Emanet
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Nis 2008
- Mesajlar
- 3,574
- Tepki puanı
- 34
- Puanları
- 48
- Yaş
- 39
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Milli Savaş Hikayeleri” adlı eserinde yer alan “Gizli Posta 3” başlıklı 1920 tarihli yazısı bir genç kızın esaretten yeni dönen nışanlısına yazdığı mektuptan ibaret. Mektubun bir yerinde şunları yazıyor genç kız:
“Frenk bezirganlarının buraya yığdıkları kumaş ve koku sandıklarının etrafına üşüşen kuş beyinli içi boş kızlardan değilim.Seni, yadırgamayacağın bir noktada bekliyorum. Burada bizim için dört yıl evvel başlayan kahramanlık dolu hayat sona ermedi. Cephelerden dönenleri yine siperler bekliyor. Bu siperler yeni kurulacak evlerdir. Ve bu evler bizim son müdafaa hatlarımızdır.”
Bir ailenin üzerinde her türlü bomba patlayabilir. “Ev” denen siper ne kadar korunmalı olursa, kayıplardan kurtulmak o kadar mümkün olur. Son müdafaa hattında sıkı durulmalıdır. Bugün artık dünyanın her tarafında aile, birer siper hükmündedir. Her toplum, ailesini güçlendirmeye, bozulan aile düzenini yeniden sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. Gerçekten ailenin de kalbinden isabet almasıyla insanlığın kaybedeceği artık fazla bir şeyi kalmayacaktır. Aile düzeni tamamen kaybolmuş bir toplum, neticede “kaybolan” ilk toplum olacaktır. Ülkemizde aile, kendisinden beklenen normal sosyal görevler dışında, henüz kurumlaşmamış birçok faaliyetin de açıklarını kapatmak durumundadır. Veya birçok meseleye göğüs germek zorundadır. Meselâ, işsizlik belasının ekonomik göstergelerde göründüğü gibi, bir tahribat yapmamasının sebebi aile yapımızdaki sağlamlıktır. Örnekle arttırmak mümkün. Ailedeki tahribat, ülkemizde her ülkedekinden daha çok kötü netice verecektir. Sağlam, uyumlu, bilgili, sevgi ve şefkat dolu bir aile kuran herkes, bir “devlet” kuruyor demektir. Toplumumuz gücünü asırlarca aileden almıştır. Aile denen son müdafaa hattının çökmesi ile de gücünü kaybedecektir. Hedef adamının reislik yapacağı aile yalnız müdafaa hattı olmakla kalmayacak, geleceğin ilim ve kültür hamleleri için bir hücum hattı olacaktır
Ebu’n Necîb Sühreverdi der ki: “Evlatlarını terbiye eden bir millet düşmanlarını azarlamış olur.?Demek düşmanların azarlanması için evlatlarımıza düşmanlarımızın değil, kendi terbiyemizin verilmesi gerekmektedir. Erkeğin bozuk olduğu birçok aile kadının sağlamlığı sebebiyle hayatını sürdürebilmektedir. Ama kadının bozulduğu bir ailenin ayakta kalması mümkün değildir. İstikbalimiz kadınlarımızın, dolaysı ile ailelerimizin saflığında temizliğinde kültürümüze bağlılığında saklıdır. Bu, her yerde böyledir. Bizde daha çok böyledir.
Ebu’n Necîb Sühreverdi der ki: “Evlatlarını terbiye eden bir millet düşmanlarını azarlamış olur.?Demek düşmanların azarlanması için evlatlarımıza düşmanlarımızın değil, kendi terbiyemizin verilmesi gerekmektedir. Erkeğin bozuk olduğu birçok aile kadının sağlamlığı sebebiyle hayatını sürdürebilmektedir. Ama kadının bozulduğu bir ailenin ayakta kalması mümkün değildir. İstikbalimiz kadınlarımızın, dolaysı ile ailelerimizin saflığında temizliğinde kültürümüze bağlılığında saklıdır. Bu, her yerde böyledir. Bizde daha çok böyledir.