Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tercihimiz olmadığı halde neden yaratıldık ? (2 Kullanıcı)

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Değerli Arkadaşlar Selamünaleyküm,

Birçok kişi iyi niyetle yada art niyetle olsun bu tip soruları sormakta haliyle verilen cevaplar karşısında kalplerinin mütmain olmadığı görülmektedir.Peki bu tip sorulara nasıl cevap verilmeli ? Aslında cevabı verilmiş olan bu sorulara tekrar cevap aramaktan ziyade verilen cevapları iyice anlayıp kavrayabilirsek zaten kalplerimizde inşallah mütmain olacaktır.Yüce Allah Zülcelal bu soruyu soranlara şu cevabı vermiş.

Zariyat 56.ayeti :Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).( Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.)

Demek ki Yüce Allah hepimize birer görev vermiş ,bizim görevimiz ibadet etmek.Peki nedir bu ibadet ? Kısaca Allah ve Rasulunun tüm bildirdikleridir.

O halde insan aslında bu soruyu sormakla görevinin ne olduğunu sorgulamaktadır.Görevini öğrenen insan tabi ki kulluk vazifesini yerine getirecektir işte bu kabullenmeye iman etmek diyoruz.

Yüce Allah hiçbir şeyi gayesiz yaratmamış ve her yarattığına bir vazife vermiş.Bu konuda şu ayet yeterlidir.

“Göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (tefekkür ederler) ve Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz (derler).” (Âl-i İmrân, 191.)

Şimdi gelelim esas soruya şu yaratılışta ki tercih meselesine..Diyelim ki siz yoksunuz ve Yüce Allah yaratmayı diledi ve size sordu ne olmak istersin diye ? Bir kere olmayan bir varlığa soru sorulabilinir mi? Diyelim ki soruldu hiç bir şey bilmeyen bir varlıksın ne olmak istediğini nereden bileceksin ? Demek ki senin yerine hakkında hayırlı olanı Yüce Allah seçmiş ve sana yapacağın görevi peygamberleri vasıtası ile bildirmiş.Buda demek oluyor ki Yüce Allah hayırlı bir yaradandır o halde Yüce Allah ağaca namaz kıl emri verip ona bu yükü yükleyip ona zulüm etmemiştir her yarattığına yapabileceği yükü vermiştir. Bakara suresinde ki Amener Rasulu ,,Lâ yukellifullahu nefsen illâ vüs’aha,
ayeti yeterli sanırım.

İşin başka bir boyutu ise aslında biz insanlar çok şanslıyız.Kıyamet gününde insan,cin ve melekler hariç tüm mahlukat hesap görüldükten sonra yok edilecek demek oluyor ki bize verilen hayat cennet yada cehennemde devam edecek olması..

Maalesef insanlar günlük yaşantısında aşırı stres akabinde isyan edebiliyor ve keşke yaratılmasaydık diyor.Peki isyan etmemek için ne yapmalıyız.Bunun en iyi örneğini peygamberlerimiz vermiştir.Onların hayatlarını iyice okumalıyız ve olaylar karşısında nasıl davranmamız gerektiğini idrak etmeliyiz.

Konuyu çok uzatmak istemiyorum ama gerçekten bu yazımız sizlere faydalı olup olmadığını merak etmiyor değilim.Bu konuda fikirlerinizi ve değerli yorumlarınızı bekliyorum.

Slm ve Dua ile..
 

erycrk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2011
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Allah bizim ibadet etmemizi kulluk etmemizi neden istedi ?
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
55
Konum
istanbul
Allah razı olsun sizden,
gerçekten çok faydalı bir paylaşım olmuş.
Allaha emanet olun.selametle kalın.
 

erycrk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2011
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Umarım sorduğum sorulara cevap gelir gerçekten buna ihtiyacım var çünkü yardım etmenizi bekliyorum
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
İbadet ve Kulluk

İbadet ve Kulluk

Allah bizim ibadet etmemizi kulluk etmemizi neden istedi ?


Bu sorunun cevabı ve sebepleri aslında çoktur ama biz bir kaçını sayalım ?

