Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
selamün aleyküm, çok güzel bir paylaşım olmuş. rabbim razı olsun bizlerle paylaştığınız için. emeğinize sağlık. selametle kalın.
Sevgi, Allahın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biridir. Allah, insan fıtratını sevmekten ve sevilmekten zevk alacak, dostluktan ve yakınlıktan hoşlanacak şekilde yaratmıştır. Kuran ahlakını yaşayan insanlarla birarada olmak, onlarla dostluğu ve sevgiyi yaşamak ise, iman eden bir insana birçok nimetten çok daha fazla zevk verir. Bu nedenle Allahın sevdiği ve hoşnut olduğu kullarına vadettiği cennet, gerçek sevginin, dostluğun ve yakınlığın sonsuza kadar büyük bir coşku ile yaşanacağı olağanüstü güzellikte bir yerdir. Allahın Kuranda cennet hayatına dair verdiği haberlerde hep neşe, arkadaşlık, sevgi, muhabbet, güzel söz ve huzurdan bahsedilmektedir. Sevgi ve dostluğu engelleyecek her şey cennetteki insanlardan uzak tutulmuştur. Örneğin Allah bir ayette, cennete girecek olan müminlerin kalplerinden kinden ne varsa alındığını bildirmiştir. (Araf Suresi, 43) Kıskançlık, düşmanlık, rekabet, öfke, darılma, alınma gibi sevgiyi ve dostluğu engelleyen bütün kötü özellikler cennetin dışında kalacaktır.
Cennetle müjdelenen Müslümanların önemli özelliklerinden biri, onların dünya hayatındayken de Allahın elçilerini, peygamberlerini ve Allahın rızasına uyan tüm Müslümanları çok sevmeleridir. Kuranda müminler arasındaki bu sevgi ve dostluk bağı şöyle bildirilmektedir:
"Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, Onun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir." (Maide Suresi, 55)
İman edenler Allahın rızasını kazanmak için çaba gösteren tüm salih müminlere yakınlık duyar, onları kendilerine yakın birer dost ve veli edinirler. Her koşulda onlarla birlikte olmaktan büyük zevk alırlar. Bütün Müslümanlara büyük bir vefa ve sadakat ile bağlıdırlar. Bu sevgi, soy, ırk gibi yakınlıklara ya da herhangi bir çıkara dayalı değildir. Paranın, makamın, kültürün ya da maddi değerlerin de hiçbir önemi yoktur. Allahın razı olduğunu umdukları kişiden müminler de razıdır. Kuranın birçok ayetinde müminlerin birbirlerine olan sevgilerinden, bağlılıklarından, merhametlerinden ve düşkünlüklerinden bahsedilmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
"Allahın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allahın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz Onun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar." (Al-i İmran Suresi, 103)
"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allahtan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz." (Hucurat Suresi, 10)
Müminler, iman eden herkesi öz kardeşleri gibi kabul ederler. Bir başka müminin iyiliğini, rahatını sağlamak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar. Müminlerin bu sevgi anlayışı ise ancak imanın ve Kuran ahlakının yaşanması ile kazanılabilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) ise, sevginin ve gerçek sevgiyi yaşayan müminlerin birbirlerine olan bağlılıklarının önemini bir hadisinde şöyle belirtmiştir:
''Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allahın, ruhu (Kuran) adına birbirlerini sevenlerdir. Allaha yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler." (Kütüb-i Sitte, 3345)
İman edenlerin birbirlerine olan bu sevgilerinin asıl kaynağı ise Allaha olan derin sevgileridir. Dünya hayatındaki amaçları Allahın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olan müminler Allah için yaşarlar. Kuranın : ''De ki: ''Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allahındır.'' (Enam Suresi, 162) ayetiyle bildirildiği gibi, yaptıkları her işte, gösterdikleri her tavırda Allahın rızasını kazanmayı hedeflerler. Sahip oldukları her şeyi Allahın hoşnutluğunu kazanmaya adayan müminlerin sevgileri de yine ancak Allah içindir. Allahı tüm sıfatlarıyla tanıyan, Onun gücüne ve büyüklüğüne her an şahit olan, rahmetini, sevgisini ve şefkatini yaşamı boyunca hisseden bir müminin Allah sevgisi, hiçbir sevgiyle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Müminlere karşı olan sevgileri de temeli Allah sevgisine dayandığı ve Allahın rızasını kazanmak amacıyla sevdikleri için aynı şekilde güçlü ve derindir. İman edenlerle yaşadıkları dostluğun, ahirette sonsuza dek süreceğini bilmeleri de bu sevgilerini güçlü ve daimi kılan bir başka nedendir.
Peygamber Efendimiz (sav) hadislerinde müminlerin birbirlerine olan sevgilerinin Allah rızası için olduğunu şöyle hatırlatmıştır:
Hz. Ebû Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: ''Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: ''Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir (sevmemektir).'' (Kütüb-i Sitte, 10. cilt, s.140; Ebû Dâvud, Sünnet 3, 4599)
''İman bağlarının en sağlamı Allah için dostluk, Allah için düşmanlık, Allah için sevgidir.'' (Kütüb-i Sitte, 10. cilt, s.141)
Allahı çok seven, Allahtan korkan, Onun kendisinden hoşnut olması için samimi bir gayret gösteren müminler, dünyaya güzellik kazandıran hayırlı insanlardır. Bu üstün ahlakları dolayısıyla Allahın yarattıklarını da sever, onlara karşı şefkat ve merhamet duyar, onları korumak, onlara hayır ve güzellik getirmek isterler. Allah, müminlerin kalplerindeki imanlarından, Allah korkularından kaynaklanan bu güzel sevgiye ve Rabbimize olan içten bağlılıklarına karşılık, onları sevginin ve sadakatin en güzel mekanı olan cennetle ödüllendireceğini müjdelemiştir.
İman edenlerin birbirlerine; Allahı ve müminleri sevmenin önemini hatırlatmaları önemli bir ibadettir. Her mümin cennet sevgisini dünyadayken yaşamaya çalışmalı, tek dost ve veli olan Rabbimize ve müminlere sevgi ve vefa ile bağlanmalıdır.
selamün aleyküm, çok güzel bir paylaşım olmuş. rabbim razı olsun bizlerle paylaştığınız için. emeğinize sağlık. selametle kalın.
Sevgi, Allahın insanlara verdiği en büyük nimetlerden biridir. Allah, insan fıtratını sevmekten ve sevilmekten zevk alacak, dostluktan ve yakınlıktan hoşlanacak şekilde yaratmıştır. Kuran ahlakını yaşayan insanlarla birarada olmak, onlarla dostluğu ve sevgiyi yaşamak ise, iman eden bir insana birçok nimetten çok daha fazla zevk verir. Bu nedenle Allahın sevdiği ve hoşnut olduğu kullarına vadettiği cennet, gerçek sevginin, dostluğun ve yakınlığın sonsuza kadar büyük bir coşku ile yaşanacağı olağanüstü güzellikte bir yerdir. Allahın Kuranda cennet hayatına dair verdiği haberlerde hep neşe, arkadaşlık, sevgi, muhabbet, güzel söz ve huzurdan bahsedilmektedir. Sevgi ve dostluğu engelleyecek her şey cennetteki insanlardan uzak tutulmuştur. Örneğin Allah bir ayette, cennete girecek olan müminlerin kalplerinden kinden ne varsa alındığını bildirmiştir. (Araf Suresi, 43) Kıskançlık, düşmanlık, rekabet, öfke, darılma, alınma gibi sevgiyi ve dostluğu engelleyen bütün kötü özellikler cennetin dışında kalacaktır.
Cennetle müjdelenen Müslümanların önemli özelliklerinden biri, onların dünya hayatındayken de Allahın elçilerini, peygamberlerini ve Allahın rızasına uyan tüm Müslümanları çok sevmeleridir. Kuranda müminler arasındaki bu sevgi ve dostluk bağı şöyle bildirilmektedir:
"Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, Onun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir." (Maide Suresi, 55)
İman edenler Allahın rızasını kazanmak için çaba gösteren tüm salih müminlere yakınlık duyar, onları kendilerine yakın birer dost ve veli edinirler. Her koşulda onlarla birlikte olmaktan büyük zevk alırlar. Bütün Müslümanlara büyük bir vefa ve sadakat ile bağlıdırlar. Bu sevgi, soy, ırk gibi yakınlıklara ya da herhangi bir çıkara dayalı değildir. Paranın, makamın, kültürün ya da maddi değerlerin de hiçbir önemi yoktur. Allahın razı olduğunu umdukları kişiden müminler de razıdır. Kuranın birçok ayetinde müminlerin birbirlerine olan sevgilerinden, bağlılıklarından, merhametlerinden ve düşkünlüklerinden bahsedilmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:
"Allahın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allahın sizin üzenizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz Onun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar." (Al-i İmran Suresi, 103)
"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allahtan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz." (Hucurat Suresi, 10)
Müminler, iman eden herkesi öz kardeşleri gibi kabul ederler. Bir başka müminin iyiliğini, rahatını sağlamak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar. Müminlerin bu sevgi anlayışı ise ancak imanın ve Kuran ahlakının yaşanması ile kazanılabilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) ise, sevginin ve gerçek sevgiyi yaşayan müminlerin birbirlerine olan bağlılıklarının önemini bir hadisinde şöyle belirtmiştir:
''Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allahın, ruhu (Kuran) adına birbirlerini sevenlerdir. Allaha yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler." (Kütüb-i Sitte, 3345)
İman edenlerin birbirlerine olan bu sevgilerinin asıl kaynağı ise Allaha olan derin sevgileridir. Dünya hayatındaki amaçları Allahın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olan müminler Allah için yaşarlar. Kuranın : ''De ki: ''Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allahındır.'' (Enam Suresi, 162) ayetiyle bildirildiği gibi, yaptıkları her işte, gösterdikleri her tavırda Allahın rızasını kazanmayı hedeflerler. Sahip oldukları her şeyi Allahın hoşnutluğunu kazanmaya adayan müminlerin sevgileri de yine ancak Allah içindir. Allahı tüm sıfatlarıyla tanıyan, Onun gücüne ve büyüklüğüne her an şahit olan, rahmetini, sevgisini ve şefkatini yaşamı boyunca hisseden bir müminin Allah sevgisi, hiçbir sevgiyle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Müminlere karşı olan sevgileri de temeli Allah sevgisine dayandığı ve Allahın rızasını kazanmak amacıyla sevdikleri için aynı şekilde güçlü ve derindir. İman edenlerle yaşadıkları dostluğun, ahirette sonsuza dek süreceğini bilmeleri de bu sevgilerini güçlü ve daimi kılan bir başka nedendir.
Peygamber Efendimiz (sav) hadislerinde müminlerin birbirlerine olan sevgilerinin Allah rızası için olduğunu şöyle hatırlatmıştır:
Hz. Ebû Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: ''Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: ''Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir (sevmemektir).'' (Kütüb-i Sitte, 10. cilt, s.140; Ebû Dâvud, Sünnet 3, 4599)
''İman bağlarının en sağlamı Allah için dostluk, Allah için düşmanlık, Allah için sevgidir.'' (Kütüb-i Sitte, 10. cilt, s.141)
Allahı çok seven, Allahtan korkan, Onun kendisinden hoşnut olması için samimi bir gayret gösteren müminler, dünyaya güzellik kazandıran hayırlı insanlardır. Bu üstün ahlakları dolayısıyla Allahın yarattıklarını da sever, onlara karşı şefkat ve merhamet duyar, onları korumak, onlara hayır ve güzellik getirmek isterler. Allah, müminlerin kalplerindeki imanlarından, Allah korkularından kaynaklanan bu güzel sevgiye ve Rabbimize olan içten bağlılıklarına karşılık, onları sevginin ve sadakatin en güzel mekanı olan cennetle ödüllendireceğini müjdelemiştir.
İman edenlerin birbirlerine; Allahı ve müminleri sevmenin önemini hatırlatmaları önemli bir ibadettir. Her mümin cennet sevgisini dünyadayken yaşamaya çalışmalı, tek dost ve veli olan Rabbimize ve müminlere sevgi ve vefa ile bağlanmalıdır.