ibrâhim Havvâs anlatıyor. Bir gün Likam dağında idim. Bir nar ağacı gördüm ve canım çekti. Bir nar kopardım ve tadına baktım. Nar pek ekşiydi. Narı yere attım ve yoluma devam ettim. Az ileride birini gördüm. Yere serilmiş ve üzerine arılar üşüşmüştü. Adama, "Selâmun aleyküm" dedim. "Ve aleykümselam ya İbrâhim" diye karşılık verdi. "Beni nereden tanıdın" diye sordum. Şöyle dedi: "Kim
'ı bilirse ona hiçbir şey gizli kalmaz". Ona dedim ki,
(c.c.) ile aranın iyi olduğunu görüyorum. Ondan seni bu arılardan kurtarmasını istemedin mi? deyince bana şu cevabı verdi: "Ben de senin
(c.c.) ile aranın iyi olduğunu görüyorum. Ondan seninarı yeme isteğinden kurtarmasını istemedin mi? İnsanın nara olan düşkünlüğünden dolayı cezaı âhirette verilir. Oysa arı sokmasının cezasını insan bu dğnyada kısa bir süre için çeker. Arı sokması, insanın bedenini incitir. Fakat şehvet iğneleri kalbi yaralar." Bu söz üzerine o adamı bıraktım ve oradan uzaklaştım.


