Gülüşü Yaralı
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 6 Şub 2008
- Mesajlar
- 5,741
- Tepki puanı
- 3
- Puanları
- 0
- Yaş
- 40
- Konum
- ha bura :)
- Web Sitesi
- www.facebook.com
Şehitler Ölmez
27/12/2008
Yüreğim yanıyor... Şu ana kadar yazmış olduğum yazıların en zor olanının kelimelerini satırlara dökerken, -çaresizliğimin isyanı içersinde- duygularım bir başka hal alıyor. O hain pusuda yaşanmış dramı resmederken hayalimde dimağlara sığmayan bir gerçekliğin acziyle kelimeler çaresiz ben çaresiz. Kader deyip geçmek, Vatan sağ olsun deyip geçmek…
Türk ırkının kabülleniş erdemi; tarihimiz boyunca düşmanlarımız tarafından anlaşılamamış fedakarlık mertebesi olsa bile, pisi pisine verilen canların isyanını içimden atamıyorum. Vatanın bir karış toprağını feda etmemek için kanlarımızla sulanmış toprakların her santiminde mertçe izler bırakmış bir atanın evladı olarak bu kalleşliği içime sindiremiyorum. Dün yine toprağa gencecik fidanların kanı düşmüştü..!
Anaların bağırları yanarken, yine vatan sağ olsundu. Dün kan toprağa düşerken yine gözlerden yaşlar süzüldü, yine katillere lanetler okundu, beddualar edildi... Anaların ve gelinlerin yüreklerinde ise sızıdan da öte bir şey vardı. Evet, onların yürekleri kanamıştı... kahbe kurşun civanmertleri şehit ederken, analarının yüreklerinde de görünmeyen kanlar akıtmıştı. Artık anacığın oğlu yoktu zahirde.
Hayır… hayır…Onlar ölmediler….
”Allah yolunda ölenlere ölü demeyiniz,bilakis onlar dirilerdir”
Ayet’inin şehadetinde verdikleri çanlarıyla, onlar cennetin en yüksek mertebesinden nasiplenenlerdir.
Ya bizler!!! Aslında yaşarken ölenler bizleriz. Susanları, konuşması gerektiği halde susanları görürüz. Konuşanların her konuştuğunda, kekeleyenlerin her kekelediğinde ve susanlar her sustuğunda bizler yeniden vurulur yeniden ölürüz.
Manşetlerin sütün sütun kapladığı şehit yazılarının yavaş yavaş sessizliğe bürünüşüne tanık olurken, küçük sütunlara dönüşen haberlerle unutulmuşluğun kaçınılmaz tekrarına boyun bükeriz. Taa ki bir daha ki felaket anımıza kadar kabuğuna çekilmiş vicdanımız gözyaşlarıyla mazi olur yüreklerde. Ateşin sönmediği tek yürekler anaların yüreğidir. Her kabir ziyaretinde yüreklerden kopan feryadın isyanında onları yalnız bırakırız. Fidan gibi yavrularını Vatan’a feda etmek değil, bu vurdumduymazlığımız öldürür anaları bin defa… Ayın yirmi beşinin yirmi altısına bağlandığı o korkunç gecede yaşananlar geldikçe aklıma çıldıracak gibi oluyorum.
Üç can, üç gencecik fidan yol alırken karanlığın sessizliğinde bizler için uyanıktılar değil mi?
Yorgundurlar.
Kahpece kurulmuş tuzağa doğru yol alırken tek düşündükleri onlara emanet ettiğimiz Vatan’larıdır.
Bizlerin huzuru için feda ettikleri canların hepimiz üzerinde hakları yok mudur?
Bu veballe bizlerde göç edersek öbür dünyaya her biri karşımıza geçip; -Sizler ne yaptınız? Diye sorarsa ne diyebileceğiz.
Ailelerin çaresizliğine ve sessiz ağlayışına ilk kez Şehidimiz; Mahmut Astsubay’ımızın(Geçen yıl Hakkari’de patlayan bombayla şehaadete kavuşmuştu) cenazesinde tanık olmuştum. Kader bu ki bana ailelerin bindiği otobüse binmek nasip olmuştu. Lafın bittiği, izahların çaresiz kaldığı,kelimelerin boğazlara düğümlendiği andı benim için o yolculuk.
Aslında son söylenecek cümleyi şehidimizin kız kardeşi söyleyivermişti:
-Her şeye tamamda abi ne için. Bu bir savaş mı ki yüreğimizdeki acıya bahane bulalım.
Abimi şehit vermek değil de ağrıma giden, onun pusu anındaki çaresizliğini düşünmek çıldırtıyor beni.
Bu anormal vaziyeti düzeltmenin yolu şehit cenazelerinin arkasından ağlayıp ahlar çekmek değildir. Bilakis acımızı ve gözyaşımızı bağrımıza basmalıyız. Şimdi, Vatan’a, Millet’e, Din’e, Devlet’e şehitlerimizin hak ettiği gibi sahip çıkma zamanıdır.
Davut Erşahin