, bu lere uymakla hareketlerini nurlandırmış olurlar.

İşte bu fıtrî sünnetlerden bir kısmını Hz. Âişe validemiz Resul-i Ekrem Efendimizden şöyle rivayet etmektedir :

«On şey fıtrattandır (yaratılıştan olması gereken âdetlerdendir) : bıyığı kısaltmak, sakalı bırakmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak aralarını yıkamak, koltuk altını temizlemek, etek tıraşı olmak, istinca ve istibra.» 2

Her insanın belli zamanlarda yapması gereken bu fıtrî sünnetler hem bir temizlik vasıtasıdır, hem de Peygamber âdetidir. İnsan bu vazifeleri yerine getirmekle hem bedenî vazifelerini yapmış, hem de sünnete uymakla manevî mükâfata kavuşmuş olur.
Bahsi geçen sünnetler içinde sakal bırakmak ve bıyıkları kısaltmak dış görünüş itibarıyla ayrı bir hususiyet taşımaktadır. Sevgili Peygamberimiz «Sakalı bırakın ve bıyıklarınızı kısaltın» derken «Müşriklere muhalefet edin» 3 buyurmakla da hikmet cihetini belirtmektedirler. Çünkü müşrikler sakallarını kesip bıyıklarını alabildiğine uzatırlardı.

İslâm âlimleri sakalı bırakma ölçüsü olarak bir tutamdan fazlasının kesilmesini ifade ederler. Hz. Ömer, sakalını uzatmış birini görerek bir tutamdan fazlasını kesmesini söylemiştir. Ebû Hüreyre gibi büyük bir Sahabî de (r.a.) sakalını tutar, bir tutamdan fazlasını keserdi. Abdullah bin Ömer'in de aynı şekilde hareket ettiği rivayet edilmektedir.

Fıkıh kitaplarımızda ifade edildiği gibi, sakalın kâmil mânâdaki şekli «arız» denilen yüzün iki tarafı ile çenede bırakılmasıdır. Şayet sadece çenede sakal bırakılsa sünnet yerine gelmiş olmaz.

Sakal bırakmakta ve diğer sünnetleri işlemekte mü'minin esas niyeti Peygamberimize uymak ve onu taklit etmektir. Bir Müslümanm gayesi, mümkün olduğu ölçüde sünnet-i seniyyeye her yönüyle uymaktır. Fakat buna muvaffak olmak ancak «ehass-ı havas» denilen bazı mümtaz şahsiyetlere mahsustur. Yalnızca müçtehid ve velî mertebesine varan zatlar bu sınıfa girer. Fakat herkes sünnetin tamamını yapamasa da, taraftar olmak, kabul etmek ve hâlis bir niyetle de yapmaya gayret göstermek mecburiyetindedir. Ancak bu niyet ve kararlılık içinde olmakla beraber, daha başka maslahatlar icabı olarak bazı sünnetleri yapmayanları ve yapamayanları çok büyük bir günaha girmiş gibi suçlamaya ve tahkir etmeye, küçük görmeye de hakkımız yoktur.

Sakal meselesine de bu ölçü içinde bakmak lâzımdır. Sakal bırakmak Peygamberimizin hem fiilî ve hem de kavlî bir sünnetidir. Mü'min bu sünneti işlemekle, âdetini ibadete çevirir ve büyük sevaba kavuşur. Sakal bırakmayanların mes'uliyet altına girdiklerini söyleyen müçtehidler varsa da, bazı âlimler sakalı kesmenin tenzihen mekruh olduğunu ve hattâ son devir İslâm âlimlerinin bazıları da mubah olduğunu belirtmişlerdir.

Asrımızın büyük âlimi Bediüzzaman, «Bazı âlimler 'Sakalı tıraş etmek caiz değildir' demişler. Muradları, 'Sakalı bıraktıktan sonra tıraş etmek haramdır' demektir. Yoksa hiç bırakmayan, bir sünneti terk etmiş olur» 4 demektedir.

Bu durumda, sakalı bıraktıktan sonra kesenler, Hanefî, Hanbelî ve Maliki âlimlerince mes'ul duruma düşerlerse de, Şafiî âlimlerince —Gazali, İbni Hacer, Remli, Rafiî ve Nevevî—ye göre tenzihi bir mekruh işlemiş olmaktadırlar. Bu meselede Şafiî mezhebine uyan kimseler,bir mes'uliyet altına girmezler. 5

Bu sünneti işlemeye taraftar olmak, işleyenleri tebrik etmek, onlara hürmet etmek İslâmî bir davranış olduğu gibi, bırakamayanları veya bir mazeretinden dolayı terk edenleri de hor görüp küçük düşürücü konuşmak, büyük bir İslâmî eksiklikmiş gibi değerlendirmek de normal bir hareket değildir. Hele bu meseleden dolayı Müslümanlar arasındaki birlik ve kardeşlik bağlarına zarar vermek, şuurlu Müslümanın yapacağı işlerden değildir.

Sakal bırakan kimselerin, sünnete göre bakımını yapmaları, sünnete hürmetin ifadesi olur. Bıyık meselesinde ise dinî ölçü, kılların üst dudağı kaplamaması, bıyığın herkesin kendi kaşının kılları uzunduğunda olması ve dudak hizasını geçmemesidir. "Bıyıkları kısaltın" hadisine uyan âlimler bıyıklarını ciltleri görünecek kadar kısaltmışlardır.

Kaynaklar:
1. Ahzab suresi, 21. ayet
2. Müslim, Tahare : 56; Neseî, Zinet: 1.
3. Buhari, Libas: 64.
4. Emirdağ Lahikası, s. 48:49.
5. Mezahibü'l-Erbaa,2 :44-45; İânetü'l-Tâlibîn, 2 : 340.
Mehmed Paksu, Helal Haram, Nesil yayınları, İstanbul, 1998, ss. 157-160
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,552
Tepki puanı
902
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
[h=2]Sakalı kazımak haram mıdır?[/h]



CEVAP:
Sakalı tıraş etmek bazı alimlere göre mekruh, bazılarına göre tahrimen (harama yakın) mekruh, bazılarına göre ise haramdır. Bu durumda üzerinde ittifak edilen nokta, mazeret yokken sakalı kesmenin en azından mekruh olduğudur.
Bilindiği gibi mekruh din dilinde, hoş görülmeyen, ya da olmasa daha iyi olur denen şeylerdir. Bazılarının zannettiği gibi sakal sadece bir örf değildir.
Çünkü Hz. Peygamber’in (as) öyle fiilleri vardır ki, salt bir insan olarak, ya da o tarihte ve o bölgede yaşadığı için öyle yapmıştır. Bunların dinî bir yönleri olmayabilir. Mesela, o bir yerden bir yere gitmek için deveye binmiştir. Ama o zamanda araba ya da uçak bulunsa idi, kuvvetle muhtemeldir ki, onlara binmeyi tercih edecekti. O zamanki insanların giydiği izar ya da rida giymiştir. Başka bir elbise olmuş olsaydı onu da giyebilirdi. Nitekim o, çok farklı yerlerden gelen farklı elbiseleri de giymiştir. İşte onun böyle eylemleri/fiilleri, kendi zamanının örfüne, kültürüne ve alışkanlıklarına bağlı olan eylemleridir.
Bunlar salt birer sünnet değillerdir. Ama bunlar en azından şu anlama gelirler ki, bunları yapmak caiz ve meşrudur. Bununla birlikte birisinin, Hz. Peygamber giydiği için entari giymesi, eğer yaşadığı memlekette bu elbise kınanmıyor ya da kadın elbisesini çağrıştırmıyorsa, ona Hz. Peygamber’i (sa) izleme sevabı kazandırabilir.
Onun fiillerinin/yapıp ettiklerinin sünnet özelliği kazanabilmesi, şu üç şartı birlikte taşımalarına bağlıdır:
1.Hz. Peygamber ne yaptı,
2.Niçin yaptı,
3.Nasıl yaptı?

Mesela, onun kan aldırmış olmasını ele alalım:
1.O kan aldırdı.
2. Niçin kan aldırdı? Zaman zaman boynunda ve ayaklarında ağrılar hissettiği için.
3. Nasıl aldırdı? Bir uzman bularak ve ağrıyan yerlerinden, kendi zamanında bilinen neşterle.
İmdi bu sonuca göre, zamanımızda bir kişinin durup dururken, “kan aldırmak sünnettir, hadi gel kan aldıralım” demiş ve bunu gerçekleştirmiş olması, bir sünnetin yaşanması demek değildir.

Sakala gelince, yukarıda da değindiğimiz gibi, onun sıradan bir örf ve kültür uygulaması olmadığını gösteren pek çok hadisi şerif vardır.
Öyleyse onu dinen istenen bir eylem olarak görmek zorunluluğu bulunmaktadır.

İşte ihtilaf, bu talebin derecesi konusundadır.
Sakal sünnet midir, yoksa farz mıdır? Doğrusu sakal bırakmak en azından sünnettir ve farz diyenlerin bulunduğunu da hesaba katarsak, sıradan bir sünnet te değildir.

Sakalın, hiçbir sebep yokken kesilmesi doğru değildir. Bu, en azından bir mekruhtur.

Ama bununla birlikte şunu da bilmeliyiz ki, İSLAM’ın emir ve yasakları arasında bir hiyerarşi ve sıralama vardır.
Çünkü İSLAM “iyilikleri kazandırmak, kötülükleri bertaraf etmek”, yani “def’i mazarrât, celb-i manafi” için gönderilmiştir.
Daha önemli ile, önemli çatıştığında, önemli bırakılıp daha önemli olan yapılır.
En iyi ile iyi çatıştığında, iyi bırakılıp en iyi yapılır; en kötü ile kötü çatıştığında en kötüden kurtulmak için kötü yapılır, iyi ile kötü çatıştığında da kötünün yapılmaması tercih edilir.
Varsın iyi de yapılmamış olsun. Çünkü kötülüğü önlemek, iyiliği yapmaktan daha önemli ve önceliklidir. (Def-i mazarrat celb-i menâfi’den evladır)
Bu durumda sakal bırakmayı iyi bir iş olarak alır ve bırakılması halinde nelerin oluştuğuna, ya da yapıldığına bakarız.



Kaynak:prof.Dr.Faruk Beşer​
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
12
Ben sakalı sünnet diye biliyorum hani olmasada olur ama olması daha makbuldur günah kelimesi uçuk olmadı mı ?

Ali Haydar Efendi Kuddise sirruh hz.leri kendisi hemde cumhuriyet döneminde 4 mezhep müftüsüydü. Şeyhimiz Mahmud Efendi Hz.lerine şunu şöylemiştir. Mahmud evladım ben bu konuyu çok araştırdım sakal, farz de farz korkma demiştir. Bu mevzuu yani sakal bırakmak sünnetten de ötedir. En ılımlı tabir vaciptir. Sakal kesme konusu yani kazımak yeminle söyleyebilirim ki haramdır kardeş. Bütün ulema başda hanifi uleması bunda ittifaktır yalnız sanırım şafi ulamasından bazısı mekruh demiştir bazısı haram. İbni abidininde rahimehullah haram yönünde fetvası vardır.

Eyvallah
 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
66
BAKARA suresi...;

196. Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle)
engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar
başlarınızı tıraş etmeyin.
İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak
zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir.

Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı
keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) tam on gün
oruç tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten
sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt