Yüreğinizde, sonsuza dek sevmek için yer ayırdığınız kıymetliniz için dünyanın size vermiş olduğu tek bir gün…
Her ân kalbinizde sizinle birlikte olan sevdiğiniz için, kim bu sınırı getirebilir ki? Kim söyleyebilir, yılın hangi ayının hangi günü birbirinizi tebrik edin diye?
Hangi mantıkla sevgiler kurallaşır, bir güne sığdırılır? Tüm bunlar, yanında bir de hediye kavgaları başlar. Ondan başka gün özel değildir sanki... At gözlüğü takmış insanların alışveriş telâşesi başlar. Sevgilerini o gün ispatlama baskısıyla sokaklara koşmalarını izleriz. Panikler, yüreğinde sevgisi oturmamışlar. Çünkü sevmek için yirmi dört saatleri vardır.
Eski Roma İmparatorluğu’nun bir vasiyeti midir, Müslüman Türk halkına bu?! Batının sıçrayan kirlerinden kaçıncısıdır, temizlenmesi gereken?!
* * *
Tarihe geri dönersek, bir Roma İmparatoru’nun, ordusuna asker bulmak için evliliği yasaklamasıyla başlar her şey... Âilelerinden ayrılmalarını kolaylaştırmak için oynanan bu oyunu, “Valentine” adlı bir papaz bozar ve birbirini seven herkesi, gizlice evlendirerek ülkelerini kurtarır. Tabii, bununla kalmaz. O gün, hıristiyanlar tarafından “valentine günü” (sevgililer günü) olarak kabul görür. Çünkü tarihte çok az mutlu günleri ve zaferleri vardır.
Ve şimdi tarihte yürekleri titreten zaferleriyle dünyayı ve gönülleri fetheden Osmanlı’nın torunları, sevdiklerinin gönüllerini fethetmek için bir papazın gününü beklemektedirler.
* * *
Güdülmeye alışmış beyinlerin acısını yürekler çekmekte... Sevginin ne olduğu unutularak “Sevgililer Günü” kutlamaya kalkanlar, ne zaman farkına varırlar, gerçek sevgiyle hiç tanışmadıklarını, bilinmez.
Her olması gerekeni bir sebebe bağlayanlar, kalplerini sevdiklerine açmak için yalnızca bir günü beklerler ve o günü kutsarlar. Nasıl bir sevgiyse yüreklerindeki; yalnızca tek bir gün ayıracak kadar cimri davranırlar.
Gençler, kendilerini ispatlamak için planlar yaparlar. Hayatlarının “yok olacak bir gün”e mahkûmluklarından habersiz, belki de yalnızlıklarına ağlarlar.
“O büyük gün” dedikleri “Sevgililer Günü” ticaret pazarına döner, ömürsüz tebessümlerle insanlar birbirini tebrik ederler. Herkes kendi çıkarları için bir yol bulur ve olan, yüreklerdeki sevgiye olur.
Hapsolunmuş duygular kalır geriye… Her biten “sevgililer günü”nün ardından akıllanmaz kimse... Kendilerine dönüp bakmazlar… O günden sonra ne değişti, düşünmezler. Sevgileri dolup taştı mı yüreklerinden, yoksa belgelendi mi hissiyâtları? Ne değişmiştir doğan güneşle, ertesi gün?
Ne kalmıştır geriye, çöpe atılmış ambalaj kâğıtlarından başka ellerinde...
Bir Müslüman anlatmalıdır doğruları, yanındaki her bir seven yüreğe…
Bilmelidir herkes, gerçek sevginin ne olduğunu ve sevginin zamandan daha yüce olduğunu…
Bilmelidirler, sevginin çağları, zamanları devirebilecek güçte, ancak bir kristal kadar kırılgan olduğunu…
Ve bilmelidirler, gerçek sevgili, değerini karşılayamayacak fânî dünyada, aslâ bir karşılık beklemez.
Fatma Aladağ