Şahs-ı mânevî - 2 - SADÂKAT SIRRI
Muhammed ÇETİN
irfanmektebi
..........
Bu şirket-i manevîye hususunda yine söz Bediüzzaman hazretlerinindir; sözü O’na bırakalım:
“Evet Risâle-i Nûr’un bu dehşetli zamanda kazandırdığı iki netice-i muhakkakası herşeyin fevkindedir, başka şeylere ve makamlara ihtiyaç bırakmıyor.
“Birinci neticesi: Sadakat ve kanaatla Risâle-i Nûr dairesine giren, imanla kabre gireceğine gâyet kuvvetli senedler var.” Evet iman edip amel-i salih işleyenlerin ehl-i cennet olacakları pek çok ayet-i kerimede ifade ediliyor. İnşaallah Risâle-i Nûra sadakatla girenler, iman edip amel-i salihi işleyenlerin sınıfına dahil olurlar.
“İkinci neticesi: Risâle-i Nûr dairesinde, ihtiyarımız olmadan, haberimiz yokken takarrur ve tahakkuk eden şirket-i manevîye-i uhreviye cihetiyle herbir hakikî sadık şakirdi; binler diller ile, kalbler ile duâ etmek, istiğfar etmek, ibâdet etmek ve bazı melaike gibi kırk bin lisan ile tesbih etmektir. Ve Ramazan-ı Şerif’teki hakîkat-ı Leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakîkatları, yüzbin el ile aramaktır.
İşte bu gibi netice içindir ki; Risâle-i Nûr şakirdleri, hizmet-i nuriyeyi velâyet makamına tercih eder; keşf ü keramatı aramaz; ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz; ve vazife-i İlahiye olan muvaffakıyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstehak oldukları şân ü şeref ve ezvak ve inâyetlere mazhar etmek gibi kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, «Vazifemiz hizmettir. O yeter» derler.
(Kastamonu Lahikası)
Muhammed ÇETİN
irfanmektebi
..........
Bu şirket-i manevîye hususunda yine söz Bediüzzaman hazretlerinindir; sözü O’na bırakalım:
“Evet Risâle-i Nûr’un bu dehşetli zamanda kazandırdığı iki netice-i muhakkakası herşeyin fevkindedir, başka şeylere ve makamlara ihtiyaç bırakmıyor.
“Birinci neticesi: Sadakat ve kanaatla Risâle-i Nûr dairesine giren, imanla kabre gireceğine gâyet kuvvetli senedler var.” Evet iman edip amel-i salih işleyenlerin ehl-i cennet olacakları pek çok ayet-i kerimede ifade ediliyor. İnşaallah Risâle-i Nûra sadakatla girenler, iman edip amel-i salihi işleyenlerin sınıfına dahil olurlar.
“İkinci neticesi: Risâle-i Nûr dairesinde, ihtiyarımız olmadan, haberimiz yokken takarrur ve tahakkuk eden şirket-i manevîye-i uhreviye cihetiyle herbir hakikî sadık şakirdi; binler diller ile, kalbler ile duâ etmek, istiğfar etmek, ibâdet etmek ve bazı melaike gibi kırk bin lisan ile tesbih etmektir. Ve Ramazan-ı Şerif’teki hakîkat-ı Leyle-i Kadir gibi kudsî ve ulvî hakîkatları, yüzbin el ile aramaktır.
İşte bu gibi netice içindir ki; Risâle-i Nûr şakirdleri, hizmet-i nuriyeyi velâyet makamına tercih eder; keşf ü keramatı aramaz; ve âhiret meyvelerini dünyada koparmaya çalışmaz; ve vazife-i İlahiye olan muvaffakıyet ve halka kabul ettirmek ve revaç vermek ve galebe ettirmek ve müstehak oldukları şân ü şeref ve ezvak ve inâyetlere mazhar etmek gibi kendi vazifelerinin haricinde bulunan şeylere karışmaz ve harekâtını onlara bina etmezler. Hâlisen, muhlisen çalışırlar, «Vazifemiz hizmettir. O yeter» derler.
(Kastamonu Lahikası)