Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI (2 Kullanıcı)

desertrose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
3,480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

seher vakit yazdı:
SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISIYI BILIN

IBNI ABBAS RADIYALLAHÜ ANHÜMANIN BILDIRDIGINE GÖRE
PEYGAMBERIMIZ S.A.V:
SEYTANA SORDU:
ÜMMETIMDEN DÜSMANLARIN KAC TANEDIR DEDI.
SEYTAN :20 TANEDIR DIYE CEVAP VERDI

1. BIRINCISI SENSIN YA MUHAMMED! HIC SÜPESIZ BEN SANA BUGZ EDERIM
2.ILMIYLE AMEL EDEN ALIM
3.ICINDEKILERLE AMEL EDEN KURAN HAFIZI
4.ALLAH RIZASI ICIN GÜNDE BES VAKIT NAMAZA EZAN OKUYAN
5.FAKIRLERIN MISKINLERIN VE YETIMLERIN DOSTU OLAN
6.MERHAMETLI BIR KALBE SAHIP OLAN KIMSE
7.HAK ICIN TEVAZU EDEN
8.ALLAHU TEALAYA IBADET EDEREK BÜYÜYEN GENC
9.HELAL YIYEN KIMSE
10.ALLAH RIZASI ICIN BIRBIRINI SEVEN IKI GENC
11.NAMAZA VE CEMAATA DÜSKÜN OLAN KIMSE
12. INSANLAR UYURKEN GECE KALKIPNAMAZ KILAN KIMSE
13.KENDINI HARAMDAN KORUYAN
14.NASIHAT EDEN VEYA KALBI TEMIZ OLDUGU HALDE KARDESLERINE DUA DEN
15.DAIMA ABDESTLI DURAN
16.CÖMERT OLAN
17.AHLAKI GÜZEL OLAN
18.ALLAHI KENDISI ICIN KEFILOLDUGU SEYDE ALLAHI TASDIK EDEN
19.MESTURE OLAN DUL KADINLARA IYILIK EDEN
20.ÖLÜME HAZIRLIK YAPAN KISI


PEYGAMBERIMIZIN HANIMLARA 100 VASIYETI KITABINDAN ALINTI
ALLAHA EMANET OLUNUZB)B)B)B)

Selamun aleykum kardeşim emeğine sağlık Allah razı olsun çok güzel bir paylaşım..
İnşaAllah bizde şeytanın düşman saydıklarından oluruz ve bize düşman olan şeytanı dost görmeyiz..
SelametleB)B)
 

serife07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Kas 2006
Mesajlar
446
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

ALLAH(C.C.) RAZI OLSUN .... PAYLAŞIM İÇİN.... EMEĞİNE SAĞLIK.... SELAMETLE....
 

walia

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 May 2007
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

CAZAK ALLAHU HAYRAN! wa BARAK ALLAHU FİK!B)
 

cemil cemil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2007
Mesajlar
304
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

Nefsi isteklere uymak ne kadar çirkin bir binektir. Çünkü nefis, insanı fitne ve karanlıklara sürükler. Sabretmesi ve tahammül etmesi güç bir yaratıktır. Seni devamlı zorluklara ve yanlışlıklara iter.
Kim nefsi isteklerin arzusuyla dünya hayatına bakarsa, cehennemde yanmayı hak eder. Allah-u Zülcelal nefisle mücahede hakkında şöyle buyurur:

"Her nefis, ne hayır işlemiş, ne kötülük yapmış ise onları önüne konmuş bulur. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir." (Al-i İmran; 30)
İnsan dâima kendi nefsiyle hesap görecek; bir hata veya masiyet yaptığı zaman o hata üzerinde nefsini cezalandıracaktır.
Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) birgün, ikindi namazında bahçesinden camiye gelip cemaatin dağılmış olduğunu görünce, ikiyüzbin dirhem değerindeki bahçeyi, nefsine ceza vererek sadaka olarak vermiştir.
Rebi b. Haysem (Radıyallahu Anh) anlatıyor;
“Kendisinden nasihat dinlemek amacıyla Veysel Karani (Radıyallahu Anh)'nin yanına gittim. Sabaha kadar oturmuştu; ben de onunla beraber oturdum. Sabah namazını kıldı. Tesbihatını yapsın dedim. Tesbihatla meşgul oldu, hatta öğleye kadar buna devam etti; öğle namazını kıldı ve oturdu; İkindiye kadar... İkindi namazını da kıldı, akşama kadar...
Böylece tekrar sabaha kadar devam etti. Sabah olunca sabah namazını kıldı; sonra yine oturdu ve uyku ona bir anlık peyda oldu ve şöyle buyurdu;
"Allah’ım! Çok uyuyan gözden ve doymayan karından sana sığınırım.”
Bunun üzerine ; "Onun bu durumu bana kafidir.” dedim ve oradan ayrıldım.”
Görüldüğü gibi Veysel Karani (Radıyallahu Anh)'nin Allah-u Zülcelal'e karşı durumu, gayreti ve nefsiyle mücahedesi bir Sahabe'ye dahi büyük bir ibret oldu...
İşte bizler Onların yaşantısıyla bizim yaşantımızı karşılaştırırsak kendimizi nereye koymamız gerekir; iyi düşünmeliyiz!..
Desen ki; "Nefsim itaat etmiyor, acaba ilacı nedir?" Bu hususta Hz. Lokman (Aleyhisselam) oğluna şöyle dedi;
Ey oğlum! Nefsin arzularına uymaktan sakın, zira nefsin doğru olmayan kötü bir isteği vardır. Şayet nefsine biraz uydun mu, daha fazla isteyecek, daha da azgınlaşacak...
Çakmak taşında ateşin gizlenmesi gibi, nefsin istekleri de kalbte öyle gizlidir. Çakıldığı zaman parlar, kendi haline bırakıldığı zaman gizlenir."
Geçmişte yaşamış sâlih kimselerin menkıbelerini ibretle okuyup üzerine düşünmemiz bize yön verecektir. Veysel Karani (Radıyallahu Anh) bir çoban olduğu halde, Allah-u Zülcelal'e dost olduğu için dünyanın her yerinden onu ziyarete gelip gidiyorlardı.
Öyle bir kulluk yaptı ki; amelleri makamını, mevkisini o derece yükseltti. O Allah dostlarının öyle şerefli olduğunu düşünüp ibret almak ve onların amellerine yöneltecek vasıtaları, sebepleri seferber etmek lazımdır.
Zamanımızda yeme, içme, giyim kuşam vs. çok bol olduğu halde, onlara mutabaat yapmak için nefsimizle mücahede etmemiz bizim için çok büyük bir şeref ve kazançtır. O Allah dostları bu zamanda olmadığı için onların hal ve hareketlerini görmedik.
Fakat, onların kitaplarını ve menkıbelerini okumak, kişi için en büyük ilaç ve Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanmaya sebeptir.
Onlar çok meşakkat çekmişlerse de gitmişler, fakat onların amelleri; kazanmış oldukları sevap ve mükafatlar beraberlerindedir, bâkidir.
Onlara mutabaat yapmamak ve bir kaç günlük hayat için şehvetlerine uyup, ebedi saadet yeri olan ahiret hayatını perişan etmek, ne büyük bir hatadır!
Geçmiş kadın evliyalardan olan Rabiatü'1 Adeviyye (Kuddise Sırruh)'nin mücahade hususundaki münacaatı şöyledir.
"Ya ilahi! Gözler uyudu, melikler, padişahlar kapılarını kapattılar; sevgililer sevdikleriyle başbaşa kaldılar, ben ise şimdi senin huzurunda ve emrinde ayaktayım." derdi ve bu şekilde, sabaha kadar ibadet, zikir, fikirle meşgul olurdu. Sabah namazını kıldıktan sonra da şu şekilde dua ederdi;
"Ya Rabbi! Gece arkasını döndü gitti, gündüz de yüzünü verdi. Kabul ettiğini bilseydim, tebrik ederdim. (Bayram ederdim.) Kabul etmediğini bilseydim, kendimi bu musibetten dolayı taziye ederdim.”
Namazlığın etrafı abdest almış gibi ıslak olurdu. O ıslaklık gözlerinden akan yaştı, o kadar çok ağlardı ki o şekilde etrafı ıslanırdı...
Yine, Allah-u Zülcelal'e münacaat ederek şöyle derdi;
"Ya Rabbi, azametine yemin ederim ki, bu hâlim benim için ahlak ve prensip olmuştur, beni kapından kovsan da Senin kerem ve cömertliğine sığınır, yine kapından ayrılmam. Çünkü kalbime öylece yerleşmiştir."
Bu, erkekler ve kadınlar için ibret olsun. Bazı meselelerde erkek olarak arkadaşına;
"Kadın gibisin!.." dersin, onu aşağı ve basit görürsün... Var mı sende bu mübarek kadın gibi erkeklik...
Öyleyse adam gibi çalışıp çabalamak ve en azından o kadının yaptığını yapmak lazımdır.
Ey nefsim, bak! Bu Allah dostu Rabia (Kuddise Sırruh) böyle yapıyordu. Senin de en azından ona mutabaat yapman lazımdır. Velev ki denizden bir damla kadar bile olsa...
Yahya İbn-i Muaz dedi ki:
"Gözün, dünyada ona fazla önem vermeyecek derecede olsun. Nefsin isteklerini kesinlikle yapma ki; çalışman yalnız günlük rızkını temin derecesinde olsun. Devamlı olarak ahiret için çalış.”
İnsan nefsini, muhalefet kılıcı ile her öldürüşünde, Allah-u zülcelal onu yeniden diriltir. Dirildiği zaman yine bir çok şeyler ister, insanla inada tutuşur; kötülük kanatlarını açar, yine uçmaya başlar.
İşte hal böyle olunca insana düşen görev, yine inatçı nefsi ile cihat etmektir. Nefis ölmez, insan sağ oldukça oda olur. Yalnız, nefis terbiye olur.
İnsana düşen yegane görev, onu terbiye etmek sureti ile ıslaha çalışmaktır. Bu mücadelenin sonunda mükafatta büyük olur. İman sahibinin daimi vazifesi, nefsini yenmektir.
En büyük ibadet ve en zor iş nefisle uğraşmaktır. Çünkü Allah-u zülcelal ayet-i kerimede bu mücadeleye işaret ederek buyuruyor ki;
"Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr; 99)
Buradaki ibadetten mânâ, nefse karşı olmaktır. Kaldı ki, bütün hayırlar nefise karşı olmakla başlar. Daima onun istemediklerini yapmak lazımdır.
Her iman sahibi, Allah-u Zülcelal’in huzuruna çıktığı zaman; nefsini islah etmiş olmalıdır. Bu hal, o imanlı kimseyi cennete götürür. Cennete sadece iman sahipleri girer. Oraya bir defa giren, sonuna kadar kalır, bir daha çıkarılmaz. Cennette güzelliklere sınır yoktur. Her an yenisi gelir.
Bunların önü, sonu ve tükeneceği yoktur. Bu güzellikler, dünyada her an, her gün nefisle yapılacak mücadelenin mükafatıdır. Öyle ise:
"Ey Nefsim! Dünya ahiretin tarlasıdır. Eğer bu yazdığımız güzellikleri istiyorsan, kendini müstehak etmek için, biraz gayret göster, itaatkâr ol ve Allah-u Zülcelal’in yolundan ayrılma ki sonunda bu güzelliklere kavuşabilesin.”
 

cemil cemil

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Mar 2007
Mesajlar
304
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

Ulu Allah (C.C) Hz.Musa,ya (A.S) bildirdi ki:

"Ya Musa! Eğer benim sana sözümün, diline, içinden geçenlere ruhunun bedenine, görme gücünün gözüne ve isitme gücünün kulağına olan yakınlığından daha yakın olmamı istiyorsan Muhammed´e (A.S.A) cok selat-ü selam getir"

Nitekim ulu Allah (C.C) söyle buyurur:


"Herkez yarın ne gönderdiğine (Kıyamet günü için ne amel işlediğine) baksın"

Kur´an-ı Kerim / Haşr Suresi 18


Ey insan! Bilmelisin ki, kötülüğü ısrarla emreden nefis, sana iblis´den daha düşmandır.
şeytan, ancak nefsin heva ve azgın istekleri yolu ile senin üzerinde baskı kurabilir.
Nefsin seni aşırı amellere ve dayanaksız kuruntularla aldatmasın.
Çünkü gamsızlık, gaflet, vurdumduymazlık, rehavet düşkünlüğü, tembellik ve miskinlik nefsin karakteristik özelliklerindendir.
Her zaman eğri hedefleri ileri sürer, onun her şeyi kof ve dayanıksızdır.
Ondan hoşnut olup dediğine uyarsan mahvolursun, onu bir an kontrol ve hesabından kaçırırsan batarsın, ona karşı gelmeyi başaramayıp arzularına boyun eğersen seni cehenneme götürür.
Hayra yöneltilemez belaların basi, rezilliklerin kaynağı, şeytanın hazinesi, her türlü kötülüğün sığınağıdır.
Onu ancak yaratıcısı bilir.

Allah (C.C) şöyle buyurur:


"Allah´dan korkunuz.
Çünkü O, (iyi-kötü) yaptığınız her şeyden haberdardır"

Kur´an-ı Kerim / Haşr Suresi 18


Kul, Ahiret hazırlığı yolunda kullanıp kullanmadığı nokta nazarından ömrünün geride kalan kısmını değerlendirse, bu düşünme ametiyesi kalb hesabına bir temizlenme firsati olur.

Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

— "Bir saat düşünmek, bir yillik nafile ve cahilane olarak yapılan) ibadetten daha hayırlıdır"
(Ebu'l - Leys'in Tefsirinden böyle beyan edilmiştir.)

Aklı başında olanın geçmiş günahlarına tevbe etmesi, Ahirette kendisini kurtarıp saadete ulaştıracak şeyler üzerine düşünmesi, aşırı emelleri gemlemesi, zaman geçirmeden tevbe etmesi. Allah'ı zikretmesi, yasaklardan kaçıması, nefsine karşı direnme; ve onun azgın arzularına boyun eğmememesi gerekir.
Nefis bir puttur, nefsine boyun eğen puta tapmış olur.
Allah'a ihlasla kul olanlar.
Sırf O'na kulluk etmeyi başaranlar, nefislerini yenen kimselerdir.

Rivayet edilir ki.
Malik İbni Dinar (rahimullahu) bir gün Basra çarsısında gezinirken gözü incire takılır, canı çeker.
Yanında parası olmadığı için ayağındaki terliği çıkararak bakkala verir, "karşılığında bana incir ver diye teklif eder.
Terliği gözden geçiren bakkal "bu hiç bir şey etmez" der.
Malik de geçer, gider.
Bakkala "bu adamı tanıyormusun" diye sorarlar, bakkal "hayır" der, ona "bu adam Malik ibni Dinar'dır" derler.
Bunun üzerine bakkal bir tabağa incir doldurarak kölesinin başı üzerine yerleştirir ve "şu ilerde yürüyen adam bu incir tabağını senin elinden almayı kabul ederse seni azad edeceğim" der.
Köle Malik'in peşinden koşar, yetişince ona bu incir dolu tabağı benim elimden almayı kabul buyur der, Malik reddeder.
Bunun üzerine köle "Kabul etmen benim azad edilmemi sağlayacaktır" der.
Malik köleye "senin azad edilmeni sağlayacak ama benim de azaba çarpılmamın sebebi olacak"
Kölenin ısrar etmesi üzerine, Malik ona "incir karşılığında dinimi satmamaya ve kıyamet gününe kadar incir yememeğe yemin ettim" diye karşılık verir.


Yine anlatıldığına göre Malik ibni Dinar (rahimullahu) ölümü ile nihayetlenen son hastalığı sırasında canı, içine sıcak çörek doğranmış bir bardak ballı süt ister, hizmetçi istediğini ona bulup getirir.
Malik sütü eline alır, bir müddet ona bakar ve "Ey nefs! Otuz sene sabrettin, şimdi bir saat ömrün kaldı" diyerek bardağı yere atar.
Böylece nefsinin isteğine karşı direnerek karşılık verir.

işte Peygamberlerin, velilerin, doğruların, halk aşıklarının ve dünyaya aldanmayanların halleri budur.



Süleyman ibni Davud (A.S) "nefisne hakim olan kimse, tek başına bir şehir fetheden bir komutandan daha kahramandır" der.


Hz.Ali (Kerremellahu vechehu) der ki:"Nefsimle ben, koyun sürüsü ile çobana benzeriz.
Çoban sürüyü hangi taraftan birleştirse diğer taraftan dağılır.
Nefsini öldüren kimse rahmet kefenine sarılarak şeref ve mükafat toprağına gömülür.
Bunun tersine kalbini öldüren kimse lanet kefenine sarılarak azab toprağına gömülür."


Yahya ibni Muaz Er Razi (rahimullahu) der ki, "Allah (C.C)´in emirlerine uyarak ve nefsinin azgın arzularına karşı koyarak nefsinle cihad eyle." Riyazet, az uyumak, az konuşmak, canlıları incitmemek ve az yemektir.
Çünkü az uyku, irade kararlığı sağlar, az konuşmak, bir çok belaları önler, canlıları incitmemek insanın amacına ulaşmasını kolaylaştırır, az uyku nefsin azgın arzularını öldürür.
Çok yemek kalbi katılaştırır, nurunu giderir, hikmetin nuru açlıkla bağdaşır.
Oburluk, ulu Allah (C.C)´dan uzaklaştırır.



Nitekim Peygamberimiz (S.A.V) şöyle buyurur:

"Kalblerinizi açlıkla aydınlatınız.
Açlık ve susuzlukla nefsinizin azgın isteklerine karşı koyunuz.
Yine açlıkla cennetin kapısına ısrarla çalınız.
Bütün mükafatı, Allah (C.C) yolunda cihad edenin mükafatına denktir.
Allah (C.C) katında açlık ve susuzluk çekmekten daha sevimli bir ibadet yoktur.
Karnını tıka basa doldurarak ibadet lezzetini kaybeden kimse göklerdeki meleküt alemine giremez."


Hz. Ebubekir (R.A.) şöyle buyurur.
"Allah (C.C)'a ibadet etmenin tadına varayım diye müslüman olduğumdan beri doyasıya yemedim.
Allah'a kavuşmak şevki ile kanasıya içmedim.
Çünkü, çok yemek, az ibadete sebep olur, insan çok yiyince vücudu ağırlaşır, gözkapaklarına ağırlık çöker, azalar gevşer.
Böyle bir kimsenin elinden, kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, uykudan başka bir şey gelmez, çöplüğe atılmış bir leş gibi olur"
Minhacil - Abidin´de böyle denilmiştir.

Lokman-ı Hekim demişti: "Oğlum! Uykuda ve yemekte ölçüyü kaçırma.
Çünkü çok yiyip çok uyuyanlar; Kıyamet gününe, salih amel yönünden eli boş varırlar".
Münyetil - Müthi'de böyle denilmiştir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

— "Çok yeyip içerek kalbi öldürmeyin.
Çünkü çok sulanmış bitkinin kuruması gibi oburluk da kalbi öldürür."

Salihlerden biri mideyi, kalbin altında kaynayan ve buhar kalbi saran bir kazana benzetir, buharın çokluğu kalbi lekeler, hatta karartır.
Oburluk, anlayış ve bilgi azlığına yol açar mide şişkinliği, zekâ keskinliğini giderir.

Anlatıldığına göre bir gün Yahya İbni Zekeriyya (A.S.) şeytan ile karşılaşır.
İblisin kucağında bir tomar yular vardır.
Hz. Yahya (A.S.) ona "bunlar nedir" diye sorar.
Şeytan "bunlar insanoğullarını avlamama yarayan azgın nefsî arzulardır" diye cevap verir.
Hz. Yahya (A.S.) "aralarında bana ait bir şey var mı" diye sorar.
Şeytan "hayır yok, yalnız sen bir gece yemeği fazla kaçırmıştın da seni namazdan alakoyduk" karşılığını verir.
Bunun üzerine Hz. Yahya (A.S.) "öyleyse bundan sonra hiç bir zaman doyasıya yememeye kesinlikle karar veriyorum" der.
Şeytan da "o halde ben de bundan sonra hiç kimseye nasihat vememeye kesin karar veriyorum" karsılığını verir.

Bu durum ömründe bir gece yemeğinin ötçüsünü kaçıran içindir, buna karşılık ömründe bir gece bile acıktığını hissetmeyen ve buna rağmen kendini ibadet heveslisi sayan kimsenin haline ne dersiniz?!

Yine anlatıldığına göre Yahya Bin Hz. Zekeriyya (A.S.) bir keresinde karnını arpa ekmeği ile fazlaca doyurur, o gece her zamanki zikrini yapamadan uykuya dalar.
Allah (C.C) O'nu vahiy yolu ile şöyle azarlar, "ey Yahya! Benim evimden daha hayırlı bir ev mi buldun, yoksa bana yakın olmaktan sana daha faydalı bir muhit mi buldun?
izzet ve celâlim hakkı için, eger Firdevs ile cehennemin her ikisini yakından görüp mukayese etsen gözyaşı yerine irin ağlar ve dikişli elbise yerine demir giyerdin."
 
Y

yoner01

RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

B) ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM. BİLİNMESİ GEREKEN VE İHTİYAÇ DUYULAN KONULARDAN BİRİYDİ BU. CENABI ALLAH YAZDIĞIN YAZI KADAR AMEL DEFTERİNE SEVAP YAZSIN.
İSLAMİYET.GEN DEKİLERE SLM VE DUA İLE. AEOB)B)
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

s.a.
ALLAH c.c. razı olsun, çok güzel bir hadisi bize hatırlattığın için.
İnşaallah bizleride o hadiste geçenlerden oluruz ve o lâinin düşmanları arasındaki yerimizi alırız.
k.s.eo.
 

zarife_76

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eyl 2006
Mesajlar
1,066
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

B)B)B)
 

seher vakit

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
1,103
Tepki puanı
0
Puanları
0
Konum
berlin
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

cemil cemil yazdı:
Nefsi isteklere uymak ne kadar çirkin bir binektir. Çünkü nefis, insanı fitne ve karanlıklara sürükler. Sabretmesi ve tahammül etmesi güç bir yaratıktır. Seni devamlı zorluklara ve yanlışlıklara iter.
Kim nefsi isteklerin arzusuyla dünya hayatına bakarsa, cehennemde yanmayı hak eder. Allah-u Zülcelal nefisle mücahede hakkında şöyle buyurur:

"Her nefis, ne hayır işlemiş, ne kötülük yapmış ise onları önüne konmuş bulur. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi sakındırıyor. Allah kullarına çok şefkatlidir." (Al-i İmran; 30)
İnsan dâima kendi nefsiyle hesap görecek; bir hata veya masiyet yaptığı zaman o hata üzerinde nefsini cezalandıracaktır.
Hz. Ömer (Radıyallahu Anh) birgün, ikindi namazında bahçesinden camiye gelip cemaatin dağılmış olduğunu görünce, ikiyüzbin dirhem değerindeki bahçeyi, nefsine ceza vererek sadaka olarak vermiştir.
Rebi b. Haysem (Radıyallahu Anh) anlatıyor;
“Kendisinden nasihat dinlemek amacıyla Veysel Karani (Radıyallahu Anh)'nin yanına gittim. Sabaha kadar oturmuştu; ben de onunla beraber oturdum. Sabah namazını kıldı. Tesbihatını yapsın dedim. Tesbihatla meşgul oldu, hatta öğleye kadar buna devam etti; öğle namazını kıldı ve oturdu; İkindiye kadar... İkindi namazını da kıldı, akşama kadar...
Böylece tekrar sabaha kadar devam etti. Sabah olunca sabah namazını kıldı; sonra yine oturdu ve uyku ona bir anlık peyda oldu ve şöyle buyurdu;
"Allah’ım! Çok uyuyan gözden ve doymayan karından sana sığınırım.”
Bunun üzerine ; "Onun bu durumu bana kafidir.” dedim ve oradan ayrıldım.”
Görüldüğü gibi Veysel Karani (Radıyallahu Anh)'nin Allah-u Zülcelal'e karşı durumu, gayreti ve nefsiyle mücahedesi bir Sahabe'ye dahi büyük bir ibret oldu...
İşte bizler Onların yaşantısıyla bizim yaşantımızı karşılaştırırsak kendimizi nereye koymamız gerekir; iyi düşünmeliyiz!..
Desen ki; "Nefsim itaat etmiyor, acaba ilacı nedir?" Bu hususta Hz. Lokman (Aleyhisselam) oğluna şöyle dedi;
Ey oğlum! Nefsin arzularına uymaktan sakın, zira nefsin doğru olmayan kötü bir isteği vardır. Şayet nefsine biraz uydun mu, daha fazla isteyecek, daha da azgınlaşacak...
Çakmak taşında ateşin gizlenmesi gibi, nefsin istekleri de kalbte öyle gizlidir. Çakıldığı zaman parlar, kendi haline bırakıldığı zaman gizlenir."
Geçmişte yaşamış sâlih kimselerin menkıbelerini ibretle okuyup üzerine düşünmemiz bize yön verecektir. Veysel Karani (Radıyallahu Anh) bir çoban olduğu halde, Allah-u Zülcelal'e dost olduğu için dünyanın her yerinden onu ziyarete gelip gidiyorlardı.
Öyle bir kulluk yaptı ki; amelleri makamını, mevkisini o derece yükseltti. O Allah dostlarının öyle şerefli olduğunu düşünüp ibret almak ve onların amellerine yöneltecek vasıtaları, sebepleri seferber etmek lazımdır.
Zamanımızda yeme, içme, giyim kuşam vs. çok bol olduğu halde, onlara mutabaat yapmak için nefsimizle mücahede etmemiz bizim için çok büyük bir şeref ve kazançtır. O Allah dostları bu zamanda olmadığı için onların hal ve hareketlerini görmedik.
Fakat, onların kitaplarını ve menkıbelerini okumak, kişi için en büyük ilaç ve Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanmaya sebeptir.
Onlar çok meşakkat çekmişlerse de gitmişler, fakat onların amelleri; kazanmış oldukları sevap ve mükafatlar beraberlerindedir, bâkidir.
Onlara mutabaat yapmamak ve bir kaç günlük hayat için şehvetlerine uyup, ebedi saadet yeri olan ahiret hayatını perişan etmek, ne büyük bir hatadır!
Geçmiş kadın evliyalardan olan Rabiatü'1 Adeviyye (Kuddise Sırruh)'nin mücahade hususundaki münacaatı şöyledir.
"Ya ilahi! Gözler uyudu, melikler, padişahlar kapılarını kapattılar; sevgililer sevdikleriyle başbaşa kaldılar, ben ise şimdi senin huzurunda ve emrinde ayaktayım." derdi ve bu şekilde, sabaha kadar ibadet, zikir, fikirle meşgul olurdu. Sabah namazını kıldıktan sonra da şu şekilde dua ederdi;
"Ya Rabbi! Gece arkasını döndü gitti, gündüz de yüzünü verdi. Kabul ettiğini bilseydim, tebrik ederdim. (Bayram ederdim.) Kabul etmediğini bilseydim, kendimi bu musibetten dolayı taziye ederdim.”
Namazlığın etrafı abdest almış gibi ıslak olurdu. O ıslaklık gözlerinden akan yaştı, o kadar çok ağlardı ki o şekilde etrafı ıslanırdı...
Yine, Allah-u Zülcelal'e münacaat ederek şöyle derdi;
"Ya Rabbi, azametine yemin ederim ki, bu hâlim benim için ahlak ve prensip olmuştur, beni kapından kovsan da Senin kerem ve cömertliğine sığınır, yine kapından ayrılmam. Çünkü kalbime öylece yerleşmiştir."
Bu, erkekler ve kadınlar için ibret olsun. Bazı meselelerde erkek olarak arkadaşına;
"Kadın gibisin!.." dersin, onu aşağı ve basit görürsün... Var mı sende bu mübarek kadın gibi erkeklik...
Öyleyse adam gibi çalışıp çabalamak ve en azından o kadının yaptığını yapmak lazımdır.
Ey nefsim, bak! Bu Allah dostu Rabia (Kuddise Sırruh) böyle yapıyordu. Senin de en azından ona mutabaat yapman lazımdır. Velev ki denizden bir damla kadar bile olsa...
Yahya İbn-i Muaz dedi ki:
"Gözün, dünyada ona fazla önem vermeyecek derecede olsun. Nefsin isteklerini kesinlikle yapma ki; çalışman yalnız günlük rızkını temin derecesinde olsun. Devamlı olarak ahiret için çalış.”
İnsan nefsini, muhalefet kılıcı ile her öldürüşünde, Allah-u zülcelal onu yeniden diriltir. Dirildiği zaman yine bir çok şeyler ister, insanla inada tutuşur; kötülük kanatlarını açar, yine uçmaya başlar.
İşte hal böyle olunca insana düşen görev, yine inatçı nefsi ile cihat etmektir. Nefis ölmez, insan sağ oldukça oda olur. Yalnız, nefis terbiye olur.
İnsana düşen yegane görev, onu terbiye etmek sureti ile ıslaha çalışmaktır. Bu mücadelenin sonunda mükafatta büyük olur. İman sahibinin daimi vazifesi, nefsini yenmektir.
En büyük ibadet ve en zor iş nefisle uğraşmaktır. Çünkü Allah-u zülcelal ayet-i kerimede bu mücadeleye işaret ederek buyuruyor ki;
"Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr; 99)
Buradaki ibadetten mânâ, nefse karşı olmaktır. Kaldı ki, bütün hayırlar nefise karşı olmakla başlar. Daima onun istemediklerini yapmak lazımdır.
Her iman sahibi, Allah-u Zülcelal’in huzuruna çıktığı zaman; nefsini islah etmiş olmalıdır. Bu hal, o imanlı kimseyi cennete götürür. Cennete sadece iman sahipleri girer. Oraya bir defa giren, sonuna kadar kalır, bir daha çıkarılmaz. Cennette güzelliklere sınır yoktur. Her an yenisi gelir.
Bunların önü, sonu ve tükeneceği yoktur. Bu güzellikler, dünyada her an, her gün nefisle yapılacak mücadelenin mükafatıdır. Öyle ise:
"Ey Nefsim! Dünya ahiretin tarlasıdır. Eğer bu yazdığımız güzellikleri istiyorsan, kendini müstehak etmek için, biraz gayret göster, itaatkâr ol ve Allah-u Zülcelal’in yolundan ayrılma ki sonunda bu güzelliklere kavuşabilesin.”

Allah razi olsun kardesim emeginize saglik gercek cok önemli yazdiklariniz
paylastiginiz icin cok sag olun Allaha emanet olunuzB)
 

seher vakit

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
1,103
Tepki puanı
0
Puanları
0
Konum
berlin
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

cemil cemil yazdı:
Ulu Allah (C.C) Hz.Musa,ya (A.S) bildirdi ki:

"Ya Musa! Eğer benim sana sözümün, diline, içinden geçenlere ruhunun bedenine, görme gücünün gözüne ve isitme gücünün kulağına olan yakınlığından daha yakın olmamı istiyorsan Muhammed´e (A.S.A) cok selat-ü selam getir"

Nitekim ulu Allah (C.C) söyle buyurur:


"Herkez yarın ne gönderdiğine (Kıyamet günü için ne amel işlediğine) baksın"

Kur´an-ı Kerim / Haşr Suresi 18


Ey insan! Bilmelisin ki, kötülüğü ısrarla emreden nefis, sana iblis´den daha düşmandır.
şeytan, ancak nefsin heva ve azgın istekleri yolu ile senin üzerinde baskı kurabilir.
Nefsin seni aşırı amellere ve dayanaksız kuruntularla aldatmasın.
Çünkü gamsızlık, gaflet, vurdumduymazlık, rehavet düşkünlüğü, tembellik ve miskinlik nefsin karakteristik özelliklerindendir.
Her zaman eğri hedefleri ileri sürer, onun her şeyi kof ve dayanıksızdır.
Ondan hoşnut olup dediğine uyarsan mahvolursun, onu bir an kontrol ve hesabından kaçırırsan batarsın, ona karşı gelmeyi başaramayıp arzularına boyun eğersen seni cehenneme götürür.
Hayra yöneltilemez belaların basi, rezilliklerin kaynağı, şeytanın hazinesi, her türlü kötülüğün sığınağıdır.
Onu ancak yaratıcısı bilir.

Allah (C.C) şöyle buyurur:


"Allah´dan korkunuz.
Çünkü O, (iyi-kötü) yaptığınız her şeyden haberdardır"

Kur´an-ı Kerim / Haşr Suresi 18


Kul, Ahiret hazırlığı yolunda kullanıp kullanmadığı nokta nazarından ömrünün geride kalan kısmını değerlendirse, bu düşünme ametiyesi kalb hesabına bir temizlenme firsati olur.

Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

— "Bir saat düşünmek, bir yillik nafile ve cahilane olarak yapılan) ibadetten daha hayırlıdır"
(Ebu'l - Leys'in Tefsirinden böyle beyan edilmiştir.)

Aklı başında olanın geçmiş günahlarına tevbe etmesi, Ahirette kendisini kurtarıp saadete ulaştıracak şeyler üzerine düşünmesi, aşırı emelleri gemlemesi, zaman geçirmeden tevbe etmesi. Allah'ı zikretmesi, yasaklardan kaçıması, nefsine karşı direnme; ve onun azgın arzularına boyun eğmememesi gerekir.
Nefis bir puttur, nefsine boyun eğen puta tapmış olur.
Allah'a ihlasla kul olanlar.
Sırf O'na kulluk etmeyi başaranlar, nefislerini yenen kimselerdir.

Rivayet edilir ki.
Malik İbni Dinar (rahimullahu) bir gün Basra çarsısında gezinirken gözü incire takılır, canı çeker.
Yanında parası olmadığı için ayağındaki terliği çıkararak bakkala verir, "karşılığında bana incir ver diye teklif eder.
Terliği gözden geçiren bakkal "bu hiç bir şey etmez" der.
Malik de geçer, gider.
Bakkala "bu adamı tanıyormusun" diye sorarlar, bakkal "hayır" der, ona "bu adam Malik ibni Dinar'dır" derler.
Bunun üzerine bakkal bir tabağa incir doldurarak kölesinin başı üzerine yerleştirir ve "şu ilerde yürüyen adam bu incir tabağını senin elinden almayı kabul ederse seni azad edeceğim" der.
Köle Malik'in peşinden koşar, yetişince ona bu incir dolu tabağı benim elimden almayı kabul buyur der, Malik reddeder.
Bunun üzerine köle "Kabul etmen benim azad edilmemi sağlayacaktır" der.
Malik köleye "senin azad edilmeni sağlayacak ama benim de azaba çarpılmamın sebebi olacak"
Kölenin ısrar etmesi üzerine, Malik ona "incir karşılığında dinimi satmamaya ve kıyamet gününe kadar incir yememeğe yemin ettim" diye karşılık verir.


Yine anlatıldığına göre Malik ibni Dinar (rahimullahu) ölümü ile nihayetlenen son hastalığı sırasında canı, içine sıcak çörek doğranmış bir bardak ballı süt ister, hizmetçi istediğini ona bulup getirir.
Malik sütü eline alır, bir müddet ona bakar ve "Ey nefs! Otuz sene sabrettin, şimdi bir saat ömrün kaldı" diyerek bardağı yere atar.
Böylece nefsinin isteğine karşı direnerek karşılık verir.

işte Peygamberlerin, velilerin, doğruların, halk aşıklarının ve dünyaya aldanmayanların halleri budur.



Süleyman ibni Davud (A.S) "nefisne hakim olan kimse, tek başına bir şehir fetheden bir komutandan daha kahramandır" der.


Hz.Ali (Kerremellahu vechehu) der ki:"Nefsimle ben, koyun sürüsü ile çobana benzeriz.
Çoban sürüyü hangi taraftan birleştirse diğer taraftan dağılır.
Nefsini öldüren kimse rahmet kefenine sarılarak şeref ve mükafat toprağına gömülür.
Bunun tersine kalbini öldüren kimse lanet kefenine sarılarak azab toprağına gömülür."


Yahya ibni Muaz Er Razi (rahimullahu) der ki, "Allah (C.C)´in emirlerine uyarak ve nefsinin azgın arzularına karşı koyarak nefsinle cihad eyle." Riyazet, az uyumak, az konuşmak, canlıları incitmemek ve az yemektir.
Çünkü az uyku, irade kararlığı sağlar, az konuşmak, bir çok belaları önler, canlıları incitmemek insanın amacına ulaşmasını kolaylaştırır, az uyku nefsin azgın arzularını öldürür.
Çok yemek kalbi katılaştırır, nurunu giderir, hikmetin nuru açlıkla bağdaşır.
Oburluk, ulu Allah (C.C)´dan uzaklaştırır.



Nitekim Peygamberimiz (S.A.V) şöyle buyurur:

"Kalblerinizi açlıkla aydınlatınız.
Açlık ve susuzlukla nefsinizin azgın isteklerine karşı koyunuz.
Yine açlıkla cennetin kapısına ısrarla çalınız.
Bütün mükafatı, Allah (C.C) yolunda cihad edenin mükafatına denktir.
Allah (C.C) katında açlık ve susuzluk çekmekten daha sevimli bir ibadet yoktur.
Karnını tıka basa doldurarak ibadet lezzetini kaybeden kimse göklerdeki meleküt alemine giremez."


Hz. Ebubekir (R.A.) şöyle buyurur.
"Allah (C.C)'a ibadet etmenin tadına varayım diye müslüman olduğumdan beri doyasıya yemedim.
Allah'a kavuşmak şevki ile kanasıya içmedim.
Çünkü, çok yemek, az ibadete sebep olur, insan çok yiyince vücudu ağırlaşır, gözkapaklarına ağırlık çöker, azalar gevşer.
Böyle bir kimsenin elinden, kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, uykudan başka bir şey gelmez, çöplüğe atılmış bir leş gibi olur"
Minhacil - Abidin´de böyle denilmiştir.

Lokman-ı Hekim demişti: "Oğlum! Uykuda ve yemekte ölçüyü kaçırma.
Çünkü çok yiyip çok uyuyanlar; Kıyamet gününe, salih amel yönünden eli boş varırlar".
Münyetil - Müthi'de böyle denilmiştir.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

— "Çok yeyip içerek kalbi öldürmeyin.
Çünkü çok sulanmış bitkinin kuruması gibi oburluk da kalbi öldürür."

Salihlerden biri mideyi, kalbin altında kaynayan ve buhar kalbi saran bir kazana benzetir, buharın çokluğu kalbi lekeler, hatta karartır.
Oburluk, anlayış ve bilgi azlığına yol açar mide şişkinliği, zekâ keskinliğini giderir.

Anlatıldığına göre bir gün Yahya İbni Zekeriyya (A.S.) şeytan ile karşılaşır.
İblisin kucağında bir tomar yular vardır.
Hz. Yahya (A.S.) ona "bunlar nedir" diye sorar.
Şeytan "bunlar insanoğullarını avlamama yarayan azgın nefsî arzulardır" diye cevap verir.
Hz. Yahya (A.S.) "aralarında bana ait bir şey var mı" diye sorar.
Şeytan "hayır yok, yalnız sen bir gece yemeği fazla kaçırmıştın da seni namazdan alakoyduk" karşılığını verir.
Bunun üzerine Hz. Yahya (A.S.) "öyleyse bundan sonra hiç bir zaman doyasıya yememeye kesinlikle karar veriyorum" der.
Şeytan da "o halde ben de bundan sonra hiç kimseye nasihat vememeye kesin karar veriyorum" karsılığını verir.

Bu durum ömründe bir gece yemeğinin ötçüsünü kaçıran içindir, buna karşılık ömründe bir gece bile acıktığını hissetmeyen ve buna rağmen kendini ibadet heveslisi sayan kimsenin haline ne dersiniz?!

Yine anlatıldığına göre Yahya Bin Hz. Zekeriyya (A.S.) bir keresinde karnını arpa ekmeği ile fazlaca doyurur, o gece her zamanki zikrini yapamadan uykuya dalar.
Allah (C.C) O'nu vahiy yolu ile şöyle azarlar, "ey Yahya! Benim evimden daha hayırlı bir ev mi buldun, yoksa bana yakın olmaktan sana daha faydalı bir muhit mi buldun?
izzet ve celâlim hakkı için, eger Firdevs ile cehennemin her ikisini yakından görüp mukayese etsen gözyaşı yerine irin ağlar ve dikişli elbise yerine demir giyerdin."

BU cok degerli paylasim icin tekrar tesekkürler cemil kardesim
Allah razi olsun
 

seher vakit

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
1,103
Tepki puanı
0
Puanları
0
Konum
berlin
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

yoner01 yazdı:
B) ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM. BİLİNMESİ GEREKEN VE İHTİYAÇ DUYULAN KONULARDAN BİRİYDİ BU. CENABI ALLAH YAZDIĞIN YAZI KADAR AMEL DEFTERİNE SEVAP YAZSIN.
İSLAMİYET.GEN DEKİLERE SLM VE DUA İLE. AEOB)B)

ALLAH CÜMLEMIZDEN RAZI OLSUN KARDESIM MEVLAM CÜMLEMIZIN
AMEL DEFTERINI SEVAPLARLA DOLMASINI NASIP ETSIN INSALLAHB)B)B)
 

seher vakit

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
1,103
Tepki puanı
0
Puanları
0
Konum
berlin
RE: SEYTANIN DÜSMAN OLDUGU 20 KISI

mtekik yazdı:
s.a.
ALLAH c.c. razı olsun, çok güzel bir hadisi bize hatırlattığın için.
İnşaallah bizleride o hadiste geçenlerden oluruz ve o lâinin düşmanları arasındaki yerimizi alırız.
k.s.eo.
INSALLAH KARDESIM MEVLAM BAS DÜSMANIMIZ OLAN
NEFSIMIZIN VE MEL´UN SEYTANIN SERRINDEN CÜMLEMIZI KORUSUN
ALLAH SIZDENDE RAZI OLSUN
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt