Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Salih insanların adı anıldığında... (2 Kullanıcı)

mesreb

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Şub 2010
Mesajlar
11
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
Süfyan bin uyeyne demiştir ki; "Salih insanların adı anıldığında Allah'ın rahmeti iner" (Kadı İyaz, Tertibul medarik) buyruluyor. Biraz tefekkür ettiğimizde; kulluğumuzun amacı Allah 'ın rahmetini alabilmektir. Allah'ın razı olduğu başta Peygamberimiz Efendimiz Resulü Ekrem (sav) yakınlığını bulabilmek ilk amaçlarımızdandır, çünkü en büyük rahmet o dur. O'nun (sav) varislerinin Allah'ın rahmeti olarak düşünürsek; salihleri anmak, yâd etmek, hayatta olanlarla beraber olmak, geçmiş olanlar için türbelerini ziyaret edip hatırlamak, sevgilerini gönüllerimize kazımak gerekmektedir.

Şairin dediği çok güzeldir; "Onlar gibi değilseniz bari onlara benzemeye çalışın
Değerli zatlara benzemek bile kurtuluş sebebidir."
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
yanınızda kitaptan bir delil var mı? Anlattığınız Heva-hevesten bidattan başka nedir?
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
ARAF
28. Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. De ki: “Şüphesiz, Allah çirkin işleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri Allah’ın üzerine mi atıyorsunuz?”

29. De ki: “Rabbim adaleti emretti. Her secde yerinde yüzlerinizi (ona) doğrultun. Dini Allah’a has kılarak ona ibadet edin. Sizi başlangıçta yarattığı gibi (yine ona) döneceksiniz.”

30. Allah bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık layık oldu. Çünkü onlar Allah’ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdi. Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı


37. Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir? İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir. Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde, “Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler. Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.

38. Allah şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” Her topluluk (arkasından gidip sapıklığa düştüğü) yoldaşına lanet eder. Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar. Onlara bir kat daha ateş azabı ver” derler. Allah der ki: “Her biriniz için bir kat daha fazla azap vardır. Fakat bilmiyorsunuz.”

39. Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın” derler.

40. Âyetlerimizi yalanlayanlar ve o âyetlere uymayı kibirlerine yediremeyenler var ya, onlara göklerin kapıları açılmaz. Onlar, deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete de giremezler!6 Biz suçluları işte böyle cezalandırırız.

41. Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. İşte biz zalimleri böyle cezalandırırız.

42. İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedi kalıcıdırlar.

43. Biz onların kalplerinde kin namına ne varsa söküp attık. Altlarından da ırmaklar akar. “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur. Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık. Andolsun Rabbimizin peygamberleri bize hakkı getirmişler” derler. Onlara, “İşte yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine varis kılındığınız cennet!” diye seslenilir.

44. Cennetlikler cehennemliklere, “Rabbimizin bize va’dettiğini biz gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin va’d ettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenirler. Onlar, “Evet” derler. O zaman aralarında bir duyurucu, “Allah’ın laneti zalimlere!” diye seslenir.

45. Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkar edenlerdir.

46. İkisi (cennet ve cehennem) arasında bir sur A’râf üzerinde de bir takım adamlar vardır. Cennet ve cehennemliklerin hepsini simalarından tanımaktadırlar. Cennetliklere, “Selam olsun size!” diye seslenirler. Onlar henüz cennete girmemişlerdir, ama bunu ummaktadırlar.

47. Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma” derler.

48. A’râftakiler simalarından tanıdıkları bir takım adamlara da seslenir ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!”

49. “Sizin, ‘Allah bunları rahmete erdirmez’ diye yemin ettikleriniz şunlar mı?” (Sonra cennetliklere dönerek) “Haydi, girin cennete. Size korku yok. Siz üzülecek de değilsiniz” derler.

50. Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan veya Allah’ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. Onlar, “Şüphesiz, Allah bunları kafirlere haram kılmıştır” derler.

51. Onlar dinlerini oyun ve eğlence edinmişler ve dünya hayatı da kendilerini aldatmıştı. İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttular ve âyetlerimizi nasıl inkar edip durdularsa biz de onları bugün öyle unuturuz.9


"Onlara; 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman onlar, 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler...” (Bakara: 2/170

Bu âyet gösteriyor ki, bir hak (doğru) delile dayanmayan katıksız taklit, din hakkında yasaklanmıştır. Belli bir bilgisizliğe, sapıklığa uyup onu taklit etmek, aklen bâtıl olduğu gibi; şüpheli olan hususta da delilsiz taklit, din açısından câiz değildir. Açıkça belli olmayan hususlarda delilsiz söz söylemek ve o yolda hareket etmek, bilmediği bir şeyi Allah’a iftira olarak söylemek ve şeytana uyup bilgisizce hareket etmektir. Nitekim “Allah’ın indirdiği Kur’ân’a ve diğer açık delillere, parlak belgelere ve bunların hükümlerine uyun” denildiği zaman Arap müşrikleri, taassupla böyle yapmış ve böyle söylemişlerdi ki, bu âyet bu sebeple inmiştir. Bir rivâyette de böyle diyen ve âyetin inmesine sebep olanlar, yahûdilerden bir gruptur. “Allah’ın indirdiğine uyun” dendiği zaman bunlar: “Hayır, biz babalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona tâbi oluruz. Çünkü onlar bizden hayırlı, bizden daha bilgiliydiler” demişler, yapılan bu teklifteki âyet ve delilleri hiç düşünmeyerek taassuba sapmışlardır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, c. 1, s. 482-483


