Nevin_1982
Kayıtlı Kullanıcı
Sevgili arkadaşım,kardeşim Serap YAZICIYA aittir.Ve
Anadolu gençlik derneği mektup yarışmasında Sakarya 1.olmuştur..
Anadolu gençlik derneği mektup yarışmasında Sakarya 1.olmuştur..
Hatice'nin emin sevdası, Fatıma'nın gözbebeği, Hasan'ın-Hüseyin'in şefkatlisi, Ebubekir'in dostu, Suffe ashabının hamisi, Ebu Talip'in himayesi, ümmetinin kıymetlisi, en Sevgilimizin en Sevgilisi,
Şimdiye kadar geriye doğru mektup yazmışlığım olmadı .Ondört asır öncesine, saadet asrına, insanların en şereflisine, gıyabında bile olsa sana hitap etmek, senin karşındaymış gibi yazmak...Şimdiden elim titriyor Efendim.
Rasulallah, biliyorsunuzdur; bu çağda, mektup yazarken, yazı güzel olmayınca, hitap edilen kişiden özür dilenir.Ben yazım için değil de Efendim, ellerim güç yetiremesse yazmaya , kelimelerim adabınca seslenemesse size diye korkuyrum.Eğer bu konuda acziyetim olursa, af diliyrum daha mektubumun başında ve yine affınıza sığınarak "Sen" diye hitap etmek istiyorum yüce Şahsınıza.
Mektubumda kendi halimi, kendimce anlatmak isyorum izniniz olur umuduyla.
Dün Efendim, dün sabah arka bahçeye bakan odanın camını silerken, gözüm bahçeye daldı.Gözüm bahçede, ruhum asrınızda.Bahçe Mekke olmuş.Hayalim beni Annenizin kabrini ziyaret ettiğiniz ana götürüyor.Bahçenin bir köşesi annelerin en şereflisi Amine'nin kabri sanki.Kabre bakıp ağlıyorsun; dönüyorsun ; "anne" deyip Ümmü Eymen'e sarılıyorsun.Kalbimde acı, hıçkıra hıçkıra izliyorum.Beynim, sabah kırdığım annemi koyuyor Amine'nin yattığı yere. Hissetiğim acı katlanıyor.Yaşadığın acı olup çıkmak istiyorum ruhundan, ferahlatmak seni, nur yüzüne tebessüm ettirmek.
Amine annemizi, orada ALLAH'a emenet edip bahçenin diğer tarafında, Taif'e giderken görüyorum seni.Nurundan henüz nasibini alamayanları İslam'la şereflendirmek için gidyorsun ama, Taif taşla karşılıyor en güzel misafiri.Ayakların kanlar içinde Sevgili.Yürüyecek takatin yok.Yürüdüğün ayaklar olmak istedim, Sen oturunca rahat et diye yumuşayan taş, ayağındaki yaraları saran ilaç olmak istedim, camda hayalinle teselli bulan insan olmak yerine.Siper olsaydım önünde, dikilseydim tüm cesaretimle Taiflilerin karşısına."Ah Taif! Utandırma insanlığı, utandırma kainatı" deseydim." Böyle mi karşılanır Peygamber?" diye haykıran dil olsaydım Efendim.
Ama istemek nafile. Senden aldığımız terbiye ile Rabbimizin uygun gördüğüne "amenna" diyoruz.Şükürler olsun Rabbime.Sana ümmet olamamak da vardı değil mi?
Bunları canlandırırken dalgın gözlerim.Ruhum, Taif seferine uçuyor.Taifliler size karşı savaşıyorlar.Sahabe dayanamıyor :"Ya Rasullalah beddua edin" diyor.Sen, "ben lanetlemek için gönderilmedim" diye cevap veriyorsun.Cebrail geliyor dağlar meleği ile yanına:"İste Efendim" diyor "dağları başlarına yıkalım.Sen, "Yâ Rabbî! Sakîf Kabîlesi’ne hidâyet nasîb eyle, onları bize gönder" diye dua ediyorsun en büyük yardımcına, düşmanların için.
Bu an sarsıyor beni, pervazlara tutunuyrum düşmemek için.Bir yıldır konuşmadığım arkadaşımı hatırlatıyorsun bana Efendim.Sen, seni öldürmeye çalışanlara dua ediyorsun .Ben aciz ise, sıkıtısından dolayı nazlanan arkadaşımın nazına katlanmayıp tüm bağlarımı kesiyorum.Ne hazin.
Bu gözler hakediyor mu senin için ağlamayı? Seni sevmek sadece senin için ağlamak mıdır?Seni sevmek senin yolundan gitmek, senin gibi olamassak bile seni taklit etmek değil midir ?
Şimdi savaş meydanı bizim bahçe.Bedir savaşına tanık oluyor sanki.Gözünüzün nuru Zeynep'in gerdanlığnı getiriyorlar:"Eşinin serbest kalmasına karşılık kızınız göndermiş Ya Rasulalah" diyorlar. Haz.Hatice'den Zeynep'ine kalan gerdanlık.Kıyamıyorsun onu almaya.
Dönüp, sen ne dersen onu yapmaya, yolunda ölmeye hazır Sahabiye:"Bunu geri versek olur mu?" diye soruyorsun.Sen, ALLAH'ın görevlendirdiği,yetkili
Peygamber.Senin her dediğine gönülden tabi Sahabiler ve Sen:"Bunu geri versek olur mu" diye soruyorsun.Ah Efendim! Bu cümlenin masumiyeti, bu liderlik anlayış her dinlediğimde kat kat artıtıır sana hayranlığımı bir o kadar da utandırır beni.Utandım Efendim, yine çok utandım.Ellerim boşaldı, başımı pencereye dayadım;camı sildiğim bez kaydı düştü ellerimden.Üstüm gözyaşlarımla ıslanmış,titriyorum.Büyüklüğün kendi küçüklüğümü getirdi gözümün önüne kardeşimle, teyze kızımla çarşı dönüşünde; "benim istediğim yerde gideceğiz" diye emir verip; kabul edilmediğinde kızdığım, kırdığım ve haftalarca küs kaldığım günler sızdı hayalime.Kendimle yüzleşmeye daha fazla dayanamıyrum.Yığılıyorum pencerenin yanındaki koltuğa.Gözümü çeviyorum Mekke diye hayal ettiğim bahçeden,Mekke tekrar arka bahçe oluyor.Saadet asrından eser yok.Sessiz, garip,mahzun sanki.Bense utangaç ve mahçup.
Yokluğunda sana hasretle yanan Bilal sanıyordum kendimi.Sana kavuşacağı müjdesiyle ölüme gülümseyen Fatıma, Seni nefsinden bile çok seven Ömer, çocuklarının ve kocasının şehadet haberini aldığında "bana Peygaberden haber verin yaşıyor mu?" diye sorup, yaşadğın müjdesini alınca şükreden kutlu kadına eş tutuyordum kendimi.Heyhat!Ne gaf, Ne haddini bilmeme.Kirpiklerinin tanesi bile olamazmışım onların.
Sadece seni hatırlayıp ağlamak değilmiş meğer Seni sevmek, .Gülü görünce seni hatırlamak, hayatını okuyunca hüzünlenmek, çağında olmayı istemek değilmiş asıl özlem.Seni sevmek;senin yaşadığın hayatı yaşamakmış bu çağda.Senin yediğin gibi yemek, senin sevdiğin gibi sevmek, senin güldüğün gibi gülmek , senin ibadetine benzetmekmiş ibadetimizi.
Yavaş yavaş kalktım koltuktan, mutfağa gittim anneme sarıldım. Koklaya koklaya, "affet annem!" dedim annesiz büyüyen Seni düşünerek.Odaya geçtim.Telefondan Mersin kodlu numarayı çevirdim.Çıkan sese: "İlknur yaptığım için affet, hakkını helal et çocukluktu yaptığım" dedim."Sen de affet gerçekten çocukmuşuz dedi" kulağıma gelen ses.Hasretli konuşmadan sonra mutlulukla kapattım telefonu.Koşturarak merdivenleri indim.Onbeş metre ödedeki teyze kızıma gitmek için aşındırdım yolu.Eve vardığımda, "Abla hani geçen yıllarda çarşı dönüşümde kırmıştım ya seni hakkını helal et, affet" diye özür diledim." İyi de taa 5 yıl önceki olay nerden geldi aklına? Çoktan barıştık biz diyor" ablam.Olsun dedim sen hakkını helal et.Ayrıldım oradan.
Dönüş yolunda gözüm yola daldı.Mekke sokağındaymışım gibi.Bir köşeyi sen şereflendirmissin.Ümmetim!Ümmetim! diye ağlıyorsun.Rabbim Veddua ayeti ile teselli ediyor seni.
E y Sevgili Peygamberim!Sen ümmetine harissin,sana bol bol ümmet vereceğim;onları tarihin her devrinde insanların en hayırlısı edeceğim..Sen ''-Razıyım''deyinceğe kadar..
Habibim!Bana ümmetin için naz aleminde sitem etme;onları,senin dilediğin gibi nimelerime gark edeceğim!
Bizi ağlamaya değer bulan Sevgili, benim halim pür melalim böyle.Mektubumla maksadım Sana layık olamadığım için özür dilemekti.Beni, Senin ümmetin olmakla şereflendiren Rabbime yalvarıyrum şimdi;Sana yanan Bilal, Senin sevginle ölüme gülen Fatıma, Seni nefsinden değerli gören Ömer, Seni çocuğundan, kocasından kıymetli tutan kutlu Hanım olmaya gönülden talibim.Rabbime benim için şahitlik eder misin Sevgili?
Özlemim Cennette sizinle beraber olmaktır Efendim.Dualarınızı bizden esirgemeyeceğinze eminim.
Veda vakti Efendim izinizi istiyorum; Saygıyla, edeple, hürmetle.ALLAH'ın selamı Sizin ve kıyamadığınız ümmetinizin üzerine olsun.
21.YÜZYILDAKİ ÜMMETİNİZDEN SERAP.