Öykü bu ya... Zamanın birinde ve bilmem nerede bir adam yaşarmış. Bu adam fakirlikten, yokluktan çıldıracak hale gelmiş ve bağırmaya başlamış:
-Yetti yaa yettiii !! Bu ne rezillik ey tanrı?! Hiç mi hak bilmezsin, hiç mi acımazsın sen?! Şu halimi görmüyor musun? Ben senin kulun değil miyim? Niye bana rahatlığı çok görüyorsun?
Böyle bağırıp çağırdıktan bir süre sakinleşmiş, susmuş... Birden biri dikilmiş karşısına, korkmuş adam.
-Korkma, ben şeytanım ama korkma. İlk kez bir iyilik yapacağım. Bunu yapmamın nedeni de, aslında senin tanrının iyiliksever olmadığını göstermektir.
-Sen şeytansın bir kere, ben sana nasıl inanırım, nasıl güvenirim? Yıkıl karşımdan iblis!
-Sen şu an inandığına haklı olarak isyan ediyorsun ama o kılını bile kıpırdatmıyor. Zaten hiçbir şeyin yok. Benim dediklerimi yaparsan her şeyin olacak. Dene. Gör. Eğer yanlışsa, olmuyorsa dilediklerin, o zaman benden vazgeçersin.
-Tamam, deneyeceğim. Ama nasıl?
-Şöyle! Canın ne istiyorsa oraya gideceksin, isteyeceksin. Hiçbir ödeme yapmayacağını söyleyeceksin. Eğer senin dediklerini reddederlerse, sana karşı bir olumsuzluk yaparlarsa o zaman “Canım sen de.. Nereye kadar?!” diyeceksin. Bunu dediğin an, sorunun çözümlenmiştir, der ve kaybolur şeytan.
Adam önce bir rüya gördüğünü düşünür. Ama sonra etkisi artar. Denemeyi düşünür ve bir fırına gider:
-Selamın aleyküm!
-Aleykümü selam. Buyur beyim?
-Bir ekmek istiyorum ama param yok.
-Paranız yoksa ekmek de yok.
Verirsin vermezsin falan derken adam söylüyor anahtar tümceyi:
-Canım sen de... Nereye kadar?!
Adam bunu der demez fırıncı:
-Aman beyim, ne bir ekmeği; buyur, tüm fırın senin olsun, der ve fırınını verir.
Adam fırını alır ve ikna olmaya başlar. İyice emin olmak için esnafı dolaşmaya başlar ve hepsinde de gerçekten aynı durum olmaktadır.
Şeytan, doğru söylemiş!
Şeytan doğru söylemiş söylemesine ama, gelin görün ki bizim bu adam doyumsuz.. Her şeye göz dikmeye başlamış. Her şeyi ele geçirmeye başlamış..
Derken artık öyle bir aşamaya gelmiş ki, Kralın elinden ülkeyi almayı kafasına koymuş. Hem de onu küçük düşürerek!
Gidiyor Krala... Kral ki, zalim bir kral!
-Sen artık bunadın. Burnunun ucunu göremiyorsun. Şu ülkeyi bana devret de, defol git!
Kral şaşkın, etrafındakiler şaşkın..
-Atın şu iti zindana, en kısa zamanda da asın! diye buyruk veriyor.
Adamı zindana atıyorlar. Adam keyif içinde... İdam sehpası kuruluyor. Adam keyif içinde... İdamı izlemek için oluşturulan platforma halk doluyor... Adam keyif içinde çünkü “Canım sen de... Nereye kadar?!” deyince her şey düzelecek! Kendinden çok emin.
-Hele beni sehpaya götürsünler de, orada, halkın önünde rezil ederek alayım elinden ülkeyi, diye düşünüyor bizimki...
Adamı alıyor cellatlar, ellerini bağlıyorlar arkadan ve kefeni giydiriyorlar. Adam çok emin ve sakin.. Çıkarıyorlar idam platformuna.. İlmiği boynuna geçiriyorlar. Kuralı iyi bilen adam, Kralın özür dile demesini bekliyor.
Kral geliyor, çıkıyor platforma. Yaklaşıyor ve:
-Benden özür dilersen seni affederim, yoksa şimdi öleceksin!
Şeytanın kendisine verdiği “anahtar sözcüğe” olan güveninden dolayı (ki haklı(!) çünkü önceki istemlerinde bir aksilik olmadı) şöyle bir bakıyor Krala ve:
-Canım sen de... Nereye kadar?! diyor...
İlmiğin bağlı olduğu idam sehpasının üstüne oturmuş olan şeytan, sadece adama görünüyor ve ilmiği göstererek:
-İşte buraya kadar, buraya kadar... diyor.
Siz siz olun, şeytandan dost edinmeyin