Onlara İbrahim'in haberini de aktar-oku: Hani, babasına ve kavmine: "Siz neye kulluk ediyorsunuz?" demişti. Demişlerdi ki: "Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz." Dedi ki: "Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı?", "Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?", "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk." (İbrahim) Dedi ki: "Şimdi, neye tapmakta olduğunuzu gördünüz mü?", "Hem siz, hem de eski atalarınız?", "İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca alemlerin Rabbi hariç", "Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur;" "Bana yediren ve içiren O'dur;", "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur;", "Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur, "Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur;" (Şuara Suresi, 69-82)
Onlara; "Allah'ın indirdiklerine uyun" denildiğinde, derler ki; "Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız." Şayet şeytan, onları çılgınca yanan ateşin azabına çağırmışsa da mı (buna uyacaklar)? (Lokman Suresi, 21)

Hayır; dediler ki: "Gerçekten atalarımızı bir ümmet üzerinde bulduk ve doğrusu biz onların izleri (eserleri) üstünde doğru olana (hidayete) yönelmiş (kimse)leriz." (Zuhruf Suresi, 22
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
“1400 yıl öncesine dönmeyelim diyorsunuz. Aslında sizler korkuyorsunuz. Eğer gençleri 1400 yıl öncesinin terbiyesiyle yetiştirirsek, az bir topluluğun iki imparatorluğu yerle bir ettiği gibi, aynısını günümüz süper güçlerinin başına da getiriler diye korkuyorsunuz. Bu yüzden de bize irticacı diyorsunuz. Oysa siz gençlerimizi batılı terbiye sistemine göre yetiştirmek ve onları batılıların, sömürge ülkeleri için hazırlamış olduğu eğitim programıyla eğitmek istiyorsunuz. Asıl sizler mürtecisiniz ve gençlerimizi gerisin geriye götürecek bir özgürlüğün peşindesiniz.
Müstekbirlere yol açacak bir özgürlük istiyorsunuz.” Muhammed hüseyin beheişti
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
Hıristiyanların Hz. İsa’ya ibadeti ondan yardım istemelerinden ibarettir.
 

sahiner

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
410
Tepki puanı
0
Puanları
0
En’am/151-De ki: “Gelin, Allahın (gerçekten) neyi yasakladığını size anlatayım: Ondan başka şeylere asla ilahlık yakıştırmayın; anne babanıza iyilik yapın (ve onlara karşı saygısızlıkta bulunmayın); ve çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin; (çünkü) sizin de onların da rızıklarını sağlayacak olan biziz; açık veya gizli hiçbir utanç verici fiil(fuhuş) işlemeyin; ve haklı bir gerekçeye dayanmadan Allahın haram kıldığı cana asla kıymayın: Allah bunu size emretti ki aklınızı kullanabilesiniz;
6En’am/152-“ve rüşd yaşına erişmeden önce yetimin mal varlığına -onun iyiliği için olmadıkça- dokunmayın“. (Bütün alış verişlerinizde) ölçü ve tartıya tam olarak, adaletle uyun; (Biz) hiçbir insana taşıyabileceğinden daha fazla yük yüklemeyiz; ve bir görüş belirttiğinizde, yakın akrabanıza (karşı) olsa da, adil olun. Allaha karşı taahhütlerinize (daima) riayet edin: bunu Allah size emretti ki ders alabilesiniz.”
Oysa insanları mutlu-mutsuz eden, huzurlu-huzursuz eden konu Allah’ın varlığının ispatlanması ya da ispatlanamaması değildir. Asıl gerekçe, insan onuruna yakışan insani ve ahlaki değerlerin hayata hâkim kılınıp kılınmamasıdır.
• Dolayısıyla Allah’ın varlığını gündemlerinin önemli konusu haline getiren din yandaşı ve din karşıtı oluşumlar insanların onurlu yaşamasının değil başka işlerin peşindedirler. Çoğu defa hiçbir değer üretmeyen ve başkalarının sırtından geçinen bu insanlar ancak laf cambazlığı ve laf ebeliğiyle, demagojiyle ve masa başı sohbetlerle vakit geçirmektedirler.

31Lokman/22-“İnsanlar arasında öyleleri var ki, bilgisi olmayanları Allah yolundan saptırmak ve onu gülünç duruma düşürmek için (yol gösterici mesajlar üzerinde) kelime oyunu yapmaya (oyalayıcı sözlerle vakit geçirmeye) kalkışırlar: böylelerini alçaltıcı bir azap bekliyor.”
6En’am/112-“Ve işte böylece, biz, hem insanlar hem de görünmez varlıklar içinden zihin çelmeyi amaçlayan yaldızlı/parlak yarı hakikatleri birbirine fısıldayan şeytani güçleri her peygambere düşman kıldık. Ama Rabbin dilemedikçe onlar bunu yapamazlardı: o halde, onlardan ve onların mesnetsiz hayallerinden uzak durun!”
6En’am/113-“Ki ahirete inanmayanların kalpleri o(nların yaldızlı sözleri)ne kansın, ondan hoşlansınlar ve onlar, işledikleri suçları işlemeğe devam etsinler.”
18Kehf/56-“Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkâr edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. Ayetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alaya alırlar.”
22Hacc/8-“İnsanlardan kimi, hiç bir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı kitabı olmaksızın Allah hakkında tartışır durur.”
40Mümin/56-“Kendilerine gelmiş hiçbir kanıt olmadan, Allah’ın ayetleri hakkında tartışıp duranlar var ya, onların göğüslerinde, asla ulaşamayacakları bir büyüklüğün kuruntusu vardır. Şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

Tasavvufi öğreti, özünde bir çeşit panteist anlayışa sahiptir. İdeolojik tasavvuf anlayışında karşıt inançlar, dinler ve onların mensupları arasında bir fark yoktur. Nitekim tasavvufçuların en önde gelen isimlerinden biri olan Muhyiddin İbn Arabi kitaplarında açıkça şunu dile getirmiştir: “İnsanlar Allah hakkında çok değişik şeylere inanmışlardır. Bense onların inandıklarının tamamının doğru olduğuna inanıyorum.” “Tek varlıktan başka varlık yoktur. Şu halde aydınlık(nur) ile karanlık(zulmet) aynıdır.” İbn Arabi, Fusûsu’l-Hikem, s.151.
“Allah bana hamd eder, ben de O’na hamd ederim. O, bana kulluk(ibadet) eder ben de O’na.” Fusûsu’l-Hikem, s.1/83 “Müslüman putun ne olduğunu bilseydi, dinin putperestlikten ibaret olduğunu anlardı. Müşrik putun farkında olsaydı, dininde hiç dalalete düşer miydi?” Fusûsu’l-Hikem, 1/258.
Gazali, ‘La ilahe illallah’ sözünün cahillerin(avamın) tevhidi olduğunu, ‘La huve(mevcude) illallah’ sözünün ise tarikatçı seçkinlerin tevhidi olduğunu savunmuştur.
Gazali, Mişkatü’l-Envar, 124. Böylelikle Gazali Allah’tan başka varlık olmadığını, işaret edilen her varlığın Allah olduğunu örtülü olarak ifade etmiştir. Oysa Kur’an’da 3Al-i İmran/18’de, Allah’ın, meleklerin ve adaletli ilim sahiplerinin tevhidinin ‘La ilahe illallah’ olduğundan söz edilmiştir.
3Al-i İmran/18-“Allah, (bizatihi Kendisi) ile melekler ve hak ve adaleti gözeten ilim sahipleri O’ndan başka tanrı olmadığına şahittir: O’ndan başka tanrı yoktur, O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

İdeolojik tasavvuf; düşünceler, inançlar ve insanlar arasında bir fark görmezken, tasavvufa yeni giriş yapan mürit buna inanmaz ve bu yönde davranmaz.
• Onun için tek doğru; bağlandığı şeyhi, piri, tarikatı ve tarikat mensuplarıdır.
• Tarikattaki hiyerarşi basamaklarında üst mertebelere çıkan sofular, gitgide değerlerden soyutlanırlar, kendileri değer haline gelir.
• Allah ile direkt ilişkiye geçtiklerine inanır,
• Zamanla Allah’ı, ötede beride aramak yerine kendi içlerinde olduğuna, bu sözü anlamayanlara kendilerinin Allah’ın yansıması olduğuna, eğer ortam uygun ise kendilerinin Allah olduğunu iddia ederler.
• Bedenlerinin Allah’ın evi olduğunu, savunurlar.
• Mürşid-i Kamil (kemale ermiş, olgunlaşmış) olarak kabul edilen şeyh, dünyadan elini eteğini çekmiş biridir.
• “Tasavvuf kâal (laf-söz) değil, hâl(durum) yoludur.”

Mistik literatürde üstad; inisiyatördür, mürşittir, şeyhtir, pirdir ve tektir, öğrenci ise inisiye adayıdır, mürittir.
• Bir inisiyatör, öğrencisinin kalbinden ve aklından geçenleri bilebilir ve hatta onun rüyalarını denetleyebilir.
• Sırlar mitolojisi ile geniş halk yığınları aldatılır.
• Bazı gerçeklere, “gözlerini kapayarak”, sezgileri ile ulaşmaya çalışmıştır.

Mistisizm bu çabaların sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Kimileri küçük sırları çıraklık sırları, büyük sırları kalfalık sırları, hakiki (hakikata ait) sırları da ustalık sırları olarak adlandırır.
İnisiyasyon denilen eğitim, Batınilikte, genel olarak “tedris, irşat” olarak ifade edilmekle birlikte, Tasavvufçular ve İslam İlahiyatçıları inisiyasyon sözcüğünün özel anlamdaki karşılığının tasavvuf olduğunu düşünürler.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt