Reyhani_konyevi
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 20 Mar 2012
- Mesajlar
- 834
- Tepki puanı
- 6
- Puanları
- 0
- Yaş
- 33
Behlül-i Dânâ Hazretleri bir gün Bağdât sokaklarından birinde giderken, oynayan çocuklar gördü. Çocuklardan biri ise bir köşeye çekilmiş onlara bakıyor ve ağlıyordu. Behlül-i Dânâ o çocuğun yanına gitti ve;
"Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna." dedi ve çocuğun başını okşadı.
Çocuk bakışlarını Behlül'e çevirdi ve;
"Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık." dedi.
Behlül bu söze şaştı ve çocuğa;
"Ey oğlum! Peki niçin yaratıldık." diye sordu.
Çocuk;
"Allahü teâlâyı bilmek ve O'na ibâdet etmek için." dedi.
Behlül hazretleri;
"Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu.
Çocuk, Mü'minûn sûresinin 115. âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Meâlen; "Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?"
Hazret-i Behlül tekrar;
"Ey çocuk. Sen hakîmâne konuştun. Bana biraz daha nasîhat et." dedi ve ağlamaya başladı. Kendinden geçmişti.
Kendine geldiğinde çocuğa;
"Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?" diye sordu.
Çocuk da;
"Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem'in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum." dedi.
Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu.
Onlar;
"Tanımadın mı?" dediler.
Behlül;
"Hayır." deyince, onlar;
"Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur." dediler.
Behlül de; "Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi." deyip oradan ayrıldı.
"Ey çocuk niçin ağlıyorsun? Gel sana bir şeyler alayım da sen de arkadaşlarınla oyna." dedi ve çocuğun başını okşadı.
Çocuk bakışlarını Behlül'e çevirdi ve;
"Ey aklı az adam! Biz oyun için yaratılmadık." dedi.
Behlül bu söze şaştı ve çocuğa;
"Ey oğlum! Peki niçin yaratıldık." diye sordu.
Çocuk;
"Allahü teâlâyı bilmek ve O'na ibâdet etmek için." dedi.
Behlül hazretleri;
"Peki bunun öyle olduğunu nereden biliyorsun?" diye sordu.
Çocuk, Mü'minûn sûresinin 115. âyet-i kerîmesini okuyuverdi. Meâlen; "Sizi ancak boşuna yarattığımı ve gerçekten bize döndürülmeyeceğinizi mi zannettiniz?"
Hazret-i Behlül tekrar;
"Ey çocuk. Sen hakîmâne konuştun. Bana biraz daha nasîhat et." dedi ve ağlamaya başladı. Kendinden geçmişti.
Kendine geldiğinde çocuğa;
"Ey oğlum! Senin günâhın yok. Sen bir çocuksun. Nasıl oluyor da böyle düşünebiliyorsun?" diye sordu.
Çocuk da;
"Ey Behlül! Babamı ateş yakarken gördüm. İri odunları küçük çırpılarla tutuşturuyordu. Ben de Cehennem'in yanan küçük odunlarından olacağımdan korkuyorum." dedi.
Bu sözler üzerine Behlül-i Dânâ hazretleri tekrar ağladı. Kendinden geçti. Kendine geldiğinde çocuğu yanında göremedi. Oradakilere bu çocuğun kim olduğunu sordu.
Onlar;
"Tanımadın mı?" dediler.
Behlül;
"Hayır." deyince, onlar;
"Bu, hazret-i Hüseyin evlâdından seyyid bir çocuktur." dediler.
Behlül de; "Ancak böyle bir ağacın meyvesi bu kadar olgun olabilirdi." deyip oradan ayrıldı.