Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ruhun Letafet Kesbetmesi (1 Kullanıcı)

FATMA-ZEHRA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
486
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
ruhun letafet/incelik kazanması aslında onun gerçek kimliğini bulması gibi bir şey..yani düşünün ki; kaybedilmiş kıymetli bir nesne bulunduğu zaman insana nasıl bir neş'e ve ferah geliyor değil mi?

ya 'kayıp' ruh hüviyyeti keşf olduğu; bilindiği-bulunduğu zaman ne olur?! şu halde; insana misli-menendi; eşi benzeri olmayan bir inşirah/sevinç hali gelse gerektir..

biz bu noktada bir tür insılah/soyulma-sıyrılma hali hasıl edildiğini tahmin ediyoruz..mesela Bayezid-i Bestami efendimiz buyurur ki; " Nefsimi/bedenimi nice yıllar riyazat ve mücahedat ile yordum en-nihayet yılanın derisinden soyulup sıyrıldığı gibi çıktım bir de ne göreyim meğer ben O 'ymuşum..!" ALLAHu Ekber!

aslında Hz.Bayezid; -O- olmadı ama öyle müşahede etti..kelamında sekr vardır; mazurdur ama gör ki bak ne mübarek mazurdur; ifadeye dikkat edin; bu söz nihayetten haber vermiyorsa da 'makam' hasebiyle; ruhun letafetinin neticesinden bir hisse bahşediyor; hem çok yalın ve sansürsüz bir dille söylüyor bunu..ama -bizce- yine de 'akıldan aşkın' maverai bir bilgidir bu..

yine -anlamaya çalıştığımız kadarıyla diyelim- demek ki insan; nefsini mücahedat ile tasfiye ettiği zaman ruhunu müşahedata geçiyor ve sonuçta ezber bozucu bir halle/durumla karşılaşıyor; bakıyor ki meğer ben ben dediği aslında -O- imiş; yani VAR olmak ve O hakiki varlığa mazhar olmak hasebiyle -ben- hükmü ve -ben- davası bir heva ve hayal ve gölge ve vehim imiş..olduğu ortaya çıkıyor artık siz ne derseniz deyin o halin meali budur..!

Ruhun letafet/incelik/şeffaflık kazanması onun nefs-i emmare illizyonundan geçip gözünü açması, beden ve anasır-ı erbaa dediğimiz unsurların kelepçesinden azade hale gelmesidir, ki gerçek hürriyetin demidir bu..gavrına eren milyonda milyarda birdir..

bu 'letafet' keyfiyetinin neticesi ve delili ikidir; 1) keramet-i kevniyye 2) keramet-i ilmiyye..

Keramet-i kevniyye'ye mahsus halde; yani Ruh-i sultana cila veren ve bu suretle mertebe-i ruhta seyran eden bir kimsenin aklına-hafızasına keskinlik gelmektedir, öyle ki; duyduğu bir telefon no'sunu yahut gördüğü bir yüzü yahut yıllar önce gerçekleşen bir hasb-i hali veya sıradan bir macerayı asla unutmaz; en ince detayına kadar hatırlar..

hatta böyle olan zatlar alem-i ervahta ki mütearefeyi/tanışıklığı bile hatırlarlar bir nesne ile ülfetin; masdarı medarı ne ise onu ruhen teşhis ederler..yine bu ruhi letafetin neticesindendir ki; kişi keşf-i kulub eder yani -bi-iznillah- kalblerden geçen nesnelere vakıf olur..bir kabre uğrasa orada hangi kabir azabta hangi kabir nimette ise ona da vakıf olur..bu ve buna benzer olağan-dışı hadiseler keramet-i kevniyye cümlesindendir ki evliya katında çocuk oyuncağı gibi bir şeydir buna rağbetleri yoktur, itibar da etmezler; bu şeylerle tefahürleri de yoktur..

Keramet-i İlmiyye ise asıl maksud olan neticelerdir..ilmi keramet ALLAH'ın cc. zatına sıfatına ve esmasına dair olan ilimler ve marifetlerdir.. ki velayetten maksad da budur; ruhun letafetinin semeresi de budur..

şimdi 'Ruh' mertebesinde düşünüldüğü zaman burada mevzu bahis olan ilim ve ma'rifet; sıfat tecellisi ve ilahi sıfatların tevhididir..ki bu ilmin Taayyün-i Evvel dediğimiz Hakikat-i Muhammediyye'ye kadar yolu vardır; tabii herkesin letafeti ala-külli hal müsavi değildir; letafetin-parlamanın-inkişafın derecatı muhtelif ise meratib ve makamat ta muhtelif olacaktır mutlaka..

Ekmel Ruh'ların alemin cüzlerine yayılması noktasında tafsilat yoktur bunlar umur-i bediadan/harikuladelik nev'inden işlerdir bedahette ise tafsilat ve keyfiyet aranmaz..bizzatihi muayene ve müşahedeye mevkuftur..ama işin -bizcesini- az biraz ifade etmemiz gerekirse bunu 'İlahi-Maiyyet'le alakalı bir durum olarak tanımlayabiliriz..

Ruh terakki ve inkişaf etmeden evvel dıyk/darlık aleminde; nefis kafesinde adeta mahkum idi ama letafet kazanıp inkişaf edince mıntıka sahası genişledi alem-i ıtlaka; vüs'at'e açıldı 'Vasiu'nAlim' olan ALLAH cc. o kamil insana kabiliyet zamm eyledi..

şu halde kişi -bi-iznillah- ruh dürbinini denizlerin altına, ormanların derinliklerine, sahraların içine gezdirebilir, aynı anda ayrı yerlerde gözükebilir "yetiş ya hazret-i fülan!" diye nida edildiğinde bunu duyabilir, zira ALLAH cc. onun sem'ine zamm/bast verdi, basarına zamm/bast verdi ve ila-ahir..şimdi bütün hasselerine böylesi hassas duyuşlar nereden gelmektedir?! elbette ki letafeti kadar terakki eden o ruh-i sultan'dan gelmektedir; ruhun aleme sereyan etmesi; o zat-ı şerif'in Mevla ile olan 'maiyyet' mıntıkasının vüs'atini/genişlemesini netice verir sonuçları ise yukarıda arz etmiye çalıştığım gibi 'Kevni ve İLMİ' kerametlerdir..

Selam ve dua ile
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt