mustafa11
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 18 Ocak 2007
- Mesajlar
- 3,063
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 62
- Konum
- istanbul-maltepe
- Web Sitesi
- www.mobilyaonarim.com
Medreset’ül-Mütehassısîn (Süleymaniye Medresesi)’ndeki Tahsil Hayatı
Medreset’ül-Mütehassısîn (Süleymaniye Medresesi)’ndeki Tahsil Hayatı
Süleyman Efendi Hazretleri, 1332/1916 yılında Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi Kısm-ı Âli ’yi bitirdiği sırada, Şeyhülislamlık Makamı Mûsâ Kâzım Efendi’ye intikal etmiştir. Mûsâ Kâzım Efendi’nin Medreselerle alakalı küçük de olsa yaptığı ıslâhâtı özetlemeden, Süleyman Efendi Hazretleri’nin İstanbul’da ki üçüncü tahsil devresini anlamak zor olacaktır. 10 Cemâzelâhire 1335/2 Nisan 1333/1917 tarihli Kanun ile yapılan ıslâhâta göre, Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi’nin bundan böyle birinci kısmına İbtidâ-i Hâric (Orta Öğretim ); ikinci kısmına İbtidâ-i Dâhil (Lise), yüksek kısma Sahn ve nihâyet Medreset’ül-Mütehassısîn kısmına da Süleymaniye Medresesi adı verilmiştir. Ayrıca, lise ve yüksek kısımları üçer seneye indirilirken Medresetül-Mütehassısîn kısmı ise üç seneye çıkarılmıştır [1] .
İşte Süleyman Efendi, 1332 yılının Eylül ayında yani 30 Eylül 1916 tarihinde eski adı Medreset’ül-Mütehassısîn olan Süleymaniye Medresesine girmiş ve iki sene değil, yeni adıyla ve üç sene bu doktora dersleri veren okulda okumuştur. Bu okul Süleyman Efendi Hazretleri zamanında Hâfız Ahmed Paşa Medresesinde eğitime devam ediyordu ve kendisi de buradan mezun olmuştur. Bu okulun da dört bölümü vardır:
1) Tefsir Ve Hadis Şubesi
2) Fıkıh Şubesi
3) Kelam Ve Hikmet Şubesi
4) Edebiyât Şubesi
Süleyman Efendi Hazretleri’nin kayd olduğu bölüm Tefsir ve Hadis şubesidir ki, ana dersleri kısaca şöyledir: Tefsir-i Şerif, Hadis-i Şerif, Usûl-i Hadis ve Nakd-i Ricâl , Tabakât-ı Kurrâ ve Müfessirîn ve Risâle yani mezuniyet tezi veya daha doğru bir tabirle doktora tezi [2] .
Bütün bu anlattıklarımız belgelere dayalı olan şeylerdir. Nitekim Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi ’nin Süleymaniye Medresesi kısmında Süleyman Efendi Hazretleri’nin tahsilini ve oradan başarıyla mezun olduğunu belgeleyen iki önemli vesika elimizde bulunmaktadır:
Birincisi: Süleyman Efendi Hazretleri, Süleymaniye Medresesi nin ilk iki yılını başarıyla tamamlayınca, 14 Safer 1337/19 Teşrîn-i sânî 1334/Eylül 1918 tarihinde yirmi kişiyle birlikte kendilerine İstanbul Müderris liği Ruusu verilmiştir. Bu ne demektir?
Ruûs , baş anlamına gelen re’s kelimesinin çoğuludur. Terim olarak, medrese tahsilini bitirenlerden ruûs imtihanı denilen sınavı başarıyla kazananlara verilen berâtın adıdır. Eskiden beri imtihanı kazananlar, ruûsla beraber ibtidây-ı hâric medreselerinde müderris oldukları için buna ibtidây-ı hâric ruûsu da denirdi. Daha sonra sıraları geldikçe diğer medreselerin müderrisliklerine yükselirlerdi.
İstanbul’da ki müderrisler çok önemli olduklarından bunlar da kendi aralarında İstanbul müderrisleri ve Bursa-Edirne müderrisleri adıyla iki ayrı gruba ayrılmışlardı. Müderris ise, öğretim üyesi ve ders veren hoca manasınaydı. Zaten daha sonraları da Dar’ül-Fünûn yani üniversite hocalarına da müderris denmeye başlandı [3] .
Müderris lere dersiâm da denilirdi. Dersiâm olmak için şart koşulan ilimleri okumak, bu konuda icâzet li yani eski tabirle mücâz olmak ve de açılan imtihanı kazanmak şartları vardı. Şunu da ifade edelim ki, imtihan heyeti, Ders Vekilinin başkanlığında tanınmış âlimlerden teşekkül ederdi. Senede en fazla on, on beş kişi bu unvanı alırdı. II. Abdülhamid ’den sonra dersiâmlığa senede on beş kişilik kadro ayrıldı. Bunlara ruûsla beraber maaş da tahsis edilirdi. Okuttuğu talebeye icâzet verme yetkisine sahip dersiâmlara mücîz dersiâmlar denirdi [4] .
İşte Süleyman Efendi Hazretleri de, bu imtihana girmiş ve kendisine İstanbul Müderris liği Ruusu verilmiştir. Bununla ilgili elimizde üç belge vardır:
Birinci Belge Gurubu: Şeyhülislâm İbrahim El-Hayderî Efendi tarafından İstanbul Müderris liği Ruusu verilmek üzere Bâb-ı Fetvâdan Sadârete yazı yazılmıştır. Yazılan yazıda şu hususlar dile getirilmiştir: “Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi ’ne girmek için daha önce yapılan imtihanda ehliyet gösterip iki sene tahsilini tamamladıktan sonra bu sefer açılan imtihanlarda başarılı olarak üçüncü sınıfa terfi eden yirmi efendinin İstanbul ruûsuyla taltif edilmeleri hususu Ders Vekâleti tarafından tezkire ile ifade olunmuş ve bu konuda hazırlanan İrâde-i Seniyye Lâyihası takdim edilmiştir. Emir ve ferman nasıl sâdır olursa ona göre hareket edileceği arz kılınır efendim. 13 Safer 1337/18 Teşrîn-i Sânî 1334/Eylül 1918. Şeyhülislâm İbrahim El-Hayderî.” [5] .
Ayrıca buna ilâveten de bir İrâde Lâyihası takdim edildiği yazıdan anlaşılmaktadır. İrâde-i Seniyye biraz sonra neşredileceğinden burada tekrar etmiyoruz.
Bu şekildeki irâde-i seniyye lerin sadece senede bir iki defa ve ancak 15-20 kişi için sadır olduğunu burada tekrar hatırlatmak gerekmektedir. Zira İstanbul Ruusu o günlerin Osmanlı Devletinde çok önemli bir akademik kariyer manasına gelmektedir.
Medreset’ül-Mütehassısîn (Süleymaniye Medresesi)’ndeki Tahsil Hayatı
Süleyman Efendi Hazretleri, 1332/1916 yılında Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi Kısm-ı Âli ’yi bitirdiği sırada, Şeyhülislamlık Makamı Mûsâ Kâzım Efendi’ye intikal etmiştir. Mûsâ Kâzım Efendi’nin Medreselerle alakalı küçük de olsa yaptığı ıslâhâtı özetlemeden, Süleyman Efendi Hazretleri’nin İstanbul’da ki üçüncü tahsil devresini anlamak zor olacaktır. 10 Cemâzelâhire 1335/2 Nisan 1333/1917 tarihli Kanun ile yapılan ıslâhâta göre, Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi’nin bundan böyle birinci kısmına İbtidâ-i Hâric (Orta Öğretim ); ikinci kısmına İbtidâ-i Dâhil (Lise), yüksek kısma Sahn ve nihâyet Medreset’ül-Mütehassısîn kısmına da Süleymaniye Medresesi adı verilmiştir. Ayrıca, lise ve yüksek kısımları üçer seneye indirilirken Medresetül-Mütehassısîn kısmı ise üç seneye çıkarılmıştır [1] .
İşte Süleyman Efendi, 1332 yılının Eylül ayında yani 30 Eylül 1916 tarihinde eski adı Medreset’ül-Mütehassısîn olan Süleymaniye Medresesine girmiş ve iki sene değil, yeni adıyla ve üç sene bu doktora dersleri veren okulda okumuştur. Bu okul Süleyman Efendi Hazretleri zamanında Hâfız Ahmed Paşa Medresesinde eğitime devam ediyordu ve kendisi de buradan mezun olmuştur. Bu okulun da dört bölümü vardır:
1) Tefsir Ve Hadis Şubesi
2) Fıkıh Şubesi
3) Kelam Ve Hikmet Şubesi
4) Edebiyât Şubesi
Süleyman Efendi Hazretleri’nin kayd olduğu bölüm Tefsir ve Hadis şubesidir ki, ana dersleri kısaca şöyledir: Tefsir-i Şerif, Hadis-i Şerif, Usûl-i Hadis ve Nakd-i Ricâl , Tabakât-ı Kurrâ ve Müfessirîn ve Risâle yani mezuniyet tezi veya daha doğru bir tabirle doktora tezi [2] .
Bütün bu anlattıklarımız belgelere dayalı olan şeylerdir. Nitekim Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi ’nin Süleymaniye Medresesi kısmında Süleyman Efendi Hazretleri’nin tahsilini ve oradan başarıyla mezun olduğunu belgeleyen iki önemli vesika elimizde bulunmaktadır:
Birincisi: Süleyman Efendi Hazretleri, Süleymaniye Medresesi nin ilk iki yılını başarıyla tamamlayınca, 14 Safer 1337/19 Teşrîn-i sânî 1334/Eylül 1918 tarihinde yirmi kişiyle birlikte kendilerine İstanbul Müderris liği Ruusu verilmiştir. Bu ne demektir?
Ruûs , baş anlamına gelen re’s kelimesinin çoğuludur. Terim olarak, medrese tahsilini bitirenlerden ruûs imtihanı denilen sınavı başarıyla kazananlara verilen berâtın adıdır. Eskiden beri imtihanı kazananlar, ruûsla beraber ibtidây-ı hâric medreselerinde müderris oldukları için buna ibtidây-ı hâric ruûsu da denirdi. Daha sonra sıraları geldikçe diğer medreselerin müderrisliklerine yükselirlerdi.
İstanbul’da ki müderrisler çok önemli olduklarından bunlar da kendi aralarında İstanbul müderrisleri ve Bursa-Edirne müderrisleri adıyla iki ayrı gruba ayrılmışlardı. Müderris ise, öğretim üyesi ve ders veren hoca manasınaydı. Zaten daha sonraları da Dar’ül-Fünûn yani üniversite hocalarına da müderris denmeye başlandı [3] .
Müderris lere dersiâm da denilirdi. Dersiâm olmak için şart koşulan ilimleri okumak, bu konuda icâzet li yani eski tabirle mücâz olmak ve de açılan imtihanı kazanmak şartları vardı. Şunu da ifade edelim ki, imtihan heyeti, Ders Vekilinin başkanlığında tanınmış âlimlerden teşekkül ederdi. Senede en fazla on, on beş kişi bu unvanı alırdı. II. Abdülhamid ’den sonra dersiâmlığa senede on beş kişilik kadro ayrıldı. Bunlara ruûsla beraber maaş da tahsis edilirdi. Okuttuğu talebeye icâzet verme yetkisine sahip dersiâmlara mücîz dersiâmlar denirdi [4] .
İşte Süleyman Efendi Hazretleri de, bu imtihana girmiş ve kendisine İstanbul Müderris liği Ruusu verilmiştir. Bununla ilgili elimizde üç belge vardır:
Birinci Belge Gurubu: Şeyhülislâm İbrahim El-Hayderî Efendi tarafından İstanbul Müderris liği Ruusu verilmek üzere Bâb-ı Fetvâdan Sadârete yazı yazılmıştır. Yazılan yazıda şu hususlar dile getirilmiştir: “Dâr'ül-Hilâfet'il-Aliyye Medresesi ’ne girmek için daha önce yapılan imtihanda ehliyet gösterip iki sene tahsilini tamamladıktan sonra bu sefer açılan imtihanlarda başarılı olarak üçüncü sınıfa terfi eden yirmi efendinin İstanbul ruûsuyla taltif edilmeleri hususu Ders Vekâleti tarafından tezkire ile ifade olunmuş ve bu konuda hazırlanan İrâde-i Seniyye Lâyihası takdim edilmiştir. Emir ve ferman nasıl sâdır olursa ona göre hareket edileceği arz kılınır efendim. 13 Safer 1337/18 Teşrîn-i Sânî 1334/Eylül 1918. Şeyhülislâm İbrahim El-Hayderî.” [5] .
Ayrıca buna ilâveten de bir İrâde Lâyihası takdim edildiği yazıdan anlaşılmaktadır. İrâde-i Seniyye biraz sonra neşredileceğinden burada tekrar etmiyoruz.
Bu şekildeki irâde-i seniyye lerin sadece senede bir iki defa ve ancak 15-20 kişi için sadır olduğunu burada tekrar hatırlatmak gerekmektedir. Zira İstanbul Ruusu o günlerin Osmanlı Devletinde çok önemli bir akademik kariyer manasına gelmektedir.