Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
Behlül Dânâ, bir mezarlıkta bulduğu üç kurukafayı zembiline koymuş ve pazara getirip "Satıyorum" diye bağırmaya başlamış.
"Satıyorum, alan var mı?"
Meraklılar başına toplanıp fiyatını sormuşlar:
"Birincisi parasız,
ikincisi ise sudan ucuzdur", demiş.
"Ama üçüncüsünü hiç sormayın... O, ağırlığınca paradır."
Sebebini merak etmişler. Birincisini gösterip:
" Bu gördüğünüz "Taşkafa"dır demiş, nasihata bile yanaşmazdı. O yüzden beş para etmez.
İkincisi de "Boşkafa"dır, nasîhat istemesine rağmen onları tutmazdı; üç-beş kuruş verenin elinde kalır.
Üçüncüsü ise "Hoşkafa"dır ki, buna "Kâmil kafa" da diyebiliriz. Hem ameli, hem de ihlâsı vardı; hedefi ise Allah rızâsıydı. O yüzden kurusu bile Altın değerindedir.
"Satıyorum, alan var mı?"
Meraklılar başına toplanıp fiyatını sormuşlar:
"Birincisi parasız,
ikincisi ise sudan ucuzdur", demiş.
"Ama üçüncüsünü hiç sormayın... O, ağırlığınca paradır."
Sebebini merak etmişler. Birincisini gösterip:
" Bu gördüğünüz "Taşkafa"dır demiş, nasihata bile yanaşmazdı. O yüzden beş para etmez.
İkincisi de "Boşkafa"dır, nasîhat istemesine rağmen onları tutmazdı; üç-beş kuruş verenin elinde kalır.
Üçüncüsü ise "Hoşkafa"dır ki, buna "Kâmil kafa" da diyebiliriz. Hem ameli, hem de ihlâsı vardı; hedefi ise Allah rızâsıydı. O yüzden kurusu bile Altın değerindedir.