Yiğit, düşmanının ne dediğine kulaklarını tamamen tıkayan kişi değildir. Daha açık: 80 öncesinde sıkça görülen bir “hayaller dünyasında yaşayan solcu militan” ruhiyatında değildir. Yolda gördüğü iki minibüsçü kavgasını dahi “sınıfsal çelişki”yle açıklamaya çalışan, kendi aklî düzenlemesine kendisini kaptırmış kişi de değildir. Yiğit, “Muhatap Anlayış”a muhatap olmanın bıraktığı “zan payı”nın farkındadır. Ama yiğidin bu farkındalığı, onu kavgasından ve muradından alıkoymaz. Çünkü yiğit şunun da farkındadır ki, kavga, insanla insan arasında kaybolan âhengin yeniden kurulmasının bir aracı olabilir.
Dedik ya, bir yiğit, mevcut dille bir “ilkel”dir. Ve ilkel her zaman tehlikelidir. Mevcut dilde, ölesiye aşklar, öldüresiye nefretler, can veresiye samimiyetler yoktur. Olsa olsa “dengeli ilişkiler”, “ölçülü kınamalar”, “takdir edici beğeniler” vardır. Yiğidin tehlikesi, dâvâsına, canını verebilecek kadar bağlı olmasındadır.
Dedik ya, bir yiğit, mevcut dille bir “ilkel”dir. Ve ilkel her zaman tehlikelidir. Mevcut dilde, ölesiye aşklar, öldüresiye nefretler, can veresiye samimiyetler yoktur. Olsa olsa “dengeli ilişkiler”, “ölçülü kınamalar”, “takdir edici beğeniler” vardır. Yiğidin tehlikesi, dâvâsına, canını verebilecek kadar bağlı olmasındadır.
Aylık Dergisi Sayı: 19