Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sabır ve Şükür (1 Kullanıcı)

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
İyiliğe teşekkür edilir
Sual: İyiliğe teşekkürün dindeki yeri nedir?
CEVAP
İyilik edene, mal ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, hamd ve sena, teşekkür ve dua eder. İyiliğe karşı, iyilik yapmak, insanlık vazifesidir. Böyle olunca, her iyiliği yapan, en büyük iyilik olarak, yok iken var eden, en güzel şekli veren, lüzumlu uzuvları, kuvvetleri ihsan eden, her birini bir ahenk ile işleterek sıhhat veren, akıl ve zeka bahşeden, çoluk çocuk, ev, ihtiyaç eşyası, gıda, içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir sahibe, bu nimetleri sebepsiz, karşılıksız ihsan eden ve her an yok olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhafaza eden ve bize hiç ihtiyacı olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi olan Allahü teâlâya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahat, ne çok zulüm ve ne alçak bir vaziyet olur? Hele, Ona ve nimetlerin Ondan geldiğine inanmamak veya bunları başkasından bilmek en büyük zulüm, en çirkin yüz karası olur.

Bir kimseye her ihtiyacı verilse, her ay yetecek para, gıda hediye olunsa, bu kimse, o ihsan sahibini her yerde, herkese nasıl över. Gece gündüz onun sevgisini, teveccühünü, onun kalbini kazanmaya uğraşmaz mı? Onu dertlerden, sıkıntılardan muhafaza etmeye çalışmaz mı? Ona hizmet edebilmek için, kendini tehlikelere atmaz mı? Bunları yapmasa, o ihsan sahibine hiç kıymet vermese, herkes onu ayıplamaz mı? Hatta, insanlık vazifesini yapmıyor diye cezalandırılmaz mı?

İyilik eden bir insanın hakkına böyle riayet ediliyor da, her nimetin, her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen, Allahü teâlâya şükretmek, Onun beğendiği, istediği şeyleri yapmak niçin gerekmesin? Elbette, en çok Ona şükretmek, ibadet etmek gerekir. Çünkü, Onun nimetleri yanında başkalarının iyilikleri deniz yanında damla kadar bile değildir. Hatta diğerlerinden gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir.

İnsanlık vazifesi
Sual: Nimete şükür nasıl olur?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri Mektubat kitabında buyuruyor ki:
İnsanın, bu nimetleri gönderen Allahü teâlâya gücü yettiği kadar şükretmesi insanlık vazifesidir. Aklın emrettiği bir vazife, bir borçtur. Fakat, Allahü teâlâya yapılması icap eden bu şükrü yerine getirebilmek, kolay bir iş değildir. Çünkü, insanlar, yok iken sonradan yaratılmış, zayıf, muhtaç, ayıplı ve kusurludur. Allahü teâlâ ise, hep var, sonsuz vardır. Ayıplardan, kusurlardan uzaktır. Bütün üstünlüklerin sahibidir. İnsanların Allahü teâlâya hiçbir bakımdan benzerlikleri, yakınlıkları yoktur. Böyle aşağı kullar, öyle bir yüce Allah’ın şanına yakışacak bir şükür yapabilir mi? Çünkü çok şey vardır ki insanlar onları güzel ve kıymetli sanır. Fakat Allahü teâlâ, bunları beğenmez. Saygı ve şükür sandığımız şeyler, beğenilmeyen, bayağı şeyler olabilir. Bunun için insanlar, kendi kusurlu akılları, kısa görüşleri ile Allahü teâlâya karşı şükür, saygı olabilecek şeyleri bulamaz. Şükretmeye, saygı göstermeye yarayan vazifeler, Allahü teâlâ tarafından bildirilmedikçe, övmek sanılan şeyler, kötülemek olabilir.

İşte, insanların Allahü teâlâya karşı, kalb ile ve dil ile ve beden ile yapmaları ve inanmaları gereken şükür borcu, kulluk vazifeleri, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş ve Onun sevgili Peygamberi tarafından ortaya konmuştur. Allahü teâlânın gösterdiği ve emrettiği kulluk vazifelerine İslamiyet denir. Allahü teâlâya şükür, Onun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Bu yola uymayan, bunun dışında kalan hiçbir şükrü, hiçbir ibadeti, Allahü teâlâ kabul etmez, beğenmez. Çünkü, insanların, iyi, güzel sandıkları çok şey vardır ki, İslamiyet, bunları beğenmemekte, çirkin olduklarını bildirmektedir. (c.3 m.17)

Kısacası şükür, İslamiyet’e uymak demektir.

Dil ile şükür
Sual: Dil ile şükrün önemi nedir?
CEVAP
Peygamber efendimiz, bir kimseye (Nasılsın?) buyurdu. O kimse, (İyiyim) dedi. Üçüncü defa sorunca o kimse, (Elhamdülillah iyiyim) dedi. Peygamber efendimiz, (İşte senden bu cevabı bekliyordum. Bunun için soruyu tekrarladım) buyurdu. (Taberani)

Âlimler, salihler, bir kimseyi Allahü teâlâya şükrettirmek için, (Nasılsın?) derlerdi. İnsan ya şükreder, ya susar veya şikayette bulunur. Allah’tan şikayet etmek ise çok çirkindir. Kulun Mevlasına zillet göstermesi izzettir. Mevlayı başkasına şikayet etmesi ise zillettir. Şükür, ihsanını, iyiliğini anmak suretiyle ihsan edeni övmektir. Yani dil ile teşekkür de şükürdür. Bir grup kimse, Halife Ömer bin Abdülaziz hazretlerini ziyarete geldiklerinde, içlerinden gencin birisi, (Üstün faziletinizi adaletinizi duyduk. Size dilimizle teşekkür etmeye geldik. Teşekkür edip döneceğiz) der.

Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya buyurdu ki:
(Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Bir kimse de, rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur) buyurdu. (İ. Gazali)

Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Beni İsrailde bir abid var idi. Beşyüz yıl ibadet etmişti. Kıyamet günü Allahü teâlâ, "Bu Abidin benim ihsanımla Cennete götürün!" buyurur. Abid, "Ben ihsan ile değil, yaptığım beşyüz yıllık ibadetle Cennete girmek istiyorum" der. Allahü teâlâ emreder, hesabı görülür. Yalnız göz nimeti beşyüz yıllık ibadetten fazla gelir. Melekler abidi Cehenneme götürürler. Abid, "Ya Rabbi beni rahmetinle, ihsanınla Cennete koy" diye dua eder. Allahü teâlâ buyurur ki:
"Ey kulum, seni yoktan kim yarattı? [Abid, sen yarattın, der.] Seni yaratmam, senin tarafından mı oldu, yoksa benim ihsanımla, benim rahmetimle mi oldu? [Abid, senin rahmetinle oldu, der.] Allahü teâlâ verdiği bazı nimetleri de sayar. Abid, "Hepsi senin rahmetinle, ihsanınla oldu" der.) [T. Gafilin]

Nimet umumi olunca, herkese gelince insan bu nimetin kıymetini bilemez. Görmek büyük nimet iken, herkeste göz olduğu için göz nimetine her zaman şükretmeyiz. Gençler, yaşlanmadıkça gençliğin kıymetini bilmez. Hastalar sağlığın kıymetini anlar. Fakirler zenginliğin kıymetini bilir. Hayatın kıymetini de ancak ölüler anlar. Şu halde yaşlanmadan gençliğin, hastalanmadan sıhhatin ve ölmeden önce de hayatın kıymetini bilip şükretmelidir.
 

erzsalih

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
967
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Verdiğin bilgiler için teşekkür ederim Allah razı olsun
 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Nimetlerle övünmek
Sual: Allah’ın verdiği nimetleri, başkalarına bildirerek övünmek uygun mudur?
CEVAP
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın verdiği nimetleri bildirmek, bunlara şükretmek olur.) [Beyheki]

Övünmek haramdır. Kendindeki iyilikleri, nimetleri, kendinden bilirse, Allahü teâlânın verdiğini düşünmezse, övünmek olur. Yani (Tezkiye-i nefs) olur. Bu nimetlerini Allahü teâlâdan geldiğini bilir, kendinin kusurlu olduğunu düşünürse, (Şükür) olur.
Hamd ve şükür
Sual: Hamd ve şükür arasında fark var mıdır?
CEVAP
Hamd, bütün nimetleri Allahü teâlânın yarattığına ve gönderdiğine inanmak ve söylemek demektir. Şükür, bütün nimetleri İslamiyet'e uygun olarak kullanmak demektir.

Herhangi bir kimse, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir suretle hamd ederse, bu hamd ve övgülerin hepsi, Allahü teâlânın hakkıdır. Her şeyi yaratan, terbiye eden, yetiştiren, her iyiliği yaptıran, gönderen hep Odur. Kuvvet ve kudret sahibi yalnız Odur. O hatırlatmazsa, kimse, iyilik ve kötülük yapmayı irade, arzu edemez. Kulun iradesinden sonra, O da istemedikçe, kuvvet ve fırsat vermedikçe, hiçbir kimse, hiçbir kimseye, zerre kadar, iyilik ve kötülük yapamaz. Kulun istediği her şeyi, O da irade ederse, dilerse yaratır. Yalnız Onun dilediği olur. İyilik ve kötülük yapmayı, çeşitli sebeplerle hatırlatmaktadır.

Sual: Çok şükür mü demek iyidir, yoksa Elhamdülillah demek mi?
CEVAP
İkisi de aynı ise de, Elhamdülillah demek daha faziletlidir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Sevilenin her şeyi, sevenin gözünde her zaman sevgilidir. İncitirse de, iyilik ederse de sevilir. Sevmek nimeti ile şereflenenlerin, sevmenin tadını alanların çoğu, sevdiğinin iyiliklerine kavuşunca sevgileri artar. Yahut incitmesinde de, iyiliğinde de, sevgileri değişmez. Sevdiğinin hiçbir hareketi ona çirkin gelmez. Sıkıntılı ve neşeli zamanlarında hep hamd eder. Hamd etmek, şükretmekten daha kıymetlidir. Çünkü şükretmekte nimetleri göz önündedir.

Hamd ederken nimetleri de, elemleri de sevilmektedir. Çünkü Allahü teâlânın verdiği elemler, nimetler gibi güzeldir. Hamd devamlıdır. Nimet zamanında da, sıkıntılı hâllerde de hamd edilir. Şükür ise nimet zamanlarında olur, nimet kalmayınca, ihsan bitince şükür de kalmaz.) [c.2, m.33]

İyilik eden bir insanın hakkına riayet ediliyor da, her nimetin, her iyiliğin hakiki sahibi olan, hepsini yaratan, gönderen Allahü teâlâya şükretmek, Onun beğendiği, istediği şeyleri yapmak, niçin lazım olmasın? Elbette, en çok Ona şükretmek, ibadet etmek lazımdır. Çünkü, Onun nimetleri yanında başkalarının iyilikleri, deniz yanında damla kadar bile değildir. Hatta onlardan gelen iyilikleri de, yine O göndermektedir. O halde, hamd ve şükre devam etmek gerekir.

Kuran-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Biz şükreden kimseleri mükafatlandırırız.) [A.İmran 145]

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Cennetin bedeli La ilahe illallah, nimetin bedeli Elhamdülillah’tır.) [Deylemi]

(Müminin her işi, hayırdır. Nimete şükreder, hayra kavuşur. Belaya uğrayınca da, sabreder, yine hayra kavuşur.) [Müslim]

Hamd etmek
Sual: Hamd etmek vacib mi, sünnet mi?
CEVAP
Hamd, yani elhamdülillah demek, namazda vacib, her duadan önce ve yiyip içtikten sonra sünnettir. Her hatırladıkça söylemek mubahtır. Pis yerlerde söylemek mekruh, haram yedikten, içtikten sonra söylemek, haramdır ve hatta küfre sebep olur. (Redd-ül Muhtar 1/6)

Hâline şükretmenin yolu
Sual: Hâline şükretmenin yolu nedir?
CEVAP
Ahiret işinde, salih kimselere bakıp, onlar gibi olmaya çalışmak gerekirken, dünya işlerinde, kendimizden daha aşağıda olan fakirlere bakmak gerekir. Kendimizden daha çok zengin olanlarla sık sık görüşmemek iyi olur. Peygamber efendimiz, (Zenginlerdeki mal ve nimetleri görüp, hâlinizden şikâyet etmemek ve sahip olduğunuz nimetleri küçümsememek için onların yanına seyrek gidin) buyuruyor. (Hakim)

Zengin de, fakir de olsak, dilencilere değil, fakirlere yakın olmak çok iyidir. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Fakirlerin kıyamette saltanatı vardır. Onlara “Allah rızası için sana bir şey vereni, bir lokma veya bir yudum su vereni Cennete götür” denir. Onlar da alıp götürürler.) [İ.Asakir]

(Fakirlerle dostluk kurun. Zira kıyamette devlet onlarındır.) [Ebu Nuaym]

(Din işlerinde kendinden üstün olanı görüp ona uyan, dünya işlerinde ise kendinden aşağısına bakıp Allahü teâlâya hamd eden şükretmiş olur.) [T.Gafilin]

İnsan, içinde bulunduğu duruma isyan etmemelidir. Belki o durumu kendisi için daha iyidir. Çünkü hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: “Öyle kimse vardır ki, onun imanı ancak zenginlikle salah bulur. Eğer o fakir olsaydı, küfre girerdi. Kimi de, ancak fakirlikle salah bulur, [doğru, iyi yolda olur], eğer zengin olsaydı, küfre düşerdi. Kiminin imanı da, ancak sıhhatte olması ile tamam olur. Eğer hastalansa, küfre girerdi. Kiminin imanı hastalık içinde bulunmakla olgunlaşır. Eğer sıhhatte olsaydı küfre sürüklenirdi.”) [Hatib]

Kanaat
Aza kanaat etmek, çoğu istememek değildir. Bulunduğu duruma razı olmak demektir. Hadis-i şerifte, (Kim Allahü teâlânın verdiği az rızka razı olursa, Allahü teâlâ da onun az ameline razı olur) buyuruldu.

Nimete şükredince
Sual: Fakir bir kimsenin de şükretmesi gerekir mi?
CEVAP
Elbette gerekir. Cenab-ı Hak, göz, kulak gibi uzuvların yanında akıl ve iman gibi nimetler vermiş, insanlar için çeşitli gıdalar yaratmıştır. Bunlara şükretmek gerekir. İmam-ı Rabbani hazretleri, şükrün İslam’a uymak olduğunu, Cenab-ı Hakkın, (Şükrederseniz nimetimi artırırım) buyurduğunu bildirmektedir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kul, Allahü teâlânın verdiği nimet için Elhamdülillah derse, nimetin şükrünü eda etmiş olur. İki defa söylerse sevabı artar. Üç defa söylerse günahları mağfiret olur.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ, yiyip içtiğinde Elhamdülillah diyeni, bu sözü için Cennete koyar.) [İbni Asakir]

İmam-ı Mücahid hazretleri Nahl suresinin, (Onlar, Allah’ın nimetini bilip itiraf ederler. Sonra da onu inkâr ederler) mealindeki 83. âyet-i kerimesini, (Onlar, nimetlerin Allah’tan olduğunu bilirler. Fakat, "Bu nimetleri biz kazandık veya bize miras kaldı" diyerek nankörlük eder) diye tefsir etmiştir. İnsan, bir hasta veya sakat görünce, kendisinin böyle bir derde müptela olmadığı için şükretmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, hasta, sakat birini görünce, "Allahü teâlâya hamdolsun ki beni böyle etmedi. Bundan ve daha başka dertlilerden üstün kıldı" derse, nimetin şükrü olur.) [Beyheki]

Nimete şükredince, hem eldeki nimet yok olmaktan kurtulur, hem de yeni nimetlerin ele geçmesine sebep olur. Hadis-i şerifte, (Az veya çok bir nimete kavuşan, "Elhamdülillah" derse, Allahü teâlâ, o kimseye bu nimetten daha iyisini verir) buyuruldu. Şükredenden Allahü teâlâ razı olur. Hadis-i şerifte, (Yiyip içtikten sonra "Elhamdülillah" diyenden Allahü teâlâ razı olur) buyuruldu.

Allahü teâlânın başta iman nimeti olmak üzere verdiği sayısız nimetlere her zaman şükretmek, hamd etmek gerekir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanların en efdali, çok hamd edenlerdir.) [Taberani]

Âyet-i kerimelerde de buyuruluyor ki:
(Bana şükredin, nankörlük etmeyin!) [Bekara 152]
[Nankörlük, şükretmemek, nimetleri Allahü teâlâdan bilmemek demektir.]

(Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7]
 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
İyilik edene dua
Sual: İyilik eden arkadaşa, teşekkür etmeyip, gıyabında dua etsek uygun olur mu?
CEVAP
Yüzüne karşı teşekkür etmeli, gıyabında da dua etmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İyilik gördüğüne, Cezakellahü hayran kesira [Allah, seni çok hayırla mükafatlandırsın] diyen, ona en büyük duayı etmiş olur.) [İ. Asakir]

(Bir müslüman, arkadaşının gıyabında dua edince, bir melek de ona, “Aynen bir mislini de Allahü teâlâ sana versin” diye dua eder.) [Müslim]
Meleğin duası ise elbette kabul olur.

Şükür secdesi
Sual: Şükür secdesi nedir, nasıl yapılır?
CEVAP
Kendisine nimet gelen veya bir dertten kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için şükür secdesi yapması müstehaptır. Şükür secdesi, tilavet secdesi gibidir. Şükür secdesi yapacak olan, niyet edip, secdeye gidince, önce Elhamdülillah der. Sonra secde tesbihini okur. Sonra Allahü ekber der ve ayağa kalkar. (Tahtavi)

Sual: Şükür secdesi, abdestsiz yapılabilir mi?
CEVAP
Tilavet secdesi gibidir, abdestsiz yapılmaz.

Şükür duası
Sual: Sıkıntılı bir halimizden kurtulduk. Acaba böyle bir durumda en güzel şükür nasıl olur? Dua, secde vb...nasıl hareket etmeliyiz?
CEVAP
1- Her gün sabah ve akşam aşağıdaki duayı okuyunuz:
("Allahümme ma esbaha bi min nimetin ev bi ehadin min halkıke, fe minke vahdeke la şerike leke, felekel hamdü ve lekeşşükür" duasını, gündüz okuyan o günün, akşam okuyan o gecenin şükrünü ifa etmiş olur.) [Akşam okurken esbaha yerine emsâ denir.]
[Bu dua çok kıymetlidir, ezberleyip gündüz ve akşam okumayı ihmal etmemeli.]

2- Şükür secdesi yapınız.

3- İki rekat şükür namazı kılınız.

4- Mali durumunuz iyi ise hayatınızın şükrü için hayvan kesin ve fakirlere dağıtın.

5- Şükür İslam’a uymak demektir. Dinin her emrine uymaya çalışınız.

Herkes, içinde bulunduğu nimetin kıymetini bilmelidir! Nimetin kıymeti bilinirse, artar, bilinmezse elden gider. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kimseye nimet verir ve insanların ihtiyaçlarını ona düşürür de, o da onların ihtiyaçlarını gidermezse, nimeti yok olmaya mahkumdur.) [İbni Neccar]

Her müslüman, sahip olduğu imkanları, başarıları, nimetleri kendinden bilmemelidir! "Bunu ben yaptım" dememelidir! Her nimeti Allahü teâlâdan bilmelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, bir kimseye nimet verir, o da nimetin Allah’tan olduğunu bilirse, henüz hamd etmeden, Allahü teâlâ onu şükretmişlerden yazar. Bir kimse de, işlediği günaha pişman olursa, henüz tevbe etmeden, Allahü teâlâ onu affeder.) [Hakim]

Şükür ve sabırla ilgili küçük bir kıssa da bildirelim:

Hifa Hatun
Medine’de güzelliği diller destan olan bir kadın vardı. Adı Hifa olan bu hatun, Resulullah efendimizden Cennete götürecek ibadetin ne olduğunu sordu. (Önce evlenmek gerekir. Evlenen dinin yarısını korur) cevabını alınca, Hifa Hatun, (Kendime denk olan hiç kimse göremedim. Ancak siz, kimi uygun görürseniz, ona razıyım) dedi. Resulullah efendimiz, (Yarın mescide ilkönce gelen zat ile evlendireyim) buyurdu. Hifa hatun da razı oldu.

Sabah oldu. Mescide gelen zat, hem fakirdi, hem de fiziki yönden de güzel değildi. Siyaha yakın, zayıf biri olan Süheyb idi. Hifa ise, güzel olduğu kadar da zengin ve her bakımdan mükemmel idi. Allahü teâlânın takdirine razı oldu. Nikahları kıyıldı. Süheybin düğün yemeği verecek parası olmadığı gibi, gelini götürecek bir yeri de yoktu. Hifa hatun, ona mal ve ev verdi. Hifa, Süheyb için bir nimet, Süheyb de Hifa için bir mihnet demekti.

Gerdek gecesi, (Cennete öyle yüksek dereceler var ki buraya ancak sabreden ve şükredenler girer) hadis-i şerifindeki müjdeye kavuşmak için ikisi de, (Nimete şükür ve mihnete sabır için geceyi ibadetle geçirmeye) karar verdi. Cebrail aleyhisselam gelip durumu Resulullah efendimize bildirdi. Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselamın bildirdiklerini anlatınca, Hazret-i Süheyb, sevincinden başını secdeye koyup, (Ya Rabbi eğer beni affetmişsen, yeni bir günaha girmeden, canımı al) diye dua etti. O anda vefat etti. Peygamber efendimiz, (Şu anda Hifa hatun da vefat etti) buyurdu. İkisinin kabrini yanyana kazdılar. Biri nimete şükretmişti, diğeri de mihnete sabretmişti.

Allah’a şükrün lüzumu
Sual: Kendi isteğimizle yaratılmadığımıza göre, Allah’a şükretmemiz gerekir mi?
CEVAP
Hiç yoktan yaratıldığımız için şükür gerektiği gibi, şu hususlardan dolayı da şükür gerekir:
1- Allahü teâlâ, bizi bir taş, bir bitki veya bir hayvan olarak değil de, insan olarak yarattığı için,
2- Müslüman bir ülkede doğduğumuz için, [Gayrimüslim bir ülkede dünyaya gelseydik, araştırıp iman etmemiz çok zor olurdu. Müslüman ülkede doğmamız, Allahü teâlânın bir ihsanıdır.]
3- Müslüman ülkede doğduğu hâlde, dinsiz olan birçok kişi gibi olmadığımız için,
4- Müslüman aileden dünyaya gelip, onlar bizi Müslüman olarak yetiştirdiği için,
5- Bozuk çevrenin etkisinde kalmadan, imanımızı muhafaza ettiğimiz için,
6- Musa aleyhisselam gibi büyük bir peygamber, bu ümmetten olmak için dua etmiştir. Bir peygamberin bile isteyip de kavuşamadığı nimete, biz kavuştuğumuz için,
7- Ülkemizde ve dünyada, insanların çoğu, namaz kılmaktan mahrumdur. Namaz kılmak, Allahü teâlânın kulunu kendisine muhatap seçmesi, huzuruna kabul etmesi demektir. Milyonlarca, milyarlarca insan arasından, bizi muhatap kabul ettiği, bize yap, yapma diye emirler verdiği ve her gün beş sefer, huzuruna kabul ettiği için,
8- Her ülkede bid’at ehli gruplar var. Bid’atler ibadet gibi işleniyor. Bid’at ehli olmadığımız için,
9- Cehennemden kurtulacağı bildirilen, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasında olduğumuz için,
10- İslam âlimlerini tanımayı, sevmeyi, kitaplarını okuyup dinimizi öğrenmeyi ve yaymayı bize nasip ettiği için de çok şükretmek gerekir. Ne kadar çok şükretsek, yine layıkıyla şükretmiş olamayız. Çünkü Allahü teâlânın nimetleri, ihsanları saymakla bitmez. Bir âyet-i kerime meali şöyledir:
(Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, bitiremezsiniz.) [Nahl 18]

Bir beyit:
Vücudun her zerresi, gelse de dile,
Şükrün binde birini, yapamaz bile.

Bunca nimetlere şükrediyor muyuz? Nimet içinde yüzen, şükrü kolay hatırlayamaz. Bir âyet-i kerime meali de, şöyledir:
(Kullarım içinde hakkıyla şükreden azdır.) [Sebe 13]

Şükretmemek nankörlüktür. Allahü teâlâ, (Şükrederseniz, nimetlerimi artırırım. Nankörlük ederseniz, azabım çok şiddetlidir) buyuruyor. (İbrahim 7)

Şükretmek için İslam’a uymak gerekir. İslam’ın emir ve yasaklarına uyan şükretmiş olur.

 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Cennetin bedeli
Sual: Deylemi’de bildirilen bir hadiste, (Cennetin bedeli Lâ ilâhe illallah, nimetin bedeli de, Elhamdülillahtır) buyuruluyor. Gayrimüslim de olsa, Lâ ilâhe illallah diyen cennetin bedelini ödeyip, onu satın almış olmaz mı?
CEVAP
Kur’an-ı kerimin bazı ayetleri, diğerlerini açıkladığı gibi, hadis-i şeriflerin bir kısmı da diğerlerini açıklar. (Şartsız bildirilen haberler, şartlı olarak anlaşılır) ifadesi dinimizde bir kuraldır. Müslüman olmayan kimse, kesinlikle Cennete giremez. Bir gayrimüslim, lâ ilâhe illallah dese de Cennete giremez. İmanın altı şartına inanma mecburiyeti vardır. İnanmak da yetmez, ayrıca beğenerek söylemesi gerekir. Dil ile söylemesi de yetmez, kalble tasdik etmesi de şarttır. İmanın alameti, farzları yapıp haramlardan sakınmaktır. Eğer haramdan sakınmaya önem vermiyorsa, yine iman sahibi olamaz. Bir hadis-i şerifte, (Ancak ihlâsla, Lâ ilâhe illallah diyen Cennete girer) buyuruluyor. Demek ki, ihlâssız söylenince değeri olmuyor. Peki, ihlâs nedir? Bunu da peygamber efendimiz açıklıyor, (İhlâs, haramlardan sizi men etmesidir) buyuruyor. (Bezzar, Hatib)

Şu halde, haramlardan kaçılmıyorsa, ihlâs yok demektir. Sadece ihlâs da yetmiyor, bir de, kalb ile tasdik de gerekiyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kalb ile tasdik edip, ihlâsla kelime-i şehadeti söyleyen Cennete girer.) [Taberani]

Bir de bunları beğenmek şartı vardır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İnanarak, beğenerek ihlâsla Lâ ilâhe illallah diyene Cennet vardır.) [İbni Hibban]

Kalble tasdik, ihlâs, haramlardan kaçmak ve beğenmek de yetmiyor. Cennete gitmek için başka şeyler de gerekiyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(İhlâsla, “Rabbimin Allah, dinimin İslam ve Peygamberimin Muhammed aleyhisselam olduğuna razıyım” diyen Cennete girer.) [İ.Ahmed]

Demek ki gayrimüslim, İslamiyet’i kendi dini olarak kabul etmezse, Muhammed aleyhisselamı kendi peygamberi olarak kabul etmezse, Cennete giremez.

Cennete gitmek için bu kadar şartlar da yetmez. Amentü’de bildirilen imanın altı esasına da inanmak şarttır. Biri noksan olursa, ötekilerinin kıymeti kalmaz. Mesela Kitaplara iman şartındandır ki, Kur’an-ı kerimi kabul etmeyenin imanı sahih olmaz. Yahut melekleri kız bilenin imanı sahih değildir. Onun için, İslam âlimlerinin açıklaması olmadan, hadis-i şeriflere mana vermek çok yanlış olur.

Sualde bildirilen hadis-i şerifte, (Nimetin bedeli Elhamdülillah) buyuruluyor. Peki, sadece Elhamdülillah demekle nimetin bedelini vermiş olur muyuz? Yani şükretmiş olur muyuz? Bir kimsenin eline bir miktar para geçse, onunla şarap alıp içse, (Elhamdülillah, elime para geçti şarabımı alabildim) dese, nimetin şükrünü eda etmiş olamaz. O nimeti dinin yasaklamadığı yerde, hatta emrettiği yerlerde kullanırsa ancak o zaman şükretmiş olur. Elhamdülillah demenin, yani şükrün kısa tarifi, İslamiyet’in emir ve yasaklarına uymaktır.

Hamd etmek
Sual: Nefsimize uyup günah işlediğimiz zamanlar da oluyor, bu zamanlar da dahil, her halimize hamdolsun demek caiz midir?
CEVAP
Günahlar kast edilmeden, Elhamdülillahi alâ külli hâl yani her halimize hamd olsun demek caiz olur. Küfre düşmek veya sapıtmak gibi haller de düşünülünce, o zaman şöyle demelidir:

(Elhamdülillahi alâ külli hâl, sivel küfri ved-dalâl.)
Küfür ve dalalet hariç, her halden dolayı Allah’a hamd olsun demektir.

Şöyle demek de uygun olur:

(Elhamdülillahi alâ külli hâl. Ve eûzü billahi min hâli ehlinnâr.)
Bu da, (Her halden dolayı Allah’a hamd olsun. Cehennem ehlinin halinden Allah’a sığınırım) demektir.

Hazret-i Ebu Bekre şükretmek
Sual: (Ebu Bekir’i sevmek ve ona şükretmek her mümine şarttır) anlamında bir hadis var. Şükür sadece Allah’a olmaz mı?
CEVAP
Şükür, teşekkür etmek demektir. Bir iyilik edene memnuniyetini, minnetini bildirmek demektir. İyilik edene bu hissi göstermek ve onu övmektir. Araplar şükran derler. Teşekkür ederim demektir. İnsanlara da şükredilir. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(İnsanlara şükretmeyen, Allahü teâlâya şükretmemiş olur.) [Tirmizi, İ. Ahmed]

(Kime bir iyilik yapılırsa, o iyiliği ansın! İyiliği anmak şükür olur. İyiliği gizleyen nankörlük etmiş olur.) [Ebu Davud]

Elhamdülillah demek
Sual: Her nimet için elhamdülillah demek gerekir mi?
CEVAP
Evet gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir nimet için "Elhamdülillah" diyen, nimetin şükrünü eda etmiş olur. İki defa derse sevabı tazelenir. Üç defa derse, günahları affolur.) [Hakim]

(Bir Müslüman dünyadaki her şeye sahip olsa, "Elhamdülillah" dese, bu "Elhamdülillah" sözü, o her şeyden daha kıymetlidir.) [Deylemi]

(Yiyip içince bir defa "Elhamdülillah" diyeni Allahü teâlâ Cennete koyar.) [İbni Asakir]

(Yeni gömlek giyerken, "Hamd olsun O Allah’a ki, bedenimi örtecek ve hayatımı güzel edecek şeyi bana nasip etti" diyen ve eskisini de birisine veren, hayatında da, ölümünde de Allah’ın himayesinde olur.) [İ.Ahmed]

Hamd olsun demek
Sual: Nasılsın diyene, hamd olsun iyiyiz veya çok şükür iyiyiz demek kâfi midir yoksa Allah’a hamd olsun, Allah’a şükürler olsun demek şart mıdır?
CEVAP
Allah’a hamd olsun, Allah’a şükürler olsun demek çok iyidir.
Bununla beraber İslam âlimleri, hamd olsun, şükürler olsun, çok şükür gibi ifadeler kullanmışlardır.

Mesela İmam-ı Rabbani hazretleri, bazı mektuplarında Allah kelimesini kullanmadan da hamd olsun diyor.

Hamd gibi, dua da Allah için yapılır. Allah’a dua ediyorum demek şart değildir. Dua ediyorum demekle Allah adı kasten kaldırılmış olmaz.

İmam-ı Rabbani hazretleri, (Allah’ın seçtiği, sevdiği kullarına selam olsun) buyuruyor. Allah’ın selamı olsun demiyor.

Hamd gibi selam da Allah için olduğundan dolayı, Allah ismi kullanılmamıştır. Bu bakımdan vesselam demek kâfi görülmektedir.

Kur'an-ı kerimde de, Allah’a şükür yerine, sadece şükür kelimesi kullanılmıştır:
(İnsanların çoğu şükretmez.) [Bekara 243, Yunus 60, Yusuf 38, Müminun 61]

(Az şükrediyorsunuz.) [Araf 10, Müminun 78, Secde 9, Mülk 23]

(Şükreden kimseleri mükafatlandıracağız.) [Âl-i İmran 145]

(İman eder ve şükrederseniz, Allah size neden azap etsin?) [Nisa 147]

(Nuh, çok şükreden bir kul idi.) [İsra 3]

(Eğer şükrederseniz, nimetimi artırırım.) [İbrahim 7)
 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Şükretmek nasıl olur?
Sual: Şükür nedir? Allahü teâlâya nasıl layıkıyla şükredebiliriz?
CEVAP
Şükür, her nimetin Allah’tan geldiğini bilip yerinde sarf etmek ve dille de hamd etmektir. Şükür, kendini o nimete layık görmemektir. Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir. Nimet sahibinin emirlerine uyup yasakladıklarından sakınmaktır. Bu da, kalb, dil ve diğer azalarla olur. Kalble iyiliğe niyet eder. Dille hamd eder, şükrünü açıklar. Uzuvlarla şükürse, Allahü teâlânın verdiği nimetleri, onun sevdiği ve istediği yerlerde kullanmaktır. Allahü teâlâya layıkıyla şükretmek mümkün değilse de, şunlar yapılırsa, şükredilmiş kabul edilir:

1- Bütün nimetlerin Allahü teâlâdan geldiğini bilmek. Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama buyurdu ki:
(Bir kimse, kendine verdiğim nimeti benden bilip kendinden bilmezse, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Bir kimse de, rızkını kendi çalışmasıyla bilip, benden bilmezse, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.) [İ. Gazali]

2- Nimetleri Allahü teâlânın istediği şekilde kullanmak. Mesela gözün şükrü, ibretle bakmak, harama bakmamak ve Müslümanların, arkadaşların kusurunu görmemektir. Kulağın şükrü, iyi şeyler dinlemek, kötü şeyleri, söylenilen ayıpları dinlememektir.

3- Kendimiz dinin emir ve yasaklarına uyarken, diğer insanların da bu nimetten istifade etmesini, hidayete ermelerini sağlamak için çalışmak.

4- Allahü teâlâ bir kula çeşitli nimetler verince, kulun buna layık olmadığını düşünüp utanması şükür olur. Şükürdeki kusurunu bilmesi de şükür olur. Şükredemiyoruz diye özür beyan etmesi de şükürdür. (Allahü teâlâ, kusurlarımı örtüyor) demesi de şükürdür. Şükür vazifesini yerine getirmenin Allahü teâlânın bir lütfu olduğunu düşünmek de şükürdür.

5- Allahü teâlânın verdiği her şeye razı olmak.

6- Nimetlerden istifade edildiği müddetçe, Allahü teâlâya isyan etmemek.

7- Yapılan iyiliği anıp ihsan edeni övmek, yani dille de Elhamdülillah demek.

8- Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(“Allahümme mâ esbaha bî min ni’metin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeşşükr” duasını, gündüz okuyan o günün, akşam okuyan o gecenin şükrünü ifa etmiş olur.) [M. Rabbani 3/17] (Akşam okurken, esbaha yerine emsâ denir.)

9- Vasıtalara da şükretmek. Allahü teala nimetlerini, rızkımızı birileri vasıtasıyla gönderiyor. Onlara teşekkür etmekle de, Allahü tealaya şükretmiş oluruz. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanlara teşekkür etmeyen Allahü teâlâya şükretmemiş olur.) [İ. Ahmed]

Hamd etmek
Sual: Allah’a hamd etmenin, yani Elhamdülillah demenin hükmü nedir?
CEVAP
Yerine göre hamd etmenin hükmü değişir. Birkaç örnek verelim:

Vacib olduğu yerler:

Namazda hamd etmek vacibdir. Fatiha suresi okumakla hamd edilmiş olur.

Sünnet olduğu yerler:

Duaya başlarken, hutbede ve yiyip içtikten sonra hamd etmek sünnettir.

Müstehab olduğu yerler:

Duaların sonunda hamd etmek müstehabdır.

Mubah olduğu yerler:

Her hatırladıkça hamd etmek mubahdır.

Haram olduğu yerler:

Haram bir şeyi yiyip içtikten sonra hamd etmek haramdır.

Küfür olduğu yerler:

Domuz eti, şarap gibi kesin haram olan bir şeyi yiyip içtikten sonra hamd etmek haramdır, hatta haramlığına önem verilmezse küfür olur.

Sayılmayan nimetler
Sual: Çok sıkıntıları olan bir Müslümanın, yine de şükretmesi gerekir mi?
CEVAP
Müslüman olmak en büyük nimete sahip olmak demektir. Bu nimete ne kadar şükretsek azdır. Müslüman olan, nimetler içindedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız, bitiremezsiniz.) [Nahl 18]

Allahü teâlâ, (Rahmetim gazabımı aştı) buyuruyor. (Deylemi)

Bu bakımdan, her işte müminin kârı çok olur. Birkaç örnek verelim:
1- Günahlar bire bir yazılırken, sevablar en az bire on yazılır. Bire 700’e kadar çıkar, hatta daha da fazla karşılık verilir. Bir âyet-i kerime meali:
(Bir iyilik yapana on katı sevab verilir; bir kötülük ise ancak misli ile [bire bir] cezalandırılır; kimseye haksızlık yapılmaz) [Enam 160]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Kim bir iyilik yapmayı düşünür de yapamazsa Allahü teâlâ, ona tam iyilik etmiş gibi sevab yazar. Eğer o iyiliği yaparsa; 10, 700 ve çok daha fazla sevab yazar. Eğer kötülüğü düşünür de yapmazsa, tam bir sevab yazar. Eğer o kötülüğü yaparsa, sadece bir günah yazar.) [Buhari, Müslim]

2- İyilik yapmaya imkânı olmayan bir mümin, samimi olarak, (Şu dağ altın olsa da, herkese dağıtsam) diye düşünse, sanki dağıtmış gibi sevaba kavuşur; ama imkânım olsa şöyle hırsızlık ederdim, şöyle günah işlerdim diye düşünse, o günahları işlemedikçe günah yazılmaz. Hatta günah işlemeye karar verip, sonra Allah rızası için vazgeçse, sevab da alır.

3- Mümin hastalanıp ibadet edemez hale gelince, ona yine lütuflar yağmaya başlar. Hastayken doğru dürüst yapamadığı amellere daha çok sevab kazanır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Mümin, hastalanıp ibadet edemeyince, Allahü teâlâ, günahları yazan soldaki meleğe, “Onun günahlarını yazma” emri verir. Sevabları yazan sağdaki meleğe de, “Ona sıhhatliyken yaptığı amellere verilen sevabların en güzelini yaz, ben onun durumunu bilirim ve onu ben bu hale getirdim” buyurur.) [İbni Asakir]

4- İnsanların amellerini yazan ikişer melek, her sabah akşam değişir. Eğer kul sabah ve günün sonunda iyi iş işlemişse, aradaki günahlara bakılmadan affedilir. Bu ne büyük bir ihsandır! Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Melekler, insanların amel defterlerini götürdükleri zaman, başında ve sonunda iyi iş yazılı ise, gün ortasında yapılanları ona bağışlarlar.) [Ebu Ya’la]

5- Sevab veya günah yazılırken de melekler mümine lütufta bulunur. Mümin, birkaç günah işler, sağdaki âmir olan melek soldakine günahları yazdırmaz, biraz bekle, belki bir iyilik işler der. Kul, bir iyilik işleyince, şimdi yazalım der. Bir iyiliğe on sevab verilir, o kişi üç günah işlemişse, ondan üçü çıkar, geriye 7 sevab yazılır. Bir hadis-i şerif meali:
(Sağdaki melek, soldaki meleğin âmiridir. Kul, bir iyilik yapınca, on sevab yazar. Kötülük yapınca, sağdaki melek, soldaki meleğe (Bekle) der; o da, 6 saat bekler. Eğer kul, istiğfar ederse, hiç günah yazmaz. İstiğfar etmezse, tek bir günah yazar.) [Taberani, Beyheki]

6- Dört rekâtlık namazda yanılıp üç mü, dört mü kıldım diye şüphelenince, üç kabul eder, bir rekât daha kılar. Secde-i sehv eder. Peygamber efendimiz, böyle yapan kimse için, (Eğer beş rekât kılmışsa, melekler, bir rekât daha ekleyip o namazı altı rekât olarak yazarlar) buyuruyor. (Müslim)

Bir rekât fazla kıldığı namaz boşa gitmiyor, yanına bir daha eklenerek iki rekât namaz olarak takdim ediliyor. Hep böyle, müminin lehine hareket edilmektedir. Bir kimse Allah’a bir adım yaklaşırsa Allahü teâlâ ona on adım yaklaşıyor. Hep nimet içindeyiz.

7- Allah dostlarını sadece seven bile kurtulur. Silsile-i aliyye büyüklerinden, Kâbe-yi muazzamayı görünce, (Ya Rabbi, bizi seveni dostun yap) diye dua edenler oldu ve bu duaları kabul oldu. Demek ki, bu büyükleri seven kurtulur. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dini sual sormakla dört kişi sevabda ortaktır:
a- Sual soranlar,
b- Cevap verenler,
c- Dinleyenler,
d- Bunları sevenler.) [Ebu Nuaym]


Gazetede, maillerde bunları okuyanlar, radyoda ise dinleyenler de, sevaba ortak olur. Bir de, bir kimse gazete alamıyordur yahut bilgisayarı, maili yoktur, okuyamıyordur. Radyoyu o saatte dinleyemiyordur. Fakat gazete alsaydım veya bilgisayarım olsaydı da, bu sual ve cevapları okusaydım yahut radyoda konuşulurken o saatte müsait olsaydım da dinleseydim diyordur. Böyle diyenler de, diğerleri gibi sevaba kavuşur. Mesela, Osman Ünlü hoca konuşuyor, bir mazeretle dinleyemeyen biri, (Ne iyi, nakle uygun suallere cevap veriliyor, Osman hocadan ve ona bu imkânı verenlerden Allah razı olsun) derse, yine sevaba ortak olur.

8- Ramazana kavuşmak büyük nimettir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, Ramazanın ilk gecesi, müminlere rahmet eder. Rahmetle baktığı kuluna da artık hiç azap etmez. Ramazanın son günü, oruç tutan müminlerin hepsini affeder) [Beyheki] (Allahü teâlânın sıfatları da ebedi olduğu için, razı olması, affetmesi de ebedidir. Bir defa rahmetle bakarsa, bir defa affederse artık ona hiç azap etmez.)

9- Yatağa abdestli giren ölürse, şehit olur. Namaza kalkmak yahut yarın faydalı işler yapmak niyetiyle uyuyanın uykusu ibadet olur. İki hadis-i şerif meali:
(Âlimlerin uykusu ibadettir.) [İ. Gazali]

(Oruçlunun uykusu ibadettir.) [Deylemi]

10- Camiye giren bile nimete kavuşuyor. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Camiye giren, o andan itibaren namazda sayılır.) [İbni Ebi Şeybe]

11- Cuma günü ölen mümin bile kurtulur. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Cuma günü ölen mümin, şehit olur ve kabir azabından kurtulur.) [Ebu Nuaym]

12- Ömründe bir kere günahtan sakınan, sonunda cennete gider. Bir hadis-i şerif meali:
(Ömründe bir defa Allahü teâlâyı anan veya Ondan korkan Müslüman, Cehennemden çıkar.) [Tirmizi]

13- İman eden kâfirin, kâfirken yaptığı iyilikler boşa gitmediği gibi, yaptığı bütün günahları da affolur, hatta sevaba çevrilir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allahü teâlâ, kâfirken tevbe edip iman eden ve salih amel işleyenlerin seyyiatını hasenata [günahlarını sevablara] çevirir. Allah çok affedici ve çok merhamet sahibidir.) [Furkan 70] (Allahü teâlâ, (Affettiğim kimseyi artık asla kınamam) buyuruyor.)

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Tevbe eden, hiç günah işlememiş gibi olur.) [İbni Mace]

14- Allahü teâlânın affetmediği günah yoktur. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah bütün günahları affeder.) [Zümer 53]

15- Allahü teâlâ, ahirette bile, yapılan cömertlikten veya başka iyilikten dolayı kulunu affeder. Mahşer günü bir tek sevabı kalan mümin, tek sevaba ihtiyacı olan başka mümine bağışlayınca Allahü teâlâ, ikisini de cennete koymuştur. Cehennemden sorgu için çıkarılan bir kimseye, (Haydi tekrar cehenneme) dendiği zaman, o mümin, ayağındaki zincirlerle koşarak cehenneme gider. Cehenneme gidilirken koşulur mu diye sorulduğu zaman, (Dünyada ne başımıza gelmişse, söz dinlememekten ileri gelmiştir, bari burada söz dinleyeyim diye koşuyorum) demiş. Bu söz Allahü teâlânın hoşuna gider ve onu Cennete götürün buyurur.

Teşekkür ve şükür
Sual: (İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükretmiş olamaz) hadis-i şerifindeki insanlara teşekkürden maksat nedir?
CEVAP
(Bize gelen nimete vesile olan kimseye teşekkür etmedikçe, o nimet için yapacağımız şükrü Allahü teâlâ kabul etmez) demektir. Mesela, evi olmayan bir fakire, hayırsever bir zengin bir ev hediye etse, o fakir de zengine teşekkür etmeyip sadece, (Yâ Rabbi, bana ev nasip ettiğin için sana şükrederim) dese, yetmez, bu nimete vesile olan şahsa da teşekkür etmesi gerekir.
 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Nimete şükür
Sual: Nimetlere şükretmenin kısa yolu nedir?
CEVAP
Dini hususlarda kendimizden üstün olana bakıp kibirlenmemek, dünyalık hususlarda ise kendimizden aşağıda olana bakıp bizdeki mevcut nimetlere nankörlük etmemek gerekir. Bir hadis-i şerif meali:
(Dinde kendinizden yukarıda olana bakın, aşağı olana bakmayın, yoksa kendinizi beğenip, helâk olursunuz. Dünyalık hususunda da, kendinizden yukarıda olana bakmayın, yoksa nankörlük edersiniz. Kendinizden aşağı olana bakın ki nimete şükredesiniz.) [Ey Oğul İlmihali]

Sabır ve şükür
Sual: (Allahın nimetlerini yiyip, şükredenin sevabı, oruç tutup sabredenin sevabından az değildir) hadis-i şerifinde, şükretmek, neden oruç tutup sabretmekten daha sevabdır? Oruç tutup sabreden çok sıkıntıya katlanır; ama şükretmek daha kolay değil mi?
CEVAP
Hamd, bütün nimetleri Allahü teâlânın yaratıp gönderdiğine inanmak ve söylemek demektir. Şükür, bütün nimetleri İslamiyet’e uygun kullanmak demektir. Yani Allah’ın verdiği nimetleri yerinde sarf etmek, gizli açık Allah’a itaat edip günahlardan kaçınmaktır. Kişi, Rabbinin verdiği nimetleri günaha vasıta kılarsa, şükretmiş olmaz, nankörlük etmiş olur. Şükrün esası, nimetlerin sahibini bilmek, bunu kalble tasdik edip dille söylemektir.

Büyüklerin söyledikleri gibi, Horasan’ın köpeklerini de aç bıraksanız, sabretmiş olur. Şükretmek ise, çok zordur. Onun için Kur’an-ı kerimde, (İnsanların çoğu şükretmez, şükredenler azdır) buyuruluyor.

Her uzvun şükrü vardır:

1- Ellerin şükrü: Harama el uzatmamak, helal olan şeyleri tutmak,
2- Dilin şükrü: Yalan, gıybet, iftira, fuhuş söz gibi kötü şeylerden uzak durmak, hayır söylemek ve Allahü tealayı zikretmek,
3- Gözlerin şükrü: Harama bakmamak, Müslümanların kusurlarını görmemek ve her şeye ibretle bakmak,
4- Kulakların şükrü: İyi şeyler dinlemek, kötü şeyleri, çalgıları dinlememek, söylenilen ayıpları duymamak,
5- Burnun şükrü: Haram şeyler koklamamak, helal olanları koklamak,
6- Ayakların şükrü: Kumarhane, meyhane gibi kötü yerlere gitmemek, camiye ve salih akrabaları, diğer salih zatları ziyarete gitmek,
7- Fercin şükrü: Zinadan, livatadan uzak durmak, nikâhlı eşle beraber olmak,
8- Midenin şükrü: Mideye haram lokma sokmamak, helal şeyleri yiyip içmek,
9- Kalbin şükrü: Kibir, ucb, suizan, öfke, riya, kin, haset, mal ve makam sevgisi, övülmeyi sevmek, ayıplanmaktan korkmak, övünmek gibi şeylerden kaçmak; ilim, tefekkür, rıza, hayâ, tevazu, merhamet, mürüvvet, hüsnüzan etmek gibi güzel vasıflara sahip olmak, yani kötü sıfatlardan kurtulup güzel huylarla süslenmek,
10- Bedenin şükrü: Oruç tutmak ve namaz kılmak.

Diğer şükürlerden bazıları:

Allah’ı tanımanın şükrü: Bildirdiği emir ve yasaklara riayet edip, hubb-i fillah buğd-i fillah üzere olmak, yani sevdiklerini sevip, düşmanlarına düşman olmak ve ayrıca çok elhamdülillah demek,
Peygamberi tanımanın şükrü: Sünnetiyle amel etmektir.
Bir büyüğü tanımanın şükrü: Eserlerini okumak, okutmak ve yaymak, talebeleriyle birlik beraberlik içinde olmak.
İmanın şükrü: Doğru iman bilgilerini Allahü teâlânın diğer kullarına ulaştırmak, Hubb-i fillah, buğd-i fillah üzere olmak. Yani sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini de Allah için sevmemektir.
Aklın şükrü: Aklı dinin emrettiği şekilde kullanmak.
İlmin şükrü: Bildiğiyle amel etmek ve emr-i maruf yapmaktır.
Sağlığın şükrü: Oruç tutmak, bedeni günah olan yerlerde hırpalamamak, dinin emrettiği yerlerde kullanmaktır.
Malın şükrü: Zekât, sadaka vermek, hayır hasenat yapmaktır.
Evin şükrü: Evde günah olan işler yapmamak ve misafir ağırlamaktır.
Arabanın şükrü: Faydalı hizmetlerde kullanmaktır.
Mesleğin şükrü: Mesleği dine uygun şekilde kullanmaktır.
Eşin şükrü: Haklarına riayet etmek ve onu üzmemeye çalışmaktır.
Evladın şükrü: Akikasını kesmek ve İslam terbiyesi üzere yetiştirmektir.
Dertten kurtulmanın şükrü: Şükür secdesi yapmak veya şükür namazı kılmaktır.
Günün şükrü: (Allahümme mâ esbaha bî min ni’metin ev bi-ehadin min halkıke, fe minke vahdeke, lâ şerîke leke, fe lekel hamdü ve lekeş-şükr) diyen gündüzün şükrünü yerine getirir. Akşam (Mâ esbaha) yerine (Mâ emsâ) diyerek, okuyan da gecenin şükrünü yerine getirmiş olur.
İbadet etmenin şükrü: Sabah akşam yüz kere, (Sübhanallahi ve bi-hamdihi sübhanallahil’azîm) demektir.
Bütün nimetlerin şükrü: Bütün nimetlerin, Allahü teâlânın lutfü ve ihsanı olduklarını düşünerek İslam’ın beş şartını kusursuz yerine getirmektir. Bunun için, şu üç hususa riayet etmelidir:
1- Ehl-i sünnet itikadına göre itikadı düzeltmek,
2- İslamiyeti Ehl-i sünnet âlimlerinin ilmihal kitaplarından öğrenip, bunlara uymak,
3- Tasavvuf büyüklerinin yolunda, kalbi ve nefsi temizlemektir.

Şükrün önemi
Sual: Allah’a şükretmek ne demektir, nasıl yapılır?
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri (Allah’a şükretmek, Ona inanıp, emir ve yasaklarına riayet etmekle olur) buyuruyor. (3/41)

Bir âyet-i kerime meali de şöyle:
(Ya Musa, sana verdiğim emir ve yasaklara sarıl da, şükredenlerden ol!) [Araf 144 ]

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bir nimet için Elhamdülillah diyen, nimetin şükrünü eda etmiş olur.) [Beyheki]

Kur’an-ı kerimde üç şey, üç şeyle beraber bildirildi. Biri yapılmazsa, ikincisi kabul olmaz.
1- Resulullah’a itaat edilmedikçe, Allahü teâlâya itaat edilmiş olmaz.
2- Ana, babaya şükredilmedikçe, Allahü teâlâya şükredilmiş olmaz.
3- Zekât verilmedikçe, namazlar kabul olmaz. (Tefsir-i Mugni)

Şükreden kurtulur.
Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’a iman edip, nimetlerine şükrederseniz, size niçin azap etsin?) [Nisa 147]

Şükredenin kazancı nedir? İki âyet-i kerime meali:
(Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım.) [İbrahim 7]

(Biz şükredenlerin mükâfatını vereceğiz.) [Âl-i İmran 145]

Şükür bu kadar önemliyken, şükredenler azdır. Bir âyet-i kerime meali:
(Kullarım içinde hakkıyla şükreden azdır.) [Sebe 13]

Yine İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
İslam’ın beş şartını yerine getiren, nimetlere şükretmiş olur. Şükreden de, Cehennem azabından kurtulur. Salih amel, İslam’ın beş şartıdır. İslam’ın bu beş temelini, bir kimse hakkıyla kusursuz yaparsa, Cehennemden kurtulur; çünkü bunlar, salih işler olup, günahlardan ve çirkin şeylerden korur. Bir âyet-i kerime meali:
(Kusursuz kılınan bir namaz, insanı kötü işlerden korur.) [Ankebut 45] (1/304)

Şükrün önemi hakkında üç hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Nimete kavuşunca şükreden, belaya uğrayınca sabreden, haksızlık yapınca af diler, zulme uğrayınca bağışlarsa, emniyet ve hidayet üzere olur.) [Taberani]

(Müminin her işi, hayırdır. Nimet gelince şükreder, hayra kavuşur. Bela gelince de sabreder, yine hayra kavuşur.) [Müslim]

(Şu üç şey iman alametidir: Belaya sabır, nimete şükür, kazaya rıza.) [İhya]
 

katrenur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 May 2009
Mesajlar
113
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Allah razı olsun sizden .Şükür konusunda benimde içimi titreten bir metni sizlerle paylaşmak istedim .Rabbim hakkıyla şükredenlerden olmayı nasip etsin.
Düşünen sahip olduğu nimetin farkına varır

İsa aleyhisselam bir ağacın altında dua eden birini gördü. Dikkatlice baktığında adamın ayakları yürümeyen bir kötürüm olduğunu anladı. İki gözü de görmüyordu. Vücudunda ise baras hastalığı olduğu anlaşılıyordu. Ama adam bütün bunlara rağmen ellerini kaldırmış mutluluktan uçacakmış gibi dua ediyordu:
– Ey nice zenginlere vermediği nimeti bana ikram eden Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun!.. Hazret-i İsa kötürüm adama yaklaştı:

– Ayağın yürümüyor gözün görmüyor. Bedenin de sıhhatli görünmüyor? Buna rağmen çoğu zenginlere verilmeyen nimetlerin sana verildiğini düşünmekte bunun için de büyük bir mutlulukla şükretmektesin. Hangi nimettir nice zenginlere verilmediği halde sana verilen?

Kapalı gözleriyle sesin geldiği yana yönelen kötürüm adam dedi ki:

– Efendi! Allah bana öyle bir kalp vermiş ki o kalple Onu tanıyorum. Öyle de bir dil vermiş ki o dille de ona şükrediyorum. Halbuki dünyanın serveti elinde olan nice zenginler var ki kalbinde Onu tanıma sevinci dilinde de Ona şükretme mutluluğu yoktur. Ama gel gör ki ayakları topal gözleri kör bedeninde hastalıklar bulunan bu kötürüm adama Rabbim bu sevgiyi ihsan eylemiş bu nimetin farkına varma tefekkürünü nasip eylemiş. İşte bunu düşününce kendimi tutamıyor da:

– Nice zenginlere vermediği nimeti bana veren Rabbim! Sana ağaçların yaprakları sayısınca şükürler olsun! Diye teşekkürden kendimi alamıyorum.

Kafa gözü kapalı da olsa kalp gözü açık olan bu adama yaklaşan İsa aleyhisselam:

– Ver şu elini öyle ise! diyerek elinden tutar eğilerek görmeyen gözlerinden öper.

Peygamberin dudaklarının değdiği gözler anında açılır. Karşısındakinin İsa aleyhisselam olduğunu görünce heyecanlanan adam:

– Sen şu ölüleri dirilten hastalara şifalar bahşeden mucizelerin sahibi Peygamber değil misin? der. İsa Peygamber:

– Belli olmuyor mu? deyince:

– Gözlerimden belli oluyor da ayaklarımdan henüz belli değil der. Tebessüm eden Hz. İsa:

– Sen hele bir ayağa kalkmayı dene! Deyince silkinen kötürüm adam dimdik ayağa kalkar.

Ayakları üzerine dikilebildiğini anlayınca söylediği ilk sözü şu olur:

– Ey Allahın Nebisi sendeki bu mucizeler de O’ndan değil mi? Öyle ise izin ver de geç kalmayayım O’na şükredeyim diyerek hemen yere iner başını secdeye koyar ve der ki:

– Rabbim! Seni tanıyan bir kalple şükreden bir dil nimetinin şükrünü yapmaktan acizken şimdi gören bir çift gözle yürüyen iki de ayak da lütfettin. Artık bilemiyorum nasıl şükretmem gerekiyor bu eşsiz nimetler karşısında?

Bu sırada çevreden toplanan halk gösterdiği bu mucizelerden dolayı İsa aleyhisselamın elini öpmek isterler. Ama Allahın Nebisi işaret eder:

– Benim değil secdedeki şu kötürüm adamın elini öpün!..

Derler ki:

– Onu secdeye indiren nimetlere biz baştan beri sahibiz. Ama hiç birimiz onun duyduğu gibi bir mutluluk duymadık.

– Öyle ise der tefekkür edin siz de düşünün.

Sözünü şöyle bağlar Allahın Nebi’si:

– Düşünen sahip olduğu nimetin farkına varır. Düşünmeyen ise kendisini mahrumiyette sanır
 

turk182m_1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Haz 2009
Mesajlar
20
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Selamun Aleykum

Allah Teâla c.c Dilimizden şükürü gönlümüzdende sabrı eksik etmesin inşallah ...
 

PeNYe.Zz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Kas 2007
Mesajlar
353
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
çok anlamlı bir hikaye.okurken çok duygulandım..Allah razı olSun.
 

Cikmaz~Sokak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Tem 2009
Mesajlar
293
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
Hepsi birbirinden Önemli sükürler, Bu sükürlere uymayi nasip eyLesin Rabbim Ins'Allah.. Allah razi oLsun, paylasim için.
 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Amin! Amin! Hak Teala razı olsun
 

gülnisa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
11,851
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
50
selamunaleykum kardeşim
allah sabrımızın sonunu en kısa ve en hayrılı ve en güzel bır şekılde nasıp etsın amın
allaha emanet olun
mutlu kalın
 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Ve Aleykum Selam ablacım
Rabbim sabredenlerden eylesin
Hak'a emanet olun
 

TRHACKER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2009
Mesajlar
2,454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
allah razı olsun güzel paylaşım emeğine sağlık

selam...dua....muhabbet ile kal
 

şekerleme

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Haz 2009
Mesajlar
490
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
9- Kalbin şükrü: Kibir, ucb, suizan, öfke, riya, kin, haset, mal ve makam sevgisi, övülmeyi sevmek, ayıplanmaktan korkmak, övünmek gibi şeylerden kaçmak; ilim, tefekkür, rıza, hayâ, tevazu, merhamet, mürüvvet, hüsnüzan etmek gibi güzel vasıflara sahip olmak, yani kötü sıfatlardan kurtulup güzel huylarla süslenmek,
allah razı olsun
 

σпця 1905

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 May 2009
Mesajlar
210
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
ALLAH(C.C) yazandan ve senden razi olsun insallah.
Selametle
 

ismaile

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
1,872
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
39
Hak Teala cümlemizden razı olsun inşALLAH
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt