siyah_beyaz
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 13 Eyl 2006
- Mesajlar
- 2,656
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
FAKIH Anlatiyor:
-Babam bana söyle anlatti:
-Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazini kilmak üzere mescide gitmek için yola çikti. Kabristana ugradi. Kendi kendine söyle dedi:
-Tan yeri agarincaya kadar kalayim.
KAbristanin içine girdi. Iki rekat namaz kildi. Bir kabre dayandi. Gözlerine uyku geldi. Söyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çikmislar, halka halka olup oturmus, konusuyorlar.
Bir de bakti ki,onlardan ayri, kirlielbiselibir genç, bir kösede, üzüntülü bir halde oturuyor. Onu yanlarina oturtmuyorlar. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dagildi. Herkes kendi tabagini aldi; sonra kabrine girdi. En sonuna bu genç kaldi.
O da üzüntülü bir halde, kalkti; kabre girmek istedi. Hemen ona sordum:
-Hey Allah'in kulu, sende gördügüm bu üzüntü neden? Sonra gördügüm bu hâl nedir?
Bana söyle dedi:
- Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü?
- Evet, gördüm, deyince söyle anlatti:
- O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hdiyeleridir. Onlarin adina verdikleri sadaka, yaptiklari dua, cuma geceleri onlara gelir.
Daha sonra söyle dedi:
- Ben, Sindli biriyim. Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çiktik.Basraya gelince öldüm. Bundan sonra anam evlendi. Kendisinin bir oglu oldugunu ve öldügünü kocasina anlatmadi. Dünyaya daldi. Ne bir isaretle ne de bir sözle beni andilar.
Ölümümden sonra beni hatirlayan kimse olmayinca üzülmek bana haktir.
Sordum:
-Senin ananin evi nerede?
Onun yerini bana anlatti.
Sabah oldu Namazimni kildim. Sonra gittim. O kadinin evini sordum, buldum.
Yanina gittim,izin istedim. Kendimi ona tanittim, kapidan:
-Ben Sâlih Meri'yim, dedim. Izin verdi, içeri girdim.
Söyle dedim:
-Benim söyleyecegim söz, senin söyleyecegin söz hiç kimse tarafindan duyulmamalidir. Böyle istiyorum.
Ona yaklastim, aramizda bir perde kaldi.
Söyle sordum:
-Sana Allah'tan rahmet dilerim, çocugun varmi?
-Yoktur.
Tekrar sordum:
-Daha önce bir çocugun olmusmuydu?
Derin bir nefes aldi, sonra söyle dedi:
-Benim bir genç oglum vardi, öldü.
Bunun üzerine durumu ona anlattim.Aglamaya basladi.
Sonra söyle dedi:
-Ey Salih! O benim cigerparem, kalbim idi. Içim onun yuvasi olmustu. Gögüslerimden ona süt içirdim. Kucagim onun siginagi idi.
Daha sonra çikardi bana bin dirhem verdi. Ve söyle dedi:
-O sevdigim göz nurum için bunlari dagit. Kalan ömrümde onu duadan unutmayacagim. Onun için sadaka verecegim.
Gittim, o bin dirhemi dagittim.
Ertesi cuma geldi. Cumaya gitmeyi istedim. Yine kabristana ugradim.Iki rekat namaz kildim, sonra bir kabre dayandim. Yine dalmisim. Baktim ki, bir cemaat yine çikmis. Bu arada o genci gördüm. Üzerinde beyaz bir elbise vardi. Sevinçli ve mesrurdu.
-Ey Salih! Allah bizim için seni mükâfatlandirsin. Gönderdiginiz hediye bize geldi.
Ona dedim ki:
-Siz kabirdekiler cumayi bilirmisiniz?
Söyle anlatti:
-Evet biliriz. Havadaki kuslar bile onu bilir. Cuma günü için birbirlerine söyle derler:
-Bu faziletli gün için, selâm,selâm...
ALINTI
-Babam bana söyle anlatti:
-Salih Meri, cuma gecesi, cuma namazini kilmak üzere mescide gitmek için yola çikti. Kabristana ugradi. Kendi kendine söyle dedi:
-Tan yeri agarincaya kadar kalayim.
KAbristanin içine girdi. Iki rekat namaz kildi. Bir kabre dayandi. Gözlerine uyku geldi. Söyle bir rüya gördü: Kabirde yatanlar kabirlerinden çikmislar, halka halka olup oturmus, konusuyorlar.
Bir de bakti ki,onlardan ayri, kirlielbiselibir genç, bir kösede, üzüntülü bir halde oturuyor. Onu yanlarina oturtmuyorlar. Oradakilerin hepsine tepsi tepsi, üzeri mendillerle örtülü hediyeler gelip dagildi. Herkes kendi tabagini aldi; sonra kabrine girdi. En sonuna bu genç kaldi.
O da üzüntülü bir halde, kalkti; kabre girmek istedi. Hemen ona sordum:
-Hey Allah'in kulu, sende gördügüm bu üzüntü neden? Sonra gördügüm bu hâl nedir?
Bana söyle dedi:
- Ey Salih Meri, sen o tepsileri gördün mü?
- Evet, gördüm, deyince söyle anlatti:
- O tabaklar, hayattakilerin ölülerine hdiyeleridir. Onlarin adina verdikleri sadaka, yaptiklari dua, cuma geceleri onlara gelir.
Daha sonra söyle dedi:
- Ben, Sindli biriyim. Anam hacca gitmek istedi; beraber yola çiktik.Basraya gelince öldüm. Bundan sonra anam evlendi. Kendisinin bir oglu oldugunu ve öldügünü kocasina anlatmadi. Dünyaya daldi. Ne bir isaretle ne de bir sözle beni andilar.
Ölümümden sonra beni hatirlayan kimse olmayinca üzülmek bana haktir.
Sordum:
-Senin ananin evi nerede?
Onun yerini bana anlatti.
Sabah oldu Namazimni kildim. Sonra gittim. O kadinin evini sordum, buldum.
Yanina gittim,izin istedim. Kendimi ona tanittim, kapidan:
-Ben Sâlih Meri'yim, dedim. Izin verdi, içeri girdim.
Söyle dedim:
-Benim söyleyecegim söz, senin söyleyecegin söz hiç kimse tarafindan duyulmamalidir. Böyle istiyorum.
Ona yaklastim, aramizda bir perde kaldi.
Söyle sordum:
-Sana Allah'tan rahmet dilerim, çocugun varmi?
-Yoktur.
Tekrar sordum:
-Daha önce bir çocugun olmusmuydu?
Derin bir nefes aldi, sonra söyle dedi:
-Benim bir genç oglum vardi, öldü.
Bunun üzerine durumu ona anlattim.Aglamaya basladi.
Sonra söyle dedi:
-Ey Salih! O benim cigerparem, kalbim idi. Içim onun yuvasi olmustu. Gögüslerimden ona süt içirdim. Kucagim onun siginagi idi.
Daha sonra çikardi bana bin dirhem verdi. Ve söyle dedi:
-O sevdigim göz nurum için bunlari dagit. Kalan ömrümde onu duadan unutmayacagim. Onun için sadaka verecegim.
Gittim, o bin dirhemi dagittim.
Ertesi cuma geldi. Cumaya gitmeyi istedim. Yine kabristana ugradim.Iki rekat namaz kildim, sonra bir kabre dayandim. Yine dalmisim. Baktim ki, bir cemaat yine çikmis. Bu arada o genci gördüm. Üzerinde beyaz bir elbise vardi. Sevinçli ve mesrurdu.
-Ey Salih! Allah bizim için seni mükâfatlandirsin. Gönderdiginiz hediye bize geldi.
Ona dedim ki:
-Siz kabirdekiler cumayi bilirmisiniz?
Söyle anlatti:
-Evet biliriz. Havadaki kuslar bile onu bilir. Cuma günü için birbirlerine söyle derler:
-Bu faziletli gün için, selâm,selâm...
ALINTI