hafiz mehmet
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 27 Ocak 2007
- Mesajlar
- 483
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Kainatın Efendisine...
Seni hayal etmek bile bu kadar mutlu eder mi insanı?
Ya ruh inceliğimizin şahitleri olan, meleklerin kulaklarındaki küpelerden daha değerli olan o
gözyaşlarımızı Senin için sarfetmek...
Ağyara dökülürken o inci tanelerinin
ızdırap vermesi, ama asıl hakiki sahibine atfedince sonsuz güzelliklere gark olması...
Her şey Senin varlığınla alâkadar olunca ehemmiyet kazanıyor.
Bütün varlık Sana hasret Efendim,
Senin getirdiğin o nurlu çağı özlüyor.
Öyle ki,dünyanın ikindi vakti en saadetli asırdı.
Çünkü kainat yaratılış sebebini tanımıştı.
Bütün varlık Sana aşık olmuş, esfel-i safilinden
âlâ-yı illiyyine çıkmıştı.
Ay Senin aşkından dolayı ikiye bölünmüştü.
Yılan, Hazreti Ebu Bekiri
ısırmak zorunda kalmıştı, sırf Seni görebilmek için...
Bir ağaç kütüğü inim inim inleyerek ağlıyordu
ve hasretle kopan bir taş,
Sana bir kez olsun dokunabilmek için o mübarek dişine çarpmıştı.
Şimdi biz de Seni özlüyoruz ya Rasûl!
Olur ya, bir gün gelirsin diye boş bir seccadeye gül koyuyoruz;
öyle ki, o gül bile
Seni orada beklerken sararıp soluyor.
Biz bir gül kadar bile olamadık Ya Rasûl!
Bunca günahımıza rağmen yine de, rüyada bile olsa teşrif eder misin?
Günahlarla kirlenen kalbimizi temizler misin Ya Rasûl?
Bizler burada Sana müştak seyircileriz.
Hepimiz ayrı ayrı fıtratlarda
yaratıldık.
Büyük kova-küçük kova misali,
Senin aşkını istidadımıza göre
dolduruyoruz.
Hakiki erenler, büyük kovalara sevgi kaselerini daldırırlarken, yolda kalmışlar
veya Senin sevgini tam derk edememişler küçük kovalara daldırıyorlar.
Bizler bu dünyada olmasa da,
Cennette Senin o mübarek gül cemalini göreceğimizin
ümidi içerisindeyiz.
Belki de Sen "Bu güzelliğe sizin kalbiniz dayanmaz,
olduğunuz yerde düşüp kalırsınız" düşüncesiye, yüzünü nazlı bir gelin edasıyla
saklıyorsun.
Ne kadar da düşüncelisin!
Bizler de, bunları düşünürken sadece Hak rızasına ve sana kilitleniyoruz.
Yaptığımız salih amellerde, bizim Seni zahiri olarak göremediğimizi ama Senin
her an bizi gördüğünü hissederek on sekiz bin aleme Seni sevdiğimizi haykırıyoruz.
Bu haykırışın içinde dönüp bir anlık kendimize baktığımız zaman Hazreti Sevban
(radiyu anh) gibi korkuyoruz.
Cennete gitsek bile aşağı mertebelerde
takılıp kalacağız diye, ama hemen ardından Senin ruhlara hayat üfleyen elmas,
yakut, pırlanta sözlerin çınlıyor kulaklarımızda:
"Kişi sevdiğiyle beraberdir"
Bizler istidadımız nisbetinde Seni çok seviyoruz ve inanıyoruz ki, Sen de bizleri çok seviyorsun.
Sevmesen gözyaşlarına boğulur muydun?
Günahlarımız dağlar cesametinde ama Senin o engin sevgi denizinde, bizim
günahlarımız sadece bir damla hükmünde kalır.
Şimdi Ya Rasûl, ölü ruhlarımızı diriltip yine sevgi şerbetiyle imdadımıza koşar mısın?
Kanayan manevi yaralarımıza merhem sürer misin?
Ve bir gün, rüyada bile olsa, O nazlı yüzünü gösterir misin?
Binlerce Salat, binlerce selam, ağaçların yaprakları adedince, denizlerin
köpükleri adedince ve yağmur katrelerinin miktarınca
Senin üzerine olsun
Ey ALLÂH''ın Habibi!...

Seni hayal etmek bile bu kadar mutlu eder mi insanı?
Ya ruh inceliğimizin şahitleri olan, meleklerin kulaklarındaki küpelerden daha değerli olan o
gözyaşlarımızı Senin için sarfetmek...
Ağyara dökülürken o inci tanelerinin
ızdırap vermesi, ama asıl hakiki sahibine atfedince sonsuz güzelliklere gark olması...
Her şey Senin varlığınla alâkadar olunca ehemmiyet kazanıyor.
Bütün varlık Sana hasret Efendim,
Senin getirdiğin o nurlu çağı özlüyor.
Öyle ki,dünyanın ikindi vakti en saadetli asırdı.
Çünkü kainat yaratılış sebebini tanımıştı.
Bütün varlık Sana aşık olmuş, esfel-i safilinden
âlâ-yı illiyyine çıkmıştı.
Ay Senin aşkından dolayı ikiye bölünmüştü.
Yılan, Hazreti Ebu Bekiri
ısırmak zorunda kalmıştı, sırf Seni görebilmek için...
Bir ağaç kütüğü inim inim inleyerek ağlıyordu
ve hasretle kopan bir taş,
Sana bir kez olsun dokunabilmek için o mübarek dişine çarpmıştı.
Şimdi biz de Seni özlüyoruz ya Rasûl!
Olur ya, bir gün gelirsin diye boş bir seccadeye gül koyuyoruz;
öyle ki, o gül bile
Seni orada beklerken sararıp soluyor.
Biz bir gül kadar bile olamadık Ya Rasûl!
Bunca günahımıza rağmen yine de, rüyada bile olsa teşrif eder misin?
Günahlarla kirlenen kalbimizi temizler misin Ya Rasûl?
Bizler burada Sana müştak seyircileriz.
Hepimiz ayrı ayrı fıtratlarda
yaratıldık.
Büyük kova-küçük kova misali,
Senin aşkını istidadımıza göre
dolduruyoruz.
Hakiki erenler, büyük kovalara sevgi kaselerini daldırırlarken, yolda kalmışlar
veya Senin sevgini tam derk edememişler küçük kovalara daldırıyorlar.
Bizler bu dünyada olmasa da,
Cennette Senin o mübarek gül cemalini göreceğimizin
ümidi içerisindeyiz.
Belki de Sen "Bu güzelliğe sizin kalbiniz dayanmaz,
olduğunuz yerde düşüp kalırsınız" düşüncesiye, yüzünü nazlı bir gelin edasıyla
saklıyorsun.
Ne kadar da düşüncelisin!
Bizler de, bunları düşünürken sadece Hak rızasına ve sana kilitleniyoruz.
Yaptığımız salih amellerde, bizim Seni zahiri olarak göremediğimizi ama Senin
her an bizi gördüğünü hissederek on sekiz bin aleme Seni sevdiğimizi haykırıyoruz.
Bu haykırışın içinde dönüp bir anlık kendimize baktığımız zaman Hazreti Sevban
(radiyu anh) gibi korkuyoruz.
Cennete gitsek bile aşağı mertebelerde
takılıp kalacağız diye, ama hemen ardından Senin ruhlara hayat üfleyen elmas,
yakut, pırlanta sözlerin çınlıyor kulaklarımızda:
"Kişi sevdiğiyle beraberdir"
Bizler istidadımız nisbetinde Seni çok seviyoruz ve inanıyoruz ki, Sen de bizleri çok seviyorsun.
Sevmesen gözyaşlarına boğulur muydun?
Günahlarımız dağlar cesametinde ama Senin o engin sevgi denizinde, bizim
günahlarımız sadece bir damla hükmünde kalır.
Şimdi Ya Rasûl, ölü ruhlarımızı diriltip yine sevgi şerbetiyle imdadımıza koşar mısın?
Kanayan manevi yaralarımıza merhem sürer misin?
Ve bir gün, rüyada bile olsa, O nazlı yüzünü gösterir misin?
Binlerce Salat, binlerce selam, ağaçların yaprakları adedince, denizlerin
köpükleri adedince ve yağmur katrelerinin miktarınca
Senin üzerine olsun
Ey ALLÂH''ın Habibi!...