1.Hâlbuki Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Nahl 18

Yüce Allah bazı nimetleri ibadet karşılığında vermeyi ezelden murad etmiştir.İbadet insanın Rabbine karşı vazifesini yerine getirmesi yani
Rabbinin sözünü dinlemesidir.Buna mukabil kendisine kulluk etmeyi çok görmeyen kuluna bazı makamlar vermektedir bu makamlarda bulunanlara erenler denir.Yunus suresi 62-63-64
62 İyi bil ki Allah'ın dostlarına korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir
63 Onlar îmân edip de takvaya ermiş olanlardır
64 Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde var*dır Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir

2.Yüce Allah bir varlığı yaratmadan önce zaten neyi yaratacağını ve yarattığı mahlukatın ne isteyeceğini ve ne sorulursa hangi cevabı vereceğini bilmektedir "Allah, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.Nahl 19".Yani Yüce Allah bizi bizden daha iyi bilmektedir.Yüce Allah'ın yarattığı bir mahlukata ihtiyacı olduğunu düşünmek büyük bir hata olur aksine yaratılmış bir varlık sahibine muhtaçtır.Demek ki insan ibadet etmek için yaratılmışsa o halde bizim ibadete ihtiyacımız var demektir.Şöyle bir örnek verecek olursak bir otomobil aldınız ve benzine göre çalışmaya ayarlanmış ama siz benzin almaz iseniz araç çalışmayacaktır yada başka bir yakıt alırsanız araç düzgün çalışmayacak ve iflas edecektir.İnsanda böyledir ibadetleri benzine benzetirsek ibadet eden bir insan düzgün bir şekilde çalışmasına devam eder ve huzurlu olur ama ibadetlerin yerine başka şeyler koyarsak o zaman insan hem ruhi hemde fiziki bakımdan çökecektir." Kalpler ancak Allah'ın zikri ile huzur bulur.(RA'D suresi 28) "

3.Şunu da belirtelim ki insan dünya arenasında imtihan için bulunmaktadır.İbadet bizi bu imtihan yükünden kolayca çıkmamızı sağlar
"Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın... (Al-i İmran Suresi, 103)" Yüce Allah'ın bizi imtihan etmesine ihtiyacı yoktur
imtihan bizim Yüce Allah'a bağlılığımızı ölçmek için vardır tabi başka hikmetleri de vardır.

Sonuç olarak şu misafir olduğumuz dünyada ibadetler bizim için birer rehberdir.Bizler yolcuyuz yolcu yolu bilmez ise yolunu şaşırır.Rahmana ancak doğru yolda olan ulaşır.

Slm ve Dua ile..
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Değerli Kardeşlerim ,

Uzun zamandır siteye tam anlamıyla giriş yapıp pek inceleme fırsatım olmadı.Bu gün mailime mail gelince ancak cevap yazabildim.Bu yüzden cevabım gecikti hakkınızı helal edin lütfen.Ayrıca sizlerden de Allah razı olsun.

Slm ve Dua ile..
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
bende hep şunu anlamıyorum bir insan neden ateist olur ?
Bir insan var düşünen bir varlık ve diğer bütün herşey onun hizmetinde.

inşaALLAH Hakiki bir müslüman olursun :)
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Değerli Kardeşim ,

Şu dünya aleminde her şey zıddı ile güzeldir.Siyah-beyaz / Kış-Yaz / gibi.Kötü insanlar var olunca iyi insanların kıymeti anlaşılır.Yüce Allah
kullarını kendi rızasına davet etmiş bu davete kimisi iman etmiş kimisi etmemiş.İman edenin ibadeti Rahmanın mülkünde bir şey artırmayacağı
gibi iman etmeyenin kafirliği Rahmanın mülkünde bir şey eksiltmeyecektir.O halde bunu bilen bir kul bir tercih yapmalı ve yaratılış gayesine
uygun yaşamalıdır bu gerçekten akıllıca bir ticarettir.

Yüce Allah cömert olduğu için hiç bir varlığa vermediği en şerefli makamları insana vermiştir.Peki bizler neden cömert olanın cömertliğine karşı çıkıyoruz ? Bunun bir çok sebebi var bunlardan birkaçını sayalım

1.İblis dedi ki: Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım. (Araf,16

2. Bununla beraber, bize kavuşmayı ummayanlar "Bize ya melekler indirilmeliydi, ya da Rabbimizi görmeliydik" dediler. Andolsun ki, doğrusu nefislerinde kendilerini büyük gördüler ve büyük azgınlık ettiler. (FURKAN/21)

3.Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı. (ANKEBUT/64)

Görüldüğü gibi insanı aldatıcı unsurların üçünü yazdık ( Şeytan,Nefis,Dünya hayatı).Eğer insan bu üç unsura tamah ederse yani kul olursa o zaman Yüce Allah'a hakiki anlamda kul olamaz ve bu iş inkar etmeye kadar gider.O halde bu aldatıcı unsurlar neden var diye sorulursa cevabımız şu şekilde olur ? Zorluklar içinde yapılan ibadetler daha kıymetlidir ve yüksek makamlara çıkmak daha kolaydır.Tabi başka hikmetleri de var.Her makamın kendine has özellikleri ve güzellikleri vardır bunu ancak erenler bilir.

Sonuç olarak bizler herkesin kurtuluşu için dua etmeliyiz.eğer hatırlatırsanız bizlerde unutmaz isek dertler ve musibetler neden vardır gibi konuları inşallah paylaşırız..!!

Slm ve Dua ile..
 

erycrk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2011
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Ben şunu demek istiyorum. Yani Allah bizi yaratmasaydı birşey kaybetmeyecekti dimi ? Evet. E o zaman neden böyle birşey yapma gereği duydu ? Bilinmek istedi diyebilirsiniz o zamanda söylediğiniz şeylerle çelişmezmisiniz Allah'ın hiçbirşeye ihtiyacı yoksa ve kusursuzsa neden bilinmek istesin?
 

erycrk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2011
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Düşündüğü ve sorduğu sorulara cevap alamadığı için olabilir mi ?
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Yazımızda "Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi murat ettim" hadisini kullanmadık ve rivayeti yani senedi güçlü olan bir hadis değildir.Ama İslam aleminin çoğu bu hadisi benimsemiştir.Doğru düşünmek gerekirse bir yaratan var ve istediği her şeyi yapabilir kaldı ki bilinmeyi murat etmesini de çok görmemek lazım gelir.Bilinmeyi istemek yaradanın bilinmeye muhtaç olduğundan değil cömertliğinden kaynaklanır.

Ayrıca mahlukatın yaratılmasıyla Yüce Allah'ın mülkünde ne eksilir ne tamamlanır ? Şimdi siz bu soruyu sorabiliyorsunuz ağaç yada taş olsaydınız bu soruyu soramayacaktınız.Güneş ve okyanus beni niye yarattın sorusunu soramıyor ?

Meleklerde bu soruyu sormuş ve Yüce Allah herhalde ben sizin bilmediklerinizi de bilirim demiş.Meleklere dünyada bulunan eşyaların isimleri ve mahiyeti sorulduğunda cevap verememişler bunun üzerine Ademe sorulduğunda o cevaplamış.Meleklerde bunun üzerine Ya Rabbi seni tüm noksan sıfatlardan tenzih ederiz muhakkak biz ancak senin öğrettiğinden başkasını bilmeyiz dediler.Kuranı'ı Kerimde geçen bu sözlere
baktığımızda şunu anlıyoruz ki ;

1.Melekler bilmediği bir şeyi insandan öğreniyor
2.Meleklere aslında her şeyi bilmedikleri gösteriliyor
3.Bizler ancak Rahmanın öğrettiği kadarını bilebileceğimiz gösteriliyor

Yüce Allah (C.C.) mahlukatı yarattığı için suçlu mudur ? Yoksa yaratılan mahlukat söz dinlemediği için mahlukat mı suçludur ?

Yüce Allah Ademi yarattı cennetine koydu hemde en güzel yere ama Hz.Ademden bir isteği vardı düşmanım olan şeytana uyma dedi ? Hz. Adem cennette gayet mutlu olmasına rağmen söz dinlemedi ve dünya semasına indirildi.Şimdi burada kim suçlu ?

Konuyu uzatmak istemiyorum ama hem kendime hemde size tavsiyem şu olacaktır.Bizler artık yaratıldık bundan geriye dönüş yoktur.Doğmak ise ölümün habercisidir.Bizim elimizde olmayan doğmak ile ölmek arasındaki hayatı iyi değerlendirmeliyiz ve Rabbimizin rızasını arama gayretinde olmalıyız.Yüce Allah'a düşman olmak bize bir şey kazandırmaz aksine o herşeyi hakkıyla bilendir ve Rabbimize güvenmeliyiz o madem böyle istedi ve bizi yarattı o halde onun bir bildiği var ki böyle yapmıştır demeliyiz.Ölümü çokca zikretmeliyiz ve ölmeden önce kendimizi daima hesaba çekmeliyiz.Unutmayalım ki biz yaratılmak için bir ücret ödemedik hiç bir şey vermeden bu hayat bize armağan edildi.Zalim olan Yüce Allah değil bizleriz hiç bir şeyi beğenmeyen ve takdir etmeyen de.Görmediğimiz bir mikrobun karşısında aciz kalabilen bir varlık iken böbürlenip büyüklenen bizleriz.Amam ölüm hepsini alıp götürecek ne padişah kaldı ne kral.

Slm ve Dua ile..
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Düşündüğü ve sorduğu sorulara cevap alamadığı için olabilir mi ?

Bunu biraz açabilir misiniz ?
 

erycrk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2011
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
YAni neden yarattığının net bir cevabı yok istedi yarattı diyorsunuz ?
 

MELEK DİLBER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Tem 2011
Mesajlar
611
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
allah'ım bu dünyaya bizleri gönderdi çünkü allaha kulluk görevlerimizi yerine getirelim diye onun emirlerini harfiyen yapalım diye yani kısacası tercihimiz olmadan yaradılış sebebimiz bu....
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Hep bunu düşünüyorsunuz birazda kur-an ı kerimdeki mücizeleri düşünseniz ya ?
bilim ile islam ı
birde ateist gibi sapık düşünce hakkında düşünseniz .


hiç koyun kuzu kavuşması gördünüzmü ?
koyunlar kırdan gelir kapı kapalı kuzular meee mee koyunlar mee mee sonra kapı açılır hepsi annelerini bulur çıt duymazsınız.
bu çook basit bir örnek.

Yani bu düzen kendiliğinden nasıl olabilir? şu basitçe örnek bile açıklıyor.
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
YAni neden yarattığının net bir cevabı yok istedi yarattı diyorsunuz ?

Yüce Allah zaten bunun cevabını vermiş "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.Zariyat 56"

Bu cevabı kişi kabullenir yada kabullenmez bu onun sorumluluğundadır.Kişi ister inanır ister inanmaz buda kişileri bağlar.Evet o istedi yarattı ve açıkladı ben sizi bunun için yarattım dedi yukarıdaki ayette.Zaten kişi kabul etmese de artık yaratılmıştır ve geriye dönüş yoktur.

Bizler hiç kimseye zorla inan diyecek değiliz lakin hidayet nurunu Rahman dilediğine yani hak edene nasip ediyor.Bizim amacımız ilmi az olan kardeşlerimize bildiğimiz kadarıyla ilmimiz den paylaşmaktır.Sonra devam ederiz inşallah

Herkese Hayırlı Cumalar,

Slm ve Dua ile..
 

imidik

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
30 Haz 2007
Mesajlar
379
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Konum
Hatay
Web Sitesi
blog.mynet.com
Şimdi sizinle bir konuyu daha paylaşmak istiyorum umarım faydası olur.Bu yazım açıkçası inanıp inanmama konusunda tereddüdü olan
arkadaşlara bir nebze olsun faydalı olabilmektir.Bu yazımı ilk defa bu forumda konu olarak paylaşıyorum..

Şimdi sizleri tefekkür etmeye davet ediyorum buyurun bunu beraber yapalım ,


Al-i İmran / 191. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru !

Ankebut / 20. De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret
hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

Ayette ilk yaratılıştan bahsediyor bu ister evrenin olsun ister diğer canlıların fark etmez biz evrenin yaratılışını ele alacağız ,

Önce şu soruları soralım ;

Dünyanın Merkezi Neden Sıcak ?
Dünya yuvarlağa benzer şekli nasıl aldı ?
Dünya Neden Yuvarlaklığını Kaybediyor ?
Güneş Neden Sıcak ?

Yaratılış sırası toprak-bitkiler-canlılar bu sıralama doğru mudur?

Tabi ki her şeyin öncelikle hülasasını Yüce Allah bilir.Bizimkisi sadece düşünceden ibarettir.

Dünyanın merkezinin sıcak olması dünya denen kütlenin daha önceden bir ateş topu olduğunu gösterir kaldı ki güneş bir ateş topudur ve
dünya için iyi bir örnektir.

Evrende yani uzay boşluğunda büyük bir patlamanın olduğunu düşünelim.Bu patlama sonucu bir çok gaz kütlesi ve materyallerin meydana
geldiğini düşünelim..Patlama sonucu çok yüksek ivme kazanan bu materyallerin büyük bir hızla evrene dağıldığını düşünelim.Dağılan bu ateş
topları hızlarından dolayı kimi kendi aralarında kimide farklı şekillerde hareket etmeye başladı.

Şimdi şu soruyu soralım ,ateş topları üzerinde bizler yaşayabilir miyiz ? Tabi ki hayır.

Bir cismin soğuması dıştan içe doğru olur.Hızlı bir cismin yüzeyinde gazlar tutunamaz.Hızını kaybeden dünya yüzeyinde artık gazlar
yükselmeye başlayınca ( Sıcaklık etkisi) merkezi çekimden dolayı belirli bir seviyede kaldı ve gökler oluştu.Bakın bu Kuranda şöyle izah edilir

"O inkâr edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?" (Enbiya Suresi, 30)

Bakın ayette gök ve yer bitişik ve ayrılma yani gazların yükselmesi durumu.Devam edelim inşallah

Her gazın kendine has bir kütlesi vardır ve merkezi çekim kuvvetinden etkilenme durumu vardır.Buda gökyüzü katmanlar şeklinde oluşması
anlamına gelir.Bakın bununla ilgili ayete bakalım ,

MÜLK 67/3. Gökleri yedi kat üzerine yaratan O’dur. Rahman’ın bu yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü bir çevir bak, bir çatlak
görebilir misin?

Gazların ister yoğunluk bakımından olsun ister merkezi çekim kuvveti açısından olsun gökyüzü diye tabir ettiğimiz yedi tabakayı oluşturdu.

"Gökyüzü, Onu da yükseltti ve mizanı koydu." (Rahman Suresi, 7)

Oluşan bu gökyüzü aslında dünya ile uzay boşluğu arasında bir koruyu perde gibidir.Gökyüzü oluşunca hidrojen ve oksijen atomları bir araya gelmesi ile birlikte yağmurlar yağmaya başladı bu yağmurlar aslında asitli ve zehirli idi.Yağmurlar yıllarca yağınca artık yeryüzü dıştan içe
doğru hızla soğumaya başladı ve yeryüzü yağmurlar ile aynı zamanda temizleniyordu.

"Yukarıdan size su indiren O'dur. Ondan içersiniz; hayvanları otlattığınız bitkiler de onunla biter. Nahl-10"

Şimdi buraya kadar canlı bir mahlukatın yaşaması düşünülemezdi ve devam edelim..

Dünyanın soğuması belirli bir süre sonunda durdu ve bugünkü merkezde bulunan sıcaklık kendini korudu çünkü artık sıcaklık oluşan soğuk tabaka ve sudan dolayı ısı transferi dış atmosfere verilemiyordu.

Artık yeryüzü vazifesine hazırdı bitkiler yetişebilecek ve canlılar yaşayabilecekti.Peki bitki ve canlı nasıl meydana gelecekti ?

"O, gökten bir ölçüye göre yağmur indirendir. Biz onunla ölü araziyi canlandırdık. İşte siz de, böyle diriltileceksiniz.Zuhruf-11"

And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık. (23/12)

O, sizi bir nefisten yarattı. Hem sonra onun eşini de ondan var etti. Sizin için yumuşak başlı hayvanlardan sekiz çift indirdi. Sizi analarınızın karınlarında üç karanlık içinde yaratılıştan yaratılışa yaratıp duruyor. İşte Rabbiniz Allah O'dur. Mülk O'nundur, O'ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl haktan çevrilirsiniz? (39/6)

Allah, her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki yağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür... Allah dilediğini yapar; çünkü Allah her şeye kâdirdir.(24/45)

Bu ayetlerde bitkilerin-hayvanların-insanların nasıl meydana geldiği izah ediliyor.

Görüldüğü gibi canlıların yaşaması için gereken ortam oluşturuldu ama bu canlıların herhalde kendi kendine meydana gelmesi sanırım mantık ile izah edilecek bir şey değildir.

Bugün günümüzde bilim insanların keşfettiği şeyler aslında bize daha önceden verilenlerdir.Bize ne verilmişse biz o kadarını bulabiliriz.

Şimdi göklerin yedi tabaka olduğunu bilim dünyası keşfetmiş ( 1500 yıl öncesinde Kuran'da vardı)
İki denizin suyunun birbirine karışmadığı bilim dünyası keşfetmiş ( 1500 yıl öncesinde Kuran'da vardı)
Yukarıda tüm izahatlarımızı diyelim biz şimdi keşfettik ( 1500 yıl öncesinde Kuran'da vardı )

Dünya yuvarlak halinden nasıl geoit şekline dönüştü neden yuvarlak halini kaybetti ? Bakın Kur'an ne cevap veriyor ;

"Görmüyorlar mı ki, Biz yeryüzünü etrafından gitgide eksiltmekteyiz. Hüküm Allah'ındır, O'nun hükmünü takip edip bozacak yoktur. O, hesabı çabuk görür."

Görüldüğü gibi dünya merkez kaç kuvvetinden dolayı iki ucu uzarken diğer ucu kısalmaktadır.

Şimdi Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu bilgileri 1500 yıl öncesinden bilmesine imkan var mıydı ? Mümkün değildi buda demek oluyor ki Kuran'ı Kerim asla bir beşer kitap olamaz.

Sanırım bu kadar yeter..

Slm ve Dua ile..
 

erycrk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2011
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Değerli abicim seni gerçekten şu an abi gibi görüyorum ( imidik). Verdiğiniz örnekler çok iyi ama ben şunun mantığını anlayamıyorum. Hiçbirşeye ihtiyacı olmayan kusursuz olan birisi neden bilinmek istesin neden kulluk etmemizi istesin tamam kulluk edenlere cenneti hediye ediyor insanlık için güzel birşey olabilir ama onun açısından hiçbir önemi yokki o zaten herşeye sahip ve hiçbirşeye ihtiyacı yok. YAni şöyle bir düşünün evreni yaratmasaydı ne kaybederdi ? Hiçbirşey tabi ama o zaman neden yarattı işte
 

ecthelion

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2008
Mesajlar
531
Tepki puanı
0
Puanları
0
alıntı
Değerli kardeşimiz;

Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını kainata ve içindeki faaliyetlere bakan bir insan görebilir. Biz bir düşünelim dünyaya gelmeden önce kainatın neyi eksikti de biz geldikten sonra tamamladık. Veya ibadetimizle ne yapıyoruz ki Allah’ın herhangi bir ihtiyacı görülüyor. Öyleyse sizin düşündüğünüz şeyin kesinlikle yeri olmadığını akli ve vicdani olarak anlıyoruz.

Allah her şeyi kemaliyle bilendir. Ama bu bilmesi bizi yönlendirmesi anlamına gelmemektedir. Çünkü O’nun ilmi ezelidir. Yani geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı aynı anda müşahede eder. Ve herkes vicdanen bilir ki, istediğim şeyi yaparım, konuşurum istemediğim şeyi yapmam. Bu kaideye göre Allah bizim ne yaptığımızı bilir. Ama biz de yaptığımız şeyin irademizle olduğunu vicdanen ve alken biliriz.

Allah bizi kendisini tanımak ve kendisine layık olacak şekilde ibadet etmek için yarattı. Bu vazifeyi yerine getirecek alet ve cihazları da yaratmıştır. Yani bizden istenen şeyler ile bunları karşılayacak sermaye muvazenelidir. Burada herhangi bir adaletsizlik olmadığını bütün insaf ve vicdan ehli bilir. Fakat Allah’ın bizi yaratırken bize sorup sormaması ise, tamamen Allah’ın iradesini kısıtlamak anlamına gelir.

Oysa “alimlerimizin ittifakı ile Allah - la yüs”el – dir. Yani yaptığı işlerden sorguya çekilmez. Ama kainatta yaptığı ve yarattığı herhangi bir hadisenin hikmetsiz veya adaletsiz olduğuna dair hiç kimse ağzını açamamaktadır. Çünkü, kainatta hikmetsiz ve abes olabilecek bir durum yoktur. Bütün kainatı didik didik araştıran bilim adamları bu ilahi hikmet karşısında hayrete düşmektedir.

Allah’ın insanı yaratmasının çok hikmetlerinden birisi ibadettir. Çünkü:

1- Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir.

2- Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi – kendine mahsus bir şekilde – görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istiyor. Başkasının görmesi derken bunların başında insan gelmektedir. Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor.

3- İbadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor.

4- Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder.

5- Bir çekirdeğin ağaç olması için toprağa girmesi gerektiği gibi, insanın da yetişip olgunlaşmsı ve terakkisi için dünya tarlasına gönderilmiştir.

6- Eğer başka alemde yaratılsaydık o zaman da neden bu alemde yaratıldık diye sormamız gerekecekti. İnsan için en mükemmel imtihan salonu bu olduğu için buraya gönderildik denilebilir.

İşte tüm kainatta rastlanılamayan hikmetsiz iş ve fiillere elbette şeriattada rastlanmaz. Yani bizim taşıyamayacağımız işleri Allah bize yüklemez. Bütün hayvanlara, bitkilere ve cansızlara vazifeler yükleyen Allah, elbette bize de bazı vazifeler yükleyecektir. Yoksa tüm kainatta mevcut olan hikmet, insanlar yönünden abes olacaktı. Hiçbir işinde abesiyet ve çirkinlik olmayan ve bu gibi şeylerden münezzeh olan Allah, elbette insanlara da taşıyabilecekleri bir yükü yüklemesi gerekmektedir.

Kâinatın ömrü milyarlarca yıl ile ifade ediliyor; insanlık âleminin ömrü ise on binlerce seneyle. Henüz insan nevi yaratılmadan, bu hadis-i kudsîde verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakıyordu. Allah’ı bilen, eserlerini temaşa ve tefekkür eden, O’na isyandan uzak bu mübarek varlıklar, hadis-i kudsîde verilen haberi ibadetleriyle, tesbihleriyle, itaatleriyle, marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiş oluyorlardı. Hayvanlar âlemi de yaratılış gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhları yönüyle, melekleri andırıyorlardı. Bitkiler âlemi ve cansız varlıklar da mükemmel bir itaat ile vazife görüyorlardı.

“Hiç bir şey yoktur ki Allah’ı tesbih ve O’na hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “şey” tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır. Her şey O’nu tesbih eder ve O’na medih ve senada bulunur.
Cenab-ı Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra etmeye kabiliyetli bir başka mahiyet daha yaratmayı irade buyurdu: İşte bu ulvi mahiyet, arzın halifesi olacak olan insandı. Cenab-ı Hak, topraktan bir insan yaratacağını meleklere haber verdiğinde, yukarıdakine benzer bir soru, meleklerden de gelmiş ve onlara cevaben, “siz benim bildiklerimi bilemezsiniz,” buyrulmuştu.

İmtihana tabi tutulan ve kazanmaları halinde melekleri geçecek olan bu yeni misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiği gibi, ancak Allah’a ibadet için yaratılmışlardı.

“Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” Zariyat, 56

Âyette geçen “ibadet” kelimesine bir çok tefsir âliminin “marifet” mânâsı verdiği dikkate alındığında, bu insanın, Allah’ı tanımak, varlığını, birliğini bilmek, sıfatlarının sonsuzluğuna inanmak, mahlûkat âlemini de hikmet ve ibret nazarıyla temaşa ve tefekkür etmekle vazifeli olduğu anlaşılıyordu.

Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ı Hakk’ın hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrı ayrı imtihanlara tabi tutulacaktı.

Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor. Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.

İmtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.

Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi: “Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi’ geniş bir âyine olsun.” Sözler

İbadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya götüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.

Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.
Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah’ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.

Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar’dır da. İzzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah’ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. İnsanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah’ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.

Nur Külliyatında bir dua cümlesi var:

“Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menba’larını göster.” Sözler

Bu dünyadaki varlıklar, ahirete nispetle, gölge kadar zayıf bir tecelliye muhatap oluyorlar. Ve bu gölge hayatın gereğini yapan ve hakkını vermeye çalışan insanlar asıla kavuşuyorlar.

Şunu da unutmamak gerekiyor: Lütuf gibi kahrın da aslı ahirette.

Prof Dr. Alaaddin Başar

Selam ve dua ile...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt