Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Su gibi akıp giden zaman ve GENÇLİK ! (1 Kullanıcı)

AcizBirKul.

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2012
Mesajlar
635
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Resulullah.org | Sevgililer Sevgilisi(Aleyhissalatu Vesselam)
sedaa kardeşimden alıtı :)


Cemil tokpınarın yazıları var gerçekten çok güzel faydalı makalelermiş :) acizbirkul kardeşim siz özet lemişsiniz çok iyi olmuş malüm ben ve benim yaşımdaki bir çok kardeşim uzuun bir yazı görünce okumaktan vazgeçebiliyor :D


------------------------------------------------------------------------
Gençlik ve Moda

genclikvemoda.png
Gençliğimizi birçok bakımdan sıkıntıya atan hususlardan birisi, "moda"dır.

Moda, dört mevsime göre değişebilmektedir. Giyimde, saç tipinde, ev eşyaları ve takılarda, dekorasyonda ve hayat tarzına etki eden her şeyde meydana gelen sık değişikliklere "moda" deniyor.

Gençlerin modayı tâkip etmesi, zevklerine ve gelir seviyelerine göre değişiyor. Senede bir değişiklik yapan olduğu gibi, bir toplantı veya düğünde giydiği elbiseyi bir daha giymeyenlere de rastlanıyor.

Güzellikler ve hikmet dini olan İslâmda bu mânâda bir "moda" anlayışı yoktur. Ama, değişim ve yenilik vardır.

İslâm, dünyevî ve nefsî isteklerden kaynaklanan modaya niçin olumsuz yaklaşmaktadır?

Çünkü, modanın temel esprisi olan sürekli ve sık değişim, israfa sebep olmaktadır. İsraf ise dinimizde yasaktır. Rabbimiz, "Yeyiniz içiniz, israf etmeyiniz. Muhakkak ki Allah, müsrifleri sevmez" buyurmaktadır. (A'raf: 31)

Moda, gerçek ve zarurî bir ihtiyaçtan değil, his ve hevâdan, zevk ve sefâdan kaynaklanmaktadır.
Modanın kaynağı dünyevîliği esas alan Batıdır. Bunların dinî bir kaygısı yoktur. Bu yüzden "moda" olarak ortaya çıkan bir şey, bizim temel dinî prensiplerimizle çatışabilmektedir.
Meselâ, tesettüre uygun olmayan elbiseleri hiçbir şekilde giymek câiz değildir. Çünkü, farklı ölçülerde de olsa belirli yerlerini örtmek erkek ve kadın için farzdır.
Modanın özünde başka milletlere benzemek esastır. Mü'minler ise, başka milletlere benzemekten men edilmişlerdir. Yüce Peygamberimiz (a.s.m.), "Kim bir millete benzerse o onlardandır" (Ebû Dâvud, Libas: 5) buyurmuştur.
Hadislere dikkat edilirse, Peygamberimizin (a.s.m.) ibâdetlerin günü ve tarzı hususunda bile başka milletlere muhâlefet ettiği görülür.
Bunun için mü'min bir genç, başka bir milletin giyimini, saç tipini, eğlence şeklini, hayat tarzını taklit edemez.

Moda hususunda şu hadislerde de alacağımız dersler vardır:

"Allah kadın elbisesi giyen erkeğe ve erkek elbisesi giyen kadına lânet etsin" (Ebû Dâvud, Libas: 28)
"Allah erkeklere benzemeye çalışan kadınlara ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lânet etsin." (Buharî, Libas: 61)
"Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helâl, erkeklerine ise haramdır." (Taberânî'nin Kebir'inden)
"Allah, yüzleri kırmızıya boyayana ve yüzünü kırmızıya boyatana lânet etsin." (Müsned, 6: 250)
Görüldüğü gibi, dinimizin bir prensibi de, cinslerin kendine has özelliklerini korumalarıdır. Bunun için erkek ve kadının giyimi, saç tipi, hâl ve hareketinin birbirine benzememesi gerekir. Kadının kendine has hayası ve tesettürü olduğu gibi, erkek de ciddi ve vakarlı olmalıdır.
Modanın ise böyle bir kaygısı ve ayrımı yoktur.
Zaten moda dünyevî, hissî, nefsî olduğu için dinin prensiplerini hiç nazara almaz. İslâmın emir ve yasakları ise, İlâhîdir. İlâhî prensipler, dünyevî ve nefsî gerekçelerle iptal edilemez.
Bunun için mü'min bir genç, hiçbir şekilde modanın tâkipçisi olup, başka milletlere benzeyemez.
Biz başkalarına benzemek yerine, kendi değerlerimizi korumalıyız. Bir hayat tarzı taklit edildiği zaman, pislikleriyle birlikte gelir. Söz gelişi, Batı tipinde bir ev dekorasyonunda salonun köşesinde bir sürü resimleri, heykelcikleri, barı da kabul etmek gerekir. Oysa bizim dekorasyonumuzda, hat yazıları, kıble esasına uygun yerleşim, ibâdetimize imkân verecek bir düzen esastır.
Bununla beraber dinimizde yenilik ve değişim vardır. Ancak bu değişim, "israfa sebep olmamalı, başka bir millete benzememeli, dinimizin emir ve yasaklarıyla çelişmemeli"dir.
Yazar:
Cemil Tokpınar

Allah(c.c) senden razı olsun İbra kardeşim
Ne güzel bu şekilde faydalanmak birbirimize bişeyler sunmak :)
Evet bazıları çok uzun olabiliyor ama bi başlayınca nasıl bittiğini anlamıyorsun

Peygamberimiz(sallahu aleyhu vessellem)'in hayatı olan bölümü okumuştum sonuna kadar çok güzel ve yalın anlatılmış
Fakat yarıda kesmişler umarım devam eder ve tamamlarlar :)
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Allah(c.c) senden razı olsun İbra kardeşim
Ne güzel bu şekilde faydalanmak birbirimize bişeyler sunmak :)
Evet bazıları çok uzun olabiliyor ama bi başlayınca nasıl bittiğini anlamıyorsun

Peygamberimiz(sallahu aleyhu vessellem)'in hayatı olan bölümü okumuştum sonuna kadar çok güzel ve yalın anlatılmış
Fakat yarıda kesmişler umarım devam eder ve tamamlarlar :)

Amin ecmain
evet :)
aynen öyle oluyor :)

fazla biryere bakmadım ama çok güzel bi siteymiş :))
 

AcizBirKul.

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ağu 2012
Mesajlar
635
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Tüm insanlığı hayat veren sözleriyle uyaran Allah'ın Resulü (a.s.m.), "verilen nimetlerin hakkıyla değerlendirilmesi" konusunda çok durmuştur.



Nitekim konuyla ilgili bir hadislerinde şöyle buyurur:

"İnsanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça onun ayakları Kıyâmet Gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinden." (Tirmizi, Sıfâtü-l Kıyâme: 1)

Görüldüğü gibi burada her yaş ve her baştaki insanı yakından ilgilendiren beş nimetin hesabının sorulacağı belirtilmektedir.

"Gençliği nerede yıprattığı"nın sorulması ise, doğrudan gençleri ilgilendirmektedir. Bu sorgulama, "gençliğin güzel yaşamak, hoşça vakit geçirmek, gülüp eğlenmek" için verilmediğini göstermektedir. Madem ki gençlik, Allah'ın nimetleri bakımından birçok artıları olan bir devredir; onun şükrü de, bu nimeti Allah'ın izni dairesinde kullanmaktır. Gençlere ihsan edilen "güç, kuvvet, sıhhat, âfiyet" gibi nimetler, daha fazla sevap kazanmanın birer vasıtası olmazlarsa, dünyada da, âhirette de başımıza belâ olabilirler.

"Malın nerede kazanılıp nerede harcandığının" sorulması da, tüm insanları uyaran bir alârm zili hükmündedir. Çünkü, bu cümleyle, herkesin helâl kazanıp helâl yollara harcaması istenmektedir. Parayı Allah'ın razı olduğu yollarla kazanmak ve Onun rızasına uygun yerlere sarf etmek, dünyevî harcamalarımızda israf etmemek gerekir.

"Öğrenilen ilimle nasıl amel ettiği"nin sorulması, aslolanın öğrenmek değil, onu hayata geçirmek olduğunu göstermektedir. Kur'an'da Rabbimiz öğrendiği ilmi uygulamayan insanları, "kitap taşıyan eşeklere" benzetmektedir. Çünkü, her ikisinin de taşıdığı ilimden bir kazancı yoktur. Yine Peygamberimizin (a.s.m.), "İnsanlar helâk oldular âlimler müstesna, âlimler de helâk oldular ilmiyle amel edenler müstesnâ, amel edenler de helâk oldular ihlâslı olanlar müstesnâ, ihlâslılar da büyük bir tehlikenin üzerindedirler" hadîsi, hepimizi titretmeli ve daha bir dikkatli olmaya sevk etmelidir.

Yukarıdaki izahlarla birlikte bu hadiste önemli bir soruya da cevap var.

Bu hadis, "Yaşlanınca ibâdet ederiz" diyen gençlerin büyük bir hata ettiğini gösteriyor. Böylece insanın sadece yaşlılık döneminden değil, gençliğinde yaptıklarından da sorumlu olduğu ihtar ediliyor.

Nitekim Kur'an'da Zilzal Sûresinde, "Kim zerre kadar iyilik yaparsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yaparsa onu görür" buyrularak, insanın bütün ömründe yaptıklarından sorumlu olduğu ifâde edilmiştir.

Yukarıdaki hadîsimizi tamamlayan şu hadîsteki uyarılara da kulak vermek gerekir:

"Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil:

1. Ölüm gelmeden önce hayatının,

2. Hastalık gelmeden önce sağlığının,

3. Meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin,

4. İhtiyarlık gelmeden önce gençliğinin,

5. Fakirlik gelmeden önce zenginliğinin." (Hâkim: Müstedrek)

Rabbim cümlemizi, "hayatını, sağlığını, vaktini, gençliğini ve zenginliğini" Allah'ın rızası yolunda sarf edenlerden eylesin.

Yazar:
Cemil Tokpınar​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt