İrşadNur
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 17 Eki 2007
- Mesajlar
- 165
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 36
- Konum
- İstanbuL
- Web Sitesi
- hepimizfilistinliyiz.wordpress.com
Risale-i Nur'un metod ve gayesini daha iyi anlayabilmek için konuyla alakalı Köprü Dergisi'nde, Prof. Dr. Şener Dilek'e ait makaleden bir bölüm ekleyeceğiz. İstifadeli olması duasıyla...
Bu suale cevap vermeden önce fıtrat kanunları hakkında kısaca açıklamalarda bulunalım:
Fıtraf kanunları: Cenab-ı Allah'ın, "âdetullah", "sünnetullah" diye tabir ettiğimiz kâinatta vaz ettiği ve âlemde câri olan kanunları ile insanın mahiyetine dercettiği kanunlarının hey'et-i mecmuasıdır.
Bu kanunların bir kısmi, kâinatta cârı olan kanunlardır ki, bu kanunları bugünkü tatbîkî ilimler keşfetmektedirler. Meselâ, yerçekimi kanunu, suyun kaldırma kanunu gibi...
Diğer kısmı, insanın hilkatine dercedilmiş kanunlardır. İnsan fıtratına nakşedilmiş kanunlardan bazılarını önemine binaen zikredelim:
* "Beşer dinsiz yaşayamaz."
* "İnsan fıtratında mülkiyet esastır."
* "İnsan acz ve zaaf üzere yaratılmıştır. Şefkate muhtaçtır."
* "İnsan ihsanın kölesidir."
* "İnsan tahakküm ve terörden hoşlanmaz."
* "İnsan sadece maddî ve süflî bir varlık değildir. Midesi rızka muhtaç olduğu gibi, kalb ve ruhu da mânevî rızıklara muhtaçtır."
* "İnsan ebed için halk olunmuştur. İnsan fıtratı ebediyeti arar, bekayı ister."
* "İnsan sevdiğini anar, sevdiğini zikreder."
*İltica, istiğfar, istimdat, dua ve talep fıtratın vazgeçilmez lâzımlarındandır."
* "Fıtrat; insaniyete lâyık itibar ister."
Kâinata vaz edilmiş, fıtrata nakşedilmiş bu kanunlar kâinattan koparılıp atılamaz, fıtrattan sökülüp çıkarılamaz. İnsaniyet bu kanunlar arasındaki ilişkiyi kavradığı, dengeyi tesis ettiği zaman kemalini bulur. Ancak, fıtrata nakşedilen bu esasları keşfetmek, kanunlar arasındaki dakik dengeyi kavramak, fıtrattaki bu muvazeneyi tefsir etmek ve hayatın bütün tabakalarına, beşerin bütün ilişkilerine hikmet ve adaletle tam yansıtabilmek beşerin takatının fevkindedir. Bu sebeple beşer, bu esasları ders verecek, bu hakikatleri talim ettirecek bir muallime, bir mürebbiye, bir müfessire muhtaçtır. Bu muallim ve müfessir ise Kur'ân-ı Kerimdir, Furkan-ı Hakimdir. Bu hakikat Risale-i Nurda şöyle dile getirilir:
"Evet, Kur'ân-ı Hakim, şu Kur'ân-ı azîm-i kâinatın en âli bir müfessiridir ve en beliğ bir tercümanıdır. Evet, o Furkandır ki, şu kâinatın sahifelerinde ve zamanın yapraklarında kalem-i kudretle yazılan âyât-ı tekviniyeyi cin ve inse ders verir."
Bu suale cevap vermeden önce fıtrat kanunları hakkında kısaca açıklamalarda bulunalım:
Fıtraf kanunları: Cenab-ı Allah'ın, "âdetullah", "sünnetullah" diye tabir ettiğimiz kâinatta vaz ettiği ve âlemde câri olan kanunları ile insanın mahiyetine dercettiği kanunlarının hey'et-i mecmuasıdır.
Bu kanunların bir kısmi, kâinatta cârı olan kanunlardır ki, bu kanunları bugünkü tatbîkî ilimler keşfetmektedirler. Meselâ, yerçekimi kanunu, suyun kaldırma kanunu gibi...
Diğer kısmı, insanın hilkatine dercedilmiş kanunlardır. İnsan fıtratına nakşedilmiş kanunlardan bazılarını önemine binaen zikredelim:
* "Beşer dinsiz yaşayamaz."
* "İnsan fıtratında mülkiyet esastır."
* "İnsan acz ve zaaf üzere yaratılmıştır. Şefkate muhtaçtır."
* "İnsan ihsanın kölesidir."
* "İnsan tahakküm ve terörden hoşlanmaz."
* "İnsan sadece maddî ve süflî bir varlık değildir. Midesi rızka muhtaç olduğu gibi, kalb ve ruhu da mânevî rızıklara muhtaçtır."
* "İnsan ebed için halk olunmuştur. İnsan fıtratı ebediyeti arar, bekayı ister."
* "İnsan sevdiğini anar, sevdiğini zikreder."
*İltica, istiğfar, istimdat, dua ve talep fıtratın vazgeçilmez lâzımlarındandır."
* "Fıtrat; insaniyete lâyık itibar ister."
Kâinata vaz edilmiş, fıtrata nakşedilmiş bu kanunlar kâinattan koparılıp atılamaz, fıtrattan sökülüp çıkarılamaz. İnsaniyet bu kanunlar arasındaki ilişkiyi kavradığı, dengeyi tesis ettiği zaman kemalini bulur. Ancak, fıtrata nakşedilen bu esasları keşfetmek, kanunlar arasındaki dakik dengeyi kavramak, fıtrattaki bu muvazeneyi tefsir etmek ve hayatın bütün tabakalarına, beşerin bütün ilişkilerine hikmet ve adaletle tam yansıtabilmek beşerin takatının fevkindedir. Bu sebeple beşer, bu esasları ders verecek, bu hakikatleri talim ettirecek bir muallime, bir mürebbiye, bir müfessire muhtaçtır. Bu muallim ve müfessir ise Kur'ân-ı Kerimdir, Furkan-ı Hakimdir. Bu hakikat Risale-i Nurda şöyle dile getirilir:
"Evet, Kur'ân-ı Hakim, şu Kur'ân-ı azîm-i kâinatın en âli bir müfessiridir ve en beliğ bir tercümanıdır. Evet, o Furkandır ki, şu kâinatın sahifelerinde ve zamanın yapraklarında kalem-i kudretle yazılan âyât-ı tekviniyeyi cin ve inse ders verir."