Teşekkür Ederim..
Teşekkür Ederim..
Selamunaleykum Talip amca emeğinize saglık bu Kayser ile bizim KAYSERİ şehrinin bir alakası varmı aceba şehir ismini bu kraldanmı almış ? a.e.olunuz hayırlı aksamlar
Kayseri İli, toprak, su kaynaklan ve ulaşım bakımından çevresine göre elverişli doğal koşullara sahip olması nedeniyle, binlerce yıldan beri yoğun bir yerleşmeye sahne olmuştur. İlk yerleşmeler Kayseri Ovası'nda olmuştur. Ova topraklannın verimli oluşu, su kaynaklarının bolluğu, bu düz alanda yaşamın sürdürülmesine olumlu katkıları olan yüksek bir dağın ovanın hemen yanı başında bulunması, yörenin yerleşme için seçilmesinde etkili olmuştur. Bunun yanısıra, ovanın her çağda ticari ve askeri yolların kavşak noktasında olması, buradaki yerleşmelerin önemini hep artırmıştır.
Yörede yapılan bilimsel çalışmalar ışığında, yerleşmenin başlangıcı M.Ö. 3. Bin yılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Kayseri Ovası'nda tarih öncesi ve tarih çağlarında ki yerleşmeyle ilgili en önemli bilgiler, Kültepe Höyüğü'nde (Kaniş-Karum) yapılan kazılar sonucu elde edilmiştir. Bu höyük, İç Anadolu'daki en büyük höyüklerden biri olup, eldeki bilgilere göre, yalnız Kayseri'nin değil, Anadolu'nun da geçmişini aydınlatması bakımından çok önemli bir yerleşmedir.
Kültepe, Kayseri Ovası'nın kuzeydoğusunda, Karahüyük Köyü'nün sınırları içindedir ve yerleşme merkezinin güneyindedir. M.Ö. 3. Bin yılın ortalarından başlayarak Roma Çağı'na kadar oturulan höyüğün hemen yanında ikinci bir yerleşim birimi veya aşağı şehir vardır ki, burası da Kaniş Karumu'dur. Burada daha çok Asurlu tüccarlar oturmuşlardır.
Kültepe'de 1948 yılından itibaren sistematik biçiminde yapılan kazılar sonucunda bol miktarda çivi yazılı tabletler, seramik buluntular, mimari kalıntılar ele geçmiştir. Kültepe buluntularının en eskisi Eski Bronz Çağı'na (M.Ö. 2000-2500) aittir. Buna göre yerleşmenin başlangıcı mevcut verilere göre Eski Bronz Çağı'na kadar gitmektedir. Höyükte yapılan kazılarda geniş binalar, tek vücutlu fakat çok başlı idoller, çıplak heykeller ve özellikle boyalı seramiği, Kültepe'nin Eski Bronz Çağı'nda Anadolu'nun en önemli şehirlerinden olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak çevrede yapılan yüzey araştırmaları sonucu, yörede Kalkolitik, hatta Neolitik yerleşmesi olabileceği yolunda ipuçları elde edilmiştir.
Tarihi devirler yazı ile başlar. Mısır, Mezopotamya ve Anadolu gibi üç bölgede gelişen eski Önasya medeniyetlerinden ilk iki ülkede M.Ö. 4. Bin yıl sonlarında (3200'lerde) yazı başladığı halde, Anadolu ancak 2. Bin yıl başlarında yazıya erişir. İlk yazılı ve kalar da Kültepe'de bulunmuştur. Kültepe tabletleri denilen vesikalar, Asurlu tüccarlara ait vesikalar olup, eski Asur lehçesi ve çivi yazısı ile yazılmıştır.
M.Ö. 1900-1750 yılları arasındaki Asur Ticaret Kolonileri Çağı'nda Kültepe'de canlı bir ticaret hayati vardı. Höyükte, Hitit Çağı (M.Ö. 1800-1200), Geç Hitit Çağı (M.Ö. 1200-700) ve Frig Çağı'nı (M.Ö.800-650) ihtiva eden katlar bulunmuştur.
Kaniş, Koloni Çağı'ndan sonra, kronolojik sıralamaya göre, önce Eski Hitit Devleti, sonra da Büyük Hitit Devleti Dönemi'nde de yerleşme görmüştür. Şehrin yerleşmesindeki ilk uzun kesinti, Hitit Devleti'nin ortadan kalkmasından, Frig iskânına kadar geçen zamanda görülür. Friglerden sonra, Aralıklı da olsa yerleşme Roma Çağı'na kadar izlenebilmektedir. Höyükte Frig katinin üzerinde 75 cm. kalınlığında bir toprak yığını vardır. Bundan, pek uzun olmasa da, şehrin bir süre terkedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hellenistik Çağ'da Mazaka'nın (Kayseri) önem kazanması sonucu, Kaniş eski önemini kaybetmişse de burada oturulmaya devam edilmiştir. Roma Çağı'nda şehir duvarı yeniden onarılarak kullanılmıştir. Bu dönemde yerleşme oldukça sıktı, nekropol şehrin dışında, Karum alanındaydı. Gerek şehirde ve gerekse nekropolde bulunan sikkeler, Kaniş'de Geç Roma Çağı'na kadar oturulduğunu ortaya koymaktadır.
Tarihi boyunca, bazı göçler ve savaşlar sonucu kesintiler olmakla beraber, höyükte sürekli bir yerleşmenin varolduğu şüphe götürmez. Muhtemelen M.Ö. 11. yüzyıl ortalarından bu yana Kaniş'e paralel olarak, yöredeki daha sonraki dönemlerde en önemli yerleşme olan Mazaka tarih alanına çıkar. Mazaka Tabal Krallığı'nın kurulduğu yerdir. Tabal Krallığı'nın yıkılmasından sonra, bölge, Kilikya, Med ve Pers yönetimine girmiştir.
Perslerin Lidyalıları yenmesiyle birlikte, M.Ö. 550'de bütün Anadolu ve Mazaka da Pers hakimiyetine girmiş ve Kapadokya'nın büyük satraplığının merkezi yapılmıştır. Makedonyalı İskender yönetiminden sonra yörede kurulan Kapadokya Krallığı döneminde adı "Eusebia" olarak değiştirilmiştir. Kapadokya'nın Roma'ya bağlanmasından sonra İmparator Augustus zamanında ona izafeten "Caeseria" (Kaseria) olarak adlandırılmıştır (M.Ö. 1. yüzyıl). M.S. III. Yüzyılında Sasanilerin saldırısına uğrayan Kayseri, çeşitli dönemler geçirmiştir. Bu sırada Kayseri'nin nüfusunun 400.000 civarında olduğu ileri sürülmektedir. Şehir V. yüzyılda tamamen Hristiyanlaşmıştir. Theodosius'un Roma anıtlarını tahrip ettirme si yüzünden büyük zarar görmüştür. Fakat Justinianus zamanında şehir tekrar büyük imar görmüş, Roma dönemi surları daraltılarak yeni surlarla çevrilmiştir.
Kayseri, Bizanslıların elinde iken VII. Yüzyıldan itibaren kısa sürelerle (690-725 yıllannda) Araplar tarafından zaptedilmiştir. 1071 Malazgirt Zaferi'nden sonra Selçuklulara tâbi Danişmentliler tarafindan fethedilen şehir, 1127 yılında Danişmentlilerden Emir Melik Mehmet Gazi'nin eline geçmiş, oğlu Melik Mehmet zamanında ise beyliğin başkenti olmuştur. 1169 yılından itibaren Anadolu Selçukluları, Kayseri ve civarındaki bütün kaleleri alarak buraları Selçuklu Devleti'ne dahil etmiştir.
Kayseri, 1243 yılında Moğol istilasına uğramış, 1335 yılına dek, önceleri kısmen Selçuklulara tâbi olmakla birlikte esasen Moğol-İlhanlı hakimiyetinde kalmıştır. Moğollar bu tarihler arasında Anadolu'da büyük katliamlar yaparak bölgeyi yağmalamışlardır. 1330'lu yıllardan itibaren, Eretnaoğulları Beyliği'nin daha sonra Kadı Burhaneddin Devleti'nin önemli bir merkezi olan Kayseri, 15. yüzyıl başlarından itibaren Karamanoğullarının idaresi altına girmiş ve Karamanoğulları, Dulkadiroğulları arasında pek çok kez el değiştirmiştir. Nihayet 1463 yılında Fatih Sultan Mehmet şehri Karamanoğullarından alarak Osmanlılara bağlamıştır. Osmanlı idaresine katılan Kayseri, yeni teşkil eden Karaman eyaletine bir liva olarak bağlanmıştır.
Osmanlıların zamanında Kayseri, 1511'de Şahkulu ve Celâli isyanları, 16. yy. sonrası Karayazıcı isyanı, 1624'te de Abaza Mehmet Paşa isyanı gibi önemli siyasi olaylara sahne olmuştur.
Karaman Vilayeti'ne bağlı iken, H.920/M.1520'de sayıma tabi tutulan Kayseri'de; Merkez Kasaba (Şehir), Sahra, Koramaz, Cebeli Ali, Cebeli Erciyes, Karakaya, Kenarı Irmak, Malya, Karataş, Bozatlu olmak üzere 10 nahiye, 86 köy, 276 mezra'a, 121 cemaat kayıtlı bulunmakta idi. Ayrıca Karahisar (Yeşilhisar) Kazası da Kayseri Kazası'na bağlı idi.
Kayseri, 1568-1574, 1578-1588, 1632-1641 yılları arasında da Karaman Vilayeti'ne bağlı sancaklardan birisi idi. XVIII. yüzyılda da Karaman Eyaleti'ne bağlı olan Kayseri Sancağı, XIX. yüzyıl ortalarında, yani 1856-1857 yılarında Karaman Eyaleti'nden ayrılarak Bozok Eyaleti'ne bağlanmıştır. 1867'de yürürlüğe giren Vilâyet Nizâmnâmesi'yle Kayseri Sancağı, Ankara Vilayeti'ne bağlanmıştır. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanından sonra yine Ankara'ya bağlı olan Kayseri'nin 2 kazası, l nahiyesi ve 181 köyü bulunmaktaydı. Bu dönemde müstakil bir mutasarrıflık olan Kayseri, Cumhuriyetle birlikte 1924 Anayasası çerçevesinde "vilayet" olmuştur.
1928'de Kayseri; Merkez, İncesu, Bünyan, Develü, Aziziye (Pınarbaşı) olmak üzere 5 kaza, 21 nahiye ve 314 köyden ibaretti. 1935 nüfus sayımında Ürgüp Kazası'nın da Kayseri'ye bağlı olduğu görülür. Daha sonra bu idari birini Nevşehir'e bağlanmıştır.
İlçeleri:
Akkışla, Bünyan, Develi, Felahiye, Hacılar, İncesu, Kocasinan, Melikgazi, Özvatan, Pınarbaşı, Sarıoğlan, Sarız, Talas, Tomarza, Yahyalı ve Yeşilhisar olmak üzere 16 ilçe, 65 Belediye ve 439 köy bulunmaktadır.
VeAleynaAleykümSelam Kardeşim ;
Sizin için bu bilgileri ekledim..gerekli cevap içinde işaretli..
Roma (Rum) İmparatorları bunu aynı zamanda bir "ÜNVAN"
olarak da kullanmışlar..bu yönüyle de irtibatı var
Siz de Selam ve baki dua ile Allah(CC)'a emanet olunuz..
Hayırlı akşamlar..