Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

TEVHİD (1 Kullanıcı)

isramirac

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
KONU: TEVHİD VE TEVHİDİN TÜRLERİ

Soru: Tevhid nedir?
Cevap: Tevhid: Kelime olarak; birlemek, bir şeyin bir ve tek olduğuna hükmetmek ve böylece inanmak demektir.
Şer’i manası ise; Allah (c.c)’ı rububiyetinde, uluhiyyetinde, isim ve sıfatlarında birlemektir.
Birlemek; Rububiyyeti, uluhiyyeti, isim ve sıfatları konusunda sapık te’viller yapmaktan (te’vil), O’nu mahlukata benzetmekten (teşbih) ve sıfatlarını iptal etmekten (tatil) O’nu tenzih etmek demektir.
Yine birlemek; O’na ait hak, sıfat ve yetkileri sadece kendisine vermek, başka varlıkları O’na denkler kılmamak demektir.
Yine birlemek; O’nun eşi, benzeri, çocuğu, yardımcısı, dengi, ortağı, unuttuğunda hatırlatanı, yanlış yaptığında düzelteni, hüküm verdiğinde hükmünde takipçisi olanı, aciz kaldığında yardımcısı olanı olmadığını kabul etmek ve bu gibi şeylerden O’nu uzak tutmak, tenzih etmek demektir.
İşte bu şekilde Allah (c.c)’ı Tevhid eden kimseye Muvahhid ya da Tevhid Ehli denir. Tevhid ehlinin, hayatını kendisiyle şekillendirdiği bir söz vardır ki işte bu söz; Tevhid sözü olarak isimlendirilir. Ve bütün nebi ve rasuller bu sözü insanlara tebliğ etmek için gönderilmişlerdir. İşte bu söz; LA İLAHE İLLALLAH sözüdür…
Allah (c.c) işte bu sözü yaşantılarında gerçekleştirmeleri için cin ve insanları yaratmış, müminlerden imanı kabul etmiş, müşriklerin şirkini ise reddetmiştir. Müminlerle müşrikler arasındaki savaş, sırf bu tevhid sözü sebebiyle çıkmıştır. Allah (c.c), işte bu tevhid sözünün yeryüzünde tam anlamıyla sağlanması için cihadı müminlere farz kılmıştır. İnsanlar yine bu tevhid sözü sebebiyle mümin ve kafir olarak ayrılmışlardır. Bu tevhid sözünün haricindeki diğer dini meseleler, bundan sonra gelen fer’i meselelerdir. O halde “la ilahe illallah” tevhid sözünün hakikatini gizleyip insanlara an-latmamaktan daha büyük ve daha çirkin bir fesat ve fitne var mıdır?
Maalesef zamanımızda kendisine alim süsü veren, aslında İslam’ı ya kasıtlı olarak ya da cahilane olarak saptıran nice alimcikler ve hocalar (!) vardır ki bu sözün hakikatini insanlara doğru olarak anlatmazlar. Öyle ki onlardan bazıları bile bu sözün gerçek hakikatini bilmezler. Ve bu sebeple bu sözün sadece söylenmesini, İslam için, muvahhid olmak ve Tevhid ehli sayılmak için yeterli görürler. Oysa durum onların söyledikleri gibi hiç de değildir. Eğer öyle olsaydı Ebu Lehebler, Ebu Cehiller ve onların yolunu izleyenler İslam davetçilerine karşı bayrak açmaz, savaşmaz ve bu sözü sadece söyleyerek onları idare yoluna gider ve böylece kendilerinin üzerinde bulundukları sapık inançları doğrultusunda hep birlikte bir kargaşaya mahal vermeden yaşarlardı… Tıpkı zamanımızın tagutlarının, tam olarak kargaşanın önüne geçemeseler ve kargaşayı bizzat kendileri çıkarsalar bile, yaptıkları gibi… Fakat onlar öyle yapmadılar… Tam aksine, İslam davetçilerine karşı bayrak açtılar, onlarla kendilerine sunulan Tevhid sözü sebebiyle savaştılar. Buna rağmen, her dönemde bu söze bağlanıp gereğini yerine getirenler olmuştur ve kıyamete kadar da olacaktır. Elbette onların karşısında olan Firavnlar, Nemrutlar, Ebu Cehiller olacaktır. Fakat o kafirler istemeseler bile Allah (c.c), nurunu tamamlayacaktır.

Soru: Tevhidin türleri var mıdır? Varsa nelerdir?
Cevap: Tevhidin türleri vardır. Bunlar sırasıyla şöyledir:
a) Rububiyyet tevhidi.
b) Uluhiyyet tevhidi.
c) Allah (c.c)’ın isim ve sıfatlarının tevhidi.
Allah (c.c), ancak bu üç Tevhid tam olarak, hiç eksiksiz sağlanarak gerçek manada Tevhid edilmiş olunur. Bunlardan bir tanesinin dahi bozulması diğer bütün tevhidler sağlanmış olsa bile kişiyi muvahhid veya Tevhid ehli kılmaz. Bu sebeple Allah (c.c)’ı Rububiyyette birleyen kimse uluhiyette birlemezse, veya hem Rububiyyet ve uluhiyyette birleyip, isim sıfatlarında birlemezse veya uluhiyyet ve isim ve sıfatlarında birleyip Rububiyyette birlemezse, ya da uluhiyyette birleyip Rububiyyet ve isim ve sıfatlarında birlemezse bu kimse muvahhid veya Tevhid ehli sayılmaz. Her ne kadar kendisini muvahhid olarak görüyor olsa bile….

Soru: Tevhid türlerinin her biri neyi ifade etmektedir?
Cevap: Tevhid türlerinin her biri başlıca şu manayı ifade etmektedir:
a) Rububiyyet Tevhidi: Allah (c.c)’ın Rabliğiyle ilgili Tevhid türüdür. Ve Rab kelimesinden bu Tevhid çıkarılmıştır.
Dolayısıyla Allah (c.c)’ın bu kainatı tek başına yarattığına, yarattıklarının sahibi olduğuna, hükmünde takipçisi olmadığına, dirilten, yaşatan ve öldürenin O olduğuna, bütün canlıların rızıklandırıcısı, her şeyin yöneticisi olduğuna, Allah (c.c)’tan başka hiç kimsenin ve hiçbir şeyin ne kendi nefsine ne de başkasına O’nun izni ve dilemesi olmadıkça zarar ve fayda vermeyeceğine, dualara yanlızca O’nun icabet edeceğine ve Allah (c.c)’ın kaza ve kaderine inanmak bu tevhidin kapsamına girer.
Hangi çağ ve mekanda yaşarsa yaşasınlar, insanların çoğu Allah (c.c)’ı bu Tevhid türü konusunda birlemişlerdir. O’nun yaratıcı, rızık verici, öldüren, dirilten olduğunu, bütün işleri elinde bulundurduğunu, hükmünün takipçisi olmadığını, fayda ve zarar verenin O olduğunu vb gibi her türlü meseleyi kabullenmişlerdir. Zamanımızda da insanların çoğu Allah (c.c)’ı Rububiyyette birlemektedirler. Fakat geçmişte Allah (c.c)’ı sadece Rububiyyette birleyen insanların bu konudaki birlemeleri onlara fayda sağlamadığı gibi, bu kimseler de kendi gidişatlarını düzeltmedikleri müddetçe onların bu konudaki birlemeleri de kendilerine fayda vermeyecektir. Üstelik geçmişteki bu insanların yaptıkları ibadetleri boşa çıktığı gibi, bu kimselerin de ibadetleri, kendilerini düzeltip Rabbe gereği gibi teslim etmedikleri müddetçe, boşa çıkacaktır.

b) Uluhiyyet Tevhidi: Allah (c.c)’ın ilahlığıyla ilgili Tevhid türüdür. Bu sebeple bu tevhide Ubudiyet (ibadet) Tevhidi ismi de verilir. Ve bu Tevhid ilah kelimesinden çıkarılmıştır. İlah ise; kendisine ibadet edilen varlık demektir. O halde ibadetlerden herhangi birisinin kendisine yapıldığı varlık, ibadet yapanın ilahı olmuştur. İbadeti hak eden gerçek ilah Allah (c.c)’dır. Allah (c.c)’tan başka ibadet edilenler ise gerçek ilah değil, ilah edinilenlerdir. Yani reddedilmeleri gereken sahte ilahlardır.
O halde uluhiyyet tevhidi; ibadeti eşi ve benzeri olmayan Allah (c.c)’a has kılmak, O’na kayıtsız şartsız itaat etmek ve boyun eğmektir. Daha açık bir ifadeyle; zahiren ve batinen bütün ibadetleri Allah (c.c)’a has kılmaktır. Bu sebeple bu tevhid hiç bir ibadeti az da olsa bir mahluka, Allah (c.c)’la birlikte yapılıyor olsa bile, yapmamayı gerektirir. Her kim sadece Allah (c.c)’a ait olan hak, sıfat ve yetkilerden herhangi birisini, bir yaratılmışa verir veya ona yöneltirse ya da Allah (c.c)’a yapılması gereken ibadetlerden herhangi birisini Allah (c.c)’tan başkasına veya Allah (c.c)’la birlikte bir başkasını yaparsa onun ilahlığını kabul etmiş ve onu Allah (c.c)’tan başka ilah edinmiş olur. Böylece uluhiyyet tevhidini bozmuş olur. Ve diğer Tevhid türlerini sağlamış olsa bile Tevhid ehli ya da muvahhid olarak isimlendirilmez. Velev ki kendisine bu ismi vermiş olsa bile…
İnsanların her çağ ve mekanda en çok yanılgıya düştükleri, en çok hata yaptıkları Tevhid türü işte bu Tevhiddir. Zira insanlar Allah (c.c)’ın rububiyyetine inanmalarına, O’nun isim ve sıfatlarını kabul etmelerine rağmen uluhiyyetinde yanılgıya düşmüş ve bu konuda O’na başkalarını denkler kılmak suretiyle gereği gibi O’nu Tevhid etmemişlerdir. İşte böylelerinin ne Allah (c.c) inancı, ne de bu inançtan kaynaklanan ibadetleri kendilerine hiçbir fayda vermemiştir. Dünyada yaptıkları boşa gittiği gibi ahirette de ebedi hüsranı tadacaklardır. Bu ise, ebedi bir şekilde kalmak üzere cehennem ateşi… İnkarcılar ve yalanlayanlar, Rabbe kulluktan kaçınıp, kullara kul olanlar için ne kötü dönüş yeridir orası…

c) Allah (c.c)’ın İsim ve Sıfatları Tevhidi: Allah (c.c)’ın isim ve sıfatlarıyla ilgilidir. Çünkü Allah (c.c), yüce isim ve kemal sıfatların sahibidir. Bu sebeple bu Tevhid; Allah (c.c)’ın kendisini Kuran’da vasfettiği, Rasulullah (s.a.s)’ın sahih sünnetlerinde bizlere açıkladığı üzere, bütün noksanlıklardan uzak, yani kemal sıfatlara sahip olduğuna, mahlukata benzemediğine ve bu sıfatların varlığına, iptal etmeksizin inanmaktır.
Allah (c.c)’ın, en yüce ismi Allah (c.c)’tır. Bu sebeple ismi Azam olarak zikredilir. Ve aslı ilah kelimesinden gelmiştir. Manası ise; ibadeti hak eden en yüce varlık, demektir. Allah (c.c)’ın, bundan başka 99 tane daha ismi vardır. Ve bunlara Esmau’l Husna (En güzel isimler) denilir. Allah (c.c)’ın isimlerinin her biri aynı zamanda yüce sıfatlarını ifade ederler.
Allah (c.c)’ın zatını idrak edemediğimiz halde O’nun isimlerini ve sıfatlarını Allah (c.c) ve rasulünün bildirdiği kadarıyla bilebiliriz. Öyle ki Allah (c.c), en güzel isimleri ve en kemal sıfatları kendisinde toplamıştır.

Soru: Allah (c.c)’ın sıfatlarını nasıl sınıflandırabiliriz?
Cevap: Allah (c.c)’ın sıfatları zatı ile alakalıdır. Bu sebeple Allah (c.c)’ın sıfatları ne zatının aynıdır, ne de zatından başkadır. Allah (c.c)’ın sıfatlarını şu dört grupta sınıflandırabiliriz:

A) SIFATI VUCUDİYYE: Bunlar sıfatı nefsiyye (sıfatı vucudi) ve sıfatı selbiyye (sıfatı tenzihat) olmak üzere iki gruptur. Ve bu sıfatlar Allah (c.c)’ın zatıyla alakalıdır. Bunlar:

1 – Sıfatı Nefsiyye (Vücud): Bu sıfat sıfatı vucudi diye de isimlendirilir. Bu ise, Allah (c.c)’ın var olması ve hak olmasını ifade eder. Bazı kelamcılar Allah (c.c)’ın varlığını ve hak oluşunu sıfatı nefsiyye olarak isimlendirmişlerdir. Bazı kelamcılar ise Allah (c.c)’ın varlığını ve hak oluşunu zatının aynı kabul ettikleri için sıfat saymamışlardır. Allah (c.c)’ın varlığı ve hak oluşu, bütün sıfatlarının aslı ve merciidir. Çünkü vücudun zıddı olan adem yani; yokluk O’nun hakkında mümkün değildir.

2 – Sıfatı Selbiyye (Tenzihat): Bu sıfatlar Allah (c.c)’tan her türlü noksanlığı ve mahlukata benzemesini iptal eden sıfatlardır. Başlıca şu beş sıfattan müteşekkildir:
a) Kıdem: Bu sıfat Allah (c.c)’ın varlığının ezeli olmasını, başlangıcı olmamasını ve varlığına yokluğun üstün gelmemesini ifade eder. Dolayısıyla Allah (c.c)’ın ezeli oluşu, başlangıcı olmaması O’nun zatının sıfatlarından olup O’nun için sonradan olma diye bir şey asla mümkün değildir.
b) Beka: Bu sıfat Allah (c.c)’ın varlığının ebedi ve devamlı olmasını ve sonu olmamasını ifade etmektedir. Beka da Allah (c.c)’ın zatı sıfatlarındandır. Bu sebeple hem kıdem hem de beka; Vacib li Zatihi ve Vacibu’l Vucud (zatından dolayı varlığı zorunlu) olan Allah (c.c)’ın mutlak varolan sıfatlarındandır. Fena ve yokluk Allah (c.c) hakkında asla söz konusu değildir. Kıdem ve Beka sıfatlarına “Sermediyyet” de denilir.
c) Vahdaniyyet: Bu sıfat Allah (c.c)’ın zatında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olduğunu, O’nun hiçbir ortağı ve denginin bulunmadığını ifade eder. Dolayısıyla Allah (c.c), zatında ve sıfatlarında tektir. Bu teklik sayı yönüyle teklik değildir. Eşi, ortağı, dengi, benzeri olmaması, ibadetlerin sadece ve sadece kendisine yapılması yönüyle tekliktir. Bu sebeple yegane yaratıcı O olduğu gibi kulları üzerinde her türlü tasarruf hakkına sahip olan da yine sadece O’dur. Dolayısıyla ibadetler yalnızca O’na yapılmalıdır. O’ndan başka ibadet edilecek ve ibadete layık hiçbir zat ve nesne yoktur. Bunlardan birini kabul etmeyen asla mü’min ve muvahhid olamaz.
d) Muhalefetun li'l-havadis: Bu sıfat Allah (c.c)’ın gerek zatında ve gerekse sıfatlarında hiçbir varlığa benzememesini ifade etmektedir. Çünkü başka varlıklar sonradan varolmuşlardır, varlıkları başkasının varlığına muhtaçtır, onların varlıklarının öncesi vardır ve varlıkları son bulacaktır. Allah (c.c) ise, Vacib li zatihi olduğu için, hiçbir şeye ihtiyaç duymaz, ezeli ve ebedidir. Her şey O’na muhtaçtır. Ve Allah (c.c), yaratılmış olan varlıkların bütün özelliklerinden münezzeh ve yücedir. Çünkü O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, herşeyi işitendir, görendir.
e) Kıyam bi Zatihi (Kıyam bi Nefsihi): Bu sıfat Allah (c.c)’ın varlığında ve varlığının devamında hiçbir şeye, zamana ve mekana muhtaç olmayarak zatı ile kaim olması ve her türlü ihtiyaçtan münezzeh olmasını ifade eder. Çünkü Allah (c.c), hiç bir şeye ihtiyaç duymadan kendiliğinden var olandır. Ve O, zaman ve mekanlar daha yaratılmadan önce de vardı. Çünkü O’nun varlığı ezeli ve ebedidir.

B) SIFATI SUBUTİYYE (SIFATI ZATİYYE): Bu sıfatlar sıfatı zatiye (sıfatı meani) ve sıfatı ikram olarak da isimlendirilir. Bu sıfatlar Allah (c.c)’ın zatı ile varolan ve O’nun zatına mukaddes bir mana ilave eden zati, vucudi, subuti ve hakiki sıfatlardır. Bu sıfatlar Allah (c.c)’ın ezelden beri vasıflandığı sıfatlar olup O’ndan ayrılmayan, O’nunla beraber varolan sıfatlardır. Bu sebeple Allah (c.c)’ın bu sıfatlarının varolduğuna inanılır, sıfatlarının keyfiyeti ise Allah (c.c)’a havale edilir. Çünkü Allah (c.c)’ın sahip olduğu sıfatlarla vasıflanmasının nasıl olduğunu sadece kendisi bilir. Bu sıfatlar başlıca şunlardır:
1- Hayat: Bu sıfat Allah (c.c)’ın, ezeli ve ebedi bir şekilde varolması, diri olması manasında olup O’nun hakkında “memat” (yani; ölüm) söz konu olmamasıdır.
2 – İlim: Bu sıfat Allah (c.c)’ın, olmuş ve olacak herşeyi bilmesi olup bilgisizlik O’nun hakkında söz konusu değildir.
3 – Semi’: Bu sıfat Allah (c.c)’ın her şeyi işitmesi manasındadır.
4 – Basar: Bu sıfat Allah (c.c)’ın her şeyi görmesi manasındadır.
5 - İrade: Bu sıfat Allah (c.c)’ın yarattıkları üzerinde bir mecburiyetinin olmaması, dilediği şeyi dilediği şekilde dilemesi ve yaratması, her şeyde serbest irade ve serbestlik sahibi olması manasındadır. Bu sebeple hiçbir şey O’nun dilemesi olmaksızın gerçekleşmez.
6 – Kudret: Bu sıfat Allah (c.c)’ın, yaratılacak olanları yaratmaya ve onları yoketmeye gücünün yetmesi manasındadır. Bu sebeple O’nun hakkında acizlik gibi bir sıfat asla düşünülemez.
7 – Kelam: Bu sıfat Allah (c.c)’ın zatına mahsus kelamı ve konuşması manasındadır.
8 - Tekvin (sıfatı fiiliyye): Bu sıfat Allah (c.c)’ın dilediği şeyleri yok iken yaratması, meydana getirmesi, var olanları da yok etmesi manasındadır. Bu sıfata sıfatı fiiliyye de denir. Allah (c.c)’ın değişik değişik varlıklar yaratması, onları rızıklandırması, öldürmesi, diriltmesi, daraltması, genişletmesi, yok etmesi, baki kılması gibi özellikler bu sıfata dahildir. Bazı alimler bu sıfatı, sıfatı fiiliyye (fiili sıfatlar) şeklinde ayrı bir sıfat olarak zikrederler.

C – SIFATI HABERİYYE: Bunlar, mahiyetlerini bilmediğimiz, fakat Kur’an ve sünnette varolduğu haber verilen sıfatlardır. Bunlara müteşabih sıfatlar da denir. Bu sebeple selef alimleri, bu sıfatları, mahlukatın sıfatlarına benzetmeksizin ve cisim kılmaksızın örneksiz ve keyfiyetsiz kabul etmişler ve bunlar hakkında herhangi bir tevile gitmemişler, yorum yapmamışlardır.
Bunlar; Kur’an’da geçen “vech (yüz)”, “yed” (el), “Arşa istiva” (Arşın üstüde oturma) ve Allah (c.c)’ın bu gibi sıfatlarının gerçek anlamları Allah (c.c)’a nisbet edilmemiş, fakat Arapça’nın kural özelliklerine uygun olarak tevil yoluna gidilmiştir. Kelamcılara göre “yed” Allah (c.c)’ın kudreti, “Arşa istiva” ise kainata hakimiyeti, “vech” Allah (c.c)’ın zatı olarak tevil edilir. Fakat selef alimleri bu gibi sıfatları tevil etmemişler, bunun ilmini Allah (c.c)’a bırakmışlar ve bu sıfatların varlığına inanmak gereklidir, demişlerdir.

D - ESMAU’L HUSNA’NIN DELALET ETTİĞİ MANALAR VE SIFATLAR: Allah (c.c)’ın Kur’an’da ve Rasulullah (s.a.s)’ın hadislerinde haber verdiği Esmau’l Husnanın (Allah (c.c)’ın en güzel isimlerinin) çoğu, Allah (c.c)’ın sıfatı selbiyye, sıfatı subutiyye ve fiili sıfatlarını açıklayıcı durumdadır.
Esmaü’l-Hüsna’nın bir kısmı da Allah (c.c)’ın rububiyyet, azamet, celal ve cemal sıfatlarıdır.
Örneğin; Rabb, Rahman, Rahim ve Malik (melik) O’nun rububiyyet sıfatlarını bildirir. Kuddüs, sıfat-ı selbiyyenin hepsine delalet eder. el-Hakem, el-Adl, el-Halim, el-Azim, el-Gafur, eş-Şekur, el-Aliyy, Allah (c.c)’ın celal ve cemal sıfatlarına delalet eder. Bunlardan bazısı birbirine karşıt olan sıfatlardır. Hubb ve buğz, afv ve intikam gibi... Allah (c.c)’ın sıfatlarının her biri kemal sıfatlardır.

Soru: Allah (c.c)’ın isim ve sıfatlarını sağlayabilmek için dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?
Cevap: Allah (c.c)’ın isim ve sıfatlarını sağlayabilmek için üç temel noktaya dikkat etmek gerekir.
1 – Allah (c.c)’ın isim ve sıfatlarını Kuran-ı Kerim ve sahih sünnette bildirildiği şekliyle kabul etmek. Bu isim ve sıfatları artırmadan, azaltmadan, saptırmadan, sapık tevillerle tevil etmeden olduğu gibi kabul etmek.
Buhari’nin Şeyhi Naim İbni Hammad şöyle dedi:
“Allah (c.c)’ı yarattığına benzeten kişi kafir olur. Allah (c.c)’ın kendisini ve Rasulullah (s.a.s)’ın Allah (c.c)’ı vasfettiği şeyleri inkar eden kişi de kafir olmuş olur.” (Er-Ravda en-Nediyye s:22, İthaf’il Kainat s: 6)

2 – Allah (c.c)’ı mahlukata benzetmemek. Çünkü O, mahlukata benzemekten münezzeh ve yücedir.
3 – Allah (c.c)’ın sıfatlarının mahiyetini araştırmamak. Allah (c.c)’ın sıfatlarını olduğu gibi kabul etmek, mahiyeti hakkında soru sormamak gerekir. Allah (c.c)’ın sıfatları zatının mahiyetine bağlıdır. Allah (c.c)’ın zatının mahiyetini insanlar idrak edemeyecekleri için bu konuda soru sormamaları gerekir.
İmam Malik, Allah (c.c)’ın istivası hakkında soru sorulduğunda şöyle dedi:
“İstiva bilinen bir şeydir. Keyfiyeti ve nasıl olduğu bilinmez. Ona iman farzdır. Mahiyeti hakkında soru sormak bid’attır.” (Er Ravda en- Nediyye s: 29 )

Soru: Tevhid türleriyle ilgili sınıflandırmayı kim yapmıştır?
Cevap: Bu sınıflandırmayı ilk olarak İbni Teymiyye ve sonra da ondan sonra gelen selef alimleri yapmışlardır.

Soru: Tevhid türlerinden en kapsamlısı hangisidir ve niçin?
Cevap: Tevhid türlerinden en kapsamlısı uluhiyyet tevhididir. Çünkü ibadetleri sadece Allah (c.c)’a has kılan bir kimse aynı zamanda diğer Tevhid türlerini de sağlamış olur. Dolayısıyla diğer iki Tevhid türü uluhiyyet tevhidini kapsamazlar. Bu sebeple sadece Rububiyyette tevhidi sağlayan kişi bunu yapmakla Uluhiyette de tevhidi sağlamış sayılmaz. Zira insanların çoğunun Allah (c.c)’ı rububiyyette Tevhid etmeleri konusunda bir sorunları yoktur.
Aynı şekilde Allah (c.c)’ı isim ve sıfatlarında birleyen yine de uluhiyyet tevhidini gerçekleştirmiş sayılmaz. Veya hem rububiyyet hem de isim ve sıfatlarda tevhidi sağlayan kimse uluhiyyette tevhidi gerçekleştirmiş sayılmaz.
Fakat uluhiyyet tevhidini sağlayan kişi bununla birlikte her iki tevhidi de sağlamış olur. Çünkü kişi bu şekilde bütün ibadetleri yalnızca Allah (c.c)’a has kılmış, böylece Allah (c.c)’ın bu alemin yaratıcısı olduğunu ve kemal isim ve sıfatlara sahip olduğunu da kabul etmiştir.


 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt