Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
SERVETTEN ŞIMARIP AZANLAR
Mal ve servetin verdiği güçle şımarıp azmak, Kur'ân'ın vurguladığı büyük bir sapıklıktır. Toplumlarda mal ve servet, iman etmemiş küçük bir azınlıkta toplandığında, halkın çoğu horlanarak sömürülüyor. Böylece ekonomik sıkıntı içinde kıvrananlarda, ezenlere karşı nefret ve kin duyguları hat safhaya ulaşmakta, o topluluk da patlamaya hazır bir bomba haline dönüşmektedir. Ezilenlerle ezenlerin mücadelesi çağlar boyu sürmüş ve bir Evrensel Yasa olarak da, Cenâbı Allah'ın yardımı ile ezilen inançlıların ezen inançsızlara karşı zaferi ile sonuçlanmaktadır. Bu insanların yaratılışı icabı olgunlaşmasının gereğidir. Milletler; inançlı adil bir yönetim ile yükselme devirleri yaşamışlar, ancak servet ve bolluk ile şımarıp azarak da çökmüşlerdir.
ALLAH, ŞIMARIP AZANLARI SEVMEZ
4/36: ... Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.
13/26: Allah, dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar geçici Dünya hayatı ile şımardılar...
Allahü Teâlâ; rızkı yani mal ve serveti, kendi katından bir oluş sırrı olarak, dilediğine daha çok ve dilediğine daha az verir. İnsanlar sınavdadır; bunun için rızkı az verilenler sabretmeli, çok verilenler de hayır işleri yaparak infak ve zekat ibadetleri ile bu rızkın bir bölümünü muhtaç ve yoksullara aktarmalıdır. İman etmeyenler, bu serveti kendisinin kazandığını zannederek kibirlenirler, şımardıkça şımarırlar ve azdıkça azarlar. Kur'ân, böylelerini ikaz ediyor : Şımarmayın! Çünkü Allah şımarıkları sevmez ve onları sonsuz rahmetinden mahrum bırakarak cezalandırır.
SERVETTEN ŞIMARAN KÂRÛN’UN HİKÂYESİ
28/76-77: Kârûn; Mûsa'nın topluluğundandı, onlara karşı kibirlenip azgınlık yaptı. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak kuvvetli bir gurubu bile zorluyordu. O vakit kavmi ona şöyle demişti: " Şımarma! Çünkü Allah, şımarıkları sevmez... Allah'ın sana iyi ve cömert olduğu gibi sen de iyi ve cömert ol... "
28/78-80: Kârûn dedi ki: " Bu mal bana ilmim sayesinde verildi. " O bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile yok etmiştir... Kârûn, süsü-püsü içinde toplumun karşısına çıktı. İğreti Dünya Hayatı'nı arzu edenler şöyle dedi: " Ne olurdu şu Kârûn'a verilen gibi bizim de olsa! Gerçekten o çok talihli bir adam. "Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: " Yazıklar olsun size! İman edip barışa yönelik iyi iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ona ancak sabredenler kavuşturulur." dediler.
28/81-82: Nihayet Biz; Kârûn'u da, sarayını da yere geçirdik... Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler ise, ertesi sabah şöyle diyorlardı: " Vah! Demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletiyor, dilediğinin rızkını da kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, bizi de yerin dibine batırmıştı. Demekki inkârcılar asla kurtuluş bulmazlar. "
Kur'ân Kârûn kıssası ile; iman etmeyip geçici Dünya nimetlerini tanrı edinen, ebedî yaşam olan Ahiret Yurdu'nu hiç düşünmeyen, mal ve servetiyle kibirlenerek azanların tipik temsilcisi Kârûn'u anlatıyor. Cenâbı Allah'ın lütfettiği bu servet bolluğunu; kendi ilmi ve çalışması ile kazandığını zannederek azan, mallarının bir bölümünde yoksulların hakkı olduğunu ve onlara vermesi gerektiğini anlayamayan, nefsinin kötü hırs ve isteklerinin esiri olarak Yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, çalışmalarında insanların iyiliği ve mutluluğunu esas almayan Kârûn, neticede mal ve servetiyle birlikte yok edilmişti.
__________________
Mal ve servetin verdiği güçle şımarıp azmak, Kur'ân'ın vurguladığı büyük bir sapıklıktır. Toplumlarda mal ve servet, iman etmemiş küçük bir azınlıkta toplandığında, halkın çoğu horlanarak sömürülüyor. Böylece ekonomik sıkıntı içinde kıvrananlarda, ezenlere karşı nefret ve kin duyguları hat safhaya ulaşmakta, o topluluk da patlamaya hazır bir bomba haline dönüşmektedir. Ezilenlerle ezenlerin mücadelesi çağlar boyu sürmüş ve bir Evrensel Yasa olarak da, Cenâbı Allah'ın yardımı ile ezilen inançlıların ezen inançsızlara karşı zaferi ile sonuçlanmaktadır. Bu insanların yaratılışı icabı olgunlaşmasının gereğidir. Milletler; inançlı adil bir yönetim ile yükselme devirleri yaşamışlar, ancak servet ve bolluk ile şımarıp azarak da çökmüşlerdir.
ALLAH, ŞIMARIP AZANLARI SEVMEZ
4/36: ... Allah, kasılıp böbürlenen şımarıkları sevmez.
13/26: Allah, dilediğine rızkını bollaştırır da daraltır da. Onlar geçici Dünya hayatı ile şımardılar...
Allahü Teâlâ; rızkı yani mal ve serveti, kendi katından bir oluş sırrı olarak, dilediğine daha çok ve dilediğine daha az verir. İnsanlar sınavdadır; bunun için rızkı az verilenler sabretmeli, çok verilenler de hayır işleri yaparak infak ve zekat ibadetleri ile bu rızkın bir bölümünü muhtaç ve yoksullara aktarmalıdır. İman etmeyenler, bu serveti kendisinin kazandığını zannederek kibirlenirler, şımardıkça şımarırlar ve azdıkça azarlar. Kur'ân, böylelerini ikaz ediyor : Şımarmayın! Çünkü Allah şımarıkları sevmez ve onları sonsuz rahmetinden mahrum bırakarak cezalandırır.
SERVETTEN ŞIMARAN KÂRÛN’UN HİKÂYESİ
28/76-77: Kârûn; Mûsa'nın topluluğundandı, onlara karşı kibirlenip azgınlık yaptı. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak kuvvetli bir gurubu bile zorluyordu. O vakit kavmi ona şöyle demişti: " Şımarma! Çünkü Allah, şımarıkları sevmez... Allah'ın sana iyi ve cömert olduğu gibi sen de iyi ve cömert ol... "
28/78-80: Kârûn dedi ki: " Bu mal bana ilmim sayesinde verildi. " O bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile yok etmiştir... Kârûn, süsü-püsü içinde toplumun karşısına çıktı. İğreti Dünya Hayatı'nı arzu edenler şöyle dedi: " Ne olurdu şu Kârûn'a verilen gibi bizim de olsa! Gerçekten o çok talihli bir adam. "Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: " Yazıklar olsun size! İman edip barışa yönelik iyi iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ona ancak sabredenler kavuşturulur." dediler.
28/81-82: Nihayet Biz; Kârûn'u da, sarayını da yere geçirdik... Daha dün onun yerinde olmayı arzu edenler ise, ertesi sabah şöyle diyorlardı: " Vah! Demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletiyor, dilediğinin rızkını da kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, bizi de yerin dibine batırmıştı. Demekki inkârcılar asla kurtuluş bulmazlar. "
Kur'ân Kârûn kıssası ile; iman etmeyip geçici Dünya nimetlerini tanrı edinen, ebedî yaşam olan Ahiret Yurdu'nu hiç düşünmeyen, mal ve servetiyle kibirlenerek azanların tipik temsilcisi Kârûn'u anlatıyor. Cenâbı Allah'ın lütfettiği bu servet bolluğunu; kendi ilmi ve çalışması ile kazandığını zannederek azan, mallarının bir bölümünde yoksulların hakkı olduğunu ve onlara vermesi gerektiğini anlayamayan, nefsinin kötü hırs ve isteklerinin esiri olarak Yeryüzünde bozgunculuk çıkaran, çalışmalarında insanların iyiliği ve mutluluğunu esas almayan Kârûn, neticede mal ve servetiyle birlikte yok edilmişti.
__________________