Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Seni Çoook Çok Seviyorum (2 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Sen Aşığın tek şifası
Sen gönlümün Aşk sefası
Sen Rahman’ın Mustafa’sı
Seni çoook seviyorum
Seni çoook seviyorum

Hemde çooooooooooook SEVİYORUZ.
Yüreğine sağlık kardeşim,yine coşturdun bizi.


Sizin de yüreğinize sağlık kardeşim.
Rabbimiz bizleri Hz.Muhammed Peygamber Efendimize layık ümmet eylesin.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Resulullah’ın (sav) en üstün ahlaki güzelliklerinden birisi de affedici ve bağışlayıcı olmasıdır.


 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Cenâb–ı Hakk’ın (cc) insanı yaratmasındaki gaye, kendini ona tanıtmaktır. İnsanın da gayesi; hem Allah’ın (cc) emri olduğu için, hem nimetlere şükür babından, hem de bizzat kendi kurtuluşuna giden tek yol olduğu için Allah’a (cc) kayıtsız şartsız kul olmaktır.


İnsanlık tarihi boyunca gelmiş geçmiş yüzbinlerce peygamber, hesabı rakamlarla ifade edilemeyecek kadar çok sayıda velî ve mürşid, hep insanları Allah’a (cc) götürmek ve onların kul olmalarını sağlamak için çalışmışlardır.

Cenâb–ı Hak (cc) âdeti gereği, her fiile bir sebep halketmiştir; insanların irşadı ve hidayeti için de peygamberlerini ve velîlerini vesîle kılmıştır. Ancak burada şu noktayı aydınlatmak gerekir:
İnsan, Allah’a (cc) kul olma yolunda ne kadar çaba sarfederse etsin, emir ve yasakları ne derece hassasiyetle gözetirse gözetsin; nihaî kurtuluşu Cenâb–ı Hakk’ın (cc) rahmetinin tecellisine bağlıdır. Peygamber (sav): “Amellerinizde mu’tedil olunuz, doğru olunuz ve biliniz ki, sizden hiçbir kimse (yalnız) ameli ile kurtulmuş olmayacaktır!” buyurdu. Ashab: “Sen de mi yâ Resûlallah” diye sordular. Peygamber (sav): “Ben de; ancak Allah (cc), rahmet ve fadlı ile beni ihata ederse.” buyurdu.
 

Su-Eda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2009
Mesajlar
5,725
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
39
Rahman c.c. razı olsun İnşallah..

Rahman c.c. razı olsun İnşallah..

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
İnsanı iyiliğe, güzel ahlâka, ibadete ve her türlü hayra sevk eden en önemli âmil muhabbetullahtır (Allah sevgisi). Muhabbetullah hakkında bazı ayetler şu şekildedir:

“Allah onları, onlar da Allah’ı severler” (Maide: 56).
“İman edenlerin Allah’a sevgisi ise sağlamdır” (Bakara Süresi: 165).

Allah sevgisi, imanın kemal derecesidir. Peygamberimiz “Allah ve Resulü, kişiye başkalarından daha sevimli olmadıkça, iman etmiş olmaz” (Buharî–Müslîm) buyurmuştur.

Muhabbetullah yoluyla kul, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanır ve güzel vasıflarla donanır. İbadet bu gibi insanlar için bir vazife değil, zevk ve huzur vesilesidir. Sabır, şükür, kanaat, merhamet, tevazu, tevekkül, rıza vb. bütün ahlâkî faziletler bu kimselerin hâli olur. Çile ve meşakkatlere sabreder ve Allah’ın hükmüne rıza gösterir.
Kaza ve kadere rıza göstermek Allah sevgisinin en bâriz işaretlerindendir. Bu kimseler hakkında Cenab–ı Hak, “Allah onlardan razıdır, onlar da Allah’tan razıdırlar” (Beyyine: 8) buyurmuştur.
Allah sevgisinin diğer bir işareti de O’nun Resulü Hz. Muhammed’i (sav) sevmek ve O’na muhabbet beslemektir.
Bedevî’nin biri Resul–i Ekrem’e gelerek kıyametin ne zaman kopacağını sorduğunda Resulûllah, “Kıyamet için ne hazırladın?” diye sorar. Bedevî, “Öyle fazla namaz kılmış ve oruç tutmuş değilim ancak Allah ve Resulü’nü severim” der. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Kişi sevdiği ile beraberdir” (Buharî–Müslîm) buyurmuştur.

Yine bu mânâdaki bir hadis–i şerif şu şekildedir:
“Allah–ü Teala’nın size verdiği sayısız nimetler için O’nu seviniz. Beni de Allah sevdiği için seviniz” (Tirmîzî). Allah’ın Resulü, sevgilisi ve dostu olduğu için Resulûllah (sav)’i sevmek de bir ibadettir; ayrıca muhabbetullahın dabir gereğidir.

Kulun Allah sevgisine ulaşmasının ve muhabbetullahı hâl edinmesinin yolu farzları yerine getirmek ve nafile ibadetlere devam etmektir.

Nitekim bir Hadis–i Kudsî’de Cenab-ı Allah (cc):
“Kulum nafile ibadetlerle durmadan bana yaklaşır. Ve Ben de onu severim. Onu sevdiğim zaman, işiten kulağı, gören gözü ve konuşan dili olurum” buyurmuştur (Buharî).

Bu itibarla ibadetler, kulu Allah’a taşıyan birer Burak hükmündedir. Allah’ın kulunu, kulun da Allah’ı sevmesinin, insanın muhabbeti hâl edinebilmesinin ve ömrünü bu şekilde geçirmesinin yegâne yolu bilhassa nafile ibadetlere devam etmekten geçer.
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Affedici Yüce Bir Peygamber

Resulullah’ın (sav) en üstün ahlaki güzelliklerinden birisi de affedici ve bağışlayıcı olmasıdır.

Peygamberimiz kendi yakınlarına ve Sahabîlerine devamlı merhametli olduğu gibi, kimi durumlarda düşmanlarını da bağışlamış, suçlarını affetmiş, sonunda da pekçoğunun iman etmesine vesile olmuştur.

Peygamberimiz kalabalık ordusuyla Mekke’nin fethi için yola çıktığı, Mekke’ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu çaresiz kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı. Fakat Peygamberimiz imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım affetme büyüklüğünü ilan etmiştir.

Zaten Rabbi de kendisine böyle tavsiye etmiyor muydu? “Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir.” (Araf Sûresi, 199.)
Peygamberimizin Mekke’yi fethe çıkan ordusunun şehre yaklaştığını öğrenen Mekke müşriklerinin içini bir korku sardı. Mekke’nin eski reisi Ebû Süfyan yanına iki kişi daha alarak ordu hakkında bilgi edinmek istedi. Ancak yolda giderken Müslüman askerleri tarafından yakalandı. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas ellerinden alarak onu Peygamberimizin huzuruna getirdi.

Ebû Süfyan, Hicretten önce Peygamberimize Mekke’de bulunduğu süre içinde her türlü işkence ve eziyeti yapmaktan geri kalmamıştı. Medine’ye hicretinden sonra da onu rahat bırakmadı. Peygamberimize karşı yapılan bütün düşmanca hareketlerin başında o bulunuyordu.
Kureyş’in başına geçerek müşrikleri devamlı Müslümanların aleyhine geçiriyor, ordu kurarak savaşa hazırlıyordu. Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusunda başkumandandı. Bu savaşlarda pekçok Müslümanın kanını dökmüştü.

İşte böyle bir müşrik reisi Peygamberimizin karargâhına getirildi. Bir gece bekledikten sonra da İslâmı kabul etti. Peygamberimiz kendisine yaraşan büyüklüğü gösterdi. Onu affetti. Bununla da kalmayarak, ona bazı imtiyazlar verdi. “Ebû Süfyan’ın evine kim girerse güvendedir” dedi. Peygamber ordusu Mekke’ye girince, İslâm safına giren pekçok insan bulunuyordu. Ebû Süfyan’ın hanımı Hind de Kureyş kadınlarıyla birlikte yüzü örtülü olarak Peygamberimizin huzuruna geldi. Müslüman olarak affını diledi. Peygamberimiz onu tanımıştı. Fakat belli etmedi. Peygamberimiz af kapısını ona da açtı. Yaptıklarını hiç yüzüne vurmadan affetti. Samimi itirafları üzerine onu da bağışladı.
Peygamberimiz kalabalık ordusuyla Mekke’nin fethi için yola çıktığı, Mekke’ye yaklaştığı ve şehre girdiği sırada, düşmanlarının pekçoğu çaresiz kalarak eline düşmüş, zelil bir vaziyette önüne yığılmışlardı. Fakat Peygamberimiz imkânı olduğu, gücü yettiği halde, rahmet Peygamberi olduğunu bir sefer daha göstermiş, düşmanlarım affetme büyüklüğünü ilan etmiştir.

Zaten Rabbi de kendisine böyle tavsiye etmiyor muydu? “Kolaylık göster, affa sarıl, iyiliği tavsiye et, cahillerden de yüz çevir.” (Araf Sûresi, 199.)
Peygamberimizin Mekke’yi fethe çıkan ordusunun şehre yaklaştığını öğrenen Mekke müşriklerinin içini bir korku sardı. Mekke’nin eski reisi Ebû Süfyan yanına iki kişi daha alarak ordu hakkında bilgi edinmek istedi. Ancak yolda giderken Müslüman askerleri tarafından yakalandı. Peygamberimizin amcası Hz. Abbas ellerinden alarak onu Peygamberimizin huzuruna getirdi.

Ebû Süfyan, Hicretten önce Peygamberimize Mekke’de bulunduğu süre içinde her türlü işkence ve eziyeti yapmaktan geri kalmamıştı. Medine’ye hicretinden sonra da onu rahat bırakmadı. Peygamberimize karşı yapılan bütün düşmanca hareketlerin başında o bulunuyordu.

Kureyş’in başına geçerek müşrikleri devamlı Müslümanların aleyhine geçiriyor, ordu kurarak savaşa hazırlıyordu. Uhud ve Hendek savaşlarında müşrik ordusunda başkumandandı. Bu savaşlarda pekçok Müslümanın kanını dökmüştü.
İşte böyle bir müşrik reisi Peygamberimizin karargâhına getirildi. Bir gece bekledikten sonra da İslâmı kabul etti. Peygamberimiz kendisine yaraşan büyüklüğü gösterdi. Onu affetti. Bununla da kalmayarak, ona bazı imtiyazlar verdi. “Ebû Süfyan’ın evine kim girerse güvendedir” dedi. Peygamber ordusu Mekke’ye girince, İslâm safına giren pekçok insan bulunuyordu. Ebû Süfyan’ın hanımı Hind de Kureyş kadınlarıyla birlikte yüzü örtülü olarak Peygamberimizin huzuruna geldi. Müslüman olarak affını diledi.

Peygamberimiz onu tanımıştı. Fakat belli etmedi. Peygamberimiz af kapısını ona da açtı. Yaptıklarını hiç yüzüne vurmadan affetti. Samimi itirafları üzerine onu da bağışladı.


Alıntı: Mesaj Haber
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt