aliye_aliye yazdı:
''Şeytan kötülüğü süsleyip iyi gösterici olarak yaratılmıştır. Fakat doğrudan doğruya delalete sürükleme yetkisi yoktur.''
Yani şeytan sadece kulun kalbine vesvese salar ve günahları güzel gösterir. Elinde daha başka hiçbir yetki yoktur. Buna göre kul, kalbinde beliren şeytan vesveselerini kovmaya ve düşmanına karşı koymaya çalışmalıdır. İnsanın Allah-u Zülcelal'e itaat edeceği yerde şeytana uyması, ne kadar kötü bir tercihtir. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
''Beni bırakıp şeytanın ve onun soyunu mu dost ediniyorsunuz? Oysa onlar size düşmandırlar. Zalimler için bu ne kötü bir bedeldir.'' (Kehf; 50)
Görüldüğü gibi, Allah-u Zülcelal şeytanın insanoğluna düşman olduğunu, onları saptırıp kendisi ile birlikte cehenneme sürüklediğini belirtmektedir. Buna göre akıllı kimse, kendisini şeytanın şerrinden koruyabilmek için olanca gayreti ile onun tuzaklarına karşı koymalıdır. Çünkü şeytan müminlerin açık düşmanıdır.
Cennet, nefsin hoşuna gitmeyen davranışlarla ve cehennemde nefsin arzuları ile kuşatılmıştır. Her nefiste içine vesvese salan bir şeytan ile iyiliği ilham eden bir melek vardır. Şeytan durmadan nefse vesveselerini güzel gösterip onu kandırmaya çalışırken melek de durmadan onu kötülüklerden alıkoymaya çalışır. Nefis bu ikisinden hangisinin tarafını tutarsa o galip gelir.
Kalp bir kale gibidir. Şeytan ise onu fethetmek isteyen düşmandır. Kaleyi düşmana karşı korumak için bütün giriş ve çıkışlara nöbetçi dikilmelidir. Nöbetçiler kaleyi iyi bilmedikleri zaman görevlerini tam başaramazlar. Kalbi şeytanın vesveselerinden korumak her müslümanın üzerine farz-ı ayındır. Farz olanı yerine getirmek için kullanılan aracı da bilmek farzdır. Şeytanın kalbe giriş yollarını bilmeden ondan korunmak imkansız olduğu için, o yolların bilinmesi de farzdır.
selamün aleyküm, çok güzel bir paylaşımdı, emeğinize sağlık.. Allah razı olsun inş. bizleri o lanetlenmiş şeytanın tuzakalrına karşı da uyanık ve iradeli kılsın.. selametle kalın